
“Sen tam narsistsin Güneş. Beni de oyuncağın yaptın.” Bu doğru değildi. Ayağa kalkıp hızla eşyalarımı toplamaya başladım. Artık dayanamıyordum. “Güneş, dur, özür dilerim.”
Onu dinlemedim ve aceleyle toparlanmaya devam ettim. Hızla karşıma geçti ve kollarımı tuttu. “Özür dilerim, bak çok sinir stres altındayım ve alkolün etkisindeydim. Sen kal, git dersen ben giderim.”
“Yeter artık, yoruldum ben,” dediğimde beni kendisine çekti ve sarıldı. Aklımı kaçıracaktım artık. “Keşke gelmeseydim buraya.”
Rüzgar’ın gözleri doldu ve hızlı adımlarla banyoya gidip kapıyı kilitledi. Onun ağlama sesleri kalbimi paramparça etmişti.
Ama ben de insandım, kaldıramıyordum. Yorgunlukla gözlerimi kapattım.
Sabah yanağımda hissettiğim hareketlilikle uyandım. Gözlerimi araladığımda bana gülümseyerek bakan Rüzgar’ı gördüm. “Güzelim, sana patates kızartması aldım.”
İfadesizce ona baktım. R, mahcup bir şekilde parmaklarıyla oynamaya başladı. “Aşkım, dün için çok özür dilerim. Sen o kadar sürpriz yaptın yanıma geldin. Ben gerçekten çok özür dilerim. Lütfen beni sevmeyi bırakma.”
“Zaten kısıtlı zamanımız vardı. Daha güzel şekilde geçirebilirdik. Artık boğma,” dediğimde kafasını salladı. “Bu arada saat 7.50.”
Duyduğum şeyle hemen yataktan fırladım ve dün akşam kavga ederken topladığım eşyalarımı aldım. “Uçağı kaçırıyorum.”
“Aşağıda taksi durağı var, merak etme,” dediğinde kafamı salladım. Hemen ayrılıp otelden çıktım ve taksilerden birine geçtim. Şoförün hızlı sürmesiyle ve koşar adımlarla gitmemle uçağıma yetişmiştim neyse ki.
Zor bir yolculuğun ardından sonunda evime varmıştım. Çok yorgundum o yüzden okulu ekecektim. Eve girdiğimde Binnaz’ın olmadığını fark etmiştim.
Odama girdiğimde, kaşlarımı çattım. Yatağımın üzerine serdiğim çamaşırlar katlanmıştı, kenara koyulmuştu. Yorganım, ters şekilde serilmişti. Yatağımın kenarında ise kondom paketleri vardı. Bir an öfkeden nefes alamadığımı hissettim. Eve erkek atmıştı ve gerçekten de benim yatağımda mı yatmışlardı?
Sinirle yorganımı ve çarşafımı makineye attım. Deterjan koymak için deterjanımı ve yumuşatıcımı çıkardığımda ikisinin de yarıdan daha az olduğunu görünce dişlerimi sıktım. Yeni aldığım şişeleri kullanması nasıl bir saygısızlıktı?
Dışarıdan Binnaz’ın sesini duyunca camdan dışarıya baktım. Gri bir arabadaydı ve arabadaki adamın dudağına öpücükler yağdırıyordu. Kıkırdayarak arabadan indi. Sinirime yenilmemem gerekiyordu. Kalacak yerim yoktu, sakin olmalıydım.
Yukarı çıktığında gülümseyerek bana baktı. “Binnaz, benim yatağıma erkek mi attın?”
İfadesiz bir şekilde baktı. “Hayır canım dün gece ben de evde değildim ki şimdi geldim,” dediğinde dişlerimi sıkmamak için kendimi tuttum. Bakışları çok tuhaftı. Benden çok uzundu. Kavga etsek büyük ihtimalle beni hırpalardı. Benim sessizliğime karşılık gülümseyerek elindeki minik otel şişelerini salladı. “Bak, bize getirdim bunları.”
“Sağ ol,” diyerek sahte bir şekilde gülümsedim. “Neyse canım ben dışarı çıkacağım, hazırlanmam lazım.”
Bir şey demeden odama geçtim. Uğraştığım saçmalıklara hayret ediyordum, sahiden. Yatağıma yeni çarşaf geçirmeye başladığımda Binnaz’ın sesini duydum ve duraksadım.
“Çok güzel bir çanta aldım kendime, onlar el ele iş yerimin kapısından geçtiler ama ben hiç bakmadım, alışverişe çıktım.” Koridora çıktığımda kendi kendine konuşan Binnaz ile banyonun aynasından göz göze geldik ve bana dönüp kapıyı açtı. “Güneş’ciğim sevgilim bana çanta aldı, nasıl sence?” diyerek elindeki çantayı gösterdi. Tebessüm ettim.
“Harika, güle güle kullan.” O da gülümsedi. “Teşekkürler, canım.”
Derin bir nefes alarak odama gittim. Bu kadın ya çocuklarını göremediği için kafayı sıyırmıştı ya da gerizekalıydı.
Birkaç dakika sonra evden çıktığında camdan ona baktım. Bu sefer beyaz bir araba gelmişti ve at hırsızına benzeyen bir adamın dudağını öpmüştü. Bu kadını farklı arabalar alıyordu, otele gidiyordu, eve erkek atıyordu... Aklıma çok kötü şeyler geliyordu.
Binnaz gittikten sonra biraz uyuyup ev işlerimi halletmiştim. Hiç dinlenememiştim. Rüzgar’ın yanına gittiğime epey pişman olmuştum. Depresyonda gibiydim sanki. Her şey enerjimi sömürmeye yemin etmiş gibiydi. Telefonum titreyince gelen mesaja baktım.
Cansu
Sınıftakilerle sahildeki çardağa gidiyoruz. Bira falan içeriz gelmek ister misin?
Mesajını yanıtladım. Siz geçin, ben gelirim.
Aynanın karşısına geçip bordo rujumu sürdüm ve siyah deri pantolonumla siyah deri ceketimi giydim. Çantamı omzuma takıp evden çıktım.
Bahçeye çıkınca gözlerim hemen duman çıkan kuleyi buldu. Çevreci bir insan olarak, buradaki firmalardan nefret ediyordum. Derin bir nefes alıp sahile doğru yürümeye başladım. Buraya ilk geldiğimde ensemde bir nefes hissetmiştim. Bir ürperti gibiydi. Kesinlikle yaşayacağım felaketleri önceden sezmişim ama saçma anlamlar yükleyerek anlamak istememişim. Şimdi bunu çok iyi anlıyordum. Buraya en başında gelmem bir hataydı.
Çardağa geldiğimde, bizimkilerin bayağı kalabalık olduğunu görmüştüm. Selam vererek Cansu’nun yanına oturdum. Cansu beni sınıftakilerle tanıştırırken o kadar ismi nasıl aklımda tutacağımı düşündüm. Kumru, Cengiz, Aleyna, Atilla ve Ecrin. Bizim Melisa da oradaydı. Cansu kulağıma eğildi. “Az yiyişin, az. Boynun kızarmış.”
Korkuyla ona baktım. O ise lavaboya gideceğimizi söyleyip beni peşinden sürükledi ve kapatıcısını çıkarıp boynumdaki kızarıklığı kapatmaya başladı. “Cansu, kimseye söyleme olur mu? Bu benim için çok önemli.”
“Merak etme,” dedi ve eski yerlerimize geçtik.
“Neden canın sıkkın?” dedi Cengiz. Demek berbat halde olduğum, dışarıdan da anlaşılıyordu. Onlara Binnaz’ı anlattım. Hepsi de şaşkındı.
“Güneş ve aptalca seçimleri, bula bula eskort ev arkadaşı bulmuş,” diyerek bir kahkaha attı Melisa Cansu’ya bakarak. Cansu da gülmüştü. Fazla iticilerdi.
“Peki ne yapmayı düşünüyorsun?” dedi Atilla. Omuz silktim. “Kalacak başka yer yok. Tek derdim bu seneyi tamamlamak.”
Biraz daha sohbet ettikten sonra onların konuştuğu itici konuları görünce sohbetten kopmuştum.
“Herkeste bir eşcinselik vardır ağabey,” diyen Cansu’ya şaşkınca baktım.
“Bence de ama vajina mı penis mi desen penisi tercih ederim,” diyen Kumru’ya gözlerimi büyüterek baktım ve istemsizce ıyy dedim.
“Güneş tam pick me kızsın,” dedi Cansu diğerleri de onu onaylarken gözlerimi devirdim. İlk gün ne kadar iyi kızlar diye düşünsem de bugün onlardan da fazlasıyla uzaklaşmıştım kesinlikle. Bir süre sonra Atilla kalktı ve Melisa ile Aleyna da flörtleriyle buluşmak için yanımızdan ayrıldılar. Kumru bu gece Cansu’da kalacaktı ve biraz sohbet etmek için beni de çağırmışlardı. Kabul ettim. Biraz oturur oradan da eve geçerdim.
“Hadi ben sizi eve bırakayım,” dedi Cengiz. Kafamı olumsuz anlamda salladım. “Gerek yok biz yürüyerek gideriz.”
Cansu da beni onaylarken Kumru atıldı. “Hayır ya bıraksınlar, ben oraya kadar yürüyemem. Cengiz de ısrar edince, kabul etmek zorunda kalmıştık. “Beş dakikalık yol ne gerek var yürümenize.”
Hepimiz arabaya geçtiğimizde Cengiz, şarkı açtı ve sesi fulledi. Bu saatte, serseri gibi gürültü yaparak evlerin yanından geçmemizden rahatsız olsam da pek ses etmedim.
Cansu ile evlerimiz çok yakındı. Yan mahallemde oturduğu için evlerimiz arası mesafe üç dakikaydı. Sahil de gerçekten Cengiz’in dediği gibi beş dakikalık uzaklıktaydı. Mahalleye girdiğimizde, Cengiz’in müziğin sesini kısmasını bekledim. Ama yapmadı. Evin önünde durduğumuzda hoşnutsuz bir şekilde arabadan indim. Cansu ve Kumru da inerken duyduğum bağırma sesleriyle durdum ve sesin gelme yönüne baktım.
Orta yaşlı bir adam, Cansu’nun evinin bahçesinden bize bağırıyordu. “Ne yapıyorsunuz lan siz burada!”
Cansu korkuyla bana döndü. “Ev sahibim o.”
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |