13. Bölüm

Kavrulmuş helva

Medine
dunyadanmarsa355

 

( NOT; Rana ismi beli başlı yerlerde ranya tanya veya mafya tarzında değişiklik gostericektir bunun sebebi anlatıcı için yabancı bir isim olduğundan ismi iç ses olarak ta yanlış söylediği oluyor bunu göz önünde bulundurarak okuyunuz

 

Uzun zamandır bölüm atmadığım için size uzun ve bol trajedili bir bölüm bıraktım sizde bana bol bol yorum bırakın)

 

.............🐂Akhaş🐂............

 

Korktuğum başıma gelmedi şükür. başıma daha beteri geldi ...

Aklı başında, zeki, yiğit olarak bildiğim ağabeyim tuvalet sırasında adam dövüp komalık eti. Deli olarak bildiğim yarı sakat durumdaki yengemse rahibi dolandırdı.

Evet evet, bildiğin rahibi dolandırdı..

Şu an ise üçümüzde—üçümüz dedim çünkü Sofia kadın polis memurlardan biriyle çay kahve içiyordu, bizim aksimize, yarasın kuzuma—nezarathanede yan yana zeminde oturmuş, karşı nezarathanedeki ne olduğu belirsiz ( hijra¹) varlıklarla bakışıyoruz.-onlardan birine gelin gidiyordum az kaldı ve o da karşıdaydı- Erkek mi, kadın mı belli değillerdi; üstüne, aralarında bir tanesi vardı ki Surendra ağabeye yemekmiş gibi bakıyor… yanında ki de aynı şekilde bana bakıyor, omzuna vurarak kıkırdayıp bir şeyler zırvalıyordu, hijra'nın bakışı bakış değildi, Hem de öyle böyle bakış değil, alalaleni flörtöz bir bakıştı, yavaş yavaş gülümseyip kaş kaldırmalar filan. Surendra ağabeyde şaşkınlıktan dona kalmış, adamın niyetini anlamanın yaratığı utanç ve sinirle - ki bence öldüremediği için öfkeli -yüzü kıpkırmızı kızarmış oturuyor

Ben ise Hindistan’ın o yoğun baharat kokan havasından daha yoğun bir rezillik kokusunun içindeyim.

Rana yenge ise tam o sırada, sanki hiçbir şey yokmuş gibi, Sanki saatler öncesinde beni hadım etmiyor muş, yada bir rahip dolandırma mış,ve beni bir hijra'yla evlendirmeye çalışmamış gibi, elini kolunu sallayarak konuşmaya devam etti hijra'yla:

“Ay sonra adam elini alnıma koyup deli gibi ileri geri sallanmaya başladı. Baktım bu salıncak olmaya karar verdi, ben de dedim ki ‘böyle olmaz, kutsal ve inandırıcı durmuyor bu. Yapacağım seni daha kutsal gösterir.’ Aldım yerdeki yırtık kabloyu, dayadım ayağına… Bu sırada yerdeki manileri de cepledim vallahi.”

Surendra agabeyle başımızı huysuzca iki yana salladık, göz ucuyla tiksintiyle karşıdaki flörtöz yaratığa baktık. Onlarda karşılık olarak dudak büktü, parmak salladı ve belli belirsiz bir öpücük yolladı.

Surendra ağabeyle aynı anda bir adım sürünerek geri çekildik, ama duvar vardı.

Ben derin bir iç çekip kafamı dizlerime yasladım.

“Hindistan’a hoş geldik işte,” dedim. Rana; “Başımıza gelen her şey kültürel deneyim sayılıyor mu aşko?”

Surendra; ही स्त्री शेवटी माझ्या हाती येईल. (Şu kadın sonunda elimde kalacak)

Akhaş; भाऊ, कृपया गर्भवती महिलेला विसरू नकोस.(ağabey aman diyeyim sakın hamile kadın unutma)

 

............🐂4 saat önce Akhaş 🐂.........

 

Akhaş; "yenge korka korka soruyorum. Ne planlıyorsun?" Yutkunarak yüzümü sıvazladım "shiva² aşkına vazgeç yalvarırım"

Elerimi birleştirip diğer dua edenlere eşlik ederken hafifçe yana eğilip Tanya yengenin kulağına korkuyla fısıldayarak yalvardım yüzüncükez

Rana; " ayy sende iyice beni entrikacı mahalle karısı belledin" Türkçe dediği şeyi gram anlamamıştım ama içimden bir ses küfür etti diyordu "BİR ŞEY PLANLANIYORUM BURDA SİZİN KÜLTÜRÜNÜZ OLAN DİİNİ ANLAMAYA ÇALIŞIYORUM SUSARMISIN"

İç çeker önüme döndüm "वहिनी, मी तुम्हाला काही दिवसांपासून ओळखतो. तुमच्यात कोणत्या प्रकारची कारस्थाने आहेत हे मी चांगले पाहिले आहे, एवढेच पुरेसे आहे."( Yenge, seni birkaç gündür tanıyorum. Ne entrikaların olduğunu çok iyi gördüm, bu yeterli bana.) diye mırıldım ama duymamıştı duysada anlamazdı zaten, göz ucuyla tekrardan yüzüne baktımda gözlerindeki çılgınlık beni daha çok korkutu, istemeden yutkunarak bakışlarını takip edip sahnedeki rahip kılığındaki dolandırıcıya çevirdim

Yüce Bramha³ aklıma sahip çıksın.

Rahip sahneden inip insanların arasında dolaşıp onları kutsuyordu, adamın ayaklarının altında uzanan kadınlar, eteğini alıp orasına burasına sürten adamlar yere kafalarını vura vura kanattanlar mı desem her çeşit vardı, bir hinduizim kökenli ailede büyümüş olsam da böylelerine bu pis egoyu tatıramazdım

Göz ucuyla gine yüzüne baktımda yerimden sıçrayarak yandan yandan uzaklaştım o garip gülümseme daha korkutucu bir haldeydi "किती हास्य आहे! देव आपल्याला या वेड्यापासून वाचवो!"(O nasıl bir gülümseme Tanrı bizi korusun bu deliden)

"Bişi mi dedin canım" az önce şeytan gibi gülümseyen o değilmiş gibi bana şaşkın masum bir şekilde gülümsediğinde biraz daha kaydım, kaymaz olaydım bir hijra'ya çarpmıştım . Göz göze geldiğimizde başta huysuz olan gözleri yerine flörtöz bir şekilde baktığında, Lava deymişim gibi ondan hızla çekilerek uzaklaştım..

İki yanım boklu dere bu ne ya.

"Aaaaa yarım adam, bak sana takip var."

"Kurbanın olayım yenge yapma, bak bu sefer de bir olay olursa gidemezsek yakar beni surendra ağabey"

Rana; "Aaaa ben ne yaptım ki, seni beğenmiş dedi sadece "

"Yarım adam ne yaa yenge, bak şu olayı hatırlatma bana sinirlerim tepeme çıkıyor "

Üzerime atılıp saçlarımı çekmeye başladığında ağzımdan çığlık firar eti

Rana;" yenge ne lan it sikerim belanı kim senin yengen oluyor ağzının ayarını bana yaptırtma maymun ağızlı"

Araya giren yarım kadın adam da sinirlerime ve yarama tuzla giti resmen, ranya yengenin elini üstümden itmeye çalışıp gülerek konuşuyordu yengemse daha da delenip onunda kafasına alçılı koluyla vurdu

Hijra;"माझ्यासाठी भांडू नकोस, देखणा, तुझा प्रियकर निश्चिंत असावा, मी बांधलेल्या लोकांच्या जवळ जात नाही.( ay benim için kavga etmeyin yakışıklı, sevgilinin içi rahat olsun ben başı bağlılara yanaşmam)

Rana yenge birden ona da cemkirdi

"sen karışma yarım yamalak "

Hijra;"Ay bırak beni seni deli kaltak. Ay kurtar beni yakışıklı... Aaaa, deli kaltak bırak, ay ne dediğini de anlamıyorum"

Rana yenge; " ulan zaten sinirlerim haftalardır tepemde iyi oldu seni bulduğum gel lan buraya yarım göt"

İşler daha da çığrından çıkmadan doladım beline kolumu iki manyağı ayırmaya çalıştım, ama Tanya yengenin de mübarek ne gücü varmış

"Sizin orda ne deniyordu hehe, yenge gupranın olayım, dur"

Hijra;"अरे, ते सोडून दे...."(Ayy biraksanan....)

Tanya yenge; "tövbe yarabbim sana kim öğretti o kelimeyi... Ahhh lan şizofren yarım adam bırak lan saçımı"

İnsanlar durmuş bizi izliyordu kadınlar şallarıyla yüzünü kapayıp ayıplar gibi bize bakıyordu biri de kalkıp yardım edeyim demiyordu, kafama inen odunla neye uğradıgımı şaşırdım, Tanya yengenin elindeki odunu o anda gördüm, büyük ihtimalle yan taraftaki dua eteşi için ayırtılan odunlardan almıştı, hay odunlara yakın bir yere bu kadını oturttum ana sıçayım. Dünya etrafımda dönmeye başladı, fıldır fıldır dönüyordu.

Sonrasında geriye düştüğümü, kafamı bir kez de betona çarptığım için yaratığı acıyı hatırlıyorum gerisi karanlık. Hemde zifiri karanlık...

 

......................

 

Elimdeki buz dolu keseyi kafama tutarak iç çektim bir kez daha.

Önümdeki minderde saç baş dağınık oturan kadınsa sanki az önce kavga ederken benim başımda odun vurmamış gibi sakin sakin çay içiyordu, kendime geldiğimde polis çağırmamaları için zor ikna etmiştim organizatörleri

Uyandığımda gözleri ağlamaktan kızarmış yengem ciden beni en çok şaşırtandı, beni kendime getirecek diye kafama alçılı koluyla vurmuş birde " yaaa vallahi şu ne olduğu belirsizin kafasına vuracaktım sen arkamdasın diye kafana çarptı... Özür dilerim, bilerek olmadı... Acıyor mu, bir şey söyle ay bana bir fenalık geldi" ben kendi derdimi unutup onu sakinleştirmeye çalıştım şimdiyse sakin sakin çay içiyordu

Yanındaki hijra' da aynı rahatlıkla elimdeki yelpazeyle kendini yelliyor arada bana flörtöz bakıp sonra da Rana yengeye sinirle bakıyordu

Hijra;"मला आश्चर्य वाटते की इतका देखणा तरुण इतका प्रवाही कसा असू शकतो... माझ्या प्रिये, या पांगळ्या वेड्या माणसाला सोडून माझ्याकडे ये, बाई." (ay böyle yakışıklı bir delikanlı nasıl böyle bir deliyle olabilir hayret içindeyim... Canım sen bırak bu sakat deliyi gel bana ayol)

Artık sabrımın bir sınırı kalmamıştı "अरे यार, पुन्हा तोंड उघड आणि बघ मी तुला काय खायला घालतोय."(ulan sen ağzını birdaha aç bak ben san neler yediriyorum gör)

Cekedimi hafif geriye atınca, Gözleri belimdeki silaha kaydı "अरे, आम्ही काहीच बोललो नाही, डोंगराळ अस्वल."(ayyy bir şey demedik dağ ayısı) Elindeki yelpazeyi daha hızlı sağlamaya devam eti

"मी तुला आत्ताच गप्प बसायला सांगितलं होतं ना, अर्धपुतळी?"(Ulan ben sana az önce kapa çeneni demedim mi lan yarım göt..) Baştaki elimle yüzümü sıvazlayarak homurdandım sinirle "वहिनी, मला तुझ्यासारखं बनव, तुला कसलं शाप आहे? " (yenge sen iyice beni kendine benzetin sende de ne biçim küfüler varmış yaa)

Herkes daha sakindi artık sanırım, surendra ağabey ve Sofia neden hala dönmedi ki bir şey olmamıştır değil mi cebimden telefonu çıkardım ağabeye mesaj yazmaya başladım

Surendra ağabeye

Ben; ağabey neden hala dönmediniz bir sorun yok umarım

Mesaj tek tikte kalmıştı elimdeki buzu alnıma daha da bastırarak iç çektim ,bu sırada rahibin yanındaki çalışanlardan birinin bize doğru geldiğini gördüm tam önümüzde durduğunda üstündeki dhoti'yi düzelterek pişkin pişkin konuştu

"जर त्यांनी ते स्वीकारले तर पुजारी त्यांच्या उपस्थितीत ते मागतो."(Rahip hanfendileri huzurunda istiyor eğer kabul ederlerse) adam yüzüme bile bakmamıştı bu gün sabrım sınanıyor

Hijra; "आपल्या प्रिय प्रभूवर शिवाचे आशीर्वाद असोत, नक्कीच आपण येऊ प्रिये" (shiva'nın kutsaması üzerinde olsun değerli rabimizin tabi tabi geliriz canım ya)

Rana yenge " aaa ne diyor ne diyor çevirsene Akbaş" diye heyecanla şakıdı, dizime vuran ellerinden- alçı acıtıyor- yüzüne çevirdim bakışlarımı iç çekerek

"Akhaş... İsmim Akbaş değil Akhaş"

Rana yeng;"Öffff her neyse... Çevir ne dediğini "

"Rahip, huzuruna çağırıyor Muş!" sinirden yüzümü sıvazladım, göz ucuyla adama baktım, eğer gitmezse bu palavracı din adamı elimde kalırdı.

"माझ्या काकूंना पायावर हाक मारणारा तो कोण आहे?"( o kim oluyor da yengemi ayağına çağırıyor ) adamı yollamak üzereyken, yanımda oluşan hareketlilikle oraya baktım ranta yenge. Yuvarlana yuvarlana garip hareketler yaparak kalkmaya çalışıyordu daha ne olduğunu anlamadan kalkmış tek ayak üstünde seke seke gidiyordu

Elimdeki buzu kenara atıp minderden kalkıp onun ardından koşar adım ilerledim "yenge nereye dur yenge dolandırıcı bunlar "

Rana yene; " Bende o yüzden gidiyorum yaa... Hooo çarpık karı gel bir yardım ett hoooo"

Kadın göz ucuyla bakıp burun kıvırdı, kıvıra kıvıra ilerlemeye devam eti bende Rana yenge'nin hızla koluna girdim

" Yenge daha yeni kafamı kırdın Allah rızası için dur aklından ne geçiyor bilmiyorum ama lütfen dur"

Rana denge; "Bak bana yenge deme diyom alırım ayağımın altına maymun götü"

" Yenge dememi sorun sen az önce kafamı kırdın kavgada "

Rana yenge;"Olabilir "

Ben daha ne diyeceğimi seçemeden bir baktım kolumdan çıkıp dolandıcının önünde oturdu alçılı bacağını ileri uzatı. Bu nasıl bir rahatlık yaparap

" Adamı adam akıllı çevir bak yoksa bu sefer direk kadın yaparım seni ona göre... AKBAŞ" Bence biz, bunu bizim örgütün başına geçirmeliyiz. Bu kadından korkulur ya. Kaç yıldır bu işteyim böylesine bir rahatlıkla tehtit edilmedim hiç. el mecbur kafa saldım, yapmasaydım kafam koparılırdı surendra ağabey tarafından.

Eğer Tanrı varsa lütfen bunlar bir kabus olsun...

Rahip;हे घ्या सुंदर स्त्रिया, मीही तुमची वाट पाहत होतो. (buyrun güzel hanımlar bende sizi bekliyordum)

Hijra;"प्रिय पुजारी, आम्हाला सन्मान आहे, कृपया या वेड्या महिलेने जे केले ते माफ करा. तुम्ही उदार आहात." (Şeref duyduk sayın rahip lütfen bu deli kadının yaptıklarını maruz görün yüce gönüllüsünüz siz)

Gine hızlı hızlı omzuma alçılı eliyle vurmaya başladı gözlerini bir saniye bile rahipten çekmiyordu

Rana yenge; "ne diyor? ne diyor? çevirsene Akbaş ayyy Akhaş yani hadi çevir"

Göz devirerek homurdandım "sizi beklediğini söyledi "

Ranya yenge;" ya şu garip şey ne dedi az önce ıyyy gevşek gevşek konuşuyor birde"

"O da Şeref duyduk kabalığımızı afedin falan dedi " kesinlikle kelimesi kelimesine çeviremem çevirirsem ikinci bir kavga çıkar, hem bu kadın o kazadan sonra bu enerjiyi nerden buluyor anlamadım giti.

Rana yene;"Emin misin baya uzun bir cümle kurdu bu kısacık cümle pek yansıtmıyor o uzun cümleyi sanki"

"Eminim yenge, sayende kendi dilimi sorguladım... Acı bana"

Şüphesi olsada diretmeden önüne dönüp rahibe otuz iki diş gülümsediğinde sinirle homurdandım eğer ağabey bu görüntüyü görseydi delenirdi kesinlikle, iyimi burda değil

" Ay sen dolandırıcı mısın... ayy bu tip ne meymenet yok, şükür anlamıyorsun sana ana avrad düz Sövecem. Keyfim yerine gelsin şöyle bir oh mis, salak herif bu avanakları kandırabilirsin ama beni kandıramazsın"

Kadın anlaşılmamanın keyfini sürüyor resmen, adamın yüzüne gülümseyip üstüne yüzüne bakarak küfrediyor. Sözün bittiği yerdeyiz vallahi

Rahip şaşkınlıkla bir bana, bir Rana yengeye, birde hijra'ya bakıyordu. bende bir ona bir, Rana yengeye, bir hijra'ya bakıyordum. Hijra' da bir bana, bir Rana... Öffff işte herkes bir birine aval aval bakıyordu

Uzun süredir surendra ağabeyle beraber Türkiyede kalmıyor olsaydım bende anlamazdım ki çoğunlukla anlamıyorum tek tük kelimeleri seçebiliyorum

Rahip şaşkın ama kibar bir ifadeyle ellerini açtı;

“बायका... मी फक्त खरं विचारत आहे. नेमकं काय झालं?”(Hanımlar… sadece gerçeği soruyorum. Tam olarak ne oldu?)

Hijra, tatlı ama bir o kadar da baş ağrısı getirecek bir sabırla gülümsedi:

Hijra; “पुजारी, कृपया... ही बाई थोडी वेडी आहे. किंवा ठीक आहे.”(Rahip, lütfen… bu kadın biraz deli. Ama zararı yok.)

Rana yenge hemen araya atladı, alçılı kolunu sallayarak;

“Ha bak, bak! Bana deli diyor! Sen çevirsene Akhaş, ne dedi?”

İstemeye istemeye kulağına yaklaşıp kısık sesle cümleyi çevirdim “Yenge, seni övdü. Sakin ol”

"İnandırıcı değil Akbaş, ben bu şeyi dövdüm beni övmesi mantıklı mı sence yalancı Akbaş"

Rahip;“ही परिस्थिती... असामान्य आहे. पण मला कोणताही वाईट हेतू जाणवत नाही.”(Bu durum… alışılmış değil. Ama kötü bir niyet sezmedim.)

"Şimdi ne dedi"Yandan yandan omzuma inen darbeyle sinirle homurdandım

"Kötü bir niyet sevmediğini söyledi"

Rana yenge"Ay evet evet, aynen öyle, kötü niyet yok. Sadece biraz… yanlış anlama oldu!"

Kulağına tekrardan yaklaşıp fısıldadım " sorabilir miyim adamı dövme sebebinin neresi yanlış anlaşılma "

Rana yenge yüzünü buruşturup burun kıvırarak saçlarını yüzüme vurarak yana çevirdi "soramazsın"

Rahip; "तुम्ही सर्व थोडे… गोंधळलेले दिसता. कृपया शांत व्हा, मी मदत करण्यासाठी येथे आहे."

(Hepinizin kafası biraz… karışmış görünüyorsunuz. Lütfen sakin olun, yardım etmek için buradayım.)

Rana yenge hemen söze girdi, kulağıma eğilip fısıldadı:

“Bak bak hâlâ efendiliğini bozmuyor. Akhaş ne diyor bu? Yine uzun konuştu.”

“Diyor ki… sakin olun, yardım edeceğim,” dedim. Kısalttım yine, hayır o uzun cümleleri olduğu gibi aktarsam yenge burada spiritual bir saldırı başlatır.

Hijra, ellerini zarifçe birleştirip rahibe yaklaştı:

Hijra; "पुजारीजी, कृपया रागावू नका. आम्ही खरोखर त्रास देण्यासाठी आलो नाही."

(Saygıdeğer rahip, lütfen kızmayın. Biz gerçekten sıkıntı çıkarmaya gelmedik.)

Rahip ona nazikçe karşılık verdi:

Rahip; "मला माहित आहे. पण या महिलेची उर्जा... फारच तीव्र आहे."

(Biliyorum. Ama bu hanımefendinin enerjisi… oldukça yoğun.

Rana kaşlarını kaldırıp benim koluma dürttü:

“Ne dedi? Bana mı laf ediyor? Söyle bakayım.”

“Diyor ki… enerjin güçlüymüş.”

Yalan değil, doğruyu söylüyor ama tonlaması daha çok ‘deprem gibi enerji’ anlamındaydı.

“Ne alaka yaaa? Daha bir şey yapmadım!” diye söylenirken, alçıdaki eliyle havayı yumrukladı. Yeminle rahip geriye doğru adım attı.

Ben de rahibe dönüp Hintçe kırık dökük bir şeyler mırıldandım:

“अपघातानंतर त्याचे डोके थोडेसे काम करत आहे."(kafası geçirdiği kazadan sonra biraz patpat çalışıyor)

Kendi dilime hakaret ettiren bir akrabayla olmanın acılı gururu.

Rana hemen eğildi:

“Ne dedin sen şimdi?”

“Seni… kibarca anlattım.”

Daha doğrusu “kafan kazadan sonra biraz patpat çalışıyor" dedim ama neyse… bunu bilmesende olur

Hijra hafifçe gülüp araya girdi:

Hijra; "काळजी करू नका. तिचा स्वभाव वाईट नाही. फक्त… तिखट आहे."

(Merak etmeyin. Onun huyu kötü değil. Sadece… acılı.)

“Bak bak!” diye fısıldadı Rana. “Bana acılı mı dedi? Akhaş o kim oluyor da bana acılı diyor?”

“Yenge… sus, vallahi seni çevirmiyorum artık.”

Rahip derin bir nefes aldı, ellerini dua eder gibi birleştirdi:

Rahip; "ठीक आहे. मला सत्य सांगा. तुम्ही येथे नेमके का आलात?"

(Peki. Bana gerçeği söyleyin. Buraya tam olarak neden geldiniz?)

Hijra saygıyla başını eğdi:

Hijra; "गैरसमज. फक्त गैरसमज."

(Yanlış anlaşılma. Sadece yanlış anlaşılma.)

Cümleyi çevirdimde Rana yenge göğsünü kabartarak Rana yenge gururla başını salladı:

“Evet! Ben sadece bir anlık fırsatı değerlendirdim.”

Rahip gözlerini kıstı:

Rahip; "फक्त… संधी?"

(Sadece… fırsat?)*

Ben gömüldüm. Hijra yüzünü gizledi. Rana yenge hâlâ gururla dikiliyordu.

“Yenge… sus. Lütfen.”

Rana yenge dudak büktü:

“Ne var ya? Doğruyu söylüyorum!”

Rahip bir süre sessiz kaldı, sonra şaşkınlık ve tükenmişlik karışımı bir ifadeyle tekrar konuştu:

Rahip; "मी… खरंच समजू शकत नाही. पण मी हे सोडून देतो."

(Ben… gerçekten anlamıyorum. Ama bunu bırakıyorum.)

Hijra rahatlamış bir nefes verdi:

Hijra; "धन्यवाद पुजारीजी. तुम्ही आमचे रक्षण केले."

(Teşekkürler rahip. Bizi bağışladınız.)

Rana bana eğildi:

“Ne dedi? Ne dedi? Yine uzun konuştu, çevir!”

“Diyor ki… ‘gidin artık’.”

Rana yene;“Bak bu iyi. En azından dürüst.”

Ben ellerimi birleştirip içimden “yüce brahma sabır ver bana lütfen” diye geçirdim.

Surendra ağabey burada olsaydı kesin bayılırdı sinirden yada birilerini öldürürdü. Hem de ikinci dakikada.

Rana yenge'mi sırtıma almak için önün eğilmişken,Rahip, derin bir nefes aldıktan sonra Rana’ya ciddi bir yüz ifadesiyle yaklaştı. Bu işin sonu iyi bitmeyecek kesinlikle

Ellerini dua pozisyonunda birleştirmişti.

Rahip; "मी तिचे शांतीसाठी आशीर्वाद देऊ इच्छितो."(Ona huzur için bir kutsama vermek istiyorum.)

"Akbank, söylesene ne dedi bu güne"

Sırtıma sırtıma inen darbeyle. Acıyla yüzümü sıvazladım, eh be palavracı iki üç kuruş uğruna yakacaksın başımızı

“Yenge… rahip seni kutsamak istiyor.”

Rana yenge hemen saçını düzeltti, sanki kraliçe tacını takıyordu.

“Ayy tabii, kutsasın. Bu enerji kolay taşınmıyor sonuçta.”

Rahip elindeki küçük pirinç kaseyi almak için yana döndü. Kasede kutsama için kullanılan su vardı. Etrafta hizmetli olmadığı için kendi kurduğu küçük masadan alacaktı. Ama tam o sırada… Rana’nın alçılı eli hafifçe yana kaydı.

Bir *tık* sesi—bardak hafifçe yana kaydı.

Sonra bir *dakkk* sesi—su yere döküldü.

Hijra bir adım geri çekildi.

"तो अपघात नव्हता... बरोबर?"(Bu bir kaza değildi... değil mi?)

Ona sinirle bakarak “Bilmiyorum…” dedim. Ama çok iyi biliyordum. Rana yenge'nin o masum göz kırpışı bana her şeyi anlatmıştı.

Rana yenge ise kendini tamamen inandırmış gibi:

“Aaa su dökülmüş… tüh tüh. Neyse canım daha bereketli olur zemin ıslandıysa.”

Rahip Şaşkın şaşkın bakıp, eline kirli bir bez alıp suyu kurutmak için eğilmek zorunda kaldı. Tam o an Rana yenge'min, yere dökülen suyun yanındaki büyük hoparlöre bağlı oldan **yırtık kabloya** uzandığını fark ettim. Etmez olaydım

Yüzünde o meşhur “ben bir şey yapıcam” ifadesi belirdi.

Yutkunarak iç çektim, sesim içime kaçtı resmen:

“Yenge… sakın… yenge sakın—”

Ama çok geçti.

Kadın eğildi, parmaklarının ucuyla kablonun ucundaki yalıtımı biraz daha kopardı.

Bir *cırtt* sesi yankılandı etrafta.

Hijra’nın gözleri büyüdü.

"मला ते आवडले नाही"(Bundan hoşlanmadım…)

"तीच एकमेव समस्या होती"(Tek problemde buydu zaten) diye kendi kendime fısıldadım

Rahip yere eğilmiş, dökülen suya dokunacak gibi parmaklarını uzatıyordu.

Rana ise kabloyu suya tehlikeli biçimde yaklaştırmıştı.

İleri atıldım.

Ben “YENGEEE DUR!” diye bağırdım ama sesim yankıda boğuldu.

O anda

Bir *fızzzzt!*

Ardından havayı yaran keskin bir **“TRKKK!”** sesi.

Odada bulunan **herkes** aynı anda titredi. Bedeninde dolanan elektrik akımını çok net hisetim resmen

Saniyelik bir ışık patlaması oldu—sanki Shiva’nın mızrağı odaya düşmüştü.

Rahip geriye fırladı, hijra çığlık attı yerede cenin pozisyonunda kollarını kafasına dolamış çığlık attıyordu, dizilerindeki bağlar çözüldü bir sonraki saniye dizlerimin üzerine çöktüm, Rana yenge ise…

Rana yenge hafif bir sarsılmanın ardından tamamen ciddi bir ifadeyle kabloyu bıraktı, ellerini beline koydu ve sakin bir nefes verdi. Oysa saçları havada asılı kalmıştı, alçıları bile elektrik akımından yanmıştı ve yapmaktaydı

“Ehehe… şey… bu çok güçlü bir kutsamaydı galiba?”

Rahip hala gözleri patlamış gibi bana baktı:

Rahip; "हे… काय झाले?!"(Bu… neydi böyle?)

Hijra nefes nefese homurdandı;"ही बाई... वेडी, अरे देवा"(Bu kadın...deli aman tanrım )

Ben alnımı yere koydum.

“Sadece… sadece biri beni uyandırsın. Rüya olsun bu.”

Rana yenge'nin büyük bir gururla kafasını salladğını gördm:

“Bak Akhaş, hep diyordum. Benim içimde bir enerji var. Hadi kabul et, ben adama *mucize* yaşattırım.”

Rahip hala titreyerek dua okuyordu.

Hijra hâlâ bize bakıyordu.

Ben ise kaderime lanet ediyordum.

Ve suyun içinde duran kablodan hâlâ ince ince duman çıkıyordu.

Rana yenge'min yerdeki adak paralarını sağlam eliyle alıp elbisesinin içine göğsüne sıkıştırmasını izlerken hayretle

“Yenge…” dedim titrek bir sesle.

“Sen… Shiva’dan bile tehlikelisin.”

 

............ 🐂Şimdiki Zaman🐂..............

 

Gözümün önünde beliren anlar ömrü hayatımda asla unutmayacağım şeylerdi.

Aniden kapı açıldığında tüm odak noktası orası olmuştu

Üstünde sık bir takım elbiseyle içeri adım atan kişiyi görünce tüm dertlerinin son bulduğunu umdum

Rana yenge " eniiişşşteeeeeee kurtar beni buradan vallahi evlenmenize izin verecem söz "

Hijr, surendra, Akhaş (aynı anda);"तो आम्हाला तुमच्यापासून वाचवो."(Asıl bizi senden kurtarsın)

 

🐂🐂🐂🐂🐂🐂🐂🐂🐂🐂🐂🐂🐂

 

 

(Uzun zamandır bölüm atmadığım için size uzun ve bol trajedili bir bölüm bıraktım sizde bana bol bol yorum bırakın)

Hinduizm’deki Trimurti adı verilen üçlü ilahi güç

Brahma – Yaratıcı

Vishnu – Koruyucu

Shiva – Yok edici / dönüştürücü

Hijra; üçüncü cinsiyet yani travestiler için kullanılan bir lakap

Bölüm : 09.12.2025 03:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...