HERKESE SELAM, OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM Kİ BİR KARAR ALDIM UMARIM KIZMASSINIZ. YORUM SINIRI KOYMAK İSİYORUM. BU BÖLÜM İÇİ SINIR 30 YORUM. EĞER 30 YORUM GELİRSE DİREK DİĞER BÖLÜMÜ YAYAINLAYACAĞIM.
Hazırlanan araç hareket halindeyken yaşlı adamın yüreği bir kuş misaliydi, oğlunun hastalıktan da olsa, sahte ölümünün arkasındaki sır perdesini hala öğrenemese de yıllardır farklı yöntemler ile girdiği bitkisel hayatta olmasına rağmen tedavisi de tamamlanmıştı.
"Çok mutlu görünüyorsunuz efendim" dedi sağ kolu.
"Elbette öyle evlat, yıllardır bir umut ölmeden önce oğlumun gözlerini tekrar görmek için çabaladım. Rabbime binlerce kez şükür ki dualarım kabul oldu" dedi yaşlı kurt kalbindekini diline döktü.
"En çok genç hanım ve küçük efendiler sevinecek bu duruma " dediğinde "önce tamamen iyileşsin orası sonraki iş "diye kestirip attı konuşmayı.
Kısa konuşma sonrasında sessizlik hakim olan araç sonuçta gelmesi gereken yere gelip durunca vakit kaybetmeden aşağıya indi yaşlı adam ve direk danışmaya giderek doktoru sordu.
"Oğlumun doktoru nerede?" dedi.
"Hastanın odasında efendim size haber verdiğimizde yeni yeni kendine geliyordu son kontrolleri yapılıyordu. Daha detaylı bilgiye doktor bey hakim, size iyi günler " dedi hemşire eliyle odayı gösterirken.
Yaşlı adam gösterilen odanın kapısını açmak üzereyken karşıdan açılmıştı. Yıllardır doktoru olan adam mutlulukla herseyin yolunda olduğunu belirtip kısaca durumunu açıkladıktan sonra oradan ayrıldı. Odaya girmeden önce sağ kolunu seslendi.
"Hastaneye bağış yapılsın, ayrıca 10 bin fakiri doyurun, sokak çocuklarına ve çocuk esirgeme kurumlarına kıyafet alınıp, bağışlar yapın, bugün benim bayramım… oğlum sağlığına kavuştu. Şimdi düşman bizden korksun " dedi ve vakit kaybetmeden odaya girdi.
Bitik ve zayıflamış halde de olsa gözleri açık oğlunu görünce kalbi huzur bulmuştu.
Gelen sese doğru başını çeviren adam "babam" dedi gerisini getiremedi.
Yaşlı kurt eli kalbinde oğluna yaklaştı. Adam ise babasına bir şey olacak diye sanıp hemen konuştu.
"İyiyim baba, doktor çok iyi olduğumu söyledi" diye kendini açıkladı.
"Ol oğlum, iyi ol ki düşman senden korksun " dedi.
Genç adamın ise aklına gelen ilk şeyi sordu babasına “babammm… ailem” dedi gerisini getiremedi.
“Onlar iyi merak etme, sana herşeyi anlatacağım” dedi.
“Doktor biraz bahsetti ama çok saçma “dediğinde yaşlı adam da gülümsedi.
“Sana saçma gelen durum ile hayattasın evlat. Şimdi iyileş ve ailene kavuş “dedi ve ayaklandı.
“Benim bir işim var halledip geleceğim “dedi ve oğlunun konuşmasına bile müsaade etmeden odadan çıkıp gitti.
Elindeki dosyalara o kadar dalmıştı ki ne kadar süredir bu odadaydılar bilmiyordu Barın. Işıl’ ı yatırdıktan sonra Ares ile birlikte bulduğu dosyaları incelemeye başlamıştı. Bulduklarına şaşırsa da masada işe yarar diye tekrar üzerinden geçiyordu detayların.
Çalan kapı ile önce uyuyan karısına baktı daha sonra ise “GELLL” diye seslendi.
Kafası yerde olan adam kendi adamlarında biriydi. Tedbir amaçlı güvendiği birini kapıya dikmişti.
“Efendim aile üyelerinizde dahil tüm masa gelmek üzere, haber verin demiştiniz “dedi.
“Tamam. Biz birazdan ineriz aşağıya “diye açıkladı.
Çıkan adamından sonra karısını uyandırmak üzere arkasını döndüğünde karısının uyku sersemi halini gördü.
“Günaydın veliahtım “dedi gülümseyerek.
“Günaydın, ne oldu bana” dedi Işıl.
“Yorgun düşüp uyuyakaldın. Bendeeeee, yüce evlilik makamının bana verdiği yetkiyle seni dinlenmek üzere buraya getirdim sevgili karım” demesi ile Işıl’ ın yüzüne yastık atması bir olmuştu.
“Bak yaa bir de dalga geçiyor benimle “ diye sinirli sinirli yataktan kalkıp banyoya girdi.
Işıl banyodan çıktığında Barın da ayakta hazırlanıyordu. Duyduğu ses ile arkasını dönmeden konuştu.
“Çoğu kişi gelmiş, diğerleri de gelmek üzere hazır mısın?” dedi.
“Hazırım, sonuçta tüm sorumluluk bendeydi, hatayı da ben yaptım “dedi ve kocasını beklemeden köşede gördüğü çantayı alıp kendi çalışma odasına geçti.
Odasına gelince gerekli gördüğü dosyaları düzenleyip diğerlerinin tamamlanmasını bekledi. Bu sürede de nasıl bir açıklama yapacağını, nasıl bir yol bulması gerektiğini düşünmeye başladı. Karşı tarafı aktif etmeli ve tuzağa düşürüp kim olduğunu deşifre etmeliydi ama nasıl diye düşünürken aklına gelen ile gülümsemişti Işıl. Bir süre sonra odasının kapısı çalındı.
“Efendim babanız da dahil tüm masa sizi bekliyor” dediğinde beklediği anın geldiğini anlayarak ayağa kalktı ve “Gidelim “ dedi.
Masada oturanlar ise hem neden acil kod ve buldukları bilgiler ile toplanılmasına hem de kimsenin birşeyden neden haberi olmaması düşüncesi ile Işıl’ı bekliyordu. Bir kişi ise aklındaki planı söyleyip kabul ettirebilirse birçok kilit nokta çözülecekti.
“Herkese merhaba korkusuzlar masasının sakinleri ve aileleri” dedi masaya doğru adımlarken.
Bazıları başı ile bazıları ise sesli olarak “merhaba” dediler.
Işıl masadaki yerine yani babasının sol yanına oturdu.
“Öncelikle beni kırmayıp toplandığınız için teşekkür ederim. Biliyorsunuz ki içerideki adamımızın elinde bir çanta vardı. Bizler o çantaya ulaştık ve içini açtırıp inceledik” diye kısaca açıkladı ve tam devam edeceği sırada Merve konuştu.
“İnceleme sırasında mı bir sorun oluştu yoksa genel olarak bir sorun mu var toplanmamız için” dedi.
“Aslında…. bende tam bu noktaya geliyordum” dedi Işıl.
“Seni dinliyoruz kızım, sorun ne tam olarak “dedi babası.
“İçerdeki adamımızın yanında bulunduğu kişi dadının babası değil “dedi bir çırpıda.
“Nasıl yani “diye şaşkınca sordu birkaç kişi aynı anda.
“Şöyle ki “dedi ve ayağa kalkıp ekrana yansıttığı fotoğrafı gösterdi.
“Ben Buket’ e bu fotoğrafı gösterdim. Göründüğü gibi iki kişi var fotoğrafta ve ben şuan bizim için çalışan kişinin yanındaki adamı Memduh amcayı kurtarırken gördüğümden kızı olduğuna inanmıştım çünkü o gün “kızım” diye bağırmıştı. Sonradan fark ettiğim ise her ne kadar birbirlerinden nefret dahi etse baba ve kız arasındaki bakışlarda tuhaflık gördüm ve bugün tekrar dadının yanına gidip gösterdim. Ben hem fotoğraf hemde adamın o günkü tavrından dolayı onun babası olduğunu zannedip size açıkladım lakin babası değilmiş” dedi ve devam etmesine fırsat vermeden Merve konuştu.
“Nasıl yanİ herşey boşuna mıydı? Biz aylardır boşuna mı hapis hayatı yaşıyoruz?” dedi.
