3. Bölüm

3. Bölüm

Damla Doğaner
_damladgnr_

 

"Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında..."

 

Kaybetme korkusu insanın içini yiyip bitiren bir parazit gibidir. Girdiğim bu yolda zarar alacaktım bunu biliyordum ama en az zararla kurtulmayı düşünüyordum. Bu yol, bu intikam benimdi, kimse bu yolda benim yüzümden acı çekmemesi gerekiyordu ama verdiğim karar şimdi olmasa bile fazlasıyla can yakacaktı.

Vücudumdan akan kan canımı yakmıyordu şuan tek düşündüğüm karşıda vurulan kişiydi. Böyle kolay gitmiş olamazdı, bu yola onu kaybetmek pahasına girmiştim ama kaybetmekten kastım ölüm değildi.

Sırtıma dayalı olan sert vücudun sahibi kimdi bilmiyorum. Yarama bastırılan bir bez ile bakışlarım yarama döndü. Sonra yarama baskı yapan kişiye. Barlas kaşları çatık karşıya bakıyordu ama eli de benim karnımdaydı benimle yere çökmüş gözleri ile etrafa ateş saçıyordu.

Olamaz, o Caner olamazdı.

Caner beni gerçekten vurmazdı.

Ama ya gerçekçi olsun diye karnımdan vurduysa sıyırmıştı zaten. " Çıkarın lan şunların maskelerini" demesi ile bakışlarım oraya döndü. Kalbim atamayacak kadar acı çekiyordu. Ölme nolur ölme Caner. İçimden feryat figan ağlasam da bunu dışarı sadece acı çeken biri gibi yansıtıyordum. Barlas'ın adamları beni vuran adamın başına gitti. Karnımın üzerindeki eli ittirip kendim baskı yaptırdım. Barlas ne olduğunu anlamayarak bana bakıyordu. Karnımdaki acıyı umursamadan ayağa kalktım. Polistim ben ilk defa vurulmuyordum. Caner'e doğru baktım şuan yapmak istediğim tek şey diz çöküp bağırarak ağlamaktı. Yavaş yavaş o tarafa ilerledim.

" Mira ne yapıyorsun" Ayhan'ı umursamadım Barlas'ın korumasının yanına ilerledim beni vuran kişinin başında bekliyordu. Barlas da hızla yanımıza geldi.

" Aç şunun maskesini" karnıma bastırdığım bez elimden düştü. Barlas önce yere düşen beze sonra bana baktı. Ben ise maskeyi çıkarmaya çalışan korumaya bakıyordum. Kalbimin atışları hızlanmış, nefes alışım düzensizleşmişti. Koruma maskeyi yüzünden çıkarırken derin bir nefes aldım hızla çektiği maskeyi bir köşeye fırlattı.

Değildi.

Derin bir nefes alarak bir adım geriledim. Barlas düşeceğimi düşünmüş olmalı ki tutmak için hamlede bulundu elimi kaldırıp gerek olmadığını belirttim.

" İyi misin sen ?" dedi o buz gibi sesi ile, başımı salladım.

" Korumayım ben ilk defa vurulmuyorum kadınım diye bunu sormana gerek yok" dedim en az onun gibi soğuklukla.

" Kadın olduğun için değil, insan olduğun için sordum." küfür edesim gelmişti. " Ayrıca bir koruma olarak bana fazla ters cevap veriyorsun. Saygı." diyerek son kelimesine vurgu yapmıştı. Kaşlarım havalandı, vücudumdan akan kan hala umrumda değildi.

" Ayhan beyin korumasıyım ben, sizinle alakam yok saygıyı da size değil ona gösteririm." hayretle kaşlarını kaldırdı.

" Bana saygı duymuyorsun yani" hayır anlamında başımı salladım.

" Kimin adamıysam ona saygı duyarım ben" inadına yapıyordum. Eğilip yere bıraktığım bezi elime aldım, bu bir tişörttü iyi de kimindi.

" Madem saygı duymuyorsun neden önüme atlayıp hayatımı kurtardın, malum Ayhan'ın korumasısın" diyerek ima yaptı. Arkamı dönüp masaya ilerlerken Deniz'i gördüm üstü çıplaktı elimdeki tişört şimdi anlaşılmıştı. Yarama bastırdım omzumun üzerinden arkama baktım önce Ayhan ile göz göze geldik sonra bakışlarım Barlas'a döndü.

" Saygı duyduğum için değil, insan olduğun için atladım önüne" onun bana dediği ile karşılık vermiştim, yüzünde ifade bile oynamamış öylece bana bakıyordu. Önüme döndüm.

" Sağol " dedim elimdeki tiöşrtü kaldırıp Deniz'e gösterirken. Sorun değil dercesina baş yaptı ama az önce arkadaşına dediklerim için oldukça şaşkın ve hayran olmuşcasına bana bakıyordu. Ayhan yanıma geldi.

" Gidelim" hepimiz dışarı çıkmış arabaların gelmesini bekliyoruk, Vale ilk bizim arabayı getirmişti arkasında da Barlas'ın arabası vardı. Ayhan Barlas ile el sıkıştıktan sonra, Barlas'ın bakışları bana döndü.

" Bana saygı duyacaksın" dedi bu tehdit gibi değildi sanki gelecekten bahsediyor gibiydi. Gülümseyerek gözlerinin içine baktım.

" Dediğim gibi Barlas bey, ilişkim olmayan kimseye saygı duymuyorum" diyerek arabanın önkoltuğuna bindim. Ayhan Barlas'a bir şey demişti ama ben cam kapalı olduğu için duymamıştım. Ayhan da yerini aldı. Camlar filmliydi o yüzden rahatça yüzümün şekil aldığı nefret ile Barlas'a bakıyordum, bakışları bana döndü ve benim baktığımdan adı kadar emindi.

                                                         

                                                                                                ⛓ 

 

Eve gelmeden önce nöbetçi eczane bulup yarama baktırmıştım bir kaç dikiş atılmıştı. Mavi hala bizdeydi. Caner de gelmiş merakla neler olduğunu sormuştu. Mekandan çıkarken bana mesaj yazmıştı ve ben gelmemesini sorun olmadığını yazmıştım. Caner geleceği sırada başkalarının geldiğini görünce ve çatışma çıkınca araya girmemiş geri çekilmiş. Vurulduğumu bilmediği için de benden haber beklemiş. Vurulduğum için ağzıma sıçıyordu şimdi de.

" Kızım neden atlıyorsun adamın önüne, dakka bir gol bir ölümle burun buruna geldin" bağrıyordu. Salaktım ben çünkü annemin katilinin canını koruyacak kadar.

" Siktirme sesini Caner, ben sensin sandım o yüzden atlatım, amacımız zaten buydu ya hani " sabır çekerek yerine oturdu.

" Kızım ben seni gerçekten vurur muyum aklına sıçtırma" dirseklerini dizlerine koymuş ayağıda olduğu yerde hızla sekiyordu. " Kastettiğim buydu işte bu adamların şakası yok Duygu." yanına oturup başımı omzuna koydum.

" Herşeyi siktir et. Caner?" bakışları omzundaki bana döndü. " Öldün sandım" dedim ağlamaklı bir sesle. Onu bir dakikalığına da olsa kaybettiğimi düşünmek hayatımdan bir ömür götürmüştü.Gözleri yumuşadı kolunu kaldırdı omzuma attıp beni kendisine çekti.

" Bu zalim dünyada seni tek bırakmam ben" saçlarımın arasına öpücük kondurdu. Mavi karşı koltuğumuzda oturmuş kollarını da bağlamış kıskançlıkla bize bakıyordu. Ama abisinin ona kızgın olduğunu bildiği için gelemiyordu. Caner diğer kolunu kaldırdı.

" Gel hadi gel" Mavi bunu demesini bekliyormuş gibi hızla abisinin kolunun altına girdi. İkimizde Caner'e sıkıca sarıldık. Beni bir baba gibi koruyan bir anne gibi kanatlarının altına alan tek kişiydi Caner.

" Yeter hadi yatın artık ben de eve gidiyorum. " diyerek ayaklandı. Yolcu etmek için bende kalktım kapıya gittik.

" İyi geceler" yanağımdan makas aldı.

" Sana da " Mavi benimle kalacağı için içeri geçip odamı düzenledim. Ben annemin odasında kaldığım için gelene o odayı veriyorum.

" Oda hazır iyi geceler" yanağıma öpücük bırakıp gülümsedi.

" Ya sen ne güzel ablasın be" diyerek odaya girdi. Arkasından burukça gülümsedim. Ben de her zaman girdiğim o oadaya adım attım.
Yine bir duygu seli bedenimi kaplamıştı. Hiçbir eşyasına dokunmamıştım her şey nasıl bıraktıysa öyleydi. Çerçevelerdeki resimlerden çoğunu atmak istesemde içinde annem olduğu için kıyamıyordum. Başucundaki komodinde çocukları vardı. " Uyurken son gördüğüm siz olun" derdi. O çerçeve ordan ne olursa olsun kıpırdamazdı. Olurda uykumda falan ölürsem aklımdaki tek yüz sizinki olsun diyerek koymuştu.

Ölürken gördüğü son yüz biz değil katiliydi.

Fotoğrafı elime aldım, elimdeki çiçeğe gülümseyen kendime baktım. Fazlasıyla mutluydum arkamda ellerini omuzlarıma koymuş olan kişi benim kadar gülümsüyordu ama kameraya bakarak. Elim istemsizce onun üzerinde gezindi. Babamın kopyasıydı huy olarak bile ona benzerdi. Annemin ölümünde babam nasıl aniden çekip gittiyse, annemin katilini bulmak için bu yolda da ablam çekip gitmişti. Hiç şaşırtmazdı babasının kızıydı. Götü sıkışınca kaçanlardandı.

O korkak babamın korkak kızıyken, ben cesur annemin korkusuz kızıydım.

Ben ablamın yanımda olmasını beklerken o arkamda bile durmamıştı. Ablalık hep anne yarısı olarak adlandırılıyordu benim ne annem ne de anne yarım vardı.

Birini mezara diğerini kalbime gömmüştüm. Çerçeveyi bıraktım, yorganı açıp içine girdim.

" Senin için ilk adımımı attım anne ben " gözlerim benden bağımsız kapandı.

178 gün önce

" Lan it siktirme belanı kim veriyor bu işi size" Caner'in söylediği sözün üzerine girdim sorgu odasına. Bakışları bana döndü. Adam oturmuş haldeyken Caner bir zebani gibi başında bekliyordu.

" Gel gel bu şerefsiz konuşmuyor" yanlarına ilerledim. Sakinca adamın karşısındaki sandalyeyi çekip oturdum dirseklerimi masaya yaslayıp eğildim. Caner ayakta bekliyordu adam ise meydan okuyarak bana bakıyordu.

" Halil adın, uyuşturucu satıyorsun, çocukları ve gençleri kandırmak için çeşitli yollara başvuruyorsun " diyerek sıralamaya başladım gözlerimi adamdan ayırmadan bakıyordum. "Sadece bunlarla bile en az 15 yıl yatarın var" şaşırarak kaşları havalandı. " Ben kalkıp seni dövmek istemiyorum boşa efor sarfetmemek için" aşağılar gibi bakış attım. " Gerçi seni döverken pek de bir efor sarfetmem de neyse" kahkaha attı.

" Senin gibi bir kadın bana ne yapabiir?" dudağımın kenarı kıvrıldı.

" Çok şey" önümdeki dosyayı açtım. " Şimdi Halil bize çalıştığın adamların ismini verirsin ya da bir ömür içeriden çıkmazsın" başını saladı.

" Yatarız o zaman" hayretle dudaklarımı büzdüm.

" Tabi ki yatabilirsin hazır zaten yatacağın koğuş falan" sonra önümdeki dosyadan bir fotoğraf çıkarıp önüne koydum. Korkarak gözlerini açtı.

"Aynı koğuşa düşmüşsünüz şansa bak, birbirinizi de ne çok seversiniz" diyerek imada bulundum. Önüne koyduğum adam onu öldürmek için can atan biriydi bunu Halil'i araştırırken bulmuştuk. Halil adamın kardeşini uyuşturucudan zehirleyerek ölümüne sebep olmuş, adam da pek iyi ayak olmadığından Halil'i bulmak için bir çok adamı öldürmüş ve polisin eline düşmüş şimdi de intikam ateşi ile yanıp tutuşan bir adamdı.

" Beni bu adamın eline veremezsiniz nerede kaldı güvenlik, ömür boyu yatarım ama beni adam ile aynı koğuşa bırakmayın" zafer ile gülümsedim, Caner de adamın ensesine bir tane yapıştırdı.

" O zaman bize biraz bilgi ver biz de koğuşunu değiştirelim." dedim, adam hızla başını salladı.
Olanları dökülmeye başladı. En başı bilmese de ona emir verenleri biliyordu, nerden ne zaman buluşacakları hakkında fda bir kaç bilgi aldıktan sonra ayaklandım.

" Aferin Halil" konuştuğu için sinirliydi. Gülerek kulağına eğildim. " Benim gibi bir kadın sana az önce bir yalan söyleyip her şeyi ötmeni sağladı." keyifle gülümseyerek odadan çıktım arkamdan bir kaç küfür sesi gelse de Caner pek konuşturmamıştı. Odama girdim ve dosyaları incelemeye başladım. Yarım saat sonra Caner gelip oturdu.

" Akşam bir sevkiyat var bir baskın yapalım mı?" dedim, akşam uyuşturucu sevkiyatı olacaktı.

"Baskın basanındır" demesine güldüm. " Bir plan yapalım ben gidip bir kaç kişiyi alayım sende 10 dakikaya odamda ol konuşalım" başımı sallamamla odadan çıktı. Elimdeki dosyaları inceledim kayda değer bir şey yoktu. Gidip sevkiyatı engeleyecektik kolay olacağı için pek de sorun etmiyordum. Silahımı belime takıp Caner'in odasına ilerledim.

" Duygu hanım" başımı yanıma elinde doya ile gelen Sezgi'ye çevirdim.

" Efendim Sezgi?" doyadan bir kaç kişi gösterdi.

" Akşamki sevkitatta olacak kişilerin lisetesi bunları da Caner komiserim istemişti verebilir misiniz?" başımı sallayarak elinden aldım. Caner'in odasına girdim. İçerde Canerden hariç 6 kişi vardı.

" Gel Duygu" Caner'in masasının etrafına hepimiz oturmuş bekliyorduk.Sezgi'nin verdiği dosyayı uzattım.

" Sevkiyat orman yolu üzerindeki boş bir depoda gerçekleşecek, ne kadar adam olur bilmiyorum ama fazla olacaklar" elimdeki doyayı alıp içinden bir resim çıkarttı. Siyah kabarık saçlı tam bir terörsit tipli bir adam vardı. " Sevkiyatın başında bu adam olacak, adı Şahin" fotoğrafı herkesin görmesini sağladıktan sonra, eline diğer bir fotoğrafı aldı.

" Yüksek ihtimalle sevkiyata bu da gelecek öyle düşünüyoruz olur da bu adam gelirse onu sağ istiyorum" diğer adamın tam tersi mavi gözlü sarı saçlı biriydi. " Bu adam çoğu sevkiyattan haberdar bize bir çok bilgi verebilir ve bu uyuşturucu işini kökünden çözmemize de yardım edebilir. " hepimiz Caner'i can kulağı ile dinliyorduk.

" Bu adamın adı ne Komiserim?" polislerden birinin sorguğu soruyu hızla cevapladı Caner;

" Gerçek adını bilmiyoruz, kod adı ise Cingöz" elindeki resimi bıraktı. " Çatışma çıkacak ona göre hazırlanın o sevkiyat bugün gerçekleşmeyecek, ve Cingöz elimie sağlam bir şekilde ulaşacak anlaşılmayan bir şey" herkes anlayarak başını salladı.

" Görev dağılımı nedir?" diye sorana baktım. Caner herkesin görevini vermeye başlamıştı bana ise Cingözü almak düşmüştü o hengamenin içinden o adamı sağ salim çıkarmamı istiyordu. Hepimiz işlerimize geri dönmüş akşam 23:00 da buluşup operasyona gidecektik. Ayhan'ı aradım.

" Sevgili beni korumayan korumam neden aramıştınız" bu admın imaları can sıkıyordu.

" Bugün var mı bir şey ya da birinin yanına gitme falan" dedim.

" Bir kaç saatini ayırabilirsen eğer, Barlas ile kısa bir görüşmem var" yüzümü sinsi bir gülüş kapladı.

" Orada olacağım" diyerek cevabını ya da söyleyeceğini dinlemeden kapattım. Eve gitmek üzere yola çıktım. Üzerimi değiştirip Mira'ya büründüm. Barlas'ın Ayhan ile bu kadar sık görüşmesini sağlayan ne işi vardı acaba. Caner'e akşam orda olacağım diyerek karakoldan çıkmıştım. Eve gelip hızlıca bir duş aldım. Siyah kargo pantolunu giyindim ceplerine gereken bir kaç alet koyduktan sonra üzerine siyah sıfır kol atıp deri ceketimi giyindim. Belime silahımı takıp aynada kendime baktım. Düz saçlarımı bileğimdeki siyah toka ile at kuyruğu yaptım. Yüzüme dokunma gereği duymadan odadan çıktım.

AYHAN: Evde bekliyorum hızlı ol.

Gelen mesajla elimi daha hızlı tuttum. Taksi çağırıp Ayhan'ın evinin adresini verdim. Yolda bir yandan da Caner'e yazıyordum. Sürekli dikkkat etmem konusunda uyarıyordu, en çok da Ayhan konusunda, annesinden sonra o adama düşman kesilmişti. Ayhan her ne kadar Caner'i dikkate almasada onun bu yeryüzünde en büyük düşmanı Caner'di.

Geldiğimizde bahçede beni bekleyen Ayhan'ı gördüm. Sırıtarak bana bakıyordu. Yanına ilerledim.

" Sevgili korumam bugün nasılsın, cinlerin tepende mi " göz devirdim ama onun çok da umrunda değildi eğleniyordu benimle. " Seninkinin yanına gidelim" demesi ile devirdiğim gözlerimi ona diktim sorgularcasına, dudağının kenarı kıvrıldı.

"Hadi ama anlamayacağım mı sandın" dedi, tek kaşımı kaldırmış bakıyordum. " Amacın ne çete ne de ben senin istediğin Barlas" elini çenesine götürüp gözlerini kısarak bana baktı. "Ama neden o" bilmesine gerek yoktu benim için piyondan başka hiçbir şey değildi.

" Seni ilgilendirmeyen konulara o karga burnunu sokma" dediğimle kahkaha attı.

" Çözerim nasıl olsa " diyerek arabasına bindi ben de öne geçip oturdum.

" Nerede buluşacaksınız?" dedim,

" Barlas'ın evinde" şaşırmıştım, evine mi gidecektim ben bir de o adamın, ama belki bir kaç bir şey yakalamam konusunda iyi olabilirdi. Evde ne kadar dolaşabilirdim bilmiyorum. Yarama gitti elim, o gün hızla yanıma gelip yaramla ilgilenmişti bu kadar vicdanlı değildi ki o neyin göstersinini kime yapıyordu?

Daha çocukken gözünü kırpmadan annemi öldüren adamdı o. Her ne kadar bana merhamet etse de ben ona etmeyecektim.
Gelmiş olmalıyız ki Ayhan arabadan inmişti bende peşinden indim, bir koruma gibi omuzlarımı ve başımı dikleştirip kimse ile göz irtibatı kurmadan direk karşıya baktım. Ellerimi önümde kavuşturmuş etrafı inceliyordum. Oldukça büyük bir bahçesi vardı. Bahçenin ortasındaki Şah heykeli olan havuza baktım, ortasına dikilmiş Şahın etrafındaki taşların üzerinde diğer satranç taşları vardı. Satrancı seviyor olmalıydı. Bir çok koruma vardı. Hepsi simsiyah giyinmiş emire her an hazır bir şekilde bekliyordu.

Sonunda görmek istediğim bir şeyi görmenin keyfi ile gülümsedim. Barlas kapıdan çıkmış bize doğru yürüyordu yanında hep sol kolu gibi olan o adamı vardu. Gözleri Ayhandan önce bana değdi, bakışında hiçbir şey yoktu değersiz bir eşyaya bakar gibi bakmıştı. Ayhan'a dönen gözleri ile kaşlarım çatıldı.

" Hoşgeldin" dedi, Ayhan ile el sıkıştıktan sonra içeriyi işaret etti. Onlar önden ilerlerken bende bir adım arkalarından ilerledim. Büyük cam kapıdan içeri girecekleri anda Barlas bana döndü.

" Bana saygı duymayan kişiler bu eve giremez bekle dışarda " dİyerek emir verdi içimden yüzüne yumruk vurmak istesemde bunu engelledim. Katillere saygı duymuyorum demek istesemde o sesi de susturdum. Ondan değil Ayhandan istediğimi belli ederek Ayhan'a baktım o ne derse onu yapacaktım.

" Kalabilirsin" demesi ile onaylarcasına başımı salladım. Barlas'ın rahatsız eden bakışları benim üzerimdeydi. Dönüp bakmadım içeri geçtiler. Dışarda beklediğim için sinirlenmiştim bende Duygu ise o eve girecektim. O kimdi de beni almıyordu. Etrafıma bakındım kimse bana bakmıyordu kapıya bakan kamera da yoktu. Elimi tişörtün içinden yarama bastırdım canım fazlasıyla acımıştı dikişi patlatmamaya da dikkat etmek gerekiyordu, ama belli etmemem lazımdı biraz daha bastırdım kanadığına emin olunca bıraktım elimdeki kanı deri çeketimin içine sürüp bıraktım. İlerde bekleyen Barlas'ın korumasnın yanına gittim.

" Selam" konuştuğum için şaşırmıştı. Sadece başını salladı. " Mira" diyerek elimi uzattım" önce elime sonra bana baktı, cebinde olan elini çıkarıp elimle buluşturdu.
" Uzay" dedi mesafeli bir sesle. Benden büyük biriydi ama yakışıklıydı esmer kara kaşlı kara gözlü o delikanlılardandı. İsmine uygun narin bir tipi yokru aksine iri vücudu ve kalıbı ile tam bir katil imajı veriyordu.

" Güzelmiş ismin" eyvallah der gibi başını eğdi. Yarama sızı girmiş gibi elimi götürdüm. Bakışları bana döndüğünü hissettim. Sanki bana bakmıyormuş gibi devam ettim elimdeki kanı görüp ceketin cebine sürdüm, ve geri doğruldum.

" Kanıyor yaran galiba" başımı salladım.

" Sorun değil eve geçince pansuman yaparım" eve doğru bakması ile zafere ulaştığımın farkına vardım.

" Gel pansuman yapalım mikrop kaparsa iyi olmaz" itirazsız başımı sallayıp peşinden ilerledim. Bu kadar hızlı olacağını düşünmemiştim, bir koruma olarak fazla merhametliydi. Eve adım attım büyük bir evdi dışı kadar içi de kocamandı. Yalan söylemeyim kuğul bir evi vardı eşyalarına kardar herşey çok güzeldi. Daha çok mat renkler kullanmıştı. Uzay'ı takip ederken duyduğum seslere başımı çevirdim. Salonda Ayhan ve Barlas oturuyordu. Barlas'ın yüzü bana dönüktü, baktığımı hissetmiş gibi gözleri bana döndü. Kısa bir bocalasamda belli etmedim, kaşları çatık bir şekilde ayaklandı.

" Senin evimde ne işin var " ağzımı açmak için hamle yaparken benden önce Uzay konuştu.

" Abi ben getirdim yarası kanıyordu pansuman yapmak için" korumadan çok fazlasıydı bu Uzay Barlas için herkes bey derken onun abi demesi kanıtlıyordu bunu. Barlas'ın saygıyla ilgili bir problemi vardı herhalde korumalarının yanından geçerken bile başlar eğiliyordu.

" Uzay ne zamandır benim emirlerime karşı geliyorsun" sesi yüksek değil ama baskındı. " Ben demedim mi bu koruma benim evime girmeyecek diye?" Uzay suçlulukla başını eğdi bana da bakmıyordu. Ayhan içerdeki kanepeden çözmeye çalışır gibi bizi izliyordu. Uzay'ın omzuna vurdum.

" Sorun yok herkes senin kadar düşünceli değil" elimi yarama bastırarak Barlas'a bakmadan çıktım. Boşa kanatmıştım yaramı da suç bende ama, iki çocuk annesini gözü kırpmadan vuran adamdan ne merhamet bekliyordum ki. İçeri sızıp bakamadığıma yanmıştım. Elimi yaramdan çektim, kıpkırmızı olan elimi çeketin içine sürdüm, kanımın ılıkça aktığını hissediyordum. Umursamadım yere bir kaç damla düşmüştü. İki damla kan geçmişe götürmüştü beni.

- " Anne" diye bağırarak dolaptan çıkıp yerde yatan annemin yanına gelmiştim. " Anne korkuyorum" eğilip baktım gözleri kapalıydı. En son görmek istediği kızlarını göremişti. Bir seni seviyorum bile diyememiştik bibirimize. Ayağımın ucunda bana doğru gelen kanla göz geldim. Minicik ellerimi yarasına batırmaya çalışıyordum. " Anne ölme ne olur çok kan var korkuyorum " ama annemde ses yoktu kanda etrafı kırmızıya boyayacak kadar çoktu.

Son hatırladığım ise annemin kanının üzerine oturup bağırarak ağlamak olmuştu.

Ben kanla ilk o gün tanışmıştım. Ölüm kapımı ilk defa o gün çalmıştı, benden de annemi alıp gitmişti. Barlas aklı sıra ona saygı duymadığım için bana bu eziyeti yapıyordu ama bilmiyordu ki, ben ne kandan korkuyordum ne de ölümden, çünkü ben annemin kanının üzerinde oturup ölümün kokusunu burnunun direklerine kadar hisseden bir kız çocuğuydum.

" Sana yemin ederim ki buraya akan bu iki damla kanımın yanına sen gözyaşlarını akıtacaksın" sadece kendimin duyabileceği şekilde söylemiştim. Ellerim yumruk halini aldı. Ayhan dışarı çıktı arkasında da Barlas vardı. Gözleri kapının yanında bekleyen bana değdi. Ayhan'a saygı duyuyormuş gibi başımı eğdim.

" İyi misin Mira " dedi başımı kaldırıp baktım, Barlas'ın gözü yerdeki kandaydı.

" İyim Ayhan bey " gözlerimi bana duygusuz bakan adama çevirdim.

" Gidelim" dedi ilerledi, gözlerim hala Barlastaydı,

" Kusura bakma yere kanım damladı " gözleri yerdeki kana tekrar değdi. " Gerçi alışkınsınızdır" arkamı dönüp Ayhan'ın peşinden gittim.

 

                                                                                          ⛓

 

Karakoladaydım, akşamki operasyon için hazırlanmya başlamıştım, Caner yaramın kanadığını görünce hızla pansuman yapmıştı.

" Bak kızım orda dikkat edeceksin yaralısın" geçiştirerek başımı salladım. " Önlerde görürsem seni döverim " sen mi beni döveceksin bakışı attım, gözlerini kaçırıp hazırlanmaya devam etti. Döverdi tabiki beni ama yapmıyordu eğitim de bile dövüş dersinde bana rakip olmazdı canımı yakmamak için.

Diğer rakiplerimle rakip olur canımı acıttıkları için hepsine iyi bir dayak atardı. Beni korumaya kodlanmış gibiydi. İkimizde yan yana duran silahlarımıza eğildik. Göz göze gelmemizle gülümsedi. Silahını alıp beline yerleştirdi aynısını bende yaptım. Beni kendine çekti saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu. " Dikkat ediyorsun Duygu" dedi uyarır tonda. Gülümseyerek baktım.

" Söz dikkat edeceğim komiserim" parmağı ile burnuma bir fiske vurdu. Operasyona dahil olan polislerin hepsi karakolun önüne çıkmış bekliyorlardı bizi görmeleri ile Caner ufak bir baş işareti yaptı hepsi arabalara bindi. Üç arabaydık. Birinde Caner ve ben diğerlerinde diğer arkadaşlar vardı.

" Bugün nasıl geçti o piçle" önüme baktım.

" Gerçekten bir vicdansızmış bir daha anladım" hızla başı bana döndü.

" Birini mi öldürdü yanında" başımı iki tarafa salladım. Rahatlıkla önüne döndü. " İntikamına tamam Duygu ama o adam senin kılına zarar verirse ben durmam" direksiyondaki eline uzandım. Bakışları elimize değdi hemen önüne döndü.

" Korkma bu sefer zarar verecek kişi o değil benim" umarım der gibi başını sallladı.
Mekana geldiğimizde herkes olması gereken yerlerine yerleşti. Caner ve biz yana yana mekanı izliyorduk. İki tane büyük beyaz tır vardı. Etrafında siyah giyinmiş adamlar hepsi ayrı grup halinde konuşuyorlardı. Başları olan Şahin de buradaydı başka bir adam ile konuşuyordu. Arada her ne anlaşması olduysa el sıkışmışlardı.

" Gidecekler Caner başlayalım" adamların hepsi knedi tırının etrafına geçip gitmeye hazırlanıyorlardı.

" Bekle" dedi sadece, kaşlarımı çatıp karşıya baktım. Şahin'in arabaya binmesi ile Caner kulaklıktan seslendi.

" Şimdi" demesi ile herkes hareket etmeye etrafı sarmaya başladı. Karşı tırdaki adam silahını çekip Şahin'in olduğu tıra ateş etmeye başladı biz ne olduğunu bile anlamamıştık.

" Ne yapıyor lan bu piçler" diyerek yanımda ilerliyordu.

" İlerlemeye devam edelim mi komiserim" dedi.

" Devam, iki adamı da istiyorum " etrafı şarmıştık ben biraz geri planda yürüyordum.

" Allah kahretsin polisler geldi." diğer adamın sesini duymam ile bakışlarım oraya döndü. Bir duvarın arkasına saklanıp bekledim. Çatışma başlamıştı bende başımı uzatıp ateş etmeye başladım. İki adam vurmuştum ama öldürmeyecek şekilde Caner elimizden geldiğince dikkat etmemizi söylemişti. Biz polistik katil değil. Başımı duvardan çıkarmam ile Uzay'ı gördüm Şahin'in adamlarına ateş ediyordu, polislere herhangi bir ateş etme durumu olmamıştı. Bana döneceği sırada hızla çekilip sırtımı duvara yasladım. Çıkamazdım polis olduğum anlaşılmamalıydı. İyi de Barlas'ın adamlarının burada ne işi vardı.

"Allah kahretsin" dedim ağzımın içinde. Caner'e söylemem lazımdı. " Caner" Caner, Uzay'ın karşısında hem Barlas'ın hem de Şahin'in adamlarına ateş ediyordu.

" Ne oldu" dedi nefes nefese,

" Elendim ben çıkamam olduğum yerden adamlar Barlas'ın" şaşkınlıkla " Ne" diye bağırdı. Başımı çıkarıp çıkarmamak arasında kaldım Uzayla göz göze gelirsem sonum olurdu.

" Abi" Uzay'ın sesini duymamla başımı yan tarafa çevirdim büyük bir çuval vardı. Diğer tarafında Uzay vardı. İyice çuvala yaklaştım ayaklarımı kollarımla sardım küçücük oldum görünmemeliydim.

" Abi polisler de buraya geldi çatışma çıktı." Barlas her ne dediyse Uzay bocaladı.

" Abi Şahini istiyorlar galiba verelim mi?" sesszilik oldu karşıyı dinliyordu.

" Tamamdır abi çıkıyoruz" yine bir sessizlik oldu, gitmiş mi diye eğildim kimseler gözükmüyordu, çatışmada bitmişti Caner'in bağırma sesleri geliyordu.

" Lan bir adamı alamadınız " yavaşça çıktım, umarım uzaktan burayı izlemiyorlardır, yüzümü saklayarak yanlarına yaklaştım.

" Duygu başkomserim siz nerelerdeydiniz?" sorduğu soruyu duymamazlıktan geldim.

" Şahin'i mi aldılar" Caner başını salladı.

" Karşıdaki adamların derdi her ne ise Şahin'i onlar aldı " Barlas'ın Şahinle ne işi vardı onu mu koruyordu belki de bu uyşturucu işinin başında Barlas vardı.

"İkiniz kalın yaralılarla ambulans gelir adamları bana getireceksiniz" aldıkları emirle yaralıların yanına gittiler, " Sizde arabalara" diyerek sinirle ilerledi bende peşinden gittim. Araba binip karakola doğru yol aldık.

" O piçin adamlarının ne işi vardı orada Şahin'i mi koruyor" bilmiyorum dercesine omuz kaldırdım. " Piç herif ya her bokda karşıma çıkıyor" öfkeyle sürdüğü araba son hızla gidiyordu.

" Caner" efendim der gibi bana baktı. " Ya uyuşturucunun başında Barlas varsa" şaşkınlıkla kaşları havalandı,

" Valla o piçten herşeyi beklerim ben" o zenginliği belkide buradan geliyordu adam karun kadar zengindi.

" Neyse içerde olduğum müddetçe bir şeyler yakalamaya çalışırım" başını salladı.

Karakoldan eve gelmiştik başarısız görev yüzünden başkomiserden biraz azar işitsek de sağ döndüğümüz için memnundu. Sena teyze yemek yapıp bırakmıştı masanın üzerinde hazır sofrayı görmemle gülümsedimm. Her gün hiç üşünmeden sorumlu bile olmamasına rağmen yapıyordu bunu. Hakkını ödeyemezdim annem gitse de geride kendisi gibi melek insanlar bırakmıştı etrafımda. Hepsi o kadar iyilerdi kendi çocuklarından ayırmamış bana el uzatmışlardı. Nihat başkomiserim bir baba gibiydi benim için Bade'ye nasılsa bana da öyleydi. Bade ve Caner benim için kardeşlerdi. Bir kaç bir şey yedikten sonra odama geçtim. Bugün kendi odamda uyuyacaktım, üzerimdekileri çıkarıp iç çamaşırlarımla kendimi sırtüstü yatağa attım. Tavanı izlemeye başladım. Elimi karnıma koyduğumda yarama değdi, sızlıyordu. Adam için kurşunun önüne atlıyoruz ama beyfendi saygı duymuyoruz diye kapı dışarı ediyor bizi. Gözlerim kapanmaya başlamıştı.

" Duygu'm" annemin sesine başımı çevirdim.

" Anne" diyerek bağırdım. Arkası dönük beyaz elbise ile sis içinde yürüyordu. Peşinden koştum ama yaklaşamıyordum hep aynı yerimde sekiyor gibiydim. " Kızım yapma"

" Neyi yapmayım anne" etrafım pencerelerle kaplıydı ama içeri havasızdı bunaltıyordu. Arkası dönük olan annem önüne döndü beyaz elbisesinin ön kısmı kanlar içindeydi.

" Bunu yapma kızım" anneme adım atmaya çalıştım ama bir anda patlayan cam kırıkları efrafa büyük bir gürültü ile dağıldı. Kendimi korusuam da baktığımda, her yerimde cam kesiğinden çıkan kanlar vardı. Karşımda kanlar içinde olan anneme çevirdim başımı. Bileğinin birinde kelepçe vardı ve görmediğim biri tarafından kelepçenin diğer tarafı ile çekiliyordu.

" Kızım yapma bana bu eziyeti çöz beni" yerdeki kırık cam parçalarını umursamadan yere diz çökerek ağlamaya başladım.

" Anne ben sana kıyamam anne ben yapmıyorum" bağırarak ağlıyordum camlar dizlerimi acıtıyordu. " Annem nolur beni bırakma ben takmadım onu sana" gittikçe uzaklaşan annem olumsuzca baş sallaıyordu. Sesini duymuyordum ama dediği son şeyi dudağından okuduğum, " Yapma" olmuştu. Arkasından bozağım yırtılırcasına bağırdım.

" Anne" terin içinde kalmış bir şekilde nefes nefese uyanmıştım. Etrafıma bakındım komodinin üzerindeki suyu alıp içitim. İç çamaşırlarımla uyuyakalmıştım. Kalkıp dolabıma ilerledim pijama takımı alıp giyindim. Sarhoş gibiydim rüyanın etkisi üzserimdeydi. Sadece bir rüya olarak kendimi telkin ettim. Odamın penceresine elime uzatınca kulağıma patlayan pencere camlarının sesi gelmesi ile elim kulakmlarıma gitti. Sanki o ses hala varmış gibi kulaklarımı kapatıyordum. Camı açmadan yatağıma girdim. Elim kalbimin üzerine gitti, hızlı atıyordu. Korku ile sürekli sıçrayarak uyumuştum.

177 gün önce

Apar topar karakola çağırılmam, Ayhan'ın gel demesi, rüyanın etkisi... sabah sabah bunlara küfür ederek uyanmıştım. Hızla evden çıkmış karakola gelmiştim. Nihat başkomiserin beni çağırmasını beklliyordum bir konu hakkında konuşacakmış ama ne olduğu hakkında kimsenin haberi yoktu. Canerde benim gibi merakla bekliyor hatta benden daha stresliydi.

" Bu kadar önemli ne için çağırmış olabilir ya" diyerek söylendi. Bilmiyorum dercesine omuzlarımı kaldırdım. İçerden Nihat başkomiserin sesi duyuldu.

" Caner ve Duygu içeri gelin " ikimiz birbirimize baktık dişlerimizle dudaklarımızı ısırmaya başladık. Dün akşamı operasyon ile ilgili olduğunu düşünüyorduk. İçeri girip Nihat başkomisere baktık.

" Gelin oturun bakalım" diyerek önündeki koltukları gösterdi. Selam verip hızla oturduk. Nihat amca bizi her ne kadar çok sevse de babmız gibi bizi azarlardı korkardık ondan bir tık.

" Başkomiserim, komiser olarak dünki operasyonun bütün mesuliyeti benim üzerimde yani bir ceza varsa tek bana olsun" Başkomiser kaşlarını çattı ne cesası der gibi.

" Dün ile alakalı bir durum yok, ama bazı kararalar aldım mecburen" Caner ile bakışlarımız birbirine döndü yine, " Caner sana yeni gizli görev geldi. " Caner memnuniyetle gülümsedi severdi gizli görevleri, nerde aksiyon orada Canerdi hep.

" Görevim nedir" kabul ettim demeye bile gerek duymuyordu.

" Bu uyuşturucu olayını çözmeni istiyorum, nereye gidersin kimleri takip edersin, hangi kılığa girersin beni ilgilendirmez ama bana o örgütün başını getireceksin" Caner bana baktı dünkü konuşma ile alakalı Barlas olabilirdi çünkü, ama emin olmadan bir şey diyemezdik.

" Başkomiserim bildiğiniz üzere ben de çetenin içindeyim eğer bu konu ile ilgili bir eyler öğrenirsem Caner'e iletirim" dedim."

" Olur Duygu senin konuna gelirsek" muhtemelen bana da ayrı bir görev verecekti. "Kovuldun" başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü, işim benim herşeyimdi ben polis olabilmek için çok çabalamıştım böyle kolay bitemezdi.

" Neden" dedi Caner benim yerime Başkomiser ellerini birbirine kenetleyip dirseklerini masaya koyup bize doğru eğildi.

" Duygu mafyaların içine sızmış birisi, bu yüzden üstlerimiz onu bu görevi bitene kadar karakolla ilişkisini kesmesini istedi." gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.

" Komiserim yapmayın burdan bilgi götürecek değilim ya " dedim, benden şüpheleniyor olamazlardı. Bu zamana kadar onları yanıltacak hiçbi şey yapmamıştım.

" Bak kızım ben sana güveniyorum maalesef üstler risk almak istemiyor" dedi. Başımı salladım ama bunca zamandır boşa çabalamış olmak istemiyordum.

" Komiserim yapmayın Duygu'yu işinden mahrum edemezsiniz, bunca zamandır bir sürü iş başardı şimdi sana güvenemiyoruz diyemezler" diyerek beni savundu Caner, benim diyemediklerimi o diyordu eğer dersem bu dosyayı elimden alırlardı.

" Üzgünün Caner, mezardan babaları çıksa ona bile güvenmezler o yüzden yapacak bir şey yok." benim için buraada sondu zorlamanın da bir anlamı yoktu.

" Öyle olsun başkomiserim ama bu görevim bitince dönebilirim değil mi?" gülümseyerek başını salladı. En azından tam kovulmamıştım en kısa sürede bitirmem lazımdı işime dönmem için.

" Çıkabilirsin, biz biraz Caner'le operason detyları konuşacağız" başımı sallayıp ayağa kalktım, bir zamanlar bende oturup böyle gizli operasyonlar için gizlice görüşür kimseye dememe sözü verirdim, şimdi artık sadece Canerdi. Başkomiserin odasından çıkmamla görevli biri karşıma çıktı.

" Duygu hanım üniformanızı teslim etmeniz gerekiyor" muhtemelen gideceğimi bütün karakol biliyordu. Soyunma odasına girip hevesle giyindiğim üniformayı üzerimden çıkardım. Bir süre ayrı kalacaktık ama kısa bir süre, en hızlı şekilde bu görevi bititrecektim. Çıkardığım üniformayı güzelce katladım üzerimi de giyindikten sonra kataldığım üniformayı alıp çıktım. Kapıda görevli beni bekliyordu ona uzattım.

" Umarım bunu size en kısa zamanda geri veririm" diyerek dilekte bulundu, elimle omzuna dosthane vurdum.

" Umarım" diyerek yanından ayrıldım.

 

                                                                                           ⛓

 

Karakoldan çıkıp eve geldim Sena teyze geldiğimde evdeydi. Olanları anlattım birer kahve içmiştik bana üzülse de Nihat doğrusunu bilir diyerek kocasını tutmuştu. Haklıydı Nihat amcam beni de korumaya çalışıyordu en ufak bilgi sızımında ilk akla gelen ben olurdum. Ayhan da mesaj atmıştı eve girdiğimde, mesajda beni evinde beklediğini söylemişti önemliymiş. Üzerimi giyinip çıkacaktım. Odama girip ne giyinebileceğime bakındım. Koruma olarak yine siyah giyinmem gerekiyordu bu yüzden siyah pantolon üzerine siyah sporcu atleti giyindim. Üzerinde de deri siyah kısa ceketimi attım. Saçlarımı at kuyruğu yapıp aynada kendime baktım. Yüzüme ufak bir kaç bir şey sürdükten sonra evden çıktım. Taksi çağırmıştım. Mavi ile karşılaştık yolun karşısında bana bakıyordu.

" Nereye abla" dedi yanıma yaklaşarak,

" İşim var onu halledeceğim" Mavi'ye pek anlatmazdık bu olayları Caner öyle istiyordu özellikle Ayhan konusunu pek açmıyorduk onun yanında.

" Anladım iyi bakalım öptüm seni kocaman tutmayayım" eli ile öpücük atıp evine ilerledi. Taksinin gelmesi ile yola koyuldum. Ayhan'ın benimle konuşacak bu kadar önemli ne olabilirdi. Yol boyu onu düşünmüştüm.

"Abla geldik" taksicinin sesi ile kendime geldim adamın parasını uzatıp indim. Yine o büyük villanın önündeydim adamlar kapıda beni görür görmez açtılar.

" Hoşgeldiniz Mira hanım" belliki adamlarına bana böyle seslenmeleri için emir vermişlerdi. Yine yanımda bir korumanın eşliğinde içeri girdim. Ayhan aynı koltuğuna oturmuş elindeki içkisini yudumluyordu.

" Neymiş benimle konuşacağın önemli konu" eliyle oturmamı işaret etti baya düşünceli gözüküyordu.

" Amacının çete olmadığını söylemiştim sana, olmadığı da belli" konu nereye gelecekti merakla bekliyordum. " Kim için girdin?" göz devirerek geri yaslandım.

" Sanane Ayhan seninle anlaşma yaptık uy yeter" dedim bıkkınlıkla, sürekli sorması sinirlendiriyordu beni.

" O zaman teklifi kabul etmiyorum" kaşlarımı çatarak doğruldum.

" Ne teklifi" dedim

" Barlas seni koruması olarak istedi bana da reddedemeyeceğim bir teklifte bulundu, ama ben seni satmadım" şaşırmıştım ne yani Barlas beni mi istiyordu bu benim için iyi bir şeydi yanında olmak daha fazla şey öğrenmemi sağlardı.

" Kabul et" dedim hiç düşünmeden, sorgulayıcı bakış attı, beni çözmeye çalışır gibi bakıyordu.

" Barlas dimi yıkmak istediğin kişi" anlamıştı ama kimseye bir şey demeyeceğini biliyordum.

" Seni ilgilendirmez kabul et dedim" diyerek tersledim, dudağının kenarı kıvrıldı ama düşünceliydi de aynı zamanda.

" Bir şartla" yanaklarımı şişirip nefes verdim bıkmışklıkla, bekledim istemesini, " Anlaşmamız hala geçerli olacak caymak yok senden istediğimi yapacaksın" zaten başta kabul etmiştim bu saatten sonra inkar etsem ne olacaktı kş, başımı salladım. " O zaman anlaştık" eline telefonunu aldı birini aradı hopörleri açmıştı çalma sesi geliyordu. Üçüncü çalışıda o buz gibi olan sesini duydum.

" Söyle" her kelimesi emirdi adamın ya, Ayhan bana bakarak konuştu.

"Teklifini düşündüm o kumarhaneye karşılık kormamı sana veriyorum" beni neden bir anda istemişti merka etmiyor değildim doğrusu umarım amcacımı anlamamıştı. Tanımamıştır ki beni nereden amacımı anlasın.

" Yarın kapımda istiyorum onu" sonra duyduğum şey ise dıt sesi olmuştu cevabımızı bile beklemeden yüzümüze kapatmıştı.

" Neden istiyor beni biliyor musun?" diyerek sordum Ayhan'a

" Bilmiyorum ama o kadar koruması varken seni istemesi saçma bir şey var belli ki" bu beni de düşündürüyordu adamın korumaya ihtiyacı özellikle de bir kadın korumaya, amacı neydi. Artık gidip görecektim beni nelerin beklediğini.

 

                                                                                              ⛓

 

Buradaydım, kaç sene sabırla beklediğim o yerdeydim başarmıştım girebilmiştim düşman inine. İçimdeki mutluluğu tarif edemezdim amacıma bir adım daha yaklaşmıştım. Başımı gökyüzüne çevirdim. Rahat uyuyacaksın anne az kaldı.

Barlas'ın adamları bana burada ne işimin olduğunu sorgular gibi bakıyorlardı, bilsem gidip bunun için buradayım diyecektim bakışlarından kurtulmak için ama maalesef bende bilmiyordum. Sabah'ın bu saatinde buraya dikilmiştim paşamızın gelmesini bekliyorduk ama hala ortalarda yoktu. Evinde huzurla uyuyordu belki de, sinsi bir gülüş kapladı yüzümü, koruma için aldıysa beni eğer bilmediği bir şey vardı yer yüzündeki en büyük düşmanını almıştı yanına kimse ben gibi bitiremez onu, o şeref bana ait olacak. Kapıdan Uzay çıktı bana doğru geliyordu bakışlarımı üzerinden çekmedim yanıma yaklaşınca ciddi bir ifade ile bana baktı.

" Abim seni bekliyor içerde" diyerek evi gösterdi eliyle geçmem için, beni ise olduğum yerden kıpırdamadım. " Bekletilmeyi sevmez" diyerek uyarıda bulundu, kollarımı bağlayıp Uzay'a baktım.

" Bende kovulduğum eve girmeyi sevmem" girmek istemiyor değildim ama hevesli olduğumu belli etmeme gerek yoktu.

" Abim çağırdı uzatma gir" girmeyeceğimi belli ederek baktım. Uzay hızla yanıdan ayrılıp eve girdi, zaferle gülümsedim, çok sürmeden kapıda Barlas belirdi. Öldürücü bakışları benim üzerimdeydi. Bende çekmedim bakışlarımı yanıma gelene kadar baktım.

" Bu saatten sonra ben ne dersem onu yapacaksın" meydan okuyan gözlerimi ona çevirdim.

" Neden buradayım ben " dedim açıklama yapmasını bekleyerek,

" Satın aldım seni " keyifle söylemişti benim ise bu imasına midem bulanmıştı. Ne yani beni kullanacağı bir kız olarak mi almıştı.

" Sakın bana dokunmayı aklından geçirme" ne diyor der gibi baktı bana,

" Pezevek miyim kızım ben " diyerek dişlerinin arasından konuştu, " korumam olacaksın" yanlış anladığımı anlayarak başımı eğdim, pezevenk olmadığı için de mutlu olmuştum. Başımı tekrar dikip etraftaki adamlara baktım.

" Ne o adamlarınız koruyamadı mı sizi, bana mı kaldınız" gülüşüme değdi gözleri sonra gözlerime tırmandı bakışları.

" Artık benim adamımsın bana saygı duyacaksın" bunun için miydi yani sırf oa saygı duymuyorum diye mi beni yanına almıştı bu adamın cidden psikolojisi bozuktu.

" Sırf size saygı duymadığım için mi aldınız beni yani" evet der gibi başını salladı.

" Herkes bana saygı duyarken basit bir korumanın saygısızlığını görmezden gelemem" basit koruma senin hayatını bitirecek. " İstediğin oldu adamımsın, saygını göster" yapacak bir şey yoktu kimin adamıysam ona saygı gösteririm demiştim artık Barlas'ın adamıydım el mahkum yalandan da olsa saygı gösterecektim. Ellerimi önümde birleştirip gözlerine baktım.

" Emredersiniz Barlas bey" dedim, memnuniyetle gülümsedi. Adamların hepsi başını eğiyordu onun için ama ben eğmeyecektim saygı duysamda gururumu onun ayaklarının altına vermeyecektim.

" Yakın korumam olacaksın Uzay sana gerekli şeyleri anlatır " diyerek yanımızdan ayrıldı. Uzay peşinden gitmem için baş işareti yaptı nereye giderse takip ettim. Müştemilat gibi bir yere gelmiştik bahçesinde küçük bir masa vardı. Müştemilat küçük depildi oldukça bütyüktü adam korumalarına bile kocaman ev yaptırmıştı.

" Otur" diyerek masayı gösterdi, sandalyeyi çekip oturdum. " Ne içerisin" ayakta bekliyordu, "Kahve" dedim başını sallayarak içeri geçti bende etrafa bakındım evin arkasındaydı müştemilatı arkada da bir sürü koruma vardı.

" Sanki bana başbakanı koruyorlar amına koyduklarım" diyerek söylendim. Uzay elinde iki kupa ile geri döndü birini benim önüme koydu. Karşımdaki sandalyeye oturdu.

" Abimin hiç sorgulamadan seçtiği ilk kormasın" hayret vardı yüzünde Barlastan bu hareketi beklemediği belliydi.

" Abin egolu biraz, ona saygı duymadığım için aldı " bunun hakkında yorum yapmadı onun yerine kahvesinden bir yudum aldı. " Her neyse ben ne yapacağım görevlerim neler?" dedim en azından ondan bahsederdi. Anlatacağını belli edercisine dik bir konuma gelerek dirseklerini masaya koydu.

" Abim nereye giderse gitsin yanında olacaksın" kaşlarım havalandı.

" O görev senin değil mi ya?" dedim , başını salladı.

" Benim ama benimle birlikte sende olacaksın abim sana henüz güvenmiyor göz önünde olmanı istedi, çok önemli işler vermez sana sadece can güvenliği için yanımızda olursun" göz devirerek geri yasladım.

" Görevim korumak zaten işlerle işim olmaz" bunu duyduğuna hafif şaşırdı, benden bunu beklemiyordu galiba,

" Abim ne derse yapacaksın, can güvenliğinden sen sorumlusun" başımı salladım, " Olman gereken yerlerde olacaksın eve girebilirsin abim dahilinde ama odalara girmek, özellikle de abimin odasına girmek yasak, diğer korumalarla samimi olmayacaksın" bu son dediği ne alakaydı.

"Şimdilik bunlar abimi tanıdıkça neye kızdığını sevmediğini anlarsın" ayağa kalktı.
" Ayrıca burada bizimle yaşayacaksın önemli eşyalarını getirisen iyi olur" burada kalmak mı, bu kadar ileri olacağını düşünmemiştim, gerçi beni göz önünde istediğini söylemişti.

" Nerede yatacağım" dedim itirazsız, bunu da sorguladı Uzay sorun çıkarmamı bekliyor gibiydi ama çıkaramazdım ben yanına sızdım sanırken evine bile girmiştim bu benim için daha iyiydi.

" Müştemilatta, bir oda ayarlarım sana" başımı salladım, Uzay yanımdan uzaklaşıp gitti. Müştemilattın bahçesinden çıkıp evin önüne yürüdüm. Diğer korumalar gibi bende artık burada olacaktım bu bahçe de belli ki benim mezkeniöm olacaktı. Yönümü eve çevirdim şah heykeli arkamda kalmıştı başımı kaldırıp eve baktım. Amacıma yaklaşıyordum annemin katili bu evdeydi. Huzurla uyuduğu bu evi ona cehennem yapacaktım.

Gözlerim evi tararken bir çift göze takılması ile durdu.

Beni izliyordu, onu mahkum edeceğimi bilmeden...

Bölüm : 20.11.2024 23:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Damla Doğaner / KELEPÇE ( Mür ) / 3. Bölüm
Damla Doğaner
KELEPÇE ( Mür )

32 Okunma

11 Oy

0 Takip
3
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...