17. Bölüm

16. Bölüm

Yazan bir kız ;)
1907_busra

 

Öhöm öhöm

Naber kızlar 💅🏻

Söylenecek fazla birşey yok, iyi okumalar diliyorum

Oy ve yorum eksik etmezseniz şu ahir hayatta yazarınızı sevindirmiş olursunuz

 

 

 

ECRİN AKIN

Dudaklarımızda birer aptal aşık gülümsemesi, birbirine kenetli ellerimiz, heyecandan düzenini kaybetmiş kalplerimiz ve o kalplerin içinde olan sevgimiz ile öylece yürüyoruz. Gülümsemek ten yanaklarım acıyor, ama gülmeyi bırakamıyorum. Bugün yaşananlar yanaklarımın acısına rağmen gülümsemeye değerdi. Söylediği tüm sözler içimde yankı yaparken, en çok etkilenen yer kalbimdi, beynim bile Çınar'ın etkisi ile büyülenmiş mantık adına hiç bir şey söylemiyordu.

Demiştim ya içimde onu gördükçe hareketlenen kelebeklerin birşeylerin başlangıcı olduğunun farkındaydım. Beynim var, salak değilim. Ama bu denli büyük duygulara evrileceğini hiç düşünmedim. Fakat Çınar'ı sevmekten yaşadığım hiç bir şeyden memnun olmadığım kadar memnunum.

Ve aslında birşey daha var, ben Çınar'ın içinde ki çocuğu merak ediyorum. O çocuğu görmek istiyorum, bunun için fazla erken biliyorum. Ama hep bu soğuk havasının altında küçük bir oğlan çocuğunun var olduğunu düşündüm daha doğrusu var olmasını istedim.

Yetimhanede yaşananlar hala aklımın bir köşesinde yer ediniyor, zaman zaman aklıma geliyor ve üstüne belki dakikalar belki saatlerce düşünmeden yapamıyorum. Yetimhanede dalıp dalıp gitmesi, çocuklar hakkında kullandığı kelimeler, bir zamanlar o yetimhanede kalıyor olması, hepsi bana Çınar'ın yaralı, kırık, belki çocukluğunu tam manası ile yaşayamayan bir çocuk olduğunu fısıldıyordu. Bu fısıltılara kulak asmamam imkansızdı, tek dileğim Çınar'ın geçmişinden ağır hasarlı olmamasıydı.

Düşüncelerimle farkında olmadan Çınar'ın elini gereğinden fazla sıkmaya başlamışım, bunu da Çınar baş parmağı ile elimin tersini okşadığında fark ettim. Baş parmağı elimin tersi ile temas ettiğinde anlık olarak irkilip düşüncelerden sıyrıldım. İrkildiğimi fark ettiğinde yüzüme doğru azıcık eğilerek

"İyi misin?"

İlgili sesi ve gerçekten iyi olup olmadığımı anlamak için yüzümü arşınlayan bakışları ile sorusunu sorduğunda içimden sen böyle sorarsan ben hep iyi olurum diye geçirmeden edemedim. Küçük çaplı bir kahkaha attığında neye güldüğünü anlamadığım için kaşlarım kendiliğinden çatıldı.

"Nasıl soruyorum ki"

"Ne?"

"Dedin ya 'sen böyle sorarsan ben hep iyi olurum' diye nasıl soruyorum ki?"

Rezil kepaze utanıyorum senden

Hayır, hayır, hayır. Dışımdan demedim demedim dimi? Ne olur demedin diyin.

Ağlamak istiyorum. Allah'ım neden beni bu kadar rezil, rüsva yarattın. Tövbe hâşâ isyan değil ama sadece soruyorum yani neden? Rezil oldum, bu rezilliği bünyem kaldırmıyor. Ne olur yer yarılsın da yerin yedi kat dibine giriyim oradan ömrümün sonuna kadar çıkmayım.

Allah'ım ne büyük acılar bunlar

Tamam hemen konuyu değiştirmem gerekiyor, evet evet konuyu değiştiriyim çabuk hemen bir soru soruyum mesela mantıklı tamam soru sorayım ben

"Biz şimdi neyiz?"


HAYIR. HAYIR. HAYIR. BUNU DEMİŞ OLAMAZSIN.

​​​​

BEN NE DEDİĞİMİ BİLİYOR GİBİ Mİ GÖZÜKÜYORUM!??

 

Ne dedim ben? Biz neyiz mi dedim? Tamam artık dakika bir gol iki Allah'ım al beni yarabbim. Allah'ım ben deve kuşu olayımda kafamı kuma sokayım yarabbim. Tek başıma rezilliğimle baş başa kalayım.

Yüzüm ağlamaklı bir hale geldiğinde utanç damarlarımda kol gezdiği için kafamı kaldırıp Çınar'ın yüzüne bile bakamıyordum. O kadar utanıyordum ki yüzüm alev almıştı, bizim evin tanıdık kapısı gözüme takıldığında içinde bulunduğum utanç durumundan kurtulmak için

"Aaa eve gelmişiz ben hemen eve gideyim annem beni bekliyor."

Diyip hızlı hızlı nefes almadan konuşup, Çınar'ın yüzüne bakıp, ona söz hakkı bile vermeden elini bırakıp hızlı adımlarla eve doğru yürümeye başladım. Arkamdan gelen yüksek ve gür ses ise ayaklarımı çivi gibi yere sabitledi.

"SEVGİLİYİZ"

Çınar'ın resmen bağırarak söylediği söz beni olduğum yere sabitledi. Cevap vermesini asla beklemiyordum, duyduğum kelimenin hoşnutluğu ile dudaklarımda bahar esintisi gibi tatlı şekilde oluşan gülümseme kendine sağlam bir yer edinmişti. Yavaşça ondan tarafa döndüğümde gülmemek için kendini zor tuttuğunu fark ettim.

Hem benimle dalga geçmekten geri durmuyor, hemde aptal kafamla sorduğum aptal soruma cevap veriyor. Yüzünde ki sırıtma ile bana bakarken bir cevap bekliyor gibi gözükmüyordu. Çünkü kendi cevabı çoktan vermişti, ona bir hoşçakal bile demediğimi fark ettiğimde elimi kaldırıp çocuklar gibi elimi salladım.

Kendi kendine gülüp bana el salladı içimde yerini hala koruyan utancım ile hemen arkamı dönüp bahçe kapısından içeriye girdim. Ev kapısını açıp evden içeri adımımı attığım an kapıyı kapatıp bedenimi kapıya yasladım. Göğsümde kalbimin atışlarını hissederken utancımın yerini aşk sarhoşluğu almış gibiydi. Ne demişti o?

SEVGİLİYİZ.

Sevgili olduğumuzun farkındayım herhalde sadece onun ağzından duymak farklı bir his. Farklı bir heyecan, sanırım Ada bu rezilliğimi görmüş olsaydı bir ömür boyunca benimle dalga geçerdi. Bu yüzden bu olayı öğrenmemesi için elimden gelen herşeyi yapacağım. Ben hala kapıya yaslı halde duruken salondan çıkan annem ile anında sırtımın kapıyla olan temasını kesip toparlandım.

Bana garip garip baktığında içimden bir şey fark etmemesi için bildiğim kaç tane dua varsa ediyordum. Yani annem sevgilim olduğunu öğrendiğinde kötü bir tepki vermezdi, fakat henüz bu kadar yeni daha birkaç saatlik bir sevgililik haberini duysun istemiyorum. İlk önce benim ve Çınar'ın bu ilişkiyi kendi başımıza birlikte bir raya oturtup daha sonra ailelere haber verilmeliydi. Benim düşüncelerim genel olarak bu şekildeydi.

Annem bana birşey söylemeden garip bakışlarını üstümden çekerek mutfağa yöneldi. Annem mutfağa girip görüş açımdan çıktığında derin nefes aldım. Tamam kalbimi dört nala koşuyormuş gibi attıran sırım hala benimle. Annem mutfaktan çıkmadan pıtı pıtı sessiz yürüşüm ile merdivenlerden çıkıp odamın kapısını açtığımda aynı sessizlik içeriye girip kapımı kapattım.

Kendimi yüz üstü yatağıma attığımda yastığımı kendime çekip yüzümü doğru bastırdığımda içimde ki heyecanı dışarıya çıkarmak ister gibi yastığa doğru cırladım. Kendimi o kadar mutlu hissediyorum ki, heyecan ve mutluluk karışımı olan çığlığım zaten bunu yeterince gösteriyordu.

Elim telefona gittiğinde bu olanları direkt Ada'ya anlatmak için onu aramak istemiş olsam bile içimden bir ses bu istediği bastırdı. Sonuçta bu ilişkiyi birine söyleceksem bundan Çınar'ın da haberinin olması gerekiyordu. Yani bu demek oluyor ki bu ilişkiyi Çınar ile birlikte açıklamam gerekiyor. Ayrıca Ada'nın acayip çok şaşıracağının farkındayım, çünkü ona Çınar'ı sevdiğimi söylemedim.

Dışa dönük biri gibi gözüksem bile ki öyleyim, ama bazı şeyleri kendi içimde yaşamayı tercih ederim. Mesela duygularım gibi, ya da Çınar'a olan sevgim gibi. Bir de emin olmadan Ada'ya söyleyemezdim, emin olunca da bir tık utandığım için söyleyememiş olabilirim. Sonuç olarak ada bilmiyor ve öğrendiğinde fena halde başımın etini yiyecek, ve bu hayatta en kötü şey Ada'nın dırdırına maruz kalmak olabilir. Okan'a şimdiden hayırlı başarılar diliyorum.

Kapının zil sesini duyduğumda aşağıdan bir takım sesler gelmeye başladı, şuan hiç aşağı inip kimin geldiğine bakmak istemediğim için popomu yumuşak yatağımdan kaldırmadım. Ta ki odamın kapısı açılıncaya dek, içeriye giren Ada her zamanki neşesinin aksine hiç bir şey söylemeden kendini benim yanıma yatağa bıraktı. Yatağa yanıma uzandığında sarı saçları da yastığa dağılmıştı.

Sessizdi, belli ki bir derdi vardı. Kim bilir ne olmuştu ve neyle ilgiliydi. Yana yana uzanırken dirseğimle kolunu dürtüp, yan yatarak ondan tarafa doğru döndüm.

"Pişt" kediye seslenir gibi Ada'nın dikkatini çekmeye çalıştığımda o da benim gibi kalçasının üstüne benden tarafa dönerek pozisyon aldı. İkimizde bakışlarımızı birbirimizin üstünden çekmediğimiz halde konuşmuyorduk. Ada'nın konuşacağı yoktu, iş yine başa düşmüştü.

"Anlat bakalım derdin ne?" Oflayıp pufladıktan sonra "Nerden anladın?" Dediğinde galiba benim anlamayacağımı düşünmüş olmalıydı.

"Geldiğinden beri çıt çıkarmadan duruyorsun da oradan anladım. Hadi konuyu kaynatma da anlat."

"Okan."

"Ne Okan? Daha ilk haftadan ne oldu?" Bunu diyen daha birinci saat sonunda kendini rezil etmeyi başarmış olan koca yürekli o kızdım.

"Yani bişey olmadı da."

"ADA BENİ ÇILDIRTMAYA MI ÇALIŞIYORSUN!? ANLAT İŞTE"

"Okan artık Ege'ye söylememiz gerektiğini düşünüyor, böyle gizli gizli sanki yanlış birşey yapıyormuşuz gibi hissetmek istemediğini söyledi."

"Eee doğru söylemiş sorun ne?" Sorunu anlamaya çalışır gibi gözlerimi kısıp Ada'ya baktığımda yüzünde ki tedirgin ifade ne düşündüğünü bir nebze olsun anlamama yardımcı olmuştu.

"Ne tepki vereceğini bilemiyorum."

"Amaan be Ada niye bu kadar takıyorsun ki? Hayır Ege yüksek tepki verse ne olacak, ayrılacak mısın Okan dan?" Umursamaz bir sesle kurduğum cümleler silsilesi sonucunda tekrar Ada'nın yüzüne baktığımda son sorduğum soruya istaneden 'kim ben mi?' ifadesi ile baktığını gördüm. Bu gülmeme sebep oldu.

"Ne münasebet niye ayrılayım. Hayatta öyle birşey yapmam. Kızım Ege'nin ne tepki vereceğinden banane, ikizim o abim değil. Sorun eğer ki abuk subuk şeyler söylerse Okan'a kendini kötü hissetirebilir, mevzu bu."

Başından beri zaten Ada'nın Ege'nin ne diyeceğini umursayacağını hiç düşünmemiştim. Derdi şimdi anlaşılmıştı. Okan'ın etkileyebileceğini düşünüyordu, neticede yakın arkadaşlardı eminim ki Ege'yi karşısına almayı istemiyordur.

"Fazla düşünüyorsunuz, tamam Ege'nin ne diyeceğini tam olarak bende tahmin edemiyorum. Ama siz fazla büyütüyorsunuz." Dalgınca kafasını sallayıp

"Çınar da böyle söylemiş." Dediğinde anlık olarak kalp atışlarımın durduğunu hissetmedim desem yalan olur. Sevdiceğimle bilmeden de olsa aynı fikirde olmak.. güzel bir his. Şuan Çınar'a düşmenin sırası olmadığının farkındayım ama elimde değil. Tekrar konuya dönmek için kendimi biraz zorladıktan sonra konuya dönmeyi başardım.

"Yani fazla uzatmadan söylemeniz en iyisi olacaktır. Ne kadar erken o kadar iyidir." Kafasını salladığında bana hak verdiğini zaten biliyordum, çünkü ikimiz de uçarı, deli dolu insanlar olsak da günün sonunda ben mantığımı devreye sokabilirdim. Bu yüzden Ada tavsiye istediğinde geldiği ilk kişi ben olurdum, ve best firiendimin bana güvenmesi gayet güzeldi.

Ada uzanmayı bırakıp oturduğunda bende onun gibi oturdum kollarını kaldırıp bana sarıldı "Teşekkür ederim çillibom, seninle konuşmak her zamanki gibi iyi geldi." Kollarımı ona sarmışken çillibom demesine güldüm. Çocukluğumdan itibaren bana hep çillibom diye seslenirdi. Bazen ona gıcık olduğumda bana çillibom diye seslenmemesi için çillerimi söküp atmak istiyorum, hemde mümkün olmadığını bildiğim halde.

"Dertlere deva mükkemel bir arkadaş olduğum doğrudur." Sarılmayı bırakıp saçlarımı savurduğumda bu defa gülen Ada olmuştu. Aslında egolu olan birisi değilim, sadece egoyu espri malzemesi etmeyi seviyorum.

Ada ile biraz daha konuşmuştuk, ama konuyu Çınar'a getirmemek için üç buçuk atmıştım. Biz ki yaşadığımız, gördüğümüz, duyduğumuz herşeyi saniyesinde birbirine anlatan iki kişi olarak böylesine büyük bir haberi Ada'ya söyleyemiyor olmak benim için oldukça kahredici. Bir an önce bu muhteşem haberi Ada'ya verip birlikte sevinç naraları atmak istiyorum. Ama bunun için azıcık sabır etmem lazım

Lanet olsun best firiendim den bir şey saklamak çok zor.

"Çillibom saat kaç?"

"Oha saat 20:00 olmuş"

"NEE telefonum nerde benim annem beni gebertecek saat sekiz olmuş annem akşam yemeğinde evde ol dedi." Ada yataktan hızlıca kalkıp telefonunu aramaya başladı, telefonunu yastığın altında bulduğunda suratı ağlamaklı hale geldi.

"Annem aramış." Dediğinde yüzünde ki ağlamaklı ifade ile tamamiyle abarttığını düşünüyordum.

"Birincisi her şeyi abartmaya bayılıyorsun. İkincisi evler yan yana kadın pencereden çağırsa duyacağız. Üçüncüsü annem sizi bu akşam yemeğe çağıracaktı, muhtemelen Ayşegül yengem seni o yüzden aramıştır. Birazdan bizi de aşağı çağırırlar."

Sözlerimi büyük bir sakinlikle tamamladığımda Ada yastığı yüzüme doğru attığında sırt üstü yatağa yapıştım, dağınık topuz olan saçım yatağa dağıldığın da Ada başımda cırlıyordu

"Niye daha önce söylemiyorsun?!"

"Anlattığın dedikoduları dinlemekle meşguldüm." Bana vurduğu yastıkla bu defa ben ona vurduğumda gözlerini kısıp bana baktı. Bilmem kaçıncı geleneksel yastık savaşı başlamak üzereydi.

"Çillibom biliyorsun ki bu savaş demek."

"Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın diyorum Pikachu bu son sözüm."

Daha kelimeler ağzımdan çıkalı salise olmuşken Ada çevik bir hamle ile yatakta ki diğer yastığı alıp kafamın tam üstüne vurduğunda yataktan kalkamadan tekrar yatağa gömülmüştüm. Ada vurduktan sonra üstünlükle gülerken bu defa hamle sırası bendeydi.

Yataktan hızla kalkıp taktığım çelme ile Ada'nın yeri boylamasını sağladım. Ada kıç üstü parkeye düştüğünde hiç acımadan saldırdım, çünkü savaşta herşey mübahtı. Ben neresine geldiğini hiç umursamadan yastıkla vururken, Ada elleriyle ayak bileğimi kavrayıp güçlü bir şekilde çekince bende onun gibi kıçının üstüne parkeye yapıştım. Fena şekilde canım acımıştı.

Dışardan bakan biri bizim çok büyük kavga ettiğimizi düşünebilirdi, oysa biz kardeştik ve sadece eğleniyorduk. Hamlelerimiz büyük ölçüde can acıtmıyordu.

Ada ellerini saçıma atmak üzereyken onu durdurdum "Saçlar olmaz Pikachu saçlar yasak." Dediğimde ada uslu çocuk olarak başını aşağı yukarı salladı ve dediklerimi kabullendi. Bu defa kolunu boynuma sardığında kulağıma doğru "Pes et yoksa valla bırakmam çillibom." Pes etmek mi yok ya dirseğimle karnına karnına vurduğumda elleri gevşedi.

Biz normalde çok minnoş kızlarızdır, ama savaş şartları bizi böyle olmaya itiyor.

"KIZLAR AŞAĞI İNİN, YEMEK YİYECEĞİZ." Canım babacığımın borazan misali sesini duyduğumuz da Ada ile birbirimizden elektrik çarpmış gibi ayrılıp, göz göze geldik. İkimiz de ayağa kalkıp üzerimi düzeltik.

"Oldu o zaman, bu savaş burada biter Pikachu." Elimi uzattığımda Ada elimi sıkıp "Barışma zamanı geldi çillibom." Tokalaşıp birbirimizi yanaklardan öpüp geri çekildik. Savaş dış güçler yüzünden yarım kalmıştı, en kısa zamanda Pikachu & Çillibom yeniden karşı karşıya gelecekti.

"KIZLAR HADİİİ AMA" Canım babacığım bir kez daha bize sesinin ne kadar güzel olduğunu aksettirirken Ada ile bakışıp aynı anda "koş" dedik. İkimizde son hız kapıya yönelip merdivenlerden üçer beşer inip yemek masasına ulaştık. Biraz daha inmezsek basılacağımızı biliyorduk. Bu yüzden barış imzalamış ve süratle aşağı inmiştik, strateji dediğin böyle yapılırdı.

Ada ile merdivenden üçer beşer inmemiş gibi, yukarıda boğuşmamış gibi salona girdiğimiz gibi hanım hanımcık moodumuzu açarak sakince içeriye süzüldük. Salona girdiğimiz gibi gözler bize çevrildiği için konuşmak mecburiyetinde hissetim.

"Hoşgeldin Mithat amca hoşgeldin Ayşegül yenge."

"Hoşbulduk canım." Diyen Ayşegül yengeme hafifçe gülümsedim arkamdan gelen aşina olduğum ses "ben hoş gelmedim mi kız?" Diyen ve yanımdan geçerken omzu ile beni ittiren Ege'den başkası değildi. Haşarı çocuklardan farksızdı.

"Sen gelmeseydin." Masadan Ayşegül yemgemin eline vurmasına rağmen aldığı sarmayı çiğnerken elini kalbine götürüp "Küstüm senle konuşma benle kalbimi kırdın pişmiş kelle." Dediğinde gülüşüme engel olamadım.

"Tamam tamam sende hoşgeldin."

"Hoşbuldum çillibom."

"Bana sadece Ada çillibom diyebilir, sarı sen diyemezsin."

"Sen Ada ile beni iki farklı kişi gibi mi görüyorsun çillibom? Saçlarımı uzatsam bizi ayırt edemezsin hala konuşuyorsun."

Şöyle bir bakıyorum valla ayırt edemem, ikisinin de saçlar sarı gözler mavi cidden ayırt edemem. Tamam o zaman bu laf savaşını kazanan Egedir, bu laf sokma işlerini Ege'ye devrediyorum. Hem zaten bana ömrünün sonuna kadar çillibom diyecek değil ya dimi?

Hem o bana çillibom derse ben de ona şey derim şey ıııı neyse şimdi aklımda birşey yok ama illa ki bulurum.

Salonda annemi göremeyince mutfakta olabileceğini düşündüğüm için adımlarımı mutfaktan tarafa yönlerdirdim. Mutfağa giriş yaptığımı gören annem "Oo Ecrin hanım siz mutfağın yolunu bilir miydiniz?" Mutfağa girip annesi ile kavga etmeden çıkan kaç kız vardır ki?

Nerde o yiğitler bana da bir kaç taktik versinler.

"Ama anne sen çağırmadın ki"

"Yani illa benim mi çağırmam gerekiyor. Benim mutfakta yardıma ihtiyacım olduğunu anlaman için illa benim benim mutfakta yardıma ihtiyacım var mı demem gerekiyor. Bir şeyi de ben demeden anlayın."

Annem kesinlikle çok yorulmuş, hemen buradan tüy olmam lazım.

"Oldu o zaman ben şey yapayım. Heh ben şu tazgahta ki salataları masaya götüreyim."

Tezgahta kalan birkaç tabak salatayı alıp ışık hızında mutfaktan çıktım. Canımı sağ kurtardığım için şükrederken Ömer ile göz göze geldim. Bana bakarak aynı bir piç sırıtıyordu, şerefsiz kardeşimin ciğerini biliyordum annemin yorgun ve buna bağlı olarak sinirli olduğunu bilmesine rağmen benim mutfağa gitmeme izin vermişti. Seni puşt görürsün sen.

Bu defa ben ona bakıp sırıttığımda yüzünde ki piç gülüşü silindi. Henüz birşey yapmamıştım, ama bu yapmayacağım anlamına gelmiyordu. Kardeşimi çok sevdiğimi her zaman dile getirmişimdir. Ömer'e son bakışımı atıp göz temasımızı kestim, salata tabaklarını annemin beğeneceği şekilde yerleştirdiğime emin olduğumda annem de zaten yemek masasının başına gelmişti.

"Hadi buyrun başlayalım." Diyen annemin sesi babamın kulağına ulaştığında annemin ikiletilmekten hiç hoşlanmadığını bildiği için Mithat amcam ile olan sohbetini anında bölerek koltuktan ayaklandı. O ayakladığında Mithat amcamda kalktı. Herkes yavaştan masaya kurulduğunda masada eksik gedik birşey var mı bir kez göz gezdirtikten sonra Ada'nın yanında bulunan sandalyemi çekerek bende masada ki yerimi aldım.

Ege kimseyi beklemeden yemeklere bodoslama daldığında Mithat amcamın ona göz devirmesi komiğime gitmişti. Oğluna karşı büyük bir sevgi beslediği aşikardı.

Karnımın aç olmasını hissetmem ile birlikte etraf ile bağımı kopartarak yemeğime odaklandım. Yanımda insanlar olmasına istinaden yemeğimi kibar bir şekilde yemeye özen göstererek ellerimi gerektiğinden bile az kullanmaya dikkat ettim.

Tabi ki her zaman yemeğimi en kibar şekilde yerdim. Her zaman.

Bir süre sonra masa toplanmaya başladığında bulaşıkların Ada ve bana kalacağını söylememe gerek bile yoktu. Zira Ada kaderini en baştan kabullenmiş olacak ki biz masayı toplarken bulaşıkları sudan geçirip makineye dizmeye başlamıştı bile.

Kader arkadaşım seni çok net bir biçimde anlıyorum.

Bulaşıkları halletiğimizde salona ailelerin yanına geçip onlara katıldık. Normalde mutfakta oturup kendi aramızda sohbet etmeyi yeğlerdik fakat bugün akşama kadar konuştuğumuz için konuşacak konu kalmamıştı.

Agamla konuşacak konu kalmadı, hemen gidip yanlış birşey yapmam lazım.

Kendi kendime söylediğim şeye gülerken bir yandan da bana bakan biri var mı diye kontrol ettim. Kendi çapımda bir deli olabilirim, ama bunu kimsenin bilmesine gerek yok diye düşünüyorum.

Babam, annem, Mithat amcam ve Ayşegül yengem birbirlerine iş ortamında yaşadıkları maceraları anlatarak gülüşüyorlardı. Kısa bir anlığına bu dörtlüyü ben, Çınar, Ada ve Okan olarak hayal ettim. Kısacık olan hayalimin bana bu kadar iyi hissetirmiş, kalbimin ferahlamasına yol açmış olması kesinlikle inanılmazdı. Bu hisler.. çok güzeldi.

Hayalimin etkisinden çıkamamış olmama rağmen kalkmak için müsaade istediklerini duydum. Yanımda oturan Ada'ya kaydı bakışlarım sanırım ona bir kez daha konuştuklarımızı hatırlatmam gerekiyordu.

"Pişt."

"Hıı"

"Dediklerimi unutmadın dimi?"

"Hangi dediklerini?" Çok şey dedin?"

"Tam balık hafızalısın, Okan haklı diyorum bir an önce ortam oluşturup söyleyin diyorum."

"Haa o dediklerin, tamam zaten Okan da kurt kaynıyor söylemeden durmaz maxsimum iki gün veriyorum."

Zaten bunlar son konuştuğumuz cümleler oldu, Mithat amcam ayağa kalktığında bizde ayaklandık. Onları geçirdikten sonra Ömer ile uğraşmayı bile bir kenara koyarak direkt olarak odama çıktım. Pijamalarımı giydiğimde kafamı yastığa koydum. Bugün ne çok yaşanmıştı öyle.

Evet artık sevgilin var

Benim bir sevgilim var. Şaşılacak durum bir sevgilim olması değil, sevgilimin Çınar olmasıydı. Şaşılacak şey bana aylardır aşık olmasıydı, beni ilk Fenerbahçe tribününde görmüş olmasıydı, bana anonim bir şekilde yazan kişi olmasıydı sahi şaşılacak ne kadar çok şey vardı.

Zihnimde onu öptüğüm birkaç saniye aklıma geldiğinde parmaklarım istemsizce dudaklarıma dokundu. İçime utanç duygusu dalga dalga yayıldığında yanaklarımın ısınmamış olması imkansız bir durumdu. Telefonumdan gelen bildirim sesi düşüncelerimi böldüğünde utanç duygumu silebilmek için gelen mesaja bakmak istedim.

Uzanıp telefonumu aldığımda mesaj atan kişi yüzümde masum ve tatlı bir gülümseme oluşturdu.

Çınar: Aslında arayıp sesini duymak istemiştim, ama Egelerin sizde olduğunu biliyordum.

 

Çınar: Rahatsız etmek istemediğim için aramadım, mesaja bakamayabilirsin diye mesaj da atmadım.

 

Çınar: Ama iyi geceler demeden uyumak istemedim.

 

Mesajları okudukça yanak kaslarımı acıtacak kadar büyüyen gülümsemeyi söndürmeye hiç niyetim yoktu. Ne demişti? Benim sesimi mi duymak istiyordu hadi ama düşmedim sadece yerleri siliyorum.

Ayrıca bir kaç sorum var.

Birinci sorum nasıl bu kadar tatlı olduğuydu ikinci sorum ise neden hala Çınar olarak kayıtlı olduğu hemen onu başka bir isimle kaydetmem gerekiyor. Çok bekletmek istemeden parmaklarımı klavyeye yerleştirip yazmaya başladım.


Siz: Haklısın, eve geldiğinden beri yanımda Ada var. Mesaj yazsan bile bakamazdım. Veya aramanı yanıtlayamazdım.

 

Siz: Ayrıca yarın tesiste olacağız. Beni görebilir, sesimi duyabilir ve sarılabilirsin.

 

Yatakta iki kez zıpladığımda karnımda durmadan uçarak beni daha da heyecanlı hale getiren kelebeklere durmları gerektiğini söylüyordum.

Ben neler yazmıştım böyle. Bir de kendimi utanıklı bir kız zannederdim. Mesajlar görüldü olduğunda tırnaklarımı kemirmeye başlamıştım bile.

Aha yazıyor

 

Çınar: Yarın seni göreceğim, sesini duyacağım ve sana sarılacağım.

 

Kalbim elden gidiiiiyoooooor aaaa dostlaaarr. Telefona ışıldayan gözlerle bakarken benden bir cevap beklediği nihayet aklıma geldiğinde bu kadar utanmanın bana yettiğine karar verdim.

 

Siz: İyi geceler Çınar ,)

Çınar: İyi geceler tribün güzeli ,)


Biz az önce flörtleşmiş miydik? Siz sevgilisiniz ne flörtleşmesi diyen iç sesime sesini kesmesi gerektiğini söyledim.

Az önce flörtleşmiştik ama sevgiliydik. Bizde neden hiçbir şey sırasına göre ilerlemiyordu? İlk önce öpüyordum sonra el ele tutuşuyorduk ilk önce sevgili oluyorduk sonra flörtleşiyorduk.

Hiç birşey sırasına göre ilerlemiyordu, ama hiç birşey bundan daha güzel olamazdı. Uykuya dalmadan önce son düşündüğüm şey ise yine sevgilimdi.

 

 

Oy verirdiniz değil mi?

Yorumda yaptınız inanıyorum.

Ecrin ve Çınar bölümde fazla yoktu, ama Ecrin'in aile hayatını da görün istedim.

Ege ikizi ile yakın arkadaşının ilişkisini öğrendiğinde ne tepki verir sizce?

Belki birkaç yumruk 👊🏻 🤭

Hadi bakalım diğer bölümde görüşürüz 💃🏻

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 12.04.2025 22:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...