13. Bölüm

12. Bölüm

Yazan bir kız ;)
1907_busra

 


Öhöm öhömm

 

Merhabalar

 

Ne yazacağım konusunda çok kararsızım, yazarken neler olacak bende bilmiyorum.

 

Gazamız mübarek olsun 👊🏻

 

 

 

"Aramızda yollar olsaydı aşardık. Mesefaler olsaydı çözerdik. Sorun olsaydı konuşur, hallederdik. Aramızda bir dağ olsaydı, tırmanır yine sarılırdık. Bizim mesele bambaşka birşey, bunu çözmeye bir ömür yetmeyecek. Bu sessiz bir veda. Gitmek ayaklarla yapılmıyor her zaman.."

 

ÇINAR GÖKSOY

Sözlerim, aklımdan geçenler içimde akan cümleler hepsi birbirinden ağırdı. Hepsi kalbime saplanan onlarca bıçak darbesi misali canımı yakıyordu. Acı tarafı ise hepsinin gerçek oluşuydu. Bu zamana kadar palyaço gibi yüzüme bir maske takmış, asıl duygularımı saklayamayı başarmıştım. Şimdi ise yüzümdeki maske düştü, gerçekler cam kırıkları gibi kalbimi kanattı, koyu kırmızı kana bulandı ve yere düştü. Tüm olaylar, tüm duygularım aynı anda ortaya saçıldı. Vazgeçmek söylenildiği gibi kolay değildi.

Ege sözlerimden sonra üzgün gözleri ile yüzüme bakmış buna rağmen hiç bir şey dememiş sadece başını iki yana sallayıp odadan çıkmıştı. Okan Ege'nin arkasından çıkarken Asaf yanıma oturup omzumu sıkarak "Hallederiz" demişti.

Belki çoğu kişiye göre sade, basit bir kelime ikimiz için büyük anlam taşıyordu. Hallederiz diyordu bana halledersin değil. Ben yanındayım, yıkılsan bile buradayım diyordu. Omuzlarında ki yükü tek başına taşımak zorunda değilsin diyordu. Sade bir kelime aslında derin anlamlar taşıyordu.

Sadece bir kelime ile sınırlı değildi sözleri dur durak bilmeden devam etti cümlelerine

"Kardeşim beni tanıyorsun, herkesle kolay kolay arkadaş olmam. Birine dostum dediysem de harbiden dostumdur. Dosttu bırak ben sana kardeşim diyorum, bende ki yerin ayrıdır bilirsin. Senin her zaman yanında olurum, senin için her kavgaya dalarım."

Mevzuya direkt dalması hafif bir gülümseme oluşturdu. Yine bildiğim gibiydi. Düz, direkt, net.

"Benim için her kavgaya daldığını, hatta kavga çıkarttığını biliyorum Asaf"

Gülümsedi bu sözlerime, biliyordum her koşulda yanımdaydı yalnızım dediğim anda arkamda belirirdi adam gibi adamdı, herşey kan bağı değildi, benim onunla bağım gönül bağıydı.

"Tabi oğlum benim babam güreşçi iki abim milli boksör, üstüne üstlük Antep'liyim bu ne demek bu yumruklar adam bayıltır demek. Ayrıca o dangalaklar çoktan hak etmişti de benim haberim yoktu."

Sesi benim neden haberim yoktu neden söylememiştin diye bağırıyordu âdeta, fakat benim o dangalaklardan söz etmeye niyetim yoktu.

"Tamam Asaf tamam. Konuya geri dön" dediğimde aslında bir yandan Asaf'ın benim kafamı boşaltamama yardımcı olmaya çalıştığını fark ettim. Şans belki de bana dostlarımdan yana gülmüştü.

"Heh doğru iyi hatırlattın konuya geri dönüyorum. Demem o ki biz seni her halükarda toparlarız yanında dururuz. Ama senin dönüp kendine bakman gerekiyor be, Ege gitti niye sence? Adam senin yıkık haline daha fazla bakamadı lan. Depresyoncu oldun çıktın başımıza sen kendine dönüp bakmadıktan sonra ne ben ne diğerleri kimse seni ayağa kaldıramaz. Bahsetmeyi sevmezsin, geçmişi konuşmak istemezsin biliyorum, ama neyin ne olduğunu az buçuk biliyorum. Şimdi içinde herşeyin aynı anda patlak verdiğini de."

Tam ona odaklanıp söylediği sözlerin her birini analiz edip süzgeçten geçirip kafamda oturturken kelimelerine ara verip derin bir nefes aldı.

"Huuuh çok konustum ha, neyse devam ediyim. Seninki bir hafta önce mesaj olayının yorgunluğu değil. Seninki yılların yorgunluğu ben kardeşimi tanımıyor muyum? Ama ne olursa olsun senin geleceğin var, hayat devam ediyor dünya dönüyor. Bugün hoca sana gelme der yarın takımdan atar. Sen maçlarda yenilirsek hep önümüze bakacağız diyorsun hah bu seferde ben sana diyorum kardeşim önümüze bakacağız."

Kararlı sözleri bana pek şans tanımıyordu. Durmadı her cümlesine kafa patlattığım sözlerine eklemeye yapmaya devam etti

"Evet sevdin ama olmadı,yenildin bu maç ağırdı üstelik sen rakibini bile tanımıyordun, tanımadığın birine karşı kazanamazsın, kabullenip önündeki maçlara bakman lazım. Eyvallah sevdin hemde bayağı sevdin öyle ki senin şu sevgini görmeden önce böyle aşklar kalmadı sanıyordum,ama bu sevginin bir karşılığı yok be oğlum, senin gol atma ihtimalin yok,o kaleye gölü atan atmış kendini üzmenin hırpalamanın harap etmenin bir anlamı yok. Osmanlı bile böyle çökmedi Çınar ayağa kalkmanın vakti gelmedi mi? Herkesin on kişi ile konuşup manita diye dolaşmasına rağmen sen delikanlı gibi sevdin adam gibi adamsın Ama şu eziyeti kendine yapma olan olmuş ne çare? Şimdi sana soruyorum halledecek miyiz?"

 

(Onu bunu bırakında hepimiz Asaf gibi bir dostumuz olsun isteriz degil mi? Asaf gibi dostu olmayanlar beğensin ilk beğeni benden haydii devam :))1

 

İçim kan ağlıyordu ama anlamıyorlardı anlıyoruz diyorlardı sadece

Yaşamayan nasıl anlasın.

"Anlamıyorsunuz Asaf anlamıyorsunuz"

"Oğlum edebiyat yapma nasıl anlamıyorsunuz anlamasak ne işimiz var yanında, anlamasak gözünün içine mi bakarız, iki kelime et diye ağzının içine mi düşeriz anlamasak, asıl sen anlamıyorsun bizi, biz karşında bu şekilde çöksek sen ne yaparsın, bir yıkılmadım ayaktayım diye şarkı çığırmadığın kaldı lan sen olsan ne yaparsın, anlamıyormuşuz beyimize bak hele biri birini anlamıyorsa oda sensin ben değilim!! "

"Haklısın benim ,ben zaten Ecrin'in başkasını sevdiğinide anlayamadım "

"Çınar "

"Asaf"

"Oğlum biz konuya nasıl geldik lan" Asaf'ın serzenişi ile konunun ne olduğunu sorguladım.

"Konu bu değil miydi zaten"

"Oğlum sen böyle yıkılacak adam mısın lan" sanırım Asaf için en önemli konu benim kendi kendimi içten yıkıyor oluşumdu.

"Değil miyim? "

"Değilsin tabi salak"

"Ne yapmalıyım ben, bilmiyorum ne yapmam gerek "

"Konuşman lazım"

"Kimle "

"Kimle olacak oğlum aşk senin beyninin işlevini bitirmiş var ya, Ecrin ile konuşman lazım, konuş anlat sonra önüne bak, önündeki maçlara bak, elbet başka maçlar olur"

"Başka maçlar olmaz." Net, başka bir seçenek yokmuş gibi konuşmam üzerine burnundan güler gibi bir ses çıktı.

"Nedenmiş o?"

"O maç bi kere olur çünkü"

"Yapma yav, hadi canım atıyorsun" abartılı mimikleri ile dalga geçtiğini güzel ilan ediyordu.

"Dalga geçme, sen o maça hiç çıkmadığın için bilmiyorsun o maçın bir kere olduğunu"

"Öyle bir maça hiç çıkmayacağım neyseki" Asaf'ın kendinden emin olduğu kadar ben ondan emin değildim.

"Görürüm ben seni"

"He he görürsün, ondan "

Bunları bir kenara yazmıyorum sanıyorsun ama yazıyorum Asaf, sen aşık oldum diye karşıma gelince hatırlatıcağım bu sözlerini.

"Sen şimdi git anlat diyorsun ama "

"Ama ne?" Nokta atışı sorusuna cevabım gecikmedi.

"Ama ben yenildiğim rakibimi dahi tanımıyorum üstüne Ecrin de beni tanımıyor."

"Git konuş anlat duygularından bahset onun cevabını zaten biliyorsun, içinde tutma yarın keşke deme, her gün onu görüp kahrolma git. Seni seviyorum de sonra önüne bak bu saatten sonra arkadaşlık yapamazsın onunla en iyisi iki yabancı olmak ben senin iyiliğin için diyorum, madem oda başkasını seviyor gözlerinin içine bakmasın daha fazla sana bilmeden acı çektirmesin."

Sözlerini ciddi bir tonda bitirdi. Asaf zaten hep böyle biri olmuştu. Komik olmaksa mevzu sonuna kadar komik olurdu. Ciddi olmaksa mevzu ağır abi olurdu. Yoldaşlık ise yoldaşlık, arkadaşlık ise arkadaşlık, kardeşlik ise kardeşlikti onun için. Herşeyi dibine kadar yaşardı.

Sözlerinde haklı mıydı?

Haklıydı, artık benden Ecrin'e arkadaş olmazdı. Hele ondan bana hiç olmazdı. Artık yüzüne bakıp onunla sohbet edip duygularımı hiçe sayacak gücüm yoktu. Gücüm olsa ne yazardı, bu defa kırıklarımı, yenilgimi, duygularımı saklamak istemiyordum.

"Ecrin eminim ki farkındadır." Diyen Asaf ile tekrar ondan tarafa döndüm.

"Neyin farkındadır?"

"Bu halinin, bir hafta boyunca kaç kez Ecrin ile iletişime geçtin? Resmen kız dan köşe bucak kaçtın, kimseyle konuşmak istemiyorsun herkesten uzaklaştın. Bir aşk acısına tutuldun her şeyi, herkesi siktir ediyorsun."

Bizi bile der gibiydi sesi, kırıldım ama kırgınlığım bu defa kendime oldu. Kardeşim dediğim adamları bu vaziyette soktuğum için kendime kırıldım.

"Ecrin sana bir şey dediği zaman bile kısa cevaplar verip konuşmaktan kaçınıyorsun. Kızın da aklı karışıyordur, bunun derdi ne diyordur muhtemelen. Söylemenin vakti geldi de geçiyor Çınar"

Söylemenin vakti geldi de geçiyor. Diyecek bir şeyim yok kelimeler tükenmiş gibi hissediyorum.

"Haklısın Asaf. Söylemenin vakti geldi de geçiyor. Ne yapacağımı bilemez haldeydim, kaybolmuş hissediyordum. Yol gösterdin eyvallah."

Kolunu omzuma atıp

"Ah be kardeşim. Keşke bu kadar yıkılmış olmasaydın da yol gösterinin ben olmasaydım."

Üzülüyorlardı. Herkes üzülüyordu. Asaf, Ege, Okan üzülüyordu hele şimdi takımdan uzaklaştırılmış olmam hepten onları çileden çıkarmıştı. Evdekiler ayrı üzülüyorlardı, eve girdiğim andan itibari ile bir şekilde beni mutlu etmeye aklımı dağıtmaya başlıyorlar.

Güneş, küçücük Güneş bile benim suskunluğumun, sessizliğimin, kafamın dağınık oluşunun farkında. Toprak abimin yanına gidip dudaklarını büzerek 'abim yeden üşgün' diyişi yeniden zihnimde canlandı.

Sanırım dağınık parçaları yeniden bir araya getirmenin vakti gelmişti, ama öncesinde biraz zihnimi toparlamam lazım. Ecrin'e söylemek, açıkça ben seni seviyorum demek ve tepkisini önceden bilmek..

Ne zamandır hayalini kurduğum olay neden şimdi canımı yakıyor, boğazımı düğümlüyor?

Tanımadığım ama yenildiğim rakibim.. Sanırım ne kadar zaman geçerse geçsin acıtacak, kalbime batacak, anılar gözümün önünden geçecek. Ama Asaf'ın dediği gibi hayat devam edecek, dünya dönecek ve ben yerden kalkmazsam kimse beni kaldıramayacak.

İşte bu yüzden herkes benden toparlanmamı bekliyor, ama kimse beni buna zorlamıyor. Çünkü benim bugünlere gelmem hiç kolay olmadı. Kimse bunca zorluktan sonra öylece herşeyi heba etmemi istemiyor. Yanımdalar, yöremdeler kalkmasan da yıkılsan da biz senin yanındayız diyorlar. İşte bu yüzden toparlanmam lazım, kendim için sevdiklerim ve beni sevenler için.

