@feridegerdelmann
|
Dün aklıma yıllar önce,
Hatta gençlik yıllarımda, Çizdiğim bir resim geldi. Unutmuştum. Daha doğrusu, "Unuttum!" sanmıştım. Ama birden gözümün önünde, O resim canlandı. Kimi mi çizmiştim? Bir anneyi... Bir anneyi ve O annenin karnında, kıvrıla kıvrıla yatan, Yetişkin bir kadını. Sanırım o gün, Kaç yaşında olsak da, Bir annenin şefkatına, İhtiyacımız olduğu için, Elime bir kara kalem alıp, Aniden çizmeye başlamıştım. Süt veren, hayat veren o göğüşlerini, Canında yaşayan karnını, Sevgi ile bakan gözlerini, Dilleri ile uyutan, koruyan, Sevgi sözcükleri olan o dudaklarını, Kırık ama güçlü o saç tellerini, Dolu dolu bir kağıda çizmiştim. Ama karnında yaşayan, O yetişkin kadın çok farklı idi. Sanki bütün bu yazdıklarımı, Tatmamış gibi, Kıvrıla kıvrıla, titreye titreye, Ürkerek, ışıksız, ümitsiz, Karanlıkta nefes alıyordu. Çaresiz, yenik düşmüş; Yaşamadan, hayatını kaybetmiş gibiydi. Çizim bittikten sonra, Resimi duvara asmıştım. Bir kaç ay duvarda öyle asılı kalmıştı. Her gün saatlerce o resime bakardım. Ve sonunda iki kadın arasında, Gerekmesi olan, o büyük bağın, Olmadığını farketmiştim. Kendime kızmızdım. Tek kendime de değil; Herkese, her şeye kızarak, Resimi yırtıp, atmıştım. Resim yırtılmıştı. Atılmıştı. Ama yırtılsa da, atılsa da; Yine unutulmuyor . Yine benimle o resim yaşıyor. Benimle insan yaşıyor. |