Umut etmenin hep aptalca olduğunu söylerler. Doğru. Bu dünyadaki en büyük aptallık bilakis umut etmektir. Her yaşanılana rağmen, akıtılan ve paramparça edilen kalplere rağmen sıkı sıkı o umuda dokunur insan. Avuçlarının arasındaki en büyük ve en değerli bir elmasmış gibi onu korumaya ve insanlardan saklamaya çalışırlar. O elmasın bir diken olup avuçlarını kesmesini umursamazlar. Ne kadar çok acıtıp, ne kadar çok kanarsa büyük bir korkuyla daha çok bastırılar elması göğüslerine.
Gözlerinden akan acı dolu yaşlar ellerindeki kesiklerden akan koyu kanlara karışır. Uzaktan izleyen insanlar ise büyük bir alayla ne kadar aptal olduğunu bağrırlar, acı çeken yüreğine bir de onlar hançer saplamak ister gibi. Bıraksana derler. Seni mahvetmesine rağmen neden hâlâ avuçlarının arasında tutuyorsun derler. Acımsasızca, belki de sadece yardım etmek ister gibi fısıldarlar kulaklarına ama o fısıltı katlanarak beyninde yankılanır.
Anlamazlar. Eğer avuçlarında tuttuğu o dikenli elmasın düşmesine izin verirse öleceğini anlamazlar. Kalbindeki bütün hislerin teker teker öldüğünü, kalbinde aptal gibi umut etmekten başka hiçbir hissin kalmadığını anlamazlar. Hisler bahçesindeki renk renk tohumlarının büyük fırtınlarda zaman içinde yok olup gittiğini, filizlenip büyümesi gereken filizlerin acımasızca köklerinden kopup soğuk ve acımasız rüzgarın arasında kaybolup gittiğini göremezler. Avuçlarının arasındaki, fırtınadan zar zor sakladığın umut tohumlarını da bırakmanı isterler.
Hırçın rüzgarın karşısında, avuçlarını sıkıca bastırıp havanın güneşlenmesini, rüzgarların dinmesini çektiğin acılara inat beklerken bu yaptığını aptallık bulup avuçlarını açmaya veya tekme atarak seni yere düşürmeye çalışırlar ama bilmedikleri şey ölmeye yüz tutmuş bu kalbin daha fazla dayanamayacağı ve üzerine binlerce toprak atılacağıdır.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |