Yeni Üyelik
keyboard_arrow_left keyboard_arrow_left8.
Bölüm
keyboard_arrow_right
@ayeozturk
Hikayemiz köyden şehre göç eden bir ailenin, zengin olma arzusunu ve beraberinde getirdiği sorunları anlatmaktadır.

90'lı yılların kavurucu sıcağın da Van'ın Haydar Bey Köyünden İstanbul'a sırf zengin olma ümidiyle yola çıkan Kazım, ailesini de ikna edip büyük şehre göç etmeye zorlamış. Haydarpaşa Gar'ından iner inmez "Heyt be koçum şu güzelim şehre bak, havası, suyu bile altındır buranın." Diyerek hemşerisi olan Rıza'yı bulmak için yola koyulmuş. Şermin (Kazım'ın kızı) "Off baba ya bir taksi tutamadın elimizde ki yüke bak. Şehre rahat edelim diye geldik sözde." Kazım "Ulan sen ne çabuk şehirli oldun öyle, gören de köyde hep taksiye biner sanacak. Onlardan düzinesini dizeceğim buraya düzinesini!" Yolda yürürken arkadan iki hırsız gelir ve Kazım'ın elindeki parayı çalmaya çalışır. Kazım peşlerinden koşup elinde ki bavulu hırsızın kafasına fırlatarak "Ulan ben sizin gibiler için mi memleketimi bırakıp buralara geldim." der. Bunun üstüne Hanife (Kazım'ın eşi) "Herif gel beni dinle geri dönelim, bu böyle olmayacak. Bak şimdiden bela geldi başımıza, kim bilir ileri de neler olacak." Kazım "Ulan kadın ulan, biraz cesaretin olsun. Ben onlar gibisini cebimden çıkarırım sen gelmiş dönmekten bahsediyorsun. Yürüyün hadi daha çook yolumuz var çoook." İnsanlara gidecekleri yerin adresini sora sora köydeki arkadaşı olan Rızayı bulmuş ve onlar için tutulan evde buluşmuşlar. Rıza "Ooo Kazımcım gözümüz yollarda kaldı yahu!" Kazım "Off off sorma başıma neler geldi neler, sonra anlatırım." Rıza "Hayırdır yahu ne oldu belayı çekiyorsun kendine sürekli. Yenge sizler de hoş geldiniz buyurun bir çay içelim. Bu arada evi bulana kadar da canımız çıktı ha! Semtin en iyi yeridir burası rahat rahat oturursunuz inşallah. " Kazım " Bırak onlar içsin çayını, (Elindeki çantayı göstererek) gel biz iş yapalım işşş!! " Rıza, şaşırarak "Eee peki madem sen öyle diyorsan." O sırada Hanife, Şermin ve Ümit (Kazım'ın oğlu) taşınacakları eve girmişler, peşleri sıra Neriman (Rıza'nın eşi) ve Demet (Rıza'nın kızı) de onlara katılarak evi ve mahalleyi tanıtmaya başlamışlar. Neriman "Güle güle oturun, vallahi pek lüks değil ama idare eder." Hanife " Lükse ne gerek var, başımızı sokacak bir çatımız olsun da o yeter bize." Hanife'nin gözüne evin köşesinde duran elektrikli süpürge takılır " Aaa bunun burada ne işi var ki? Herhalde evden taşınanlar unutmuş olacak." Neriman " Yok ayol biz getirdik onu evden, size ev hediyesi." Hanife " Ne gerek vardı ki, çok pahalı bir şeye benziyor boşuna zahmet etmişsiniz." Neriman " (Gülerek) Yahu yok bu benim eski makinem, zaten kullanmıyordum. Hiç değilse bir işe yarasın diye size getirdim" Der. Hanife ve Şermin yüzlerinde ufak bir tebessümle teşekkür edip işlere koyulurlar.

O sırada Rıza ve Kazım dükkan için gerekli pek çok şeyi alır, Rıza Kazım'a "Sen elin boş gelmezsin, koy ortaya bir şeyler daha. Dükkan da ne kadar çok çeşit olursa müşterinin ayağı o kadar çok alışır oğlum bir de böyle düşün." der. Kazım daha da zengin olma umuduyla elinde ki tüm parayı Rıza'ya verir" Akşam yeni evlerinde ilk yemeklerini yerlerken Ümit " Önlüklerimi yıkadın değil mi anne? Hanife "Evet oğlum yıkadım, tertemiz oldular." Ümit "Kim bilir burada ki okul ne kadar büyüktür demi anne? Acaba bilgisayar da var mıdır?" Hanife "Vardır tabi oğlum, (Yüzünü okşayarak) Allah seni büyük adam etsin inşallah, yüzümüzü kara çıkarma emi?" der. Kazım "Ne okulu! Okul mokul yok Ümit okula giderse markette bana kim yardım edecek? " Ümit (Ağlayarak) Baba ben okula gitmeyecek miyim?" Kazım" Ben seni nasıl okula göndereyim oğlum, para lazım paraaa, paraa." Hanife " Kazım olur mu öyle şey? Küçücük çocuk mu kurtaracak seni? " Kazım " Okul mokul yok işte o kadar (Ümit'in kafasına vurarak) zırlayıp durma lan! Yarın çalışıp bana yardım edeceksin işte o kadar hadi git uyu sabah erken kalkacaksın! Ha Hanife bu arada senin altınlar lazım, Rıza fazla fiyat çıkardı farkı ödemem lazım." Hanife " Niye öyle yaptı ki? Bir de köylümüz olacak,insan biraz yardımcı olur." Kazım " Burada ki işler köydeki gibi değil işte, neyse neyse sen altınları çıkar da ben bu işi halledeyim." Hanife " Ama ben o altınları dar günler için sakladım, hem oğlanın okul masrafları var. Kız desen evlenecek yaşa geldi, çeyizini de düzemedik" Kazım "Yahu kadın daha çok para basacağız diyoruz sana en markalısını alırız herşeyin,oğlanı en güzel okullara yollarız. Hele bir köşeyi dönelim de." Hanife "Kazım madem fazla istiyor bırak ortak olma. Girersin maaşlı bir işe hiç olmazsa oğlan kurtulur okula gider." Kazım " Ohh oh ne güzel maaşlı bir işe gireyim, ay başına kadar açlıktan geberiyim. Senin kıt aklına kalırsak biteriz bu İstanbul'da biterrr!" Hanife her ne kadar bu işte gönlüm yok dese de Kazım karısını dinlemeyip "Yarın o altınları hazırla o kadar söylüyorum." Diyerek son sözünü söyleyip odasına çekilir. Ertesi gün Hanife Ümit'in eline altınları vererek onu dükkana yollamış o sırada okula giden çocukları gören Ümit derin bir iç çekmiş. Kazım "Noldu lan, bakma öyle aval aval bunlar yarın bir gün iş bulup evlerine ekmek mi götürecek sanıyorsun? (Dükkanı göstererek) Ama bak senin işin şimdiden hazır, tazı gibi gidip geliyorsun siparişlere. Bak hele daha çok çalışırsan sana bisiklet bile alırım." Ümit " Vitesli mi baba?" Kazım "Tabii ki vitesli, şöyle önünde de büyük bir sepet gider gelirsin. Hadi bakalım hadi çalış boş durmak yok." Bu sırada Şermin ve Demet daha da yakın arkadaş olma umuduyla kafede buluşmuşlar fakat Demet sevgilisi ve onun arkadaşı Ceyhun'la gelmiş. Utana sıkıla oturan Şermin "Demet ne zaman gideriz eve?" Demet " Dur kızım ya daha yeni geldik ne evi? Hem seni sevgilimle tanıştıracağım daha, üstelik arkadaşı Ceyhun'da geliyor bak" Şermin " Ya o değil de anneme elbise bakmaya gideceğim demiştim, şimdi biri görür falan bir şey der." Demet " Kızım burası sizin köy değil, burada kim kimi nerden tanısın rahat ol sen, akışına bırak rahatlaaa." Şermin Ceyhun'u görür görmez ondan etkilenmiş. Demet sevgilisinin kolundan tutup "Eee biz sizi yalnız bırakalım, tanışıp kaynaşın biz 1-2 saate geliriz." Şermin " Demet nereye bir dakika." Ceyhun "Sakin ol Şermin bırak gitsinler, biz de bu arada birbirimizi tanır biraz sohbet ederiz." Ceyhun tam anlamıyla tek gecelik ilişkilerin adamıymış. Demet bunu bilmesine rağmen ikiliyi tanıştırmış. Şermin ise hayatında gördüğü ilk erkek olan Ceyhun'a fazlasıyla tutulmuş, böylelikle ikili arasında bir ilişki başlamış.

Aylar sonra oğlunun performansından çok memnun kalan Kazım daha çok sipariş alır hale gelmiş ve bunun üzerine oğluna yeni bir bisiklet almış. "Ümit dışarıda seni bekleyen bir şey var git bak bakalım." Ümit " Aaa baba bisiklet bu, hem de vitesli, çok teşekkür ederim baba çooook." Kazım" Eee öyle teşekkürle olmaz bu işler daha çok çalışacaksın, sürekli nefes almadan. Bak baban sana daha neler alacak ,aslanım benim." Sipariş işinden daha da fazla para kazanan Kazım marketin açılış saatini erkene, kapanış saatini de oldukça geçe almış. 1 hafta sonra Ümit "Baba bugün çalışmasam olur mu nolursun. Çok hastayım, yorgun hissediyorum en azından bir iki gün dinleneyim." Kazım " Olur mu öyle şey? Kim yetişsin bu kadar işe, hem altında bisikletin de var al şu paketi manolya sokağa götür hadi bakalım, hadiii. Nasıl erkeksin sen biraz güçlü ol, nasıl askere gideceksin ileride." Gözleri bir açılıp bir kapanan Ümit karşıdan gelen tırı göremez ve oracıkta can verir. Bu olay üzerine aile de kimse kolay kolay toparlanamaz. Hanife sürekli Kazım'a kızar Kazım ise hiçbir şey olmamış gibi "Allah'ın taktiri bu kadın ne gelir elimden, ne yapayım ölüyü mü dirilteyim. Onun yerine mezara ben mi gireyim söyle." diyerek geçiştirmekten başka bir şey yapmaz. Şermin ise arkadaşlarıyla gününü gün ederek kardeşinin üzüntüsünü unutmaya çalışır. Bir gün Ceyhun arabası ile Şermin'i evin köşesinde indirir bunu gören Kazım kızına meydan dayağı atmaya başlar. "Ulan, lan sen beni katil mi edeceksin? Elin herifinin yanında ne işin var senin! Şehrin orospusu mu olacaksın?" Şermin "Baba dur nolur dur niyetimiz ciddi bizim, evleneceğiz." Kazım durulup akşam bu konuyu evde konuşucaz bir daha da böyle rezillik görmeyim, sen şimdi eve git kimseye görünmeden." Akşam saatlerine doğru Kazım ve Hanife kızını karşısına alıp konuşmaya başlar Şermin " Bizi Demet tanıştırdı, Ceyhun çok zengin bir mühendis, ailesi de öyle. Ve ileride evlenmeyi de düşünüyoruz. Sadece bir iki kere buluştuk kafede o sırada yanımızda Demet'de vardı zaten." Kazım adamın zengin olduğunu öğrendiğinde "Ulan şu Demet'i görüyormusun sen, şu hınzıra bak. Sakın onunla arkadaşlığını kesme o kız çok akıllı hem de bizim Rıza ile ticari ilişkiler için daha iyi sizin kaynaşmanız. Tamam ben bu işi onayladım ama öyle her yerde görüşmeyin, biz şu işleri yola koyalım gelip isterler seni nasılsa hadi bakalım yat uyu sen." Hanife " Herif sence de acele etmiyormuyuz? Ne bileyim o Demet'i de gözüm pek tutmuyor benim. Kızı köyden isteyen de var onlarla görüşsek bi?" Kazım " Ulan kadın sen vallahi akıllanmazsın, napalım biz o köydekleri kızım doktorlara mühendislere layıktı bak karşısına ne çıktı. Üstelik Demet sayesinde bırak sen bu hurafeleri yat uyu hadi sende. Bende biraz hesap yapayım Ümit'i de yanıma yolla." Ertesi gün Şermin adet gününü geciktirdiğini anlar üstelik sürekli bulantısı vardır. Bunun üzerine hemen soluğu Demet'in yanında alır "Demet sanırım ben hamileyim" der. Demet " Ne saçmalıyorsun sen kızım? Korunmak aklına gelmedi mi? Hem başka bir şeydir o nerden biliyorsun? Şermin " Korunmak mı anlamadım? Hem sonuçta biz Ceyhun'la evleneceğiz, üstelik birbirimizi seviyoruz." Demet şaşkın bir ifade ile "Dur hemen öyle ümitlenme bakalım, bir test yaptıralım önce." Der Eczaneden gebelik testi alırlar, testin pozitif çıktığını gören Demet " Kızım sana inanmıyorum ya nasıl yaparsın bunu? Hiç mi aklına gelmedi korunmak şaka gibisin." Şermin " Çok korkuyorum Demet ne olursun bir şey yap Ceyhun beni yarı yolda bırakmaz değil mi? Sonuçta evleneceğiz biz, hem babamlar duyarsa hiç iyi olmaz" Demet " Bilemiyorum canım neyse sen git yarın tekrar gel öyle konuşuruz tamam mı? Şermin'i kapıdan yolcu eden Demet hemen Ceyhun'u arar. "Tebrik ederim Ceyhuncum baba oluyorsun!" Ceyhun " Ne saçmalıyorsun kızım sen içtin mi yine? " Demet "1 saate bizim kafeye gel de mutlu haberi hep beraber kutlayalım." Der ve sevgilisini de alıp her zaman buluştukları kafeye gider. "Hazırsanız bombayı patlatıyorum, Şermin hamile hem de 3 aylık." Bunun üzerine Ceyhun " İnanamıyorum ya, hem benden olduğu ne belli kızım. Kim bilir başka kimlerle takılmıştır. Hem ben yapamam böyle şeyler babalık felan bana ters bir kere abi." Demet'in sevgilisi " Eee oğlum biz sana dedik tek gecelik ilişkilerden vazgeç diye, bak böyle ters köşe olursun işte. ( Gülerek) Üstelik kız köylü, saf salak bir şey senden başkasını da bulamamıştır zaten." Ceyhun " Hayır ya hayır elin köylüsüyle ne işim olur benim? Oğlum lan bir şey yapın nolursunuz." Demet " Onu kıza evlilik vaadinde bulunmadan önce düşünecektin, şimdi bu işten kurtulma sırası sende. Biz sana kendini kaptırma dedik sonuçta hadi hoşça kal." Diyerek sevgilisiyle oradan uzaklaşır.

Ceyhun'u defalarca aramasına rağmen ulaşamayan Şermin soluğu Demet'in evinde alır "Demet ne olursun yardım et, Ceyhun telefonlarıma geri dönmüyor, ne yapacağım bilmiyorum." Demet " Bak kızım yeter ama artık beni de sürekli arıyorsun, ben nereden bileyim. Fazla bağlanmayacaktın burası sizin köy değil dedim sana,biraz kafanı kullansaydın bunlar olmazdı." Şermin " Ne inanamıyorum, nasıl söylersin bunları bizi sen tanıştırdın. Sen benim en yakın arkadaşımsın,senden başka kime gidebilirim." Şermin Demet'in ayaklarına kapanıp için için ağlamaya başlar. Demet " Ufff ağlama burada millet yanlış anlayacak, (eline kağıt verip) bak bu Ceyhun'un 2. Bekar evi genelde başka kızlarla oraya takılır. Artık ondan merhamet dilen, bir daha da kapımı çalıp beni de ailemi de rahatsız etme anladın mı?" diyerek kapıyı hızlıca çarpar. Şermin ise elini yüzünü hızlıca silip elindeki adresi sora sora sonunda Ceyhun'u bulur ve kapısını çalar. "Nerelerdesin sen Ceyhun arayıp sormadığım yer kalmadı?" Ceyhun telaşlı bir şekilde "Ne hesap soruyorsun kızım, burdayız işte bir yere gittiğimiz yok." Şermin "Ben hamileyim Ceyhun, çocuğumuz olacak hemen evlenmeye mecburuz." Ceyhun " Evet, evet biliyorum bakarız bir çaresine sen şimdi git sonra gel hadi." " Ne çaresi Ceyhun karnım büyüyecek ilerde, ne çaresi? En kısa sürede gel iste beni babamdan." "Eee bir çaresine bakacağız dedik ya işte, hadi git." " Ceyhun ne demek o öyle, nasıl giderim artık bitti her şey anlamıyor musun? Ben senin çocuğunu taşıyorum." " (Şermin'i kolundan tutup yere atarak) Ehhh yeter be artık! Bana mı sordun kızım hamile kalırken, aklını başına alsaydın adam gibi korunsaydın. H er önüne gelene güvenmeseydin öyle. Bir daha bu kapıya geldiğini beni rahatsız ettiğini görmeyim yoksa sonuçlarına sen katlanırsın, şimdi ne halin varsa gör." Der ve kapıyı çarpar. Şermin tüm bu olanlar karşısında adeta yıkılır eve dönerken ağlayarak odasına kaçar. Hanife " Şermin, kızım ne oldu iyi misin?" Şermin " Gelmeyin anne gidin burdan, gidin!!" der feryatla. Kazım içeri girerek "Noldu kız niye ağlıyorsun, hayırdır Demetle aran mı bozuldu? (Şermin o sırada karnına yumruklar savurur.)Yoksa yoksa düşündüğüm şey mi?" Şermin " Evet baba düşündüğün şey, hamileyim hem de Ceyhun'dan, kapısına dayandım evlenelim diye kabul etmedi." Kazım meydan dayağı atmaya başlar (Ağlayarak) " Ulan ben sizi bu şehre adam olun diye getirdim, köstek olun diye değil. Bir de bu eksikti nasıl bakacağız elalemin yüzüne nasıl? Rezil kepaze ettin namusumuzu." Hanife Şermin'in üstüne gerilerek "Hayır Kazım hayır bir yavrumu toprağın altına verdim, ötekini de veremem. Bu işi ben halledeceğim, söz sana vurma artık ona. Ben gider yarın çocukla ve ailesiyle konuşurum" Kazım " Ulan ne haliniz varsa görün, ama bu işe bir çözüm bulun yoksa ben ikinize de yapacağımı bilirim." Der Hanife (Kızına sarılarak) " Ah yavrum ah bıraktı demi seni pezevenk? Üzülme annem yarın gidip tekrar konuşurum ben onlarla. Sen yeter ki dökme gözyaşlarını." Annesi her ne kadar ikna etmeye çalışsa da Şermin Ceyhun ve Demet tarafından nasıl bu kadar kolay kandırıldığını hazmedemeyerek. Odasına bulunan türlü türlü ilaçları içerek karnında ki sabiyle hayatına son vermiş. Kızının ölümüyle de bu kadar acıya katlanamayan Hanife Kazım'ı terk edeceğini söyler. Bunun üzerine Kazım " Ulan nereye, neyine güvenip de dönüyorsun sen köye. İki çocuğa sahip çıkamadın daha." Hanife " Heriff heriff dur orada, o kara topraklara yavrularımızı sen soktun, bir İstanbul sevdası diye tutturdun kökümüzü kuruttun dilerim Allah'tan en acısını da sen yaşa." Der ve sabahın ilk ışıklarıyla evden birkaç parça eşyasını alıp köyüne kaçar. Kazım'ın işleri gün geçtikçe kötüleşir, kıraathane de pek çok kişi Rıza'nın onu kandırdığını söyler olur ama o buna inanmaz. İnadına 2 katı daha çalışır fakat haftalar geçtikçe Kazım bilinmedik bir eşiğin içine girer. Dükkanına haciz gelir ve ne yaptıysa ne ettiyse hemşerisi olan Rıza'yı bulamaz. Elinde kalan son parasını da meyhanede kafa çekmek isterken, masada sefa süren Rıza'yı görür. Aniden ceketine yapışır " Ulan 2 çocuğumu, karımı, hayallerimi bitirdin lan sen, ne istedin lan benden? Ne istedin hayatımdan, hani arkadaşımdın hani kardeşimdin sen benim." Rıza " Yeter be zengin olmak uğruna gelmedin mi buraya. Az açık gözlü olsaydın da kaybetmeseydin hiçbir şeyini, kızını bile zengin adamların altına yatırmaya utanmadın. Gelmiş bana hak hukuktan bahsediyorsun bunlar sana müstehak" Kazım bu acı sözlerin üzerine masada bulunan şişi Rıza'ya saplamaya çalışır. Araların da büyük bir arbede olur ve şişi yanlışlıkla kendine saplar. Mal mülk uğruna çıktığı yolda meyhane köşesinde can verir.



Kurgu : Ayşe Öztürk
modal aç
modal aç
modal aç