4. Bölüm

4. BÖLÜM

güL
_gulll_

 

BÖLÜM ŞARKILARI

Unuttun mu Beni?

Yalan Dünya5

Yarim Yarim

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı gene aynı şekilde fakat her şeyden habersiz yaşayıp gidecektim. Sen bana Dünya'da başka türlü hayatında mevcut olduğunu benin bir de ruhum bulunduğunu öğrettin."

 

 

Olmak istediğiniz yer ve olduğunuz yerin farklı olduğunu görünce anlıyorsunuz, aslında bazı şeylerin hiç yaşanmaması gerektiğini.1

Karşımda yıllar önce beni ardında bırakan kadın vardı. Bakışlarında şaşkınlık ve anlam veremediğim duygular vardı. Benim tanıdığım o kızdan çok daha farklı bakıyordu. Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum ama bakışlarını ilk kaçıran ben oldum. Halbuki eskiden o gözlerini ilk kaçırırdı. Şimdiyse ben...

Aramızdaki anlamsız gerginliği yok etmek için konuşmaya başladım. "Hazal, nasılsın?" Yıllar sonra ismini söylemek tuhaf hissettirmişti. Gözlerimin içine baktı en derine bakmak istercesine. "İyiyim teşekkür ederim, sen nasılsın?" Sözlerine karşılık tebessüm ederek cevap verdim. "İyi ben de sağ ol."1

Seni görünce dengem şaştı be kadın ama iyiyim yine de iyi olmak zorundayım. Elimde huysuzlanan minik dostuma baktı. "Senin kedin mi?"

"Aslında benim değil kapının önünde buldum sanırım yaralı onun için getirdim." Benim sözlerimle yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu. Belki o da benim gibi eskiyi hatırlamıştı kim bilir. "Bakalım o zaman bu bücüre nesi varmış." Bana yaklaşırken söyledikleriyle kediyi ona uzattım. Kediyi eline alıp tekrar eski yerine döndü. Kediyi sedyeye bırakmıştı ama bizim minik haylaz yerinde durmayıp ona zorluk çıkarıyordu. Zapt edemeyeceğini anlayınca bana seslendi "Miir yardım edebilir misin?"1

MİR...

Sahi bu ismi duymayalı ne kadar olmuştu? Çok tuhaf hissettirse de yardım etmek için Hazal'a yaklaştım. Kalp atışlarımın sesini duymamaya çalışarak. Kediyi uygun pozisyona getirip bana döndü. "Şimdi sen böyle tut tamam mı? Fazla sıkmadan ama zaten yaralı, canı acımasın." Sözlerini başımla onayladıktan sonra dediği şekilde yaptım ve muayenesinin bitmesini beklemeye başladım. Aramızdaki mesafe hatırı sayılır derecede azdı ve bu benim mantığım devre dışı bırakıyordu.

Bir detayı fark etmem fazla zamanımı almamıştı. Parfümünü değiştirmişti...1

Neden böyle bir şey hatırlıyordum ben? Unutmak böyle bir şey miydi ya da aşk mıydı bu? Aklım iyice karışmıştı. Daha fazla aklımın karışmasına izin vermeden düşüncelerime bir son verdim. Bu kadar saçmalık yeterdi.

Öylece muayenenin bitmesini beklemeye başladım. Hazal yanına bir kıza çağırmıştı kıza anlamadığım dilde bir şeyler söyledikten sonra yanına gelen kız minik dostumu da alıp gitmişti. İşte şimdi tamamen baş başaydık. Elindeki eldivenleri çıkarıp çöpe attıktan sonra sandalyesine oturdu. Eliyle karşısındaki koltuğu göstererek konuştu. "Otur lütfen ayakta kalma." Onu başımla onaylayıp dediği yere oturdum. "Evet dinliyorum?"

"Şöyle ki minik dostun bir süre misafirimiz olarak kalacak. Tedavisi yapılacak. Daha sonra ise aşıları yapılacak. Ondan sonra gelip alabilirsin." 1

"Umarım ciddi bir durum yoktur."

" Yok yok öyle bir durum söz konusu değil. Dediğim gibi bir kaç gün misafirimiz olacak sonrasında tamamen iyileşmiş olacak."

"Teşekkür ederim Hazal. Bu arada mesleğinde yerin de hayırlı olsun." Ona en çok yakışan mesleği seçmişti. Bunu bilmek için onu çok iyi tanımaya gerek yoktu. Gözlerindeki parıltıdan her şey belli oluyordu. Sözlerimle bana mahcup bir ifade ile baktı. "Teşekkür ederim Mir, senin de mesleğin hayırlı olsun. Çok yakışmış." Üzerindeki kıyafetlere göz gezdirdikten sonra yüzüme bakıp söyledikleriyle içten bir şekilde gülümsedim. "Sağ ol Hazal Ben artık gitsem iyi olacak." Gitmek için ayaklanırken Hazal'ın söyledikleriyle ona döndüm. "Telefon numaranı alabilir miyiim?" Anlamadığımı belli edercesine ona baktığımda ekledi. "Yani şey için kedi haber vermek için." Gözlerini kaçırdığında utandığını anlamıştım. Sanırım onu yanlış anladığımı düşünmüştü. "Tabii olur." Masanın üzerindeki kağıda numaramı yazdıktan sonra ona döndüm. "Senden haber bekliyorum o halde." "Tamamdır görüşürüz." 1

"Görüşürüz." Odadan çıkmamla derin bir nefes almam bir oldu. Ben az önce ne yaşamıştım?1

Eve döndüğümde saat 11.00'e geliyordu ve ben artık yorgunluktan bayılmak üzereydim. Kapının önünde anahtarımı ararken hatırladığım detayla kendime güzel bir küfür ettim. Anahtarımı Yağız'a vermiştim.

Zili çaldım ama nafile Yağız top patlasa uyanmazdı. Üst üste zile bastım kapıya vurdum ama hala ses seda yoktu. Resmen kendi evinin kapısında kalmıştım. Son bir çare zile tekrar uzunca bastığımda karşımda ayıcıklı şortlarıyla kapıyı açan bir Yağız görmeyi gerçekten beklemiyordum. "Uykuma sıçtın oğlum. Mal mısın?" Sinirli sinirli söylediklerini asla ciddiye almayıp kendimi gülmemek için zor tutuyordum. Yüzüme sinirli sinirli bakıp tekrar konuştu. "Neden kabız olmuşsan da son evreye gelmiş gibi bakıyorsun. Kıpkırmızı oldun lan." Son söyledikleri ile kendimi tutamayıp kahkaha attım. "Bu ne hal lan? Üstüne baktıktan sonra tekrar bana döndü. "Ne varmış halimde?" "Ciddi ciddi soruyor musun?" Uyku mahmurluğuyla kafasını aşağı yukarı salladı "Siktir git Yağız, bu üst ne?" Onu önümden çekip içeri girdim. "Sen benim üstüme kurban Ulaş Efendi. Taş gibiyim diye de beni kıskanma." Arkamdan gelirken söyledikleriyle göz devirdim. "Abicim dua et hiç havamda değilim artık başka sefere." Söylediklerimle alay ile dudakları kıvrıldı. "Kesin öyledir kesin. Demiyor seni kıskanıyorum da kafasında değilmişmiş paşam." "Off Yağız off" Odanın kapısına geldiğinde durup Yağız'a döndüm "Müsadenle uyuyacağım taş gibi Yağız." dedikten sonra bir şey demesine izin vermeden odama geçip kapıyı kilitledim bu delinin işi belli olmazdı.2

~YAZARDAN~

Mir Ulaş odaya girer girmez kendini yatağa atmış ve daha bir kaç saat önce yaşadığı şeyleri düşünüyordu. Sahi Mir Ulaş gerçekten yaşamış mıydı bunları? Bu sefer rüya değil de gerçek miydi? Mir Ulaş ilk defa gerçek olmamasını istedi. İlk defa gözlerinin yanılmasını bu kadar istedi. Ama hayat bu sefer yanıltmadı onu. Belki de kaderdi bu. Kim kaçabilmiş ki kaderden Mir Ulaş kaçsın!

Kızgındı Mir Ulaş ama Hazal'a değil onu görünce deli gibi atan kalbine kızgındı. Onu görünce sarıp sarmalamak isteyen kollarına kızgındı. Mir Ulaş kendine kızgındı...

O gece hayatı teepetaklak olmuştu. hayattan ilk darbesini o gece Hazal'dan, ikincisini ise gelen acı haberden almıştıı. Bir gecede büyümüştü Mir Ulaş. O gece tüm geçmişini bırakmış Mir değil artık Ulaş olmuştu. Sonra ne mi olmuştu? Zorluklara, hayatın oyunlarına karşı gelmiş babasının her zaman onu görmek istediği o üniformayı giymişti. Mutluydu ya da öyle olduğunu zannediyordu. O geçmişte Mir ile birlikte Hazal'ı da bıraktığını düşünüyordu ta ki bugün Hazal'ı karşında görene kadar.

Unutmamıştı Mir ne onu ne de ona olan sevgisini ama unutmadığı bir şey daha vardı.

Reddedilişi... 2

***

Gözlerimi araladığımda saat 23.00'e geliyordu. Ne zaman uyuya kaldığımı hiç bilmiyorum. Ama uyumak iyi gelmişti. En azından şimdilik. Banyoya girip işlerimi hallettikten sonra odadan çıktım. Yağız ortalıkta görünmüyordu. Allah bilir o ayıcıklı şortlarıyla hangi köşede zıbarıyordu. Mutfağa geçip fazla oyalanmadan karnımı doyuracak bir şeyler hazırlayıp atıştırdıktan sonra etrafı toparladım. Ve harika uykum da yoktu gecenin bir yarısı boş boş salonda oturmuş televizyon ile bakışıyordum her ne kadar gidip Yağız'a bulaşmak istesem de çenesini çekemezdim. Boş boş oturmak bile daha cazipti. Kumanda ile kanallarda volta atarken bir müzik kanalında durdum. En azından biraz ruhumu dinlendirebilirdim.

Hiç düşmedim mi aklına?

Hiç çalmadı mı o şarkı?

Bugün hayat resmen bana oynuyordu. Önce Hazal, sonra bu şarkı. Ne yapacağımı şaşırmıştım artık ama düşünmekte istemiyordum. Hem zaten kedinin tedavisi bittikten sonra bir işimiz kalmayacaktı. Bir daha onu görmeyecektim. Tıpkı bu altı yıl gibi.

Televizyonun karşısında biraz daha vakit geçirdikten sonra kalkıp ünitenin yanına yaptırdığım bir kaç raflık kitaplığımdan gözüm kapalı bir kitap seçtim. Gözümü açıp hangi kitabı seçtiğimr baktığımda mutlu oldum. En sevdiğim kitaplardan birini tesadüfen seçmiştim. Kitabı alıp yerime geçtikten sonra rastgele bir sayfa açtım. Bu benim en sevdiğim şey olabilirdi. Açtığım sayfada altını çizdiğim söz beni çok eskilere götürmüştü.

FLASHBACK

"Açma sakın gözünü Mir." Hazal'ın söyledikleriyle gözümü daha sıkı kapattım. "Tamam açmıyorum rahat ol." Sabahtan beri gözüm kapalı Hazal'ı bekliyordum. Okuldan çıkar çıkmaz beni okulun yanındaki parka getirmişti. Gözlerimi bandanayla kapattığı yetmezmiş gibi birde ellerimle sıkı sıkı kapatmamı istemişti. Biraz daga böyle kalırsam kör olacaktım. "Hazal, bitmedi mi?"

"Bitti bitti şimdi açıyorum." Dedikten sonra yanıma gelmiş ve sonunda gözlerimi açmıştı. "SÜRPRİZZ!" Bana pasta almıştı. Yarın benim doğum günümdü ve o bugünden kutlamak istemişti. "İyiki doğdun Mirr, iyikii varsın." Bana sıkı sıkı sarılıp söylediği cümlelerle bende ona sıkı sıkı sarıldım. "Çok teşekkür ederim Hazal. Unutmamışsın."

"Aşk olsun hiç unutur muyum. Hadi mumları üfle." Tam mumları üfleyeceğim sırada beni durdurdu. "Ay dur dur önce bir dilek dile daha sonra üfle." Dediği gibi yaptım ve gözlerimi kapatıp dilek diledim. Umarım gerçekleşir. "Diledim şimdi üfleyeyim mi?" 1

"Evet tabiki." Mumları üfledikten sonra pastayı kestim.

Bir yandan pastamızı yiyor bir yandan da sohbet ediyorduk. "Tekrardan teşekkür ederim Hazal. Bu kadar zahnete girmene gerek yoktu. Düşünmen bile yeterdi."1

"Ay Mir rica ederim ama lütfen artık teşekkür etme. Arkadaşımın doğum gününü kutlamışım çok mu. Hem sen onu bunu bırakta ne diledin onu söylesene." Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. "Dilek söylenmez ki."

"Ama ben çok merak ederim." Nazlanarak söyledikleriyle çok tatlı görünüyordu. "Şöyle yapalım o zaman bir gün gerçekleşirse eğer sana söylerim olur mu?"

"Peki madem öyle olsun."

Hazal elindeki kitabı bana uzattı. "Senin için ne hediye alabileceğimi çok düşündüm ve aklıma o çok sevdiğin kitaplarından başka bir şey gelmedi. Umarım beğenirsin." Uzattığı kitabı elime aldım.

KÜRK MANTOLU MADONNA

Ben tam bir şey söyleyecekken o benden önce davrandı. "Bak sakın teşekkür etme ayrıca kitap okumayı sevmememe rağmen bu kitabı okudum ve sevdim. Umarım sende seversin."

"Emin ol çok severim Hazal."

"İşte bu be. Kitabın ilk sayfasına da bir alıntı bıraktım bak bakalım." Yazdığı alıntıya baktığımda bir sözün bu kadar beni anlatacağını hiç düşünmezdim.

"Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin."1

***

(yarim yarim şarkısını burda açınız) 1

Uyandığımda her tarafım tutulmuştu. Koltukta uyuya kalırsam böyle olurdu zaten. Mutfaktan gelen seslerle oraya doğru adımladım "Günaydın taş Yağız." Dünkü dediklerine ithafta bulunmuştum. "Günaydın prensesim. İyi uyudun mu koltukta?" Geri durur mu bu çocuk asla! "Başlatma prensesine ha, her tarafım tutulmuş zaten."1

"Aman aman hep de bir tavırlar bir kere de iyi ki varsın dostum dediğini görseydik." Dediklerine aldırış etmedim. "Ya oğlum durduk yere ne diye bana bulaşıyorsun. Bi sal beni."

"Yooo salmam. Çünkü çooook zevkli." Bir de o harfini uzatarak söylüyordu.1

Zevzek!

"Abicim sabah sabah bu enerjine yetişemiyorum dur da bir güzel kahvaltı edelim." Elindeki son tabağı da masaya koyduktan sonra bana döndü. "Hadi bakalım güzelce kahvaltı edelim." Daha sonra bir anda ciddileşti. "Sen dün ne işler karıştırdın da odaya girip kapıyı kilitledin? Canını sıkan bir şey mi oldu?" Dedikleriyle olmayan keyfim kaçmıştı yalan söylesem anlardı ki zaten yalan söylemenin de bir anlamı yoktu. Derin nefes alıp konuşmaya başladım "Dün onu gördüm."

"Kimi?" Anlamsızca kaşlarını çattı. "Hayatımda bir bakışına yenildiğim o kadını."

"Yok ebesinin nikahı. Nerede gördün? Nasıl gördün? Tanıdı mı seni? He-..." Yağızın nefes almadan arka arkaya sorduğu sorularının sonunun gelmeyeceğini anladığında sözünü kestim. "Bi sakin ol Yağız. Başladın yine taramalı tüfek gibi konuşmaya. Dün biz gelince bir kedi vardı ya kapının önünde. Sen içeri girdikten sonra kedinin yaralı olduğunu fark ettim ve onu veterinere götürdüm." Yağız hâla konunun nasıl Hazal'a bağlanacağını çözmeye çalışıyordu. Bunu bakışlarından anlıyabiliyordum. Onu fazla merakta bırakmamak için çok fazla da detaya girmeden devam ettim. "Sonra onu gördüm. Gittiğim klinikteydi. Doktor olmuş abi. O çok sevdiği hayvanlara adamış ömrünü." Daha fazka bir şey diyemedim. "Oha abi birde Trabzon' da mı klinik açmış." Aadece başımla onayladım. Ben bir şey söylemeyince tekrar konuştu. "Peki ne hissettin, Ulaş?" 1

"İnan onu bende bilmiyorum. Çok karışık. Ama ben onu unuttuğumu zannediyordum. Basit bir lise aşkı olduğunu düşünmüştüm ya da kendimi bunu düşünmeye zorlamışım yıllardır." Elimi kalbimin üstüne koydum. " Ama o gözleri yıllar sonra tekrar gördüm ya ben yıllardır nefes almıyormuşum onu anladım. O gözlerle tekrar hayata döndüm. Ben o gözlerle tekrar Mir oldum." Yavuz sustu bir şey diyemedi zaten bu duruma ne denebilirdi kideva. Ama ben devam ettim. " Yağız Ben ne yapacağım bana akıl ver be dostum. Senin her şeye bir diyeceğin vardır. Buna da bir şey de. Yıllarım gitti abi susma." Kafasını olumsuz anlamda iki yana sallayıp yanıma geldi. Elini omzuma attı destek verircesine. " Ah benim sevdalı kardeşim ben ne diyeyim ki. Nasıl teselli edeyim şimdi seni. Çalışmadığım, bilmediğim konular bunlar. Ama bildiğim tek şey var her daim yanındayım. Ne olursa olsun.

"Sağ ol Yağız. Sağ ol." Yağız daha fazla bir şey demedi yerine geçip sessizce kahvaltısını yapmaya başladıyaptı. Ben de düşüncelerim eşliğinde kahvaltı yaptım.

Kahvaltı yaptıktan sonra ben balkona geçip bir sigaramı yaktım. Yağız ise bir taraflara kaybolmuştu. İçimden bir ses yine bir işler peşinde olduğunu söylüyordu da hadi hayırlısı. Ben düşüncelere dalmış sigaramı içerken Yağız'ın sesiyle ona döndüm. "Ulaş Bey, bu dostuna bir konser vermeye ne dersin?" elindeki gitarı göstererek bana istekli bir şekilde bakıyordu. Adım kadar emindim ki Yağız sırf kafamı dağıtabilmem için yapıyordu tüm bunları. Bende biraz bile olsun bu düşüncelerimdwn kurtulmak istediğim için kabul ettim. "Getir bakalım getir." Sigaramı söndürüp gitarımı aldım elime. Balkondaki sandalyeye oturdum. Yağız'da tam karşıma oturdu. Gözlerimi kapatıp kendimi müziğin eşsiz dünyasına bıraktım.

Sevdan ile düştüm yaban ellere

Dalıp çıktım ateşlere küllere

Giyin demir çarık gel ardım sıra

Dağlara, yollara, çöllere

Diyardan diyara bir yol

Sor beni yârim yârim2

Bul beni yârim yârim

Gör beni yârim yârim

Ah beni, beni

Sen kalem ol ben de kâğıt

Yaz beni yârim yârim

Çiz beni yârim yârim

Çöz beni yârim yârim

Ah beni, beni

Sen kalem ol ben de kâğıt

Yaz beni yârim yârim

Çiz beni yârim yârim

Çöz beni yârim yârim

Ah beni, beni

Kurban olam kalem tutan ellere

Dertli dertli nağme çalan tellere

Yanık yanık türkü diyen dillere

Dağlara, yollara, çöllere

Diyardan diyara bir yol

Sor beni yârim yârim2

Bul beni yârim yârim

Gör beni yârim yârim

Ah beni, beni

Sen kalem ol ben de kâğıt

Yaz beni yârim yârim

Çiz beni yârim yârim

Çöz beni yârim yârim

Ah beni, beni

Şarkının son sözüyle beraber gözlerimi açtım. Yağız bir alkış tufanı kopardı. "Ulan az daha devam etseydin zırıl zırıl ağlayacaktım." Söylediklerine güldüm. "Aman aman senin sümüklü halin hiç çekilmiyor Yağız."

"Bu sefer haklısın valla."

***

Şu iki gün bir an hiç bitmeyecek sandım ama bitmişti. Sanırım biraz depresyoma girmiştim. Ama şimdi kendimi çok iyi hissediyordum. Çünkü huzur bulduğum yere gidiyordum. Aynadan kendime baktıktan sonra artık hazırdım. Ahh bu üniformayı giymek için ne mücadeleler vermiştim. Her neyse hepsi geçti gitti. Uçuşa artık az kaldığı için küçük el çantamı da alıp evden çıktım. Kapıyı kilitledikten sonra aşağı ineceğim sırada karşı komşumun kapısı açıldı ama ben o tarafa bakmadım. Tam ineceğim sırada ismimi duymamla olduğum yerde kaldım.1

"Mir?"

 

29.12.2024

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum canlarım.

Yeni bölümü nasıl buldunuz?

Sizce bundan sonra neler olacak?

Mir Ulaş'a seslenen kimdi?2

Hazal sizce neler hissediyor?

Yağız'ın ayıcıklı şort giymesini bekliyor muydunuz?1

Yeni bölümde görüşene dek hoşçakalın...

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 29.12.2024 22:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...