Eveeeeet o 13 bölümdür beklenen sahneye sonunda 14. Bölümde ulaştık
Yarabbi Şükür 🤲🏻
Yanlış duymadınız herşeyin incelediği yerden kopacağı yere sonunda geldik.
13 bölümdür Çınar'ı az çok tanıdık, neler hissettiğini okuduk. Ama Ecrin'e hep Çınar'ın gözünden baktık. Şimdi ise böyle önemli bir sahneyi Ecrin'in gözünden okuyacağız. Onun duygularını okuyacağız.
Bakalım bu bölüm bize neler getirecek
Eve girdiğim zaman üzerimde olan yorgunluk ile omuzlarım düştü, yorucu bir gün geride kalması rağmen yorgunluk seviyem arşa çıktığı için gün geride kalmış gibi hissetmiyorum. Gün içerisinde ilk önce Çınar ile sinemaya gitmiş, daha sonra aşıkları kavuşturmuştum. Bunlar yeterince yorucu değilmiş gibi, eve adımımı attığım an çalan telefonum bana günün bitmediğinin haberini vermişti.
Arayan Mithat amca bugün stajım olmamasına rağmen beni kendi kliğine çağırmış, ve hastalar ile ilgilenmem gerektiğini söylemişti. Aslında Mithat amcamın kendi kliniği vardı, fakat o klinikte yeterince doktor olduğu için kendi bir iş yapmıyordu, yani demek istediğim patronlun dışında bir iş yapmıyordu. Mithat amcamın bünyesine ters olan patronluk işi yüzünden özel istek ile hem de Ege'nin babası olması dolayası ile tesiste görev yapmaya başlamıştı. Ben aslında onu kliniğinde staj yapıyorum, okul notlarım epey yüksek olduğu için hocalarım istediğim yerde staj yapmama müsaade etmişti. Bende tercihimi babamın yakın arkadaşı olan amcam olarak bildiğim mithat amcamın kliniğinden yana kullanmıştım.
Ancak Mithat amcamın tesiste görev yapmaya başlaması ile beni de yanında götürüp getirmeye başlamıştı, klinikte satj yapıyor gibi gözüksemde işin aslı başkaydı. Ama halimden memnunum önemli olan da bu. Bugün doktorların bir çoğu izinde olduğu için hastalarla ilgilenme işi mithat amcam ile bana kalmıştı. Bu olayın bana getirisi ise koca bir yorgunluktu.
Yorgunluk ve enerjisizliğim bir araya geldiğinde kimseye selam sabah vermeden kendimi odama atmış yatağa sırt üstü kendimi atmıştım. Üzerimi değiştirecek enerjiyi bile kendimde bulup, pijamaları giyemiyorum. Ama saat geç olmamasına rağmen bir an önce uyumak istediğim için derin bir nefes alarak yataktan doğrulduğum esnada telefonuma bir mesaj bildirimi düştü. Muhtemelen Ada gün içerisinde yaşadığı heyecanı bana anlatacaktı, çünkü bugün best firiendim için çok önemli bir gündü. Bundan sonra ki önemli günü ise Ege'ye sevgili olduklarını açıklayacaklarını gün olacaktı muhtemelen.
Ege kanka, senin vereceğin tepkiyi ben bile merak ediyorum. Ege'yi boklu zamanlarından tanıdığım halde, ne tepki vereceğini bilemem Ege'nin ne kadar çözülemez bir karakter olduğunu ortaya koyuyor diye düşünüyorum.
Gelen bildirim sesini umursamadan yataktan tamamiyle doğrulup pijamalarımı giymek için dolabıma doğru ilerledim. İlk pijamalarımı giyip, ardından dişlerimi firçaladığımda güzel kokulu kremlerimi sürüp sonunda yatağıma girdim. Ben banyoda işlerimi hallederken muhtemelen annem odama girmiş ve komidinin üzerine bir bardak süt bırakmıştı, anne anla artık kızın 1.68 ve daha fazla uzamayacak. Sütü elime alıp tek dikişte içip bardağı komidinin üzerine tekrar bıraktım
Yatağa oturduğum da aklıma Ada dan geldiğine emin olduğum bildirim sesi düştüğünde telefonu elime aldım, fakat gördüğüm mesaj yanıldığımı ayan beyan ilan ediyordu, çünkü gelen mesaj adayı bırak hiç tanımadığım bir numaradandı.
0538**: 19 numarana 07 olsam. O tribünde yanında olan ben olsam. Ha tribün güzeli olmaz mı?
Okuduğum mesaj ile gözlerin büyüdü, dudaklarım aralandı. Nefes alış veriş düzenim bile bozuldu. Kimdi bu? Bu mesaj da neyin nesiydi? 07 numarayı nerden biliyordu? Pişman olacağımı bildiğim halde düşünmeden hızlı hızlı yazmaya başladım
Siz: Sen 07 numarayı nerden biliyorsun?
Yazdıklarımın farkına varınca elimin alnımla buluşması saniyler sürdü. Elimle alnıma vurduğumda neden sazan gibi atladığımı düşünüyordum. Şaşkınlığımı neden belli etmiştim ki hayır ne gerek vardı? Gelen bildirim sesi ile kendime kızmaya bir ara verip tekrar telefona döndüm.
0538**: Her maç 19 numaralı forma giymen gizli bilgi mi?
Kim lan bu? Tamam kaba bir kız olmak istemiyorum, ama gerçekten kim lan bu? Bir laf dolandırmalar, bir konuyu dağıtmalar olum sen ne olsun istiyorsun adam akıllı söyle işte nerden biliyorsan gozlo bolgo mo yüzünü ağlamaklı bir hale getirdim, bunlar neden benim başıma geliyor ki?
Tam kalbimin midemde attığını, kalp ritimlerim bozuluşlarını, onu görünce elimin ayağımın birbirine dolaştığını kabullenmişken neden benim başıma böyle bir olay geliyor Neden!??
Kimsenin kalbini kırmak istemiyorum, kimsenin duyguları ile oynamak hiç istemiyorum. Ne yapacağımı hiç bilmiyorum, ama eğer ki şuan net bir tavır ortaya koymazsam bilinmeyen kişinin umutlanmasına dahi sebebiyet verebilirim. Kim olduğunu bilmiyorum açık söylemek gerekirse onun kim olduğunu bilmek istemiyorum, çünkü kim olduğunu bilmeden daha kolay reddedebilirim. Umutlanmasını da zerre kadar istemem, bana yakışmaz hele kalbimde birisi olduğunu bildiğim halde biri ile konuşmak bildiğin karaktersizlik olur. Ne kalbimdeki insana ne bilinmeyene ne de kendime bu saygısızlığı yapacak karakterde bir insan değilim. Zaten böyle birşey yapan birinde de karakter olduğundan şüphe ederim.
Derin bir nefesi içime çektim. Yazacaklarımı kendi kafamda ölçüp biçtim, bilinmeyeni en az üzecek kelimeleri toparlamaya çalıştım. Parmaklarım klavye ile buluştuğunda zihnimde ki sözcükler yazı halini almaya başladı.
Siz: Paylaşımlarımdan görmüş olabilirsin bunu sorgulamayacağım. Bak, ben özür dilerim gerçekten özür dilerim.
Siz: Kalbin kırılsın istemiyorum. Fakat seninle konuşmaya devam edemem.
Siz: Kalbimde olan kişiye ihanet edemem. Zaten kalbimde birisi varken seninle konuşamam.
Siz: Üzülme, üzülmeni istemem ama seni engelleyeceğim. Lütfen bana tekrar ulaşmaya çalışma.
Üzgünüm kim olduğunu bilmediğim kişi, cidden şu durumda kalıyor olmaktan hiç hoşnut değilim. Fakat eğer şuan da bu kelimeleri yazmamış olsaydım ilerde daha çok üzülebilirdin. 07 numaram olmak istediğini söyledi bu gerçekten önemli çünkü 07 benim için sıradan birşey değil. Bir gün sırılsıklam aşık olduğum zaman bir gün gerçekten birinin beni tamamladığına inandığım zaman işte o zaman ben 19 yanımda ki ise 07 olmuş olacak. Ki bu dediklerim çok zor şeyler ama ben aşka inanan biriyim, çünkü bizzat bir aşkın meyvesiyim. Babamın annemi sevme şekline hep hayran kaldım. Annemin her nazlanışını tek bir ah etmeden çeken çilekeş babamın sevgisine, aşkına hep hayrandım, bu yüzden aşka inancım yüksek ama kriterlerim daha bir yüksek.
Yazdığım mesajları tekrar gözden geçirirken herşeyin olması gerektiği gibi olduğuna kanaat getirdim. Fakat içimdeki amansız sıkıntı sanki birşeylerin yanlış gittiğini söylüyordu, fakat yazışmaların bütününe baktığım zaman yanlış yazdığım ya da yanlış bir davranışım yoktu. O zaman neyin nesiydi bu yanlış giden bir şeylerin var olduğunu düşündüren hissiyat? İçimde ki sıkıntı mesajları yazarken de var olmasına rağmen bir şekilde o sıkıntı hissini geri plana atıp mesajları göndermeyi başarmıştım. Zaten artık yanlış olan şeyi bulmuş olsam bile mesajlar için çok geçti hem engellemiştim hem de zaten mesajlar mavi tik olmuştu.
İçimde beni git gide sık boğaz eden sıkıntı ile yüzümü buruşturdum. Aptal his geldiğin yere geri git yanlış birşey yapmadım. Olması gereken neyse onu yaptım, ve pişman değilim. Ne yani birini severken başka biri ile konuşmaya devam mı etseydim ne istiyorsun? İçimde serzenişlerime rağmen geçemeyen sıkıntım ile telefonumu bir kenara bırakarak kendimi sırt üstü yatağa bıraktım. Uyandığımda tüm bu sıkıntı, ve yanlış şeyler olduğunu düşündüren hislerin yok olmasını umarak başımı yastığa koydum.
Uyumak oldukça zordu, düşünceler beynimi kemiriyor sorular birbiri ardını kovalıyordu. Uyumamı engelleyen ise sorularımın cevap bulamıyor olmasıydı. Sorular büyük bir çoğunluğu, tamam belki hepsi bilinmeyen kişi ile alakalıydı. Kim olduğunu öğrenmek istemiyorum demiştim ama ikizler burcu olarak şuan kim olduğunu öğrenmek istiyordum. Bu kadar kararsız biri olmak benim seçimim değil. Kimdi? Bana neden yazmıştı? Beni seviyor muydu yoksa sadece makarasına mı bana yazmıştı? Bana makarasına yazdıysa neden 07 numarayı meteryal olarak kullanmıştı? Sorular çoktu cevap ise yoktu. Beynim sanki çalışmak için başka zamanı yokmuşcasına çalışıyor durmadan yeni teoriler üretiyordu. Tek bir şey ile ilgili ise bir teorisi yoktu, kim olduğu ile ilgili. İçimde ki sıkıntı ise geçmek bilmiyor, hayır aklıma kimse de gelmiyor, yakın zamanda kimseden bu tarz bir ilgi alaka gördüğümü hatırlamıyorum.
Sonunda yorgun bedenim uykuya yenik düşüyor, ve zihnim bir süreliğine bilinmeyen kişiyi düşünmeyi bırakıyor.
Geride kalan bir hafta boyunca hayatımda redikal bir değişiklik yaşanmadı. Herşey olağan akışında seyretmeye devam etti. Bu bir hafta boyunca aslında bir takım değişiklikler yaşanmıştı hissediyordum fakat bu değişik olaylar benim özelimde değildi. Ayrıca bilinmeyen kişinin bana mesaj atmasının üstünden geçen bir haftada bana ulaşmaya çalışmamıştı.
Olayı Adaya anlatmam üzerine bana kitaplar da ki gibi demişti oysa onun bahsettiği kitaplarda genelde çocuk anonim olarak yazmaya başlar ve kız bir sürü sonra ona aşık olur. Benim olayım ise başkaydı, birincisi başka birini seviyorum, ikincisi anonimi engelledim.
Aslında üstüne düşünmek istemediğim bir konu nedense sürekli aklımda, mesaj atan kimdi? Birinin kalbini elbette kırmak istemezdim, gerçi şuan o kişinin nasıl hissettiğini de bilmiyorum. Belki de benim düşündüğüm kadar kırılmadı bile, belki de sadece dalgasına yazmıştı bana, umursamadı bile onu engelleyişimi belki de. Ama bu sosyal medya dan gelen sıradan bir mesaj değildi, bu yüzden bu kadar aklıma takılıyor olması, direkt benim şahsi numarama gelen bir mesajdı. Her önüme gelene numaramı vermediğime göre numaramı nerden bulmuştu? 07 numarayı bilebilirdi, belki ortak arkadaşımız vardı, belki Instagram'dan falan görmüştü ya da başka bir olasılık. Fakat hiçbir arkadaşımın tanımadığım birine numaramı vereceğini sanmıyorum.
Bu durumda tanıdığım biri miydi?
Mesajları gönderdiğim zaman doğruyu yaptığımın farkındaydım, ama nedense içimde değişik bir hissiyat vardı. Adını koyamadığım ve daha önce hissetmediğime emin olduğum bir his, bir duygu karmaşası yaşamıştım. Doğruyu yaptığımı biliyorum, ama bir yandan da içimde varlığını koruyan bu his beni huzursuz ediyor. Belki de bu adını koyamadığım hislerim yüzünden mesaj olayını bu denli fazla düşünüyorum. O hissi, duyguyu hangi kelimelerle aktarmalıyım bilemiyorum, çok değişikti doğru yaptığımı bile bile yanlış birşey yapıyormuşum gibi bir his. Nedense kalbimi kor alevler sarmış gibi oluyorum , yüreğime bıçaklar batıyor gibi, belki de dalgasına atılan bir mesajdı ama aşamıyorum, ya bana olan hisleri gerçekse sorusu, içimi yakıp kavuruyor. Sanırım bu mesaj olayı sonsuza dek sırrını koruyacak. Fakat bir hafta da dikkatimi çeken, kafama takılan ve beni düşüncelere sevk eden tek olay bu değildi.
Son zamanlarda tek değişiklik benim içimde yaşadığım duygu karmaşam değildi başka değişik durumlar vardı, vardı işte bir değişiklik vardı. Sanki üstünde bir suskunluk var daha bir sessiz gibi geliyor. Kasvetli havayı iki kilo metre öteden soluyorum, ve bu hiç hoşuma gitmiyor. Hep hüzün ve keder etrafını çevreler sanki ondan ayrılamaz gibi gelirdi. Hüzün hırkası giymiş ve o hırka onun üzerine yapışmış gibi gelirdi. Ama bu defa başkaydı hiç görmemiştim ki ben bu halini, hiç tanışmamıştım bu halleriyle.
Uzaktı, benden herkesten ve sanki kendinden bile uzaktı. Konuşmaya mecali yok, sessiz dağılmış ve durgundu. Bir orada bir orada gibiydi, kimseyi duymuyor sadece kendi içinde yaşıyordu. Farkındayım, zira fark edilemeyecek bir tarafı kalmadı. Bir gün, iki gün, üç gün ama geçmiyor. Sanki yapıştı kaldı, ona bu kasvet, keder hep böyle görmeye başladım onu. Neden benden uzaktı hemde çok uzaktı ne yapmıştım ki ona
Üzgünüm, çünkü o üzgün. Kendimi iyi hissetmiyorum, çünkü o da kendini iyi hissetmiyor. İçimden pek gülmek gelmiyor çünkü bu sıralar onu gülmeyi bırak ufak bir tebessüm ederken bile görmedim. Aslında ben bu kadar sevdiğimi fark etmemiştim, yani onun üzüntüsünü içime dert edinecek kadar sevdiğimi veya önemsediğimin hiç farkında olmadım. Onu görünce istemsizce oluşan gülümsemem, veya ritmi değişen kalp atışlarımın birşeylerin başlangıcı olduğunun farkında olmayacak kadar salak biri değilim.
Ama bu kadar hoşlandığımı fark etmeyecek kadar salak biriymişim.
Mesela neden bu kadar kederli duruyor? Neden ki içimi burkuyor bu halleri, ayrıca kimseye de soramıyorum. Garip karşılanır diye korkuyorum. Netice de eğer ki benim ondan hoşlandığımı birinden duyması gerekiyorsa benden duyması gerekiyordu. Off ama bir yandan da içim içimi yiyor onu bu hale getiren şey neydi ki?
Arkadaşları ile arası falan bozulmuş olabilir mi? Hiç sanmıyorum, çünkü arası bozulduğunda onu bu denli sarsacak bir kaç arkadaşı vardı ve göründüğü kadarı ile aralarından hala su sızmıyor.
Kız meselesi? Tövbe hâşâ Allah'ım ne olur öyle birşey olmasın.
Ne ara kimi sevmiş olabilir ki zaten kimseyide görmedim ki hiç yanında
Hislerimin yeni farkına varıyor olabilirim, duygularım henüz yeni de olabilir. Ama bu ona başka bir kızla görüşme hakkı vermiyor tamam mı!? Ayrıca ben kimse için bu kadar meraklandığımı hatırlamıyorum. Bu kesinlikle çok önemli bir detaydı. Tam olarak ne zaman etkilendim, ne zaman kalbim pırpır etti, veya ne zaman kalp ritimlerim onu görünce bozulur oldu açık söylemek gerekirse bilmiyorum. Hep var gibiydi, ama tüm bu duygular yeni oluşuyor gibiydi de anlayacağınız benim kafam duman.
Gerçek manada kafam duman, eğer biraz daha onu bu hale neyin getirdiğini öğrenmezsem benim devrelerim harbiden yanacak.
Size kimi bu kadar merak ettiğimi söylemedim değil mi?
Çınar Göksoy, Fenerbahçe U-19 futbolcusu, takım kaptanı, Güneş'in abisi, kalbimi pırpır ettiren kişi, ve daha içimde nice hitaba sahip olan Çınar.2
Offf neden ya neden üzgün sürekli dönüp dolaşıp aynı konuya geldiğimi biliyorum, ama ne yapabilirim çıkmıyor aklımdan işte. Zaten bugün maç ilk on birini bırak, kadroda bile yok. Yedek kulübesinde yok bildiğin, bu vakte kadar görülmüş şey değildi, hadi ilk on bir de yoktu, yedek kulübesi orada neden yoktu?
Çınar burada yoktu ama ben maç için buradayım, Mithat amcam burada bulunmam gerektiğini söyledi. Herhangi bir sakatlık durumunda nasıl reaksiyon vermem gerektiğini öğrenmem lazımmış. Öyle dedi. Buraya gelirken Çınar'ı da göreceğimi düşünüyordum, son zamanlarda herkesten uzaklaşmış ve çekilmiş gibiydi. Fakat sanki benden daha bir uzaktı, konuşmaya çalıştığımda kısa cevaplar, soğuk ve tek düze bir ses tonu herşey çok garip.
Bir haftalık süreçte sadece onunla bir kaç kez konuşma fırsatı bulmuştum, ve bulduğum her fırsatta aldığım soğuk bir karşılıktı. Onu antremana geç kalmışken yakalamıştım, kimseye görünmek istemez gibi bir hali vardı. Şaşırmıştım çünkü hiç huyu değildi antremana geç kalmak, gerçi buna geç kalmak da denmezdi antrenman bitiminde gelmişti. Bunu Çınara sormuş olmama rağmen net bir cevap alamamış geçiştirilmiş üstüne üstlük soğuk ses tonu ile kendimi duvara tostlamış gibi hissetmiştim. Kanaat getirmiştim ki boktan bir histi.
Elimde kalemle boynumu kaşırken aklımda dönen şeylerdi bunlar, maç olağan seyrinde devam ediyor, herhangi bir aksiyon yaşanmıyordu. Canım sıkıldıkça aklımda dönen düşünceler ne hikmetse hep Çınar ile alakalıydı. Maç bittiğinde Mithat amcamın yanında oturduğum koltuktan kalkarak soyunma odalarının olduğu taraftan statdan çıkmak istemiştim. Fakat statdan çıkmadım, dikkatini çeken çok önemli bir detay vardı.
Çınar, buradaydı. Oysa bugün onu görebileceğime dair olan ufak umudumu çoktan yitirmiştim. Şuan sırtıyla bakışıyor olabilirim, ama bu önemsiz bir detay önemli olan detay burada olması. Kalbim için bu önemli detay oldukça fazla olmuş olmalı ki pırpır etmeye başlamıştı. Onunla konuşmak istiyorum, ama yine kısa keser diye içimde bir çekince var, yine de nasıl olduğuna dair minik bir ipucu bulabilirim diyerek Çınara sesleniyorum.
Yaptım işte, söyledim. Huuuh şimdi derin bir nefes alıp konuşmayı yönlendirmem gerekiyor. Bu sefer hemen konuşmayı bitirip tası tarağı toplayıp gitmesine izin vermeyecektim. Sesimi duyduğunu anladım, ama sesimi duymuş olmasına rağmen hemen arkasını dönmedi. Biraz bekledi yaklaşık iki saniye kadar bu bekleyişten ne çıkarmam gerektiğini henüz anlayamamış olsam bile Çınar'ın bana doğru dönüyor olması şuan için yeterliydi.
Yüzümde kuru küçük bir gülümseme baş gösterdi, sanırım konuşmaya merak ettiğim bir soru ile başlamam gerekiyor.
"Neden bugün maçta oynamadın?"
"Eren hoca böyle uygun gördü."
Al işte yine kısa, soğuk bir cevap ne diyebilirim ki bu konuşmanın da sonuna geldik derken bana soru sormaya hazırlanırken yakaladım onu ne diyeceğini beklemeye başladım.
"Sen peki bugün burada olmanı beklemiyordum."
Yüzümde oluşan minik gülümseme tekrar kendine yer edindi, öyle minik bir tebessüm vardı ki yüzümde belki de Çınar farkında bile değildi. Çok bekletmeden sorusuna cevap verdim.
"Mithat abi bugün burada olmamı istedi, artık her maç burada olacağım ve olası bir sakatlık durumunda nasıl davranmam gerektiğini öğreneceğim."
Keşke o da böyle bana uzun uzun açıklama yapsa da Eren hoca böyle uygun gördü diyip geçmese kafasını hafifçe salladı, ama yüzünde birşeyler düşünür gibi çelişkili bir ifade belirdi. Söyleyecekleri bitmemişti hisediyorum lakabı müneccim olan biri olarak hislerim pek yanılmazdı. Yanılmadım da Çınar tekrar konuşmaya başladı.
"Ecrin işin bittiyse statdan dışarı çıkalım. Seninle konuşmak istediğim önemli birşey var."
Söylediği her kelime ile merakımı perçinledi, benimle konuşmak istediği önemli bir konu mu vardı? Ağzımın şaşkınlık ile açılmaması için büyük bir çaba sarf ediyordum. Ama muhtemelen yüz ifademden ne kadar şaşırdığımı anlamıştır. Gözlerini kaçırdığında daha da şaşırdım bir çekincesi mi vardı acaba anlamıyorum. Şaşırmayı bir kenara koyup
"Tamam, Mithat amcama haber vereyim çıkalım olur mu?" Dedim sesimi sakin tutarak onun aksine gözlerimi kehribar gözleri ile buluşturdum.
"Tamam bende bir kere bizimkilere bakacaktım zaten."
Dediğinde kafamla küçük bir onay işareti yaptım, Çınar arkasını dönüp soyunma odasına girdiğinde ben olduğum yerde dikiliyordum. Mithat amcama haber vereceğim falan yoktu zaten gideceğimin haberini vermiştim. Sadece içimdeki heyecanı bastırmak için zaman kazanmak istemiştim bu da Çınar'a beyaz bir yalan söylememi gerektirmişti.
Derin bir nefes alıp beynimde ki komplo teorilerini susturmaya çalıştım. Altı üstü konuşacaktık değil mi? Önemli bir konuyu konuşacaksınız dedi iç sesim içimden gelen sese sövgülerimi iletiyorum, sanki bilmiyor muyum ben sakinleşmeye çalışıyoruz şurada niye karışıyorsun. Tekrar derin bir nefes aldım, huuuuh tamam abartmaya gerek yok konuşacağız, heyecan yapmaya gerek yok heyecanlanınca dilim dönmüyor.
Off bir an önce çıksa da konuşsak merakım git gide büyüyor ne konuşacağız. Konuşalım derken böyle biraz gergin ve hafif çekincesi varmış gibiydi bunun nedenini merak ediyordum. Diyecekleri neydi ki gergindi ne diyecekti ki çekinceli ve ikilemde görmüştüm onu yerimde duramıyordum artık hafif hafif kıpırdanmaya başladığımda Çınar'ın aklına onu bekliyor olma ihtimalim gelmiş olacak ki sonunda soyunma odasından çıktı.
Kapı arandığında soluğum içime kaçmış gibi nefesimi tuttum. İçerden sadece Çınar değil onunla birlikte Asafta çıkmıştı, Asaf'ı görünce bir anlam veremedim bu yüzden kaşlarım kendiliğinden çatıldı. Asaf'ın gözleri bir anlığına bana değdi bana hafifçe bir baş selamı verdiğinde aynı şekilde ona karşılık verdim. Gözleri üzerimde oyalanmadı Çınar'a bakıp beline destek olur gibi iki kez vurdu. Çınar'ın gözleri de Asaftan tarafa döndüğünde aralarında benim anlamadığım birçok kelime aktı. Çınar derin bir nefes verdi bana bakıp
Dediğinde bacaklarım benden bağımsız bir şekilde hareket etti. Herhangi bir şey söylemedim zaten Çınar da benden bir cevap beklemedi. Adımlarımızı senkronize olmuş gibi aynı anda atmaya başladığımızda Asaf'ı da arkamızda bırakmış olduk. Nedense son günlerde Asaf Çınar'a herkesten daha yakınmış gibi geliyor. Galiba bunun nedeni Çınar'ın sessizlik istiyor olması Ege'yi tanıyorum asla konuşmadan duramaz Okan'ı da ada vesilesi ile iyi tanıyor gibiyim çünkü best firiendim sevgilisinden bahsetmeden tek dakika geçirmiyor. Okan da Çınar'ın nesi olduğunu bilmeden bırakmazdı. Asaf ise öyle değildi susarsan susar konuşursan konuşurdu. Üstüne gelmezdi anlatmanı beklerdi, belki de bu yüzden Çınar'ın yanında en çok Asaf vardı geçen bir hafta boyunca.2
Sonuçta aylardır bu tesiste onlara birlikteyim hemen hemen her günüm burada onların yanında geçiyor hepsi hakkında bir fikrim var. Hepsini bir nebze olsun tanıdım.
Benim merakım içten içe beni yiyip bitirirken Çınar'ın ise gerginliği gözle görülür haldeydi. İkimizde sessizdik, konuşmuyorduk dışarıya çıkmış yürüyorduk rüzgar usul usul teninizi okşarken bir sanki sessizlik yemini etmiş gibiydik. Aslında nereye gittiğimizi bile bilmiyorum. Sadece Çınar'a ayak uyduruyorum ve bundan şikayetçi değilim. Ama içimdeki merak konuşmamasından bir hayli şikayetçi
Beni önemli birşey konuşacağız diye çağıran kendisi o zaman neden konuşmuyor?
Bu düşünceyle adımlarım bıçak gibi kesildi, madem önemli bir konu konuşacaktı benimle konuşsundu. Ne diye yürüyüp duruyoruz? Sinirleniyorum haa
Bu düşüncelerden sonra bu soruyu sormuş olmam işten bile değildi. Ben konuya girmemiş olsam galiba akşama kadar yürüyecektik. Tamam Çınar ile yürümekte güzel ama önemli bir konu varsa ilk önce onu konuşup benim merakımı giderelim daha sonra yürüyüş yaparız.
Benim gibi Çınar da adımlarımı durdurdu, karşı karşıya kaldığımız da bakışları bende değildi itina ile gözlerini kaçırıyor gözlerimiz bir türlü birbirine değmiyordu. Sonunda konuşmaya karar vermiş olacak ki kafasını kaldırıp benimle göz göze geldi.
"Ecrin bu konuya nerden başlasam bilmiyorum, hangi kelimeler doğru olur onu da bilmiyorum. Tek bildiğim söyleyeceklerimi artık seninde bilmen gerektiği."
Bu kelimelerden ne çıkarmam gerekiyor? Ne anlamam lazım?
"Ne oluyor Çınar? Konu her neyse olduğu gibi söyle"
Bir anlığına gözlerini kapattı, bir kaç saniye içinde dudakları hareketlendi fakat benimle değil kendi ile konuşuyordu. Cümleleri benim duyabileceğim kadar sesli değildi. Mırıldanıyordu şuan ki en büyük derdim ise ne söylediğini duyamıyor oluşumdu. Gözlerini açtığında ağzından dökülen kelimeler hayatımın şokunu yaşattı bana
"Sana bilinmeyen numaradan yazan bendim. Ecrin, seni seviyorum basit ya da geçici bir duygu değil deli gibi aşığım sana"
"NEE!?" Diye cırlamam elbette kaçınılmazdı
"Şaşırdığının farkındayım, zaten başka birini sevdiğini söyledin senden herhangi bir beklenti içerisinde olarak söylemiyorum sözlerimi sadece bil istiyorum."
Ah aptal çocuk sevdiğim sensin
"Bir cevap beklemiyorum, birşey demene-"
"Ecrin biliyorum biliyorum beni arkadaşın olarak görüyorsun"
Artık onun dediklerini dinlemiyorum, saçmalıyor konuşmama da izin vermiyor kendi kendine sürekli bir açıklama çabasına girişiyor
Madem o susmuyor iş başa düştü. Ben susturmasını bilirim fazla düşünmeye gerek duymadım parmak uçlarımda yükseldim ve dudaklarımı dudaklarına bastırdım
Saniyelik küçük bir temastı, öpmemiştim sadece onu kendine getirip susturmak için yaptığım bir hamleydi. Saniyelik bir şekilde dudaklarımızı temas ettirip geri çekilmiştim. Fakat bu bile öyle büyülü hissettiren bir andı ki, karnımdaki kelebeklerin her tarafıma saçılmasını sağlamıştı gerçek bir öpücük bana neler yapardı ya da neler hissetirirdi o an için bunu tahmin etmek bir hayli imkansızdı.
Ayaklarım yere bastığında tepkisini görmek için Çınar'ın yüz ifadesinde göz gezdirdim. Gözleri şaşkınlıktan açılmış dudakları aralamış şekilde bana bakakalmıştı. Bu şaşkın ifadesi ile gözümde bir çocuktan farksızdı. O kadar şapşal görünüyordu ki bu kıkırdamama sebep oldu. Kıkırdama sesimi duyunca kafasını iki yana sallayıp gözlerini açıp kapadı sanırım gerçekliğimi sorguluyordu.
Ya kıyamam ama ben Bu düşünceyle içimde sevgi patlaması yaşıyorken, ufak bir çocuktan farksız gördüğüm sevgilimi içime sokasım geldi. Kollarımı boynuna dolamak istesem bile kendimi tuttum henüz birinci şoku atlatamamışken ikinci bir şok yaşatamazdım. Sarılma isteğimi bastırmak için ellerimi iki yanımda yumruk haline getirdim.
Sessiz şaşkın fısıltısı kulaklarıma ilişti. Şaşkın sesi gülüşümü tetikledi, gözleri gülüşüme takıldığında yüzünde ki hafif tebessümü anında çekip kendi içime sakladım.
Cümlem biter bitmez hızla bana doğru koca bir adım atıp kollarını belime dolandığında ona ayak uydurmam saniyemi bile almadı. Kollarımı boynuna sıkı bir şekilde sardığımda Çınar bana sarılmak için eğdiği belini dikleştirdiğinde ayaklarımın yer ile teması kesildi. Ağzımdan firar eden kıkırtım ile Çınar'ın kafasını boyun girintime gömüp kokumu içine çektiğini hissetim. Bu garip bir sekilde içimi gıdıkladı, boynunda ki kollarımı daha da sıklaştırtığımda onun da belimde ki kollarının sıkılaştığını biliyordum.
"Belin ağrıyacak artık beni yere indir."
Kulağına doğru fısıldadığım sözlerimle beni ikiletmeden ayaklarımın yer ile olan temasını tekrar sağladı. Beni yere indirdiğinde ellerini belimden çekmemiş sanki kaçmamdan korkarmış gibi sıkıca belimi sarıp sarmalamıştı. Bu mesafeden parıltılarına çok yakından tanık olduğum kehribar harelerini bana dikmiş bakışları merak pırıltılarıyla dolup taşıyordu. Cevap arıyordu cevaplar arıyordu
"Demek 07 numaram olmak istiyorsun" diyip kendimi açıklamak veya merakını gidermek yerine topu ona atıp muzipçe güldüğümde bana kocaman gülümsemesini gösterdi. Ne de olsa top karşılamak en iyi yaptığı işti
"Demek beni öpüyorsun hem de dudaktan" ona gönderdiğim pası mükkemel bir kalite ile çevirmiş ve golünü atmıştı yüzünde ki muzip ve yamuk gülümsemesi bunun nişanesiydi. Neşeli çıkan sesiyle biraz önce benim ona attığım muzip gülümsemenin aynısını sadece daha sinir bozan halini bana atıyordu.
"Pislik" sinirli çıkarmaya çalıştığım ama neşemi saklayamadığım sesimle omzuna minik bir sille çakmıştım. Birbirimize bakarken oluşan büyük gülümsemelerimiz yerini yavaşça minik birer tebessüme bıraktı.
"Sanırım herşeyi baştan konuşmamız gerekiyor."
ALLAH'IM GOOOOL İSTE BU BE SONUNDA GOOOOOOOL
Oh bee sonunda rahattım artık. Bu bölüm benim için de çok güzeldi. Yazarken yerimde duramadım, özellikle Ecrin'in Çınar'ı öptüğü sahnede bayağı oradan oraya gidip deli gibi kendi kendime sevindim yahu 🤭
Bizimkilerin göz renklerine uyuyor diye söyle bir fotoğraf atıyım dedim nasıl?
Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi alıyım
Hala konuşacakları şeyler var elbette diğer bölümde görüşürüz 💃🏻
31/03/2025
Okur Yorumları | Yorum Ekle |