
Oy sınırı:35*
Aslında bu cümleyi üstüme alınmazdım fakat dedenin eliyle beni işaret ederek bu cümleyi kurması bozguna uğramama sebep olmuştu.
Bahsettiği gelin ben mi oluyordum ?
“Dede sus ayıp!”diyerek dedesine kızdı Ayça.Gözleriyle dedesine büyük bir baskı uyguluyordu.
“Hoş geldiniz çocuklar.Beklemeyin öyle soğukta geçin geçin.”dedi Arazın annesi olduğunu düşündüğüm kadın sıcak bir sesle.
Gülümseyerek içeri doğru adımladım.Evi bilmediğim için arazın hemen arkasından ilerliyordum.
Bakalım ne olacaktı. ?
*******
Yarım saat sonra
Aradan yarım saat geçmişti ve biz evin geniş salonun da koyun gibi dizilmiş bir şekilde koltuklarda oturuyorduk.Göz göze geldiğim her kişiye gülümsemekten çenem ağrımıştı.
Gerçi arazın ailesi sadece üç kişiden ibaretti.Annesi dedesi ve kardeşi vardı.Annesinin ismi Yonca,dedesinin ismi ise Osmandı.
Geldiğimiz an bize çay ikram etmişlerdi ve doğru konuşmak gerekirse buranın çayları ayrı bir güzeldi.Araz bize çay toplayacağımızı söylemişti.
“Eeee siz nasılsınız bakalım çocuklar ?”diye sordu Yonca hanım samimi bir sesle.Gördüğüm ilk an ısınmıştım bu kadına.
Yani kaynanama.
“İyiyiz valla teyze nasıl olalım ?Komutanımız bize biraz daha acısa daha iyi olacağız.”diye yanlış sulara girdi Yiğithan.Tamam ben son zamanlarda onlara fazla yükleniyordum ama hepsi onların yararınaydı.
“Oğlum acı biraz çocuklara.”dedi Yonca anne araza bakarak.Araz sırıttı ve beni işaret etti.
“Bahsedilen komutan ben değilim annem.Şu hanımefendi.”
Ay hanımefendini yesinler!
Yonca annenin bakışları bana dönerken ben ne diyeceğimi bilememiştim.Hayır ne güzel uslu uslu sohbeti dinliyordum,beni niye dahil ediyorsunuz ya ?!
“Benim gelinime maşallah.Komutan da olmuş.”dedi Osman dede övünerek.Hala bana neden gelinim dediğini çözebilmiş değildim.
“Şey siz yanlış anladınız galiba.Ben gelininiz değilim.”dedim oldukça kibar bir sesle.Osman dede gülümseyerek anlatmaya başladı.
“Olur mu kızım ?Torunum Ayça anlattı.Dede hayırlı olsun sana gelin geliyor.Kara kaşlı kara gözlü bir kız dedi.Abim çok fena aşık olmuş dedi.”
Pardon?!
Salonda ki tüm gözler Ayça’ya dönerken o ise şokla açılmış gözleri ile dedesine bakıyordu.Araza döndüğümde ise pis pis sırıtıyordu.Bu ne arsız bir şeye dönüşmüştü böyle ?
“Dedecim ben sana öyle mi dedim.Abim çok güzel kişilerle tanışmış.Karşı komşusu da kara kaşlı kara gözlüymüş dedim ya.”dedi Ayça ama bana pek öyle gelmiyordu açıkçası.
Araz hafifçe kulağıma yaklaşarak;
“Dedemin kafası biraz gidik.O yüzden çok ciddiye alma.”demişti.Üzülmüştüm ama şimdi.
“Olsun ya baksana bence çok tatlı birisi.Üstelik benden genç ruhlu.”
“Hmm,eğleniyorsun yani öyle mi ?”
“Evet.”
Araz benden biraz uzaklaşarak göz kırptı ve Osman dedeye döndü.
“Dedecim gelinin de seninle tanıştığına çok memnun olmuş.”dediğinde hemen araza dönerek kolunu cimciklemiştim.Arazın canı acımış olmalı ki kolunu tutarak fısıldadı.
“Biraz insaflı ol bari zalımın kızı.”dediğinde böyle konuşması hoşuma gitse de ters bir bakış atmakla yetinmiştim.
“Çocuklar acıkmışsınızdır artık.Geçin size çok güzel bir sofra hazırladım.”dedi Yonca hanım.Biz yavaş yavaş ayaklanırken Ayça da gülmüştü.
“Evet o sofrayı kurarken oldukça büyük baskılara maruz kaldım.”dediğinde yonca hanım terliğini işaret etmiş ve Ayça hemen susmuştu.İşte biz buna anne terliği etkisi diyorduk.
Sofraya geçtiğimiz de gerçekten Ayça’nın haklı olduğunu anlamıştım.Çünkü fazlası ile mükemmel bir sofraydı.Karadeniz’e özgü bir çok çeşit yemek vardı.
“Of cennete mi düştüm ne ?”diye mırıldandı hemen yanımda duran Kaan.Kendisi sanırım bir tık çok az yemek aşığı bir insandı.
Sandalyeye oturduğum da hemen yanıma her zaman ki gibi araz diğer yanıma ise Sumru oturmuştu.Yemeğe başlamak için sabırsızlanıyordum.
“E hadi buyurun afiyet olsun.”dedi Osman dede sofranın büyüğü olarak.Tabağıma yemek olarak ne koyacağımı bilmediğim için öylece sofraya bakıyordum.Acaba her şeyden yesem çok mu ayıp olurdu ?
Araz kendi önünde ki sarmadan bir kaç tane alıp tabağıma koyunca şaşkın şaşkın ona baktım.
Elimiz ayağımız vardı çok şükür.Kendim koyabilirdim yani.
“Gerek yoktu.”diye mırıldandım kısık bir sesle.Araz beni hiç takmadan yüzünde kocaman gülümseme ile baktı.
“Bizim buraların en güzel lezzeti Kara lahana sarması.Kesinlikle yemelisin.”dedikten sonra kendi tabağında ki sarmaları yemeye başladı.
Sanırım biraz seviyordu.
Sarmanın tadına baktığım da bende oldukça beğenmiştim.İçinde anlam veremediğim bir lezzet vardı.Belki de bu kadar güzel olmasının sebebi anne elinin değmiş olmasıydı.
Tabağıma doldurduğum diğer şeyleri de bitirdiğimde karnım o kadar şişmişti ki derin bir nefes verip arkama yaslandım.
“Ellerinize sağlık Yonca hanım her şey çok güzeldi.”dedim timimin yapmadığı şeyi yaparak.Hepsi özellikle de erkekler tamamen yemeklere odaklanmışlardı.
“Afiyet olsun kızım da öyle hanım demene gerek yok.E siz benim oğlumun arkadaşlarısınız sonuçta.”dedi.
Sadece küçük bir gülümseme ile kafa sallamıştım.Yeri geldiğinde nasıl da kibarcık oluyordum görüyor musunuz ?
Herkes sonunda yemeğini bitirebildiğinde sofrayı toplamak için kızlar ve bende ayaklanmıştık.Oturmaya gelmemiştik sonuçta.
Yonca teyze her ne kadar oturmamızı istese de kabul etmemiş ve yardım etmiştik.Şimdi ise hepimiz tekrardan salonda oturuyorduk.
“Komutanım valla iyi ki gelmişiz.Sonunda boğazımdan doğru düzgün bir yemek geçti.”dedi Anıl midesini ovarak.Tabi ki bu söylediklerine kaşlarını çatan bir kişi vardı o da Yiğithandı.
“Yemeklerimin neyini beğenmiyorsun lan ?”
“Geçen gün menemene şeker atmıştın.”
“Ne güzel işte ağzının tadı bozulmasın diye uğraşıyorum.”
“Küfür ettirme şimdi bana.”
Bu konuşma oldukça kısık bir şekilde gerçekleşmişti ama ben ikisini de duydum.Çayları dağıttıktan sonra Yonca teyze bizim için Karadeniz’e özel bir tatlı yapmıştı.
Tatlının ismi Pepeçuraydı.Açıkçası hayatım da ilk defa duymuştum ve ilk defa yiyecektim.Üzüm ve mısır unundan yapılıyordu galiba.
Tatlıdan bir kaşık alıp yediğim de hissettiğim lezzet ile gözlerim kapanmıştı.Asla böyle güzel bir tadı olmasını beklemiyordum.
“Beğendin galiba ?”diye sordu araz.Hemen kafamı salladım.
“Beklediğimden çok daha iyimiş.”dedim ve tekrar tatlımı yemeye döndüm.
“Eee okul nasıl gidiyor bakalım küçük hanım ?”diye sordu Araz Ayça’ya.Ayça okul lafını duyar duymaz suratını ekşitmişti.
“Ay abi nasıl gitsin ?Normal bir şekilde ilerliyoruz alt üstü her hafta proje görevi veriyorlar.”dedi ama sesinden memnuniyetsizlik akıyordu.
“Derslerine iyi çalışta artık bitir şu okulu.”
“Öyle bitir demekle olmuyor araz efendi.Tabi sen almışsın eline mesleğini rahatsın.Bir de bana bak.Okul köşelerinde sürünüyorum.”dedi.
“İnan ban askerlik hiçbir zaman rahat olunacak bir meslek değil.Aksine her an tetikte olmalısın.”dedi Sinan çayını yudumlayarak.
“Evet açıkçası asker olmamama rağmen ben bile ne kadar zor olduğunu görebiliyorum.”dedi Açelya da.
Aradan iki saat geçmişti ve biz kendi aramızda sohbet etmiştik.Yorgun olduğumuz için etrafı bile gezmemiştik.Yarın bizi oldukça dolu bir gün bekliyordu.
Uyumaya yakın odalara dağılırken herkes ayaklanmıştı.
“Sizin kalacağınız odayı ayça size gösterir zaten.Hemen onun odasının yanında.”dedi Araz.Sumru ben parla ve açelya bir odada kalacaktık.Kızlar tek tek odadan çıktığında geriye sadece Osman dede yonca teyze araz ve ben kalmıştık.Anlayacağınız ateş hattındaydım.
“O zaman size iyi geceler.Tekrardan her şey için teşekkür ederim.”dedim yerimde yaylanarak.
Yaylan kızım yaylan.
“İyi geceler.Güzelce uyu dinlen,yarın çok yorucu olacak.”dedi Araz minnoş bir ses tonu ile.Ama şurada ailesinin önündeydik.Hiç yakışıyor muydu bu hareketler ?
“Gelinim sana zahmet yardım et de odama çıkayım.Şu eşşek sıpasını büyüttük ama hayrı yok.”dedi Osman dede olduğu yerden yavaşça ayaklanarak.
“Ayıp oluyor dede.”diye yakındı Araz.Ben gülmemeye çalışarak Osman dedenin yanına gittim ve onun kolunu tutarak destek verdim.
“Gel dedem gel,ben götürürüm seni boş ver onu.”dedim ve yürütmeye başladım.Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken Arazın bakışlarını üzerim de hissediyordum.
“Ah benim güzel gelinim.”diyerek saçlarımı okşamıştı Osman dede.O kadar tatlı bir insandı ki onu kırmak istemiyordum.O yüzden gelini olmadığımı onun yüzüne vurmayacaktım.
Zaten gelini olmaya dünden meraklıydım.
Odadan çıkıp gittiğim de Arazın ve yonca teyzenin bir şeyler konuştuğunu duymuştum ama anlamamıştım.Osman dedeyi odasına kadar götürdükten sonra bizim için ayrılan odaya girmiştim.
********
Araz
Odadan kol kola çıkan Minela ve dedemin arkasından şaşkınca bakıyordum.Dedemin böyle kaçıklıklarına alışmıştım ama Minelanın ona ayak uydurmasını beklemiyordum.Annemle odada yalnız kaldığımız da koltuğa annemin yanına oturdum.
Onu çok özlemiştim ve konuşmak için yalnız kalmayı bekliyordum.Ellerini tutup avuç içlerini öptüğüm de annemin gözleri hemen dolmuştu.
“Annem..”dedim özlem dolu sesimle.Ağlamasını istemiyordum ama bana olan özleminin de farkındaydım.
“Oğlum..”dedi benim gibi.Ağlayacağını anladığım zaman onu göğsüme çekerek sımsıkı sarılmıştım.
“Ağlama annem,geldim bak.”
“Çok geç geldin be oğlum.”
“Özür dilerim annem,anca vakit bulabildim.”dediğimde sonunda kafasını göğsümden kaldırmış ve saçlarımdan öpmüştü.
“Ula eşşek sıpası dua et özlemim sinirimden ağır basıyor.Yoksa gösterirdum sana anne dayağunu.”diyerek Karadeniz kanalına geçiş yapınca tekrar sarıldım.
“Tamamdır yonca sultan.Söz bir daha bu kadar ayrı kalmayacağız.”
“Var mı bakayum annene söylemek isteduğun bir şey ?”diye sordu.İlk bakışta ona bir şey söylemek istediğimi anlamıştı.Minelaya karşı olan duygularımdan ona bahsetmek istiyordum.Zaten buraya gelmemizin sebeplerinden birisi de buydu.Artık Minelaya gerçekleri itiraf edecektim.Daha fazla bekleyemezdim.
“Yani var aslında.Ama kesin olmadan söylemesem daha iyi.”dedim.Şimdi ona Mineladan bahsedersem ve işler yolunda gitmezse onu boşuna ümitlendirmek istemezdim.
“Sen bilirsin oğlum.Ama var sende bir şeyler hissettim.”dedi şivesiz konuşmasına dönerek.
Şu bir kaç gün içerisinde Minelaya çok güzel anlar yaşamak istiyordum.Diyarbakır’a onunla el ele gitmek istiyordum.Ve bunların olması için tek bir şey yapmam gerekiyordu.
Minelaya açılmak.
******
Minela
Ayça bizim kalacağımız odayı gösterdikten sonra ben üzerimi değiştirmiş ve odaya geçmiştim.Kızlar da odadaydı.Onların yanına gidip oturduğum da derin bir dedikodunun içinde gözüküyorlardı.
“Oooo geldi bizim müstakbel gelin.”dedi Sumru ima ile.Allahtan Ayça burada değildi.Onu hiç umursamadan yatağa yanlarına oturdum.Valla itiraz edecek gücüm kalmamıştı.
“Kızım sana helal olsun,”dedi Parla omzuma vurarak.”Nasıl da geldiğin an evin gelini oldun.”
Açelya Parlanın dedikleri ile kıkırdarken ben sadece derin bir nefes vererek ofladım.Çok işim vardı bunlarla.
“Ay siz benimle dalga geçeceğinize kendinize bakın.Evde kalıp kuruyacaksınız.”diyerek onlara laf attım.Parla anında elini önüme getirip yüzüklerini gözüme sokmaya çalışırken Sumru hiç burada değilmiş gibi etrafı izliyordu.
“Valla ben evlilik yolundayım.Daha doğru kişiyi bulamayanlar düşünsün.”dedi Parla.Bu sözleri sumruya ithafen söylemişti.
“Hile var hocam.Sağlı sollu saldırıya uğruyorum Şuan.”diye yakındı Sumru.Şuan aramızda ki en sessiz kişi Açelyaydı.Aslında onun Kaan ile arasında bir şeylerin olduğunun farkındaydım ama sormaya çekiniyordum.
“En son biri ile konuşuyordun ne oldu o çocuğa ?”dedim kasede ki çekirdekten bir avuç alırken.Sumru hüzünlü bakışlarını gözlerime çıkararak konuşmaya başladı.
“Fos çıktı.Tam bir gevşek.Kılıbığın önde gideniydi.Allahtan sadece iki hafta konuştuk.Dahası yürümezdi.”dedi.
“Artık hayatının aşkını sosyal medyada aramayı bıraksan mı ?”diye bir öneride bulundum.Sumru histerik bir şekilde güldü.
“Ne yapayım okulda ki birinci sınıf çocuklarla mı flört edeyim.Kusura bakma Minela hanım ama benim senin gibi yakışıklı bir karşı komşum yok.”
“Yalnız yakışıklı falan olmuyor.Enişten o senin.”dediğimde herkes şaşkın şaşkın bana bakmıştı.
“Siz sevgili oldunuz mu ?”diye sordu Açelya.
“Hayır ama aramızda bir şeyler var.Yani illa bana açılacak.Açılacak değil mi ?”diye onay bekledim.Kesinlikle arazla aramızda olan şey dostça bir şey değildi.Aklı başında olan her yetişkin bunu fark edebilirdi bence.
“Açılır kızım rahat ol.Sadece senin ki biraz utangaç çıktı galiba.”dedi Parla sırıtarak.Yalnız burada yeşil gözlümün dedikodusunu yapıyorlardı.Elimde fazla kalan çekirdeği tabağa koyarak oturduğum yerden kalktım.
“Neyse sizin dedikodunuza doyum olmaz.Ben yatacağım.Sizde çok geçe kalmayın yarın yorucu olacak.”diyerek yatağa girmiş ve uyumuştum.
******
Minela
Sabah olduğunda kızlarım beni dürtmesi ile uyanıştım.Yoldan kalan yorgunluktan dolayı biraz uyuya kalmış olabilirdim.Ama bir şekilde toparlanmış ve üzerimi değiştirmiştim.
Üzerime siyah bir geniş pantolon ve beyaz badi giymiştim.Aşırı süslü olmama gerek olduğunu düşünmüyordum.Saçlarımı her ne kadar hoşlanmasam da açık bırakırken boynumda arazın bana aldığı yıldızlı kolyeyi taşıyordum.
Aşağı salona indiğimiz de kahvaltı sofrası hazırdı.Oysa yonca teyzeye yardım etmeyi çok isterdim.
“Ooo günaydın komutanım.”dedi Anıl bir tane zeytini ağzına atarak.
“Sana da günaydın Anıl ama keşke herkesle beraber başlasaydın yemeye.”diye uyarmadan edemedim.Araz henüz ortalarda gözükmüyordu.Acaba uyuya mı kalmıştı ?
Gözlerim onu ararken evin kapısı açılmış ve elinde odunlarla beraber Araz girmişti.Odunları hemen şöminenin yanına bırakıp kafasını kaldırınca beni gördü ve gülümsedi.Yavaş adımlarla yanıma gelip durdu.
“Sonunda uyanmışsın uyuyan güzel.”dedi.Allah aşkına çok mu uyuya kalmıştım ?
“Ya araz deme şöyle çok utanıyorum.Gerçekten fazla mı uyudum ?”
“Yok be yavrum bakma öyle dediklerine.Sadece yarım saatçik.”
"Ha tamam o zaman sorun yo- Ne yavrum mu ?"Araz benim sorum ile öylece bana bakınca aynı bakışları ona bende attım.Ne dediğinin farkına varınca gülümsedi.Bu adam eskiden böyle değildi.Robot gibi olduğu zamanları biliyordum ya bunun.
"Yanlış bir şey mi dedim ?Yoksa farklı bir iltifat mı tercih edersin ?"diye utanmadan sorunca bende ellerimi belimde birleştirdim.Şimdi kim kimi sinir ediyor gösterecektim.
"Başka birinden iltifat duymayı tercih ederim."dediğimde Arazın gülen yüzü solmuş ve kaşlarını çatmıştı.Sonra yavaşça omuzları çökmüş ve bakışları hüzünlenmişti.Arazın karşı çıkmasını bekliyordum ama üzülmesini beklemiyordum.Hemen şakayı bitirmek için gülümsedim ve arazın iki yanağını tutarak sıktım.
"Ya benim komutanım en küçük bir şaka da bile üzülür müymüş ?"dedim.Resmen koskoca komutanım bana trip atıp naz yapıyordu.Araz şaka yaptığımı anlayınca derin bir nefes verip gülmüştü.
"Ulan zalımın kızı,çok fenasın sen."dedi.Saçlarımı büyük bir ahenkle savurdum.
"Teveccühünüz komutanım."
Herkes sofraya oturunca Araz ve bende oturmuştuk.Kahvaltı da akşam yemeği gibi oldukça eğlenceli sohbetler eşliğinde geçmişti.Osman dede ile mükemmel bir ikili olmuştuk gerçekten.Kahvaltı sofrasını topladıktan sonra Araz Ayçayı bir şeyler getirmek için içeri yollarken bizi arka bahçede toplamıştı.Ne yapacağımızı hala bilmiyordum.Ayça içeriden elinde karadeniz yöresine ait olan keşanlardan ve şalvardan getirmişti.Ne yapacaktık bunlarla.
"Araz ne yapacağız bunlarla ?"diye sordum yavaşça ona dönerek.Ayçanın elinden bir şalvar ve keşanı alıp sadece şalvarı bana uzattı.
"Çay toplayacağız."
"Bunlarla mı ?"
"Evet,hadi hemen giyin gel bekliyorum."dediğinde kızlarla beraber içeri girmiştik.Şalvarı giydiğimde kendimi böyle görmek beni istemsizce güldürmüştü.Araz bana keşanımı vermediği için onu bağlayamamıştım.Kızlar da giyinince beraber tekrar bahçeye çıkmıştık.Araz bana baktığında dudağının bir köşesi yukarı doğru kıvrılmıştı.
Hemen pıtı pıtı adımlarla koşarak yanına gitmiştim.Etrafım da bir tur döndüm.
"Nasıl olmuşum ?"diye sordum heyecanla.Bir kaç adım atıp karşıma geçti ve elinde ki keşanı bir şerit haline getirerek bir bandana gibi bağlamıştı.Saçlarımı zaten tokam ile toplamıştım.Bağlamayı bitirdiğinde geriye çekilip tekrar bana baktı.
"Laz kızı gibi oldun."dedi.Anında o havaya bürünerek konuştum.
"Ula ona göre ayağunu denk alasun ha.Yoksa sıkarum kafana.Anladun mi ?"dediğimde kahkaha atmıştı.
"Vayyy bizim çakma laz kızına bak sen ?Racon da kesermiş."
"Tabi ya sen bizi ne sandın ?"
"Abi hadi gidelim!"diye bağırdı ayça.Topluca beraber çay tarlalarına doğru yürümeye başladık.Buraya çoktan bahar gelmiş gibi duruyordu.Çay tarlasına geldiğimiz de gördüğüm manzara ile ağzım açık kalmıştı.Mükemmel bir yerdi burası.Bir yokuşta boylu boyunca çay tarlası vardı ve her yer yemyeşildi.Kızlar ve erkeklerin hepsi tarlanın belirli yerlerine dağılıp fotoğraf çekmeye başlamışlardı.Araz bana kenarda duran sepeti,makası ve eldivenleri bana uzattı.
Eldivenleri elim takıp sepeti ve makası ondan aldım.Bu makas normal bir makas değildi.Çay toplamak için özel üretilen makaslardandı.Araz da eldivenlerini takıp yanıma geldi.
"Araz ben nasıl toplayacağımı bilmiyorum ?"dedim elimde ki makası gösterirken.
"Öğreteceğim çakma laz kızı."dedi.Sanırım bir süre bana böyle seslenecekti.Araz benim elimden tuttu ve çay tarlalarının ortasına doğru yürümeye başladık.Burası kime ait bilmiyordum fakat etrafta çay toplayan bir kaç kadın vardı.Hepsi bize kaçamak bakışlar atıyordu.Birisi hariç.Hemen hemen benim yaşlarımda bir çay toplayan kız gözlerini dikmiş bize bakıyordu.Özellikle de araza.Acaba onu tanıyor muydu ?
Araz bizi ortalara doğru götürdükten sonra durmuştu.
"Hadi bakalım İzmir güzeli,şimdi tut bakalım makası."dedi Araz.Dediğini yaparak makası gösterdiği şekilde tuttum.
"Şimdi yavaşça kesmeyi dene."dediğinde yaprakları kesmeyi denemiştim fakat fazla derinden mi kestim bilmiyorum ama saplarını da kesmiştim.Yapamadığımı görünce suratım asıldı.Araza döndüm.
"Ama olmadı bu."dedim kesemediğim çayları işaret ederek.Hevesim çok içimde kalmıştı.Araz asılan suratımı görünce gülerek kendi makasını yere bıraktı.
"Gel buraya baş belası,"diyerek arkama geçmiş ve kollarını belimden öne doğru uzatarak benim makasımı tutmuştu.
Ne oluyorduk hocam şuan?!
Şuan onun başı eğildiği için boynum ile omzum arasına denk geliyordu.Anlayacağınız yüzlerimiz fazla yakındı.O tamamen makas ile çayları kesmeye odaklanmıştı ama ben onun gözlerine bakıyordum.Birden yüzünü bana dönünce hazırlıksız yakalandığım için dip dibe gelmiştik.Bir süre öylece bakıştık.Yeşil gözleri yakından daha güzeldi.
"Bana değil ,oraya bakacaksınız Minela Üsteğmenim."dedi ima dolu bir ses tonu ile.Hemen önüme dönerek boğazımı temizledim.
"Dalmışım öyle komutanım."
O da beni daha fazla utandırmak istemiyor olmalı ki önüne dönmüştü.Aynı makası tuttuğumuz için onun elleri benim elimin üzerindeydi.Tamamen arazın söylediklerine odaklanmaya çalıştım.
"Bak böyle hafif hafif üstten keseceksin.Öyle sert dalmana gerek yok."dediğinde güldüm.
"Komutanım biz bugüne kadar adamları hep sert dövdük.Yumuşak davranmak bizim kitabımız da yok."
"Çok konuşmada dene bakalım yapabilecek misin ?"demişti ama ellerini çekmemişti.Onunla beraber hareket ederek yaprakları yavaşça kesmeye başlamıştım.Kestiğimiz yapraklara baktığım da bu sefer sapı gelmemişti.Biraz araz ile kestikten sonra araz ellerini çekmişti ve ben yalnız kesmeye başlamıştım.Ama araz hala dibimdeydi çünkü arkamdan çekilmemişti.
Kafamı kaldırıp karşıya baktığım da az önce gördüğüm kız kollarını göğsünde birleştirmiş bir şekilde hala bize bakıyordu.Ama bu bakışlarında nefret var gibiydi.Kız benimle göz göze gelince sanki hiç bize bakmıyormuş gibi önüne dönmüştü.Araz sonunda arkamdan çekip kendisi çay kesmeye başlamıştı.Yalnız bu işi yaparken bile çok yakışıklıydı.Aradan on dakika geçmişti ki Yiğithan koşarak yanımıza gelmişti.Onun arkasından ise Parla gelmişti.Hemde elinde büyük bir sopa ile.
Ne oluyordu lan ?!
Yiğithan Parladan korunmak için hemen arkama geçip beni önüne siper etmişti.Parla beni görünce durdu.
"Komutanım lütfen koruyun beni.Bu koca meraklısı parla beni öldürecek valla."dedi.Parlaya baktığım da çok sinirli olduğunu görmüştüm.Allah aşkına ne yaşamıştı bunlar ?
"Minela çekil.Koruma şu evlilik düşmanı haini.Öldüreceğim onu."diyerek yiğithana uzanmaya çalıştı ama engel oldum.
"Ya Parla bir dakika durur musun ?Ne oldu niye kavga ediyorsunuz ?"diye sordum.Yiğithan ürkek bakışlar ile kafasını öne doğru uzatıp sessizce fısıldadı.
"Komutanım,Göktunç kayboldu."
Ne ?
"Bu hain benim nişanlımı kaybetti!"diye bağırdı Parla.Koskoca adam nasıl kaybolmuştu ?
"Ne kaybolmasından bahsediyorsunuz ?Nereye gitti ki ?"diye sordu Araz.Bence ortada büyük bir yanlış anlaşılma vardı.
"Ya komutanım biz Göktunçla çay topluyorduk.Parla da Sumruların yanına gitmişti.Ben bir arkamı döndüğümde Göktuncu göremedim.Adam kaybolmuş ortadan."dedi Yiğithan.İyi de o zaman Parla neden sinirlenmişti ?
"Ya Minela bakmayın buna yalan söylüyor.Göktunca gidip hiç romantik değilsin,Parla seni evlenmeden boşar demiş."dedi.Yiğithana döndiğimde olduğu yere iyice saklandı.
"Alakası yok!Kuru iftira komutanım!"diye bağırınca Parla tekrar harekete geçmiş ve Yiğithana saldırmaya çalışmıştı.Hemen yukarıda bizi izleyen Anıl;
"Vur parla vur,o çok konuşan ağzına da vur.Geceleri çok horluyor."diye tezahürat yapıyordu.Sinan ve Kaan da ıslık çalarak Parlayı destekliyorlardı.Yalnız ciddi anlamda Göktunç ortalıkta yoktu.
"Ya bir durun."diye Parlayı uzaklaştırmaya çalıştım.Çünkü arada kaldığım için bu kavgadan bende nasibimi alıyordum.Ortalık iyice karışmıştı ki ileride ki çay çalılarının arasından yukarı doğru br kol uzanmış ve sonra o ses duyulmuştu.
"Parlam!"Göktuncun sesini duyan Parla anında durarak ileriye bakmıştı.Önce göktuncun kolunu sonra da yüzünü görebilmiştik.Allah aşkına onun o çalılar arasında ne işi vardı ?
"Göktunç..."Parla hemen Göktuncun yanına koşmaya başlamıştı.Göktunç olduğu yerden kalktığında üstü başı toprak ve ot olmuştu.Uyumuş muydu o orada ?Parla yanına gidince hemen birbirlerine sarılmışlardı.
"İnanamıyorum gerçekten."diye mırıldandım.Yaşadığımız olayların saçmalık seviyesi beni benden alıyordu.Göktunç ve Parla yanımıza geldiğinde parlanın kafasında otlardan yapılmış bir taç vardı.Gerçekten tüm yaygara bunun için miydi ?
"Bence bugünlük bu kadar kaos yeter.Eve gitsek iyi olacak."dedi Ayça.Kesinlikle katılıyordum.Hepimiz beraber eve doğru yürümeye başlamıştık ki yediği dayaktan dolayı yerde oturan yiğithan bağırdı.
"Komutanım beni burada bırakamazsınız!"
********
O olaydan sonra hepimiz sağ salim eve gelebilmiştik.Yiğithanı orada bırakmamıştık tabi.Eve gelince hepimiz duş alıp bir güzel temizlenmiştik.Üzerime yine siyah bir pantolon ve süveter giyerek odadan çıktım.Daha yemek yemek için çok erkendi.O yüzden herkes arka bahçe de ki çardakta oturuyordu.Bende yanlarına bahçeye çıktığım da bir tahta üzerinde sırası ile dizilmiş olan bozuk süt şişelerini gördüm.Bunu yapan kişi osman dedeydi.Elinde tabanca ile öylece bekliyordu.
"Dede hadi bırak şunu da gel yanımıza."diye bağırdı Ayça.Osman dede inatla kafasını iki yana salladı.
"Olmaz!Gelinimle atış yapacağım."Benim onlara doğru geldiğimi görünce gülümsedi."Gelinim de geldi işte."
"Geldim dedem."diyerek yanına gittim.Valla bu adamı kıramazdım.
"Gel kızım atış yapacağız seninle."dedi ve silahı bana uzattı.Silahı elime alıp kavradığım da Araz da yavaş adımlarla yanıma gelmişti.
"Hazır ol!"diye bağırdı Osman dede.Kafam karıştığı için araza baktım ama o da bana bakıyordu.Sonra dudaklarını oynatarak yap diye fısıldadı.Hemen komuta uyarak hazır ola geçtim.
"Rahat."
"Nişan al asker!"Silahı kaldırıp ilk süt şişesini hedef aldım.
"Atış serbest!"Aldığım komutla beraber silahı ateşlemiştim ve süt şişesini vurmuştum.Sırada ki emirleri beklemeden diğer şişeleri de vurdum.İşim bittiğinde silahı indirerek araza baktım.Mest olmuş gibi izliyordu.Osman dede alkışlayarak yanıma geldi.
"Aferin benim gelinime aferin."dediğinde silahı ona verdim.Osman dede sanki onu duymuyormuşum gibi yaparak araza doğru fısıldadı.
"Al bu kızı torunum.Sakın kaçırayım deme.Yarın öbür gün bir hata yaparsan tam alnından vurur.Maşallah."dediğinde araz da gülmüştü.
Alacak inşallah dede.
********
Seeeellllllaaaaaammmmm
evettt ben geldim aşkolar.Özlediniz beni biliyorum ama artık bu özlem bitti.Gördüğünüz üzere geri geldim.
Bölüm yorumlarınızı bekliyorum..
O kadar uzun zamandır bölüm yazmıyorum ki bir an ne yazacağımı şaşırdım HXCDJHN.Neyse sorun yok bunu da hallettik çok şükür.Sırada ki bölüm yazabilirsem pazartesi günü gelecek haberiniz olsun.
Diğer bölüm de oy sınırını geçmediniz ama ben size kıyamadığım için buna rağmen bölüm attım.Lütfen bu sefer oy sınırını geçin!
Kardelen kurgum hakkında şuan vereceğim bir bilgi yok.O da yarım kaldı yazmaya devam etmem lazım.Ofifififi çok işim var.
Her neyse güzeliz genciz çıtırız diyoruz ve hallediyoruz puhcbbb
Sizi seviyorum))))
Yıldıza basmayı unutmayın
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 65.12k Okunma |
6.33k Oy |
0 Takip |
77 Bölümlü Kitap |