3. Bölüm

3.BÖLÜM

güL
_gulll_

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

3.BÖLÜM

Bölüm Şarkıları

Sana Yıldızları Ödediğimden1

Aşk İzi

 

 

 

 

 

 

 

"Bir çift göze aşık olursun,

 

 

 

 

 

sonra bütün gözlere kör."

 

 

GÜNÜMÜZ (29. 06.2024)

İnsan; sevdiklerinin kıymetini, hayatın ne kadar kısa olduğunu ve bu hayata verdiği gereksiz önemini en yakınından biri gidince çok iyi anlıyordu.

İnsan en yakınını, sırtındaki dağı, kaybettiği gün büyüyordu ve hayat insana belki de en zor günlerini o zaman gösteriyordu.

Geldiğimden beri çiçeklerini suladığım mezarlığın, mezar taşına dokundum. Onu çok özlemiştim ve bu yaptığımla bir nebze de olsa ona dokunuyormuş gibi hissediyordum. Ona dokunmak ona sarılmak... Sahi en son ne zaman yapmıştım bunları?...3

Gözüm mezar taşındaki tarihe ilişti "29.06.2016"

Bugün ölüm yıldönümüydü. Tam tamına 8 yıl geçmişti. Sahi bu 8 yıl nasıl geçmişti. Onsuz yapamayacağımı zannederdim ama hayat devam ediyordu öyle ya da böyle. Oysa ne çok isterdim hayatımın o gün durmasını, beni de kendiyle götürmesini ne çok isterdim.

Mezarlıkta 2 saat kadar kaldıktan sonra eve geçtim. Kapıyı açtığımda buram buram yemek kokuları geliyordu. Anlaşılan annem yine döktürmüştü zaten ne zaman üzgün olsa hep mutfağa girerdi. Ayakkabılarımı çıkarıp vestiyere bıraktıktan sonra mutfağa ilerledim. Annem henüz geldiğimi fark etmemişti. Mutfağa girip yanağına küçük bir öpücük kondurdum. "Meleğim yine döktürmüş anlaşılan" söylediklerim ile elindeki işi bırakıp bana döndü.

"Ne zaman geldin anneciğim duymamışım"

"Yeni geldiğim meleğim, işine o kadar dalmışsın ki geldiğimi bile duymadın" Annemin yanında âdeta 17 yaşındaki Ulaş'a dönüyordum. Ergen ve Nazlı Ulaş... "Benim nazlı koca bebeğim" dedi. Bir yandan da yanaklarımı sıkarken "Hadi git güzel bir duş al da yemek yiyelim eminim çok acıkmışsındır." Annemi onayladıktan sonra odama girip kısa bir duş aldım. Üstüme de rahat bir şeyler giydikten sonra mutfağa geçtim. Annem sofrayı hazırladığı için direkt olarak masaya geçtim ve sessizce yemeğimizi yemeye başladık.

"Yemekler her zamanki gibi çok güzel olmuş meleğim. Ellerine sağlık" Sözlerimle annem yüzündeki zoraki gülümseme ile karşılık verdi. "Afiyet olsun oğlum. " Annemi böyle görmekten nefret ediyordum. Bu hayattaki tek varlığımdı; canımdı, kanımdı. Babamdan sonra ona daha çok bağlanmıştım ve onu hep mutlu edeceğime dair kendime söz vermiştim. Sandalyemi çekip annemin yanına geçtim. Onun önünde diz çöküp ellerinden tuttum. "Birtanem seni böyle görmeye dayanamıyorum,yapma böyle her sene bugün harap ediyorsun kendini. Anlıyorum çok zor ama elimizden hiçbir şey gelmez anne. Güçlü olmak zorundayız, hem eminim babam da bizi mutlu görmek isterdi." Sözlerime annemin gözyaşlarından sonra devam edemedim.O ağladı, ben gözyaşlarını sildim...3

Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama sonunda gözyaşları biraz dinmişti. "Annesinin gülü, tamam üzülmüyorum desem yalan olur ama alışıyorum. Her ne kadar yokluğu zor olsa da, istemesemde alışmaya alışıyorum. Her şey daha iyi olacak inşallah , inanıyorum. Hem sende hep yanımda değilsin onun da burukluğu var içimde."

"Anne bunu daha kaç defa konuşacağız, belki de bizim için böylesi daha iyidir. Ben işimde de çok mutluyum sende mutlu ol olur mu? Tekrar tekrar aynı konulara girmeyelim. Bak yarın yine ayrılacağız yapma böyle sonra aklım sende kalıyor." Kafasını onaylamadığını belli edecek şekilde iki yana salladıktan sonra konuştu. "Ah oğlum ah. Ben artık bir şey demiyorum. Zaten ne desem de sen beni dinlemiyorsun ama şunu bilki mutluysan mutluyum."

"Sağol annem sen hep sağol" Annemin elleirnden öptükten sonra olduğum yerden kalktım ve beraber mutfağı topladık. Daha sonra odaya çekilmişti.

Odamda yatağa uzanmış tavanı izliyordum. Aynı zamanda hayatımın O günden sonra ne kadar değiştiğini düşünüyordum babamı o talihsiz kazada kaybettikten sonra vasiyeti üzerine cenazesi kendi memlekti olan Rize'ye getirmiştik. O sene üniversite sınavında da pek iyi yapmamıştım. Annem de Rize'de kalalım deyince bir sene kadar burada kalmıştık. O sene en çok da annemi daha fazla üzmemek için çok çalışmıştım, gece gündüz demeden. Bir sene sonra hem benim hem de babamın hayali olan Pilotaj bölümünü 'Antalya Bilim Üniversitesi'nde' kazanmıştım. Her ne kadar annemi yalnız bırakmak istemesem de gitmek zorundaydım. Beraber gitmeyi teklif etmiştim ama anneannemler bizim yanımıza gelsin yalnız kalmasın deyince bu fikre daha sıcak bakmıştık. Hem bir insanın yaralarını annesinden güzel kim sarabilirdi ki. Ve 1 senenin sonunda ikimizde babamı bırakarak; birimiz Mardin'e birimize ise Antalya'ya gitmişti. Birkaç seneyi öyle ya da böyle atlatmıştık. Şimdi ise hayallerimi süsleyen o mesleği yapmak nasip olmuştu. Benim kaldığım ev Tarabzon' daydı. Annem de bazen Mardin'de - ki genelde Mardin' de- bazen de benim yanımda kalıyordu. Ona göre Karadeniz demek babam demek ti ve anılar anneme pek iyi gelmiyordu. Bende ise tam tersiydi. Anıları severdim. Burdaki evimiz de babamdan bize kalmıştı. İkimiz de ne bu evde fazla kalabiliyor ne de satabiliyorduk. Babamı özleyince buraya gelir mezarlığına giderdik. Şimdi ise ölüm yıl dönümü dolayısıyla gelmiştik. Bunun için bir haftalık izin almıştım. Yarın annemi Mardin'e yolculadıktan sonra aldığım izin de bitmiş olacaktı. Ve ben yarın kendimi, yine her zaman huzur bulduğum gökyüzünün şefkatli kollarına bırakacaktım.

Sabah uyandığımda saat 09.00'a geliyordu. Aktarmalı gidecektik, saat 14.00'te ilk uçağımız vardı ve ben dün gece uyuyamadığım için kendime gelemiyordum. Annemin odaya girmesiyle ona döndüm "Ulaş bey sabahı şerifleriniz hayır olsun" dedi birazdan alayvari olan sesiyle. "Sana da günaydın anne"

"Oğlum ne günaydını bakıyorum da bu bir hafta sana iyi gelmemiş. Hadi kalk hemen kendine gel de çıkalım. Ben de o arada bir şeyler hazırlayayım." Annem hazırlanmış bir şekilde karşımda durmuş emir veriyordu. Onu başımla onayladıktan sonra kısa bir duş aldım. İşte şimdi kendime gelmiştim, normalde böyle değildim de işte insanlık haliydi . Üstüme giydiğim lacivert kumaş pantolonum ve tam zıttı renkte olan beyaz gömleğim ile aynadaki yansımama baktım. Saçlarımı yana yatırıp şekil verdikten sonra saatimi ve kravatımı taktım ve aynadan son kez kendime baktıktan sonra ceketim ile şapkamı alıp odadan çıktım. Annem ile hızlıca kahvaltı yapıp masayı topladıktan sonra Evden çıktık.1

Arabayı sessizce sürerken annemin sesiyle ona döndüm. "Oğlum ben artık babaanne olmak istiyorum. Senin mutlu olduğunu, çoluk çocuğa karıştığını görmek istiyorum." Dikkatimi tekrar yola verdikten sonra cevap verdim. "Anne daha kaç defa konuşacağız bunu. En son konuşmamızda evlenmek istemediğini söylediğimi hatırlıyorum." Bana attığı bıkkın bakışlardan sonra söylenmeye başladı. "Ez daye teme. Ez wina buxazım en xweziya mine hêke" (Ben senin annenim ve bunu istemek en doğal hakkım) Anlaşılan annem sinirlemişti. Sinirlenince Kürtçeye geçiş yapardı elinde olmadan ve benim bu konuyu kapatmam lazımdı hemde hemen. "Güzel annem hayatımı adayabilecek kadar kimseyi sevmem ben sevemem. Lütfen yapma böyle, tamam bunu istemekte haklı olabilirsin ama anla beni lütfen. Seni kırmak istemiyorum." İtiraz istemeyen cümlelerimden sonra ne o konuştu ne de ben. Belki de annemi üzdüğüm tek konu buydu ama istemiyordum buna gerek yoktu.1

Havaalanına vardığımızda henüz uçuşa vardı. İlk kontrolden annem ile beraber geçtikten sonra sırasıyla diğer işlemleri yapıldı. O sırada bende hem en yakın arkadaşım olan hemde biraz sonraki uçuşta beraber olacağım pilot Yağız beyle görüşüyordum. "Yağız sen yine nerdesin?"

Y: Abi ya yine uykuda kalmışım ama yarım saate ordayım otel yakın zaten.

U: Senin bu uyku sevdandan bıktım be oğlum.1

Y: Sakın ama sakın her şeye laf et ama uykuma aslaa o benim her şeyim.4

U: Tamam tamam demedik bir şey hadi sen hızlı gelmeye bak, görüşürüz.

Y: Görüşürüz, kaptan!

Telefonu kapattıktan sonra anneme bir ihtiyacı olup olmadığını sordum. Bir ihtiyacı olmadığını söylediğinde onu orada bırakıp yavaş yavaş uçağa geçtim.

Saat 13.00'e geliyordu ve uçuşa son bir saat kalmıştı.Yağız Efendi ise on dakika önce anca gelebilmişti. "Abicim hala meslek seçimi konusunda hata yaptığını düşünüyorum." Gülerek söylediklerim ile yüzüne eşitti. "Ulan beş yıldır aynı şeyi söylüyorsun." Sesini incelterek devam etti "Ya yemin ederim imdat ya." Konuşmasıyla ensesine vurmam bir oldu. "Yo yomon odorom omdot yo" Onu taklit ettiğimde bana tuhaf tuhaf bakıyordu ve ekledim. " Mümkünse bu dişil enerjini başkalarına sakla." Gözlerini devirdi. "Zaten sen beni hak etmiyorsun."1

"Sen adam olmazsın Yağız, net yani." Beni onaylamaz şekilde baktı. "Sen çürümüşsün be hayat neşesi denen şey kalmamış sende." ​​​​​​Derin bir nefes aldım. "Neşemizi elimizden alanlar utansın o zaman." Aynı şekilde onayladı beni. "Onları elime geçirirsem çok fena olacak." 1

Yağız ile bir yandan sohbet ediyor bir yandan da uçuş için son kontrolleri yapıyorduk. Birazdan uçuşa geçecektik. Son anonslar yapılıl kapılar kapandıktan sonra sahne bizimdi.

Yaklaşık 2 saatlik bir uçuştan sonra İstanbul'a inmiştik. Annemin uçağı 20.00 'deydi. Bense iki saat sonra Trabzon'a gidecektim. Annem ile hızlıca yemek yedikten sonra vedalaşma vaktimiz gelmişti. Onun ellerinden öptükten sonra beni kendine çekip sıkıca sarıldı."Kendine iyi bak oğlum işine dalıp kendini ihmal etme sakın."

"Annem sen beni merak etme ordakilere de selam söyle. En kısa zamanda anneannemi ziyarete geleceğim inşallah ve sen de asla kendini ihmal etme." Gözünden bir damla yaş düştü "Etme oğlum etmem."

"Şimdi buradan bir arkadaşım gelecek yanına. Bir ihtiyacın olursa çekinmeden ona söyleyebilirsin." Başıyla onayladı. "Tamam oğlum. Yolunuz açık olsun. Sağlıcakla kal."

"Sen de annelerin gülü sende." Damla geldikten sonra onu annemle tanıştırmıştım. Her ne kadar annemin imalı bakışlarına maruz kalsam da içim rahattı. Damla sevdiğim bir arkadaşımdı ve iyi anlaşacaklarına emindim.

Trabzon'a iniş yaptığımızda saat 23.00'e geliyordu.Uçak rötar yiyince böyle oluyordu işte bizim mesleğin de en sevmediğim tarafı buydu. Rötardan dolayı diğer uçuşlarım başka pilot arkadaşlarıma verilmişti. Dinlenmek için evin yolunu tuttum. Eve giderken diğer yandan da annemi aradım o da iniş yapmış dayımı onu almaya gelmişti. Beraber eve gittiklerini öğrendikten sonra telefonu kapattım.

Apartmana girince asansör kullanmayı sevmediğim için merdivneleri yürüyerek çıktım. Zaten dördüncü kattaydı ev yürümek yormuyordu. Apartman iki dair üstüydü ve sanırım karşı tarafa yeni komşu gelmişti. Kapının önünde birçok kutu vardı ve anahtarı da kapının üstünde unutmuşlardı. Akıllısı bizi bulmazdı zaten.

Kendi kapımı açmak yerine önce yeni kmşumun kapısını çaldım. Anahtarı unuttuğunu söylemek için. Kapıyı yarım bir şekilde genç bir kız açtı. "Buyrun?"

"İyi geceler. Umarım rahatsız etmiyorumdur." Anahtarı gösterip devam ettim. "Anahtarınızı kapının üstünde unutmuşsunuz." Şaşkın bakışlarını dediklerimle benim üstümden çekip kapıya baktı. "Taşınma telaşından unutmuşuz ya biz onu." Mahcup olmuş bir şekilde söyledikleriyle gülümsedim. "Olur öyle şeyler. Ben sizi daha fazla tutmayayım. Tekrardan iyi geceler."

"Sağ olun. İyi geceler"

Eve geçip kısa bir duş aldıktan sonra kendimi uykunun kollarına bıraktım. Malum sabah 05.00'te uçuşum vardı.

Sabah uyanıp işlerimi hallettikten sonra havaalanının yolunu tuttum. bugün altı uçuşum vardı. Aralıklı uçuşlar olduğu için yarın yine bu saatlerde anca evde olurum.

~SONRAKİ GÜN (03.00) ~

Yağız ile beraber son uçuştaydık bu da bittikten sonra eve gidip dinlenebilirdik. Bugün fazla uçuş yaptığımız için iki gün izinliydik. Yağız'a seslendim. "Oğlum orada ne işler çeviriyorsun yine sen. Uyumadın değil mi?" Kulaklığını düzelterek yanıma geldi. "Artık tuvalete gidince bile rahat vermiyorsun kaptan Koçhan."

"Ne alakası var sadece uyumadığına emin olmak istemiştim." Gülerek cevapladı. "Yok abi uyumadım ben onu eve saklıyorum iki gün kesintisiz uyuyacağım." 1

"Sen iflah olmazsın kardeşim." Sözlerime sadece omuz silkmekle yetindi.

İniş yapıp birkaç işimizi de hallettikten sonra saat 08.30'a geliyordu. Yağız ile beraber eve doğru yola çıktık. Eve varınca arabadan indikten sonra ikimiz de sessiz bir şekilde yukarı çıktık. Tam kapının önünde gördüğüm kediyle zihnimde tozlanmış bir anıyı hatırladım.

 

~"Ya Mir lütfen bu kediye sahip çıkalım. Baksana küçücük daha." Okuldan dönerken gördüğümüz bu kediyle yarım saate yakındır burdaydık ve ben Hazal'ı biraz olsun tanıyorsam bu kediyi burda böyle bırakmazdı. 1

"Hazal ne yapacağız biz bu kediyi, hem seni annenin alerjisi yok muydu?" Sıkılmışçasına bir nefes verdi. " Of ben unuttum ya. Sen götürsen sizin eve olmaz mı? Sadece bu gecelik yarın da beraber veterinere götürürüz." Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Bizimkiler de sevmiyor öyle evde hayvan falan. Ayrıca aşıları da tam mu değil mi bilmiyoruz."

"Ama Mir. Nasıl bırakacaz bu miniği burda. Bak yemin ederim annemin alerjisi olmasa sana bunu teklif etmezdim bile. Yaoamaz mısın bi güzellik bu arkadaşına." Israrlarına tabiki dayanamadım. "Tamam tamam götüreceğim. Bakalım bizimkiler me diyecek." Söylediklerimle bana sıkıca sarıldı. "Çok ama çok teşekkür ederim. İyiki varsın." 1

Eve geldiğimde annem beni bir güzel azarlamıştı. Parazitmiş, hasta olurmuşuz daha neler neler. Neyse ki babam eve geldiğinde ona durumu anlatmıştım. O da beni anlayıp bana hak vermişti. Zaten sonraki sabah da Hazal ile beraber veterinere gitmiştik.~

 

Kafamı iki yana sallayıp zihnimdekilerden kurtuldum. "Ulaş hadi be oğlum. Gören de kediye aşık oldun zanneder." 1

"Bir kere de bir şeyi abartma be Yağız" Uykulu gözlerini bana çevirdi. "Şimdi o kadar yorgunum ki senle hiç uğraşamam." Elini uzattı. "Anahtarları alayım." Uzattığı eline anahtarları koydum. "Sen geç. Benim biraz işim var birkaç saate gelirim." Anahtarları aldığı gibi beni umursamadan eve gidip kapıyı sertçe kapattı. Kapıyı sertçe kapattığı için minik dostum korkmuştu. Bana melül melül bakışlar atarken onu korkutmadan ve incitmeyecek bir şekilde kucağıma aldım. Fark ettiğim detayla henüz açılışı yeni yapılmış olan evimin biraz ilerisindeki veterinerliğe gittim.

Kliniğe girdiğimde bir kaç kişi daha hayvanlarını getirmiş sıra bekliyolardı. Danışmaya sorduğumda klinik yeni açıldığı için işleyişin tam oturmadığını bundan dolayı da biraz bekleteceğini söyledi.

Yaralı olan minik dostumla bir saatten fazladır bekliyorduk. İçeriden çıkan genç kız ile kapıya baktım. Bu kız geçen gece, anahtarını kapının üzerinde unutan kızdı. Beni görünce tanımış olacak ki başıyla selam verdi. "Hoş geldiniz."

"Hoşbuldum, burada mı çalışıyorsunuz?"

"Yok, burası benim kuzenimin kliniği. Yeni olduğu için yardıma gelmiştim." Elimdeki kediye baktı. "Sizin mi?" Dedikleriyle bakışlarımu kediye çevirdim. "Yok. Evin önünde buldum. Birde yaralı. Bende buraya getirdim."

"Anladım, birazdan çağırırız sizi." Onu başımla onayladıktan sonra tekrar içeri girdi.

Sonunda sıra bize geldiğinde kapıyı çalıp içeri girdim. Doktor hanımın arkası dönük olduğu için sandalyeye oturdum. Sanırım oda malzemelerini düzenliyordu. Arkası dönük bir şekilde sorduğu soruyla donakaldım. "Şikayetiniz nedir acaba?" Beni şaşırtan sorusu değil sesiydi. Çünkü ben bu sesi en son altı yıl önce duymuştum. Bakışlarım ondan tarafa döndüğünde onunda bana dönmesi bir oldu. "Sanırım duy-..." Lafı beni görünce yarıda kesildi.1

 

 

 

 

 

Ben Mir Ulaş Koçhan sekiz yıl sonra tekrar gördüğüm bu gözlerle, bu savaşta hep kaybedeceğimi anlamış oldum.

 

28.11.2024

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum canlarım...

Yeni bölümü nasıl buldunuz?

Sizce bundan sonra ne olacak?

Yağız'ı nasıl buldunuz?

Yeni bölümde görüşene kadar hoşçakalın.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 28.11.2024 13:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...