12. Bölüm

DEM: 11. Bölüm

Dora
_doraa

On birinci Bölüm: Yardım Elinin Umudu

 

 

Farah Yücel

 

Gözlerim hâlâ cansız yatan Hakan’ın üzerindeydi. Öksürmelerim bittikten sonra kendimi zor toparlamıştım. Hakan, beni öldürmeye çalışmıştı. Ben ise çabalamamış ölmek için kendimi serbest bırakmıştım ama beni kurtarmışlardı. Sadece beni değil, Hakan’a da pansuman yapıp, onu da kurtarmışlardı. Tahminen Hakan ölmemişti ama ölümün kıyılarında dolaşıyordu. Her ne kadar bana nefret beslese de ben ona o nefreti beslemiyordum. Hâlâ bir yanım onu buradan sağ çıkarmak için çırpınıyordu.

Sessizlik odaya hakimdi. Benim sadece nefes alışverişlerim vardı. Gözlerimi Hakan’ın üzerinden bir an bile ayırmamıştım. Onu Mihra’ya sağ salim götürmem lazımdı. Mihra’yı düşününce duraksadım. Neden bayılmadan önce onu görmüştüm? Gördüğümü sanmışta olabilir miyim diye düşünüyordum. Ne de olsa yaralıydım ve çok kan kaybım vardı. Hakan, beni katille çalışıyor olarak görüyordu. Ama esas katile çalışan Mihra’mıydı? Kafam allak bullak olmuştu.

Kapı sesi geldi ve gözlerimi Hakan’ın üzerinden çekip, kapıdan içeri giren adama çevirdim. Boyu uzun olan adam için başımı kaldırmıştım. Elinde bir tepsi vardı. Bu kez pansuman malzemeleri değildi. Yemek getirmişti.

Adam üstten Hakan’a baktı bir süre sonra bana doğru ilerledi. Önüme diz çökerek tepsiyi kucağıma bıraktı. Yemeklere bakmak yerine adamı inceliyordum. Buradan çıktığım da hangi koruması olduğunu bulmak için bunu yapıyordum. Maskesinin altındaki kabarıklık saçlarından kaynaklı olmalıydı. Tahminen saçları kıvırcık ya da gürdü. Boyu uzundu ama sıska değildi. Yapılıydı ama böyle kas yığını olan tiplerden değildi. Gözlerini benimkilere sabitlemediği için emin olamıyordum ama zaten gözlerine çektiği siyah tülden de hiçbir şey anlayamazdım.

“Aç kalmamalısın. Ölmeni istemeyiz.” Ölmeni istemeyiz... Bu birden fazla kişiyi temsil ediyordu. Bir kişi olmadığına emindim zaten. Konuştuğum kişi de katilim değil, onun koruması olmalıydı. Gizlilik esasına uyarak kendilerini saklamışlardı.

“O neden hayatımı mahvetmeye çalışıyor?” Yüzüme odaklandı. O sırada gözlerine bakmaya çalıştım. Çok göremesem de renkli gözlü değildi. Kahverengi gözleri var gibi duruyordu. “Yıllar önce zaten her şeyimi benden aldı şimdi neden arkadaşlarımı da alıyor?” Elimi atıp maskesini çıkartmak isterdim ama güçsüzdüm. Öyle mayhoş bir duruma gelmiştim ki kafamı bile zor oynatıyordum.

Cevap vermedi. Bir süre bana baktıktan sonra ayağa kalktı. Önümde yemek, yan tarafta baygın ve bağlı bir Hakan ile yalnız kaldım. Yemek yemedim. Beni öldürmezlerdi ama Hakan işlerine yaramazdı. Ona yemek vereceklerini düşünmüyordum. Benden önce de buraya geldiği düşünülürse aç olmalıydı.

Bir süre bekledim. Gözlerim gidip geldi ama uyumadım. Böyle bir yerde uyumak istemiyordum. Tehlikeli yerler beni her zaman germişti. Keşke yanımda Gurur olsaydı. Bir tek o alınmamıştı benden. Onu da kaybetmek beni tamamen karanlığa itebilirdi. Şu an kafayı yemiş olmalıydı. Beni kaybetmiş olduğunu görmesi bile onu deli etmiş olmalıydı.

Mırıldanma sesi ile bakışlarım Hakan’a döndü. Önce nerede olduğunu anlayamadı sonra bakışları kısık bir şekilde bana döndü. Konuşmak istedi ama ağzının bağlı olduğunu yeni fark etmiş olmalı ki gözlerini kapattı ve bir süre öyle durdu. Bende konuşmadım. Gözlerini açtığında bakışlarını bana çevirdi ardından ayak ucumda duran yemeğe baktı. O an bakışlarında açlığı gördüm. Düşündüğüm gibi olmuştu, onu aç bırakmışlardı.

Doğrulup ona yaklaştığım da bakışları bana döndü. “Hakan, bak beni katil olarak görüyorsun ama yemin ederim bende senin gibi kurbanım. Sana her şeyi anlatacağım. Beni dinle.” Bunları nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum. Derin bir nefes alarak baştan sona yaşadıklarımı anlattım. Hakan karşımda öfkeyle duruyordu ama anlattıklarımdan sonra bakışları değişmişti. Gözlerinde öfke yoktu. “Hepsi bu yemin ederim. Beni artık suçlama. Ben yeterince kendimi suçluyorum.” Elimi onun ağzındaki beze götürüp, çözdüm. Derin bir nefes alırken bana hüzünle baktı.

“Ben özür dilerim.” Yorgun bir gülüş sundum. “Bunu Kaya ve Gurur'a anlatmalıydın.” Haklıydı ama yapamazdım. Bu kez onlar zarar görürdü. Görmüştü de.

“Bilmeyecekler...” Sustum. Bilmeyecekler ve şimdi de bilemeyeceklerdi. Kaya zaten ölmüştü. Burada bizde ölürsek Gurur bunu bilmeyecekti. “Gurur bunu bilmeyecek. Sana anlattım. Lütfen, ona hiçbir şey söyleme.” Bakışlarımla ona yalvardım.

“Bu büyük bir yük. O katil eğer o adamsa seni büyük bir suçluluğa sürüklüyor. Bunu kendine yapma.” Gözlerimi kaçırdım ve ayaklarını çözdüm. Ellerini de çözüp ona döndüm.

“Büyük ihtimal sana yemek getirmeyecekler. Benim yemeğimi ye.” Yemeği alıp, ona uzattım. Öylece baktı elimdeki yemeğe. Bende susarak bekledim. Alacaktı ama benim aç kalma olasılığımı sorguluyordu ama sıkıntı değildi. Beni öldürmeyecekti. Onu öldürebilirdi.

Elimdeki yemeğe uzanıp onu aldı ve hızla yemeğe başladı. Ekmeği yerken o kadar hızlı yiyordu ki bakışlarımı ondan çektim. Rahatsız olmasını istemiyordum. Düşündüğüm gibi olmuş, onu aç bırakmışlardı. Ona bir kurban gibi davranılmıştı ama bana öyle değil çünkü bu oyunun şahı benken onlar piyondu. Onlar çabuk harcanacak kişilerken beni en sona bırakıyordu.

Elim istemeden olsa boğazıma gitti. Hâlâ Hakan’ın ellerini hissediyordum. Ölüm kapıma gelmişti ve ben onu karşılayamamıştım. İyi bir ev sahibi olmadığım için evime girmeden kapıdan dönmüştü.

Kolumda aynı şekildi. Kan kaybetmiştim ama kurtarılmıştım. O zaman bile ölümü iyi karşılayamamıştım. Kötü ev sahibi olmak bir yandan iyi olsa da bir yandan kötüydü!

“Hakan,” dedim o yemeğini yavaş yavaş bitirmeye başlarken. Bakışları bana döndü. Söyleyeceğim şeyler tehlikeli olacaktı ama bir şeyler yapmazsak burada ölecekti. Belki beni bırakırlardı ama onu asla yaşatmazlardı. “Bir planım var.” Elinde kalan son yemeği yemeyi bıraktı. Kenara koyarken bana pür dikkat odaklandı.

“Buradan kurtulmak için her şeyi yaparım.” Onun da kurtulma isteği vardı. Belki de yaşamak istiyordu belki de Mihra’nın yanında olmak istiyordu. Öyle ya da böyle yaşamak için hevesi vardı. Benim yaşama isteğim yoktu. Bir Gurur vardı ama o da beni sevmiyordu. Yakın arkadaşı görüyordu. O yüzden okuduklarından sonra geri dönüş yapmamıştı. Bugün değil demişti ama başka gün de olacağını söylememişti.

“Ellerini arkaya götür. Ayaklarını hafif bağlayacağım. Ben onları çağırırken planı devreye sokacağız. Şansımız yaver giderse diğerlerine yakalanmadan buradan çıkacağız ama yakalanırsak...” Devamını getirmek istemedim. Ölüm olabilirdi sonu ama bunu ona söylemek istemedim.

“Öyle ya da böyle öleceğim. En azından deneyip, bu ihtimali azaltmak istiyorum.” O da anlamıştı ne demek istediğimi. Haklıydı. Denemeden bir şeyleri öğrenemezdik. Belki şans bizden yana olurdu ve buradan çıkardık.

“Tamam,” dedim ona doğru yaklaşarak. Kendini hazır konuma getirdi ve ayaklarını uzattı. “Ne olursa olsun ben bunları size yaşattığım için özür dilerim.” Ayaklarına ipi bağlamaya başladım.

“Senin suçun değil.” İpi bağlayan elim durunca ona baktım. Baştan beri beni katil olarak gören kişi şimdi suçlu olmadığımı söylüyordu. Ona bir şey demeden ipi düğüm atmadan bıraktım ve arka kısma gizledim. Ağzını da kapatıp, tepsiyi alarak yerime geçtim. Hakan ile son kez birbirimize baktık. Bu işin sonu ne olur bilmiyordum ama onunla her şekilde ilerleyecektik.

“Kimse yok mu?” İşte başlıyorduk. Bağırmamın üzerinden kapı açıldı ve içeriye bir kişi girdi. Fark ettirmeden arkasına baktım. Kapıda kimse yok gibiydi. Bu dış kapıda birinin olmayacağı anlamına gelmiyordu o yüzden hemen rahatlamamak lazımdı.

“Ne var?” Adam bana üsten baktı sonra bakışları Hakan’a döndü. Tepkisiz bir şekilde oturuyordu. Oyunculuğu güzeldi.

“Bunu getirdiğiniz gibi geri götürün.” Elimle tepsiyi hafif öne ittim. Adam önce tepsiye sonra bana baktı. O an tam görmesem de gözlerinin kısıldığını gördüm. Bu normal kısılma değildi. Alay eder gibi güldüğümüz şekilde kısılıyordu. Onun için alay konusuyduk ama birazdan o bizim için alay konusu olacaktı.

Bir şey demeden bana doğru yaklaştı. Tepsiye doğru eğildiği sırada Hakan’a baktım. O da mesajı anlayıp hızla ayağa kalktı ve adama ilerledi ama adam hızlı hareketle ondan kaçtı ve Hakan’ın elini tuttu. Hakan, adam ile cebelleşince bir şeyler yapmam gerektiğinin farkındaydım. O sırada arka kısmına sıkıştırılmış silahı gördüm ve hızla onu aldım.

“Çekil!” Adamın anında durması ile Hakan bunu fırsat bildi ve adamı yere serdi. O da onun üzerine çıktı. “Hakan, gidelim.” Planı tam kurmamıştık ama planın parçası da bu olmaması lazımdı. Buradan acilen çıkmamız lazımdı.

“Bu adamın kim olduğunu öğrenmemiz lazım.” Bir koruma ne işimize yarayacaktı? Adam maskesini tuttu ve Hakan’ın ellerini kendinden uzaklaştırdı. Yüzünün görünmesini istemiyordu. Bende olsam istemezdim.

“Hakan, bırak boş ver. Gidelim. Sese diğerleri gelmeden gidelim.” Hakan, başını bana çevirdi. O çevirmeyle gözüm bir anlık adama kaydı ve ne yaptığını sonradan kavradım. Şaşkınlık ve korku aynı anda vücuduma oturdu. “Hakan, dikkat et!” Hakan, önüne dönene kadar adam istediğini yapmış ve yemek bıçağını alarak önüne getirdi. Hakan’ın duran bedeni ile sesler kesildi. Kalbim çok hızlı atıyordu. “Hakan, iyi misin?” Korkuyla sormuştum bu soruyu. Olan şeyi biliyordum ama bir ihtimal olmamasını istedim.

Adam, Hakan ile yer değiştirip bu kez üste o geçti. Hakan’ın eli yana düşerken elindeki kan dikkatimi çekti. Nefesim kesildi o an. Silah tutan elim titriyordu. Bir şey yapmam lazımdı. Adam bıçağı kaldırdı. O an korktum. Daha kötüsü olacaktı. Bir şeyler yapmam lazımdı. O an hiç yapmayacağım bir şeyi yaptım ve silahı ateşledim. Çıkan kurşun adamın neresine geldi bilmiyordum. O ses ile gözlerimi sımsıkı kapatmıştım.

Katil mi olmuştum? Bir adam mı öldürmüştüm? “Farah,” Hakan’ın sesi ile korku ile gözlerimi açtım. Adam yere düşmüştü. Hakan, elini karnına tutmuş bir elini bana uzatmıştı. “Yardım et.” Hızla silahı yere fırlattım ve oraya doğru ilerledim. Ne yapacağımı bilemedim. Korkuyla yarasına baktım.

“Hakan, yalvarırım kendini tut.” Yaraya bir şey bastırmam lazımdı. Etrafa baktım. Adamın kıyafetleri vardı ama ona dokunmak istemiyordum. Bir cesede dokunmak istemiyordum. Hızla bakışlarımı oradan çekip, üstümdeki tek şeyi gördüm. Yeşil kazağımı çıkararak onun yarasına bastırdım. Üstümde yarım atlet vardı ama umurumda değildi.

“Adamın üzerindeki şeyi giy. Üşüyeceksin.” Başımı olumsuz anlamda salladım. Onun üzerindeki şeylere dokunamazdım. Onu tutup, kaldırmaya çalıştım.

“Kalk. Gitmemiz lazım. Biri olsa çoktan gelirdi ama yakınlardaysa silah sesini duymuş olmalı.” Hakan, başını olumlu anlamda salladı ve benden destek alarak ayağa kalktı. Bir elim onun yarasındaydı. Hızla çok büyük olamayan evden çıkıp, ormana girdik. Soğuk anında vücuduma batarken bunu belli etmemeye çalıştım. Belli edersem Hakan beni daha fazla ilerletmezdi.

Koştuk. Ara sıra düştük ama yine kalkıp, koşmaya devam ettik. Nereye gittiğimizi bilmeden koştuk. Kaybolmuş olabilirdik.

“Farah,” Hakan’ın sesi kesik kesik gelince ona baktım. Yüzü solmuştu. Kan kaybı yaşıyordu ve bu koşma artı soğuk onun enerjisini tamamen sömürüyordu. Kolumdaki yarada böyle olmuştu.

“Hakan, biraz daha dayan. Elbet bir yere ulaşacağız.” Oradan katil olarak çıkmıştım. Şimdi pes edemezdik. Tüm bunlar yaşandıktan sonra pes edemezdik. “Orada katil oldum ve ben pes etmek istemiyorum.” Onun ağırlığını tamamen üzerime aldım. “Yaşayacağız.”

Başını salladı sadece ve bana ayak uydurdu. Biraz daha yürüdük. Ağaçlar biraz daha açılıyordu ve bu da orman dışına çıktığımızı gösteriyordu. Önümüze bir yol çıkarsa o yolu takip edebilirdik. Bir yerleşim yeri olmalıydı. Bizim gibi birileri kampa gelmiş olmalıydılar.

Düşündüğüm gibi oldu. Bir yerleşim yeri bulduk. Evin bacasından duman tütüyordu. Birileri vardı. Oraya doğru yürüdük. “Başardık.” dedim sadece ama Hakan’ın konuşacak gücü yoktu. “Yardım edin!” Bağırdıktan birkaç dakika sonra kapıya bir adam çıktı. Arkasından kadın çıkarken bize korkuyla baktı. “Yalvarırım yardım edin. Arkadaşım vuruldu!” Adam hızla yanımıza gelirken, Hakan’ı benden aldı. Vücudum bu boşluk ile yere düşerken kadın da gelip bana yardım etti.

O an bir mucize gerçek oldu ve bize bir yardım eli uzatıldı. Bedenimiz güçten düşerken, o yardım eline sıkıca tutunduk. O iki kişi bizim umudumuz oldu.

 

Bölüm : 09.04.2025 13:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...