En önemlisi annem için, çünkü benim annem her zorluğa, yıkılmışlığa ve çaresizliğe rağmen küçük oğluna gülümseyebilen bir kadın, ve ben annemin küçük savaşçısıyım.

Ege ile Okan odaya girdiklerinde gözlerim onlardan tarafa çevrildi, direkt Ege ile göz göze geldim. Gözlerini kaçırdığında odadan çıktığı için pişman olduğunu anladım, sanırım bana bir tepki göstermiş, ve kendini beni yalnız bırakmış gibi hissediyordu.

Benim de buna alınmış olmamdan çekiniyor bundan da pişmanlık duyuyordu. Ama belki de odadan çıkmış olması hepimiz için en iyisi olmuştu. Zira Ege bu odadan çıkmamış olsaydı, Asaf ile yaptığımız son derece medeni olan konuşmayı Ege ile sinir harbi geçirerek yapabilirdik.

Çünkü Ege sabırlı birisi asla değildi. Herşey hemen olsun bitsin ister, çabuk sinirlenir siniri söndüğünde ise iş işten geçmiş olurdu. Bu huyundan nefret eder, ama değiştirmek için de pek çaba sarf etmezdi. Olduğu hâli en mükkemel şekli olduğuna kendini inandırmış manyak bir kişiliğe sahipti.

İkisi de geçip oturduğunda aramızda sessizlikten bir rüzgar oluştu, sessizlik rüzgarı etrafımızda dönüyor, konuşmamız gerektiğini fısıldıyor gibiydi.

Ege hala konuşup konuşmama konusunda kararsız kalmışken sessizliği bozmak isteyen Okan "Nasılsın?" Diye soran kişi oldu. Burada bunalımda olan tek kişi ben olduğum için sorunun muhatabı elbette benim. Zihnim az önce Asaf ile yaptığım konuşmaya gidince gözlerim Asaf'tan tarafa döndü.

"Halledeceğiz" dediğimde Asaf dudağının kenarında oluşan gülümsemesi ile kafasını aşağı yukarı salladı.

Unutamayacaktım. Biliyorum, unutamam. Çünkü sevdim, çok sevdim şu acımasız hayatta her şeyimi yakıp yıkmış hayatta birini bu denli çok sevdim. Sabaha kadar oturup Ecrin'i anlatmak istiyorum mesela, ama artık bunu yapamam gerektiğini biliyorum. O bir başkasını seviyor ise hala onu düşünmek, onu konuşmak, onu sevmek ne kadar doğru? Ne kadar gururlu?

İçimde hep sızı, burukluk olarak kalacak. Bir kalp ağrısı, bir yarım hissediş, bir geniz sızlaması, bir de aşık oluş olarak hep aklımda kalbimde yeri baki kalacak. Ama artık benim kendimi tüketmeyi bırakmam gerekiyor, toparlanmak bir mecburiyet haline geldi.

Zihnim de anılar ard arda oynuyor, her anı başka bir anıyı tetikleyip her şeyi daha da karmaşık hale getiriyordu. Asaf'ın dediği gibiydim her şeyi yüklenmektem yorulmuştum ve şimdi de her şeyi bir anda bırakmıştım.

Şimdi aslında neden düşmemem gerektiğini bir kez daha net bir şekilde anladım. Çünkü düşersem o çukurdan kurtulamıyorum, düşersem tam anlamı ile düşüyorum. İlk kez kendimi bu kadar yıkılmaya müsait bir şekilde görüyorum.

Asaf'ın söyledikleri aslında benim görüşümü netleştirdi, benim yapmam gereken Ecrin'i unutmak değildi. Benim yapmam gereken Ecrin'i unutamıyorsam onun başkasını sevdigi gerçeği ile yaşamayı öğrenmekti.

Ben Ecrin'i unutmaya çalışarak aslında hiç olmayacak bir şeyi gerçekleştirmeye çalışıyordum. Çıkıp Ecrin'in karşısına içimde ne var ne yok söylecektim. Mesajı yazan kişinin ben olduğumu da elbette söyleyeceğim, işte bu konuda tepkisini kestiremiyorum. Ama ok yaydan çıktı bir kere.

Yaşayıp görmekten başka bir çarem yok.

 

 

 

Heheeeyt bee

İşte bu kadar

Bölüm sonuna geldik

Bölüm hakkında düşüncelerinizi bu satıra alayım

Diğer bölümde görüşürüz 💃🏻

 

 

 

Bölüm : 01.03.2025 14:43 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş