Benim babam Şehit oldu komutanım sonrasında annem yaşayan bir ölüye döndü.Anne nedir hiç bilemedim.Babam Şehit olduğunda o çocuk kalbimle bir şey hissedemedim ama Yusuf`un yarası babamın yarasından büyük kalbimde!Yusuf gazi oldu ben öldüm!
Dört arkadaş, dört can vardı bu yolda. Daha küçüklükten beri birbirlerini tanıyorlardı, aralarından ne su sızar ne de sızdırılırdı. İyi gününde, kötü gününde birbirlerinin yanından ayrılmazlardı, çok güçlü bir bağ vardı aralarında.
Kim mi onlar?
Kıdemli Üsteğmen Nazlı Öztürk
Üsteğmen İrem Öztürk
Üsteğmen Şeyma Arslan
Üsteğmen Deniz Ülkü Akarsu
Çantalarını alıp araca yerleştirdiler ve koltuk numaralarına bakıp oturdular. Camdan ailelerine gülüşlerini yollayıp el salladılar, araç hareketlenmeye başlamıştı ve kızlar birbirlerine bakıp fısıltı ile "Başardık" dediler.
Daha çok şeyler başaracaklardı, bunlar onlar için daha bir başlangıçtı veya hiç başlamamıştı.
Mahalledeki küçük çocuklar yoktu karşılarında, ne tahtadan silahlar ne de küçükken "Oyun işte" denilebilecek bir askerlik.
Gerçekler başlıyordu, Asenalar geliyordu...
Genç bir bordo bereli olan Armin, mesleğe ilk girdiğinde tanışmış olduğu timini anlamsız bir şekilde kaybetmesiyle gözlerini aralar. Zihninde dönen yardım çığlıkları, ihanetlerin hançer darbeleri ve daha nicesine cevap ararken gelen emir ile Hakkâri`ye gider. Yeni hayatının ilk adımını, tanımadığı bir şehir ve yabancı simalar ile karşılarken her şeyin normale döneceğini umut ederek kendini yeni timine adar. Peki Armin gerçeklerle yüzleşmeye ve güvendiği insanlardan alacağı darbeleri taşımaya hazır mıdır?
Yeni şehir, yabancı yüzler ve sersem adımlar...
"Arkamdan vurması değil, gözlerimin içine bakarak vuracaksın!"
Yazılan tüm bölümlerde geçerli olmak üzere;
Bölümlerde adı geçen kurum ve kuruluşlar, gerçek hayattan esinlenme olup, kalan yerlerin tamamı yazarın hayal dünyasına dayanmaktadır. Kitabın gerçek kurum ve kuruluşlarla ilgi-alakası yoktur, tamamı kurmacadır.
Ölümle Baş Başa adına yazılan bir kurgu olarak, kitap içeriği, alıntılar ve bölümlerin tamamı Duru Taşkulak`a aittir. Uyarlanma veya kurgunun alıntılanması sonucu, adli işlem başlatılacaktır.
"Durum ve şartlar ne olursa olsun, teslim olmak ya da esarete düşmek asla kabul edilemez. Şehadet esastır!"
Fırtına Birliği, zorlu bir görevi başarıyla tamamlayarak üsse döner. Ancak daha istedikleri gibi dinlenmeye bile fırsat bulamadan, üsse düzenlenen ani bir saldırıyla sarsılırlar. Bu kaosun ortasında, öldü sanılan birinin aniden ortaya çıkışı, yalnızca ülkelerini değil, tüm dünyayı tehdit eden ölümcül bir teknolojinin varlığını gözler önüne serer.
Binbaşı Emre’nin liderliğindeki Fırtına Birliği, bu karanlık teknolojiyi durdurmak ve ülkelerini savunmak için harekete geçer. Ancak işler, emekli bir generalin bu ölümcül sistemin merkezinde yer aldığının keşfedilmesiyle daha da karmaşık bir hâl alır.
Peki ya dostlar? Gerçekten dost mudur? Düşman içteyse kime güvenebilirler?
Fırtına Birliği, ölümün her an enselerinde olduğu bu mücadelede, hem hayatta kalmaya hem de insanlığı kurtarmaya çalışırken sınırlarını zorlayacak. Bu savaşı kazanmak için ne kadar ileri gidebilecekleri ve hangi bedelleri ödeyecekleri, sadece zamanla ortaya çıkacaktır.
Gerilim, ihanet ve fedakârlıklarla örülü bu hikâyede, insanlığın kaderi bir avuç cesur askerin elinde şekillenecek.
ÖNCELİKLE HİKAYEDE GEÇECEK OLAN YERLERİN GERÇEK HAYATLA GERÇEKTE OLANLAR DIŞINDA HİÇBİR KİŞİ, KURUM, KURULUŞ, YER VE MEKANLARLA ALAKASI YOKTUR.
HİKAYEDE GEÇECEK OLAN ŞEHİRDEKİ KÖY İSMİ GERÇEK DEĞİLDİR GERÇEK HİÇBİR KİŞİ, KURUM VE KURULUŞ İSMİ KULLANILMAYACAKTIR SADECE GÜNÜMÜZDEKİ OLAYLARDAN İLHAM ALINARAK ÖĞRETMEN VE ASKER KURGUSU KALEME ALINACAKTIR.
HİKAYEDE GEÇECEK OLAN HER ŞEY GERÇEK İSİMLERİYLE DEĞİL ONLARIN BENZERLERİNDEN ÜRETİLMİŞ YENİ İSİMLERLE ANLATILACAKTIR.
Çocukluğundan bu yana kendisini sevgiyle eğiten öğretmenini örnek alan ve onun gibi iş ahlakına sahip işini ciddiye alan bir öğretmen olmak isteyen Sare Lia Saruhan okulu bitirdikten hemen sonra atanmak için çok fazla emek ve çaba sarfetmişti ve fırsat karşısına 2 yıl sonra 24 yaşında genç bir öğretmen olarak Şırnak’ın Çakırdere köyündeki bir köy okulunda çıkmıştı.
Göğsündeki bayrağı gururla taşıyan yetimhaneden çıktığında üniversiteyi bitirip sonrasında asker olma hayalini gerçekleştiren Yüzbaşı Tuna kızılhan girdiği her mücadeleden timiyle birlikte zaferle gelmişti vatanı için gurur kaynağı olan yalnız bir adamdı göğsünde bugüne dek taşıdığı tek bir aşk vardı o da vatanına olan aşkıydı.
İLK DEFA ASKERİ BİR KURGU YAZACAĞIM AMA SIRADAN BASİTE İNDİRGENMİŞ BİR KURGU OLSUN İSTEMİYORUM ZATEN BENİM KURGULARIM HİÇBİR ZAMAN BASİT OLMAMIŞTIR HER ZAMAN FARKLININ YANINDA OLMUŞUMDUR SIRADIŞIBİR HİKAYE OLACAĞINDAN EMİNİM SİZİDE BURAYA BEKLERİM🫶🏻🫀
Doğuda kesişen yollar... Birleşen kalpler... Hayatın onları sürüklediği bu macerada birbirine ev olabilecekler mi? Gözde duvarlarını yıkıp kalbini açabilecek mi ?
.
.
.
.
