34. Bölüm

34.Bölüm

Beyza Nur Çağırman
_beyzanurcgrmn_

İyi okumalar dilerim.

🇹🇷Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyuksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in Arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.🇹🇷
-Mehmet Akif ERSOY

 

__________________


Karşımdaki yabancı gözler Ayaz ve benim aramda gidip geliyordu. Elimi Ayaz'ın omuzundan indirdim. Kısa süre Ayaz'a baktım cevap vermesi için ama ağzını bile açmamıştı. Ben de sorumu yinelemek istememiştim.

Yüzüme samimi olduğunu düşündüğüm bir gülümseme kondurdum. "Merhaba." Burun kıvırmıştı. Karşımdakinden de aynı tepkiyi beklemek benim suçumdu. "Kimsin sen ve sevgilimin yanında ne işin var?" Sevgilisi? Soran gözlerle Ayaz'a baktım. Sıkıntılı bir nefes verip bana baktı. "Sen geç içeri. Ben gönderip geliyorum." Ayaz'ı dinlemeyi düşünmüyordum.

"Konuşmak istiyorum seninle. Konuşmadan da bir yere gitmeyeceğim." Kapı pervazına yaslanıp kollarımı birbirine doladım. "Zorla güzellik olmayacağını bilmelisin." Gözlerini gözlerime değdirdi. "Kimsin sen?" Sesi oldukça yüksekti ve çirkinleşmeye başlıyordu. "Sürekli kim olduğumu sormayı bırakmalısın. Aksi taktirde unutamayacağın bir tanışma yaşatırım sana," Gülümseyip devam ettim. "Ve o sesini alçalt. Sadece bir öneri."

"Giden neden geri gelmiyor?" Yiğit'in sesi yaklaşıyordu. Kapıya geldiğinde kolunu belime dolayıp geriye doğru çekmişti. Gelen kişiye bakıp gülümsedi. "Merhaba. Hoş geldiniz." Kaşlarımı çatıp Yiğit'e baktım. "Pek hoş bulamadım." Kıkırtısını duyup karşımdaki kadına baktım. Saçını kulağının arkasına sıkıştırıp gülümsemeye devam etti.

Benim de girişim gayet nazikti fakat böyle bir tepki almamıştım. "Kapıda neden bekliyorsunuz?" Ayaz geri çekilmişti. "Çünkü kendisi gidecek." Yiğit kaşlarını çatıp Ayaz'a baktı. "Ben Ayaz ile konuşmaya gelmiştim." Yiğit önce beni köşeye çekip hemen ardından Ayaz'ı çekiştirmişti. "İçeriye gelin lütfen." Kadın dünden hazırmış gibi çabucak eve girdi. Belimde ki kolu ittirmiştim.

Yiğit şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. "Sonra hesaplaşacağız seninle." Yiğit'i gönderip Ayaz'ı mutfağa çekmiştim. Kadın'a nasıl davranmam gerektiğini bilememiştim. İşin aslını öğrenmem gerekiyordu.

"Seni dinliyorum Ayaz." Sandalyeyi çekip oturdu. "Benim evimde. Benim yatağımda onu başka bir adamla bastım." Ağzım açık kaldığından olsa gerek Ayaz gülerek elini uzatıp çenemi yukarı doğru itti. "Ben aştım. Kendisi aklıma bile gelmiyor. Sadece hiçbir şey yapmamış gibi kapıma kadar gelmesi sinirlerimi bozdu." Tezgaha yaslandım. Yüzüme bakıp tekrar güldü.

"Ben gördüğümde bu kadar şaşırmadım Umay. Kendine gel." Şaşırmak değil de üzülmüştüm. Ben alacağımı almıştım. Detaylarını anlatmak isterse başka bir zaman onu seve seve dinleyecektim. "Onun karşısında rahat takılmalısın. Şimdi içeriye gireceğiz. Ve o da gidecek. Kaçan sen olmayacaksın." Elimi uzattım. Tutup kalkmıştı. Elimi sırtına koyup sıvazladım.

"Bir kız kardeşin olduğunu unutma. Canını sıkanların kafasına sıkarız." Kahkaha atmıştı. Sesinin içeriye gittiğinden emindim. Kolunu omuzuma atıp beni kendine çekmişti. "İyi ki varsın. Ama kimsenin canına kıymaya gerek yok." Omuz silktim.

Oturma odasına geçtik beraber. Yiğit'e ters bir bakış atıp Ömer'in yanına oturdum. Kadının suratı asıktı. "Olay ne?" Ömer kulağıma fısıldamıştı. Sonra anlatırdım ve o yüzden elimi savurdum.

İlk konuşan kişi olmak istemiyordum ama bu gidişle birazdan kadının üstüne atlayacak ve ağzıma geleni saydıracaktım. Gözlerini Yiğit'in üzerinden ayırmıyordu. Sakin oluyoruz.

"Konuş ve bir an önce git Nisa." Ayaz arkasına yaslanıp bıkkın bir şekilde bekledi. Nisa gözlerini üzerimizde gezdirdi. "Burada mı?" Ayaz gülümsemişti. "Benim ailemden gizlim saklım yok." Gözleri sırasıyla Yiğit ve Ömer'in üzerinde gezinip bende durdu. Fazla oyalanmıştı.

"Ben ikinci bir şansı hakkettiğimizi düşünüyorum." Midem bulanıyordu. Ayaz gülmüştü. "Neden? İyi aldatamadın bir daha mı deneyeceksin?" İstemsizce sırıtınca Nisa ile göz göze geldik. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Susmam gerekiyordu.

Yüzünün kızardığını görebiliyordum. "Hoşuna mı gidiyor?" Muhatabı bendim. Ömer aramızdaki mesafeyi kapatmış iyice yanıma yanaşmıştı. Sessiz kaldım. Bir an önce aralarındaki meseleyi halledip gitmeliydi.

"Senin sevgilin galiba." Yüzümü Nisa'ya çevirdim. Soruyu Yiğit'e sormuştu. Sevdiğim adam bana bakıp gülümsedi. "Ona güveniyor musun? Senden çok Ayaz ile yakın duruyor. Bu seni rahatsız etmiyor mu?" Çizgisini aşıyordu.

"Kendimden çok sevdiğim kadına güvenirim ben." Ömer'i itmeye çalışıp vücudumu Nisa'ya çevirdim. "İstediğini alamayınca ortalığı dağıtmaya çalıştığını anlayabiliyorum ama sen onu bizim içimizde başaramazsın. Biz birbirimize canımızı emanet ediyoruz." Dudaklarımı ıslatıp devam ettim. "Biz de düşmanın cinsiyeti olmaz. Ve sen de benim düşmanım olmak istemezsin. Aksi halde acımam. Şimdi kalkıp evi terk et. Ayaz'a yakın olmayı bırak telefon ile ulaşmayı bile denersen senin için hiç iyi şeyler olmayacaktır." Ağzını açacağı vakit onu susturmuştum. "Ben tehdit etmem. Söylediklerim yapacaklarımın teminatıdır." Elimle çıkışı göstermiştim. "Kapıyı biliyorsun."

Kollarımı birbirine bağlayıp arkama yaslandım. Ayağa kalkıp çantasını eline aldı. Hiçbir şey söylemeden çıkıp gitti. Bir beladan da kolay bir şekilde kurtulmuş olduk.

"Kusura bakmayın. Durduk yere tadınızı kaçırdı." Ayaz'a bakıp gülümsedim. "Aile arasında olur öyle şeyler. Hem hiç tadımız da kaçmadı." Ömer beni onaylamıştı. "Umay'ın bu hallerini izlemeyi seviyorum. Tokat darbesi yaratacak cümleler kuruyor. Sanki ben söylemişim gibi göğsüm kabarıyor." Omuzumla omuzuna vurdum.

"Hadi gidin ve keki çıkartın." Ömer ayağa kalkmıştı. Ayaz yanağımdan makas alıp içten bir şekilde gülümsedi. Beraber mutfağa ilerlediler. Yiğit gelip yanıma oturmuştu. Şimdi onun hesabını kesebilirdim.

"Neden tanımadığın insanları eve alıyorsun?" Parmakları saçlarım arasında dolaşıyordu. "Ayaz için." Omuz silktim. "Sana bakarken ağzının suyu akacaktı neredeyse." Yüzümü buruşturdum. "Kıskanç hallerin hoşuma gidiyor." Yiğit'e doğru dönüp Yakasından tuttum. Kendime doğru çekmiştim. Yüzümüz arasında mesafe neredeyse yok.

"Bana bak Yiğit Aral; ben sevdiğim adamı sadece kızımızla paylaşırım. Aksi halde üzerine değen gözleri oymaktan büyük bir zevk alırım." Yüzünde geniş bir gülümsenin yanında şaşkın bir ifade de vardı. "Ne dedin sen?" Nefesi dudaklarıma çarpmıştı. "Ne demişim ben?" Yakasını bırakmıştım ama aramızdaki mesafe hala aynıydı. "Kızımızla mı?" Öyle mi demiştim? Kaçsam iyi olacak.

"Ömer çağırıyor." Geri çekilip hızlı adımlarla mutfağa kaçtım. Mutfağa girdiğimde Ayaz ve Ömer gülerek konuşuyordu. Ayaz'ın umursamamasına sevinmiştim. Bana baktılar. "Niye kızarmışsın sen?" Beyaz tenli olmanın zararları. "Ev sıcakladı gibi." Dolaptan çaydanlığı çıkardım. Ayaz kolunu omuzuma attı. "Teşekkür ederim." Başımı omuzuna yaslayıp geri çektim. "Ne demek, görevimiz."

Çayı hazırlayıp kek ile beraber oturma odasına geçmiştik. Geçen süre içinde Yiğit hiç yanımıza uğramamıştı. Odaya girdiğimde başını yasladığı yerden kaldırıp bana baktı. Aşk dolu bakışlarına sırıtmadan edemedim. Keki dilimleyip tabaklara koydum. Yiğit'in tabağını yanına oturup eline uzatmıştım.

"Teşekkür ederim. Ellerine sağlık."

"Afiyet olsun."

Daha çok ben, Ömer ve Ayaz arasında geçen sohbete Yiğit çok az katılmış ve gözlerini hiç üzerimden ayırmamıştı. Televizyon masasının rafında bulunan flash bellek gözüme takılmıştı. Ayağa kalkıp elime aldım. "Ne var bunun içinde? İzleyebileceğimiz bir şey var mı?" Yiğit elimden flashı almıştı. "Korku-komedi arası. İzlemek ister misin?" Başımı aşağı yukarı salladım.

Flashı takıp kumandayla beraber yanıma geldi. Kolunu belime atıp Beni yanına yaklaştırmıştı. Film sanmıştım ama video süresi oldukça azdı. Videoyu başlattığında siyah ekranda beliren yazı ve tarihi görünce ne olduğunu anlamıştım. Korku evindeki anlarımızı belgelemişti.

Gözlerimi üzerimde olan gözlere çevirdim. "Bunu yaptığına inanamıyorum." Gülüyordu. Kumandaya elimi uzatacağım sırada kolunu uzaklaştırmıştı. "İzleyelim."

Video dördüncü kez başa sarıyordu. Ömer ve Ayaz'ın kahkahası videonun sesini bastırıyordu. Ayağımı, gülmekten kanepeden yere düşen, Ömer'e vurmak için uzatmıştım ama Yiğit engel olmuştu. Yiğit'ten kurtulup Ayaz'ın elinden kumandayı aldım. Televizyonu kapatmıştım.

"Niye kapattın?" İşaret parmağımı kaldırıp her biri üzerine doğru salladım. "Benim sinir sistemimle oynamayın. Asena'ya dönüştürmeyin beni." Susmuşlardı. Ömer doğrulup eline yastık aldı. Yüzünü yastığa gömüp gülmeye devam etmişti. Ayağımı kaldırıp hafifçe başına vurdum. Yere düşmüştü. Bu haline hepimiz gülmüştük.

"Sevgilini ne duruma düşürdün?" Yiğit'e ters ters bakıyordum. Yanağıma dudaklarını bastırdı. "Buradan başka bir yerde lafı geçmeyeceğine emin olabilirsin." Omuz silktim. "Bir daha izlemeyecek miyiz?" Ayaz'a ters bakışlarımı yollarken telefonum çalmaya başlamıştı. Arayan kişi dedemdi.

Sırıtarak bizimkilere baktım. "Sizi dedeme şikayet edeceğim." Suratlar anında ciddileşirken ben sesli bir kahkaha attım.

"Güzelim,"

"Canım kardeşim?"

"En sevdiğim komutanım yengem kardeşim..."

Onları dinlemeyip Yiğit'in yatak odasına geçtim. Aramayı kabul edip yatağın üzerinde oturdum.

"Efendim dedeciğim."

*

Dedemle sadece on dakika konuşmuştuk fakat ben yirmi dakikadan fazla bu odada oturuyordum. Yiğit kapıyı tıklatıp odaya girdi. Yüzümdeki ifade nasıldı bilmiyordum ama kaşlarını çatıp yanıma oturdu.

"Umay'ım? Ne oldu güzelim?" Kollarının arasına girip başımı göğsüne yasladım. "Bebeğin ailesi bulunmuş. Almaya geliyorlarmış." Yiğit yüzümü avuçları arasına aldı. "Değişen bir şey olmayacak. Biz onun anne ve babası olmaya devam edeceğiz." Yutkunmuştum. "Ailesi istemezse bir şey yapamayız. Yurt dışına gideceklermiş. Bizim şehir dışına gitmemiz bile zorken onu nasıl göreceğiz." Başımı tekrardan göğsüne yasladı. Derin bir nefes aldım.

"Sevindim aslında. Annesiz ve babasız büyümek insanda büyük yaralar açıyor. Hiç kapanmayacak yaralar. Umarım çok mutlu olur."

Yiğit ile beraber hazırlanıp karargaha geçmiştik. Bebek buraya gelecekti. Ailesi onu bizden alacaktı. Siyah bir araba durmuştu. "Bebeğimiz geldi." Yiğit'e bakıp burukça gülümsedim. Görevlinin kucağından alıp burnuna minik bir öpücük bıraktıktan sonra benim kucağıma verdi.

"Yeterince zaman geçiremedik ve gidiyordun. Özür dilerim." Burnuma yaklaştırıp koklamıştım. O kadar güzel kokuyordu ki. "Belki bir daha hiç karşılaşamayacağız. Her düştüğünde ayağa kalkmayı bil. Hiçbir zaman seni unutmayacağım." Minik eline öpücük kondurduğumda yeni gelen araba sesiyle başımı kaldırdım. Ailesi gelmişti.

Anne ve babası koşarak gelmişti. Kadının gözleri kan çanağıydı. Bebeği kucağımdan alıp göğsüne bastırdı. Sevdiğim adamın kolları arasına girip onları izledim. Adam da karısı ve kızına beraber sarılmış ağlıyordu.

Bir süre kızlarıyla hasret giderdiler. Kadın başını kaldırıp bana baktı. "Teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim." Sadece gülümsedim. Konuşsam belki de ağlardım.

Gitme vakitleri geldiğinde içime bir hüzün çökmüştü. "Son kez sevebilir miyiz?" dedi Yiğit. Bebeği babasından alıp benim kucağıma verdi. Bunu ben de istemiştim ama söylemeye utanmıştım. "Adını düşünmüş müydünüz?" diye sordum. "Ela." Gözlerinin rengini isminde taşıyordu.

"Güzel Ela'mız, söylediklerimi unutma." Başının üzerine öpücük bırakıp annesine verdim. Tekrar tekrar teşekkür edip gittiler. Araba uzaklaşana kadar da onları izlemiştik.

Yiğit beni kollarıyla sarıp çenesini başımın üzerine yasladı.

"Ben her zaman senin yanında olacağım. Yalnız değilsin portakal çiçeğim." Saçlarım arasına öpücükler bıraktı. "Hem üzülme. Biz yenilerini yaparız." Gülerek geriye çekilip koluna vurdum hafifçe.

"Ayıp." Tekrardan kolları arasına aldı. "Ayıbın nerde olacağını söylemeyeceğim sana." Terbiyesiz.

_______________________

Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Her türlü yoruma açığım.

Kendinize iyi bakın.

Hoşça kalın.

Bölüm : 25.11.2024 21:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...