
Tekrardan hoşgeldiniz!
Satırlar arasında buluşalım o zaman.
İyi okumalar!
* ੈ ♡ ⸝⸝🪐 ༘ ⋆⏱
2024/ Alya geçmişe gittikten bir ay sonra
"1 ay önce Şanlıurfa'da bulunan Göbeklitepe de, sebepsiz yere taşların devrilmesi hâlâ araştırılıyor. Haziran ayında yapıtları gezmeye giden Alya taşkın hâlâ bulunamadı. Kamera kayıtlarına göre girdiği gözükse de çıktığı gözükmüyor. Aramalar ve bu konu ile ilgili araştırmalar devam etmekte..." Küçük odada yankılanan tek ses haber sunan sunucunun sesiyken, otuzlu ve kırklı yaşlarının sonunda olan iki adam eskimiş koltuğa oturmuş bir ay önce yarattıkları faciayı izliyorlardı.
"Taşlar niye devrildi?" Bir türlü nedenini bulamadıkları bu konu bir aydır akıllarını meşgul ediyor, sinirlerini bozuyordu.
"Kızı gönderdiğimizden beri konuştuğumuz tek şey bu zaten, Allah için ben nerden bilebilirim?" Başı patlayacakmış gibi hissediyordu. Nedenini bilmedikleri bu konu sadece başını ağrıtıyordu. Sıkıntıyla - şu son olaylardan dolayı ak düşmüş - sakallarını eliyle okşayarak ayağı kalktı.
Karanlık ve küçük odada koltuğun önünde düşünceyle tur atmaya başladı. "Onu göndermemiz ile bir alakası olabilir mi?" Bir sağa bir sola giderken, koltukta oturan arkadaşına yönelik konuştu.
"Olsaydı bize söylemez miydi?" Koltukta oturan beden ondan büyük olan bedene yönelik konuştu. Bu düşünce onun da aklını işgal etmişti başlarda, ancak olabilir miydi?
"Ya sen bunu söylerken hiç düşündün mü? O bize ne zaman bir şey söyledi de bununla ilgili açıklama yapsın?" Sinirle gülmüş tekrardan koltuğa atmıştı kendini.
"Bu saçmalık olmasaydı bugün onu tekrardan getirecek ve geçmişte ne olduğunu öğrenecektik."
"Şuan böyle bir şey yapamayız biliyorsun değil mi? Ortalık karışık, onu şuan getirirsek mahvoluruz"
"Ne dediğimi duymuyor musun sen?! Geçmiş zaman ekiyle konuştum farkındasın değil mi?" Sinirle ondan küçük olan bedene bağırdı.
"Bir sakin ol ve bana bağırıp durma kendine gel ilk önce. Bende sinirliyim birde senin saçma sapan düşüncelerin ve tavırların ile uğraşamam." Dişlerini sıkarak konuştuktan sonra hızla ayağı kalktı ve odadan ayrıldı.
Geçmişe gönderdikleri bedeni şimdi getirmeleri gerekirken, bir kaç ay ertelemiş bir çok kişinin hayatının değişmesine neden olmuşlardı.
* ੈ ♡ ⸝⸝🪐 ༘ ⋆⏱
Milattan önce/ Venüs krallığı
Alya, salonda oturmuş iki saat önce öğrendiği şeyin şoku ile yatakta oturuyordu. Ne yapacaktı, bunun anlamı tam olarak neydi?
İki saat önce güneş yeni yeni doğmaya başlamışken, bugünün güzel geçeceğini umarak uyanmıştı. Bu düşüncesi ise sadece bir kaç saniye içinde çürümüştü, gözleri odada gezinirken saniyelik olarak boynundaki saate düşmüştü. Yeni uykudan uyanmanın mahrumluğu ile başta ne olduğunu anlamadığı için gözlerini oradan çekmiş, bir kaç saniye sonra ise fark ettiği şey ile gözleri hızlıca büyümüş hızlıca boynunda ki saati iki elinin arasına almıştı.
"Sen nasıl...?" Dudaklarının arasından çıkan kısık fısıltı büyük ve sessiz olan odada yankılanmıştı.
Geçmişe geldiğinden beri tam beşte duran akrep, bugün dörde düşmüştü. Başta kafası karışık bir şekilde uzun süre sonra neden birden hareket ettiğini düşünürken, ilerleyen dakikalarda bugün buraya geleli tam bir ay olduğunu fark etti.
Dört ay sonra bu çağın mahvolacağı düşüncesi aklına hızla nüks ederken, elinin içinde ki saati sıktı. Bir ayı boşuna geçirmiş, hiç bir şey yapmamıştı.
"Ne yapacağım?" Çaresiz sesi bir kez daha odanın duvarlarına çarptı. Nasıl olduğunu bilmediği bir olaya nasıl engel olabilirdi? Gözünün önünde bir çağın yok olacağı, insanların öleceği düşüncesi onu korkuturken ağlamamak için kendini sıkıyordu.
"Yemek yemeyecek misiniz?" Odaya ne zaman girdiğini bilmediği robot, üstündeki yemek önlüğü ile ona bakıyordu. Geçen gün Venüs'ten duyduğu cümleler yüzünden robotları gördükçe korkuyordu.
Böyle bir şey olabilir miydi? Ona göre olabilirdi.
Alışveriş merkezinde gördüğü şey insan değildi buna emindi, kesinlikle robottu. Ancak günler önce Venüs onun bir insan olduğunu söylemiş ve konuyu kapatmıştı. O günden beri Alya gördüğü her robotun duygulara sahip olduğunu düşünüyor, onları gördükçe korkuyordu. - Buna evindeki robotta dahildi çünkü evde sürekli onun tarafından izlendiğini hissediyordu. Ama işte o sadece hissediyordu o yüzden bir şeyleri de kanıtlayamıyordu.
"Yok" dedi gözlerini robotun demirden oluşan gözlerine dikerken. Kendi çapında robota ondan korkmadığını göstermeye çalışıyordu. "Bugün kahvaltı yapmayacağım, aç değilim." Daha fazla dayanamayarak gözlerini ondan kaçırmış, garip gözükmemesi için önündeki televizyonu açmıştı. Aradan geçen bir kaç dakikada Alya gerginlikle önündeki televizyona bakıyorken, robotun bakışları hâlâ onun üstünden çekilmemişti.
Daha fazla dayanamadı ve gerginlikle "gidebilirsin" dedi. Her ne kadar robota yönelik konuşmuş olsa da bakışlarını saniyelik bile olsa ona çevirmemişti. Ancak hâlâ ona bakan ve bakışlarını onun üzerinden çekmeyen robot ile 'sakin olmalıyım' diye geçirdi içinden.
"Burada durmana gerek yok, işine dönebilirsin" ona dönerek gülümseyerek konuşmuş eliyle de 'git' diye işaretlemişti.
"Sağlığınız için kahvaltı yapmanız gerekiyor" yüzünden düşmeyen o gülümseme ile başını yana yatırarak sahibine bakmıştı.
'niye sözümü dinlemiyor?' ağlamaklı ifadesi ile robota bakarken, kafasını olumsuz anlamında salladı. "Şuan aç değilim, birazdan dışarı çıkacağım acıkırsam dışarıda yerim" o an için yemin edebilirdi ki cümlenin sonunda söylediği 'dışarıda yerim' sözcükleri ile robotun gözünde saniyelik bir duygu belirmişti. Ancak o kadar saniyelik bir şeydi ki ne olduğunu anlayamamıştı bile. Gergin bakışları anında korkuya dönerken, istemsizce koltuktaki oturuşunu düzeltmişti.
"Kahvaltı hazırladım" gülümseyerek bunları söylemesi Alya'nın daha çok korkmasına neden oluyordu. 'lütfen ısrar etme artık' korkudan yere çöküp hüngür hüngür ağlamak istiyordu. Onu bu ortamdan kurtaracakmış gibi çalmaya başlayan telefon ile yüzünde hızlıca bir gülümseme oluşurken, masanın üzerindeki telefonu aldığı gibi oturduğu yerden kalkmış odasına yönelmişti.
"Geldin mi?" Çantasını ve kamerasını alırken bir yandan da robotun duyması için bağırarak konuşuyordu. "Aşağıda beni mi bekliyorsun? Tamam geliyorum hemen!" Robota bakmadan onun yanından geçerken, onun bakışlarını üstünde hissetse de evin dış kapısını açtığı gibi dışarı atmıştı kendini.
"Telefon çalmasaydı utanmadan oturup ağlayacaktım." Asansörü es geçerek - tek başına asansöre binemezdi, korkuyordu - merdivenlere yönelmişti. Adımları kapının çıkışına ulaşmak için hızlanırken, gördüğü kapı ile mutlulukla gülümsedi. Kapıyı açtığı gibi karşılaştığı Uranüs ve yirmi koruma ile adımları duraksadı, kaşları ne olduğunu öğrenmek istercesine kalktı.
Niye gelmişlerdi, daha doğrusu Venüs olmadan niye gelmişlerdi?
Gözleri kalabalık arasında Venüs'ü ararken "boşuna bakma Venüs gelmedi" Uranüs'ün konuşması ile bakışlarını ona çevirdi.
"Siz niye geldiniz o zaman?" Karşısında duran erkek elini anında kalbinin üstüne koyarken, role bürünerek dudaklarını büzmüştü. "Kalbimi kırıyorsun" normal bir zamanda olsa güleceği bu cümle az önce yaşanan şeylerden dolayı sadece sınırını bozdu ve istemsizce gözlerinin devrilmesine neden oldu.
"Ay!" Göz devirdiğini gören Uranüs anında sinirle bağırmıştı. "Bende sana meraklı değilim herhalde. Sen telefonda artık ne söylediysen, endişelendi ancak dersi olduğu için gelemedi. Bizi gönderdi işte" eliyle arkasında duran korumaları gösterdi.
"Hepinizi?" Uranüs'ün yaptığı gibi o da korumaları işaret etmişti.
"Hepimizi" dedi kafasını sallarken.
"Tamam, her neyse şuradan bir ayrılabilir miyiz artık?" Sıkıntıyla konuştu arkasında ki kapıya bakarken.
"Pekala" Alya'nın bu tavrından dolayı kaşları çatılırken, arkasında duran korumalara yürümelerini söylemişti.
"Şato'ya gidiyoruz"
"Neden ki?"
"O sana gelemediği için, seni ona götürüyoruz. Merak etmiş seni" Uranüs'ü takip eden adımları anlık duraksamış, hızlı atmaya başlayan kalbi ile yolun ortasında durmuştu.
Merak etmişti, onu merak etmişti!
Peki buna niye seviniyordu?
Yüzündeki gülümsemeyle Uranüs'ün arkasından yürüdü ve yaklaşık on dakika sonra şato'ya ulaştılar. Korumalar kapının önünde her bir yana ayrılıp dururken, Alya önündeki erkeği takip etmeye devam etti. Şatoda ki çalışanlar gelen kızın kim olduğunu anlamak için ona bakıp, kendi aralarında konuşurken asansöre bindiler.
"Biliyor musun?" Uranüs elleri arkasında dimdik bir şekilde dururken, bakışlarını asansörün kapısından ayırmadan yanındaki kıza yönelik konuştu.
"Neyi?" Meraklı bakışları ona dönerken, "bana hiç güvence vermiyorsun" cümlesiyle bakışlarını kaçırdı. Uranüs ona inanmıyordu ve bu gidişle asla inanmayacaktı. Bu konuyu araştırmaya devam ederse gerçekler bir gün ortaya çıkacaktı.
Bir şey demesine kalmadan kapı açıldı ve Uranüs hiç bir şey demeden asansörden çıktı. Onun arkasından baktığı bir kaç saniyede kapı kapanacakken kendine geldi ve hızlıca aradan geçerek çıktı. Koridorun sonunda siyah bir kapının önünde duran Uranüs'e doğru hızlı adımlarla yürüdü.
Venüs'ü görmek istiyordu.
"Bekle sen burada" onun bu dediğine kafasını saklamakla yetinmiş hafif çekilerek sırtını duvara yaslamıştı. Kapıyı çalmış içeriden gelen komut ile kapıyı açarak içeri girmiş ve arkasından kapatmıştı.
Derin bir nefes aldı sıkıntıyla, nereye kadardı? Bunu nereye kadar götürebilirdi ya da götürebilecek miydi?
Sırtı duvara yaslı bakışları yerde sıkıntıyla düşünürken, kapı saniyeler içinde hızlıca açılmış ve endişeli bakışları ile Venüs ortaya çıkmıştı. Bir kaç adımda onun önüne gitmiş eliyle yere dönük çenesinden tutarak ona bakmasına neden olmuştu.
Gözleri hızlıca ilk yüzünde ardından bütün vücündunda gezindi. Hiç bir şey görmemenin rahatlığı ile derin bir nefes aldı.
Ellerini çenesinden ayırmadan konuştu "iyi misin?" Endişeli sesiyle konuşurken, çenesini tutan ellerine baktığını gördüğünde, ellerini oradan çekmiş bir kaç saniye nereye koyacağını bilememenin çaresizliği ile öylece sallamıştı.
Onun bu hali Alya'yı gülümsetirken "iyiyim, sakin ol bir şey olmadı" önünde hafif dizlerini bükerek ona bakan Venüs'e doğru konuştu.
Bunu seviyordu, Venüs'ün belki de farkında olmadan onunla konuşurken böyle eğilmesini seviyordu.
"Aslında..." Hafif ona yaklaşırken fısıldadı "seninle bir şey konuşmam gerekiyor"
"Önemli bir şey mi?" Bakışlarını Alya'nın bakışlarından çekmeden konuştu.
"Yani bence önemli" o bunu söylerken kapı hızlıca açılmış içeriden ilk yaşlı üstünde takım elbise olan bir adam ardından omzunu silkerek Uranüs çıkmıştı. "Daha fazla oyalamadım" bunu söylediği gibi yaşlı adamın çatık kaşları Uranüs ve Venüs arasında gezinmişti.
"Siz ikiniz ne karıştırıyorsunuz?"
"Bir şey karıştırdığımızı da nereden çıkardın?" Venüs eğildiği yerden kalkarak duruşunu düzeltmişti.
"Bu kız da nereden çıktı?" Venüs'ün sorusunu es geçerek konuştu.
"Değer verdiğim biri, uzun süre sonra buluştuk ondan dolayı çıktım. Bir şey karıştırmıyoruz" hocasına bakarak konuşurken devam etti. "Ki böyle bir şey olsa bile bunun seni çokta ilgilendirdiğini düşünmüyorum " bakışlarını ondan çekti. "Ders iptal, bir sonraki derste görüşürüz"
"Ama-" hocasının itiraz etmesine izin vermeden elini 'gidebilirsin' dercesine hareket ettirmiş ve Alya'ya dönmüştü. Bu süreçte karşı çıkamayacağı için hoca da yanlarından ayrılmıştı.
"Gel benimle, burada konuşmayalım " arkasını dönecekken Alya onun kolundan tutmuştu.
"Robotların olmadığı bir yerde konuşalım " birinin duymasından korkarak fısıldadı. Duyduğu şeyle kaşları çatılsada 'Juliet'in bir bildiği vardır' diye düşünmüş ve sorgulama gereği duymamıştı. Ancak sorgulama gereği duyan başka biri vardı. "Robotların olmadığı bir yer?" Sorgularcasına çıkan ses Uranüs'e aitti.
"Tapınak!" Aklına gelen şeyi söylemiş ardından devam etmişti. " Şatonun yanındaki tapınakta robot yok, hem yola da uzak olduğu için etrafta gezinen robotlar orada olmaz. En mantıklı yer orası" bu cümleler üzerine kimse bir şey söylememiş, şatodan çıkarak tapınağa doğru yürümeye başlamışlardı. İlerledikçe etraftaki ağaç oranı artıyor, robot sayısı azalıyordu. Beş dakikanın sonunda tapınağa ulaştıklarında üçü ardı ardına kapıdan girmiş ve taşların üzerine oturmuşlardı.
"Evet seni dinliyoruz" Venüs'ün merak içeren sesiyle, derin bir nefes aldı.
"Beni bölümden dinlemenizi istiyorum" bakışlarını Uranüs'e çevirdi. "özellikle sen anlıyorsun değil mi?" Uranüs gözlerini devirdiğinde konuşmaya başladı.
"Şu bir kaç gün önce gördüğümüz insansı robot - sözümü kesmeden dinle dedim Uranüs! Sizin garip bir eminlikle robot değil kostüm olduğunu söylediğiniz robot evet. Bakın ben onun bir robot olduğuna eminim hem All-" son anda kendini tuttu az kalsın 'Allah aşkına' diyecekti. "Yani kostüm olsa niye sadece koluna taksın böyle bir şeyi mantıklı mı? Konuşmamı bitireyim öyle konuşursun Venüs. Size o günde demiştim, gözleri çok boş bakıyordu. Dışarıda gördüğümüz o robotlar gibi bomboş ve bir insan öyle bakamaz anlıyorsunuz değil mi?"
Konuşmalarına izin vermeden devam etti " birde evimdeki robot var, Venüs sen bana bu robotların söylediğimiz her şeyi sorgulamadan yaptıklarını söylememiş miydin? Bu robot söylediğim şeyleri yapmıyor, saatlerce duruyor beni izliyor. Bugün telefonda öyle konuşmamın nedeni de oydu. Sabah aç değildim ve kahvaltı yapmak istemediğimi söyledim. Beni dinlemedi ve ısrarla kahvaltı etmemi söyledi, salonun bir köşesinde durarak gözlerini üzerime dikti. En sonunda dayanamadım ve ona gitmesini söyledim ancak o yine 'kahvaltı et' dedi. Bende 'dışarıda yerim' diyince bakın yemin ederim o an gözünde bir duygu belirdi! Garip bir durum değil mi bu?"
Bunun üzerine uzun bir sessizlik oldu ve iki beden de kızın anlattığı şeyleri kafalarında tarttı.
"Belki bozulmuştur?"
"Niye inatla reddediyorsun Venüs!" Öfkeyle bağırdı. Emindi ki bu çağın sonu nasıl geliyorsa bu işin içinde robotların parmakları da vardı ve sadece dört ayı kalmıştı. Sinirleri geriliyordu, acilen bir şey yapmaları gerekiyordu.
"Juliet, bağırma " diye uyaran Uranüs'e karşı gözlerini devirdi.
"Bakın inanmak zorundasınız! Siz kendi ağzınız ile onlar bu çağın sonunu getirir demediniz mi? Eğer böyle inatla reddetmeye devam ederseniz her şey için geç olacak" nefes nefese onlara baktı.
"Verilerine sızdık Juliet, her iki krallığında verilerine sızdık ve robotla ilgili her hangi bir şey yoktu. Robotlar ilk önce bilgisayardan tasarlanmaya başlar, bunun başka bir yöntemi yok. Sana elbette ki güveniyorum ama bu tahminle yürüyecek bir iş değil. Burada emin olmak zorundayız " Venüs'ün Alya'yı yatıştırmak için sakin bir sesle konuşması işe yaramadı ve Alya duydukları cümleler ile daha çok çıldırdı.
"Siz aptal mısınız?" Bu yükselmeyi beklemeyen iki beden şokla ona baktı "gerçekten... Teknoloji bu kadar ilerlemiş, ortada gizli bir proje yürütülüyor ve siz öylece her şeyi gözünüzün önünde bırakmalarını mı bekliyorsunuz?! Teknoloji bu kadar ilerlemişken, bilgisayardan birinin verilerine sızarak bir şey bulamazsınız. Çok basit, daha önce bir program yapmışlardır ve birinin verilere sızdığını fark edince onu aktif etmişlerdir."
Alya'nın cümleleri ve gerçekler ortaya bomba misali düştü. Kaçırdıkları bu gerçek hepsinin yüzüne tokat gibi çarparken, öylece birbirinin yüzlerine baktılar. Ortada gerçekten bir insansı robot vardı ve insanlığın sonu gelmek üzereydi.
* ੈ ♡ ⸝⸝🪐 ༘ ⋆⏱
Yavaş yavaş olaylara giriş yapıyoruz, bu hikaye için gerçekten çok heyecanlıyım.
Bölüm ile ilgili görüşlerinizi buraya yazabilirsiniz -->
Yeni bölümde görüşmek üzere, Coraline kaçar 👋👋
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |