4. Bölüm
1lpapatya / Serendipity (Yarı Texting) / 3. Bölüm

3. Bölüm

1lpapatya
1lpapatya

''Tamda beklediğim cevap geldi.'' Ekin araya girdi.

''Başka şans mı bıraktın kıza.''

''Ne isteyeceksin benden?''

''Bir gün boyunca ne istersem yapacaksın.''

''O kadarını anladık zaten. Birazcık spoiler diyorum.''

''Yarın görürsün. Birazcık meraktan zarar gelmez.''

''Eşeği sattık belaya çattık. Hey Allah'ım ya!''

''Eşek falan ne oluyor ayol. Kibar kız ol biraz.''

''Git kibar kızı başka yerde ara.''

''Yarında böyle olmazsın diye umuyorum.'' Telefonunu bana uzattı.

''Telefon numaranı gir.''

''Yuh ya! Telefon numaramı ne yapacaksın?''

''Yarın için şimdiden hazırlık yapmamız lazım. Sonra kaçarsın falan hiç çekemem.''

''Kaçarsam benim zararıma değil mi zaten? Ulan az önce sen bana şantaj yapmadın mı?''

''Tabii ki senin zararına ama başka güne falan erteleyemem. Ben meşgul bir adamım.''

''Hay senin meşgullüğüne.'' Telefonu tekrardan uzattı. Allah'tan sabır dileyerek aldım ve numaramı kaydettim.

''İstediğin bir şey yoksa gidiyorum artık.''

''Gidebilirsin.''

''Allah razı olsun.'' Ekin, gülerek bizi izliyordu.

''Çok mu komik?'' Yüzündeki gülümsemesi daha çok büyüdü.

''Komik bence.'' Mert araya girdi.

''Benim olduğum ortamda gülümsemeyen kimse kalmaz Berilciğim.''

''Ben seninle mi konuşuyorum şu anda? Avukatında güzelmiş Ekin.''

''Ekinime laf söyletmem.'' Derin bir nefes aldım ve arkamı dönüp yürümeye başladım. Evet, tek bir kelime daha etmeden orayı terk ettim. Biraz uzaklaştığım gibi Alevi aradım ama açmadı. Birkaç dakika sonra mesaj geldi.

Alev: Dersteyim

Ben: Çok kötü bir şey oldu. Okula geliyorum.

Alev: Dersten çıkayım mı

Ben: Yok çıkma. Dersinin bitmesini beklerim.

Alev: Tamam. Bir şey olursa haber et.

Telefonumu çantama koyduktan sonra hızlı bir şekilde okula yürüdüm. Okula geldiğim gibi kendimi yemekhaneye attım. Ne kadar özel bir üniversite olsa bile yemekhanesini asla beğenmiyordum ama bugün umurumda bile değildi. Bu sinirle her şeyi yiyebilirdim. Dediğim gibi de oldu. Aldığım yemeklerin hepsini yedim. Büyük bir ihtimalle annem bunları evde önüme koysaydı yemezdim.

Biraz okulun cafesinde takıldıktan sonra Alev geldi.

''Meraktan çatladım. Dersi bile dinleyemedim desem yeri.''

''Ne oldu bilsen.'' Çantasını koyup otururken cevap verdi.

''Anlat bari bilelim.'' Başından sonuna kadar tüm olanları anlattım. Resmen ağzı açık bir şekilde beni dinliyordu.

''Kızım sen ciddi misin?''

''Keşke ciddi olmasam.''

''Resmen bir gün boyunca istediklerini yapacaksın.''

''Ama hepsi onun yüzünden oldu. Ben ceketi alıp neden kaçayım ki?''

''Ekinin orda olması şoku.''

''Affedersin ama g*tle don gibi geziyorlar. Bir zahmet orda olsun. Ben ne diyorum sen ne diyorsun kızım ya.''

''Olayın şokundayım.''

''Birde bana sor. Yer yarılsa da içine girsem dedim.''

''Neler isteyecek acaba?''

''Ne bileyim ya. Canımı okuyacak belki de.''

''Öyle kolay mı? Ben senin yanında olurum bir kere. Belki Ekinim de olur.''

''Şimdi çarpacağım ağzına ya. Başlama sende Mert gibi.''

''Mert gibi mi?''

''Ekinime laf söyletmem demişti.''

''Demek kumam var.'' Kafamı geriye doğru yasladığım an kahkaha attı.

''Tamam şaka yapıyorum ya. Sevgili işleri sanki benlikmiş gibi sinirleniyorsun birde. O tarz kişileri asla çekemem.''

''Alev, ne yapacağım ben ya?''

''Halledeceğiz sen merak etme. Hele bir yarın olsun bakalım. Acaba ders saatleriniz uyuşacak mı ki?''

''Alev...''

''Ne oldu?''

''Yarın benim dersim yok ki. Of ya, of!''

''Onun için okula mı geleceksin birde. Bak bu çok fena oldu. Acaba o hangi bölümde okuyor?''

''Ne bileyim ben. Çocuk hakkında tek bildiğim şey adının Mert olduğu.''

''Birde okulda popüler olduğu.''

''Ve yarın canımı okuyacak olduğu.''

''Yarın benim dersim var. Dersim olmasa da gelirdim. Seni o salakla yalnız bırakacak halim yok.''

''Okul içinde oluruz değil mi?''

''Başka ne isteyecek? Abartmasın abi.''

''Hadi inşallah.'' Biraz daha muhabbet ettikten sonra kalktık ve birlikte eve döndük.


Sa

Sabahın beşinde beni uyandıran zil sesim oldu. Tanımadığım bir numara arıyordu.

''Off sabah sabah bu kim ya?'' Meşgule atıp tekrardan uyumaya çalıştım ama birkaç dakika sonra tekrardan aradı. Aradığı gibi yine meşgule attım. Bu sefer mesaj geldi. Uykumun içine edilmişti.

05** *** ** **: Benim telefonumu nasıl meşgule atarsın

05** *** ** **: Uyuyorum de bide güleyim.

05** *** ** **: Oha sen gerçekten uyuyorsun

05** *** ** **: mesajlarımı görmemek he

Peş peşe gelen mesajlara sinirlendiğim için dayanamayıp baktım. Gözlerimi bile zar zor açmıştım.

Ben: Sabah sabah dalga mı geçiyorsun

05** *** ** **: Ben ne zaman dalga geçmiyorum ki

05** *** ** **: Üzdün

Ben: Sen kimsin ya

05** *** ** **: Numaramı kaydetmedin mi

Sanki hafızam yeni yerine gelmişti. Tabii ya! Mertti bu.

Ben: senin gibi birinin profil fotoğrafını herkese açmaması ne tuhaf

Ben: Ayrıca nasıl kaydetmiş olabilirim azcıkta mantık

05** *** ** **: Uyuyordun dimi

Ben: sabahın beşinde göbek mi atacaktım

05** *** ** **: Çok komiksin ahahaha

05** *** ** **: ayrıca çok tembelsin

Ben: karı mısın bu nası mesajlar

05** *** ** **: ayıp be

05** *** ** **: kalk hadi

05** *** ** **: saat 7 de okulda olacaksın

Ben: yuh be

Ben: sabahın yedisinde ne işim var okulda

Ben: Ayrıca benim bugün tek bir dersim bile yok

05** *** ** **: Çok üzüldüm ama banane

05** *** ** **: Hiç kaçayım deme

05** *** ** **: Görüntüler elimde

Ben: pislik

05** *** ** **: kralına böyle konuşma

05** *** ** **: 7 de görüşürüz

Ben: Tmö 👍

Görüldü attı. Sinirden yastığı ısırmak istiyordum. Hemen Alevi aradım. Birkaç çalışta aradı. Uykulu sesiyle konuştu.

''Ne oldu bu saatte kızım?''

''Yedide okulda olacakmışız.''

''Ne?''

''Olmazsan görüntüler elimde dedi. Hala şantaj yapıyor pislik.''

''Bende kalkayım o zaman.''

''Nasıl istersen. Haber vereyim dedim.''

''Kalkıp hazırlanalım bari. Birlikte gideriz.''

''Senin dersin kaçta?''

''10 da''

''O saate kadar bekleyecek misin gerçekten yaa''

''Kankamı o çocukla yalnız bırakacak halim yok.''

''Adamsın sen.''

''Hadi hazırlanalım o zaman sonra yine haberleşiriz.''

''Tamamdır.'' Dediğimiz gibi yaptık. Bir an önce hazırlanıp buluştuk ve tramvaya bindik.

''Hayatımda hep bir değişiklik olsun derdin ya, al buyur.''

''Kızım böyle değişiklik mi olur ya. Valla istediğim değişiklik bu değildi. Dün resmen hırsız ilan edildim, bugünde köle ilan edileceğim.''

''Ben yanındayım. Rahatta kal.''

''Valla sen yanımda olmasan ne yapardım bilmiyorum.''

''Yanınızda olamadığım anlarda bile varlığımı hissettireceğim merak etme. Zaten yanınızda olabileceğimi pek sanmıyorum. Mert izin vermez.''

''Hay ben onun iznine...'' Yol boyunca konuştuk. Tüm olayların, baştan sona kadar kritiğini yaptık. Okulun kapısına geldiğimde, kemiklerimin kaskatı kesildiğini hissediyordum. Geç gelmediğimiz için ekstra mutluydum. Saatin 7 olmasına sadece on dakika kalmıştı. Telefonumu aldım ve kaydetmediğim numaraya mesaj attım.

Ben: Nerdesin

05** *** ** **: vaaay geldin demek he

05** *** ** **: kantinin önüne gel

''Emredersin paşam!'' Telefona karşı çok yüksek bir sesle bağırmıştım.

''Ne diyor?'' Mesajları gösterdim.

''Allah sabır versin Beril. İşte şimdi başlıyoruz.'' Gerçekten başlıyorduk galiba. Cevap vermedim ve kantine doğru yürüdüm. Kantinin önüne vardığımda, ayakta tek başına duran Mert'i gördüm.

''Günaydın matmazel.'' Suratımı buruşturdum.

''Matmazel ne be?''

''Sende hiçbir şeyi beğenmiyorsun.''

''Güne seninle başlarken neyi beğenmemi bekliyordun?''

''Genel olarak beni beğenmiyorsun galiba.''

''Aaa nereden bildin?'' Arkadan kıkırtı sesi geldiğinde sinirle arkama döndüm. Alev kıkırdıyordu.

''Neye gülüyorsun sen ya?''

''Çok güzel sohbet ediyorsunuz.''

''Arkadaşın bile anladı sen anlamıyorsun.'' Mert'e döndüm.

''Sen bir sussana.'' Beni işaret ederek Aleve laf attı.

''Arkadaşın da çok asabi. Nasıl dayanıyorsun sen buna?''

''Güldük diye sende şımarma istersen. Berile laf edecek son insan sensin.'' Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Mertte kendisine sokulan bu laftan dolayı sadece kafa salladı. Bir süre sonra tekrardan konuştu.

''Senin ne işin var burada? Ben sadece Berili istemiştim.''

''Seni onunla yalnız bırakacağımı mı sandın?''

''Sanmadım. Sanmadığım için bir şey yaptım.'' Aleve doğru yaklaşan Ekini gördüm. Ben gözlerim açılmış bir şekilde Ekine bakarken Alev ''Ne yaptın?'' demişti.

''Sürpriz. Bak bakalım.'' Alev arkasını döndüğünde şok olmuştu. İkimizde böyle bir şey beklemiyorduk.

''Benimle ne alakası var ne sürprizi ya?''

''Bizi bırakmayacağını düşündüğüm için sana eşlik edecek birini getirdim. Size iyi eğlenceler.'' Alev bir bana bir Ekine bakıyordu. Araya girdim.

''Eşlik edecek biri falan yok. Alev ya bizimle olacak ya da bizimle. Başka şansımız yok.'' Ekin konuştu.

''Bu kadar mı çirkinim Alev ya? Bu kadar mı istemiyorsun beni?'' Ekin tam Alev'in tipi olduğu için kız karşısında kalakalmıştı.

''Arkadaşımı rahat bırak Ekin.''

''Sadece biraz vakit geçirmek istiyorum ne var bunda?'' Alev masum bir şekilde bana bakıyordu. Sinirden dişlerimi sıkıyordum. Resmen benden onay bekliyordu.

''Hayır kızım boşuna bakma bana öyle. Kanmayacaksın değil mi?''

''Kahve içmeye ne dersin Alev?'' Ekine doğru yürüdüm.

''Seni döverim he.'' Mert kolumu tuttu.

''Hoop hop. O kadar da değil küçük hanım.''

''Hemen de kandın Alev. İnanamıyorum sana.''

''Ne kanması ya? Yok öyle bir şey.''

''Vakit geçirmeyecek miyiz yani?''

''Geçireceğiz.'' Kahkaha attım.

''Aynen ne kanması ya yok öyle bir şey.'' Mert araya girdi.

''Tekrardan iyi eğlenceler size.'' Mert'in hala kolumu tuttuğunu fark ettiğimde, kolumu elinden sert bir şekilde çektim. Alev bana sarıldı ve kulağıma ''Korkma. Ekinin canını okuyacağım.'' dedi. Geri çekildiğimde ''Tabii tabii.'' dercesine kafa salladım. İkisi birlikte okulun kafesine doğru yürümeye başladı. Kaldık Mertle baş başa.

''Artık başlasak mı?''

''Neye?''

''İki sohbet ettik diye hemen unuttun. Görevlere diyorum başlasak mı?''

''Hay senin görevine.''

''Anlamadım.''

''Başlayalım canım. Yolla gelsin.''

''White chocolate mocha almanı istiyorum. Derslere onsuz giremiyorum.'' Sırıttım.

''Lara Atabeyli misin sen?''

''Lara Atabeyli bile benim kadar white chocolate mocha içmez.'' Yüzüne baktım.

''Sen ciddisin.''

''Kızım iki şaka yaptık diye ciddiliğimizi sorgulama.'' Gülmeye başladım. White chocolate mocha içemeden güne başlamamak da neydi?

''Gülme ya. Komik bir şey yok ortada.''

''Haklısın. White chocolate mocha içmeden güne başlayamamak gayet normal.''

''Anormal da olsa seni ilgilendirmez. İçeceğimi al ve gel.''

''Parayı alayım.''

''Bugün her şey senden.'' Tam bir şey diyecekken durdurdu.

''Canım öyle istedi. Hepsini sen ödeyeceksin.'' Ulan ben kendime bile almıyordum ki! Hem de özel okuldan...

''Peki. Öyle olsun.'' Sinirden soluyarak kantine doğru ilerledim. Hangi okulun kantininde white chocolate mocha olurdu sabahın köründe bilmiyorum ama bizimkinde vardı.

''Ben bir white chocolate mocha alayım.'' Çalışan kız, cevap vermeden içeceği hazırladı. Bardağı uzattı ve

''500 lira. Kartınızı okutabilirsiniz.'' Gözlerim kocaman açıldı. Ben mi yanlış duymuştum yoksa sadece bir içecek 500 lira mıydı?

''500 lira mı?'' Kız cevap vermeden bana bakıyordu. Sinirle kartımı çıkarıp ödedim. Mert'in yanına gidene kadar içimden sövdüm.

''Aldın mı?'' Ona doğru uzattım.

''Kafama atsaydın birde.''

''Atardım da, 500 lira verdim diye kıyamıyorum.'' Elimden aldı.

''Özel okulda okuyup da 500 liraya çok diyen birini ilk defa görüyorum.'' Sus Beril sakın konuşma. Sakın burslu olduğunu söyleme.

''Zenginiz diye paramızı boş yere harcamıyoruz. Daha uygun yerlerde de içebiliyoruz. Sana da öneririm.''

''Herkesin kendi tercihi. Hadi şuradaki çardağa gidelim.'' Birlikte çardağa doğru yürüdük.

''Kendine neden almadın?''

''Canım istemedi.''

''Neyse, sen dışarıda 200 liraya içersin. Alışıksın nasıl olsa.''

''O da ne demek ya? Aşağılıyor musun sen beni?''

''Şaka yapıyorum canım her şeye de çemkirme. Çok ciddi bir kızsın ya.''

''Ciddi falan değilim ama şakayı yapan sen olunca gülemiyorum.'' Bardağını koydu ve çardağa oturdu.

''Bana aşıksın da ondan.'' Derin bir nefes aldım ve karşısına oturdum.

''Şimdi önemli bir işimiz var.''

''Bugün önemli olmayan şey bile önemli olacak anlaşılan.''

''Olabilir ama bu gerçekten önemli. Kitap okumam lazım.''

''Benim bununla ne alakam olabilir peki?''

''Sende okuyacaksın. Azıcık kültürlen.'' Çantasından aynı olan iki kitap çıkardı.

''Dalga mı geçiyorsun ya? Sabahın köründe bunun için mi getirdin beni?''

''Dersime sadece yarım saat kaldı. Gün sonunda çok yorulacaksın. Bu saatleri iyi değerlendir.'' Sırıtarak elindeki kitabı bana doğru uzattı. Aldım ve kitabı inceledim.

''Ben aşk ve gururu daha önceden okudum. Kültürlenmek için sen geç kalmışsın sanki.''

''Bende okudum.''

''Niye tekrardan okumak istiyorsun o zaman?''

''Okuyalı uzun zaman oldu. Kitap hala aynı ama ben çok değiştim bundan dolayı okumak istiyorum.'' Cevap veremedim. Açtı ve kitabı okumaya başladı ama ben okumuyordum. Öylece onu izlediğimi fark ettiğimde bakışlarımı kaçırdım.

''Sana bir şey sorabilir miyim?'' İçeceğinden bir yudum aldıktan sonra konuştu.

''Kitap okurken konuşmaktan hiç hoşlanmam.''

''Sadece bir soru.''

''Sadece bir soru. Sor bakalım.''

''Senin bölümün ne?''

''Biraz sonra görürsün.''

''O da ne demek?''

''Sadece bir soru demiştik.'' Her lafı ağzıma tıkamayı nasıl beceriyordu bilmiyorum ama yapıyordu.

Alev'in ağzından

''Aç mısın?''

''Biraz açım.''

''Çok güzel oldu. Ben çok açım.'' Birlikte okulun kafesine oturduk.

''Şöyle güzel bir kahvaltı yapalım. QR koddan menüye bak istersen.'' İster istemez çekiniyordum. Tanımadığım biriyle kahvaltı yapmaktan değil de... Tanımadığım biriyle bu şekilde oturmak beni rahatsız hissettirmişti. Dediği gibi yaptım ve menüye baktım.

''Ben bir kaşarlı tost alabilirim. Sen ne alacaksın?''

''Ne tostu kızım? Şöyle güzel bir serpme kahvaltı alalım. Mis gibi de yeriz.'' Takır takır cevap veren bana ne olmuştu? Resmen sesim içime kaçmıştı. Dediği gibi yaptı ve siparişini verdi. Uzun bir süre geçti. Ekin benimle hiç konuşmuyordu. Bırakın konuşmayı, başını telefonundan kaldırmamıştı.

''Vakit geçirme anlayışın bu mu?''

''Anlamadım?''

''Hem beni çağırıyorsun hem de kafanı telefonundan kaldırmıyorsun.'' Söylediklerimle telefonunu masaya bırakması bir oldu.

''Haklısın. Hadi tanışalım.''

''Tanışalım bakalım.'' Tam o sırada serpme kahvaltımız geldi.

''Tüh yaa tanışamayacağız.''

''O ne demek şimdi?''

''Kahvaltı geldi ya, ben yemek yerken konuşmayı sevmiyorum.''

''Ekin sen benimle dalga mı geçiyorsun ya? Tanışmazsan tanışma. Ben sana çok meraklıyım sanki.''

''Bence meraklısın. Baksana hemen geldin.'' Ayağa kalktım.

''Ne diyorsun be sen!''

''Sakin ol ya. Her şeyi de ciddiye alıyorsun.''

''Anladığım kadarıyla sen kendine oyuncak arıyorsun ama o kişi ben değilim. İnsan gibi kahve içmeye çağırdın geldik. Anladım ki saygısızın tekisin.'' Boş gözlerle bana bakıyordu. Sigara böreği ve pişilerle dolu olan mini sepeti elime aldım.

''Bunları da sana bırakacak değilim. Karnım aç.'' Arkamı dönüp giderken kahkaha attığını duymuştum. Anlaşılan, Mert beni oyalamak için Ekini tutmuştu. Dışına kanıp hareket ettiğim adam beyinsizin tekiydi.

Beril'in Ağzından

''Hadi kalk derse gidiyoruz.''

''Anlamadım?''

''Birlikte derse gidiyoruz. Bunun nesini anlamadın?''

''Yok artık. Benim senin dersinde ne işim var?''

''O kadar işin var ki aklın hayalin durur.''

''İyice saçmaladın.'' Kampüsün içinde bağırdı.

''Ne yani, bir gün boyunca kölem olduğunu unuttun mu yoksa?''

''Allah cezanı vermesin Mert. Yürü nereye gidiyorsak gidelim.'' Sırıttı. Yüzüne yakışan bu gülümsemeyi sadece zafer olarak kullanınca hoşuma gitmiyordu. Dediği gibi yaptık ve birlikte dersine girdik. Mertle birlikte yürürken neredeyse amfideki herkesin gözleri bizim üstümüzdeydi. Vücudum istemsizce kasılmıştı. Ortalardan bir yere oturduk. Oturduğumuz sıra boyunca kız vardı ve Mert hepsiyle tek tek selamlaştı. Tüm kızlarla samimi olan erkek mi? Hayatıma almayacağım bir numaralı erkek tipiydi!

''Hadi defterini çıkar Beril.''

''Ne defteri?''

''Notlarımı tutacağın defteri. Hazırlıksız mı geldin yoksa?''

''Sen bana öyle bir şey mi dedin? Ben niye senin notlarını tutacakmışım.'' Yanındaki kıza döndü.

''Bu Berilde amma değişik kız he. Beni sürekli güldürüyor.'' Yanındaki tüm kızlar gülmeye başladı. Mert sadece ağzını açsa bile gülüyorlardı. Mert'in kolunu cimcikledim.

''Benim hakkımda düzgün konuş.''

''Hırsızlık yapmış birine göre çok gururlusun.'' Ağzım açık kaldı.

''Saçma sapan konuşma. Birisi duyacak!''

''Konuşturma o zaman. Birisinin duymasından korkuyorsan dediklerimin hepsini yapacaksın.'' Önündeki kıza seslendi.

''Beyza, bize bir kağıt verebilir misin?'' Kızdan kağıdı aldığı gibi benim önüme koydu ve kitaplarının olduğu çantadan kalem çıkardı.

''Hoca derse başladı bile. Tüm notları eksiksiz almanı istiyorum.''

''Sen baya ciddisin yani.'' Gözlerini kırptı ve hocayı dinlemeye başladı. Psikoloji bölümündeki İngilizce kelimeleri bilmezken nasıl her şeyin notunu alacaktım ki?

''Senin bölümün İngilizce psikoloji miydi?''

''Tebrik ederim. Nasıl bildin ya?''

''Of dalga geçme. Çoğu şeyi anlamazken nasıl not alacağım?''

''Senin bölümün neydi? Hazırlık bitirmedin mi sen yoksa?''

''Bitirdim de, hazırlıkta bize bu terimleri mi öğretiyorlar canım?''

''Ben cahilim demiyorsun da.'' Hiç cevap vermedim. Telefonumu çantamdan çıkarıp ses kaydını açtım. Birde bu ses kaydı yüzünden yakalanırsam her şey daha kötü olabilirdi ama başka çarem kalmamıştı. Mert'in görmemesi için elimden geleni yaptım ama o sırada kağıda not almaya çalışıyordum. Ders 2.5 saat sürmüştü ve ben 2.5 saat boyunca anlayabildiğim kadarını not almıştım. Ders bittiği gibi kafamı amfi sırasına koydum. Gelen kahkaha sesleriyle kafamı kaldırdım. Mert'in arkasına, önüne, her yere... Etrafına kızlar üşüşmüştü. Bu görüntüyü sevmediğim için ayaklandım.

''Nereye gidiyorsun?''

''Ders bittiğine göre çıkacağım.'' Bir kız Mert'e seslendi.

''Mert, bu kız kim?''

''Bugünlük sevgilim.'' Böyle bir cevap beklemediğim için gözlerim kocaman açıldı. Kızlardan da ''Ne?'' sesini duymuştum.

''Ne sevgilisi ya?''

''Aşkım ne demek ne sevgilisi? Bugünlük seni yanımda gezdirmem için ısrar etmedin mi? Bir güncük eğlence.''

''Ne diyorsun sen ya doğru konuş! Evcil hayvanın mıyım ben senin yanında gezdiriyorsun?'' Sesimi iyice yükselttiğim için amfideki çoğu kişi bizi izliyordu. Mert ayaklandı.

''Bağırma.''

''Ne demek bağırma? Bir güncük eğlence ne demek Mert ya? Sevgili falan değiliz. Bir günlüğüne işlerime yardım ediyor desen daha az zoruma giderdi. Bunlar nasıl cümleler?'' Vereceği cevabı bile dinlemeden arkamı dönüp çıktım. Açık kalan ses kaydını da kapattım. Hızlı bir şekilde bahçeye doğru adımlarken kolumun tutulmasıyla arkama döndüm.

''Herkesin içinde bana ne cüretle bağırırsın sen?''

''Az bile yaptım.''

''Herkes benim yanımda olmak için can atıyor. Neyine bu kadar alındın bu cümlelerin inanamıyorum yani.''

''Ben herkes değilim Mert. Öncelikle bunu kafana sokman lazım.'' Mert gözümün önünde sola savruldu.

''Senide arkadaşını da öldürürüm he. Ne istiyorsunuz lan siz bizden?'' Mert'i iten Alevdi.

''Ne yapıyorsun Alev? Psikopatlaştınız iyice iki arkadaş.''

''Bizi bu hale siz getirdiniz. Ekin kadar havalı birini görmedim hayatında. Çok bilmiş ukala. Onu benim başıma nasıl sararsın sen?'' Araya girdim.

''Ne oldu Alev? Bir şey mi yaptı?''

''Beyefendiyle tanışmak için çok meraklıymışım. Bitti kardeşim. O kadar sinirliyim ki dersin yarısında çıktım. Allahtan hoca imzaları kontrol etmiyor.''

''Gitmeden bir arkadaşıma da bakayım dedin yani.''

''Bak Mert, seni o Ekinle sırt sırta bağlayıp döverim. Arkadaşımı da alıp gideceğim.''

''Yok öyle bir şey.'' Elimi tuttu.

''Bugün sevgilimle birlikte takılacağız.'' Elimi sımsıkı tuttuğu için çeksem de bir işe yaramıyordu.

''Bir bıraksana ya.'' Umursamayıp yürümeye başladı. Peşinden beni de sürüklüyordu!

''Nereye gidiyoruz ne yapıyorsun ya?'' Alev beni geriye doğru çekti.

''Bıraksana kızın elini.''

''O kadar anormal hareketler sergiliyorsunuz ki okuldaki herkes bize bakıyor. Ben zaten dikkat çeken biriyim sizin bu davranışlarınız yüzünden on kat daha dikkat çekiyoruz.''

''Elimi bırakmayan sensin ama anormal davranan biziz öyle mi? Üste çıkmakta bir numarasın.''

''Teşekkür ederim canım. Arkadaşına söyle de sevgililerin arasına girmesin. Yoksa hırsızlık olayı seni çok etkiler.''

''Yine bir tehdit çıldıracağım ya. Allah'ım bugün ne zaman bitecek?''

''Daha öğlen bile olmadı. Hadi gidelim.'' Aleve sadece bakış atıp Mertle birlikte yürümeye başladım. Alev yine de peşimizden geliyordu tabii ki.

Yemekhaneye geldik. İnanılmaz derecede sıra vardı ama Mert'i gören herkes yer verdi. Elimi bırakmamıştı. Yemekhanede el ele yürüyorduk!

''Elimi bıraksan mı artık?'' Hiçbir şekilde umursamadı. Manzaranın gözüktüğü tarafa doğru gittik.

''Yengenle bana yer ver aslanım.'' Masadaki iki çocuk kalktı. Hayret içinde olanları izliyordum. Kimdi bu Mert, mafya falan mı? Çocuğu tuttu ve konuştu.

''Kalkmışken bize de iki tabak kapıp gelir misin?'' Çocuk kafa salladı ve gitti. Etrafa bakındım ama Alevi görememiştim. Galiba yemekhaneye gelmemişti. Karşılıklı bir şekilde masaya oturduk. İkimizde konuşmuyorduk. Uzun bir süre geçti. Çocuk gerçekten bize iki tabak getirmişti. Menüde hamburger vardı.

''Sen yemekhaneden yer miydin ya?''

''Yemem. Hamburger var diye geldim.''

''Beni de peşinden sürükledin.''

''Hamburgeri yedikten sonra konuş. Okulun hamburgerini hiç denemedin mi?''

''Yedim tabii ki.'' Tekrardan sessizlik oldu. İkimizde hamburgerlerimizi yedik. Tam bitmek üzereyken Ece ve arkadaşları geldi. Ece bir anda kamerayı açıp video çekmeye başladı.

''Evet arkadaşlar gördüğünüz gibi şimdiki kurbanımız Beril. Mertle sonsuza kadar sevgili olacağını sanıyor ama sadece bir günlük eğlence olduğunu bilmiyor. Kendisi, bu yakışıklı oğlanımızın listesinin kabarık olduğunu bilmiyor.'' Ecenin arkadaşları gülerken yemekhanedeki bazı insanlar da aynı onlar gibi gülüyordu. Mert'e baktığımda, sırıttığını gördüm. Hızla ayağa kalkıp Ecenin elinden telefonu almaya çalıştım.

''Ne yapıyorsunuz siz ya?!''

''Arkadaşlar, kızımız gerçekleri duyunca hırçınlaştı.''

''Mert, bir şey desene!'' Ellerini havaya doğru kaldırdı.

''Ben karışmıyorum.''

''Ne demek ben karışmıyorum ya? Senin yüzünden bu hale düştüm. Saçma sapan konuşma.''

''Kızımız Mert'e bağırmaya başladı arkadaşlar. İşte heyecanlı dakikalar.'' Ne yapacağımı şaşırmıştım. Bir senede olmayan şey bir günde olmuştu. Resmen okulun içinde rezil oluyordum.

''Çekmeyin sizde lan!'' Hala çekmeye devam ediyorlardı. Kavga etsem her şey daha kötü olacaktı. Çantamı alıp koşmaya başladım. Tam yemekhanenin kapısına vardığımda önüme biri durdu.

''Tam olarak nereye kaçıyorsunuz Beril Hanım?'' Önümdeki kişinin Ekin olduğunu görmemle derin bir nefes aldım.

''Mert'in sol kolu falan mısın sen? Çekilsene önümden.''

''Neden önünden çekileyim ki. Birlikte psikoloji kulübünün etkinliğine gidiyoruz ya.''

''Ney?'' Ekin'in beni oyaladığı sırada Mert gelmişti.

''Yemeğimizi de yediğimize göre gidebiliriz.''

''Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz ya? Az önce olanları ne çabuk unuttun Mert!''

''Korkma, hiçbir şey olmaz. Hadi gidelim.'' Tekrardan elimi tuttu. Tutmasıyla bacağına vurdum.

''Sinek mi ısırdı beni?''

''Allah'ım sen bana sabır ver.''

''Amin canım amin. İleride bugünleri yaşadığın için şükür edeceksin.''

''Eminim öyledir.'' Tam yemekhanenin kapısından çıkıyorduk ki önümüzden yürüyen Ekin'in suratına bir bardak su atıldı. Ağzım açık bir şekilde kimin attığına baktım. Atan kişinin Alev olduğunu görmemle birlikte ağzım daha çok açıldı.

''Ne yapıyorsun sen Allah'ın cezası!''

''Oh oldu sana. İçimin yağları eridi.'' Mert kulağıma yaklaştı. Benim gibi şaşkın bir şekilde izlemek yerine keyifle izliyordu.

''Arkadaşın da en az senin kadar deli.'' Onun bu halinden dolayı kıkırdadım.

''Bunun bedelini çok ağır ödeyeceksin!'' Araya girdim.

''Sen kimi tehdit ediyorsun tam olarak?''

''Ulan benden bunları isteyen Mert, suyu yüzüme yiyen benim. Bu nasıl iş?'' Alev, hiçbir şey olmamış gibi benimle konuşmaya başladı.

''İyi misin Beril?''

''Hiç iyi değilim. Az önce olanları görseydin, Ekin'in değil Ece'nin suratına su atardın.''

''Ne oldu?''

''Bu geri zekalı beni sevgilisi ilan etti.'' Mert araya girdi.

''Bu kadar konuşma yeter. Toplantıya geç kalacağız.''

''Toplantıya falan gelmiyorum ben abi. Üstüm başım ıslandı.''

''Korkma. Şeker değilsin ya erimezsin.'' Alev'in bu cevabıyla kahkaha patlattım.

''Gelmen lazım. Bugünkü toplantı çok önemli.''

''Allah'ım yarabbim ya! Başlayacağım toplantınıza da Alevinize de.'' Alev hiç cevabını esirgemiyordu.

''Hoop hop yavaş başla.'' Olanlardan dolayı unutmuştum ama elim hala Mert'in elindeydi.

''Sen niye hala elimi tutuyorsun ulan? Kaçacak değilim ya bıraksana.''

''Belli olmaz. Belki kaçarsın.''

''Öbür elimle suratına bir yumruğu yapıştıracağım göreceksin belli olmazı.'' Elimi bıraktı ve ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı.

''Lütfen dövme beni abla.'' Ekin araya girdi.

''O zaman Alevde toplantıya gelecek.''

''Benim ne işim var orada?''

''Üstüme su atmanın cezası olarak gelmek zorundasın.''

''Kafanda bir şey planlıyorsun değil mi? Asla gelmem.'' Ekin, Aleve doğru yaklaştı.

''Geleceksin.''

''Mert, durdursana şu arkadaşını ya. Arkadaşımın üstüne yürüyor bak tekmeyi koyacağım şimdi.''

''Abi bir sakin olun. Tamam, Alev sende gel toplantıya. Hem Beril yalnız hissetmemiş olur.'' Sessizlik oluştu. Alev sadece kafa salladı ve birlikte yürümeye başladık. Mert'in kulağına yaklaştım.

''Sen az önce beni mi düşünmüş oldun bay dengesiz?''

''Ne zaman düşünmüşüm? Yok öyle bir şey.''

''Beril yalnız hissetmemiş olur dedin. Basbayağı beni düşündün işte.'' Cevap vermedi. Aleve baktığımda bizi sırıtarak izlediğini gördüm. Hemen kaşlarımı çattım.

''Öyle bakma.''

''Tamam, tamam.''

🌿

Kulüp toplantısında Alev ve ben hiçbir şey yapmadık. Sadece konuşmaları dinledik. Anladığım kadarıyla Mert uzun bir süre okula gelmemişti. Bir süreliğine yurt dışında kalmış. Toplantıdan tek edindiğim önemli bilgiler buydu. Psikoloji kulübünde olmadığım için diğer konular beni ilgilendirmiyordu. Kulüp üyeleri gittiğinde masada dördümüz kaldık.

''Toplantı bittiğine göre benim bugünlük işim de bitmiştir diye düşünüyorum.''

''Yok, bir şey daha kaldı.''

''Daha ne kalmış olabilir? Akşam olacak neredeyse.''

''Sinema ve sanat kulübü bu akşama bir film gecesi düzenliyor. Ona katılacağız.''

''Bende o kulüpte varım ve yok öyle bir şey. Beni başka yere götürmeyi falan mı planlıyorsun pis sapık!''

''Saçmalama Beril. Bizim üniversitenin değil başka üniversite kulübünün etkinliği.''

''Asla inanmıyorum.'' Telefonunu açtı ve gösterdi.

''Bak işte. Afişi de burada.''

''Ya tamam doğruysa doğru ama benim orada ne işim var Mert? Kimle gidiyorsan gitsene. Göbek bağın benle bir mi kesildi?''

''Bugün birlikte olacaktık ve işlerimi sana yaptıracaktım. Onun için buraya da birlikte gitmemiz lazım. Yoksa...'' Lafını tamamlamasına izin vermedim.

''Beni herkese hırsız diye gösterirsin.''

''Nasıl da biliyorsun ama.'' O keyifle sırıtırken ben derin bir nefes alıp arkama yaslandım.''

''Ben gelemem Mert. Akşam işim var.''

''Seni plana dahil etmedim zaten korkma. Alevi evine bırakırsın sonra ne işin varsa yaparsın.''

''Ne? Asla bırakmam.''

''Bende asla Ekin'in arabasına binmem zaten. Kendim giderim.''

''Yapmayın arkadaşlar. Alt tarafı evine bırakacaksın ne var bunda Ekin?''

''Bak ne istersen yaptım ama benden bunu bekleme Mert.''

''Tamam karışmıyorum. Kendiniz bilirsiniz.'' Alev ayaklandı.

''Ben artık gideyim o zaman. Kendine çok dikkat et Mert.''

''Berile diyeceğini sanmıştım.''

''Yok sana diyorum çünkü arkadaşımı üzersen seni gebertir ona göre.'' Ayağa kalkıp sıkı sıkı sarıldım. Kulağıma fısıldadı.

''Kötü bir şey olduğunda bir telefon uzağındayım ona göre. Her ihtimale karşı canlı konum yolla olur mu?'' Geri çekilip kafamı salladım. Böyle bir arkadaşa sahip olmak her zaman şükretmeme sebep oluyordu. Ekinde Alev'in peşinden çıktı. Telefonumu alıp akşamki filmi haber vermek için anneme mesaj attım ve tekrardan sandalyeye oturdum.

''Çok durgunlaştın.''

''Normal değil mi?''

''Anlamadım.''

''Tanımadığım bir adam gün boyu beni kullanmak istiyor. Sırf rezil olmamak için tanımadığım bu adamla akşam bir plana dahil oldum. Hırsız olarak anılmasam da yemekhanede videom çekildi ve orada oturan herkes bizi izledi. Senle beni gören herkes bizi sevgili sanıyor, daha doğrusu ben sana aşığım sanıyorlar. Bir gün sonra beni hayatından sileceğin ve eğlendiğin kızlardan biri olarak görüyorlar. Kimse böyle bir şeyi hak etmez ve ben de hiç hak etmedim.''

''Korkma, Ece o videoyu hiçbir yere atmayacak. Öyle bir şeye müsaade etmem zaten.''

''Tek sorun video mu sence?''

''Sen bana o çayı atmayacaktın o zaman Beril. Ne yapabilirim?''

''Bir çay yüzünden mi böyle oldun? Sende elindeki içeceği herkesin içinde üstüme dökseydin o zaman Mert. Belki o zaman ruhsal olarak daha az incinirdim.''

''Öyle mi?'' Ayağa kalktı.

''Ne oluyor?''

''Alt tarafı bir gün yanımda duracaksın dedik ya. Bu kadar mı zor geldi?''

''Ne saçmalıyorsun sen?''

''Şu an buradan çıkıp hangi kızı çevirirsem ve filme gitmek ister misin diye sorarsam sorayım hepsinin cevabı evet olur. Senin bu egon nereden geliyor?'' Bende ayağa kalktım.

''Asıl senin bu egon nereden geliyor? Yaptığın onca şeye rağmen birde manipüle mi etmeye çalışıyorsun?''

''Sen manipülenin anlamını bilmiyorsun bence. Resmen kendini acındırmaya çalışıyorsun. Benim gibi biriyle film izlemeye gideceğin için teşekkür etmen lazım.'' Sesimiz iyice yükselmişti. Resmen kavga ediyorduk.

''Senin gibi biri benimle konuşabildiği için teşekkür etmeli bence.''

''Niye, kimsin ki sen? Prenses Diana ile mi konuşuyorum yoksa.'' Tam cevap vereceğim sırada sınıfın kapısı açıldı. Eğitmen gelmişti.

''Ne oluyor gençler, bir sakin olun. Sınıfları kavga etmek için kullanmıyoruz.'' Sinirden hızlı hızlı nefes alıp verirken çantamı alıp sınıftan çıktım.

Alev'in ağzından

Hızlı bir şekilde okulun kapısına doğru yürürken yanımda beliren kişiyle sinirim daha da arttı.

''Hadi bırakayım seni.''

''Git işine.''

''Mert rica etti diye yoksa seni bırakacağımdan değil.'' İkimizde hızlı hızlı yürüyorduk.

''Aman, kalsın. Bu kadar korkmana gerek yok. Mert'e söylerim Ekin beni eve bıraktı diye.'' Önüme durdu.

''Ne korkması ya? Mert benim kuzenim ve en yakın arkadaşım.''

''Banane bundan.''

''Amma naz yaptın he. Alt tarafı arabama bineceksin ve seni evine bırakacağım. Bak herkese nasip olmaz.''

''Senin havanı yesinler. Hava balonu.''

''Geliyor musun, gelmiyor musun?'' Derin bir nefes aldım. Başka biri olsa asla kabul etmezdim ama ''Peki, geliyorum.'' dedim.

Beril'in ağzından

İkimizde sinirli bir şekilde Mert'in arabasına doğru yürüdük. Resmen bir film sahnesinde gibiydik. Aynı ortamda bulunmak zorunda kalan ama birbirinden nefret eden o iki başrol gibi...

Ön koltuğa oturup emniyet kemerini taktım. Sınıftan çıktığımızdan beri asla konuşmamıştık. Cama odaklandım ve yüzüne bile bakmamaya çalıştım. Otoyola çıktığında saçma bir şekilde gaza yüklendi.

''Anladık iyi araban var ama biraz yavaş sür.''

''Niye, korkar mısın yoksa?''

''Evet korkarım geri zekalı.'' Dudağının kenarı yukarı doğru kıvrıldı ve arabayı daha yavaş sürmeye başladı. Böyle olmayacağını düşündüm ve ortaya laf attım.

''Ben o filmi daha önce izlemiştim.''

''Ne yapabiliriz? Beril Hanım izlemiş acil afişi ve filmi değiştirin mi diyelim?''

''Niye her şeye ters cevap veriyorsun ya? Sadece izlediğimi söyledim. En sevdiğim filmlerden biri hatta.''

''Ters cevap veren hep sizdiniz. Aynısını biz yapınca suç mu oldu?''

''Tamam Mert, ağzımı açmayacağım artık. Bugünün bitmesi için dua edeceğim. Senden kurtulmak için saat sayıyorum.''

''Bende senden. Resmen başıma bela aldım ya.'' Cevap bile vermedim. Tek vasfı egosunu tatmin etmek isteyen biriyle muhabbete girmek istemedim.

Alev'in ağzından

Dikiz aynasından bana kilitlendi.

''Ne bakıyorsun ya?''

''Niye arka koltuğa oturdun?''

''Ön koltuğa mı oturacaktım birde.'' Arabayı çalıştırırken cevap verdi.

''Tuhaf bir kızsın. Yemin ederim öyle.'' Sadece evimi tarif ettim ve daha sonra konuşmadık. En az 10 dakika bu şekilde geçmişti. Arabadaki sessizliği bozan, radyo sesi oldu.

Ben anlamam toptan tüfekten
Ben anlamam taştan yürekten
Anlamam Akıntıya kürekten
Bunları boşver ne haber aşktan

(Sezen Aksu- aşktan ne haber)

Ekin kendi kendine mırıldanıyordu. Böylesine yakışıklı bir çocuğun bu kadar ukala olmasına gerek var mı diye düşündüm.

''Görüyorum aynadan yalnız, beni kesiyorsun. Nazar duası oku.'' Duyduğum bu sözle birlikte hızla kafamı çevirdim.

''Yok öyle bir şey. Hem, çirkine nazar değmez korkma.''

''Niye? Kendinden mi biliyorsun yoksa?''

''Hiiiih ne dedi. Bir kıza çirkin demek ne kadar ayıp.''

''Sende bana çirkin dedin.'' Kollarımı göğsümde birleştirdim. Bol bol laf sokarım diye düşünürken verdiği haklı cevaplar karşısında susup kalmıştım.

''Tamam tamam bozulma hemen. Gayet güzel bir kızsın. Sana çirkin diyenin kör olması lazım.'' Beklemediğim cevap karşısında afalladım.

''Ne?'' Cevap vermek yerine kıkırdadı. Tam o sırada kulaklarımı şarkının sözleri doldurdu.

Gözlerinin arkasını
Sözlerinin alt yazısını
Kalp diline çevirdim çoktan
Okudum öztürkçe acısını

''İşte geldik.'' Yol mu çabucak bitmişti yoksa ben mi çok afallamıştım bilmiyorum ama evime gelmiştik. Teşekkür edip hızlıca arabadan indim. Arabanın camını açıp arkamdan seslendi.

''Bir şeyi unuttun sanki.''

''Neyi unutmuşum?''

''Üstüme attığın su için özür dilemeyi.'' Sırıtarak arabanın camına yaklaştım.

''Bir daha olsa bir daha yaparım. Önce özür dileyecek olan sensin.''

''Seni evine bıraktığım için özür dilerim o zaman.'' Kahkaha attım. Oda aynı şekilde güldü ve arabasıyla gözden uzaklaştı.

Beril'in ağzından

''Seni bekliyorduk bizde. Hoş geldin.'' Etkinlik için buluşmuş olan on beş kişinin yanına geldiğimizde her biri Mertle tokalaştı. 6 kız 9 erkek vardı. Gözler bana çevrildiğinde sadece tebessüm ediyordum.

''Beril, filmlere ilgisi olan ve bugünlük bize eşlik edecek bir arkadaşım.'' Böyle tanıtmasını beklemediğim için şaşırdım. Beni başka yerlerde de rezil eder sanıyordum. İçimin rahatlamasıyla yüzümü daha derin bir gülümseme doldurdu.

''Merhaba.'' Birkaç dakika sonra bir erkek konuştu.

''Hadi girelim içeri o zaman. Filmin başlamasına 10 dakika var.'' Kızlardan biri konuştu.

''Seni çok özlemişiz Mert ya. Gelmen çok iyi oldu.'' Mert sadece kafa sallamakla yetindi. Hep birlikte küçük sinema salonuna girdik. Koltuk sayısı toplasanız 20 tane falandı.

''Bu etkinliğe katılmak isteyen çok fazla kişi oldu. Aslında bu kadar ilgi görmek bizi çok mutlu etti çünkü bu filmi ayarlayabilmek için çok uğraştık. Sinema salonunu da bir günlüğüne kendimize ayarlatmaya çalışmak çok zor oldu.'' Anladığım kadarıyla kulüp başkanı olan bu çocuk Mert'e detayları aktardı. Kimdi bu Mert ve niye bu kadar seviliyordu bilmiyordum ama sanırım bu kadar ilgi duyan biri asla olamayacaktım. Herkes yerlerini aldı. Bende Mert'in yanına oturdum tabi. İzleyeceğimiz filmi, lise yıllarında ilk defa Alevle izlemiştik.

''Aslında bende bu filmi daha önce izledim.''

''Sevmiş miydin peki?''

''Evet, en sevdiğim filmlerden biri hatta.'' Arabada ona verdiğim cevabın aynısını vermişti.

''Ne güzel.''

''En sevdiğimiz filmlerden biri olan bu filmi, birbirimizi sevmeyerek izleyecek olmak ne garip değil mi?''

''Aynen.'' Cevapları kısa kestiğim için daha fazla konuşmadı. Film başladı ve bizde dikkatlice izledik. Filmin sonunda bir sürü yorum yapacağımız için dikkatlice izlememiz gerekiyordu.

Will'in, Lou'ya aldığı arı desenli çoraba gülümserken bir anda Mert'in beni izlediğini fark ettim. Gülümsememi bitirmeyip bende ona baktım. Gözlerini kaçırmak yerine daha çok baktığında içimin tuhaflaştığını hissedip tekrardan filme odaklanmaya çalıştım.

🌿

Film bittiğinde telefonumun kamerasından kendime baktım. Veda mektubu sahnesinde ağladığım için makyajım biraz akmıştı. Düzeltebildiğim kadarını düzeltirken Mert konuştu.

''Sen bu kadar duygusal mıydın ya?''

''Niye sordun? Şimdi de bununla mı alay edeceksin.''

''Beni iyice kötü biri belledin.'' Tekrardan didişeceğimizi sandığım sırada, elinde kamera tutan bir kız bize doğru geldi.

''Hadi Mert, ilk senden başlayalım. Nasıl bir gündü ve nasıl bir filmdi güzelce anlat. Kulübümüzü övmeyi de sakın ihmal etme çünkü sosyal medyaya atacağız. Sen birazcık kenara çekilebilir misin Beril?''

''Tabii ki. İsterseniz ben dışarıda bekleyeyim zaten kulüpte yokum ya boşuna şey olmasın.'' Tam arkamı döndüğüm sırada Mert kolumu tuttu.

''Yok, yanıma gel. İkimizi birlikte çeksinler.'' Gözler bize çevrilmişken Mert'in bu isteğini reddetmedim. Kız kamerayı açtı ve bazı sorular sordu. Mert güzelce anlattı, ben dinledim. Birazcık benimde konuşmam gerekiyordu tabii ki. Kız, bana en etkilendiğim sahneyi sordu.

''Lou, Will'i kararından vazgeçirmeye çalışırken Will, onun sayesinde hayatının yeniden anlam kazandığını, ama yine de kararının değişmediğini söylediği kısım beni çok etkiliyor. İkisinin de gözleri dolu dolu ve sonları belli ama birbirlerinden kopamıyorlar.''

''Peki ya senin en etkilendiğin sahne hangisi Mert?''

''Aynı sahne.'' Göz göze geldik ve Mert bana bakarak konuştu.

''Sonları belli olsa bile bazen sırf o an için yaşarsın. Kopmama isteği buradan gelir belki.'' Yutkundum. Gözlerime derin derin bakması gergin hissetmeme neden olmuştu. Zaten kameraya çekilmenin gerginliği varken birde bu...

''Tamamdır. Etkinliğimize katıldığınız için çok teşekkür ederiz.'' Mert cevap verdi.

''Böyle bir etkinlik yaptığınız için biz teşekkür ederiz.'' Kız kaydı kapattı ve aynı soruları başkasına soracağı için hazırlandı. Mert ''Arkadaşlar biz kaçıyoruz o zaman. Çok güzel bir akşamdı. Kendinize iyi bakın başka etkinliklerde görüşürüz.'' dedi ve herkesle vedalaştı. Ben yine tebessüm edip kafa salladım ve birlikte oradan ayrıldık.

''Güzel bir akşamdı.''

''Bence de.''

''İnsanlar da iyiydi.''

''Aynen.'' Yürüdüğü yerde durdu.

''Niye kısa kısa cevaplar veriyorsun?''

''Konuşmamdan rahatsız olmuyor musun? Ters cevap vermiyorum ve ağzımı da açmamaya çalışıyorum. Daha senin için ne yapmamı bekliyorsun?''

''Konuşmandan rahatsız falan olmuyorum Beril. İkimizde bazen gereksiz yere yükseliyoruz, hepsi bu.''

''Aynen, gereksiz yere...''

''Bak işte. Peki, tamam ikimizde konuşmayalım. Seni evine bırakayım ve bitsin bugün.'' Cevap vermedim. Otoparka geldik ve arabaya bindik.

''O kamera kaydının olduğu videoyu siler misin lütfen?''

''Öyle bir video yok telefonumda.''

''Ne?''

''Kamera kaydını falan açtırmadım. Öyle bir video çekmedim.''

''Neden tüm gün beni oyaladın o zaman Mert? Benimle ne derdin vardı?''

''Bana o çayı atmayacaktın.''

''Senin için her şey bir oyun dimi? Beni eve bıraktıktan sonra bir daha söylenilenleri de asla umursamazsın mesela. Kalpsizin tekisin sen.''

''Sen benim nasıl biri olduğumu nereden biliyorsun da yargılıyorsun?''

''Her kızı kendine aşık edip keyfince bırakmıyor musun? Duyduklarım yalan mı?'' Cevap vermedi. Arabayı bile çalıştırmamıştı ve biz kavga ediyorduk. Tekrardan konuştum.

''Senin için her şey çok kolay değil mi? Nasıl olsa insanlar etrafında pervane.''

''Beni mi azarlıyorsun sen ya? İnsanlar beni seviyor diye ben mi suçluyum?''

''Ben suçlu falan aramıyorum Mert. Resmen gün boyu bir oyunun içindeymişim de haberim yokmuş.''

''İlla her şeyde anlam mı aramak gerekiyor. Bir gün boyunca vakit geçirmişiz demek çok mu zor?''

''Sen benimle vakit geçirmek istemedin, beni kullanmak istedin.'' Arabayı çalıştırdı. Birkaç dakika süren sessizlik sonucunda konuştu.

''Tek derdin kavga etmek. Ben kalpsizsem sende kötü kalplisin anladın mı.''

''Ben mi kötü kalpliyim?''

''Aynen, tam olarak sen kötü kalplisin.''

''Senin gibi herkesi kullanmıyorum ya ondan kötü kalpliyimdir.'' Yine cevap vermedi. İşine gelene cevap veriyordu işine gelmeyene cevap vermiyordu. Çantamdan gelen sesle telefonumu çıkardım. Alev arıyordu.

''Efendim Alev?''

''Sesin niye öyle? Gördün mü yoksa.''

''Neyi?''

''Okulun shitpost sayfalarında Mertle el ele fotoğraflarınız dolaşıyor. Sohbet gruplarında herkes sizi konuşuyor.''

''Ne?''

''Of çok kötü oldu bu ya.'' İçime oturan taşla telefonu kapatıp fotoğraflara baktım. Sohbet gruplarında binlerce mesaj vardı ve hepsi bizim hakkımızda konuşuyordu.

''Allah kahretmesin.''

''Ne oldu?'' Cevap bile vermeyip fotoğrafları gösterdim.

''Bunun için mi üzülüyorsun?''

''Bu nasıl bir soru ya?''

''Bir iki gün konuşurlar sonra unuturlar. Benim başıma hep geliyor.'' Sinirden dişlerimi sıkıyordum. Onun için her şey çok kolaydı ama ben bu okulda bursluydum ve her an bir şey olabilirdi. Fotoğraflar ailemin karşısına çıkabilirdi ve eğitim hayatım kararabilirdi. Bir anda dayanamayıp ağlamaya başladım. Kimsenin yanında hatta kendi başıma bile ağlamayan ben patlamıştım.

''Beril, sakin olur musun?''

''Tamam ben hepsini sildirtirim lütfen sakin ol.''

''Beril, ağlama ya.'' Elini yüzüme uzattığı sırada sinirle elini çektim.

''Hepsi senin yüzünden. Bir günde hayatımı mahvettin. Senin yüzünden düştüğüm hallere bak.''

''Büyük bir şey yok ortada. Ben halledeceğim diyorum.''

''Olan oldu zaten neyi halledeceksin. Kız seni çekmek istediğinde beni yanına çağırdın onlar da internette paylaşılacak.''

''Yanımda görünmekten mi utanıyorsun. Yani, benden mi utanıyorsun?'' Gözlerine baktım. Hep birbirimizi suçladığımız için bu sefer de aynı şekilde onu suçlayacağım sanmıştı. Gerçekten cevabımı bekleyen gözlerle bakıyordu bana.

''Hayır Mert. Senden falan utanmıyorum yok öyle bir şey.'' Arabayı sağa çekti.

''Kavga etmeden ve tersleşmeden konuşmak istiyorum. Peki seni bu kadar korkutan ve üzen şey ne?''

''Mert, ben bursluyum.''

''Bende bursluyum. İngilizce psikoloji %100 bursluyum hemde.'' Ağlamaktan iyice kaymış tipimle ''Ne?'' dedim.

''Evet. Korkma benimle görüldün diye bursuna hiçbir şey olmaz. Okulda gidip birini dövmedin veya öldürmedin ki.'' Ağlamamı durdurdum sanarken tekrar ağladım. Ellerimle yüzümü kapatarak konuştum.

''Ama herkes bizim hakkımızda konuşuyor.''

''Lütfen ağlama. İnsanların ağzı torba değil ki büzesin. Konuşsalar bile sen Beril olmayacak mısın artık? Farz et ki bir çöp yığınının içine düştün, çöp yığınının içine düştün diye değerini kaybeder misin?'' Kafamı olumsuz anlamda salladım.

''İşte bunun için insanların ne dediğini önemsememen gerekiyor. Onların konuşması ne senin hayatını değiştirebilir ne de değerini.'' Peçete uzattı. Göz yaşlarımı silerken daha rahatladığımı hissettim.

''Şimdi daha iyi misin?''

''Evet, teşekkür ederim.''

''Rica ederim. Artık seni gönül rahatlığıyla evine bırakabilirim'' Gülümseyerek kafamı salladım. Evimi tarif ettim ve yol boyunca konuşmadık. Üzgün olduğumu düşündüğü için ve ondan nefret ettiğimi düşündüğü için benimle konuşmadı.

''Burası mı?''

''Evet.'' Emniyet kemerini açtım. İnecektim ama konuşmam gerekiyormuş gibi hissettim.

''Akşamki etkinliğe katılmak bana çok iyi geldi, teşekkür ederim.''

''Asıl katıldığın için ben teşekkür ederim. İyisin değil mi?''

''İyiyim, merak etme.''

''O zaman, kavga etmeyeceğimiz şartlarda karşılaşmak dileğiyle.''

''Bence biz birbirimizle olduğumuz sürece çok kavga ederiz. Karşılaşmamak dileğiyle desen daha doğru olurdu.''

''Peki, öyle olsun o zaman. Karşılaşmamak dileğiyle.'' Dediğini tekrar edip ''Karşılaşmamak dileğiyle.'' dedim ve arabadan indim. Bir daha onu görmeyeceğim için mi yoksa onunla tüm gün birlikte olduğumdan mı berbat bir halde olduğumu kestiremedim ve mutsuz bir şekilde eve girdim.

 

BÖLÜM SONU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 28.06.2025 15:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
1lpapatya / Serendipity (Yarı Texting) / 3. Bölüm
1lpapatya
Serendipity (Yarı Texting)

39 Okunma

17 Oy

0 Takip
5
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...