Ufak bir uyarı: bu bölüm 10. Bölüm'ün sonundan başlayıp aradaki bölümleri Mert'in ağzından anlatıyor, bi anda ne olduğunu şaşırmayın.
***
Gözlerimi o tanıdık odada açtığımda görmeyi beklediğim yüz orada değildi. Gerçi doktorların çıkartmış olma ihtimali çok yüksekti.
Yatakta doğrulup yatağın kenarındaki çağrı tuşuna bastım. Ne kadar uyuduğumu ve ne zaman, kiminle buraya geldiğimi merak ediyordum. Buraya geldiğime göre Meral tek başına olamazdı zaten, çünkü ben ona hiç bir şey anlatmamıştım. Anlatmama sebebim belliydi, onu endişendirmek istemedim ama böyle işler çok daha kötü oldu.
Ben düşünürken içeri doktorum girdi. On seneden fazladır hastalığımla o ilgileniyordu.
"Anlat bakalım, iki sene sonra ne getirdi seni buraya."
"Daha yeni ayıldım, sonra anlatsam?"
"Seni zorlamayacağım ama bu gün bitmeden bir seans yapmamız lazım. Dışarıdaki hanımefendinin söylediğine göre durum bayağı kötü gözüküyor."
Doktor yatağın başından dosyayı aldı ve bir şeyler karaladı.
"Meral'i çağırabilir misiniz?"
"Sana iyi geleceğinden emin misin?"
"Evet." O bana hep iyi gelirdi.
Doktor dosyayı da alıp çıktı. Ben de Meral'i beklemeye başladım ki çok beklemeden gelmişti.
Kısacık zamanda bile özlemiştim onu. Oysa bana korkuyla bakıyordu. Bir şey dememi beklemişti ama benim ona anlatacak ne bir şeyim ne de anlatmaya mecalim vardı.
Ortamdaki gerginlik odaya polislerin girmesiyle daha da artmıştı, ta ki Meral kendisini eşim olarak tanıtana kadar.
Daha sonra doktor polisleri alıp durumumdan bahsetmişti. Onlar da rapor alıp hakkımda işlem gerçekleştirilemeyeceği kanaatine varmışlardı.
Ama doktorum gün bitmeden yapacağımız konuşma konusında kararlıyıdı. Hazır olduğumu hissettiğim bir an odasına gidip her şeyi anlatmıştım. İlaçların dozunu arttırmayı teklif etmişti ama ben direterek reddetmiştim çünkü halihazırda beynimi uyuşturduklarını hissediyordum.
Bir saatlik seanstan sonra dışarı çıktığımda beni bekleyenlerin acıyan gözleriyle karşılaştım.
Sevdiğim insanların bana acıması istediğim son şeydi, zaten Meral'e de bu yüzden hastalığımı anlatmamıştım.
Eve bizi Atlas bırakmıştı ve bırakana kadar da bir dizi laf sıralamıştı. Onun azarını çekmek zorunda olmaktan nefret ediyordum çünkü kendisi ben demiştim demekten en zevk alan insan olabilirdi ve o demişti. Meral'e hastalığından bahset yoksa kendi gözleriyle gördüğünde işler çığırından çıkar demişti.
Atlas'ın azarlamaları bitip arabadan indiğimde arkamdan o da gelmişti. Her ne kadar beklemediğim bir hereket de olsa hayır dememiştim. Meral'e nasıl hayır diyebilirdim ki zaten?
O yemek hazırlarken bir yandan onu izleyip bir yandan da hastalıkla alakalı sorularına cevap veriyordum. Çok bir şey sormamıştı, tekrar o hale geleceğimden korktuğu belliydi. Ben de ne sorarsa hiç üstelemeden cevaplamıştım.
Sonrasındaysa biraz fazla yakınlaşmıştık, hatta belki birazdan fazlaydı ama yine çok güzeldi.
Ve o benimle bir hafta boyunca aynı evde kalmıştı. Sırf buna sebep verdiği için Feyza'yı Fatih'ten kurtararak ödüllendirebilirdim bile. Çünkü onlar oldum olası hep zıtlardı, Feyza da samimi şekilde Fatih'ten hazzetmediğini her seferinde dile getirirdi. Gerçi haklıydı da, haklı olduğunu da en çok konsere gittiğimiz gün görmüştüm.
Fatih Meral'in arkadaşı olan çocukla aynı birayı içerek sarmaş dolaş konserin başlamasını bekliyordu onu gördüğümde. İçki kokusu başımı döndürmeye tek başına da yeterdi ama insan yakın arkadaşının bu halini görünce de kötü oluyordu elbet.
Konserde tek karşılaştığım içkililer onlar da değildi maalesef. Yaş sınırı olmayan bir konsere içki sokmak yasaktı ama içip gelenler de elbet az değildi. Bu grubun içine maalesef lisede yaptığım en büyük hata olarak Sinem de girmişti.
Sinem lisede benim duygusal boşluğumdan faydalanıp benimle sevgili olmuştu, pek de sağlıklı bir ilişkimiz yoktu açıkçası. Lise bittiğinde, onunla olan ilişkim de bitmişti. Ama o beni takıntı yapmış gibi sürekli arayıp, yazıp durmuştu. En sonunda onu engelleyebileceğim her yerden engelleyince de mail atıp mail adresimi değiştirmeme sebep olmuştu.
Önceden yaptıkları yetmiyormuş gibi yanımda sevgilim varken de sulanması çoktan taşmış olan bardağı tekrar önüme getirmişti. Eğer başımı zonklatan alkol kokusu olmasaydı onu çoktan başka bir yere postalamıştım ama yanında durmak bile zor geliyordu. Neyse ki Meral benim durumumu görüp benim yapmak istediğimi yapmıştı ve kurtulmuştum ondan.
Sonrasında konser gayet güzel geçmişti. Şarkılar çalmış, biz de onlara eşlik etmiştik.
Sonrasında az ötemizde duran Atlas yanımıza gelip yeni ve gayet mutlu olan çiftimizi evlerine bırakacağını söylemişti. O bunu söyleyince Meral de gitmek istemişti. Şaşırmıştım çünkü hiç gitmek isteyeceğe benzemiyordu. Neden gitmek istediğiniyse Atlas elinde doğum günü pastasıyla geldiğinde anlamıştım ancak.
Doğum günümü ben tamamen unutmuşken onun hatırlaması beni hem şoka düşürmüş, hem de tekrardan aşık olmama sebep olmuştu.
Bölüm biraz, hatta bayağı kısa oldu ama Mert'in ağzından bölüm yazamıyorum, ben ne yapayım :(
21. Bölüm final olacak, şimdiden haber ediyim.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |