Meyabaaaaaa 💓
Umarım iyisinizdir, hayat güzel geçiyordur.
Bu bölümde biraz Çınar ile Ecrin'in geçmişteki hallerini okuyacağız. Yani ilk kalp çarpması, ilk karşılaşma vs. olayları okuyacaksınız
Okan ve Ege'nin hesaplaşmasını okuyamayacağınız için üzgünüm (değilim fjfnkffkfkgk)
İyiii okumalaaaaaar
Oy yorum lütfen, yazdığım boşa gitsin istemiyorum.
FENERBAHÇE MAÇI (ÇINAR'IN ECRİN'İ İLK GÖRDÜĞÜ AN)
Yerlerine geçebilmek için insan selinin arasından geçmeye çalışan Toprak ve Çınar zaman zaman zor durumda kalsalar bile azimle yerlerine ulaşmak için uğraşıyorlardı. Güneş bugün onlar ile birlikte gelmek istemesine rağmen onu buraya getirmek istememişlerdi. Çünkü hem kalabalık bir ortam vardı, zaman zaman kötü sözler, bağrışlar, yaşanan tribün olayları yüzünden Güneş'i henüz küçük olduğu için getirmek istemiyorlardı.
Biraz daha büyümesi gerekiyordu, en azından Toprak böyle düşünüyordu. Kızının ona ısrar etmesine rağmen, hatta ağlaması bile kararından vazgeçirmemişti. Kızının gözyaşlarına kıyamıyordu, ama ağlayınca her istediğinin olmayacağını da öğrenmesi gerektiğini düşünüyordu. Ne kadar yumuşak bir baba olsa bile otoriter kimliğinden ödün vermiyordu.
Çınar Güneş'in ağlamasına dayanamamış olmasına rağmen Toprak abisine herhangi bir baskı yapmamıştı. Çünkü Toprak' ın bir kararı varsa bu karardan vazgeçmesi hemen hemen imkansızdı. Çınar da bunu biliyordu. Fakat Toprak söz konusu çocukları olunca bu değişirdi, eğer Çınar biraz bile olsun ısrar etmiş olsaydı Toprak çocuklarına kıyamaz Güneş'i götürmeye ikna olurdu. Ama yine de Çınar'ın küçük kardeşinin ağlaması pek hoşuna gitmemişti.
Genç kız ise bu maça büyük hevesle gelmişti, son zamanlarda dersler bir hayli yoğunlaşmış, dersleri iyi olmasına rağmen onu bunaltır olmuştu. Ayrıca abisinin uzun zamandır izne gelmemiş olması da Ecrin'i üzüyordu, abisini özlemişti. Belki yan yana geldiklerinde didişiyorlardı, ama bu abisini özlemesine engel değildi. Babası Ecrin de olan bu bunalmışlığın farkına varmış ve kızına küçük bir sürpriz hazırlamıştı.
Babasının onu çağırması üzerine odasından çıkıp, aşağı inen Ecrin ilk önce babasının ona uzattığı maç biletini anlayamamış gözlerini kırpıştırıp bakakalmıştı. Babası onun bu hallerine bıyık altından gülüp "alsana kızım." Diyip gülümsediğinde Ecrin maç bileti ile havalara uçmuştu. Şimdi ise üstünde 19 numaralı forması yanında babası ile erkek kardeşi Ömer ile tribüne oturuyordu.
Maç için çok heyecanlıydı, daha önce de maça gelmesine rağmen ilk kez kendini bu kadar heyecanlı olan Ecrin bu heyacana bir anlam veremese bile bu heyecanı uzun zaman sonra maça geldiği için oluştuğunu düşünüyordu.
Fakat aslında içinde ki heyecan ona bakan bir çift kehribar göz yüzünden di.
Çınar tribün koltuğuna oturduğunda içinden sonunda demeden edememişti. Fakat gözü oturmak yerine ayakta maçın başlamasını bekleyen bir kıza takılı kaldı. O an gözlerini çekmek yerine kızı incelemeye başladı. Saçları açık, üstünde 19 numaralı forma vardı. Hiç bir Fenerbahçe futbolcusu 19 numara giymiyordu, kızın üstünde olan 19 numaraya bu yüzden bir anlam veremedi.
Oysa daha sonra 19 numaraya 07 olmak için çok çaba sarf edecekti.
Gözlerini kız dan çekmesini bağıran tarafına rağmen gözlerini ismini bile bilmediği kız dan çekemedi. Nedeni yoktu, bu kıza niye takılı kalmıştı bilmiyordu. Ecrin belki Çınar'ın dört sıra önünde oturuyordu, Çınar tribünün kenar kısmındayken Ecrin daha çok ortalardaydı. Ecrin ayağa kalkmadıkça Çınar onu göremiyordu.
Kızın bu noktadan bile kendini belli eden bir güzelliği vardı, Ecrin hafifçe arkasını dönüp tribün dolmuş mu diye kontrol etti, Çınar o an genç kızın yüzünü tam olarak gördü. Yeşil gözleri kendini bu mesefaden bile belli ediyordu. Saçlarının uzunluğu yüzüne ayrı bir hava katıyordu. Kızı izlerken dudaklarının arasından çıkan cümle Çınar'ın kendisini bile şoka soktu.
Kızın yüzünü incelerken aklından formanın ne kadar yakıştığını geçiriyordu ki bu cümle dudaklarının arasından firar etmişti. Fakat ağzından çıkan cümlenin farkındalığı ile şaşırdı, bu zamana kadar kimseye herhangi bir lakap takmış değildi, kimseye güzel veya çirkin demiş değildi. Söylediği kelimeyi düşündü 'tribün güzeli' demişti, doğruydu bu kız gerçekten tribün güzeliydi.
Kendi içinde 'Tribün güzeli' olarak adlandırdığı kızın ismini öğrenmek için amansız bir istek duydu, ama öğrenemedi. Yanında ki kişiler belli ki yakınlarıydı, Çınar yanlış anlaşılabilirdi. Bu yüzden Tribün güzeli'nin yanına gidemedi.
Ama maç boyunca sık sık gözleri Tribün güzeli'nin yüzünü arşınladı.
Ve sürprizlerle dolu bir hikayenin temeli Fenerbahçe tribününde atıldı.
...
1 AY SONRA ÇINAR'IN ECRİN'İ İLK GÖRÜŞÜ
Önemli bir maç günü gelip çatmıştı, sezonun ilk maçı her zaman önemli olurdu. Rakiplere göz dağı vermek için, moral toplamak için, ve üç puan için sezonun ilk maçı her zaman çok önemli olurdu.
Bugün ise bu maça oldukça fazla hazırlamış iki takım karşı karşıya gelecekti. Futbolcu yakınları sezonun ilk maçı olması dolayısıyla destek olmak için bugün buradalardı.
Ada bugün ikizi için gelmiş, onu desteklemek istemişti. Ege'ye gelmem demesine rağmen gelmek istemişti, bir nedeni yoktu sadece gelmek istemiş ve gelmişti. Okan ile bir alakası oladabilirdi olmayadabilirdi. Yanında Ecrin'i de sürüklemişti, tek başına kalmak istemiyordu. Ecrin'in de bugün derslerinin boş olması kaderin bir oyunuydu.
Kader ağlarını örmeye kaldığı yerden devam ediyordu.
Ecrin Ada dan daha sonra gelmiş tribüne geçmek için kullanması gereken koridoru arıyordu, Ege'yi daha önce desteklemek için gelmek istemesine rağmen bugüne kısmet olmuştu.
Çınar soyunma odasına gidip formasını giyinmek ve bir an önce sahaya adım atmak istiyordu, bugün tek odak noktası gol atmaktı. Gol atmayı özlemişti. Maç yapmayı özlemişti, sahada koşmayı özlemişti. Bu da aslında futbolu ne kadar sevdiğinin sadece bir göstergesiydi.
Karşı takımın analizini kendi içinde yapıyor, Eren Hoca'nın onlara verdiği taktikleri bir kez daha detaylı bir biçimde gözden geçiriyordu. Fakat kendi iç dünyasına dalmış iken karşısından gelen kızı fark edemedi. Ecrin ise etrafına bakındığı için kaçınılmaz çarpışma gerçekleşti.
Çınar çarpışma dan fazla etkilenmeyen kişi olmuş ken Ecrin ona göre daha fazla etkilenmiş yalpalamıştı. Fakat kendini toparlaması uzun sürmedi. Çınar Ecrin'in yüzünü örten saçlarına rağmen onu tanımayı başardı. Zihni bir ay önce Fenerbahçe tribününe gittiğinde anılar tazeydi. Ecrin'in yüzünü tam manasıyla gördüğü an dudaklarından bir mırıltı döküldü
"Tribün güzeli." Sessizce mırılandınmıştı, Ecrin'in duymasına imkan yoktu kendisi bile zar zor duymuştu. Kalp ritmini anlık olarak değişimi onun için de bir sürprizdi. Affedersin demeyi bile başaramamıştı, sadece bakıyordu. Şaşkınlık tüm vücuduna tesir etmişti. Kalp atışlarının arşa çıkmış olması ilk defa yaşanan bir şeydi.
Ecrin ona çarpan kişiyi fazla incelemedi. "Affedersiniz" diyip ileriye doğru adım atmaya başladı. Ecrin gelmeyince onu merak eden Ada koridora çıkmıştı. "Ecrin buradayım." Diyerek onu çağırdığında Ecrin Çınar'ı geride bırakarak Ada'nın yanına doğru ilerledi.
Ecrin gidiyordu, arkasından onu izleyen birini bıraktığını ise bilmiyordu.
Çınar dinginleşmemiş kalp atışları ile ismini yeni öğrendiği Tribün güzeli'nin arkasından bakıyordu.
Doğru görüyordu, Tribün güzeli buradaydı.
Bu hikayede ilk kalp çarpıntısı işte böyle yaşandı.
...
Maç kazanılmış moraller oldukça yükselmişti. Takımın enerjisi oldukça iyi ve pozitif bir hava hakimdi. Sezon sonuna kadar böyle gitmek hepsinin en büyük dileği olmuştu. Çınar'ın üzüntüsü ise bu maç ta gol atmamış olmaktı. Fakat şuan kendini üzüntülü hissetmek yerine garip bir şekilde mutlu hissediyordu.
Bu mutluluğun büyük bir kısmı ise Ecrin ile ilgiliydi. Elbette ki Çınar henüz içinde ki heyacana anlam verebilmiş değildi. Bu hisler çok yeni, çok heyecen uyandırıcı, ve bilinmeyen hislerdi. Çınar henüz kalp çarpmasına bir anlam yüklememişti.
Henüz erkendi. Kader ağlarını örmüş kenara çekilmişti, artık zaman gerekiyordu. Bazen acı bazen tatlı ve bazen komik olacak bu hikaye zamanla oturacak, ilişkiler kuvvetlenecek, acılar dört bir yanı çevirecek ama bir gün mutlaka mutlu sona erişilecekti.
Şimdi sadece içinde ki Ecrin'e karşı duyduğu merak duygusu vardı. Maçtan çıkmışlar soyunma odasında bayram havası var ken bile aklında Ecrin'i koridorda gördüğü anı düşünüyordu.
Ege'nin ikizi olan Ada'nın onu çağırması Çınar'ın aklında onların yakın arkadaş olabileceği ihtimalini yaratmıştı. Ecrin ismini tekrar içinde telaffuz etti, ve takrar onu görmek istedi.
Bir yanı içinde olan bu duyguları hiç bir anlam veremiyor, olmaması gerektiğini söylüyordu. Sonuçta kaç kez görmüştü ki? Soyunma odasından çıkmış, yürüyordu. Tesisten çıktığında Ege, Ada ve Ecrin üçlüsünü gördü. Adımlarını istemsizce oraya yönlerdiğinde Ege'nin onu fark etmesi ile ortama dahil olmuş oldu.
Aslında neden onların yanına gittiğine bir anlam vermek istemiyordu, ama anlamı açıktı Ecrin'i merak ediyor ve onunla resmi bir şekilde tanışmak istiyordu. Şuan kendine bunu itiraf etmiş olmasa bile açıkça durum bundan ibaretti.
Ege Ecrin ile Çınar'ın tanışmadığı için onları tanıştırmak maksadı ile "Çınar, Ecrin kız kardeşim gibidir." Diyip Ecrin'i gösterdi "Ecrin, Çınar da benim has dostumdur." İkili birbirlerinin ismini öğrendiğinde Ecrin tokalaşmak için elini uzattı. Çınar ona uzatılan eli rahatsız etmemek için hafife kavradı.
Bu hikayede ilk tanışma işte böyle gerçekleşti. Her şey olağan seyrinde devam ediyor, hikâyenin oturması için zaman akıp geçiyordu. Bu ikili ilk tanışmalarının ardından zaman zaman yüz yüze gelmeye devam edeceklerdi.
Kimi zaman Ege aracılığı ile dışarda yan yana gelen ikili, kimi zaman tesiste karşı karşıya geleceklerdi. Fakat aralarında ki bağ Ecrin'in tesiste staja girmesi ile duygular karşılık bulacak, hisler derinleşecekti.
Çınar içinde ki hislerin güzelliği ile yaralarının bir nebze iyleştiğini hissediyor eksik kalan yanına merhem oluyordu. Ecrin'i görmek, sesini duymak içine iyilik tohumları ekmek için yeterliydi.
...
ECRİN'İN ÇINAR'A SEVGİSEL DURUMLAR HİSSETMESİ
Ecrin için sıradan staj günlerinden birisiydi, sabah annesinin zorlaması ile erkenden kalkıp hazırlanmak durumunda kalmış bir şeyler atıştırıp evden çıkmıştı. Hâlâ gözünden uyku akıyor olması eve geri dönüp yatağa girme isteğini körüklüyordu. Fakat staja gitmemesi halinde kafasında ki ihtimaller pek iyi senaryolar değildi.
Mecbur, mecbur bu hayat hep mi mecbur? Şarkısını söyleyerek adımlarını devam ettirdi. Staja başlayalı hemen hemen bir ay olmuştu, yaklaşık tesiste üç ay kadar staj görecekti. Genel olarak tanıdığı insanlar içinde olması alışmasını kolay hale getirmişti.
Ege'nin yanı sıra tesiste olan diğer insanlar ile de güzel bağlar kurmuştu, özellikle son zamanlarda Çınar ile vakit geçirmek ve onu görüyor olmak garip bir şekilde hoşuna gidiyordu. Geçen maçta Çınar gol attığında kendini bir an da ayakta alkışlayıp tezahürat ederken bulması içinden ne oluyor dedirtmişti.
Henüz yeni filizlenen duyguları keşfetme aşamasında düşünmek yerine akışına bırakmayı tercih etmişti. Şimdilik akışına bırakmış, bunların anlık bir etkilenme mi yoksa gerçekten bir hoşlantı mı olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Oysa Çınar çoktan Ecrin'in büyüsüne kapılmış kendini delicesine bir aşk'ın içinde bulmuştu. Ecrin ise tüm bunlardan bir haberdi.
Tesise vardığında sağlık odasından önce Ege'nin telefonu vermesi gerekiyordu. Ada onu aramış ve "Ege beyinsizi telefonunu evde unutmuş sen verir misin?" Diye sormuştu. Ecrin bunu reddetmemiş tesise gelmeden önce Ada'nın yanına gidip Ege'nin telefonunu almıştı. Ege'nin bu saate antrenman sahasında olduğunu düşünerek adımlarını sağlık odasından uzaklaştırarak oraya doğru yönlendirdi.
Saha'nın giriş kapısına geldiğinde "abiii" sesi adımlarını durdurmasını sağladı. O zamanlar Ecrin bu sesin sahibi olan Güneş'i tanımıyordu, ama bir kaç kez konuşmalar esnasında geçtiği için bu sevimli minik kızın Çınar'ın kardeşi olabileceğini tahmin edebiliyordu. Güneş bugün babasına çok fazla ısrar etmiş ve abisini ziyarette gelmişti.
Toprak Güneş'in elini bırakmış ve koşarak Çınar'a gitmesine izin vermişti. Güneş koşarak abisine ilerlerken Toprak bu manzarayı yüzünde keyif dolu bir gülümseme ile izliyordu. Çınar ona doğru koşan Güneş'i fark ettiğinde Eren hoca'ya dönerek gözleri ile izin istedi. Eren hoca küçük bir baş sallaması ile izin verdiğinde Çınar yüzüne en az Güneş'in yüzünde ki gibi güzel bir gülümseme yerleştirdi.
Ecrin, Çınar'ın yüzünde oluşan gülümsemeye şaşkınlık ile baktı, sadece ona koşan küçük kıza bakarken yüzünde açılan bu ışık dolu gülümseme onu hem şaşırtmış hem de böylesine güzel bir gülümsemeye hayranlık duymuştu. Çınar'ı ilk defa böyle ışık dolu bir gülümsemeyle görmüştü, aklından geçen tek şey ise bu gülümseyi daha fazla görmek istediğiydi.
Çınar bir dizini çimlere yaslayarak kollarını iki yana açarak Güneş'in ona sarılmasını istediğini açıkça belli etti. Güneş, koşarak abisinin boynuna atladığında Çınar Güneş kucağında doğruldu.
Ecrin'in tek derdi ise biraz daha bu manzarayı izlemekti. Çınar kucağına aldığı kız kardeşi ile gülüşüp, ilgilenirken Ecrin kalbine olan şeylere bir anlam veremiyordu, neydi bu lanet kalbin derdi? Neyin nesiydi bu karnında ki kelebekler?
Kendini birazcık geriye çekerek izlemeye devam etti, izlememek o an için imkansızdı. Sanki Çınar kucağında ki küçük kardeşi ile bir film sahnesinden fırlamış başrol erkek gibiydi. Ya da kitap okuyan insanların kafasında canlandırdığı bir sahne gibi. İzlediği görüntü kalbi için oldukça etkileyiciydi.
Sanki Çınar ve kucağına aldığı küçük kardeşi kalpli bir çerçeve içerisindeydi, ve onları izleyip hayran olmamak elde değildi. Ecrin her an eline telefonunu alıp, bir fan club hesabı açabilirdi. Olasılık dahilinde olan bir ihtimaldi.
"Ecrin" diyen ses onu hayal aleminden çıkarmaya zorladı, kafasını çevirerek gelen sesten tarafa döndü. Ege ona bakıyordu "Telefonumu mu getirdin?" Ecrin daha fazla manzara gözü ile baktığı ikiliyi izleyemeyeceği için oluşan üzüntüyü gizlemeye çalışarak "Evet telefonunu getirdim" diyip telefonu Ege'ye uzattı.
Artık burada bir işi kalmadığına göre gitme vakti gelmişti, oysa izlemesi mükkemeldi. Gitmeden son bir kez Çınar'a baktı, şimdi de küçük kardeşini yanına almış top ile oyun oynuyorlardı. Hadi ama bunu sabaha kadar izleyebilirdi. Çok sevimli, tatlı, harkulade gözüküyorlardı. Kalbini abi kardeşe bırakarak oradan ayrıldı.
...
Olağan akışında geçen günler, fakat olağan akışında ilerlemeyen duygu durumları Ecrin'i zaman zaman zor durumlarda bırakabiliyordu. Elbette ki karnında haraketlenen kelebeklerin ne anlama geldiğini anlayacak kadar zekiydi, fakat duygularının derinliğini anlamış değildi.
Çınar ile vakit geçirdikçe bir bakışından, belki ufak bir tebessüm edişinden veya söylediği bir sözden etkilenir olmuştu. Kimi zaman kalbî ile kavgaya tutuşuyor niye böyle hızlı attığını soruyordu, tabi cevap almaması vazgeçmesini sağlamıyordu.
Hemen hemen her gün olduğu gibi tesise giderken hayatım neden bu kadar aksiyonsuz diye düşünüyordu, biraz ekşın olsa fena olmazdı. Tabi istediği ekşının ayağına bu kadar çabuk geleceğini tahmin edemezdi. Sonuçta dua ederken bile iki kere düşünmek gerekiyordu.
Aklı bir karış havada keşke bir ekşın olsa diye yürürken kaldırımda ki hafif çukur kısmı görmediği için tökezledi, dengesini sağlayamadığı için ayak bileği burkulduğunda keskin acı vücuduna yayıldı. Düşeceğini anladığında istediği ekşın için kendisine lanet okuyordu. Gözlerini kapatıp düşmeyi beklediğinde kolunda hissettiği el belki de ona düşmekten kurtardı.
Kolun da hissettiği el ile gözleri fal taşı gibi açıldı, onu tutan kişi kimdi ki? Ayak bileğinde ki keskin acı kendini yeniden hatırlattığında yüzü buruştu.
"İyi misin?" Endişeli ses kulaklarına dolduğunda onu düşmekten kurtaran kişinin Çınar olduğunu anladı. Yavaşça yüzünü Çınar dan tarafa döndüğünde Çınar ona doğru eğildiği için yüzlerinin arasında çok az bir mesafe kalmıştı. Ferahlatıcı bir koku burnununa dolduğunda kehribar irisler ile karşı karşıya kalmak Ecrin'in kalp atış seyrini bozmak için oldukça yeterliydi. Kalbinin boğazında attığını hissediyor, karnında ki kasılma basit bir hoşlantı için fazla his olduğunu söylüyordu.
Çınar, Ecrin'i merakla süzüyor iyi olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Ecrin'i düşmek üzere iken görünce aklı gitmiş zarar gelir diye ödü kopmuştu. Şimdi ise o korku ile Ecrin'e bir tık fazla yaklaşmış olduğunu fark ettiğinde kendini geriye çekmesi uzun sürmedi. Aslında Çınar için Ecrin'e yakın olmak fazlası ile güzeldi. Fakat Ecrin'in rahatsız olabileceği ihtimalini bir hayli kuvvetli bulduğu için geriye çekildi.
Ecrin, Çınar kendini geri çektiğinde kendini toparlayarak "İyiyim" demeyi başardı. Aslında pek iyi sayılmazdı, ayak bileği kesinlikle şişecek ve üstüne basması şuan için epey acıtacak gibiydi. Çınar ise Ecrin'in yüzünün buruştuğunu görmüştü.
"Bileğin mi burkuldu?" Diye sordu. Artık kaçış yoktu Çınar sormuştu bir kere Ecrin cevap vermek durumunda kalmıştı.
"Evet" diye mırıldandı, utanacak bir durum yoktu, ama yine de kendini utanmış hissetmekten alıkoyamıyordu. Çınar kolunu Ecrin'e uzatarak tutması gerektiğini belirtti. Ecrin biraz çekinerek te olsa Çınar'ın koluna girdi.
Dışardan bakan insanlar için, bir çift gibi gözüküyorlardı. Çok yakışan bir çift.
Ecrin Çınar'ın koluna girince karnında kelebekler pır pır etmiş onu zor duruma sokmuştu. Çınar Ecrin'i bir banka oturtup önünde eğilerek ayak bileğine bakmaya başladı, Ecrin, Çınar'ın önünde eğilip ayak bileği ile ilgilenmesiyle yanaklarında hissettiği ısı utandığını gösteriyordu. Çınar hafifçe ayak bileğine dokunup "Acıyor mu?" Dedi "Çok az" dedi Ecrin
"İstersen bugün tesise gelme." Çınar bugün Ecrin'i görmekten feragat ederek onun dinlenmesi gerektiğini söyledi. Ecrin'in canın acıması şuan için tüm dünyadan daha önemliydi.
"Yok, o kadar acımıyor zaten geçer." Dedi Ecrin bileği ilk an ki acıya kıyasla daha az acıyordu. Zamanla geçer gibiydi, yani umarım öyle olur diye düşünüyordu. Çınar karşı çıkmak istese bile Ecrin'in kararlı yüz ifadesini gördüğünde ısrar etmekten vazgeçti.
Ayaklanıp tekrar kolunu Ecrin'e uzattığında Ecrin'in kalbi tekrar hızlandı. Sanırım yine yeni ve yeniden kalbi ile yapması gereken bir konuşma vardı. Çınar'ın kolundan destek alarak ayağa kalktı.
Çınar tesise varana kadar Ecrin'in kolundan çıkmasına izin vermedi. Ecrin de bu durumdan memnuniyetsiz değildi, sadece Çınar'a yük olmamak için arada sırada kendisi yürüyebileceğini söylüyordu. Ama içinden iyi ki bırakmıyor diyordu.
Duygular artıyor, hikaye derinleşiyor, olaylar ikiliyi birbirine daha çok bağlıyordu.
...
Ecrin Çınar'ın arabasında otururken kendini sağ koltuk prensesi gibi hissetmeden edemedi, hala nasıl kendini aşıp "Seninle gelebilir miyim?" Dediğini bilmiyordu. Kendini o ana kaptırıp Çınar'ın hareketi fazlaca hoşuna gittiği için söylediği cümle sonucu şuan Çınar'ın arabasında yetimhaneye gidiyordu.
Aslında belki de Çınar gibi o çocukları düzenli bir şekilde ziyaret etmeliydi, bunu düşünmek içine utanç tohumları serpti. O çok güzel sevgi dolu sıcacık bir yuvada büyümüştü, fakat herkes onun gibi şanslı olamıyordu. Bazı çocukların sarılacak bir annesi olmuyordu. Bazı çocukların başını okşayacak bir babası yoktu. Bu düşünce ile utandı, oturduğu yerde küçülmüş gibi hissetti.
Bakışları hafifçe Çınar'a kaydı hep merak ediyordu onun aile hayatını, Toprak ile birkaç kez yüz yüze gelmişlerdi Çınar'ın ona baba dememesi dikkatini çekmişti. Ama elbette bunu Çınar'a soramamıştı, herhangi bir yarasına dokunup acıtmak istememişti. Güneş için kardeşim diyor ama Toprak ile Feride'ye anne baba demiyordu, bu düşünce merakını artıyordu.
Şimdi ise yetimhaneye gittiğini öğrenmek Ecrin'in kafasını karıştırıyordu. Çınar'ın geçmişini o kadar merak ediyordu ki öğrenmek için bir çok şeyi feda edebilirdi. Fazla meraklı biri olmak bazen sıkıntı çıkarıyordu.
Gözleri Çınar'ın bileğinde ki bilekliğe takıldığında bilekliğin güzelliği ile gözleri büyüdü. Çınar'ın elini tutup kendine doğru çektiğinde aslında ne yaptığının farkında bile değildi. Çınar'ın eline temas ettiğinde teninin sıcaklığı ile çarpılmış gibi hissetti, ama artık bozuntuya veremezdi. Kalbi göğüs kafesini dövüyordu ama konuşmaktan da geri kalmadı.
"Çok güzel, nerden aldın?" Diye sesini bozmamak için büyük çaba sarf ederek söyledi. Çınar'ın eli ne kadar da sıcaktı, bilekliği inceler gibi yaparken tenlerinin birbirine temas ediyor olması Ecrin'i fazla heyacanlandırmış, terletecek noktaya getirmişti.
"Özel yapım ama istersen senin için de yaptırabilirim" Çınar'ın sesi kulaklarını doldurduğun da bakışları bileklikten Çınar'ın yüzüne tırmandı
"Gerçekten yaptırır mısın?" Masumane bir sesle sormuştu oysa Çınar, Ecrin için bir çok şeyi yapmaya dün den razıydı.
"Tabi ki" Ecrin bu cevaba çok sevinmiş yüzü güleç bir ifadeyle "Tamam sen yaptır ben fiyatını öderim" Çınar bu cevap üstüne küçük bir baş sallama ile cevap verdi. Bu da Ecrin'in çoğu zaman dikkatini çeken bir tavırdı, Çınar konuşmadan anlaşabiliyorsa genel olarak konuşmamayı tercih ediyordu.
Yetimhane'nin önüne geldiklerinde araba dan inerek yetimhane bahçesine girdiler. Çocukların Çınar'ın etrafını sarması onun buraya sık geldiğinin ve çocuklarla bir bağı olduğunun kanıtıydı. Ecrin'in bu görüntü karşısında yüzünde hafif bir gülümseme oluştu.
Çınar çocuklarla biraz konuştuktan sonra Ecrin'e döndü, "Bugün size iki sürprizim var, Ecrin sizinle oyun oynamak için geldi." Ecrin onun sözleri üzerine "Evet ben Ecrin sizinle çok güzel oyunlar oynamak için geldim." Çocuklara parlak bir gülümseme ile baktığında onlardan da güzel bir gülümseme almak Ecrin'i de mutlu etti.
Çocuklar diğer sürprizi merak ettiklerinde Çınar'ın onlara sorduğu sorular Ecrin'in dikkatinden kaçmadı. 'Bir şeyler kırdınız mı?' 'Yaramazlık yaptınız mı?' gibi sorular neden bunları soruyordu ki? Yaramazlık yapsalar ne olacaktı onlar daha çocuktu, Ecrin bu çocukların yaşadığı gibi bir hayat yaşamadığı için o anlık bu sorulara bir anlam veremedi.
Çınar bagajı açtığında çocuklar koşarak hediyeleri almaya gittiler. Ecrin aklına takılan bir soruyu sormaya karar verdi.
"Gelip onları ziyaret etmen çok değerli nereden aklına geldi" soruyu gerçekten merak ederek sormuştu, bir de belki Çınar'ın geçmişi ile ilgili ufak bir ipucu yakalarım düşüncesi de aklına gelmişti.
"Bir yıl bu yetimhanede kaldım biliyorum ki bu çocukların fazla gelen gideni yok bu yüzden ben geliyorum yanlarına gelecek biri olduğunu bilsinler diye" gelen net cevap Ecrin'in istediği gibi Çınar'ın geçmişi ile alakalıydı. O zaman neden bu kadar acıtmıştı? Neden canının yandığını hissediyordu? Kalbinde ki derin üzüntü, ve her atışta sızlaması neden di?
İçinde ki üzüntüsü yüzüne yansımıştı Çınar'ın da bunu fark etmemesi imkansızdı
"Üzülme bak ben iyiyim bir gün bu çocuklarda iyi olacak" cümlesini Ecrin duyduğunda bu cümle onu daha fazla üzdü. Ben iyiyim diyordu şimdi iyiymiş demek ki bir zamanlar kötüydü bir zamanlar yalnızdı bir zamanlar kimsesizdi. Bu düşünceler Ecrin'i yuttu, kalbini acıttı ve Çınar'ın sözlerine sadece buruk bir tebessüm edebildi.
Bir süre sonra çocuklar ile ilgilenmeye başladıklarında Ecrin'in kulağına bir kahkaha sesi doldu. Kafasını kahkaha sesinin geldiği noktaya çevirdiğin de Çınar'ın kahkaha attığını gördü, kaşları kalktığında Çınar'ın neye kahkaha ettiğini merak etmeye başladı. İçinde ki merak onu harakette geçirdi.
Çınar'ın yanına yaklaştığında yanında ki küçük kıza bakarak "Çınar abine ne dedin de öyle güldü cimcime güldüğünü nadir görüyoruz" sesin de azıcık bulunan sitem Ecrin'in kendi kendine kızmasına sebep oldu. Neden sistemle söylemişti ki?
"Onunla evleneceğimi." Diyen küçük kızın sesini duyduğunda gözlerinin şok ile açılmasına engel olamayan Ecrin'in yüzü direkt olarak Çınar'a döndü. Çınar ise net bir cevap vermekten kaçınarak "Formanı diğerlerine de göster bakalım." Demişti.
Ecrin içinden Çınar'a kızıyordu, hayır neden net bir şekilde ben senden büyüğüm demiyordu ki bu bildiğin umut vermeye giriyordu. Küçük kızın duygularıyla oynanmış olmuyor muydu? Ya da Ecrin Çınar'ı kıskanıyor muydu?
Hayır onu bir çocuktan kıskanmıyordu, sadece o çocuğun yerinde olup Çınar la evlenme düşüncesini dile getirebilmeyi istiyordu.
...
FERİDE SAYESİNDE ECRİN'İN MAÇA GELDİĞİ GÜN
Ecrin, Feride ablasının isteği üzerine maça annesi ile gelmişti babası yorgun, erkek kardeşi ise arkadaşlarının yanında olduğu için gelmemişti. Ecrin maça gelmek istemiş fakat herhangi bir bahane bulamamıştı, yani Feride sadece Çınar'a değil aslında Ecrin'e de bilmeden iyilik yapmıştı.
Ecrin annesi Hazal ile birlikte tribüne yerleşirken Güneş'i gördü bugün aile olarak Çınar'ı desteklemek için hep beraber gelmişlerdi. "Güneş" diyerek ona seslendiğin de Güneş'in bakışları Ecrin'i buldu "ablaaa" diyen Güneş'in neşeli sesini duyunca hemen onu kucakladı Ecrin, bir tür etrafında döndüklerinde Güneş bundan bir hayli memnun kalmış olmalı ki kıkırtı sesi herkesin kulağını şenlendirdi.
Ecrin onun kıkırtısı ile gülümsedi, Güneş'i her gördüğünde mıncırmak istiyordu ve bunun kesinlikle Güneş'in Çınar'ın kardeşi olması ile bir alakası yoktu, hemde kesinlikle.
Güneş ile Ecrin zaman geçirmek için biraz oyun oynadılar, ilk on bir sahaya çıkacağı esnada Ecrin Güneş'i omuzlarına aldı.
"Bak abin çıkacak birazdan." Güneş ellerini birbirine vurarak alkış yaptı "abim geyecek." Neşeli sesiyle Ecrin'i de gülümsetti. Çınar'ı gireceği için o da en az bu minik tavşan kadar heyecanlıydı.
İlk on bir sahaya yavaş yavaş çıkmaya başladığında daha çok dikkat kesildi Ecrin, gözleri Çınar'ı arıyordu. Aradığı gözler ile kesiştiğin de yüzünde ki tebessümü saklayamadı. Güneş ile aynı anda el sallamaları ise tamamiyle tesadüftü.
Ama Ecrin, Çınar'ın yüzünde oluşan ışıl ışıl gülümsemeyi de gözünden kaçırmamıştı.
Maç bittikten sonra Ecrin iddia için istediği şeyi Çınar'a söyledi, ve isteği Çınar tarafından kabul gördü. Ecrin'i kısa süre için annesi tarafından çağrıldığın da biraz sonra gideceklerini öğrendi ve vedalaşmak için Çınar'ın yanına gitti.
Çınar'ın kucağında uyuya kalmış Güneş'i görmek Ecrin içinde beklenmedikti, fakat daha beklenmeyen şey görüntünün güzelliğiydi. Çınar kucağında uyuyan kardeşini bir kolu ile tuturken bir eli ile de saçlarını okşuyordu.
Ecrin adımlarına ara vermemiş ve onların yanına vardığında ağzından kaçan "Çok güzel" kelimesi ile affalamıştı, bu cümleyi içinden söylemesi gerekiyordu. Dışından söylediği kelime ile bozguna uğradı fakat kendini hemen toparlayıp "Yani Güneş uyurken bile ne kadar sevimli" diyip toparlamaya çalıştı.
"Öyle çok sevimli bir çocuk. Toprak abi ile Feride abladan zaten ancak böyle bir civciv çıkardı." Çınar'ın yüzünde ki tebessümü ile kurduğu cümleden durumu kurtardığını anladı.
Fakat kalbini Çınar'a kaptırmıştı..
Bir şey diyim mi?
Çınar, Tolga ve Ecrin'in nasıl tanıştığını duyunca acayip bozulacak dnxjfnjf
Bölüm sonu düşüncelerinizi bu satıra alayım
Oy yorum diyorum başka birşey demeden kaçıyorum 🤸🏻
Okur Yorumları | Yorum Ekle |