7. Bölüm

ŞİDDET

E
redelf

Lunaparka geldiğimizde gülümsemeye çalıştım, neşemiz yerine gelsin diye. “Aşkım hadi binelim hepsine!”

“Önce bilet almamız lazım, sen alır mısın aşkım?” dediğinde kafamı onaylar anlamda sallayıp gidip biletlerimizi aldım.

Aletlere bindikten sonra yürürken atış yapılan yeri görünce R’yi durdurdum. “Aşkım, sarı ayıcığı istiyorum.”

“Gidelim o zaman,” dedi ve oraya gittik. Ayıcığı çok beğenmiştim, en sevdiğim renkti.

R, atış yapmaya başladığında onu izledim ama hiçbiri isabet etmemişti. O ara yanımızdan geçen çiftlere baktığımda ellerinde ayıcıkla kıkırdayan kızları görmüştüm.

Tekrar para verip dener diye düşünüyordum ama o beni yanıltarak yanıma gelip “Hadi aşkım gidelim,” dedi. Bir şey demeden kafamı sallayıp yürümeye başladım. İçimdeki burukluk vardı. Keşke ben deneseydim, aklım o ayıcıkta kalmazdı nedense çok istemiştim.

Akşam yemeğini yedikten sonra yorgun ama mutlu bir şekilde otele döndük.

“Küveti doldurur musun aşkım?” dediğimde banyoya gitti. Ben de hızlıca mayomu giydiğimde bana banyodan seslendi. “Aşkım bu dolmuyor.”

Yanına gittiğimde küvetin haline şaşkınlıkla baktım. Küveti kapatmayı bilmediği için peçeteyle tıkamaya çalışmıştı. Hemen kapağı elime aldım. “Peçeteleri ayıkla..”

Peçeteleri ayıklamaya başladığında onu bile beceremiyordu. Kalanları ayıklayıp kapağı taktım ve su doldurmaya başladım. O da telefonuna bakmaya gidince içkileri hazırladım. Evden getirdiğim led ışığı da küvetin etrafına doladım. Çok güzel görünüyordu. Ama bunu keşke o yapsaydı.

Suyun sıcaklığını ayarladıktan sonra küvetin içine girdim ve kokteylimi yudumlamaya başladım. Çok geçmeden Rüzgar da yanıma geldi. Üstünü çıkardı ve altındaki şortla küvete girdi. Müzik dinlerken içkilerimizi yudumladık. Çok geçmeden R sarhoş olmuştu. “Dayı sen kimsin?”

Saçmalıyordu ve gülüyordu. Bu canımı sıkmıştı. Sonuçta romantik bir ortam hazırlamıştım.

“Lan dayı ne bakıyorsun?” Gözlerimi devirdim. “Sakın sarhoş oldum deme, Rüzgar.”

“Dayı adımı nereden biliyorsun?” Bıkkınlıkla ofladım.

“Dayı sen-” Birden öğürerek ayağa kalktı ve klozete koştu. Yüzümü buruşturdum ve ona bakmamaya çalıştım. Kusması bitince ona seslendim. “İyi misin?”

“İyiyim,” dedi ve elini yüzünü yıkayıp ağzını çalkaladı. Kendine gelince yanıma oturdu ve beni kendisine çekti. Boynuma minik öpücükler kondurduğunda ondan uzaklaştım. “Yapma.”

Güldü ve sonra yaklaşıp daha büyük öpücükler kondurmaya başladı boynuma. Hızla geri çekildim. “Ya aşkım yapmasana hem benim sana çok güzel bir haberim var.”

Geri çekilip merakla bana baktığında ona döndüm. Derin bir nefes aldım. “Ben bir sayfa açmıştım. Yazılar ve sanatsal resimler paylaşıyordum. O kadar tuttu ki seksen dört bin takipçisi var ve sohbet grubu açtım, herkes katılmak istedi. İşbirliği teklifleri bile geldi,” dediğimde R’nin sevinmediğini fark etmiştim.

“Erkek var mı?” dediğinde kafamı salladım. “Kadın kitle de var erkek kitle de. İşbirliği yapanların ve sohbet grubundakilerin yarısı erkek.” Birden bağırmaya başladı.

“Ben neden yetemiyorum sana? Neden hep farklı şeyler peşindesin?” Şaşkınlıkla ona baktım. “Ne bu erkekleri, başkalarını toplama çabası. Apaçık söyle beni istemiyorsan.”

“Rüzgar, bu büyük bir başarı farkında mısın? Seninle ne alakası var?” dediğimde daha çok sinirlendi. “Bu mu başarı, Abazaları toplamak mı?”

“Gidiyorum ben,” diye tıslayıp ceketini ve pantolonunu aldığında hızla kapıya koşup anahtarı aldım ve ellerimi arkamda birleştirerek sakladım. Kalp atışlarım korkuyla o kadar hızlanmıştı ki uzaktan bile duyuluyordu. Bu hayatta en korktuğum şey onu kaybetmekti.

“Ver şu anahtarı!” Üzerime doğru yürüdü ve elini uzattı. Olumsuz anlamda kafamı salladım. “Gitme, lütfen.”

“Ver şunu dedim!” Geri geri adımlar atarak ondan uzaklaşmaya çalıştım ama kısa sürede sırtım duvarı bulmuştu. Bana yaklaştı ve kollarımı tuttu. Tüm gücümle anahtarı saklamaya çalıştım.

Direnmeye devam ederken kollarımı sıkmasıyla, hissettiğim yoğun acı anahtarı bırakmama ve gözlerimden yaşların akmasına neden oldu. Kızaran kollarıma bakarken ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Rüzgar, yüzüme bile bakmadan kilitli kapıyı açıp odadan çıkarken ben yere oturup acıyan kolumu tutarak hıçkırarak ağlamaya başladım.

O, benim nefesimdi. O yokken kalbime büyük bir ağırlık çöküyordu ve nefes alamıyordum. Keşke ona aşık olmasaydım. Belki canım bu kadar yanmazdı.

Ne kadar süre yerde kaldığımı bilmiyordum. Gözlerimin, ağlamaktan şiştiğine emindim. Kendimi hiç bu kadar berbat, iğrenç, acınası hissetmemiştim. Cenazem olsa bu kadar acı çekmezdim belki de.

Gelen anahtar sesiyle bakışlarımı zorlukla kapıya yönlendirdim. Rüzgar gelmişti. Eseriyle gurur duyuyor muydu acaba?

Gözleri beni bulduğunda kaşlarını çatarak yanıma geldi ve beni kucağına alıp havaya kaldırdı. Hiçbir tepki göstermedim. Yatağa bıraktı ve yanıma oturdu. “İyi misin?”

“Kollarımı acıttın. Ağlatacak kadar canımı yaktın ve gittin,” dediğimde bana yaklaştı.

“Güzelim inan, farkında değildim. Ben, gidiyorum diye ağlıyorsun sanmıştım. İsteyerek zarar verir miyim sana ben?” dediğinde gözümden tekrar bir yaş düştü. “Gidiyorsun diye ağladığımı düşündün ama yine de gittin.”

“Gitmeme engel oldun, Güneş,” dedi sertleşen sesiyle. Bu kötü bir şey miydi ki? Kim olsa sevgilisi gitmesin diye uğraşmaz mıydı?

“Güzelim, biliyorsun ki ben bir şeye zorlanmaktan nefret ederim.”

Sanırım haklıydı. Biri istemediğim bir şeyi yapsa ben de çirkinleşebilirdim. Hem isteyerek bana zarar vermezdi. Ellerini tuttum onun. “Lütfen bir daha beni yalnız bırakma.”

“Seni hayatta bırakmam güzelim. O sayfayı sileceksin, değil mi?” dediğinde kafamı olumlu anlamda salladım. Sayfayı çok seviyordum ama onun gitmesini istemiyordum. Ondan önemli değildi hiçbir şey.

Saçlarımı öptü ve kulağıma fısıldadı. “Güzel kızım benim.”

Onun şefkati ve sevgisi o kadar ruhuma dokunuyordu ki dakikalar öncesindeki halimden eser kalmamıştı. Kesinlikle bir daha böyle hatalar yapmayacaktım.

“Benim aklıma bir fikir geldi. Okulu bıraksan, eve çıksak, eve yakın market gibi bir yerde iş bulsak sana, hep beraber oluruz,” dediğinde kafamda canlandırdım. Hiç ayrı kalmamak ve birlikte yaşamak... Başka ne isterdim ki? Hatta beraber çalışsak 7/24 beraber olabilirdik.

“Sen de korumalığı bırakıp benimle birlikte çalışırsın aşkım sürekli birlikte oluruz,” dediğimde dudağının kenarı aşağıya büküldüm. “Aşkım ben böyle basit işlerde çalışmak istemiyorum.”

O halde benim neden basit bir işte çalışmamı istiyordu ki?

“Evlenelim aşkım, kağıt üzerinde. Ben de patrondan izin alıp eve çıkabilirim ve beraber yaşarız,” dediğinde hep hayalini kurduğum teklifi duymuştum.

“Olmaz.” Kağıt üzerinde evlilik yapmak istemesi çok kırıcıydı. Benimle gerçek bir evlilik de düşünebilirdi.

“Ben düzen kurdum artık, bizimkiler hiçbir şekilde kabul etmez,” diyerek açıkladım. Kaşları çatılmıştı.

“Gizlersin, aşkım,” dediğinde içimde anlamlandıramadığım bir öfke hissettim. Neden hep benden fedakarlık bekliyordu?

Hep hayalini kurardım evlenmenin ama sevgiliyken, biz böyleysek evlendiğimizde, beni bir cehennem bekliyordu. O düzelmeden evlenemezdim.

“ Çocuk oyuncağı mı bu? İlla ki evli olduğum ortaya çıkar.”

“Hem sevgiliyken ayrılmak kolay, gel bir de evliyken o kadar boşanma işlemleriyle uğraş, üzerine bir de dul ol,” dedim boş bulunarak. Ne dediğimin farkına varınca dudaklarımı ısırdım. Rüzgar çok sinirlenmişti. Birden bağırmaya başladı.

“Ben, hep sana ait olmayı düşünürken sen bir de ayrılmayı mı düşünüyorsun!” Kendi bacaklarına vurmaya başlayınca korkuyla geri çekildim. “Rüzgar, beni korkutuyorsun!”

“Güneş, beni delirtme!” Her kelimesinde bacaklarına vururken korkuyla ağlamaya başladım. “Hastasın sen, hasta. Tedavi olman lazım.”

Bölüm : 10.01.2025 12:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...