
"Düğün ne zaman?" Diyen annemle derin bir nefes aldım. Muhtemelen Uğur'u görmüştü. Bebekliğimizden beri Uğur'un annesiyle bizi yakıştırırlardı ama biz büyüdükçe bu sadece bir espriye dönüşmüştü.
"Hayır anne, sevgilim yok, olmadı, olmayacak. Turşumu kur!"
"Sen nasıl liselisin kızım? Senin hayatını yaşaman lazım, aşık olman lazım. Sen de tık yok. Ne sıkıcı kız doğurmuşum anlamıyorum ki!"
"Yok aklımı deliricem. Kadın kaçını yüzyılın Türkiye'sinde doğdun. Yörüksün sen Mersinlisin. Kendine gel! Köylüyük biz. Sevgili ne demek ya. "
"Sus kız! Devir değişti artık. Ben günlerce çalışıyorum didiniyorum sen hayatını, liseni güzel yaşa diye. Ama sen her gün 'Ders çalışmaya gidicez anne, sahilde çekirdek çitliycez anne, yeni kitap alalım anne' kızım sen benim karnımda geçirdiğin dokuz ayı doksan yıl olarak mı yaşadın?"
"Napayım benim ruhum yaşlı işte. Herkes senin gibi çıtır mı Dilek Hanım?"
"Onu ben bilemeyeceğim artık. Hayır sen yaşlı davrandıkça ben gençleşiyorum. psikolojimi etkiliyorsun."
"Elin kızları analarıyla sevgilisini konuşur, arkadaşlarını konuşur, gratis indirimlerini konuşur sen anca anne yeni kitap çıkmış alalım mı? Anne kitapta şöyle oldu. Anne geçen Doğukan'ı bir dövmüşüm ama ne güzel dövmüşüm."
"Baya iyi dövmüştüm ama-"
"Sus kız! Ben lisedeyken o kadar çağrılmadım okula. Hayır bir de hep haklısın. Artık sorgulamadan savunmaya başladım seni. Geçen gün okuluna gittim. müdür yardımcısıyla yarım saat kavga ettim. Adam sonunda "hanımefendi biz sizi veli toplantısı için çağırdık" dedi." demesiyle kahkaha atmıştım. Deliydi bu kadın, yapardı, beklerdim.
"Anacım sen de bir soraydın bu sefer noldu diye. Hemen can kurtaran gibi atlanılır mı?"
"Ah be kör büsü, bir daha gelmeyeceğim be okuluna. Sonra yalvarırsın anne izin yazar mısın diye."
"Ne yaparsan haklısın. Ne yaptıysan kraliçesin. Sana yamuk yapanın alnını karışlarım."
"Yıkama yağlama seansın bitince gel sofrayı hazırlayalım. Dün baban yaptı yemekleri bugün biz yapalım."
Hayatta bazı anlar vardır. Aynı kişi tarafından defalarca incinirsiniz canınız çok acır ama bir süre sonra bir şey hissetmemeye başladığınızı fark edersiniz ya, işte o anlardan bahsediyorum. Karşıdaki ne kadar kırıcı olursa olsun üzülmeye bile yorulursunuz. Canınız çok acır ama ağlayamazsınız bile. Özellikle bu darbe ailenizden geliyorsa, sulanmadıkça solan fidan gibi solarsınız. Yavaş yavaş ve ölümcül. Ağladığınızda hep anne ya da baba diye ağlarsınız değil mi? İlk onlara sarılırsınız. İlk onları yanınızda istersiniz. Biri size bir şey yaptığında onlara şikayet edersiniz. Bütün acılarınızda yanınızda olurlar, yaranızı sararlar ve yaranızdan öperler. Hep bunlar beklenir değil mi ebeveynlerden. İşte bazıları bunları yaşayamıyordu.
Annem hiç düştüğümde kaldırmazdı. Hiçbir zaman yanımdaki ilk kişi olmadı. Daha doğrusu yanımda bile olmadı. İstenmeyen çocuk olmak bu demekti. Onu suçlayamazdım. İstemediği halde bir çocuk doğurmak yaşadığım bir şey değildi. Yanlış anlaşılma olmasın zorla yapılmış bir çocuk değilim veya annem zorla doğuma zorlanmış bir kadın değil. Sadece istemiyor işte. Dediğim gibi hiçbir zaman onu suçlamadım aksine kendimi suçladım hep. Sürekli kendimi sevdirmeye çalıştım herkese. Ama olmayınca olmuyor. Kimseyi sizi sevmesi için zorlayamazsınız. Annenizi bile... Sonuda bir şeyler değiştiğinde ise kabullenmek zor olur. Artık yaptıkları hiçbir şey samimi gelmez mesela. Sanki her an eskiye dönecekmişiz gibi geçer.
Babam eve geldiğinde yemeklerimizi yiyip odama geçtim ve ders çalıştım. Saatin kaç olduğunu farkettiğimde artık duvarlar üstüme üstüme geliyordu.
Balkona çıkıp ışığı yakmadan mahalleyi izlemeye başladım bir süre sonra mahallenin başında aynı arabayı gördüm. Plakasını göremiyordum o yüzden içimden 'Paranoyak olmaya başladın iyice!' deyip düşüncelerimin yanıldığına inanmaya çalışıyordum ama hislerim bana hiç yardımcı olmuyordu. İçeri gitmeye karar verip ayaklandığımda sokak lambasının altında birini gördüm. O da etrafa bakınıyordu. Benden tarafa bakacağı zaman yere oturup saklandım. Bir taraftan da demirliklerden gizlice bakmaya çalışıyordum tabi. Hava iyice kararmıştı ve sadece sokak lambasının yansıttığı ışık belli oluyordu.
Dakikalar sonra sokak lambasının altında olan kişinin yanına biri daha geldi ve o siyah arabaya binip gittiler. Araba sokak lambasının altından geçerken yazan plakayı birkaç saniye bile olsa gördüm. Plakada '34 KZN ...' yazıyordu. Arabanın arkasından bir süre daha bakarken başımı iki yana sallayıp içeri geçtim.
Grupça sayısalcıydık ve şimdiden, aslında tam anlamıyla karar veremesek de, ne olmak istediğimizle alakalı planlarımız vardı. Asya'nın insan beynine merakı vardı ve bunun için nörolog olmak istiyordu. Efe ise oyun oynamayı sevdiği için yazılımcı olmak istiyordu. Uğur'un görsel yeteneği olduğu için grafiker veya mimar olacağını düşünüyorum. Ben muhtemelen sınava eşitten girecektim. Herhangi bir hayalim veya yeteneğim yok. Nasıl geldiyse öyle yaşıyorum.
Uzun süre masanın başında ders çalışmıştım. Sınavlar her ne kadar bitmiş olsa da Gelecek sene sınav senemizdi ve olay artık sınıf geçmekten ibaret değildi. Biraz sonra tekrar balkona çıktığımda bir siyah araba daha gördüm. Tahminlerimde yanılmamıştım bu araba az önceki siyah arabaydı. arabanın içinden benim yaşlarımda bir çocuk indi ve araba kapandı sokak lambasının altına yaklaşmasıyla yüzü aydınlandı ve gördüğüm kişiyle bir süre balkonda tabiri caizse donakaldım. çünkü gördüğüm kişi Uğur'dan başkası değildi.
***
SELAMLAR HENÜZ OLMAYAN OKURLARIM NASILSINIZ?????
GÜNLERİNİZ TATİLİNİZ NASIL GEÇİYOR???
Çok ciddiyim çok sıkılıyorum sayılacak sövülecek biri varsa anlatında hep beraber sövelim noğlar.
Bir de benim hiç bölüm yazasım gelmiyor bütün gün uykulu uykulu yatır gibi geziyorum evin içinde çözümü olanlar var mı
Sizi seviyorum çok kalp çop öpücük bai bai
(İhtiyacı olanlara not: Hayat sana limon veriyorsa limonata yapmak için şeker vermesini bekleme.)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |