7. Bölüm

4

baba yaga
cimcik

Merhaba ahali🤚🏻

Acaba diyorum aranızda Ahıskalı varmıdır?

Varsa hepinizin yanaklarını sulu sulu öpüyorum hemşehrilerim♡

Kucak dolusu sevgilerle💫

●●●

 

Sezen Aksu~Unuttun Mu Beni

 

Ey sevgili;dudağının sâkîsi âşıklarına öyle bir kadeh sunar ki akla cilâ, kalbe safa, ruha gıdadır...

~BAKÎ~

 

Hani bazen dilinizin ucuna gelir söyleyemezsiniz.

Ezberinizdedir ama hatırlayamazsınız.

Yapmak için niyetlendiğiniz bir şeyi aniden unutursunuz ya.

Ne kötü bir histir o.

Depodan çıkarılıp tek kelime etmeden, arabasına bindirildiğim adam, bana o hissi sunuyordu avuç avuç.

Dışarıda ki adamlardan biriyle ve Resül'le bol emir kipli konuşması (ki duymasamda öyle olduğu elli metre öteden belli oluyordu) son bulduğunda, yanımda ki koltuğa kendini yerleştirip yüzüme bile bakmadan arabayı çalıştırdı.

Onun aksine ben, aradığım şey suratındaymış gibi sadece ona odaklanmıştım.

Bir şey vardı işte. Tanıdık bir şey.

Belki unuttuğum bir şey.

"Kemerini tak."

Sesiyle irkirdim. Kemerimi takarken kendimi toparlayıp ağzımı açtım.

"Unutmuşum...Adın Timur değilmi?"

Bakışları kısa bir süreliğine gözlerimi buldu. Sitem vardı gözlerinde. Ama bana olamazdı bunlar. Değil mi?..

Tekrar gözleri yolla buluştu.

"Evet. Timur Göktürk."

Kafamı salladım. "Ben de Sena Keskin. Memnun oldum...ama tam olarak kimsin, yerimizi nerden öğrendin, Resül seni tanıyordu annem için mi çalışıyorsun, o dam kimdi, ben
de-"n ne istiyordu? Diyecektim ki araya girmesi ile sustum.

"Nefes de mi alsan acaba Sena! Sorularını takip edemiyorum da!"

Ne vardı yani şok etkisi ile biraz paniklemiş olabilirdim.

Zaten ne demişler;bir erkekten anlayış beklemektense, ülke ekonomisinin düzelmesini beklerim!

Kim mi demiş? Ee ben tabiki.

"Tamam baştan başlayalım. Kimsin?"

"Timur Göktürk." dalga mı geçiyordu?

Sesli bir nefes verip diğer soruya geçtim.

"Yerimizi nereden öğrendin?"

"Takip cihazı sayesinde."

"Neyi takip ettin ki. Araba desem. Arabayla da gelmedik." ben suratına anlamazcasına bakarken, başını oynatmadan gözleriyle bana taraf bakıp tekrar önüne döndürdü bakışlarını.

"Resül. Üzerinde takip cihazı var."

"Üzerinde?"

Yerinde kıpırdanıp cevap verdi.

"Sırtın da...önlem amaçlı."

Gözlerim fal taşı gibi açılırken, ağzım aralanmıştı.

"Ne yani? Adamın vicüduna takılı bir takip cihazı mı var?"

"Zarar vermiyor! Ve gördüğün üzere işe de yarıyor!"

Derin nefesler alıp kendimi sakinleştirdim. Her ne kadar olmasada, normal bir şey olarak görmelerini anlamam lazımdı, çünkü onların hayatları bunu gerektiriyordu.

Ben de diğer soruma geçtim.

"Annem için mi çalışıyorsun?"

"Onunla çalışıyorum. Onun için değil."

"Yani sen de annemin başka bir mafya arkadaşımısın?" bana uzaylı görmüş gibi bakıp. "Arkadaş?" diye sorunca kahkahalarla gülmek istedim. Şaşırınca suratının halini kesinlikle görmeliydi.

Kendimi bastırmak için dudağımı ısıdım. Saniyelik kayan bakışlarını görmedim zannediyorsa yanılıyordu! Benim ikazıma kalmadan, yutkunarak bakışlarını önüne topladı.

"Ortak daha yerinde sanki."

"Öyle olsun o zaman."

"Peki o adam kimdi?" bakışlarındaki değişim korkunçtu. O gözleri ile bana bakmaya kalkarsa korkudan kendimi camdan atma olasılığım bile olabilir.

Gerilen çenesi ve sıktığı dişlerinin arasından "Uzun zamandır aradığım birine, beni götürecek olan bilet!"

"Kim?"

Sanarım şansımı zorlamıştım ki başı bana taraf çevrildi. Kahve rengi gözleri, bir katilin cinayet aleti kadar ölimcül, bir avcının avı kadar yaralı duruyordu.

Hem katil hem makdülün ta kendisi gibi.

Bakışlarının yoğunluğu ve ağırlığı ile koltuğa iyice sinerken, ölüm kadar sessiz ve delirtecek bir sakinlikle araladı dudaklarını.

"Abinin katili Sena!" tenim donmuş, gözlerim dolmuş, kalbim kan değil yine acı pompalamaya başlamıştı.

Abim...

Yine o güne döndü zihnim. Abime sarıldım rekrar, sonkez...Öptüm yanağını sulu sulu, son kez...Ve yine tuttum o güvenli ellerini, son kez...

Sonra kan doldu zihnim. Acı...Çığlıklar...Koşuşturmacalar...Ve abimin açılmamak üzere kapanan gözleri...

Arabanın açılan kapısı ile kendime geldim.

Önce elleri yanaklarımı buldu. Kendimi ,sebebini bilmediğim bir korku içinde geriye çekmeye çalıştım amaçsızca.

"Şışş" gözlerinde şevkat, kocaman ellerinde kendine yer edinmiş nasırlar vardı.

Aktığını farketmediğim gözyaşlarımı sildi nazikçe. Sonra sıkı sıkıya tuttuğum kemerin anahtarını açtı. Ellerimi gevşetemedim bile. Felç olmuş gibi hissediyordum.

Gözlerim gözlerinden ayrılmazken o, bakmaktan kaçınıyordu gözlerime.

Başı önümde eğikti ve siyah gür saçları alnına dökülüyordu. Ellerimde hissettim bu kez ellerini.

"Özür dilerim, lütfen...sakinleş." Gözleri yavaşça gözlerime tırmandı bu sefer.

"Geçti." öyle bir edayla söylemiştiki o kelimeyi. Sanki dünyadaki tek gerçek buymuş gibi. Aksi söylenemez gibi. Yada...beni kendi yalandan gerçeklerine hapis etmek ister gibi. Ama geçmedi. Geçmeyecekti...

Ellerimi gevşettiğimde, gözlerime teşekkür eder gibi tebessüm edip kafa salladı.

Güzel gülen bir adam.

Arabadan inince bir an afalladım. Beni nereye götürdüğünü bilmiyordum zaten, ama hastaneye gelmeyi beklemediğim açıktı. Arabanın önünden ayrılmadım, o da benim yanımdan.

"Neden hastaneye geldik?"

Gözleri ile ellerimi işaret etti, bileğimdeki izleri görmemle acısını yeni yeni hissetmeye başlamıştım. Tamamen aklımdan uçmuştu. Ama yine de hastanelik bir durum olduğunu düşünmüyordum.

"Bunun için doktora ihtiyacım yok. Evde krem vardı sürerim geçer."

Tam arabanın kapısını tutmuştum ki elini elimin üzerine koyup durdurdu beni.

Başımı hızla çevirince bedeninin yakınlığından nefesleri yüzüme vuruyordu.

"Senin yok,ama bileklerinin bir doktora ihtiyacı var! Doktor işini yapacak ve sende uslu uslu iyileşmeye bakıcaksın Sena!" Sözlerini duyanda ebeveynim zannedecek.

Gözlerimi kısıp, sesimi onun ki kadar olmasada otoriter bir tonda çıkarmaya çalıştım.

"Neyi, nasıl yapıp yapmayacağımı sana sorucak değilim Timur Göktürk. Ben sorumluluklarımın bilincinde bir bireyim. Vicudumda olan izlerin aciliyetini kavraya bilecek yaştayım ve... " gözümle elinin altında olan elimin bileğini gösterdim. "...bununla başa çıkabilirim!"

Elini ,elimden çekince kapının kulpunu bırakıp arkama döndüm. Ukalâ herife bak ya beşdakika önce özür diliyordu, beş dakika sonra emir vermeye başladı.

Küçük bir şey için öğrencilerimi bekletemezdim sonuçta. Yarım saate ders vereceğim güzel sanatlar öğrencilerim için atölyede olmam lazımdı. Üstelik telefonuma el konulduğu için arayıp haber de veremezdim. Sahi ,Timur denen adam telefonumun da yerini bilorsa bana vermeyi düşünürmü acaba?!

Ben saçma sapan düşüncelerimin kargaşasıyla uğraşırken, arabadan on adım bile uzaklaşamadan kolumdan tutulup hastaneye yönlendirildim.

İki kolumu ,arkadan kavrayıp zorla hastaneye yürüten koca ayıya sert soluklarım ve yere sabitlemeye çalıştığım ayaklarımla zorluk çıkartıyordum. Dua etsin çığlık atıp rezil etmiyorum, o da hayatımı kurtarmış olduğu gerçeğini bildiğimden dolayı. Ama şansını zorlamaya devam etmemesi en sağlıklısı olacak bence.

"Seni polise şikayet etmeden bırakırsan iyi edersin!"

"Et. Hatta çıkışta polis karakoluna kadar bırakabilirim seni. Ne dersin?"

Bıkkın bir soluk daha verdim.

"Ne istiyorsun benden ya. Bıraksana artık. Tamam kötü adamların elinden falan kurtardın Allah razı olsun da...yakama yapışma ya!" diye inledim neredeyse! Ama beyefendi istifini bile bozmadı.

Kendimi geri ittikçe ,sert göğüsüne sırtım temas ediyordu. Elleri canımı yakmayacak ama kurtulamayacağım bir kelepçe gibi iki kolumu kavramıştı ve ben direndikçe vicudumun arka kısmı adamın bir taraflarının alt kısmına denk geliyordu.Tüm bunlar yetmiyomuş gibi, nefeslerinin sıklığını kafamın üstünde, saç diplerimde hissediyor olmak yanaklarımın yanmaya başlaması için yetip artıyordu.

Buna daha fazla katlanamayacağımı bildiğim için direnmeyi bırakıp teslim oldum.

♤♤♤

Hemşirenin merhem sürüp sardığı koluma bakıp tekrar Koca Ayı'a dödüm. Evet bundan sonra o bir Koca Ayı. Her bakımdan tam bir ayıydı sonuçta.

"İyi ki hastaneye gitmişiz yoksa ben bu yarayla çok yaşamazmışım ya baksana merhem sürüp sardılar. Hiiiç aklıma gelmemişti oysaki. Allah Allah..!" dedim anlayacağını umduğum bir imayla.

Kısık gözlerini suratıma çevirip her tarafını gözleriyle yalayıp geçti yüzümün. Tekrar yola odaklanıp derin bir nefes çekti ciğerlerine.

"Bundan sonra hep o kelimeyi kullanmanı istiyorum. Bunun için yaşıyorum."

Bakışlarım yine üzerindeydi.

Uzun boyu, kahve rengi gözleri, simsiyah saçları, kaşı, burnu, sesi...nasıl güzel bir adam ama. Kadınları imrendirecek bir surata. Erkekleri kıskandıracak bir vücuda sahipti bence.

Arabanın genişliği ona yetmiyormuş gibi arada, yerinde kıpırdanıp kendine yer açmaya çalışıyordu.

Ve bana yaydığı hissiyat tüm bunlarla birleşince kendimi delirmiş gibi hissediyordum.

Bu güne kadar erkek meraklısı bir kız değildim. Yada erkeklerin dış görünüşüyle ilgilenen bir kız.

Hele yeni tanıştığım bir erkek ile bu kadar ten temasu kuramak bile benim açımdan çok yeni.

Ama yinede yanlış gelmiyordu ve ben sadece yanlış yapmadığımı umuyordum.

Az önce neyden bahsettiğini anlamadığım gibi bide merak etmiştim. Uğruna yaşadığı şeyden bahsetmişti. Ve o cümlenin açılımında sanırsam ben de bulunuyordum .Uğruna yaşadığı şey benmi oluyorum peki şimdi? Yoksa kurduğu çümlelerdeki anlamları kafamda yanlış yerlere mi oturtuyorum?

"Anlamadım. Hangi kelime? Ne için yaşıyosun?"

Hastaneden sonra atölyeme gideceğimi söylemiştim ve beni kendisi bırakması konusunda baya bir ısrar(emir)etmişti. Ben de yanımda çüzdanım yokken taksiyle uğraşamayacağım için kabul etmek zorunda! kalmıştım.

Bakışları bana kaydı çok kısa bir süreliğine.

"Anlarsın."

Araba durduğunda konuşmayı uzatmak istemedim. Belliki konuşma zorluğu çekiyor Koca Ayımız. Ağzından cımbızla laf alıyordum.

Elim kemerime gittiği sırada elleri elimin üzerini kapadı. Kafamı yukarı kaldırıp suratına baktım ama o bana bakmıyordu. Sıkıntılı bir yüz ifadersi ile dışarıda bir yere odaklanmıştı.

Çenesi kasılmıştı ve elimin üzerinden elini çekip beline götürüp silahını kontrol etti ardından , saniye bile beklemeden gaza yüklendi. Tam önünden geçerken atölyeme baktım ve dilim tutul muştu.

Neden?..

 

 

Bölüm : 22.09.2024 10:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
baba yaga / Mecbur / 4
baba yaga
Mecbur

3.48k Okunma

77 Oy

0 Takip
5
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...