Yeni Ãœyelik
keyboard_arrow_left keyboard_arrow_left7.
Bölüm
keyboard_arrow_right
@emrahcelik
Tahtlar üzerinde şarkılar ve marşlarla uğurlarsınız, tabutlar üzerinde ağıtlarla karşılarsınız genç bedenleri. Ağzınız köpürmüş, gözleriniz fal taşı gibidir düşmanı öldürmek için, fakat genç ölülerinizi mezarlığa taşırken, ağzınızı bıçak açmaz, gözleriniz yerdedir.

Hep sizin ordunuz barışın güvercini, savaşın kartalıdır ve hep sizin ülkeniz barışı korumak için savaşmak zorundadır. Politikacılarınız kravatlarını düzelterek kürsülerde vatan için ölmenin onurundan, din adamlarınız şehitlikten bahseder, mabetlerde dualar edilir kazanmanız için ve gençlerin omuzuna öyle bir yük yapıştırırsınız ki bırakamazlar. Bırakanlar korkak, hain ve hatta satılmış olabilir. Söz konusu savaş ise hainlik de kahramanlık kadar ucuz ve boldur.

Ve gençlerin heyecanını sonuna kadar sömürürsünüz en ilkel dürtülerinizle. Oysa en şöhretli kahramanlık iştahı bile o ilk bomba düştüğündeki korku denizinde boğulur gider. Nutukların şişirdiği balonlar ilk mermi ile söner. Hiçbir madalya günlerce yürümüş ayakları dinlendirmeye yetmez. Ve dünyanın en büyük onuru dahi kopan bir bacağı geri vermez. Oysa sizin için çok basittir; ölürse şehit, kalırsa gazidir. Vatan borcudur. Namus günüdür, haddini bildirmektir...

Oysa savaş hiç de basit değildir, yanmış bedenler, kanlı uzuvlar, parçalanmış et parçaları, dağılmış organlar, çökmüş gözler, sararmış yüzler ve kafayı yemiş onlarca insan demektir. Elbette bunlar cephe gerisinde olanların anlayacağı şeyler değildir, onlar sıcak seccadelerinde soğuk cephedekiler için dua ettikleri uykusuz dakikaların rahatlığı ile uyurlar. Böyle söylerler, 'Biz sizin için çok şey yaptık, çok şey yaptık, hep dua ettik.' ve derler ki 'Siz bir defa ölüyordunuz cephede, biz burada sizi düşünerek her gün öldük' 'Hayır efendim ölüm birdir ve başka bir şekli de yoktur, bizi kandırmayın' diyemezsiniz, geri dönüşünüzü mukaddes dudaklarından dökülen duaları ile size borçlandırırlar.

Ve insan tabiatının hayvansal yanıdır savaş. Üç kişi hulla hulla diye bağırmaya başladığında tüm güruh hullalamaya başlar ve bizon öküzleri misali bir sel olup burunlarından soluyarak koşturmaya başlarlar.

Ve tüm savaşların sebepleri aynıdır, ve bin yıllar geçse de çok inandırıcıdır. Ya din elden gidiyordur, ya ülke menfaatleri söz konusudur. Daha ilerisi de düşman saldıracaktır, saldırmadan önce saldırmak gerekir. Sesini beğenmediğin kasabın et doğramak için hazırladığı bıçakla sana saldıracağını düşünmek kadar basittir bu

Savaşı biz kazandık diye çığlık atarlar, 'hayır efendim, savaşın kazananı olmaz, az kaybedeni olur. Siz üç evladınızı gömmüşsünüzdür, karşı taraf beş evladını. Siz buna kazanmak dersiniz, oysaki az kaybetmek kazanmak değildir, bunu bile anlayamazsınız savaş sarhoşluğunda, yutturur geçerler.

Savaşa onay veren sözüm ona demokratik parlamentolardaki vekillerin her birinin ailesinden bir kişinin savaşa gitmesi mecbur kılınsaydı yeryüzündeki on savaştan dokuzu başlamayacaktı.

Buyursun, savaşalım diyenler savaşsın, ben sevişeceğim veya ossuracağım ama savaşmayacağım.
modal aç
modal aç
modal aç