Herkes Pusat'ın gelmesini bekliyor.
Durum düşündüğümüzden daha vahim! Hayatımın en kötü günü geliyor...
Sıkı tutunun bu yolculuk biraz sarsıtıcı geçecek. Çünkü duyacaklarımızdan sonra hepimizin kanı donacak adım kadar eminim.
Sabah olmuştu. Nereden mi anladım? Pusat Bey'in sabah takırtıları ile uyandım. Yine kendince bir şeyler yapmaya çalışıyordu.
Dün söylediği hiç bir şeyi yapmayacağıma emin olabilirsiniz. Çünkü Pusat'ı elimde oynatmak benlik bir durum değil. Hem benden büyük olduğu için hem de böyle bir şey yapmak bana yakışık kalmayacağından dolayı böyle bir şey yapmayacağım. Biliyorsunuz ki saygı çok önemli.
Neyse neyse... Asıl konumuza dönelim.
Yatağımdan kalktım ve banyoya gittim elimi yüzümü yıkayıp mutfağa indim. Mutfağın kapısından içeri girecekken gördüklerim kanımı dondurmaya yetti. Pusat yerde kanlar içinde yatıyordu. Yanına gitmek için adım attım ve adımımı atar atmaz ağzıma bir el kapandı.
"Sessiz ol ufaklık. Eğer çıtın çıkarsa sevgili Pusat'ın ölür."
Onun ölme düşüncesi çok kötüydü. Ne kadar yaşadığımız şeyler garip olsada o benim için önemliydi.
Ağzıma kapanan elin sahibini göremesemde sessiz kalacaktım. Sessiz kalacağıma dair ona kafa salladım. O da onaylar şekilde beni yavaşça serbest bıraktı.
"Eğer ani bir hareket yaparsan seni de onu da öldürürüm. Şimdi senden bir ricam olacak. Pusat'ın kasası nerede?"
"Bilmiyorum. Ben hiç Pusat'ın odasına girmedim."
Adam bir adım atıp dibimde bitti. Boynuma değen soğuk cisimle irkildim.
"Bana yalan söyleme. Aylardır sizi izliyorum sevgili olduğunuz açıkça belli. Pusat sana söylemiştir elbet."
"Yemin ederim bilmiyorum. Pusat bana bir şey söylemedi. Gerçekten söyleseydi ve bilseydim sana söylerdim. Onun canını kurtarmak için."
Adam ikna olmuştu. Çünkü boynumdaki soğuk cisim ortadan kalkmıştı.
"Sakın arkanı dönmeye kalkma. O zaman ölürsün. Ben gideceğim ve sende burada ben gidene kadar uslu uslu oturacaksın."
"Tamam. Bekleyeceğim söz veriyorum."
Adam hızlı adımlarla evden çıkarken bende hızla Pusat'ın yanına gittim. Çok fazla kanaması vardı. Hemen bir bez parçası bulup bıçağın etrafından sardım ve sabitledim. Bu en azından bıçağın hareket etmesini önler ve daha derin yaralanmayı engeller.
Adamın çıktığından emin olduğumda ambulansı aradım. Ambulans 10 dakika içinde buradaydı. Hızlıca Pusat'ı aldılar ve bende peşlerinden gittim. Olayı Pusat uyanana kadar kimseye anlatmayacaktım. O bulurdu elbet bir çaresini.
Bir kaç dakika sonra hastaneye gelmiştik. Pusat acilen ameliyata alındı. Çünkü bıçak derin saplanmıştı.
Ne kadar bekledim bilmiyorum. Ya zaman geçmek bilmiyor ya da zaman geçiyor ama ameliyat uzun sürüyor.
Umarım Pusat iyidir. Umarım. Ona bir şey olsun istemem.
Düşüncelerimin arasında boğulurken ameliyathanenin kapısı açıldı ve içeriden doktor çıktı.
Hızlıca ayağa kalkıp Doktor'un yanına gittim.
" Pusat'ın durumu nasıl Doktor Bey?"
"Endişelenmeyin Pusat Beyin durumu gayet iyi. Sadece bıçak biraz derin saplanmış. Ama sanırım sizin yaptığınız ilk yardım tekniği fazla kanamayı engellemiş. Dikkatiniz onun hayata tutunmasına çok yardımcı olmuş. Kendisini odaya alacağız bir süre dinlenecek ve hemşireler sürekli ilgilenecekler."
Doktor yanımdan ayrıldıktan sonra Pusat ameliyathaneden çıkmıştı ve normal odaya almışlardı.
Pusat'ın yanına gittim ve hâlâ narkozun etkisinde olduğundan dolayı hâlâ uyuyordu.
O kadar çok korkmuştum ki ona bir şey olacak diye. Çok şükür ki ona bir şey olmadı.
Uzun bir süre bekledim ama Pusat hâlâ uyanmamıştı. Bende biraz kafa dağıtmak için aşağı kantine inmiştim. Kendime yiyecek bir şeyler aldım hızlıca odaya çıktım.
Odaya yaklaştığımda kapının açık olduğunu gördüm. Ben çıkarken kapatmıştım halbuki. Hemşireler kontrole gelmiş olmalıydılar. Hemen odaya girdim ve Pusat'ın yanına gittim. Hâlâ uyanmamıştı. Ne zaman uyanacak bilmiyordum. Onun iyi olduğunu artık öğrenmek istiyordum. Yine gözlerini açsın benimle konuşsun istiyordum. Pusat'ın yanındaki koltuğa oturdum. Elimdekileri masaya koyacakken yere düşmüş bir kâğıt fark ettim. Elimdekileri hemen masayı bırakıp kağıdı aldım ve okumaya başladım.
"Sevgili küçük kız. Biliyorum çok korkuyorsun ama sana herhangi bir zararım dokunmayacak buna emin olabilirsin. Lakin bir şartım var, bana Pusat'ın kasasının nerede olduğunu söylemen gerek. Yoksa sana ve çok sevdiğin Pusat'ına ufacık bir zarar gelebilir. Bunu hiç istemezsin bence ufaklık. Bana en kısa zamanda o kasanın yerini öğreneceksin ve öğrendiğin zaman bir kağıda yazıp sizin bahçedeki büyük ağacın yanına bırakacaksın. Bıraktığın andan itibaren bende sizi rahat bırakmış olacağım. Aman dikkat et! Pusat hiç bir şey bilmesin. Eğer bir şey öğrenirse sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsın ufaklık. Senden haber bekleyeceğim güne kadar kendine iyi bak ufaklık.''
Uzun bir süre ayakta elimdeki notla kalakalmıştım. Ta ki odanın kapısı açılana kadar. İçeriye korumalardan biri girince kendime gelip elimdeki kağıdı hızlıca sakladım. Koruma bir mesafede durup bir ricam olup olmadığını sordu. Bende ona herhangi bir ricamın olmadığını söyledim. Bana baş selamı verip odadan çıkmıştı.
Koruma çıkınca notta yazan şey hakkında ne yapacağımı düşünmeye başladım. Aslında aklımda bir fikir vardı ama çok riskli bir adım olacaktı benim için ama denemekten de zarar gelmezdi.
Bir süre daha bekledim. Yapacağım tüm hareketleri tek tek planladım ve durumu en az riske kadar indirgemiş oldum. Bu plandan Pusat'a bahsetmeyecektim. Düşünmeyi bir kenara bırakıp Pusat'ın yanına gittim. Yatağın başına oturdum ve elimi yüzüne dokundurdum. Çok korkmuştum ona bir şey olacak diye. Çok şükür ki ona hiç bir şey olmamıştı. O hâlâ benimleydi. Gözümden bir damla yaş süzüldü. Elimle hemen göz yaşımı sildim. Pusat beni ağlarken görmemeliydi.
Saatler geçti ama Pusat hâlâ uyanmamıştı. Havada baya kararmıştı. Saate baktığımda on bir olduğunu gördüm. Çok geç olmuştu. Uyuyamazdım çünkü koltuk küçüktü ve o adam tekrar gelebilirdi. Onun tedirginliğiyle ne yapacağımı bilmiyordum. Anlık bir kararla Pusat'ın yanına gidip uzanmaya karar verdim. En iyisi ona sarılarak uyumaya çalışmaktı. En azından bir şey olacağı zaman hissedip uyanırdım. Ondan önce kapının önüne çıkıp korumalarla konuşmam lazımdı. Hızlıca kapının önüne çıktım.
"Sağ ol yenge. Bir isteğiniz mi var?"
"Evet arkadaşlar küçük bir isteğim var. İki kişi beklemeniz biraz az çünkü garip durumlar var. Ne olduğunu açıklayamam onu daha detaylı yarın anlatacağım. Bir kaç arkadaşınıza daha ihtiyacımız var onlara da haber verirseniz çok iyi olur."
"Tamam yenge hemen diğerlerine de haber veriyorum."
Onlar bu durumu hallederken bende içeri geri döndüm. Pusat güzelce uyuyordu. Bende yanına gidip uzandım. Onun yanında güvenle uyuyabilirdim. Bana evim gibi hissettiriyordu. Siz bu duyguları farklı yorumlayabilirsiniz ama bu duygular normal duygular.
Pusat'a sarıldım. Onu bu halde görmek gerçekten çok zormuş. Birini kaybetme duygusu çok kötü bir hismiş. Çok korkunç ve iğrenç ötesi bir his bu.
Sıyrıldığım düşüncelerin ardından kendimi uykuya teslim edecektim. Sonuçta Pusat ve ben şuan güvendeyiz. O da rahatça dinlenebilir bende onunla dinlenebilirim. Size anlatmayı çok isterdim bu yuvadaymışsınız gibi olan o hissin nasıl olduğunu. Böyle kendinizi bir bulutun üstünde yıldızların arasında huzurla dolaşıyormuşçasına hissettiğiniz bir his işte.
Bunları size anlatıyorken mışıl mışıl uyuyorum o güvende olduğum kolların arasında. Umarım sizlerde benim gibi güvenli kollar arasında olursunuz.
Ne kadar uyuduğumu bilmiyordum. Kalktığımda Pusatında bana sarıldığını gördüm. O uyanmıştı ama ne zaman uyanmıştı bilmiyorum. Hızlıca yattığım yerden doğruldum ve benim hareketimle Pusatta uyanmıştı.
"Neden bana haber vermedin uyandığını. Keşke uyandırsaydın beni."
"Çok güzel uyuyordun bende kıyamadım uyandırmaya, seninle uyumaya devam ettim. Kabul edeyim yıllardır uyuduğum en güzel ve huzurlu uykuydu."
Pusat Bey'in sözleriyle utanmıştım ama belli etmeden hemen düzelttim kendimi.
"İltifat ettiğine göre gayet iyisin demek oluyor bu beyefendi. Haksız mıyım?"
"Haklısın prenses, gayet iyiyim çünkü bir prensesle uyudum yani sence de çok normal değil mi iyi olmam?"
"Tamam tamam, sustum. Şaka yaptım sadece."
Pusat'a göz devirip yataktan kalktım.
"Gidip doktoru çağıracağım burada uslu uslu otur."
Beni gözleriyle onayladıktan sonra bende odadan çıkıp korumalara doktoru çağırmalarını söyledim. Onlar doktoru çağırana kadar lavaboya gideyim demiştim ama keşke gitmez olaydım.
Lavaboya adımımı atar atmaz bir el ağzıma kapandı. Ondan kurtulmak için çırpınırken o konuşmaya başladı. Konuştuğu an anladım onun evdeki adam olduğunu. Çırpınmayı bırakıp dediklerini dinledim.
"Notu görmüş olmalısın. Görmeseydin kapıya yığınla koruma koymazdın. Kimsenin haberi olmamalıydı ufaklık ama sen korumalara çoktan haber uçurmuşsun. Şimdi sana ne yapmalıyım sen seç bakalım. Seni mi vurayım yoksa Pusat'ı mı?"
Ellerini yavaşça ağzımdan çekti. Bağırmayacağımı biliyordu onun için ses çıkarma dememişti. Arkamı dönüp yüzüne baktım ama tabii ki de maskesi vardı. Gözlerine odaklandım. Lakin gözler hiç yabancı gelmemişti.
" Seni bir yerden tanıyor muyum? Gözlerin çok tanıdık hiç yabancı gelmedi."
"Beni tanımıyorsun ufaklık. Tanısaydın eğer ismini bilirdim."
"Senden ne istediğimi çok açık bir şekilde izah etmiştim ufaklık. O kasanın yerini öğrenmeni istiyorum."
"Öğreneceğim ama Pusat ve benden uzak duracaksın."
"Sen bana istediğim şeyi getirirsen neden olmasın ufaklık. Bir hafta zamanın var. Zaman dolduğu an olacaklardan ben sorumlu olmam ufaklık. Seçim senin."
Adam tam gidecekken onu durdurdum.
"Bu cesaret nereden geliyor ufaklık?"
"Peki ufaklık. Şimdi burada kal ve sesini çıkarma tamam mı ufaklık?"
Sessiz durmamdan anlamış olmalı ki hızlıca yanımdan çekilip gitti. Hepinizin aklından bağır korumalar yakalar zaten diye cümleler geçiyor biliyorum ama Pusat'ı tehlikeye atamazdım.
Bir kaç dakika sonra lavabodan çıkıp odaya geri döndüm. Odaya girdiğimde doktor Pusat'ın kontrollerini yapıyordu. Yanlarına vardığımda doktor bana döndü ve bir kaç şeyler söyledi.
"Pusat Bey şuan gayet iyi ama hâlâ burada gözetim altında kalması gerek. Olası herhangi bir durumda acil müdahalede bulunulabilinmesi lazım."
"Anladım efendim. Ne gerekliyse onu yapabilirsiniz."
Doktor tekrardan geçmiş olsun diyip odadan çıktı. Bende koltuğa oturup kafamı geriye yasladım. Her şeyi düşünmeye başladım. Bu işin içinden nasıl çıkacaktık bilmiyordum. İyice çıkmaza girmiştim. Böyle artık hiç bir çareniz kalmaz kendinizi bir çukurda hissedersiniz ya işte şuan tam olarak o durumun içindeyim.
Pusat bana seslenince ona döndüm.
"Bir yere dalmadım sadece yorgunum biraz."
"Uyumadın tabii rahatça ondan yorgunsun. Hadi gel yanıma biraz da olsa uyu."
"Hadi inat etmede gel uyu şurada. Ben yokmuşum gibi davran."
Tam bir şey söyleyecekken Pusat beni susturdu.
Oflaya oflaya yanına gidip uzandım.
"Pusat, sana ir şey sorabilir miyim?"
"Eğer biri kafayı bize taksa ve senin için çok önemli bir şeyi benden istese ve bende bu önemli şeyi ona söylesem bana kızar mıydın?"
"Nereden çıktı şimdi bu soru? O adam sana mı yaklaştı?"
"Beni kandırma Gece. Kim olduğunu gayet iyi biliyorsun. Bir daha uyurken cebine koyduğun notları düşmüş mü diye kontrol etmeyi unutma."
Şaşkın bir vaziyette Pusat'ın elinde tuttuğu kâğıt parçasına baktım. O notu ondan görünce başımı eğdim. Başımı eğdiğimi görünce Pusat beni kendine çekip sıkıca sarıldı.
"Seni üzmek istemedim. Sadece bu tip durumlarda benden asla bir şey saklama olur mu? Çünkü bu adamlar sana zarar verebilirler. Asla korkma bana bir şey yapmazlar yapamazlar. Ben olmazsam onların çöküşü olur. Onların hepsi benim sayemde ayakta duruyorlar ondan dolayı asla enden bir şey gizleme. Seni bana karşı kullanmak isteyecekler çünkü biliyorlar beni öldüremeyeceklerini."
Kafamı kaldırıp onun gözlerine baktım. Uzunca baktım yanıt ararcasına.
"Biliyor musun Pusat o adamın gözleri çok tanıdıktı. Sanki daha önce onu görmüşüm gibi."
"Bilmiyorum, belki de karşına çıkmış olabilir. Küçük dünya."
"Hadi sen kafanı yorma bunlarla yasla başını bana ve güzelce uyu."
Onu onaylayıp başımı ona yasladım o da kollarını bana sardı ve ikimizde güzelce uyuduk. Saatler geçti gitti öylece ama ikimizde uyanmadık. O kadar huzurluydu ki o uyku ikimizde uyanmak istememiştik tabii ki.
Kapının açılmasıyla uyanmıştık. Doktor gelmişti. Onu görünce ikimizde düzgün bir hâl almıştık.
"Evet, hastamızı gayet iyi gördüm. Tahlillerinize ve röntgenlerinize baktım. Herhangi bir sıkıntı tespit edemedim. Onun için taburcu işlemlerinize başlayabilirsiniz.""
"Ne demek görevim bu. Tekrardan geçmiş olsun."
Doktor odadan çıktıktan sonra Pusatla birlikte hazırlanıp taburcu işlemlerini hallettik ve hastaneden ayrıldık. Arabaya bindiğimizde gerçekten hastaneden çıktığımız için ikimizde rahatlamıştık. Korumalarla birlikte eve döndük. Onlar görevlerine döndükten sonra sıkıca tembihleyip evin etrafına daha çok koruma temin ettik. Şimdi daha da güvendeydik. Olası her durum için önlem aldık. Yani Pusat aldı. Eve girdiğimizde tüm yorgunluğumuzu atabilmek için kendi odalarımızda duşumuzu aldık.
O kadar iyi gelmişti ki duş almak. Hızlıca pijamalarımı giyip aşağı indim. Pusat çoktan duştan çıkıp inmişti. Onun yanına gidip oturdum.
"Kendime kahve yapmıştım. Sende içersin diye sana da yaptım."
İkimizde bir süre sustuk. Suskunluğumuzu Pusat bozdu.
"Artık korkmana gerek yok. O adam bir daha seni rahatsız etmeyecek."
Pusat bana döndü ve sarıldı. Bende ona sarıldım.
"İyi ki varsın prenses, iyi ki varsın."
Bana sarılmayı bıraktı ve gözlerimin içine baktı. O kadar derinden baktı ki o an gözlerinin büyüsüne kapılmıştım bile.
Yaklaştı. Yüzüme iyice yaklaştı. Önce gözleri dudaklarıma kaydı sonra ise tekrar gözlerime döndü ve ters bakmayan gözlerimi görünce dudaklarını dudaklarımla buluşturdu. Korkarcasına öpüyordu. Yavaş yavaş sanki korkutmak istemiyormuş gibi. Bir süre donakaldım ama sonra istemsizce öpüşüne karşılık verdim. Deli gibi öpüşmeye başladık. Bir süre sonra durdum ben durunca Pusatta durdu.
"Durmamız için bir sebep söyle bana."
"Ortada yanlış bir şey yok prenses."
"Olsun Pusat bazı şeyler hâlâ yanlış geliyor bana."
"Peki prenses, sen nasıl istersen öyle olsun."
Pusat yanımdan kalkıp gitti. Kırılmıştı. Bana hislerinin olduğunu biliyordum ama aklım Onurdayken ona bunu yapamazdım. Aslında bende bilmiyordum. Onur durumu kafamı çok kurcalıyordu. Beni hiç aradı mı, sordu mu, bulmak için çabaladı mı bilmiyorum. Belki de karar verme zamanı gelmiştir. Aylardır aklımı karıştıran bu durumu kararlaştırma zamanı gelmişti.
Koşarak merdivenden çıkan Pusat'ı durdurdum. Onu bana çevirip parmak uçlarıma bastım ve dudaklarına öpücük bıraktım. Verdiğim karardan pişman değildim. Pusat beni kucağına alıp verdiğim öpücüğü sürdürmeye devam etti. Öpüşe öpüşe merdivenleri çıktı ve odasının kapısını açıp içeri geçti. Beni yatağa indirim öpmeye devam etti. Dokunmadı ama öpmeyi bırakmadı da.
Benden ayrıldığında gözlerime baktı uzunca.
"O gece bu gece değil prenses. Pişman olacağın şeyler yapmak istemiyorum. Gerçekten bana ait olduğunu hissettiğin an istediğin her şeyi yapacağımdan emin olabilirsin."
Ona sevgi dolu gözlerle bakarken beni tekrar kucağına aldı ve yatağa güzelce uzandırdı ve o da yanıma gelip uzandı.
"İkimizde yorgunuz ve güzel bir uykuyu hak ediyoruz."
Pusat başıma bir öpücük kondurup beni kollarının arasına aldı. Bende ona sarıldım ve kendimi güzel bir uykuya teslim ettim. Çünkü yarın için iyi bir uyku gerekli olacak.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |