15. Bölüm

13.BÖLÜM: DENİZ YILDIZI

Elifnur
_denizkabugu27

 

 

HELLOOO (KITTY) (KDFJGPIEJ)

 

KİTAPTAKİ BÜTÜN UNSURLAR HAYAL ÜRÜNÜDÜR.

 

 

 

 

 

 

İYİ VE TATLIŞ OKUMALAR DİLERİİMM.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

13. BÖLÜM: DENİZ YILDIZI

Seneler önce... (yazardan)

 

Esen rüzgar tenini okşuyordu Bartının. Saçları uçuşuyor içi kıpır kıpır oluyordu. Nasıl olmasındıki? Yanında sevgisini hissettiği tek kişi, babası vardı.

 

Babasını severdi Bartın. Hemde çok severdi.

 

Neden sevmeseydiki? Sevgi veren kişi sevilmezmiydi? Bartın mutluydu. Mutlu olduğu bu nadir anlar arasındaki en mutlu olduğu anı bu an olabilirdi.

 

Ayaklarının altındaki su dalga dalga akıyor sesler çıkarıyordu. Kuşlar neşeyle cıvıldarken güneş tepede gülümseyerek etrafa bakıyordu.

 

Huzur vardı. Doğada huzur hakimdi ve bu Bartına büyük bir neşe veriyordu.

 

Huzur ve sevgi yanyanaydı.

 

Daha ne isteyebilirdiki bu küçük beden?

 

"Bartın." Babasının sesini duyunca minik kafasını kaldırıp babasına Baktı. Babası gülümseyerek ileriye bakıyordu

 

"Efendim baba. " Babası bakışlarını Bartına çevirdiğinde gözlerinin parladığını gördü Bartın.

 

Babası mutlu olmuştu. Onun gibi...

 

Ama neden mutlu olmuştu babası? O da mı huzuru seviyordu. E ama babası huzuru zaten her zaman tatmıyormuydu? Bartın tatmıyordu ama babası?

 

Geçen ay doğmuş olan kardeşini düşündü bartın. Babasının şimdi dört çocuğu bir eşi vardı. Eşi huzur vermiyormuydu?

 

O kadın diye düşündü bartın. O kadın babamada mı huzur vermiyor.

 

Bir kaç kere uyurken görmüştü babasını aslında. Gözleri kapalı huzurla uyuyordu.

 

"Gel. Sana bir şey göstereceğim." Babası Bartını çekiştirerek ilerletince Bartında merakla peşinden gitti. Babasının bir kaç büyük adımlarından sonra babası yere çökünce şaşkınlıkla baktı babasına.

 

Babası yerde daha yeni fark ettiği turuncu yıldız gürünümlü şeyi alınca minik kaşları merakla çatıldı.

 

"Baba bu ne? " Oğlunun meraklı sesine gülümsedş babası.

 

"Deniz yıldızı. " Elinde haraket ettiğini görünce korktu bartın. Ama babasına çaktırmamaya çalışarak deniz yıldızına bakmaya devam etti.

 

"Ne işe yarıyor? "

 

"Bilmem, ben seviyorum sadece. " Babasının sevdiği bir şeyi duymak Bartını heycanlandırmıştı.

 

"Neden seviyorsun peki baba. " Babasının bakışları oğluna döndü. Bartının yeşillerine bakınca yüreğindeki yangın büyüdü de büyüdü.

Annesinin gözlerini almıştı Bartın.

 

Adam, deli gibi sevdiği kadının gözlerini, ondan bir parça olan oğullarında görebiliyordu sadece.

Ne kadın vardı artık adama o yeşilleriyle bakan ne de o yeşilleri birdaha görebilecek bir adam.

Kadın öldü, adamın ruhu enkaz altında kaldı.

Adamın ruhu enkaz altında kaldı, bir çocuk can çekişti.

 

"Severim deniz yıldızlarını, benim için anlamı umut demek, " Derin nefes çekti içine adam. Kumların üzerine oturup eliyle bacağına vurdu. Bartın babasının ne demek istediğini anlayıp tekrar ettirmeden kucağına oturdu.

 

"Annende benim umudumdu, Bartın. "

 

Bartının nefesi kesilir gibi oldu. Babası annesinden hiç bahsetmezdi, bahsetmemişti.

Ama Bartın annesini hep merak etmiş, annesini olan özlemini her zaman geceyle paylaşmıştı.

 

"Deniz yıldızın mı oldu annem... " Diye kısık sesle konuştu Bartın.

 

Babası başını salladı. "Evet, hemde ne umut. " Uzun bir süre sessiz kaldılar. Babası denize, Bartın deniz yıldızına baktı.

 

Adam eşiyle olan anılarını düşündü, çocuk annesi yanında olsaydı hayatı nasıl olurdu diye düşündü.

 

Adam olan anılarını, çocuk olamayan anılarını düşündü.

 

"Baba." Uzun sessizliğin ardından Bartının konuşmasıyla başını oğluna çevirdi adam.

 

"Söyle oğlum. " Bartın eliyle deniz yıldızını gösterdi.

 

"Sen annemi deniz yıldızı olarak görmüşsün ya, o zaman annem buradan bizi izleyebilirmi? " Masum sorusu karşısında babasının içi cız etti. O an fark etti adam, oğlu annesizliğin acısını çekiyordu. Ve o bir baba olarak farkedememişti. dışına yansıtmayarak içine tezat bir şekilde gülümsedi.

 

"Tabii, duyabilirde seni. Hatta istersen gel annenle konuşalım. Bu deniz yıldızı annenle konuşman için sana umut olur, benim umudum olduğu gibi seninde umudun olur. " Bartın heycanla yerinde kıpırdandı.

 

"Anne... " Diye fısıldadı. Babası elini yumruk yapıp kumun içine gömdü.

 

Bartın farketmedi. Bütün dikkatini deniz yıldızına vermişti.

 

"Biliyorum gelmeyeceksin. Gel diyede yalvarmayacağım zaten, üzülürsün o zaman. Ben üzüldüm diyede üzülürsün dimi? Anneler çocukları üzüldüğünde üzülürmüş. Sen üzülme, gittiğin yerde huzurlu ve mutlu ol tamam mı. Kimse sana vurup canını acıtmasın. " Kısık sesle söylediği cümleler babasında büyük bir patlama yaşatmıştı.

 

Oğlu daha sekiz yaşındaydı ve... Fazla olgun konuşuyordu.

 

"Annene vuracaklarını nereden çıkardın oğlum? "

Babasının sesiyle omuz silkti Bartın. Dudaklarını büzerek konuştu.

 

"Bilmem, öyle aklıma geldi. "

 

Öyle aklına gelmemişti. Yalan söylüyordu.

 

"Öyle olsun bakalım. " Yine sessizlik oldu. Bartın uzun bir süre deniz yıldızını inceledikten sonra onu izleyen babasına çevirdi bakışlarını.

 

"Baba."

 

"Efendim oğlum. "

 

"Bir gün sevdiğim kadın olursa, bende deniz yıldızımı bulmuş olacağım, çünkü sevdiğim kadının bana umut verecek bakışları olması lazım. Eğer yoksa sevdiğim kadın değildir zaten. Ve gerçekten deniz yıldızımı bulursam onu hiç bırakmayacağım."

Dedi yemin eder gibi. Gülümsedi babası. inşallah dedi içinden. inşallah gerçek deniz yıldızını bulurda hiç ayrılmazlar. babasının kaderini yaşamaz inşallah.

 

Bartın o gün o deniz yıldızını gizlice odasına soktu. Her gece battaniyesine sarılarak annesiyle konuştu. Taki üvey annesi deniz yıldızını bulana kadar. İlk önce hiç işitmek istemeyeceği şeyler işitti ve hemen sonra deniz yıldızının çöpe atılışını dolu gözleriyle izledi.

 

O gün umudu tükendi Bartının. Ne artık annesiyle konuşabiliyordu nede hayata karşı bir umudu vardı.

Birdaha umutlanmayacağını zanneden bartına hayat tam tersini söyledi. Bir çift kahverengi gözde umut bulmasıyla deniz yıldızını bulduğunu anladı.

Bartın babasına verdiği sözü tutmak için elinden gelen her şeyi yapacaktı.

Deniz yıldızını bulmuştu. Şimdi ise sıra onu bırakmamaktaydı.

 

 

....

 

 

(GÜNÜMÜZ)

 

Acaba bu şaşkınlık denen illetten ne zaman kurtulacağım? Bir türlü yakamı bırakmıyor. Gerçi Bartın hayatıma girdikten sonra çoğalmış ve bana yapışmıştı. Acaba Bartından mı kurtulsaydım?

 

Bu imkansıza yakındı.

En azından şimdilik.

 

Bir dakika! Bartın bana az önce senin için ölürüm mü demişti.

 

Lan! Adam bana senin için ölürüm mü demişti?!

 

İnanamıyorum! Bana dedi? Bana, bana.

 

Beni tanımıyorduki... Neden benim için öleceğini söylüyordu. İnanılmaz bir adamdı. Laflarına inansam mı inanmasam mı... Bilemiyorum. Kim tanımadığı biri için ölmek istesin? İnandırıcı gelmedi.

 

"Ne, " Kısık sesime tezat bir sesle konuştu.

 

"Öyle işte... Aşka inanmam ben, aşk için ölünür mü bilmem, o yüzden dedim. Ama senin için hiç düşünmeden ölüme koşarım." Net sesine karşı sadece bakabildim ona. Bir kaç kere dudaklarımı aralasamda söyleyecek bir şey bulamayıp geri kapattım. Bu halim karşısında dudakları kıvrılınca ofladım. Güldü pislik herif! Boğazımı temizledikten sonra konuştum.

 

"Ne gülüyorsun? Tamam sus anlatma. Hadi bir şeyler yapalım. Canım sıkıldı da benim. " Gel, git halim onu şaşırtsa da bana ayak uydurdu.

 

"Ne yapmak istersin? " Bilmem der gibi dudaklarımı büzdüm.

 

"Büzme dudaklarını, hadi gel film izleyelim. " Dediğinde kafamı sallayarak ayaklandım. Bartın da benimle ayaklandığında tıpış tıpış salona gittik.

 

Salona gittiğimizde kendimi koltuğa atarken Bartında yanıma oturmuştu.

 

"Ee ne izliyoruz? " Dediğinde dün başladığım dizi geldi aklıma.

 

Cringe olan dizi.

 

Ama merak ettiğim dizi.

 

"Ben açacağım. "

 

"Bende mısır ve içeçek getireyim o zaman. " Bartını kafamla onayladığımda koltuktan kalkıp mutfağa gitmişti. Bende elime kumandayı aldım. Ne izleyeceğimizi düşünürken aklıma dün izlediğim dizi geldi. onu açmak için youtubeye girdim. televizyonda youtube vardı. zengindi tabii bartın bey.

televizyondan diziyi açtığım zaman direk durdurup bartını beklemeye başladım.

 

dizi oldukça saçmaydı. ama saçma bir şekilde sarıyordu ve merak ediyordum.

 

senaryo güzeldi ama oyuncular rollerini oynayamıyorlardı. yada rolleri buydu. eğer rolleri buysa dizi artı nefrettimi kazanır.

 

"geldim." bartının sesini duyunca onu buldu bakışlarım.

 

"hadi gel." dedim bende. adam geliyordu zaten ama diyesim gelmişti ne yapayım.

 

yanıma gelip oturduğunda elinde bir mısır kabı ve bir şişe coco cola, iki bardak vardı. mısırı koltuğa koyduduğunda elindeki coco cola ve bardakları önümüzdeki sehbaya koydu. coco colayı bardaklara doldurup yanıma oturdu. hızla diziyi başlattım.

 

"ne dizisi bu?" dediğinde dudaklarımı büzdüm.

 

"aşiret falan var sanırım bende tam anlayamadım zaten neyse susta izleyelim."

 

...                                                     

"ya gerizekalı! neye bakıyorsun hala!" sinirle bağırdığımda bartın şaşkın şaşkın bana bakıyordu.

 

televizyondaki adam kadına bakmaya devam edince gözlerimi devirdim.

 

"hala bakıyor ya! beş dakikadır bakışlarını izliyoruz. konuşsana be adam." sinirli sesimden sonra adamın arkasını dönüp gitmesiyle ona en içten ve güzel dileklerimi ilettim.

 

" hay ben senin! SEVİYORUM DİYEMEDİ YA! dese ölürdü zaten! bunak herif!"

 

"bunak mı? adam otuzunda bile değildir defne." bartının sesiyle ona döndüm.

 

"konuşmuyor bir kere. hem banane bunak işte." dedim çocuk gibi omuz silkerek. bu halime güldü.

 

izlediğimiz dizide, adam babasını vuran adamın kızını kan dökülmesin diye kaçırıp evleniyordu. kız ise babasının yaptığı zannedilen bu iş sonucu resmen işkence çekiyordu. aslında adamın babasını amcası sakat bırakmıstı. tabii adam salak gibi bunu düşünemiyordu. kız ve adamın kavgaları falan derken adamın kadına aşık olduğunu bu yüzden kan davası diyerek evlendiğini öğrenmiştim. hatta kız ailesi bildiği ailenin öz kızı değildi. tabii bunu sadece seyirciler biliyor kızın bir şeyden haberi yok.

 

konu sarıyordu ama adam kadına bakıyor ve konuşmuyordu. bu çok sinir bozucu bir şeydi. ben bana bakan kişilerin konuşmasını isterim yani. madem bakıyorsun konuş kardeşim. madem konuşmayacaksın bakma o zaman.

 

en önemlisi boşanacaklarıdı! adam sadece bakmakla yetinip defolup gitmişti. gerizekalı adam seviyorum diyememişti. tam 89 bölümdür demesini bekliyoruz burada! kadın giderse ne yapacaktı? aşk acısından kudursun pislik!

 

elimi mısır kabına attığımda elime bir şey gelmemesiyle oflayıp mısır kabına baktım. boştu.

 

koltukta bağdaş kurmuş oturuyordum, bedenimi bartına çevirdim.

 

"bartın.." diye mırıldandığımda bakışları beni buldu. dudaklarımı büzmüş ona baktığımı görünce kaşlarını havalandırıp bana baktı.

 

"ne oldu?"

 

"mısır bitmiş. çekirdek varmı?" dediğimde kaşlarını düzeltti. ve hafifçe gülümsedi.

 

"yok ama aldırırım şimdi." dediğinde telefonunu çıkarmıştı bile.

 

"hızlı alsınlar." dediğimde gülerek başını salladı.

 

"alsınlar. karım istiyorsa hızlı alsınlar." dediğinde gözlerim kocaman olarak ona baktım.

 

karım mı?

karısıdım değilmi?

bu gerçek tokat gibi yüzüme çarptı. o da benim kocamdı. ve ben kocam ile film saati yapıyordum.

 

"alo, beş dakika içinde elimde çekirdek bulmaz isem kendine yeni bir iş ara." sert sesinden sonra telefonu kullağından indirdi. ona baktığımı görünce başını 'ne oldu' der gibi salladı.

 

"çekirdeği biraz geç getirdi diye onu işten mi çıkaracaksın? bu kadar acımasız olamazsın. ya bakması gereken bir annesi, kardeşi, babası yada ne bileyim sevdiği biri varsa? geçindirmesi gereken bir ailesi. sırf sen zenginsin diye her dediğini yapıyor sözlerini yutuyor. burada çalıştığı saatler içerisinde kim bilir çocuklarıyla zaman geçiremiyor ve o çocuklar baba eksikliği hissediyor... bu zamanda iş bulmak ne kadar zor biliyormusun sen? sen onu neden kovacaksın? sebep? bir çekirdeği geç getirdiği içinmi." tek nefeste söylediklerim ile bana şaşkınca baktı. adama resmen kal gelmişti ya lan. gözlerim dolunca paniğe kapıldı. "hayır hayır! kovmayacağım. söz." hızlıca konuşması ile gülümsedim. gülümsediğimi görünce rahat bir nefes verdi.

 

"gel." dediğinde ona anlamayarak baktım. dizine vurduğunda gözlerim kocaman oldu. "ne?"

 

"koy kafanı. yatarak izle. rahat edersin." dediğinde bir dizine bir ona bakıyordum. en sonunda dayanamadım kafamı dizine koyarak koltuğa uzandım. filme yine odaklandığımda sinirlerim tekrar zıplamıştı. Tam o sırada içeri bir adam girmiş çekirdek dolu poşetler getirip yanımıza bırakarak evden ayrılmıştı.

 

çekirdeğe bakmak yerine filme odaklandım. sinir sistemim ile oynuyorlardı yemin ederim. bu neydi canım! "of bu adamdan adam olmaz." diye homurdandım.

 

"nedenmiş o? " bartının meraklı sesiyle elim ile televizyonu gösterdim.

 

"şuna bakarmısın? pislik! sadece bakıyor. kızda saf saf korkuyor, tamam biraz haklı olabilir. ama! bu adamda aşkından ölürken mal mal bakması sinir bozucu." söylenmeme karşı güldü bartın.

"ne gülüyorsun be! haklıyım ben!"

 

"haklısın karıcım." kaskatı kesildim ya bir anda karıcım denirmi?

 

"karıcım?" sorgulayan sesime karşı onun sesi değişik geldi. uysal bir kedi gibi.

"hı-hı karıcım."

 

bartın ile konuşmak yerine diziye odaklanacaktımki odayı telefon sesi doldurdu. kaşlarımı çattım. benim telefonumdu. bartının dizinden kalkıp koltuğun üzerindeki telefonumu aldım.

 

aşkımm arıyor....

 

aramayı cevaplayıp telefonu kulağıma koydum.

 

"defoşum naber?"

 

"iyi aşkım senden?"

 

"iyi." bir sessizlik oldu aramızda. o sırada televizyonda o pislik adam belirdi.

 

"arkadan gelen o garip sesler ne? neredesin sen?"

 

"evde. Bartın ile beraber dizi izliyoruz. o sese gerizekalı diziden geliyor." gizemin kahkahası kulağıma ulaştı.

 

"sen az önce bir diziye mi sövdün mü?" gözlerimi devirdim. gizem görmedi ama olsun.

 

"sanki yapmadığım şey, gizem. hem hakediyor banane. bir görsen sinirimi bozdu. " diye homurdandım.

 

"e izlemesene kızım."

 

"ama merak ediyorum!" dedim ağlamaklı bir sesle. merakımdan nefret ediyordum. güldü gizem yine.

 

" tamam, tamam neyse. benim sana bir şey demem gerek."

 

"buyur dinliyorum." dedim bakışlarımı televizyona kilitleyerek.

 

"şimdi biz uğur ile dışarı çıkacağız. aa dur bak aklıma ne geldi! sen benim telefonlarımı neden açmıyorsun?! Hani beraber kalacaktık, ben size gelecektim kitap okuyacaktık! senin telefonlarını neden başka bir adam açıyor!" ben gizemi unutmuştum!

 

"şimdi şöyle, Bartının bugün şirkette az işi varmış. dediki 'karıcım gel bu gün film günü yapalım' bende film fikrini duyunca atladım tabii yolun yarısından döndüm . senide aramayı unutmuşum özür dilerim aşkım."

 

"vay satıldık ha! neyse ay karıcımmı dedi?!" kahkahası kulaklarıma dolunca gülümsedim.

 

"neyse boşver onu dizi kaçıyor kızım. odaklanamıyorum. ne söyleyecektin sen? "

 

"dedim ya uğur ile bulaşacağız! ay kız ne giysem. yada elbise olarak şu pulluyu mu giysem acaba? " gözlerim kocaman oldu.

 

"yuh saçmalama. gelinlik ile git istersen? normal giyin git işte." dedim. gerçekten konu uğur olunca kafası uçuyordu bu kızın.

 

"ya normalde nasıl bir normallikten bahsediyorsun?"

 

"pantolon sweet, falan filan yani." diye mırıldandım.

 

"hm tamam hallederim ben bir şey daha diyebilirmiyim?"

 

"de."

 

"biz beraber size gelelimmi biliyorum daha iki günlük evlisiniz ama... hem canın sıkılmasın o kaba dayı enişteyle hemde ben uğurla biraz daha vakit geçirmiş olurum?" bakışlarım bartını buldu. çattığı kaşlarıyla huysuzca elimdeki telefona bakıyordu. telefonu kendimden uzaklaştırıp sesi kapattım. Bartının bakışları bana döndüğünde, "gizem ve uğur gelsin mi bize?" diye sordum. kaşları kalktı ama bir ses bile çıkarmadan önüne döndü.

 

"istediğini çağırabilirsin." dediğinde gözlerim ile yüzünü taradım ama mimik oynamıyordu.

 

sesi açıp tekrar kuşlağıma koydum telefonu.

 

"gelebilirsiniz. kaç gibi burada olursunuz?"

 

"ıhımm saat şuan sekiz. on dakikaya buluşsak bir saat takılsak da saat dokuzu bulur. sizin eve gelmemiz onu bulur aşkım. iki saatim vardı. iyi.

 

"tamamç iyi eğlenceler." diyerek telefonu kapattım ve bartına hiç bir şey söylemeden kafamı dizine koydum. bedeni kasılsada kendini hemen toparladı.

 

"onda gelecekler. biraz daha diziyi izleyebiliriz." diye mırıldandım. beni onaylayan bir mırıltı çıkardığında diziye tekrar odaklandım.

 

o pislik adamın kardeşi göründü ekranda. valla bu dizide tek sevdiğim ve yakışıklı bulduğum karakter o olabilir. ve bunu söylemekten kendimi alıkoyamıyorum. Bartının yanında çocuğu övgülerim ile boğmuştum resmen.

 

 

dizide o pislik adamın kardeşi, yakışıklı bey, o pislik adamın saftiriko karısına yenge diyince aklıma istemsizce kerim geldi.

 

ay ya! kerim çok güzel yenge diyordu. o fuat bozuntusu yenge bile demeyi beceremiyordu valla.

 

Kafamı çevirip alttan alttan bartına baktım. o zaten bana baktığı için direk göz göze gelmiştik. şaşkınlığımı bir kenara attım sonra şaşırırdım.

 

"Bartın."

 

"hım." ne olmuştu bu adama? çok değişik bakıyordu. ve sesi içine kaçmış gibi boğazından çıkardığı 'hım' sesi beni korkutmamış değildi.

 

azdımı acaba?

 

"kerimide çağırsana." bir kaç saniye yüzüme aval aval baktı.

 

"anlamadım." boğazımı temizleyip tam dizinden kalkacağım zaman bilimde bir baskı hissettim ve bu baskı kalkmamı engelledi. "kal böyle." şaşkınca ona baktığımda ne dediğini yeni idrak etmiş gini elini hemen geri çekti.

 

"yani kalabilirsin. kal. yani istersen. ama kalırsan memnun olurum. sadece başının dizime yaptığı baskısına alıştım o yüzden. yani... korkmana gerek yok benden." hızlı hızlı konuşmasını benim kahkaham böldü. bana şaşkınca baktığını görünce daha çok güldüm.

 

"ay... ay.... hiç güleceğim yoktu!..... ay...." gülüşlerim arasında nefes nefese kalırken karnıma giren ağrıyı hissediyordum.

 

"defne." bartının şaşkın sesi bende daha fazla gülme isteği bıraktığı için kafamı göğüsüne gömdüm.

 

"tamam ya, daha fazla güldürme beni." dedim boğuk çıkan sesimle. elleri havada kalmış masum bir şaşkınlık ile bana bakıyordu. ve bu daha komikti.

 

"ben ne yaptımda bu kadar güldün anlamadım ki? ama her ne yaptıysam bir daha yapmalıyım."- kendi kendine mırıldanmasını varla yok arası duydum gibi ama anlamadım.

 

yüzüm kesinlikle kıpkırmızı olmuştu. saçlarım bartının dizinin her yerine dağılmıştı.

 

"sen ne diyordun kerim falan? " bartının konuyu değiştirmesiyle kafamı göğüsünden çektim ve dizine daha rahat bir pozisyonda kafamı koydum.

 

"kerimi çağır gelsin diyecektim tabii işi yoksa. bu gün aklıma gelip durduda." diye mırıldandım. kaşlarını kaldırdı.

 

"kerim neden aklına geldi senin?" dudaklarımı dişledim. bakışları saliselik dudaklarıma değip tekrar gözlerime çıktı.

 

söylesemiydim, söylemesemiydim?

 

"şey.." diye mırıldandım.

 

"ney?" diye mırıldandı benim gibi. taklidimi yapıyordu uyuz!

 

"ya fuat mıdır nedir ban sürekli yenge diyordu. affedersin ama yenge kelimesi bile ağızına yakışmıyor yani. aklıma kerim geldi. çok tatlı yenge diyor. hoşuma gidiyor kerimin bana yenge demesi ne yapabilirim?" dedim bir çırpıda. bu sefer gülen bartındı.

 

"kerim ona tatlı dediğini duymasın. " dediğinde omuz silktim." çağıracakmısın?" dedim masum masum ona bakarak. gözlerime uzun süre baktı sonrada gülümsedi.

 

"çağıracağım. karım istemiş geri mi çevireceğim?" dediğinde kıkırdadım.

 

salko

 

kafamı çevirip diziye odaklanacakken bartının adımı seslenmesi ile konuşması için mırıldandım.

 

" saçlarını okşayabilirmiyim?" sorsuğu soru ile duraksadım.

 

saaçlarımı okşamak mı istiyordu? gerçekten istiyordu. sesi itiraz etmemden korkar gibiydi. tam cevap verecekken konuşunca susmak zorunda kaldım.

 

"yada boşver. söylemedim say. saçmaladım öyle..."

 

neden vicdanım sızlamıştı? saçlarımı okşamak istemişti ama reddetmemden korkmuştu.

 

"okşayabilirsin, saçımı." dedim bir kaç saniye hareket etmedi. ama hemen sonra ellerini saçlarımda hissettim.

 

o saçlarım ileoynarken bende dizimi izlemeye devam ettim. fakat bu kısa sürdü çünkü yavaş yavaş mayışan bedenim kendini günün yorgunluğu ile çoktan uykuya teslim olmuş, bilincimi kapatmıştı.

 

.....

 

-BÖLÜM SONU-

 

 

 

 

 

 

SELAAMM

 

nasıldı bölüm? valla inşallah beğenmişsinizdir.

 

bartının çocukluğundan bir kısmını okudunuz ay duygulandım...

 

bu hiç bir şey yanlız vnoefnouerh

 

ee nasıl beğendinizmi bartının çocukluğunu?

 

bölüm nasıldı?

 

 

ya kusura bakmayın ama şaka maka ben bölümü attım sanıyorum. meğersem atmamışım. çok sorry arkadaşlarrr.

 

yani kitap çok okunmadığı için bildirim falanda gelmeyince ben kitabı yayınladığımı unutacağım neredeyseee

 

bu arada eğer böyle giderse bir kaç hafta sonra birinci kitabı bitirip sezon finali veririm ve sanırım belirli bir sayıya ulaşana kadar ikinci kitaba geçiş yapmayız.

şimdi diyeceksinizki birinci kitap 15-16 bölümmü olacak? hayır arkadaşlar aklımda bir 25 bölüm falan var ama o kadar çok olay varki birinci kitapta, belki 30'a çıkar. buda benim biraz işleri hızlandırıp bütün bölümleri aynı anda atmam demek. yani şuan bende 18'e kadar yazılı.

haa bu arada kitabın kaç kitap olacağını merak ediyorsanız eğer 2 kitap olacak arkadaşlar.

 

instagramımı takip edebilirsinizz dnzkabugu27_ gibi bişeydi sanırım. destek olup reelslere yorum atarsanız belki daha fazla okur gelir ve arkadaş oluruz he?

arkadaştan kastım yorumlarda deniz yıldızı ile alakalı şeyler konuşabilirizz inanın hem bir şeyler yazan biri olarak hemde okur olarak kitap konuları konuşmaya bayılırımm bunu @snowling_18 ' e sorabilirsiniz hehehehee tabii @gece_tozu 'nada sorabilirsiniz.

 

ha bu arada şöyle bir şey söylemek isterim @gece_tozu benim biricik arkadaşım. onunda bir kitabı var. yazıyor ve bence benden güzel yazıyor dostum diye demiyorum ama kitabına şans vermenizi isterim. 2

 

aynı zamanda @snowlin_18 'inde öyle onun iki tane kitabı var ama ben size yıldızların altındakini şiddetle öneririm yanlıızz atlas benim yazar hanımda bana söz verdi zaten senin diye chsdhfısh 2

 

iki canımdan çok sevdiğim arkadaşlarımın kitabına şans tanımanızı isterim. 4

 

bence pişman olmazsınız olursanız da canımız sağolsun bee.

 

aramızda kalsın beğenen olursa ki bence beğenirsiniz tabii sizin zevkinizi bilemem ama yinede beğenirsiniz inşallah neyse durun konuya gireyim eğerki beğenirseniz ben size spoi veririm. yani tamam birazcık zorlamayla azıcık bilgi alıyorum ama yanii alırkende canım çıkıyor tabii spoi veridiğim an bir Deniz yıldızının yazarı olurmu bilemem ama inşallah olur nshcvoerhnf bu iyiliğimide unutmazsınız (O iyiliği yapamadan ölmesem bari)

 

neysee canımm okurlarım şuana kadar okuduysanız, okuyan herkese teşekkür ediyorummm ve lütfen oy verip yorum yapmayı unutmayın oy vermiyorsanız bile yorum yaparmısınız? gerçekten çok samimi ve içtenlikle söylüyorum ben sizin düşüncelerinizi merak ediyorum.

 

BİR SONRAKİ BÖLÜM GÖRÜŞMEK ÜZEREEEE

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 05.02.2025 23:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...