“Boşuna değil Merve, evet babası veya baş düşmanımız her ne kadar başka biri de olsa görünen o ki piyon bu kişide…. Ama birçok düğüm çözüldü ve bir çok bela bunlar yüzünden başımıza geldiğini öğrendik yalan mı?” dedi Barın.
“Haklısın ama…” dedi ve konuşamadı.
Bunu fırsat bilen Işıl ise söze girdi ve devam etti.
“İzninizle kaldığım yerden devam etmek istiyorum” dedi ve diğerlerinden onaylar mırıltılar çıkınca konuşmaya devam etti.
“Birşeylerden şüphelenip bugün dadının yanına tekrar gittim ve aynı fotoğrafı tekrar gösterdim ama diğer adamı ön planda tutarak, zaten burada anladım yanlış kişiyi babası olarak düşündük. Barın’ ın da dediği gibi birçok alanda çözüm bulundu, en önemlisi de kayıplardan haberimiz oldu yalan mı?” diye soru yöneltti Işıl.
“Belki haklı olabilirsiniz ama şuanda ne yapacağız, daha kim olduğunu bilmediğimiz bir düşman var ortada” dedi Sinan sitemle.
“Sinan haklı, hadi biz tehdit altında olsak neyse de ailelerimizde işin içinde, biran önce çözüm bulunsun dedikçe daha da çıkmaza giriyoruz” diyen ise Azat’tı.
“İşte bu yüzden herkesi çağırdım. Hepimizin bulduklarını birleştirip bir sonuç alabilmek için “dedi Işıl ‘ da.
“Tamam başlayalım o zaman” derken masaya Tuğrul ‘un yardımcısı gelerek kulağına “efendim beklediğiniz misafir geldi” dedi ve uzaklaştı.
Bir boğaz temizleme sesi ile dikkatleri üzerine toplayan Tuğrul ile herkes ona döndü.
“Haldun iznin olursa bir misafir çağırdım. Gelmesi herkesin hayrına “dedi.
“Baba gizli yeri mi ifşa ettin Allah aşkına akıllanmadın mı hala?” dedi sinirle oğlu.
“Saçmalama Vedat, ben dersimi aldım ki hırsım filan da yok.” Diye sert bir dille uyardı oğlunu.
“Gelsin dostum, bakalım kimmiş “dedi.
Tuğrul ise Barın’ a bakarak sağ koluna işaret verdi. Işıl ve birkaç kişi buna Barın da dahil o bakışı anlamasa da gelen kişi ile Barın şok olmuştu. Görmeyenler ise yaşlı kurttan taraf döndüğünde Barın ile benzerliğinden dolayı şaşırmışlardı.
Yaşlı kurt bastonu ile masaya yaklaşırken gözü tek bir noktada idi kendinin ve oğlunun gençliğine benzeyen torununda idi.
“Herkese merhaba beni birçoğunuz tanımaz ama bende inzivaya çekilmiş bir masa üyesiyim. Adım Doğu Mert Harzemşahoğlu “diye sonda kendini tanıttı.
Bu isim üzerine masadaki herkes Barın’ a döndü. Barın ise sinirle karşısındaki adama gözlerini dikmiş bakıyordu. İlk kendine gelen Haldun oldu ve yaşlı adama sandalye uzattı oturması için.
“Hoş-geldiniz, ama biz sizin vefat ettiğini biliyorduk “dedi damadına bakaraktan.
“Ne tesadüf bizde “dedi damadı da.
“Öyle bilinmesi gerekiyordu evlat, vakti vardı “dedi.
“Anladım, peki bize ne gibi yardımcı olabilirsiniz “dedi Boran ağa.
“Bakın sorun tam olarak ne bilmem ama Tuğrul babası ile çok samimi olmamdan dolayı yaşadığımı bilen sayılı insanlardan birisi, özellikle de masada bilen tek kişi “diye açıkladı.
Tuğrul ise söze girdi“ yaşlı kurt masanın bir düşmanı var ve biz bulamıyoruz. Hepimiz düşündük ki öyle olması muhtemel düşman çok eskilerden geliyor. Öyle ki Nilay’ ımızın çocuklarını bile doğumda iken kaçırtmış” dedi kısaca.
“Eğer aynı kişiden bahsediyorsak oğlumu ölüme terk edenler ile aynı düşmana sahibiz “dediğinde Barın dayanamadan konuştu.
“Babam kanserden eceli ile öldü, sakın ama sakın babamı karıştırma “dedi sert mizacı ile.
“Bunları çıkınca konuşacağız “dediğinde yaşlı kurtla muhatap olmamak için uzatmadı Barın.
“Neyse ben uzak yoldan geldim. Göründüğü üzere de önce aile işimi çözeyim sonra sizlere gerekirse torunum ile bilgi gönderirim “dedi.
“Sanırım en münasibi budur. Biz diğer konular hakkında konuşalım “dedi Haluk bey.
“Baba izninizle bir fikir sunmak istiyorum” dedi Işıl.
“Buyur kızım “dediğinde tüm masaya dönerek konuştu.
“Ben diyorum ki, herkesin elindeki bilgiler çoğaltılarak her birimize verilsin. 1 Hafta sonra acil bir durum olmazsa tekrar toplanıp fark edilen detayları konuşup tabi Doğu Mert beyin de bilgileri ile bir yol belirleyelim “dediğinde herkes onaylamıştı.
Söze giren Nihat ise “Şuan önceliğimiz profesörü bulmak olmalı, evet ailesini kurtardık ama asıl bulmamız gereken kişi profesör “dedi.
“Karısı ile konuştuğumuzda gözleri kapalı yada arabanın her yeri kapalı şekilde götürüyorlarmış buluşmaya ama giderken etrafındaki seslerin takibinden yola çıkarak hep aynı sesler varmış” dedi Gözde.
“Ben tekrar konuşup bilgileri bilgisayara aktarırım, detaylı bir arama ile alanı daraltıp bulabiliriz belki “dedi Nilay.
Yaşlı kurt şaşırsa da teknolojinin ileri düzeyde olduğunu bildiğinden dolayı uzatmadı düşüncelerini. Bu sırada Gözde hanım aklındakileri dile getirdi.
“Aslında uzun zaman önce geliştirdiğimiz ve üst düzey ve risk altında görevde olan kişilere yerleştirilen özel çipler var, hatta kişi üst düzey ise 2 adet yerleştiriliyor ve farkedilmesi imkansız ama hiçbir şeyde %100 diye bir çözüm yok hatırlatırım” dedi.
“Çok haklısın dostum” dedi Medet bey.
“O zaman bundan çıkacak sonuç nedir? “ diyen ise Nihan’ dı.
“Şöyle ki kuzenim, profesör ya çipleri yakalattı, ya birini fark ettirdi diğeri için doğru zamanı kolluyor ya da bilerek bildirmiyor yerini “dedi Işıl.
“Haklı olabilirsin, sonuçta bu adam ailesi ile tehdit ediliyordu. Şimdi ellerinde koz kalmadı ve profesör zeki birisi ise normal rutinden çıkılacak elbette ve burada bir terslik olduğunu anlayacaktır. İşte o zaman da eğer çipler hala aktif ise en azından birini çalıştırıp yerini bildirecektir” dedi Ares.
“Buna bende katılıyorum. Abi öncelik olarak cipler aktif mi ona bakalım sonra ise Barın’ ın dediği gibi akıllı ise kiii profesörün kesin beyni çalışır yerini bildirecektir bize “Diye açıkladı Nilay hanım da.
“O zaman profesörün takibi ve yeri bulma sizde öyle değil mi Işıl” dedi Sinan.
“Evet gerekirse sizlerden destek alırız” dedi ve bu konuda halledilmek üzere rafa kaldırıldı.
“Evet başka bir durum var mı?” diye soru yönelten Haluk bey ile kimseden ses çıkmadı.
“O zaman 1 hafta sonra bakılan belgeleri inceleyip önemli detayları konuşmak üzere ayrılalım” dedi.
Barın sinirle direk kalkmak isterken Işıl engel oldu. Neredeyse herkes dağılmıştı ki Işıl’ ın yönlendirmesi ile Barın da kalktı ve tam adım atacakları sırada konuştu yaşlı kurt.
“Torunum biraz zamanın varsa konuşalım, önemli “ dedi.
Barın cevap vermeden yürümeye başlamıştı ki tekrar seslendi.
“Lütfen evladım, baban hakkında” dediğinde Barın sinirle geriye dönüp “SAKIN… SAKIN AMA SAKIN BABAMDAN SÖZ ETME. ADAMCAĞIZ SENİ SAYIKLAYARAK ÖLDÜÜ” diye bağırdı.
“Sakin ol, bana bağırma” dediğinde Barın dedesini göstererek konuştu.
“Gördün mü karıcım, bağırmayacakmışım. Bizim en ihtiyacımız olduğu anda yoktu. Biliyor musunuz hepsi ya hepsi hadi bu öldü diye biliniyordu, amcamlar, halamlar hepsi bize sırtını döndü. O zaman neredeydin uzaktan mı izliyordun yine. Ne zorluklarla büyüdük, uzaktan izlemek mi eğlenceli geldi haaa” dediğinde Ares geldi yanına “sakin ol” dedi.
“Hepsini biliyorum. Hepsinin bir nedeni, bir açıklaması var” dedi.
“Ne açıklaması ya , ne açıklaması “dedi.
“Oğlum sakin ol, Doğu bey eve gidip konuşalım “dedi Haldun bey.
“Gelinim ile torumun da gelse olur mu tek seferde anlatmak daha iyi” dediğinde Barın tam bir şey söyleyecekti ki Işıl engel olup arabaya sürükledi.
"Sakin ol sevgilim, hadi eve gidip konuşalım. Belki dediği gibi gerekçesi vardır ha" diye telkinde bulunarak arabaya bindirdi Işıl.
Barın ise sadece başını sallamakla yetindi. Sonra aklına gelenler, geçmişte çektikleri zorlukları ile elleri yumruk yaptı. Bunu gören Işıl ise yumruk olan elinin üzerine ellerini koyup sakinleştirmeye çalıştı.
Onlar sessizlik içinde ilerlerken diğer arabalarda ise merak vardı. Asıl düşündükleri ise Barın' ın verdiği tepkiydi. Evde ise Ares’ in teyzesini ve kuzenini ayrı ayrı arayıp evde olup olmadığını sorması ikisini de tedirgin etmişti. Ares teyzesine bir şey olmadığı söylese de yüreğine düşen acı vardı Nalan hanımın. Onlar endişe içinde beklerken aşağıya inen çocuklar ile biraz dikkat dağılmıştı ki bahçeye giren araçlar ile Güneş koşarak
“Annemler geldi, yaşasınnnnn yaşasınnn” diye kapıya koştu.
Arabadan ilk inen Işıl olurken “annecim” diyerek gelen kızının kucaklamak için yere diz çöktü ve kızını kucağına aldı. Onları arabadan izleyen Barın ise tebessüm etmekle yetindi.
“Annecim, ne bu neşe bakalım “dedi ve saçına bir öpücük kondurdu Işıl.
“Okulda aile günü vay biz de biykaç koyeografi düzenledik. Beyilcim de yaydım etti. Hem ayyı ayyı hem de üçümüz yapacağız, güzel mi? Hımm” dediği sırada daha cevap alamadan “ Babacımmmm, duydun mu?” dedi ve ona doğru kolları uzattı.
“Duydum küçük prensesim” dedi ve kucağına alıp onu öpücüklere boğdu.
Güneş gülerek “Yaaaa baba” diyordu ki uzaktan araçtan inen yaşlı kurt şaşırmıştı.
“Barın’ ın kucağındaki kim” diye sordu.
“Torunum, daha doğrusu sizin de torununuz “ dediğinde şaşırsan adam sessiz kaldı.
Güneş ise babasının kucağında neşe ile annesine anlattıklarını sanki duyulmamış gibi tekrar anlatıyordu babasına.
“İşte babacım, çok iyi hazıylanmalıyız ki biz kazanalım Lütfeeeeen “dedi ellerini birbirine birleştirip gözlerini kısarak.
“Güzelim, zaten iki kez anlattın” ediğinde annesine trip atarak dedesine şikayet etmek için arka tarafa baktığında babasına benzeyen yaşlı adamı gördüğünde duraksadı.
İşaret ederek “ baba, o kim? “dedi.
Barın derin nefes aldı ve sessiz kalarak içeriye adımladı. Solona girdiklerinde Barın yere koyduğu kızı ile ayağa kalkarken annesi ile göz göze geldi ama daha bir şey demeden Güneş konuştu.
“Babanniş dışayıda babama benzeyen yaşlı bir dede vay, o kimkim “dediği sırada Haldun beyler de salona girdi.
Kapıya doğru bakan Nalan hanım dona kaldı. İpek küçük olsa da abisine ve babasına benzerliğinden kim olduğu az çok anlasa da emin olmak için merakla bekledi. Teyzesini uzaktan beti benzi atmış halde gören Ares koşarak teyzesinin önünde durdu ve sarıldı.
"Teyzem, teyzecim... Bak bana, kendine gel lütfen. BARINNNN " diye bağırdı sonda.
Ares' in bağırması ile kendine gelen Nalan hanım.
"Baba" dedi sessizce mırıldanır gibi.
Yaşlı kurt ise gelinin gözlerine bakarak "Gelinim" dedi.
"Sen... ama.. nasıl... oğlum " dedi tane tane en son Barın' dan medet umdu ama o da başını bilmiyorum der gibi sallayınca arkasındaki koltuğa yığılıp kaldı.
"Sakinleş biraz gelinim, konuşmamız lazım " dedi ama gözleri karısına biraz da oğluna andıran torununda idi.
İpek ise " abi, yenge ne oluyor " demekle yetindi sadece.
Ares ve Simge hanım, Nalan hanımı sakinleştirmeye çalışırken Barın daha fazla sakin kalamayacak konuştu.
"Konuşmak istedin…. geldin, konuş ne konuşacaksan, sonra da defol git hangi cehennemin dibindeysen " dedi.
Yaşlı kurt bu tepkilerin normal olduğunu bildiğinden cevap dahi vermedi. Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
"Bazı kişisel ve özel sebeplerden ki bunu size de anlatacağım kendimi ölü göstermem gerekiyordu. Özellikle de sizi korumak için... Farkında olmasanız da hep bir adım arkanızda sizi kolladım. Buna Ares de dahil" dediğinde Barın ve Ares histirikçe gülümsedi.
Tam konuşacağı sırada köşede sessizce büyüklerini dinleyen kızıyla göz göze gelen Barın "Kızımmm " dedi uyarıcı şekilde.
Güneş ise yakalanmanın verdiği his ile "babacım " dedi sevimlice.
Barın tekrar “kızımm, prensesim, sen ne yapıyorsun orada acaba “dedi.
Güneş ise “uslu uslu otuyoyum ki, hem bu dede kim “ dedi eli ile göstererek.
"Bebeğim, büyükleri dinlemek çok ayıp, yukarıda kuzenlerin ile oynar mısın biraz sonra sana açıklama yapacak baban" dedi Işıl.
'ÖFFF" diye isyan etse de yukarıya adımladı. Gözlerini dedesine çeviren Barın' dan önce konuşan ise İpek oldu.
"Bize korumak için mi?" Dedi ve ailesini tek tek göstererek "Sen bizi küçücük yaşta aç mıyız açıkta mıyız demeden, haaa birde aç kurt olan diğer evlatların varken, sen bizi korumak için kendini ölü gösterdin öyle mi? " dedi.
"Güzel torunum mecburdum, nedenini öğrenince sizde hak vereceksiniz " dediği sırada Ares konuştu.
"Eniştem ile ilgili söylediğin saçmalık neydi " dediğinde Nalan hanım yeğenine baktı.
"Ne, ne dedi kocama ne oldu. Barın babanın mezarına mı bir şey oldu" dedi çaresizlik ile.
Yaşlı kurt tam tekrardan konuşacak iken çalan telefon ile duraksadı. Cebimden çıkardığı telefonda yazanı gören İpek ise gördüğü oğlum yazısıyla hızlıca elinden aldı.
"Bakalım sevgili hangi amcacım ne diyor, sonuçta babam öldüğüne göre tek oğlun amca olmayı beceremeyen amca müsfettesi değil mi? "dedi ve aramayı hoparlöre verdi.
Yaşlı kurt ise engel olmaya kalmadan gelen ses ile tüm ailenin sinir sistemi boşalırcasına donup kaldılar. Diğerleri ise sessizce ne olduğunu anlama çalışıyordu.
“Alo baba neredesin. Bana, bize bir açıklama yapmalısın artık” diyen ses ile Barın ve ailesinin gözleri donmuş ve anlamaz halde yaşlı kurtta takılı kaldı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
18.52k Okunma |
1.13k Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |