
Beşinci Bölüm: Görev 2: Gerçek Suçluyu Bul
Farah Yücel
İki kişinin ölümünden geçen süre tam olarak 72 saat olmuştu. Herkes benim hain olmadığımı gördükleri için bana yaklaşmakta güçlük çekmiyorlardı. Mirza ve Lerzan’ın ölümünden sonra evde tamamen sessizlik olmuştu. Üç gündür katilde eve uğramıyordu. Tekrar yürüyüp yola devam etmek istiyordum ama bu kez bana bu şans verilmez diye korkuyordum. Dik başlılığım yüzünden ölmekten korkuyordum.
Damla, sadece kişisel ihtiyaçları için odasından çıkıyordu. Ona yemek götüren ise arada ben arada Mihra oluyordu. Mirza’nın hain olduğunu nereden bildiğini soracaktık ama o gün Mirza’nın kanayan kalbine koyduğu resim açık açık ortaya sermişti. Lerzan ve Mirza, uzun zamandır Damla’ya ihanet ediyordu. Hainliği bize değil, Damla’ya karşıydı. Katil, bunu ortaya çıkarmış ve kötü insanları aramızdan almıştı.
“Bıktım artık!” Kaya’nın bağırması ile başımı telefonuma yüklediğim oyundan kaldırıp, ona baktım. “Burada bir şeylerin olacağını bekleyerek oturmaktan sıkıldım!” Haklıydı. Üç gündür acaba sıradaki oyun ne diye bekliyorduk. Bu bilinmezlik bizi yiyip bitiriyordu.
“Bizde bıktık ama elimizden bir şey gelmiyor.” Gurur, koltukta rahatça oturmuştu. Kolum onun dizine yaslıydı. O günden sonra ona hep yakın durmuştum. Bu durum onu rahatsız etmiyordu. Etse benden az da olsa uzaklaşırdı. Onun ölme düşüncesi içimi yerken ondan uzak kalamazdım. Sanki son günlerimiz gibi yaşamalı, onunla vakit geçirmeliydim.
Gurur’a biraz daha yaklaştığımda bana baktı önce ardından bana daha rahat konfor sağlamak için doğruldu ve kolunu koltuğa yasladı. “Biliyor musun Kaya?” dediğimde bu kez bakışlar bana döndü. “Normalde her zaman güçlü duran bir kızımdır. Her zaman korkaklıktan uzak duran bir kızımdır ama inan bana bu durum benim de canımı sıkıyor. Korkuyorum. Ölmekten çok sizin ölmenizden korkuyorum. Denedim. Bir yola girmeyi denedim ama olmadı. Buradan çıkış yok. Katilin oyununu bekleyeceğiz.”
Ayağa kalktığım da hepsi bana döndü. “Nereye?” Başımı Gurur’a çevirdim. Doğrulmak üzereyken onu geri oturttum.
“Sadece hava alacağım.” Gurur, tekrar ayağa kalkmak için yeltendi ama onu gözlerimle oturttum. “Yalnız kalmak istiyorum.” Bir şey demelerine izin vermeden çıkışa ilerledim. Montumu ve botumu giyip dışarı çıktım. Kendimi direkt arka tarafa attım. Karın hemen yanındaki taşa oturup, üzerinde isim yazan mezar tahtalarına baktım.
Lerzan Yavaşi Ö: 18.01.2020
Mirza Ulutaş Ö: 19.01.2020
Günler önce ikisiyle yakındık. Biri ile odayı paylaşmıştık. Yakın arkadaş olduğumuzu düşünmüştüm. Onların ölümüne üzülmüştüm. Hatta gizliden gizliye odama geçip, o yazıya bakarak ağlamıştım. Sonra hiçbir şey olmamış gibi Kaya ve Gurur’un odasına gidip uyumuştum. Onlar için belki değerli değildim ama onlar benim için değerliydi. Arkadaşımdı hepsi. Lerzan, odamı paylaştığım kız dışında da dostumdu. Belki beni sevmiyordu ama ben onu seviyordum.
“Böyle ölmeyi hak etmediniz.” Elimi ağzıma götürdüm ve bir süre sustum. Kelimeler dudağımdan çıkarken, sesim titriyordu. “Keşke bu tatile hiç gelmeseydik.” Bu tatile gelmeseydik belki de hâlâ hayattalardı. Belki Damla’yı kandırmaya devam edeceklerdi ama hâlâ hayatta olacaklardı.
“Neden katil bizi seçti?” Bu kez kendimi tutamamıştım. Gözlerimden gözyaşları dökülürken, hıçkırarak ağlamaya başladım. “Keşke hayatta olsaydınız.” Mirza, üzerime çok oynamıştı ama ona rağmen onu da seviyordum. Ölmesini istememiştim. “Neden arkadaşlarım teker teker ölüyor.”
Lütfen, yapma!
Lütfen, onun suçu yok!
Lütfen, o silahı ateşleme!
Geçmişten gelen yankılar ile kulaklarımı kapattım. “Rahat bırakın beni!” Gözümün önünde gerçekleşen cinayete sadece sessiz kalmıştım. Sessiz kalmak istemesem de sessiz kalmam için zorlanmıştım. Neyden korkmuştum? Ailemin ölmesinden mi? Ölmüşlerdi. Peki şimdi neyden korkuyorum? Arkadaşlarımın ölmesinden mi? Ölüyorlardı.
“Tanrım,” dedim yukarıya bakarken. Tanrıya inancım vardı ama onu sık sık anmazdım. Ailem dindar bir aile değildi, bende cami hocalarından öğrendiğim kadarıyla Tanrıyı bilirdim. “Bunların hepsi benim suçum mu?” Bir an durdum. Ya gerçekten de arkadaşlarım benim yüzümden ölüyorsa.
“Farah,” Bakışlarım sese döndü ve bir an önümde Lerzan’ı gördüm. “Neden senin günahının bedelini biz çekiyoruz?” Yutkunarak ayağa kalkmaya çalıştım ama o an biri omuzlarımdan tutmuş, kalkmama engel olmuştu. Başımı kaldırıp baktığımda Mirza’yı gördüm.
“Siz öldünüz!” Tekrar kalkmaya çalıştım ama Mirza’nın güçlü kollarından kurtulamıyordum. Çok sıkı tutuyordu. “Ben bir şey yapmadım.” dedim çaresizce. Bunu hiç kabullenmemiştim. “Belki de katil öylesine seçti bizi.” Bu ihtimalde vardı. Katil, yaşadığım ve söylemeye korktuğum şeyleri nereden bilebilirdi? Bilemezdi. Yıllar önce yaşanmış olaydı ve kapanıp gitmişti. Kapanmasını istemesem de kapanmıştı.
“Biz öldük ama zihnin bizi öldüremez.” Mirza’nın ve Lerzan’ın sesinden sonra bir ses daha duyuldu. Korkuyla başımı yana çevirdim ve onu gördüm. Yakın arkadaşımı. Ölümünü öylece izlediğim yakın arkadaşımı. Serkan’ı orada gördüm.
“Hayır,” dedim ve o güçle Mirza’yı iterek. “Siz gerçek değilsiniz!” Geriye doğru adımladım ve başımı olumsuz anlamda salladım. “Siz öldünüz!” Çığlık atarak oradan uzaklaştım. O an evden uzaklaştığımı bile bilmiyordum. O an kontrollüm dışına çıkmıştım ve bunu fark ettiğimde de çok geç olmuştu.
Hakan Çetin
Evin içinde sessizlik yer edinirken, bana sokulup uyuya kalan sevgilime sıkıca sarıldım. Olanlardan sonra fazla yıpranmıştı. İki arkadaşını gözü önünde kaybetmişti ve bunlar onun hassas kalbini delip geçmişti.
Birden bir çığlık duyuldu. Bu sıradan bir çığlık değildi, bu Farah’ın çığlığıydı. Mihra, korkarak yerinden kalkarken, Gurur ve Kaya’da hızla oturdukları yerden kalkıp dış kapıya ilerlemişlerdi. Mihra ve bende hızla ayağa kalkıp onları takip etmiştik.
Gurur ve Kaya, dışarı fırlayıp Farah’ın ismini haykırdılar. Hızla botlarımı giyip bende onlara katıldım. Farah’a bir şey olmuş olabilirdi. O çığlık normal bir çığlık değildi. Beş dakika boyunca ormana dalmış ve Farah’ı aramaya koyulmuştuk. Onu bulamayınca üzerimize bir şey almadan çıktığımız için geri dönmek zorunda kalmıştık ama Gurur ve Kaya ortalıkta yoktu. Kızlarla salonda otururken, tedirginlikle onları bekledik. Zaman geçiyor ama onlar bir türlü gelmiyordu. İçimden bir ses Farah’a kötü şeyler oldu diyordu ama inşallah içimdeki ses doğru değildir. O sesi susturmaya çalıştım ama bir türlü susmuyordu. Hep kötü şeyleri önüme getiriyordu.
“Şu grupta sadece Farah’a güveniyorum.” Damla’nın konuşmasıyla kaşlarımı çatarak ona baktım. Mihra ise göğsümdeki kafasını kaldırıp ona baktı. “Benimle ortaya çıkarken korkuyordu. Ölmekten korkuyordu. Ölmekten korkan birinin hain ya da katille anlaşmalı olduğunu düşünmüyorum.” Orada onunla karşı karşıya gelen Damla olmuştu ve Damla hisleri kuvvetli bir kızdı. Tamam, sevgilisinin yaptıklarına gözünü kör etmişti ama dışarıdan bakan biri olsaydı kesinlikle bunu anlardı.
Bir şey demedik. Zaten Damla’da bir şey dememizi istemedi. Tekrar bir sessizlik oldu. Hava yavaştan kararırken, Gurur ve Kaya’nın da başına bir şey gelmesinden korktum. Farah’ı kurtarırken onlara da zarar geldiyse? Ya onlarda ölümle burun burunaysa.
Kaya Özel
Saatler süren bir aramada hâlâ Farah’a ulaşamamıştık. Neden birden çığlık attığına dair hiçbir fikrim yoktu. Sadece çığlığında korku vardı. Korkmuştu. Korkutulmuştu.
“Farah!” Gurur, bir tarafa ben bir tarafa dağılmıştık ama birbirimizin sesini duyacak kadar uzaklaşmıştık. Eğer Farah’ı bulursak hemen birbirimizi bulalım diye böyle anlaşmıştık.
“Kaya, onu buldum!” Gurur’un müjdeli sesiyle hızla sese doğru gittim. Farah, bir ağacın altına oturmuş direkt karşıya bakıyordu ve gram hareket etmiyordu. Birden kalbim tekledi. Gurur, başında ona kendine gelmesi gerektiğini söylüyordu ama ona bile hareket etmiyordu. Hızla oraya ilerledim ve bende yere çöktüm.
“Farah,” dedim ellerini tutarken. Elleri buz gibiydi. Yüzü bembeyaz kesilmişti. Hareket eden tek yeri gözleri oluyordu. Tek işlevi göz kapaklarının açılıp kapanmasıydı. “Güzelim, iyi misin?” Gurur’a baktığım da oda bana döndü. Ne olduğuna dair bir şeyler bulmaya çalıştık ama yoktu.
“Oradalar.” Farah’ın birden konuşması ve eliyle bir yeri işaret etmesi ile ikildim. Başımı arkaya çevirdiğim de orada kimseyi göremedim. Şaşkın bakışlarla ona dönerken, bu yaşananlar yüzünden aklını sıyırdığını düşündüm. Orada birilerini görmesi buna yoruyordum.
“Gidelim.” Gurur, ayağa kalkıp Farah’ı da kaldırdı. Farah, kendinden geçmiş gibi bize uyuyordu. Bir koluna Gurur, bir koluna ben girdim ve onunla yürüdüğümüz yolları tekrar yürüdük. Saatler önce normal bir Farah duruyordu karşımızda ama şimdi kafayı yemiş bir Farah duruyordu. Derin bir nefes alıp, Gurur’a baktım. O bana değil, Farah’a bakıyordu. Farah’a olan ilgisini sadece ben biliyordum. İçindekileri dökemiyordu çünkü korkuyordu. Bu arkadaşlıklarına zarar verir diye korkuyordu.
Eve geldiğimiz de bizi arkadaşlarımız karşıladı. Farah’ı Gurur’un yatağına yatırdık. Gece yatakları birleştirip, üçümüz bir yatardık. Farah, odasına tek gitmeyi ve o duvardaki yazıyı görmek istemiyordu.
“Gurur,” Tam doğrulduğumuz da Farah’ın ağzından Gurur’un ismi çıktı. Gurur, doğrulduğu yere geri çöktü ve ellerini Farah’ın saçlarına götürdü.
“Buradayım.” Farah, mayhoş gözlerle hepimize baktı önce sonra dudaklarını yalayarak Gurur’a döndü. Yaşadıklarını düşünüyordu. Onlara ağlamamak için zor tutuyordu belki de kendini.
“Gitme,” dediğin de sesi titredi. “Benimle kal.” Sonrasında ise Farah bayıldı. O kadar soğuğu yemişti ve bu onu güçsüz hâle getirmişti. Gurur, Farah’ın yanında dururken biz aşağı indik. Hepimiz şaşkındık. Farah’ı bu hâlde görmeyi beklemiyorduk. Ona bir şey olma düşüncesi kötüydü. O yakın arkadaşımdı. Onu asla terk edemezdim.
Birden cam kırılma sesi geldi ama bir silahtan değildi. Bakışlarım oturduğumuz odanın camına döndü. Benden önce Hakan önde gidip, camdan içeri atılan taşa baktı. Sadece taşta değildi, taşa sarılı kâğıt vardı. Bakışlarım camın dışına, ormanın derinliklerine döndü. Onu orada gördüm. Gülümsüyordu. O bana gülümsüyordu.
“Arkadaşlar,” Hakan’ın titrek sesi ile dikkatimi ona verdim. “Sanırım yeni oyunumuza başlıyoruz.” Bakışlarım ona döndü. O da bana bakıyordu. “Aranızdan bir kişi eksildi ama kalanlarla devam edelim. Katılımcılar: Hakan Çetin, Mihra Karabağ, Damla Bolat, Kaya Özel, Gurur Erge. Oyunumuz ise aranızdaki gerçek suçluyu bulmak. Üç gününüz var. Aksi takdirde aranızdan bir kişi ölecek. Masum bir kişi.” O an korku dolu anlar yaşandı. Arkadaşlarımın kalp atış seslerini duyabiliyordum. Korkmalılardı. Oyun kolay değildi. Oyun yaşam oyunuydu ve oyun şu saatten itibaren başlamıştı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 189 Okunma |
73 Oy |
0 Takip |
23 Bölümlü Kitap |