
7. Bölüm " SAKLADIĞIN... "
Genç kadın söylediklerini düşünürken odasında öylece kalmıştı. Gerçekleri söylemişti
" Roj..." Dedi konuşan onu susturan tek kelimeyle ona döndü bakışları. " Bahsettiğin durumun aramızda...tartışması dahi olamaz! "
" Ben de gel bana aşık ol demiyorum! "
Ne demişti öyle? Aşk...gel bana aşık ol demiyorum! Aşk...Yasaklı kelimeydi.
" Sen olma..." Deyip arkasını dönüp çıkmıştı odadan,
Genç kadın odada olduğu yerde öylece kapanan kapıya bakakalmıştı. Bakışları ağır ağır yeri bulurken düşündü. Ben olmam asıl sen kendine mukkayyet ol der gibi...sanki o iradesiz biriymiş gibi!
Alayla seyiren yüz hatları emanetti çabucak silinip gitti.
" Hay ben senin diline..." Diye kızmıştı kendine. Ne diye girmişti ki aşk meşk konusuna durup dururken! Camına doğru yaklaşıp bakışlarını aşağı kaydırdı, aradığı simayı hızla bulmuştu, oturduğu sedirde sigarasını içiyordu. Dirsekleri dizlerine yaslı, gözleri önünde ki küllükteydi. Sigara içtiğini ilk kez görüyordu ki odadan pekte çıktığı yoktu.
Koltuğa oturup geri yıkılmış, kucağına aldığı kırlente ellerini yaslamıştı. Birazdan nikah kıyılacaktı, içindeki hissi nasıl anlatsaydı bilemedi.
Babasıyla dün görüşmeye gitmişlerdi fakat o gidememişti. Bakamazdı ki yüzüne fakat kırgın bir Rojbin Zerya vardı ki gururundan dimdik, kırgınlığından paramparça.
Gözünü yumduğu gibi gözünün önüne abisinin ona bakan hem onu hem kendini paramparça eden bakışları geliyordu. Bir gün önce deseler ki ağabeyin seni silecek, gülerdi, kızardı. Hâttâ evindeyse eğer kovardı evinden, yapardı bunu, yapmışlığı vardı.
Ama şimdi herşey o kadar farklıydı ki şu oda bile yıllarca yabancı olacak şeylerden biriydi. Alınamayacak, bir kere soğuktu, sessizdi. Koşa koşa gidip açacağı bir kapısı yoktu artık. Affeder miydi?
Kitaplarda böyle olmuyor muydu, sevgi her zaman galip geliyordu. Abisin de ' hâlâ ' o galip gelecek sevgi var mıydı, bilmiyordu bile. Annesi beddua ederken onu suturmuştu sanki birşeyler var gibiydi ama bu kalp bir kere kırılmıştı.
Sadece bir bakış nasıl yakmıştı onu öyle...
Can dediğin çıkardı peki ya bu nefes hakediyor muydu bu varlığını?
" Nasıl yaptın bunu bize abi? Nasıl bir an bile düşünmedin? Peki...yaktığım bu hayat, sustuğumun cezası mı? Bedeli mi? Neyin bedeli? Yanan canımın mı? Onun vebalinden nasıl kaçacağım ben? "
İçine darlayan bu odadan çıksa iyi olurdu günlerdir kilit görmemiş açık olan cam bile yetmiyordu artık. Odanın kapısından atmıştı kendini dışarı. Kapıyı bile kapatmadı. Avluya doğru yürürken yaşlı adamın odasının önünde kopan tokatla olduğu yerde kalakalmıştı. Perdenin arasından olanlara bakarken hızla geri çekilmişti. Berzan ve Beşir karşılarında ise Civan ağa duruyordu. Berzan Beşir'i arkasına almıştı.
" Ulan ben seni böyle mi yetiştirdim? " Yaşlı adam'ın sesinde ki öfke her tınısıyla kırık döküktü. Kafasına dank edenle bakışları karşıyı buldu. Kime diyordu bunu, sözünü mü bozmuştu? Az önce kime tokat atmıştı? Berzana mı vurmuştu? Eli dudaklarına kapandı o anda, Babası Berzan'a vurmuştu...
Beşir abisine atılan tokadın şaşkın korkusuyla babasına baktı, ağlamaklı sesiyle " Baba-" Dedi, bu Beşir'in sesiydi.
" Kes ulan! " Diye susturdu onu yaşlı adam. Yanlarında ki Berzan kadar perdenin arakasında ki Rojbin de şaskındı. Kime ne diye kızıyordu anlamıyordu ikisi de.
" Defol'un gözümün önünden! " Dedi yaşlı adam,gitme vakti gelmişti.
" Sen dur! " Demesiyle Rojbin yine olduğu yerde kalakalmıştı. Kime kal diyordu şimdi?
Kimdi odadan çıkan?
Bir süre sonra kapanan kapıyla bakışları yaslandığı duvarın köşesine kaydı fakat arkasından çıkan kimse olmamıştı. Odadan kovulan kimse tıpkı onun gibi kapıyı dinliyordu. Ya da şoktan kurtulamamıştı henüz, o tokat her kime ise yüreğine atılmıştı.
O duvarın arkasından çıkacak silüeti beklerken o an beynine bir kurşun gibi hissettiği tokatla kalakaldı.
Duvarın arkasından koşar adım çıkan genç adamla bir kez daha...bir kez daha dağlar yıkılmıştı üzerine, Beşir onu görür görmez olduğu yerde kalmıştı.
Kızaran gözleri yüreğinin hiçbir teline dokunmamıştı, duyduğu tek bir öfke vardı ki o da öfkeden başka bir şey değildi. Onun yüzündendi tüm bu yaşananlar!
O da onun gibi sessizce olduğu yerde kalmış üstüne düşecek yıldırıma göğüs geriyordu. İçi öyle bir yanmıştı ki, bir dolu ateş kazanına atılmıştı sanki, bu tokat ona atılmıştı...en çok onun canını yakmıştı.
Genç kadının bakışları uçan tül perdeden genç adama kaydı. Herşeyi...herşeyi anlatmasına rağmen ona nasıl vururdu!
Onun hiç bir suçu yoktu! Beşir'in böyle bir aptallık yapacağını o nerden bilebilirdi! O bu hikaye de en masumuydu Berzan! O tokadı hakeden biri varsa kendisiydi, Zilanı durduramadığına! Sustuğuna! Ona inanmadığına! O tokadı kendi hak ediyordu.
Beşir yanından jet hızıyla uzaklaşırken, bir an olsun kıpırdamadı olduğu yerden.
İçinde ki fırtınadan onu koparan bir kez daha yaşlı adamın sesi olmuştu. " Lan siz...beni...bu yaşımda...mezara mı sokacaksınız! Lan...lan o adam...kardeşim dediğin adam! Ya sıksaydı kafasına o gece! Kim verecekti lan bunun hesabını! Ya Navin yakalamasaydı ne olacaktı! " Yaşlı adam bağırmak ister gibi mırıldanıyor adeta kükrüyordu. Fakat içinde tuttuğu öfkesiyle bağıramasa bile, mırıltısı her duyguyu anlatmaya yetiyordu.
" Ben hanginizi kurtaracaktım, Berzan! Hanginizi atacaktım o mezarın içine! "
Olduğu yerde kalakalan genç kadın beynine kaçıncı kurşunu yiyordu bilemedi. Geri geri giden adımlarıyla dolu dolu gözleriyle tuttuğu nefesi odasına girmesiyle geri bıraktı.
Akan gözyaşlarını sildi elleriyle bastıra bastıra içine derin bir nefes çekip, " Yapamam! Haram bana bu nefes! Sana bir şey olsa nasıl yaşardım ben...yaşayabilir miyim? Yaşayabilir miydim!"
Yere diz çöktü, ellerine dizlerine vurdu.
" Yaşayabilir miyim Allahım! Yaşayamam! " Ellerine dizlerine daha sert vurdu acıyan bacaklarından hırsını alamamıştı.
" Yaşayamam! " Dediği anda saçlarını geri sıyırdı, gözyaşları geriye sıyırdığı saçlarını ıslatmıştı. Olduğu yerden ayaklandı lavaboya ilerleryecekken kararan gözleriyle koltuğun kenarında duran sehpaya yığıldı. Duvara sertçe çarpan sehpayla bir süre öylece kaldı. Kenarlarından tuttuğu sehpadan duvara tutuna tutuna tekrar kalkmıştı. Lavabonun yolunu bulduğunda aynaya bile bakmadan camlı ecazane dolabına kaydı bakışları.
Bu sırada aklından geçen tek kelime vardı. Yaşayamam...İçinde hiçbir şey yoktu. Hızla dolaplara kaydı bakışları içinde havludan başka gördüğü kutuyu hızla eline aldı.
Aklına hızla üşüşen ile aşağı kaydı bakışları bu sırada yaşlı adamın dedikleri geldi aklına.
Bunu yapamazdı...
Kendi canına kıyarsa Ferzan abisi durur muydu? Hıçkırıklarına hakim olamazken deli gibi ağlamaya başlamıştı. " Yapamam! Yapamam! " Ne ağlamaktan çıkan sesi umrundaydı ne de ne dediği, canı sızım sızım yanıyordu.
Elinde ki ilaç kutusunu fırlatıp en uzağa attı, olduğu yere çökerken ellerini saçlarına attı. Ne yapıyordu! Canına mı kıyacaktı, Ağabeyi her yeri viran ederdi...babası...Arıkan ailesi peki ya onlara ne olurdu?
Odanın kapısı gürültüyle açıldı, ardından banyo kapısına dayanan yumrukları duymadı.
"Roj! Roj! Aç kapıyı hadi! "
" Kendi canına kıyacaktı! Be-be-benim yüzümden! Benim yüzümden canına kıyacaktı! Hepsi benim yüzümden! Hepsi benim yüzümden! " Çekiştirdiği saçlarından kopan teller parmak boğumlarına doluyordu.
" Benim yüzümden! Benim yüzümden! Benim yüzümden!? Hepsi benim yüzümden! "
Berzan'ın kolundan tutup omuz attığı kapıyı kaçıncı seferinde kırdı bilmiyordu. Kolundan tutması sırf ona çarpmasın diyeydi, sesi kapının çok yakınından geliyordu. " Rojbin! "
İçeri girer girmez bakışları ağlayarak sayıklayan kadına döndü hızla. Ellerindeki saçları görmesiyle hızla yanına çöktü. Ellerini hızla saçlarını yolan ellerine attı. "Roj... yapma! Yapma! Kurbanın olayım! Bırak...bırak saçlarını! "
Ellerini sıkı sıkıya tuttuğu saçlarından kurtaramazken ellerini kendiliğinden sesini daha yeni duymuş, varlığından yeni haberdar olmuş gibi duraksadı.
Genç adam ellerinde ki saçları temizledi hızla.
O dokunmaya kıyamıyordu, o bu saçlara bu eziyeti nasıl reva görmüştü! Neydi canını bu denli yakan!
" Ne oldu...ne oldu anlat bana, anlat bana hadi! " Genç adamın avuçlarından kurtardı ellerini önce önünü göremediği ıslak gözlerine sildi ellerini, içine kesik bir nefes çekti genç kadın. Ellerini genç adamın kirli sakallı yanaklarına dokundurdu, yaraya dokunur gibi. Berzan o an dengesini koruyamadı o da bu yaptığına öylece bakıp kaldı, sızlayan yanağını unutmuşken o dokununca yeniden sızladı sanki.
Canı yanar diye korkar gibiydi, dokunuşları.
" Benim yüzümden..." Genç kadının gözyaşlarıyla ıslanmış elleri yanaklarına dokunmasıyla, genç adamın yüreği de sızlamıştı. Duymuştu...Ne halt yemeye çıkmıştı ki odasından! Bu sefer ıslak gözleri değmişti gözlerine,
" Benim yüzümden sana vurdu...benim yüzümden..."
Bu yüzden mi ağlıyordu, bu yüzden mi kıymıştı bu saçlara? Değer miydi, bu kopan saçların her bir teline? Yanağına dokunan bu el çoktan merhemi olmuştu fakat kalbi, yüreğine şimdi hangi merhem iyi gelirdi, bu gözlere bakarken.
Ellerini indirdi yanaklarından ardından akan gözyaşını parmağıyla sildi.
" Ağlama...ben sonra ağabeyine nasıl hesap veririm!...Demez mi, " ulan it herif ne diye ağlattın Roze'mi ? " Ne derim ben hiç düşündün mü? Ağlama..."
Genç kadın ise akan yaşlarına bir yenisini ekliyordu. " Benim yüzümden...ya kendine bir şey yapsaydı? Ya vursaydı kendini, ya Navin kurtarmasaydı? Ben o zaman nasıl yaşardım Berzan söylesene, o da bunu düşünmedi mi! Bilmiyor mu arkasından giderdim! O kadar bile sevmiyor mu artık beni- "
Genç adam, saçlarına parmaklarına geçirip geri sıyırdı. " Ferzan ağa nefesinden vazgeçer de Roze'sinden geçmez! "
Başını iki yana salladı yaşlardan önünü göremiyordu, " Kapıyı yüzüme kapattı! Bir an bile düşünmedi! " Elleri sakallı yanaklarına gitti yeniden başı önüne düşerken hıçkıra hıçkıra ağladı.
" O gece sen sabaha kadar orda bekledin o da- "
Kapının tıklanmasıyla lafı yarıda kalmıştı.
" Ağabey! Yengem iyi mi! "
Genç kadın vereceği cevabı beklemeden boynuna sarıldı o anda, hıçkıra hıçkıra ağlarken boynuna sarılmıştı bir anda...dili de lâl olmuştu bir anda...
" Beni eğer bir gün affederseniz hem sen hem o, işte o gün benim doğum günüm olur...biliyorum sen bana kızgın değilsin, ama biliyorum kızgınsın sen de kızıyorsun! Seni ben iteledim! Ben aldım herşeyini senden! "
Genç adam ne kadar istese de kollarını kanat gibi gerip saramadı ona yanlızca omuzlarına ellerini koydu uzaklaştırdı kendinden. Gözlerini gözlerine dikti alnını alnına yasladı. " Sen bana cesaret edip yapamayacığımı, herşeyimi verdin..."
Genç kadın sözlerini ağrıyan başından anlamak bir yana düşünemezken, sessizliği seçmişti. " Ama...benim neden canım acıyor o zaman? Sana vurdu ya... " Eli yine yanağına gitti, " En çok benim canım yandı... hiç mi demiyorsun senin yüzünden! Hiç mi istemezdin böyle olmasın! Hiç mi nefret etmiyorsun benden! "
" Böyle olsun istemezdim tabi, aklımda kurduğum senaryoların yanından geçmez...ama olan oldu...geri dönemeyiz! "
" Beşir'e neden vurdu? "
" Bana yardım ettiğini düşünüyor? Her neyse...gel hadi..."
Onu kaldırmaya çalışan adamı durdurdu. " Sana neden vurdu? " Gözlerine bakan adama baktı ıslak ıslak elalarıyla...
Gözlerine öylece baktı, bir cevabı var, evet, " Sorma...sorma." diye fısıldadı, var evet ama sorma der gibi bakarken gözlerine, gözlerine baka baka sakladığı bir şeyler vardı.
Bu nasıl sınavdı böyle, nasıl bir imtihandı, bunun sonu iyimiydi peki?
Babası onun gözünün içine baka baka yalan söylemesine sinirlenip vurmuştu ona. O ise söylediklerinden sanıyordu, bu tokat gibi her şey onun suçuydu.
Koluna dokunduğu adamı tek dokunuşta ne kadar güçsüz kalan bedeni yardımına muhtaç kalsa da yine de yardım istemedi, kendi kendine kalktı ayağa, kapıya dönük olan bedeni ona nasıl dönsün, yüzüne nasıl baksındı.
Dönüp baktı gözlerine daha sonra zar zor da olsa, " Özür dilerim! " O asıl sebebini anlamasa da bu özür ona ihanet edip babasına her şeyi anlattığınaydı bu özür. Güvendiği dağdan yediği tokataydı.
" Özür dileme, senin ne suçun var? "
Genç kadın son nefesini tutar gibi tuttu nefesini, " Şahidimsin, eğer bir kişi daha benim yüzümden zarar görürse..."
Tam o an patlayan silah sesiyle konak inlemişti. Tüm kulaklar susup kalan çığlık çığlığa kalan bu sessizliği dinledi.
Genç kadının kulakları sağır olurken, Ağabey! Diye çığırdayan Delal'in sesiyle hızla Berzan odadan fırlamıştı. Genç kadın onun aksine daha korkak adımlarla ayaklandı ağır ağır ilerledi çığlıklar atan yüreğe sürünür gibi.
Delal'in sesine eşlik eden bir diğer ses ise Asmin hanımın çığlığı olmuştu. Berzan ise durduğu kapının eşiğinden hızla içeri koştu. Asmin hanımdan yükselen isim ile onlardan epey uzakta kalan kapının eşiğinde ki bakışları hızla onu buldu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 339 Okunma |
119 Oy |
0 Takip |
13 Bölümlü Kitap |