3. Bölüm

BÖLÜM 3 [ÖLÜMÜN EŞİĞİNDE]

Nur
platonigim.askoo

Neredeyse on beş dakikadır yürüyorduk. Ayağım çok acıyordu. En son daha fazla dayanamayıp bir ağacın dibine çöktüm. Atlas biranda oturduğumu görünce sorunun ne olduğunu anlamak için kaşlarını çatarak beni incelemeye başladı. Biraz sonra gözü önüme uzattığım ayaklarımı gördü. Ardından ise yaralı ayağımla buluştu gözleri. Yutkundu. Şuan çorabım ne durumdaydı bilmiyordum. Bilmekte istemiyordum. Sadece canımın çok acıdığını biliyordum. Yürürken ayağıma bir sürü şey batmıştı. Atlas gözlerimin içine bakarak "Bu halde daha fazla yürüyemezsin." Dedi. "Hadi ya? Yemin et Atlas ben bilmiyorum sanki!" Diyerek sitem ettim. Hâla çok susuzdum. "Beni burda bırak Atlas sen su bul. Sonra banada getirirsin." Diyerek bir fikir attım ortaya. Atlas 'saçmalama' der gibi bir bakış attı. "Bu orman gibi yer on yedi yaşında tek başına genç bir kız için fazla tehlikeli." Dedi. Haklıydı etrafta kimseler yoktu. Geldiğimizden beri bizden başka bir insan görmemiştim. "Ama ayağım acıyor aptal yürüyemiyorum! Keyfimden oturmuyorum heralde bende burda!" Diyerek Atlas'a bağırdım. Atlas ise bağırmamı önemsemeden yanıma eğildi ve bir elini bacaklarımın altından geçirdi diğer elini ise belimi tutmak için kullandı. Tam beni kaldıracağı sırada "Ne yapmaya çalışıyorsun Atlas!" Diyerek bağırdım. Çok bağırmış olmalıyımki yüzünü buruşturdu. "Sana yardım etmeye çalışıyorum burda kaçık kız!" Diyerek bana karşılık verdi. "Etme ozaman. Çünkü ben daha beş saattir tanıdığım birinin kucağında durmam!" Dedim. "Şimdi aramıza biraz mesafe koy Atlas çünkü çok yakınız!" Diyerek Atlas'ı ittiğim sırada kolumda baş harfimin olduğu bilekliğim koptu. Bu bilekliği bana Mert abim hediye etmişti. Benim için değerliydi o yüzden. Bilekliği alarak cebime koydum. Atlas ise o sırada aramıza biraz mesafe koymuştu. Sonrasında ise ayağım acısada ayağa kalktım. Yavaş yavaş yürümeye başladım. O sırada yan taraflardan garip bir ses gelince yürümeyi bırakmadan kafamı otarafa çevirdiğimde bir taşa takılıp yere düştüm. Atlas hızlıca yanıma geldi. "Kızım iki dakika sakarlık yapmadan duramıyormusun?" Diyerek yanıma çöktü. "İyimisin? Kalk hadi oturma yerde." Dedi ve beni kolumdan tutup kaldırdı. Yürümeye devam ettim. "Rica ederim kaçık ne demek!" Diye mızmızlandı Atlas. Umursamadan omuz silktim ve yoluma devam ettim. Bacaklarım acıyordu ama durupta bakmadım. Bakarsam kan göreceğimi biliyordum..

Yarım saat sonra

Yarım saattir yürüyorduk. Tabi arada dinleniyordum çünkü ayakkabısız ve yaralı ayakla bu yollar çekilmiyordu. Atlas ile tekrar bir ağacın altında dinleniyorduk. Sebepsizce aklıma kopan bileklik geldi ve nasıl kopmuş diye bakmak için elimi cebme attım. Sağ cebimde bulamayınca sola baktım. Sol cebimdede yoktu. Aniden ceplerimi ellerimle yoklayarak ayağa kalkınca Atlas merakla "Noldu?" Dedi. "Bilekliğim yok Atlas! Mert abimin hediyesiydi anısı var!" Dedim. Etrafıma baktım burda düşmemişti. Koşarak geldiğimiz yolu geri koşmaya başladım. Biryandanda yerlere bakıyordum. Canımın acısı umrumda değildi. Atlas ise durmam için peşimden bağırarak koşuyordu. "Arya dur! Yavaş ol!" Diyerek. Ama ben onu duymuyordum. Daha fazla koşmaya başladım. O bilekliği bulmalıydım. O sırada Atlas "Arya!" Diyerek daha çok bağırdı. Durmaya niyetim yoktu. Koşmaya devam ederek kafamı ona çevirdim. Ve tam o sırada birşeye takılarak yine düştüm. Bu sefer çok sert düşmüştüm. Ve çalıların arasına düşmüştüm. Canım çok acıyordu. Atlas "Salak! Bikez olsun beni dinlesen nolur acaba!" Diye söylenerek yanımda bitti. Şuan Atlas'a kulak veremeyecek kadar canım acıyordu. Düştüğüm konumdan doğrularak oturur konuma geldim ve direktmen karnımı tuttum. Atlas yanıma çökerek elimi karnımdan çekti. Tam acıdan minik bir çığlık atıcaktım ki Atlas aniden ağzımı kapattı. Fısıldayarak "Sakın konuşma Arya." Dedi. Sebebini anlamadım. Başımı çalılıkların ilerisine çevirince dört kişi gördüm. Bir tanesi ellerini havaya teslim olurcasına kaldırmış karşısındaki adama bakıyordu. Karşısındaki adam ise ona silah doğrultuyordu. Silah doğrultanın arkasında ise iki tane korumaya benzer adam vardı. Hepsi iri yarıydı. "Üç diyince kaçıcaz Arya! Tamam mı?" Diyerek fısıldadı Atlas. Kafamı salladım. Ve Atlas aniden fakat fısıltıyla "Üç!" Dedi tam ayağa kalkıp koşmaya başlayacaktım ki kalktığım gibi tekrar yere düşmem bir oldu. Düşerken minik bir çığlık çıkmıştı dudaklarımdan. Şimdi ise herkez Atlas ile bana bakıyordu. "Arya yapacağın işe ben senin!" Dedi. Ve eğilerek hemen beni kucağına alıp koşmaya başladı. Deli gibi koşuyordu. Üstelik kucağındada ben vardım. Kalbim korkudan çok hızlı atıyor ve titriyordum. Arkama baktığımda ise o korumaya benzeyen iki adam peşimizdeydi. "Atlas daha hızlı koş nolur! Peşimizdeler!" Diyerek Atlas'a yalvardım. Atlas ise kesik kesik "De-deniyorum... A-arya." Dedi. Koştuğundan nefes nefeseydi. Tam o sırada adamlar uyarı amacıyla havaya iki el silah attılar. Atlas düz koşmayı bırakarak yana saptı. Ağaçlar azda olsa şuan bizi kapatıyordu. Tam o sırada ilerde kanal gibi birşey gördüm. "Atlas önünde koş atla!" Diyerek Atlas'a parmağımla orayı işaret ettim. Atlas oraya koşmaya başladı ve hemen içine atladı. Beni ise kucağından indirdi. Kanal çok sığ ve içi boştu. Oturursak bizi görürlerdi. Atlas o sırada hemen "Yat çabuk!" Diyerek Beni yatırdı. Kanal dardı. O yüzden Atlas'ta hafiften kendini kanalın diğer tarafına hafifçe dayayarak üstüme uzandı. Şuan resmen çiftlerin fantezi olarak yaptığını biz hayatta kalmak için yapıyorduk. Atlas fısıldayarak "Arya adamı vurdular!" Dedi. Yüzümü Atlas'a çevirdiğimizde dudaklarımız arasında bir nefescik boşluk olduğunu gördüm ve yüzümü tekrar yana çevirdim bu yüzden. "Saçmalama Atlas! Ciddi olamazsın cinayete mi tanık olduk şimdi?" Dedim. Çok korkuyordum. "Atlas nap-" dediğim anda Atlas dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Hemen ardından adamların sesi duyuldu. "Nerde bunlar? Nereye kaçmış olabilirler!" Dediğini duydum ikisinden birinin. Diğeri ise "Kuş olup uçacak halleri yok abi şu tarafa gidelim!" Dediler. Sonrasında ise çalıların ezilme sesinden tekrar koşmaya başladıklarını anladım. Onlar gittiği an Atlas dudaklarını dudaklarımdan çekti. "Aptal! Naptını sanıyorsun sen!" Diyerek elimin tersiyle sertçe dudaklarımı sildim. "Bunu yapmasaydım şuan bura su yerine kanla dolmuş olabilir bizim kafamızdada iki mermi olabilirdi!" Dedi. "Sus diyebilirdin Atlas! Veya elinle ağzımı kapatabilirdin!" Diyerek yattığım yerden doğruldum. "Sus dersem duyarlardı. Elimi kullanamıyordum bile o esnada salak!" Dedi. "Canın cehenneme Atlas!" Diyerek sitem ettim ve hemen tekrar karnımın acıyan kısmını tuttum. Bacaklarımdaki ağrı ise katbekat artmıştı. Ama ne karnıma nede bacaklarımın haline bakacak cesaretim yoktu. Ayağım desen azdaha zorlasam kopacak önüme düşecekti heralde. Atlas "Çek elini ne var bakıyım." Dedi. İnleyerek elimi acıyan kısımdan çektim. Atlas elimi çektiğim yeri görünce yüzünü buruşturdu. "Çok mu kötü Atlas?" Dedim çaresizce. "Kötü buna az kalır. Berbat. Ayrıca bacaklarında karnından farksız." Dedi. Omzumu silkerek ayağa kalkacağım esnada yaralı ayağımın bileğinde keskin bir acı hissedip tekrar kendimi yere bıraktım. Ağzımdan minik bir inleme çıkmıştı. "Başka neyin var?" Dedi Atlas. "Bileğim acıyor." Diyerek sızlayan bileğimi gözlerimle işaret ettim. Bileğimde bağzı yerleri hafif hafif sıkarak 'acıyor mu?' diye sordu. Bende cevap verdim. En sonunda kafasını bileğimden kaldırıp bana bakmaya başladı. "Galiba bileğin incinmiş Arya." Dedi. "Sanki bana onda on doktorsun Atlas!" Diyerek ayağa kalkmaya çalıştım. Fakat bileğime bir sızı saplanınca kendimi geriye bıraktığım esnada Atlas düşmeme engel olup beni belimden tuttu. Hemen kucağına aldı beni ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Pis bir sırıtışla "Buda dediklerimi doğruluyor Arya." Dedi. Yüzünde galibiyet kazanmış gibi bir ifade vardı. "Buda seni istemesende kucağımda taşıyacağım anlamına geliyor prenses." Diyerek göz kırptı. "Prensesmiş sensin lan prenses!" Dedim. "Daha fazla seninle atışırsak sen benim kucağımda olmak üzere ikimizinde cansız bedeni dikilecek burda." Dedi. Haklıydı o adamlar bu ormandayken güvende değildik. Üstüne bizi ararlarken. Atlas kollarını sıkınca inledim. "Güvenli bir yer bulduğumda yaranla ilgilenicem Arya biraz dayan." Dedi. Bu ormanda güvenli yer bumak çölde su bulmaktan daha imkansız geliyordu bana. Peşimizde dakikalar önce katil olan bir adam varken. Atlas hızlı ama tempkinli adımlarla etrafını kolaçan ederek yürümeye başladı..

Yarım saat sonra;

Uzun bir yürümenin sonunda ağaçların birazdaha çok olduğu ve diğer taraflara göre birazdaha alçak bir bölüme gelmiştik. Atlas beni yavaşça yere oturttu. Hemen ardından yaralarımı inceledi. Cropumun bir kısmı yırtılmıştı. Ve yırtık çok büyüktü. Atlas yaralarımı inceledikten sonra etrafa bakındı. Sonra umutsuzca bana döndü. "O üstündeki kıyafet demeye bin şahit isteyen şeyi çıkar ve bana ver." Bu ne biçim bir istekti. Beni burda sütyenimle çırılçıplak bırakacak kadar delirmiş olamazdı. Anlamazca baktım. "Dediğimi yap Arya!" Dedi. Ben ise bu ani çıkışıyla ürküp sıçramıştım. Günah benden gitmişti. Yavaşça cropumu çıkardım. Artık üstümde sutyenim vardı sadece. Atlas ben üstümü çıkarınca ilk çıplak vucuduma baktı ve yutkundu. Ardından hemen kafasını yandaki ağaca çevirdi. Ve üstündeki sweatı çıkarmaya başladı. "Atlas nap-" diyordum ki cümlem yarıda kaldı. Altında beyaz tişört vardı. Siyah sweatı bana uzattı. "Giy şunu." Dedi. İtiraz etmeden hemen giydim. Moda ilk defa hayatımı kurtarmıştı. Ama bu sıcaktada sweat ve tişörtü üst üste giymessinki piskopat çocuk. Atlas elimden cropu aldı ve yırtık yerden tutarak cropu üç parçaya ayırdı. Parçanın biri diğerlerine göre bilinçli olarak uzun bırakılmıştı. Atlas önümde yavaşça diz çöktü ve ilk sağ dizimi cropun kısa parçasıyla bağladı. Sonra sol bacağıma geçti. Hassas dokunuşlarla o bacağımıda bağladı. Sonrasında kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı. Ve elleri karnımın acıyan bölümünü buldu. Sweatı yavaşça yukarı kaldırdı. Hemen ardından gözlerini tekrar yavaşça yarama indirdi. Uzun bezi bağlamaya çalıştı fakat rahat hareket edemiyordu. Aniden beni belimden tutarak kucağına çekti. Utandığım için kafamı başka tarafa çevirdim. Kızardığımı hissediyordum. Elini çeneme koydu ve çıldırtıcı bir sakinlikle yüzümü kendi yüzüne çevirdi. Yüzümü biraz inceledikten sonra utandığımı anlamış olmalı ki yüzünde pis bir sırıtış belirdi. "Böyle daha rahat." Dedi ve göz kırparak tekrar yaramla ilgilenmeye başladı. Tam yaramı bağlayacağı esnada durdu ve tekrar bana baktı. Ben ise ona daha çok rezil olmamak için ona bakmadım. Hafif bir kahkaha attı ve ardından sesini duydum. "Bu arada elin o bölgelerde biraz daha gezerse ikimiz içinde güzel şeyler olmayabilir. Emin ol." Dedi. Gözlerimi hemen elime çevirdim. Aynanda oda gözlerini elimin olduğu tarafa dikti. Elim tam olarak erkekliğinin üstündeydi. Sanki ateşe değmiş gibi elimi aniden çektim. Ve yutkunarak Atlas'a bakmaya başladım. Atlas ise yüz ifademe bakıp bir kahkaha daha attı. "Bağlayacaksan bağla şunu arsız adam!" Diyerek konuyu dağıtma çabalarına girdim. Bana bakarak sırıttı ve "Sen elini nereye koyacağını öğrenirsen ben de arsızlaşmam." Dedi. Gözlerimi devirerek "Bağla şunu ve beni bu lanet kucağından indir!" Diyerek bağırdım. Hafif bir kahkaha daha savurdu ve uzun parçayı karnıma bağladı. Sweatın sıyırdığı kısmını indirdi ve elini biranda boynuma attı. Sadece elini boynuma bir kere sürtüp çekti. "Aptal! Ne yapmaya çalışıyorsun!" Dedim. "Ateşine baktım." Dedi umursamazca. "Pardon da neyin ateşi! Ateşim falan yok benim o ellerinle beni taşımak dışında başka bir temas için kullanırsan kırarım!" Diyerek gürledim. Cebinden bir paket sigara çıkardı. Sakince sigarasını içtmeye başladı..

Saatler sonra;

Saatlerdir burdaydık. Akşam olmaya başlamıştı. Saat sekiz buçuk civarlarındaydı. Atlas'ın yanında telefonu vardı fakat çekmiyordu. Yaz mevsiminde olduğumuz için hava yeni yeni kararmaya başlıyordu. Hâla susuzdum. Boğazım kurumuştu. Konuşurken canımı acıtıyordu. Atlas durduk yere otururken bir küfür savurdu ve aniden ayağa kalktı. "Ne? Noluyor? Atlas!" Dedim. Atlas'a dikkatli baktığımda bacak arasını tutarak kıvrandığını gördüm. "Arya beni bekle ihtiyaç giderip gelicem!" Diyerek Atlas arka tarafa koştu. Ve bir ağacın arkasına geçti. "İğrençsin Atlas!" Diyerek cırladım. Biraz sonra Atlas geri geldi. "Iyy o ellerini yıkamadan bana dokunma Atlas!" Dedim. "Ne var kızım sanki sen hiç ihtiyaç gidermedin mi?" Dedi. "Atlas ben elimi yıkıyorum ama bu "ihtiyaç" şeysini giderince!" Dedim. "Kızım su olmadığını bildiğimden değmedim bile! Açtırma ağzımı." Yüzümü buruşturdum "Kapa konuyu Atlas hiç sağlıklı yerlere gitmiyor konu." Dedim ve çimenlere uzanıp yavaşça gözlerimi kapadım..

​​

 

Bölüm : 16.09.2024 19:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...