
Kaç saat orda öylece durduğumu hatırlamıyorum. sorular aklıma bilgisayar yazılımı gibi düşerken Uğur'un bana bakmasıyla hızla yere oturup balkonda saklandım. Tekrar düşündüğümde bu arabayı her gördüğümde Uğur'un görüş açısında olmamasıydı. Bir süre oturduğum yerden kalkamadım. Bunlar kimdi? Uğur'u nerden tanıyorlardı? Ve en önemlisi ise Uğur'dan ne istiyorlardı? Tekrar ayağa kalkabilecek cesareti topladığımda ne arabayı görebildim ne de Uğur'u. Odama gittiğimde Uğur'un beni aradığını gördüm. Açmadım, açamadım. Her ne kadar soracak bir sürü sorum olsa da şuan konuşursam saçmalayacağımı biliyorum. Yatağa gidip olanları düşündüm.
Neden bize daha önce bir şey söylemedi ki? Başında bir bela mı var? Madem başında bir bela var ben nasıl daha önce fark edemedim...
***
"KOĞUŞ KALK!"
Sabah sabah başımda birinin anırmasını hazmedememişken hissettiğim soğuk suyla uyandım.
"Lan! Anan ama ha!" diyerek gözümü açtığımda Asya'nın başımda dikildiğini ve Efe'nin uykulu bakışlarını gördüm.
"Günaydın uykucu! Hazırlan kütüphaneye gidiyoruz!" diye şakıdığında Efe uykulu gözlerini kaldırıp,
"Kütüphaneye mi gidiyoruz?"
"Sabah sabah daha tuvalete gitmedik ne kütüphanesi ama ya!" diyerek belki boğulursam kurtulurum düşüncesiyle yastığımı kafama bastırdım. Derin bir nefes almayı unutmadım tabi. Ne var canım boğulucaz diye ölek mi yani?
Tabii ki Asya'ya bu numara sökmedi ve benim kafamdan aldığı yastığı uyumak üzere gibi görünen efenin kafasına attı. bir taşla iki kuş vurmanın verdiği vatan gülüşüyle odadan efeyi da alarak çıktı giderken
"on beş dakikaya hazır olmazsan Dilek teyzeyi arar ve senin doğudan hoşlandığını söylerim"
"Şeytan kulağına kurşun! Allah korusun o ne lan öyle? küfür gibi"
"Ben bilmem on dakikaya hazır ol"
"Lan hani on beş dakikaydı"
"Beş oldu" diyerek çıktı odamdan.
Küfür kıyamet kütüphane için hazırlandım ve evden çıktık. Asya bizi Uğur'un evine yönlendirdiğinde kısa bir süre dona kalsam da onlara uydum ve kapının önüne doğru yürüdüm. Uğurla konuşmam gerekiyordu. kütüphaneye gittiğimizde simit almaya gitme bahanesiyle ona sorabilirdim. Uzun süredir kapının önünde olan arkadaşlarımın yanına gittiğimde hala zili çaldıklarını gördüm.
"Açmıyorlar mı?"
"Hayır bekliyoruz belki de daha uyanmamışlardır"
"Bu kadar sese bütün mahalle uyanırdı" dedi Efe
"E arayalım o zaman?" dediğimde efe telefona uzanıp uğuru aradı ama telefon açılmadı. daha doğrusu telefonu kapalıydı. İçimdeki endişe tohumu filizlenirken telefonuma uzanıp annesini aradığımda o da açmadı. Necmiye teyze bizim kapıda beklediğimizi görünce bize seslendi:
"Çocuklar ne yapıyorsunuz orda? Gelin içeri kapıyı açayım"
"Yok teyze ders çalışmaya gideceğiz şimdi. Ne diyeceğim teyze, Uğur'u gördün mü bugün?"
"Yok kuzum görmedim Kozanları bugün. Hem siz sabah sabah kahvaltı da yapmamışsınızdır. Çıkın yukarı kahvaltı edelim."
"Zahmet olmasın sana teyze?" dedi Asya.
"Yok kuzularım ne zahmeti. Hadi hadi naz yapmayın açıyorum kapıyı." diyerek kapı açmaya gittiğinde el mecbur yukarı çıktık.
***
HELLÜÜÜÜÜÜ
ÖNCELİKLE
Bölümün çok kısa olduğunu biliyorum. Ama yapacak bir şey yok. Okuyan çok kişi de yok zaten...
Olsundu. Buna da şükürdü.
haydin GÜLE GÜLE
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |