3. Bölüm

⭑ 3. Bölüm " KANA BOYANMIŞ GÜL "

1sonsuzdusgucu1
1sonsuzdusgucu1

 

" Sevdiğin adamdan vazgeçmek bu kadar kolay mı sırf gururun için! Cevap vermesi kolay bir soru! "

 

Rojbin Zerya Taşkır bir an öylece kalakalmıştı. Gururundan susup kaldığını nerden biliyordu. Tüm konuşmaları dinlemişti! O halde niye vazgeçmişti? Zilan'ın korkup onu terkettiği için mi, aşkının arkasında durmadığı için mi?

 

Bu sorusuna bir cevap verecek olsaydı, Gururumdan daha kıymetli olduğundandır derdi fakat ona tek kelime dahi etmek istemiyordu.

 

Bu ne aşağılık bir adamdı böyle! Zilanın onu terkettiği yüzüstü bıraktığı için debeleneceğine, ona neden gururunden sustuğunu mu soruyordu! Onursuz bir adama göre büyük bir soruydu.

 

" Bu kadar gururuna sadık birini de ilk kez gördüm. " Genç adamın bu lafını duymamıştı bile.

 

Genç adam sözlerine itibar etmez gibi bir anda sessizleşen kadına döndü.
Başının öne eğik olmasıyla takip edip kanı bulaşmış eline kaydı, Kanlı ellerini pür dikkat izliyordu, elinde ki bakışları damlayan bir su damlasıyla yüzüne kaydı fakat saçlarından yüzü görünmüyordu.

 

Ondan çektiği bakışlarını bu sefer kendi kanlı ellerine kaydı bakışları. Kan elinde kurumuştu.
Hıçkırığını duyduğu kadına içi parçalanmıştı.
Göz göre göre iftiraya uğrayıp neden susmuştu...gururundan.

 

Kenarda duran ıslak mendili ona uzattı, onu son derece sinir eden bu kadına atmak vardı fakat bir hıçkırık bir gözyaşı onda ki yolunu değiştirmişti.

 

Genç kadın ıslak mendili bir süre sonra alıp hızla içinden bir tane çıkardı. Elini ıslak mendille kızarta kızarta kurumuş kanı silerken gözyaşlarına engel olamıyordu.

 

Arabayı geldiği uzun uzadıya ıssız yoldan kenara çekip, gelip giden arabalara baktı genç adam. Konuşması gerekenler vardı fakat şuan doğru bir zaman değildi. Arabayı tekrar hareket ettirirken hızından öfkesini alıyordu sanki. Genç kadın kendini en az onun taş dolu lâl yüreği kadar dizginlemişti fakat iyi görünmüyordu.

 

Böyle atmasın diye diye yüreğine doldurduğu taşlar küçük olsa da yüreği ağırdı artık, çok ağır...

 

Genç adam bir an önce kendine gelmesi gerektiğine dayanarak onun tarafında ki camı yarıya kadar açtı. " Kendine gelmeye çalış..." Kenarında duran açılmamış suyu ona uzattı.

 

Genç kadın elinde ki suyu almaktan son anda vazgeçerek önüne bakmaya devam etti.

 

" Söylemesi...çok kolay..." dedi hıçkırıklarını bastırıp.

 

Genç adam elinde ki suyu onun kucağına atıp vitesi attı ve biraz daha hızlandırdı.
Kolyemi bile aldı benden...dedi içli içli kendine mırıldanırken. Demek canını yakan buydu.

 

Bir zaman sonra girdikleri dar yollarda bir evin önünde durdular genç adam anlık kararla biraz daha ileri sürdü arabayı.

 

" Ezip geçtiğin ailene nasıl bir yalan söyleyeceksin? " Genç kadının sorusu genç adamın aklında dönen çark gibiydi her defasında farklı bir cevap.

 

" Ha yalan söyleyeceksin..." Rojbin saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırdı. Başka ne yapabilirdi ki?

 

" Zilan'ı kaçırmaya ben gelmedim..."

 

Genç kadın önce ne dediğini algılayamayıp öylece kalmış ardından bakışları hızla genç adama dönmüştü.

 

Üstünde ki bakışların farkında olan genç adam devam etti., " Beşir'in böyle bir şey yapacağını biliyordum! Peşine adam bile taktım, gözünüz kulağınız üstünde olacak diye! "

 

Genç kadın hayretle dinliyordu genç adamı. O kadar laf etmişti şimdi mi söylüyordu bunu!

 

" Beşiri yakalar yakalamaz geri gönderdim! Zilan'ı bekledim! Gelecekti, gelir de bir sıkıntı çıkar diye! Kardeşimin yediği haltı nasıl temizlerim bilemedim! Olay sana nasıl patladı zaten...anlamadım bile! " Son cümleleri küfür eder gibiydi.

 

Genç adam onu sessizce dinleyen kadının şaşkın bakışlarına döndü bir süre sessizce kalakaldı.
" Neden sustun...demeye hakkım var mı bilmem...bizi uzun, çetrefelli bir yol bekliyor...sen sustun ben yandım, beni de yaktın kendini de. "

 

Ortada bir suç varsa bunu sadece ona yüklemesine izin vermeyecekti! " Sen neden sustun o halde? Neden demedin ben değilim diye? Neden sustun? " Gözlerinde ki şaşkınlık dolan gözleriyle bulandı.

 

Genç adam'ın bakışları direksiyandan arabanın önüne kaydı ordan ise ağır ağır gözlerine kaydı.

 

" O benim ağabeyim-"

 

" Benim de kardeşim dediğim adam! " Dedi cümlesini tamamlamasına izin vermedi. Hep kendi açısından bakmasına öfkelenmişti, biraz da onu anlasa ne olurdu!

 

" Ben o meretin yediği haltı düzeltmeye geldim oraya! Kardeşiz ya inanır dedim kimse duymadan kapatırız dedim! Ama sen daha da batırdın! "

 

" Sen şimdi beni yaktın da dersin..."

 

Genç adamın bakışları hızla gözlerine döndü.
" Yakmadın mı...Nasıl çıkacağız biz bu işin içinden? "

 

Rojbinin daha diyecek bir kelimesi kalmamıştı.Geriye gidip yüzünü örten saçlara sığındı. Genç adam onun sessizliğiyle önüne döndü, içinde öyle saf bir öfke vardı ki elini direksiyona sertçe vurdu, bir küfür savurdu sessizce.

 

Genç adam sessiz kalmış, Rojbin ise cevabını almıştı.

 

" Ulan kaç yıllık kardeşim dediğim adam bir yalanla tek kalemde sildi beni! Ulan insan bir sorar! Bir durur!....Gerçi susup bir nevi kabul eden kardeşinden sonra ben ne desem boş! "

 

Genç kadın tekrar ona döndü, " Şimdi ne yapacağız, sana kaçtım zannediyorlar? "

 

" Bizimkilerin hiç bir şeyden haberi yok...olmayacakta..." Dedi uyaran bakışlarıyla ona döndü.

 

" Göz göre göre yalan söyleyeceğiz yani! Asla olmaz onlara niye yalan söyleyelim hem en azından onlar doğruyu bilsin! "

 

" Sen Zilan'a pek merak değilsin belki ama ben kardeşimi sokakta bulmadım! "

 

" Ben de hayatımı sokakta bulmadım! "

 

" Sen kendini susarak bitirdin! " Hepte aynı yerden vuracaktı yani!

 

" Dilimi kessinler yine de demezdim oldu mu?! Canım dediğim adam bana güvenmediyse dilimi kessinler! Söy.le.mem?!"

 

Genç adam genç kadına hayran mı kalsın kınasın mı bilemedi. Bu ne gururdu arkadaş!

 

" Olacak olanlardan arzu sualin olmaz o halde ne de olsa çoktan kabulsun...." Kemerini çıkarıp kapıyı açarken inmesini söylemişti. Yanına hızla yaklaşan adamının selamını almıştı. Arabadan inen genç kadını iki adamda garipsemişti içten içe fakat emir kulu olmak dilsiz ve sağır olmayı gerektiriyordu.

 

Genç kadın ağır ağır bir adım ötesine durdu.
Ne yapacağına bakarken iki adam iki kanatlı kapıyı açmıştı.

 

Genç adam ona dönüp, " Gel..." Dedi daha önceliklerine nazaran en naif sesiyle. Nereye gelmişlerdi böyle, onu baba ocağına getirmemişti değil mi? Ki dedikleri aklına gelince başka nereye gideceklerdi?

 

Genç adam yanına yaklaşıp bir hışımla eline abanmıştı. Fakat genç kadın geri çekildi hızla.

 

" Bizi vursunlar istiyorsun herhalde? " Rojbinin lafıyla genç adam bir karmaşada değilmişcesine nerdeyse gülecekti.

 

" Kimin kızı olduğunu unutma, ağabeyini saymıyorum bile..."

 

Bu adam nerden nasıl vuracağını öyle iyi biliyordu ki elini uzatan adama şaşkınlıkla bakakaldı. Hani olur ya derdi, benim yanımda sana kimse dokunamaz, benim adım...ona geldiğini yeri unutma diyordu.

 

Bakışları tekrar gözlerine kayarken sahi bu adamın adı neydi? Ağabeyi mi yoksa Zilan mı söylemişti? Unutmuştu.

 

Adını dahi bilmediği bu adamla hangi yola sürüklenmişti böyle?

 

Ona doğru birkaç adım atıp uzattığı elini reddettmişti. Yaptığı bu rezilliğe bir de utanmazlık mı ekleyecekti! Yeteri kadar aşağılık ve ezilmiş hissediyordu.

 

Ne olursa olsun ailesine gerçeği söyleyecekti!

 

" Düşman değiliz Taşkır hanım, unutma! Seni ben kaçırdım! Kardeşimi bu işe karıştırırsan bambaşka bir adam olurum..."

 

Sahiden olabilir miydi?

 

Onu tehdit ediyordu demek, ailesine yalan söylemesi için onu tehdit ediyordu.
Nedir bu kadar korktuğu...
Kulağına sessizce fısıldayan adamdan aldığı bakışlarını merdivenlerin başında beliren bakışlara dönüp kaldı.
Gülerek gelen sıfatlar bir anda şeytan görmüş gibi donup kalmıştı. Aşağıda beliren evin büyüğü olan yaşlı kadın dahi bastonuyla olduğu yerde kalakalmıştı. O da şeytan görmüş gibi donup kalmıştı.

 

Evine destursuz selamsız gireni kim kabul ederdi ki!

 

" Ağabey! " Diye güleç seslenen kızın sesinde kendini görmüştü.

 

Allahım bu nasıl bir yürek acısıydı böyle, bu nasıl sınavdı, imtihan mıydı yoksa? Yine mi susacaktı yani! Yine mi bir aileyi ezecekti, bu illeti başına saran iki isimden yedi cihanın hesabını sorası vardı, bu cehennem gibi gelen azaptan kurtulursa.

 

" Berzan? " Dedi yaşlı kadının, bu rezilliği açıklanmasını bekliyordu o da tüm bakışlar gibi. Şimdi yüzüne bir tokat yese ancak kendine gelirdi, düşüp bayılacaktı yoksa.Tokat değildi belki bir kova soğuk su niyetine eline kapanan elle bakışları şeytanın düğümüymüş gibi ellerine kaydı.

 

Utancından yerin dibine girecekti nerdeyse,
" Bırak! " Dedi elini elinden kurtarmaya diledi canı gönülden.

 

" Babaanne..." Diye seslendi onu duymadan ve devam etti. " Sana gelinimi getirdim..." Bakışları ağır ağır ona dönerken sanki duymayı en son beklediği şey istediği o tokat gibi yüzüne yapışmıştı.

 

Çıkan arbededen sonra bakışlarını genç adamdan alamazken düşen tansiyonuyla kararan gözler sadece onun değildi.

Bölüm : 06.12.2024 02:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...