``Haddinizi aşıyorsunuz!``
``Şimdi de had mi bildiriyorsunuz savcı hanım ? Halbuki az önce halinizden gayet memnundunuz.``
``Olayı çarpıtıyorsunuz üsteğmenim!``
``Öyle mi? Dışarıdan pek öyle gözükmüyordu!``
Herkes nefes almak için başını kaldırdığında bir gökyüzü ile karşılaşırdı değil mi ve bu gökyüzü hep mavi olurdu, bazen siyah bazense gri ama herkesle aynı olurdu lakin benim değildi. Ben Gökyüzü`me baktığımda aydınlığı görüyordum. Işığı görüyordum işte. Hayatımın tek ışık kaynağı oydu resmen. Ben bazen onda bir anne şefkatini görürdüm, belki bazen bir baba ya da var olan ablamın hissettirmediği bir abla, abi şefkati veya bir arkadaş ve çokça da bir sevgili. Benim için her şekle bürünen bir adamdı benim Koca Gökyüzü`m. Tüm acılarımı omuzlarına yüklemiş bir Gökyüzü. Her kızın arkasından en çok babası olurdu değil mi? Her hatasını affeden, her şeyiyle kabul eden. Benim babamdan çok Gökyüzü`m vardı. Sağımda, solumda, önümde ve arkamda... Acım acısı olmuştu. Acısı ise acım. Mutluluğu mutluluğum, mutsuzluğum mutsuzluğuydu. Özlemim özlemi, özlemi özlemimdi. Peki ya bir gün, Koca Gökyüzü giderse, bu Uzay Kızı ne yapardı? Bir daha bu acılara göğüs gerebilir miydi? Korkularına sağlam bir adım atabilir miydi? Ardına baktığında, her dediği şeyi onaylayan birini ya da ona güven verircesine gülümseyen birisini görecek miydi? Belki de Uzay Kızı, bu bahane ile Uzay`ın Kızı olmaktan vazgeçerdi ve kendi ayaklarının üzerinde durmayı öğrenmiş güçlü bir kadın olabilirdi.
Gökyüzü`m benim güzel sevgilim, bana mutsuzluğumda geldin. Mutsuzluğunda geldin. Bazen yaralarımızı beraber sardık, bazen o yaraları tekrar deştik. Lakin tekrar saran ikimizden başkası olmadı. Yalvarırım, yalvarırım beni mutsuzluğumla, umutsuzluğumla, ihanetlerimle, şefkatsizliğinle ve senin yok olmanın bıraktığı acıyla bir başıma bırakma.
Ve unutma, Uzay Kızı Koca Gökyüzü`nü hâlâ ilk gün ki gibi delicesine seviyor ve sevmeye de devam edecek...
Hayat ne kadar acıdır. Ya da insanlar mı desem. 23 yılım bir yalan belki geçirdiğim çoçukluğum belki de bu hayat nereden bilirsin ki.
Ben Kaan oğlum Barış Efe ile başbaşa kaldım.
"Oğlum, umarım görmediğim baba sevgisini sana en güzel bir şekilde gösteririm ve sana çok iyi bir baba olabilirim Barışım benim."
★★★
"Ölüm Çiçeği: Gölgeler ve Alevler"
Alisa’nın hayatı, acımasız sırlarla örülü bir geçmiş ve çatışmalarla dolu bir geleceğin kesişim noktasında şekilleniyor. Ailesine dair öğrendiği gerçekler, onu bambaşka bir kimliğe bürünmeye ve kendisini korumak için savaşmaya zorluyor.
Küçük yaşta yitirdiği masumiyetin yerini öfke, cesaret ve intikam duygusu alırken, Alisa hem geçmişiyle yüzleşmek hem de geleceğini inşa etmek için karanlık bir yolculuğa çıkıyor. Aile bağları, aşklar ve kayıplar arasında sıkışan genç bir kadın, kaderine meydan okuyabilir mi?
Alevlerle çevrili bir dünyada, her gölge bir sırrı, her sır bir tehlikeyi saklıyor. Alisa, kim olduğunu ve neye dönüşeceğini öğrenirken, gölgelerle yüzleşmek zorunda.
"Bazı çiçekler sadece karanlıkta büyür."
"Güzel seviyorsun," dedim gözlerine bakarak.
"Güzeli, güzel seviyorum," dedi.
İnsan yeni bir hikâyeye, biriyle tanışarak ya da yeni bir yere giderek başlarmış. Benim hikâyemde ikisi de vardı.
Gittiğim yeni şehirde tanıştığım adamla hikâyem başladı.
Teğmen Emre Kurt...
Zümrüt yeşili gözleri beni her defasında büyülüyordu. İçine çekildiğim derin bir kuyuydu sanki. O derin kuyu bende keşfetme isteği uyandırıyordu. Bana doğru attığı her adım bir diğerinden daha güçlüydü ve kaçmamı imkânsız hâle getiriyordu. Sonunu göremediğim o kuyuya gözlerimi kapatıp, kendimi bırakma isteğim gün geçtikçe artıyordu.
Askeriyede öğretmenlik yapmaya başladığımda, başıma geleceklerden bihaberdim. Abimin de görev yaptığı bu askeriyedeki öğretmenlik görevi, içerideki haini bulmam için bir araçtı. İçimizde, kapalı kapılar ardında, ihanet eden biri vardı. Açtığım her kapı bir diğerine çıkarken; o kapılardan birinde
onu bulmaktan korkuyordum.
Ailelerinin izni ile aynı eve çıkan çocukluk arkadaşlarının yaşadıkları komik anları okuyacaksınız.
Kızına bağlı bir baba, oğuz ve sinanın komikliği gibi olan ikili erkek ile, sert mizaca sahip iki erkek kardeş.
Hepsi birbirine bağlı. Biri düşse diğerleri kaldırır.
HANIMCI MAFYA KİTABINDA ki karaketerlerin çocuklarının yaşayacağı olaylara sizde tanıklık edin. Hepinize iyi okumalar
"Aşkın en bordo haliydi bizimkisi..."
Mutluluğun peşinden koşarken ayağım takılıp dizlerimin üstüne düştüğümde küçük bir çocuk gibi ağlamaya başladım. Tam o sırada beyaz atlı olmasa da yeşil kamuflajlı bir adam çıktı karşıma.
İlk başta siyah botları takılmıştı gözüme. Başımı kaldırıp masallardaki gibi yüzüne baktığımda ne de uzun gelmişti boyu. Güneşi tam arkasına alan prensimin yüzüne düşen gölge, ondaki güzelliği saklasa da, o ela gözlerini görmemek için kör olmak gerekirdi. Kaşları çatık uzattığı eliyle, sert çehresi merhametini saklamak istese de, ben çoktan görmüştüm göreceğimi. Büzülen dudaklarımla, dolan gözlerimi kırpıştırarak baktım gözlerine. Tereddütle eline uzattığım elimi sıkıca kavradığı anda hiç pişman olmadım tuttuğum için ve hep iyi ki dedim...
Hayalleri ile birlikte izmire gelen aden başına geleceklerden habersiz bir binbaşına kaptırır kalbini. Bu hikeyede senden bir parça var geçme.
Ben Aden , Müzik Öğretmeni Aden yıldırım. Yeni bir başlangıç yapmaya İzmire atandım.
İstanbulu ve yaşadıklarımı ardımda bırakıp geldiim buraya yeni bir sayfa açmaya , yada yeniden doğmaya. İstanbula aşığım ben derdim önceden. Ben istanbula aşık değildim , bir yere aşık olamazsınız oradaki insana olursunuz. Kendiniz nereye ait hissederseniz orası sizin eviniz , yuvanız olur . Peki ben bulmuş muydum yuvamı ? Bunu birlikte göreceğiz.
Aşk mı ? Kötü bir şekilde kapattım kalbimin kapılarını ve kimsenin açmasına izin vermedim uzun bir süre
Onu görene kadar. Rüzgar… Bu adam beni delirtmişti. Hayır hayır mecaz anlamda demiyorum gerçekten delirip hastaneye yatırıldım.
“Rüzgar : üzgünüm Aden hanım sizi gördüğüm ilk günden beri gözüm diğer kadınların fiziğiyle ilgilenmeyi kesti.
-Öncesini inkar etmemeniz ne hoş binbaşım dedim samimiyetsiz bir tebessüm ile.
-Rüzgar bak seninle açık konuşacağım hatta buradan çıktıktan sonra pişman olacağım belkide söylediklerimden, ama son konuşmamız olduğunu varsayıyorum. Ben içimde seni anlamlandıramıyorum. Ben seni kendimle bile konuşamıyorum. Beni görmediğin hafta İstanbul’a gittim ailemin yanına ve yola çıktığımda kalbim sıkıştı içim acıdı benim. Ben İstanbul’dan İzmir’e yerleşirken bile böyle bir acı yaşamamıştım. Sen benim yüzüme bakmadın ya, ben o sıra senin yüzünü, gülüşünü ezberlemekle meşguldum. O şarkıyı da seni düşünerek söyledim. Ben gecelerce tanımadığın birini sevebilir misin sorusunun cevabını aradım. Ama bize yazılan buydu binbaşı bu kadardı demek şarkıda söylediği gibi sana ben hummalı gizler büyüttüm söyleyemedim. Şimdi ise geç kalınmışı konuşmanın bir anlamı yok.”
Rüzgar : Hayır hoca hanım o kadar kolay değil. Geç kalınmışı konuşmayalım zaten gel baştan başlayalım. Yapma hoca hanım yapma. Bak herkesin karşısında titrediği adam senin karşında yalvarıyor sana. Yapma .”
Hikayenin devamında sizce kalbinin kapılarını açmış mıdır Aden ? Buyrun beraber öğrenelim.
Ben Divane. Resmiyette Türk Silahlı Kuvvetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı`nın ortak personeller ile eğittiği, vatanın birliği ve bütünlüğünü bozacak her türlü eylem ve söylem karşısında edindiğim donanımlar ile gerek savunmada gerekse saldırıda her türlü koşula ayak uydurabilecek düzeyde yetiştirilmiş üst düzey güvenlik personeliyim.
Ben Divane. İşin özünde babasının gözünü dahi kırpmadan büyük bir gururla devlete eğiltimesi için teslim ettiği, çocukluğunu, ergenliğini, tüm hayallerini vatanı uğruna ölümünden sonrasına saklayan, bunların yanı sıra kendisi gibi başka çocukların da babasız kalmaması için her an savaşmaya hazır, oyuncakları mermiler, bombalar olan o çocuğum.
Ben Divane. Sevdiklerimi ve sevdiklerinizi korumak için buradayım.
060723
Bensu, babası ile birlikte bomba patlamasında şehit düşerek Güneş tekrardan öksüz kalmıştı.
Koruyucu babası ve kardeşi ile tek kalan Güneş, Bensu`nun iki emanetini sahip çıkarak büyür. Kız kardeşi ve mesleği. Güneş büyüdükten sonra Bensu`nun mesleğine ele alarak Hakkari`ye atanır.
Hakkari`ye atanmasından 5 hafta sonra teröristler tarafından kaçırılır. Hakkari`de görev yapan Ateş timi ise, Güneş`i kurtarmak görevini alır.
Güneş`in öğrencisi olan Alphan`ın babası, Ateş timin komutanı ve yüzbaşı Pars Erdinç ise, Güneş`i kurtarır. Pars, oğlunun öğretmeni ile tekrardan karşılaşınca hikayeleri sonsuz olacak derecede kaderde yazılmıştı.
Aslında hikaye, iki yetimhane çocuğu bir hayat üzerinde olan bir hikayeydi...
Selam bu benim ilk kitabım umarım beğenirsiniz kitabım tamamen kurgudur gerçeklikle hiçbir ilgisi yoktur ve lütfen kitabımda gecen kurgu veya sözleri bana sorarak alırsanız cok sevinirim
Birce Sağlam, Diyarbakır`da görev yapan bir Türk askeridir. Kendisine gelen telefonla, ``Pençe`` isimli özel bir time alındığını öğrenir. Görev için gittiği Hakkari`de hayatının aşkını bulacak, aynı zamanda geçmişten gelen bir gölgeyle savaşacaktır.
"Bir ülkü uğruna geçen bunca sene, bir ülke uğruna çekilen bunca çile. Sen asker, bu bayrağın alltında nefes aldığın sürece, değişemezsin şu Türklüğünü hiçbir şeye."
Kim Tahmin ederdi. Aynı anne karnını paylaşan kardeşleri hain bir kurşun ayıracak.
Asker olma hayali olan kardeşlerden birini Kara toprak alacak digeri ise ikizinin kalbini alacak..
*Kitabın ismi konusu tamamen bana aittir çalıntı durumunda gereken işlemleri yapmaktan çekinmem.