66. Bölüm

63. Bölüm / 2. Kısım - Geç Kalan Kavuşma

Kubra Akyol
_kubraakyol

Cemre'yle son konuşmamızın üzerinden yirmi dakika geçmişti. Gergin bir şekilde Yiğit'in Çağlar'ı getirmesini bekliyorduk.

"Ah işte geldi." dedi Sarp az ilerideki arabayı göstererek. Hava iyice kararmıştı. Arabanın far ışıkları önce fabrika duvarına, daha sonra gözlerimizin içine girdi. Elimi gözlerime siper ettim.

Yiğit arabadan indi. Arkasında bir araba daha vardı. O arabanın içindekiler de arabadan indi. Yiğit indiği arabanın arka kapısından birini yaka paça aşağı indirdi ve sürükleye sürükleye yanımıza getirip önümüze attı. Yiğit'in ve diğer adamların beni tanımadığını biliyordum. Çağlar'ın beni tanıyıp tanımadığını ise bilmiyordum. Bu düşünceleri bir kenara attım. O sırada Sarp Çağlar'ı yerden kaldırmakla meşguldü.

"Seni parçalara ayırmak istiyorum ama bıçağıma yazık." dedi ve Çağlar'ı duvara yapıştırıp boğazını sıktı. "Ulan orospu çocuğu. Hainlik yapmak senin neyine ulan? Bak nasıl enseledik seni."

"Yapmayın." dedi Çağlar yalvaran bir sesle. "Kulunuz olayım."

"Yalvarmak için çok geç kaldın." dedi Sarp ve belindeki silahı çıkartıp Çağlar'ın alnına dayadı. "Ada'yı tanıyor musun? Döneceğini nereden biliyordun? Özgür ve Melih nerede? Ada'nın döndüğünü biliyorlar mı?"

"Hayır." dedi titreyen bir sesle. "Hayır bilmiyorlar."

"Yalan söyleme yavşak herif. İnsan gibi soru soruyorum, doğru cevapları ver bana!"

"Doğruyu söylüyorum." dedi Çağlar. Sesi titriyordu.

"Sana video geldi Cemre'den. O videoyu atmadın yani Özgür'e öyle mi?"

"Atmadım. Yok numarası bende."

"Cemre videoyu senin Özgür'e çoktan atmış olacağını söyledi!"

"Blöf yapmıştır. Yemin ederim bilmiyorum ben. Bakın, bakın Cemre kaybolduğundan beri onu arıyorum. Ben onu ararken ondan bana video gelince tehlikede olduğunu anladım. Ve Ada'nın odasına not bıraktım. Başka kimse onu kaçırmazdı çünkü. O not sayesinde dikkatleri dağıtacaktım ve Cemre'yi bulacaktım."

"Dikkatler dağılmayınca Eser'i vurdun." dedi Deniz. Çağlar çaresizce başını salladı.

"Sana inanmıyorum. Cemre o videoya güveniyor ve Özgür'ün gelip onu kurtaracağını söylüyor. Yalan söylüyorsun değil mi?" dedi Sarp. ''Özgür biliyor mu Ada'nın döndüğünü?"

"Hayır yemin ederim ben günlerdir Cemre'yi arıyorum. Başka hiçbir şeye odaklanmadım. Zaten az önce söyledim, Özgür'ün numarasını bilmiyorum."

"Nerede olduklarını biliyor musun?"

"Hayır. Hayır gerçekten bilmiyorum."

"Bak yalan söyleme gebertirim seni."

"Yemin ederim bilmiyorum. Bırak o silahı ne olur."

"Bırakmayacağım. Öldüreceğim seni çünkü. Demek sen Savaş'a ihanet edersin he."

"Yapma ne olur. Yapma."

"Bu işin raconu budur. Bir bedel ödemen lazım."

"Affet ne olur. Hata yaptım."

"Yapacağım yapacağım. Gözümü kırpmadan yapacağım hem de. Sabahtan beri bu anı bekliyorum ben. Baya sabırsızım şu an."

"Yani sen Cemre kaçırılmadan hemen önce Ada'nın Adelia olduğunu öğrendin." dedi Deniz. "Hatta havaalanından onu sen alacaktın. Sonra niye birden bire izne çıkıyorum diye yalan söyleyip Ada'yı almadın havaalanından."

"Cemre'yi aramam gerekiyordu. Üç gün olmuştu ortada yoktu. Onu bulup Ada'nın döndüğünü söyleyecektim. Plan yapmamız gerekiyordu."

"Evdeki hesap çarşıya uymayınca nasıl da mala dönüyor insan." dedi Sarp. "Hüsrana bak."

"Silahı çek yalvarırım. Ben ettim siz etmeyin."

"Ben çok eğleniyorum ama."

"Sarp bırak silahı. Getir şunu Cemre'nin yanına." dedim ve içeriye doğru yürüdüm. Deniz de peşimden geliyordu.

İçeriye girdiğimizde Cemre sandalyede uyukluyordu. Neredeyse haline üzülecektim. Ayağımla bacağına tekme attım. "Uyan. Uyan bak yardakçın geldi."

Cemre gözlerini araladı ve gözleri Çağlar'ı bulduğunda biraz olsun ışıldadı. Çok güzel bir kızdı. Hayatını mahvetmeseydi neler olurdu acaba diye düşünmeden edemiyordum.

"Şimdi." dedim. "Çağlar videonu Özgür'e göndermemiş. Niye öyle bir ihtimal olabileceğini söyledin? Korkalım diye mi? Heyecan yaratmak için mi?" Cemre cevap vermedi. Burnundan nefes alıp veriyordu. "Boşuna bir çaba. Çağlar'ın videoyu Özgür'e göndermesi işimize gelirdi bizim. Ama göndermemiş videoyu. Özgür'ün döndüğümden haberi de yokmuş. Hay Allah ne yapsak şimdi?" Gözlerimi kısıp düşünür gibi yaptım. "Yok, gelmedi aklıma bir şey. Sizin geliyor mu? Nasıl çekeceğiz Özgür'ü buraya?" Cemre de Çağlar da boş boş yüzüme bakıyordu. "Buldum. Sosyal medya! Şimdi bu videoyu sosyal medyaya yükleyeceğim. Özgür illa görür değil mi bu videoyu? Görünce de ayağımıza kadar gelir. Bence harika plan."

''Eğer polisi aramazsanız size Özgür'ün numarasını söylerim.'' dedi Cemre.

''Kabul.'' dedim hiç beklemeden. ''Polis yok. Seni bırakacağız. Ama sen de söyleyeceksin numarayı. Sonra Çağlar Özgür'ü arayacak. Biz de Özgür neyi biliyor neyi bilmiyor öğreneceğiz.''

''Tamam.'' dedi Cemre. Sarp bir telefon çıkardı ve Cemre'nin söylediği numarayı tuşladı. Cemre'nin alnında Yiğit'in silahı, Çağlar'ın alnında Sarp'ın silahı dayalıydı.

''Alo.'' dedi bir ses. Özgür'ün sesiydi. ''Kimsin?"

''Benim Özgür Bey. Çağlar. Ne yaptınız? Neredesiniz?''

''Bursa'dayız. Bir sıkıntı mı var? Niye sen aradın? Cemre nasıl?''

''İyi Özgür Bey. Bir sıkıntı yok.''

''Bu Savaş'ı iyi dinliyor musun sen? Hala Ada'yla ilgili hiçbir şey kaçırmadı mı ağzından?''

''Yok Özgür Bey.''

''Ulan ortadan kaybol dedik, gerçekten kayboldu. Nerede bu kız?''

''Bilmiyorum Özgür Bey. Takipteyim.''

''Tamam Çağlar. Sen neden aradın beni? Savaş telefonlarını kontrol ettirmiyor mu çalışanlarının? Sil arama kaydını. Sakat sakat iş yapıyorsun.''

''Sileceğim Özgür Bey. Affedersiniz.'' dedi Çağlar. Özgür telefonu kapattı. ''Size söyledim. Hiçbir şey bilmiyorlar. Ne Cemre'nin kaçırıldığını, ne de Ada'nın döndüğünü.'' dedi hepimizin yüzüne tek tek bakarken.

''Doğru söylediğin için tebrikler.'' dedi Sarp. ''Dürüst olmak hayat kurtarırmış. Yani bu demek oluyor ki seni bir süre daha öldürmeyeceğim.''

Sarp Çağlar'la birlikte laf dalaşına girdiğinde Deniz beni dışarıya çıkarttı ve arabaya gidip koltuklara oturduk. ''Bir plan yapmamız lazım.'' dedi Deniz. ''Senin oyununa devam edeceğiz."

"Nasıl yani? Anlamadım."

"Senin beni terk etmiş olduğun oyuna devam edeceğiz." dedi ve anladığımı teyit etmek istercesine gözlerime baktı.

"Benim yaptığım anlaşma ortadan kaybolmamla ilgiliydi Deniz. Hiçbir izin kalmayacak demişti. Biz ayrı olsak bile bununla yetinmez. Geri dönmemem gerekiyordu anlaşmaya göre."

"Benim seni sevmediğimi zannetmesi lazım. Bu adamın amacı benim seninle mutlu olmamı engellemek değil mi? Seni sevmediğimi düşündüğü sürece geri dönmen onun için bir şeyi değiştirmez. Kimliğini açığa çıkaracağız bu yüzden."

"Deniz bu çok riskli."

"Değil. Bak dinle. Herkese döndüğünü söyleyeceğiz. Özgür illa sana ulaşmak isteyecektir. Onu inandırmaya çalışacağız. Bir yandan da Bursa'da onu bulmaya çalışacağız. Korkmanı gerektirecek bir şey olmayacak. Bu otelden ayrılmayacaksın. Otelin çevresine gerekirse yüz tane adam dikeceğim."

"Ailem, arkadaşlarım ne olacak Deniz? Ben kendim için değil sevdiklerim için endişeleniyorum."

"Bu sefer kimseye bir şey olmayacak sevgilim. Sana söz veriyorum kimsenin tırnağına bile zarar gelmeyecek."

"Bilmiyorum." dedim sıkıntılı bir nefesle. "Şimdi ne yapacağız peki?"

"Ben birazdan buradan ayrılacağım. Bir şey yapmam lazım. Bunun için özür dilerim."

"Ne? Ne yapacaksın?"

"Biriyle görüntü vermem lazım Ada. Yani seni unuttuğumu zannetmesi lazım herkesin. Görüntüler sabaha kalmadan magazine düşer. Sen de daha sonra kimliğini açıklayacaksın. Bunun ardından yalan haber çıkartacağız. Sana boşanma davası açtığıma dair tamamen asparagas haber salacağız medyaya. Özgür böylelikle ikna olur seni istemediğime."

"Bu hala çok riskli." dedim oflayarak.

"Sevgilim, amacımız Özgür'ün seninle iletişim kurmasını sağlamak. Eğer iletişim kurmadan bir şey yapmaya kalkarsa en azından magazindeki haberleri görür. Benim seni hayatımdan çıkardığımı zanneder. Amacına ulaştığını düşünür. Bu da bir süre oyalar onu. Bize de zaman kazandırır. Anlaştık mı? Bu haberlerle bir yandan Özgür'ün hamle yapmasını engelleyeceğiz bir yandan da onu bulmaya çalışacağız.

"Deniz gerçekten risk alıyoruz."

"Deneyeceğiz sadece. Sonunda bir zararı olmayacak bir şey bu." dedi ikna etmek ister gibi.

Sıkıntıyla başımı salladım. "Ben ne yapacağım peki? Birazdan gideceğim dedin. Sen gittikten sonra ne yapacağım?"

"Sarp'a anlat Ada. Haberdar olsun her şeyden. Ama unutma. Önce benim haberlerim çıkacak, sonra senin kimliğini açıklayacağız. Tamam mı? Yoksa seni unuttuğuma inanmaz kimse. Senin yerine bir başkasını koyduğuma inanmaları gerek. Senin döndüğünü öğrendikten sonra bir başkasıyla görüntü vermem inandırıcı olmaz."

"Tamam, anladım ama sen zaten benim yerime başkasını koydun." dedim kaşlarımı kaldırıp. "Aldattın beni Deniz."

Deniz bu fabrikaya geldiğimizden beri ilk kez gerçekten gülümsedi. Kısa bir süre sonra gülümsemesi kocaman oldu ve kahkahaya dönüştü. Söylediğim şey çok mu komikti? "Ben? Seni? Aldattım?" dedi hala gülerken. "Bu sonuca nereden vardın?"

"Dün gece Adelia'yla seviştin." dedim, daha çok gülmeye başladı.

"Karı koca arasında olur öyle şeyler." dedi göz kırpmadan hemen önce.

"Adelia'nın kim olduğunu bilmiyordun!" dedim.

Gözlerime uzun süre baktı. "Adelia sensin." dedi, kahkahası durmuş, gülümsemeye dönmüştü. Gülümsemesini ve kahkahasını ne kadar çok özlediğimi yeni fark ediyordum.

"Beni tanımadın." dedim. Gözlerime kaç saniye daha bakmıştı bilmiyordum ama ben cevabımı almıştım. Beni tanımıştı. Adelia'yla değil, Ada'yla sevişmişti. Karısıyla beraber olduğunun farkındaydı. Bu nasıl olmuştu? "Sen." dedim yutkunup. "Beni tanıdın mı?"

"Karısını tanımayan koca olmaz olsun." dedi. Tekrar gülümsedi ve boynuma uzun, ıslak bir öpücük bıraktı.

"Ama nasıl olur? Ne zaman tanıdın Deniz? Nasıl yani ben anlayamıyorum."

"Kendini ele verdin sevgilim. Bir daha böyle şeylerde daha dikkatli davranmalısın."

"Bir şey yapmadım ben." dedim kaşlarımı çatıp. Deniz boynumdan ayrılıp yüzüme baktı.

"Sesini duyar duymaz şüphelendim." dedi açıklamaya başladığında. "Sarp senin uçaktan yeni indiğini söylediği halde biz seni otelde görmüştük Uygar'la. Bir şeyler sakladığını anladım. Gözlem yapmam gerekiyordu emin olmak için."

"O yüzden sürekli ayak bileğime baktın. Deniz kabuğu dövmesini görmek için."

"Evet. Yani ben seni aldatmadım. Odaya girdiğimizde biliyordum zaten Ada olduğunu." Kısa ama sesli bir şekilde güldü. "Sahi nerede o dövme?"

"Makyajla kapattım." dedim dudaklarımı aşağı sarkıtarak.

Deniz'in yüzü asıldı, saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Nasıl kıydın saçlarına?" dedi hüzünlü bir sesle. "Ben her teline aşıktım. Sen nasıl kıydın?"

"Seni hatırlatıyor diye kestim. Senin dokunamadığın saçları uzatmamın bir anlamı yoktu. Bir de tanınmamam gerekiyordu."

Başparmağıyla gözaltımı sevdi. "Saçların için yapacak bir şey yok belki ama bu oyun biter bitmez gözlerindeki lensleri çıkartıyorsun. Ben gece gözlü sevgilimi istiyorum." dedi ve şakağımı öptü. "Ayrıca kullandığın yasemin esanslı parfümü bırak. Senin tenin gül kokuyor. Yaseminle kapatma kokunu."

"Yani sadece sesimden mi tanıdın beni?" dedim asıl konuya dönerek.

Diliyle çıks sesini çıkardı ve yüzünü uzaklaştırıp sırıttı. "Sarp'la Fransızca konuşurken kendini baya ele verdin." dedi. Ona şoka uğramış gibi baktım. "Fransızca bildiğimi bilmemen seni tanımama çok yardımcı oldu sevgilim."

"Sen." dedim kekeleyerek. "O zaman sen hemen anladın yani öyle mi?"

"Yani." dedi gururla. "Ama senin oyununu bozmak istemedim. Seni tanımıyormuş gibi davranmaya devam ettim."

"Yani dün akşam yemekte kendime yeni sayfa açacağım derken rol yapıyordun?"

"Evet." dedi. "Vereceğin tepkiyi merak ettim sadece. Ufak bir oyun." dedi ve kocaman gülümsedi.

"Çok kötüsün. Benden gerçekten vazgeçtiğini düşündüm. Bir de üstüme başıma alıcı gözle bakınca Adelia'yı kıskandım."

"Birincisi, senden asla vazgeçmem. İkincisi de vücuduna değil giydiklerine bakıyordum. Dolabını gözden mi geçirsek acaba? Tamam Adelia olarak derin v yaka ve göğüs altı bluzlar, ceketten kısa şortlar giymişsin ama artık Ada'sın sen. Değil mi sevgilim?"

"Bu konuyu daha sonra konuşalım sevgilim. Şimdi daha önemli meselelerimiz var. Öyle değil mi?" dedim göz devirerek.

''Haklısın. Şimdi ben gideyim. Sarp da seni otele götürsün. Cemre ve Çağlar'a diğer adamlar göz kulak olur.'' dedi. Uzanıp yanağını öptüm, arabadan indim. Deniz saniyeler içinde gözden kaybolmuştu. Fabrikaya girip Sarp'ı aldım. İnanılmaz uzun ve sıkıcı bir gündü. Bir an önce otele gidip dinlenmek istiyordum.

***

Otele döndüğümde saat 23.00'a geliyordu. Lobide Sarp'la oturmuş, muhabbet ediyorduk. Herkes koşuşturma içindeydi. Otelin sahibi olduğum için de herkes benden çekiniyor, kimse yanıma yanaşmıyordu. Bu sayede Sarp'la rahatça konuşabiliyorduk. ''Yani bu planın işe yarayabileceğinden emin değilim. Özgür Deniz'in senden vazgeçtiğine inanmaz gibi. Ayrıca Bursa'daymış işte şerefsizler. Gidip binelim tepelerine.''

''Özgür eninde sonunda ayağımıza gelecek. Ama gelene kadar kimseye zarar vermemesi lazım. Deniz'in benden vazgeçtiğine inanırsa zarar vermez kimseye. Hem elimizde koz var. O bizi tehdit ederse biz de onu Cemre'yi öldürmekle tehdit ederiz.''

''Öldürecek miyiz Cemre'yi?'' dedi şaşkınlıkla.

''Saçmalama Sarp. Ne öldürmesi? Karakolun önüne atarız.'' dedim.

Sarp telefonunu çıkardı ve ekranı kaydırdı. Yüzündeki şaşkınlıktan anladığım kadarıyla Deniz'in görüntüleri basına sızmıştı. "Kocanın görüntüleri düşmüş magazine. Görmeye hazır mısın?" Hazır olduğumu zannetmiyordum. Hangi kadın kocasını başka bir kadınla görmek isterdi ki? Ben de istemiyordum. "Habere bak ya bu magazinciler harbi şeytan. Hayır senin haberin olmasa gider Deniz'i vururdun herhalde."

Ayağa kalktım ve telefonu hızlıca elinden çekip habere baktım. Deniz bir mekanda kadının biriyle yan yana bir şeyler içiyordu. Kadınla dip dibe olduğu yetmiyormuş gibi bir de gülümsüyordu. Bir sürü fotoğraf vardı. Kadının kulağına bir şeyler fısıldadığı, kadının elinin Deniz'in omuzunda olduğu, kadeh tokuşturdukları ve aynı arabaya bindikleri fotoğraflara baktıkça sinirden deliye dönüyordum. Fotoğrafları geçip haberi okudum. Ünlü iş insanı Deniz Aladağ karısı için tuttuğu yastan kurtuldu mu? Deniz Aladağ bugün akşam saatlerinde bir mekanda güzel bir kadınla yakalandı ve bu gizemli kadınla olan samimiyeti dikkatimizden kaçmadı. Bir süre oturduktan sonra aynı araçla mekandan ayrılan ikilinin ne zamandır beraber olduğu ise merak konusu oldu. Deniz Aladağ kayıp karısını unutmuş, yeni bir aşka yelken açmış gibi görünüyor."

"Yeni aşkınıza başlarım sizin. Bu nasıl haber ya?" dedim sinirle telefonu Sarp'a uzatırken.

"Ada, bu senin bilgin dahilinde olan bir şey değil mi? Neden sinirleniyorsun? Oyun bu. Tezgah."

"Kadının kulağının dibine girmiş Sarp. O kadar yakınlaşmasına gerek var mıydı?"

"Ada başınızda bin bela var, kıskançlığın mı tuttu şimdi yani? Her şeyi bırakıp seni mi teselli edeyim Deniz seni aldatmıyor diye? Sakin olur musun sen biraz?"

Ofladım ve koltuğa oturdum. Deniz arıyordu. "Gizemli güzel demek." dedim. Ada kendine gel.

"Sevgilim, yalan haber olduğunu sen de biliyorsun."

"Dibine girmişsin kızın. Gerek var mıydı bu kadarına? Kulağına eğilmeler, kadeh tokuşturmalar. Aynı arabaya binmeler. Kim o kız Deniz? Nereye gittiniz siz aynı arabayla?"

Deniz neşeli bir kahkaha attı. "Sevgilim. Birazdan otele geleceğim. Anlatırım gelince."

"Deniz o kız kim?" dedim.

Deniz sorumun cevabını bana vermedi ve "Görüşürüz." diyerek telefonu kapattı. Sarp'ın telefonunu alıp görüntülere tekrar baktım. Magazinin gizemli dediği kızın yüzü hiçbir fotoğrafta görünmüyordu. Kafayı yiyecektim. Bu kız kimdi? Her fotoğrafta yüzünü kapatmıştı. Sadece şarap kızılı saçları görünüyordu.

''Ne oldu?'' dedi Sarp. Yerimden kalktım ve koşar adımlarla asansöre binip odama çıktım. Valizimi boşalttım. Ultra mini, straplez ve vücudumu iyice saran siyah bir elbise giydim. Çantamı aldım, odadan çıkıp lobiye indim. Madem Deniz el alemin kızlarının dibine giriyor ve açık giyinmemi istemiyordu, o zaman gerekeni yapacaktım. Asla anlamadığım bir şekilde Deniz'i sinirlendirmek istiyordum.

Sarp neye uğradığını şaşırmış bir halde bana baktı ve beni baştan aşağı süzdü. "Bu elbise ne Ada?" dedi Sarp beni baştan aşağı süzerken.

''Yürü Sarp, otelin barına gidiyoruz.''

''Canıma susamadım. Sen de otur oturduğun yerde.''

''Oturmayacağım Sarp.''

''Ya senin de haberin var ya Deniz'in böyle basına düşeceğinden. Neye sinirlendin sen bu kadar?"

"Neye sinirlendiysem sinirlendim." dedim ve bara doğru yürüdüm. "Yürü hadi."

"Ada sen Deniz'i kıskandırmaya mı çalışıyorsun?" dedi Sarp eksilmeyen şaşkınlığıyla.

''Sana ne Sarp.'' dedim ve kolundan tutup onu önümden yürüttüm. Birkaç dakika sonra otelin barındaydık. Sarp bira söylemişti. Ben beyaz şarap içiyordum. Oldukça iyi giyimli bir adam yanıma oturup ''Merhaba.'' dediğinde ona anlamsız bakışlarla baktım.

''Merhaba.'' dedim Fransızca. Kimseyle uğraşmak istemiyordum, Fransız olduğumu anlayınca defolup gidecekti. Yani ben öyle umuyordum.

Beni Fransızca ''Merhaba.'' diyerek yanıtladı. ''Otelin sahibi sizmişsiniz.'' dedi içten bir sesle. ''Tanışmak istedim bunu öğrenince.''

Gülümsedim ve elimi uzattım. Adam elimin üzerini nazikçe öptü ve elimi birkaç saniyeliğine elinin içinde tuttu. Telaşla elimi çektim. ''Bu güzelliğinizi Fransız olmanıza mı borçlusunuz?'' dedi beni arsız arsız süzerken.

''Kadın olduğum için güzelim.'' dedim. ''Fransız olmamla bir ilgisi yok.''

''Güzel olduğunun farkında olan kadınlar çok cesur olur derler.'' dedi. Gözlerimi az ilerideki masaya çevirdim. Deniz'in bakışlarıyla karşı karşıya kalmıştım. Adamı kesecek gibi bakıyordu.

''Evet, tabii öyle.'' dedim geçiştirip. Sarp neredeydi? Acilen beni kurtarması gereken durumlar vardı.

''Ben Kaan bu arada. Otelin genel müdürüyüm.''

''Öyle mi? Memnun oldum. Adelia ben de.''

''Biliyorum.'' dedi gülerek. ''Otel satıldığından beri yeni sahibiyle tanışıp, yeni yönetim hakkında bir toplantı yapmak istiyordum.''

''Yönetimde bir değişiklik olmayacak. Deniz Bey vaktinde nasıl yönetiliyorsa benim dönemimde de öyle olacak.''

''Deniz Bey uzun süredir otelle ilgilenemiyordu.''

''Bir aksaklık göremiyorum ben? Otelin bütün odaları dolu neredeyse. Bir sıkıntı olsa otel boş olurdu herhalde değil mi?''

''Bu biraz da benim sayemde oldu.''

''Anladım. Emekleriniz için teşekkür ederim. Boş bir zamanımda geçmiş raporları inceleyip sizin hakkında bir değerlendirmeye varacağımı düşünüyorum. Şimdi böyle sadece sizin söylemlerinize bakarak sizi değerlendiremem öyle değil mi?''

''Elbette, haklısınız Adelia Hanım. Ben emeklerimin karşılığını vereceğinizi düşünüyorum.'' dedi kocaman gülerken. O kadar derdimin arasında şimdi bir de çalışanların maaşıyla mı ilgilenecektim yani? İnsanlar hayrına çalışmıyor Ada. Tabii ki emeklerinin karşılığını istemek hakkı.

''Ben de öyle umuyorum.'' dedim ve bar taburesinden kalkıp otelimin genel müdürünün elini sıktım. ''Memnun oldum tekrardan. Görüşmek üzere.''

''Görüşmek üzere.'' dedi genel müdür. Yanından hızla uzaklaşıp otelin dışına çıktım. Birkaç saniye sonra peşimden Deniz de gelmişti.

Baştan aşağı beni süzmesini izledim. Sıkıntılı bir nefes verip "Ya sabır." diyerek başını göğe kaldırdı. "Bu üzerindeki elbisenin geri kalan kısmı nerede Ada?"

''Daha önemli meselelerimiz var.'' dedim kaşlarımı kaldırıp. ''Cemre, Çağlar, Özgür. Ortalık baya bir karıştı. Elbisemi konuşarak vakit kaybetmeyelim bence." Çok rüzgar vardı ve ben birazdan soğuk yüzünden ağlayacaktım. Bu nasıl bir bahar havasıydı? Daha dün akşam tam bahar havası vardı.

''Ceket bile almamışsın yanına. Donmak mı istiyorsun?''

''Üşümüyorum.'' dedim kollarımı göğsümde birleştirip. Deniz kimsenin görmediğine emin olduğu bir anda elimden tuttu ve beni açık otoparktaki arabasına doğru yürütüp saniyeler içinde beni ön koltuğa oturttu. ''Deniz biri görecek. Ne yapıyorsun?''

''Görmez kimse.'' dedi.

"O kız kimdi?" dedim yüzümü asarak. Evet derdim hala Deniz'in görüntü verdiği o gizemli kızdı.

Deniz gülümsedi, yüzümü ellerinin arasına aldı ve dudağıma küçücük bir öpücük bırakıp kapımı kapattı. Birkaç saniye sonra da kendi koltuğuna geçti. "Ece'ydi o kız." dedi gülümseyerek beni izlerken.

"Uygar'ın kuzeni, basın danışmanınız olan Ece?" dedim kaşlarını kaldırıp.

"Maşallah herkesi de tanıyorsun ya." dedi gülerek. "Nasıldı Ada Hanım beni uzaktan izlemek? Keyifli miydi?"

"Hayır çok zordu." dedim. "Çok hasret çektim." Deniz'in aksine gülümsemiyordum. Yüzüm son derece asıktı.

"Yüzünü asmana bile öyle hasret kaldım ki." dedi sıcacık bir sesle. Sanki onu bırakıp gitmemişim gibi davranıyordu. Ayrı kalmamıza sebep olduğum için bana hiç kızgın değil miydi? Hemen affetmiş miydi beni?

"Ece'nin saçları kumraldı. Görüntülerdeki kızın saçları kızıl?" dedim. Aklım hala neden Ece'deydi?

"Tanınmamak için peruk taktı sevgilim." dedi ve elini yüzüme koydu. "Ben burada hasret çekmişim, sen Ece diyorsun güzelim. Olmuyor ama."

"Ne yapayım? Kıskandım." dedim omuz kısarak.

Yüzümdeki elini bacağıma indirdi. Elinin tenime değmesiyle elektrik çarpmış gibi olmuştum. Bazı hormonları bazı zamanlarda durdurabilmeliydik. Çünkü şu an Deniz'le sevişmemizin imkanı yoktu. "Sen görüntüleri gördün. Sonra kıskandın. Sonra da bu üzerindeki varla yok arası olan elbiseyi giydin yani öyle mi?"

"Evet." dedim. Bu konudan acilen uzaklaşmamız gerekiyordu. "Çok acıktım ben."

"Fransa'da böyle şeyler mi giyiyordun sen?" dedi merakla.

"Evet." dedim bakışlarımı kaçırarak. "Ben acıktım."

"Az evvel de söylemiştin." dedi, bacaklarıma baktı. İşaret parmağını bacağımın üzerinde gezdirdi. Birazdan dudaklarına yapışacak gibiydim. "Evet evet, kesinlikle gardırobunu yenilemeliyiz." İkimiz de kendi konularımızı devam ettiriyorduk ve görünüşe bakılırsa bu konular kapanmayacaktı. Çünkü ikimiz de birbirimize cevap vermiyorduk.

"Deniz yapma." dedim. Bu haksızlıktı, beni ikna etmek için tahrik kullanmamalıydı.

"Ne yapıyormuşum ki?" dedi öylesine bir sesle. Eli bacağımın üzerinde gezdikçe bütün duygularım kabarıyordu. Birazdan dün gece yaşadığımız şeyi tekrar yaşamamak için kendimi zor tutuyordum. Gözlerimi kapattım, tırnaklarımı avuç içlerime batırdım.

"Tahrik kullanmasan?" dedim acı dolu bir sesle. İkna olmuş olacak ki elini çekti. Motoru çalıştırdı. Derin bir nefes aldım. "Gidiyor muyuz?''

"Gitmiyoruz." dedi. Otelden biraz uzaklaştığında arabayı durdurdu ve bana döndü.

"Niye buraya geldik?" dedim gözlerimi kırpıştırarak. Nasıl olmuştu, hangi ara olmuştu anlamamıştım ama gözümü açıp kapadığımda Deniz'in kucağında, direksiyon ve onun bedeni arasına sıkışmış bir vaziyette oturuyordum. Bacaklarım iki yana açık dururken şaşkınlıkla gözlerine baktım. "Sevgilim, ne yapıyorsun?" dedim.

Kollarını bana sardı ve mümkünmüş gibi beni iyice kendine yapıştırdı. "İki yıl, iki ay, on dört günün acısını nasıl çıkaracağız?" dedi ciddi bir ifadeyle.

Konuşurken dudaklarımız birbirine çarpıyordu ama asla öpüşmüyorduk. "Sevgilim." dedim kıkırdayarak. "Saçmalama. Arabadayız."

"Ne olmuş yani?" dedi umursamaz bir tavırla. "Karımsın sen benim. Seninle her yerde sevişirim."

Minik bir kahkaha attım. "Mesela?" dedim ve minik kahkaham büyük bir kahkahaya döndü. "Mesela nerede sevişirsin?" Elleri bedenimde gezdikçe tatlı tatlı kıkırdıyordum. Bu hoşuna gitmiş olmalıydı ki elleri bir türlü durmuyordu.

"Salonda, mutfakta, banyoda, arabada."

"Terasta." dedim. Artık duramayacak şekilde bir kahkahaya boğulmuştum. Aklımdan geçen şey Deniz'in de aklına gelmişti. Çünkü artık o da kahkaha atarak gülüyordu. Sanırım gülmekten sevişemeyecektik.

"Koltuk." dedi. Güldü. "Terasta." dedi. Yine güldü. "Terasta sevişirken koltuğu kırmıştık." dedi ve muhtemelen hayatının en uzun kahkahasına başladı. Susmuyordu.

Ben de gülüyordum ama onunki kriz gibi bir şeydi. Galiba kocam bozulmuştu. "Sevgilim." dedim. "İyi misin?"

"Evet." dedi. Hala ve hala gülüyordu. Ne söylediğini bile anlamıyordum. "Çok iyiyim. Ama koltuk."

"Koltuğun durumu iyi değildi, evet." dedim. Elimi yüzüne koydum. Yüzüne yaklaşıp gülümsediği dudaklarını kendiminkilerin arasına aldım. Nihayet artık gülmüyordu. Tek odak noktası beni öpmekti. Öpmeliydi. Çünkü ben sanırım duramayacaktım.

Deniz bir anlığına yüzünü uzaklaştırdı. "Cemre'nin yanında bana bir kelimeyle hitap ettin." dedi arzu dolu sesiyle.

"Evet." dedim. "Kocacım."

"Dudaklarına çok yakışıyor." dedi. O kadar arsız görünüyordu ki ben iyice kudurmuştum. Nasıl duracağıma dair hiçbir fikrim yoktu. Daha az önce arabada sevişmeye çok uzakken şimdi devam etsin istiyordum.

"Bence benim dudaklarıma en çok senin dudakların yakışıyor." dedim. Birkaç saniye sonra esir alınmıştım.

Elleri hızlıca sırtıma gitti, elbisenin fermuarını açtı. Elbiseyi üzerimden çıkarttı. Bir eliyle beni kendine iyice çekerken diğer eli artık yarı çıplak olan bedenimde geziyordu. Sanki bir ateşin yanındaymışım gibi tenim ısınmıştı.

"Böyle şeyler giymenin nelerle sonuçlanacağını anladın mı şimdi?" dedi. Başımı aşağı yukarı salladım. Üzerindeki kazağı çıkartmaya çalıştım. "Peki giyecek misin böyle şeyler?" Bu sefer başımı iki yana salladım. Ya giyersen Ada? Başımı tekrardan aşağı yukarı sallamaya başladım.

"Ama sevgilim biz anlaşamayacağız böyle." dedi.

"Sus." dedim. Kazağını kenara attım, onu kana kana öptüm. Kahretsin ki telefonu çalmaya başlamıştı. Sıkıntıyla telefonuna uzandı. Kolunu tuttum.

"Açma, çalsın." dedim. Ama Deniz beni dinlememiş, telefonu açmıştı. "Efendim Uygar." dedi ve hoparlöre aldı. "Söyle dinliyorum."

"Bu magazin rezilliği ne Deniz?!" dedi Uygar son sesiyle. "Ne yapmaya çalışıyorsun sen?" Resmen sinirden kükremişti. "Ne yapıyorsun, ne saçmalıyorsun? Kim o yanındaki kız?"

"Kimse kim? Sana ne Uygar? Sana hesap mı vereceğim ben?"

"Ne demek sana hesap mı vereceğim Deniz? Ortalık ayağa kalkmış durumda! Birazdan herkes seni arar! Herkes görmüştür haberi. Herkes. Senin ailen, Ada'nın ailesi. Derdin ne senin?"

"Yok benim bir derdim!" dedi Deniz. "Yeni bir sayfa açtım ben hayatımda. Ada'nın döneceği yok."

"Ya bak şu an seni öldürmemek için kendimi zor tutuyorum. Ne sayfası Deniz? Siktirtme sayfanı. Ya sen ne diyeceksin insanlara? Hadi bizimkileri boş ver, Ada'nın dayısına, yengesine, kardeşine, Savaş'a ne diyeceksin?"

"Seçimlerim kimseyi ilgilendirmiyor Uygar. Yapacağım açıklamanın derdine düşme hiç sen."

"Ne açıklaması ya? Bunun açıklanabilir yanı mı var? Ada öldü de haberimiz mi yok? Ama yok, sen Ada ölmüş olsa bile ondan vazgeçmezdin. Gittiğinden beri böyle demiyor musun?"

"Daha devam edecek misin böyle beni azarlamaya?"

"Edeceğim. Bak haberi Miray'la beraber gördük. Kız neye uğradığını şaşırdı. Yanından zor ayrıldım da aradım seni. Ya hadi sen hata yaptın, kızın tekiyle yakınlaştın. Ece nasıl görmedi bu haberi? Anında yayından kaldırması gerekiyordu."

"Sorun benim biriyle olmam mı yoksa yediğim haltın magazine düşmesi mi Uygar? Magazine düşme de ne halt yersen ye mi diyorsun?"

"Hay sikeyim Deniz! Sen iyice kafayı yemişsin."

"Kapatıyorum ben Uygar. İşim var."

"Ya ne işin var Deniz? Cemre kayıp, Eser hastanede yatıyor. Magazin sitelerinde çarşaf çarşaf haberlerin var. Bunlardan daha önemli ne işin olabilir?"

"Sana ne Uygar? Var kendime göre işlerim."

"Ne yaparsan yap Deniz." dedi Uygar ve telefonu Deniz'in yüzüne kapattı.

"Hata mı ettim acaba bunu yapmakla?" dedi kendi kendine. Bu sorunun cevabını henüz bilmiyordum. ''Odana mı gitsek?'' dedi. Bir saniye bile düşünmeden kabul ettiğim bu teklifi beni heyecanlandırmıştı. Kaçak ve gizli buluşan liseli aşıklar gibiydik.

''Ben önden gideyim.'' dedim elbiseyi üzerime giymeye çalışırken. Birkaç saniye sonra Deniz'in yardımıyla elbise nihayet üzerimdeydi. ''Sen sonradan gel. İlgi çekmeyelim.''

Deniz sesli ama kısa bir şekilde güldü. ''Peki sevgilim. Camdan gireyim istersen kimse görmesin. Olur mu?''

''Ya dalga geçmesene benimle sen.'' dedim yumruk yaptığım eliyle göğsüne minik minik vururken.

''Haşin sevgilim benim.'' dedi hala gülerken. ''Vahşi olunca çok seksi oluyorsun.''

''Hmm.'' dedim ve kazağını giydirdim. ''Sen de böyle gülerken çok seksi oluyorsun.''

''Değerlendir o zaman. Boşa gitmesin bunca seksilik. Yazık.'' dedi sırıtırken.

"Odaya geçelim, değerlendireceğim. Yani şimdi Allah madem böyle bir nimet vermiş bana. Her zerresini değerlendirmezsem olmaz."

Deniz'in sırıtması kahkahaya dönerken kucağından kalkıp kendi koltuğuma geçtim. Deniz motoru çalıştırdı ve otele doğru sürdü. "Araba fantezimiz de başka bahara kaldı ya. Tüh."

"Yok yok. Başka bahara kalmasın. Bu baharda halledelim." Deniz kolunu uzatıp çenemin altını sevdiğinde kedi gibi koluna sırnaştım, başımı omuzuna yasladım. "Galiba en çok kokunu özledim." dedim. "Çünkü fotoğraflarını görebiliyordum. Videolarımızdan sesini duyabiliyordum. Ama kokun... Hiçbir rüzgar getirmedi senin kokunu bana. Tamam giderken parfüm şişeni aldım yanıma ama o da tam olarak senin gibi kokmuyor ki."

"Sesini duymaya hazır hissetmedim kendimi hiçbir zaman. O yüzden hiç videolarımızı izlemedim. Fotoğraflarına baktım sadece. O yüzden kokunu da sesini de çok özledim." dedi ve alnımın kenarını öptü.

"Ayrı geçirdiğimiz her günü telafi edeceğiz." dedim boynunu öperken.

"Ada, sevgilim." dedi gülerken. "Dur, kaza yapacağız."

"Yapmayız yapmayız." dedim ve kıkırdayıp boynunu birçok kez daha öptüm.

Birkaç dakika sonra otoparka gelmiştik. "Şimdiiii." dedim sondaki i harfini haddinden fazla uzatıp. Deniz'e döndüm ve çenesini işaret ve başparmağımın arasına alıp başını salladım. "Ben odama gidiyorum. Beş dakika sonra kapımın önünde olmazsan fena bozuşuruz."

"Beşinci dakikanın sonunda kapında olacağım... Benim güzel karım." dedi ve göz kırpıp yanağımı öptü. Ne kadar da güzel Güzel karım. diyordu ve ben ne kadar da onun yanından ayrılmak istemiyordum.

Büyük bir isteksizlikle arabadan indim, koşar adımlarla otele girdim ve odama çıktım. Deniz gelene kadar üzerimdekileri çıkarttım, pijamalarımı giydim. Deniz kurulu bir saat gibi tam beşinci dakikanın sonunda kapımı çalmıştı. Heyecan ve sevinçle kapıya koştum. "Beş dakika doldu sevgilim." dedi. Kimse görmesin diye kolundan tutup onu hızla içeriye soktum. Onu sanki evimde ağırlıyormuş gibi heyecanlanmıştım.

"Hoş geldin aşkım." dedim ve boynuna atladım. Kollarım boynuna sarılıydı, bacaklarımı da dizlerimden kırmıştım. Beni hala tek eliyle havada tutabiliyordu. Doyamadığım boynuna bir sürü buse daha bırakmıştım.

"Hoş buldum benim bi' tanem." dedi ve yatağa oturdu. Ben de bir anda bir bacağının üzerine düşmüş olmuştum. Deniz benimle beraber yatakta geriye gitti ve sırtını başlığa dayadı. Başımı göğsüne yasladım, bir kolumu beline sardım. Bir bacağımı bacağının üstüne attım. Onun iki kolu da bana sarılıydı. "Bunu o kadar özledim ki. Seni koklaya koklaya uyumayı, kollarımı sana sarmayı, başını göğsüme yaslamanı, ellerini yüzümde gezdirmeni. Sana ait her şeyi o kadar özledim ki ayrı geçen günlerimizi nasıl telafi edeceğimizi düşünmekten kafayı yiyeceğim."

"Hiç ayrılmayalım artık. Benim ellerim hep senin yüzünde olsun." dedim ve elimi yanağına koydum. "Başımı hep göğsüne yaslayayım."

Deniz derin bir nefes aldı. "Bir an bile ayrı kalmak istemiyorum Ada. Bir saniye bile. Ancak böyle geçer özlemim. Ayrı geçen günlerimizin hasreti ancak böyle diner."

"Seni çok seviyorum." dedim. "Ve bunu sana daha önce söylemediğim için o kadar pişmanım ki şimdi tüm cümlelerimin arasına seni ne kadar çok sevdiğimi sıkıştırasım geliyor. Ne yapayım? Seviyorum. Çok seviyorum."

"Ben de seni seviyorum. Çok seviyorum." dedi. Ardından kısa bir süre sustu. "Lenslerini çıkartır mısın? Gözlerini çok özledim. Ben, gece gözlerine bakarak uyumak istiyorum."

Heyecanla doğruldum ve koşa koşa banyoya gidip lenslerimi çıkarttım, kutusuna koydum. Minibara koyduğum incirli yoğurdumu ve bir tane çay kaşığı alıp koşar adımlarla yatağa geri döndüm. "Çok acıktım." dedim. Yoğurduğun kapağını açarken.

Deniz çenemi tutup başımı yukarıya kaldırdı. Çok kez baktığı gözlerime ilk kez bakıyormuş gibi şaşkındı. Büyülenmiş gibiydi. Sanki Ada olduğuma yeni ikna olmuştu. "Dünyanın en güzel rengini karımın gözlerinin içine saklamışlar." dedi. Uzanıp gözümün yanını öptü. "Ah ne çok özledim şu gözlerini izlemeyi. Ne çok özledim bana bakarken ışıl ışıl parlamasını."

Gülümsedim. Deniz'in yanağına sulu ve büyük bir öpücük bıraktım. Yoğurdu elimden aldı. Kaşığı doldurdu ve ağzıma doğru uzattı. Tam ağzımı açıp kaşığa doğru uzanmıştım ki Deniz bir anda kaşığı çekti ve alt dudağımı öptü. "Ya Deniz." dedim nazlı bir sesle. "Ama ben açım."

"Ben de sana açım. Ne yapayım?" dedi kocaman gülerken. Sonra kaşığı bir daha uzattı. Tekrardan kaşığa doğru eğildim. Ağzım annesinden mama bekleyen kuş yavrusu gibi açılmıştı. Ama Deniz bu sefer de kaşığı çekmiş, üst dudağımı öpmüştü.

"Ama sevgilim. Gerçekten çok açım." dedim. Mutsuz bir ifadeyle kaşığı tekrar önüme uzattı. Çekmesin diye kolunu tuttum ve nihayet bir kaşık yoğurdu ağzıma atabildim. İkinci kaşığı da uzatacaktı ki yüzüme baktı ve durdu.

"Dur bir saniye." dedi. Yüzüme yaklaştı ve dilinin ucunu ağzımın kenarına değdirdi. "Dudağına bulaşmış." Yüzünü geri çekti ve dilini dudaklarında gezdirip sırıtarak beni izledi. "Dudağının kenarı o kadar tatlı ki yoğurdun tadını alamadım bile." Kocaman gülümsedim. Gözlerimin içinin bile güldüğüne emindim. İnsan gözlerinin içinin güldüğünü göremezdi ama hissederdi. Ben de hissediyordum. Gözlerimin içi gülüyordu. "Evet, al bakalım." dedi. Bir kaşık yoğurdu daha ağzımın içine sokuştururken.

"Evimi çok özledim." dedim. Kaşığı tekrar doldurdu ve bana uzattı. O yoğurdu da beklemeden ağzıma attım.

"Evin de seni özledi. Salonumuz, odamız, çalışma odamız. Her şey bıraktığın gibi duruyor. Ellerimizin izi hala o duvarda mesela. Seni ilk öpmek istediğim zaman bastığım resepsiyon zili de duruyor."

"Gitmek istiyorum artık. Evimize."

"Gideceğiz sevgilim." dedi. Gözümün önünde bir kaşık yoğurt daha vardı. Onu da beklemeden yuttum. "Az kaldı. Sensiz cehennem gibiydi ama şimdi senin gelişinle cennete dönüşecek yuvamız."

"Kömür ve İnci!" dedim bir anda. "Sevgilim onlar nasıl? İyiler değil mi?"

Deniz gülümseyerek başını birçok kez aşağı yukarı salladı. Gülümsedim. Ardından "Deniz." dedim ciddi bir ifadeyle. "Ben şimdi kimliğimi açığa çıkaracağım ya."

"Evet." dedi Deniz. Kaşığı yine doldurmuş ama bu sefer bana uzatmamış, kendi yemişti.

"Yani nasıl olacak? Nasıl yapacağım? Bunu hiç konuşmadık. Kimseye bir şey söylemeden, bir anda ben Ada'yım mı diyeceğim? Aileme, arkadaşlarıma nasıl söyleyeceğim? Nasıl söyleyeceğim onlara? Ne zaman öğrenecekler?"

"Yarın tüm Türkiye'yle beraber öğrenecekler." dediğinde olduğum yerde kalakalmıştım.

Bölüm : 04.02.2025 23:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Kubra Akyol / Geçmişin Tutsakları (KİTAP OLUYOR) / 63. Bölüm / 2. Kısım - Geç Kalan Kavuşma
Kubra Akyol
Geçmişin Tutsakları (KİTAP OLUYOR)

25.95k Okunma

10.91k Oy

0 Takip
87
Bölümlü Kitap
1. Bölüm - Eksik Parçalar2. Bölüm - Sessiz Ayrılık3. Bölüm - Karanlık Miras4. Bölüm - Bal Gözlerin İlhamı5. Bölüm - Yaralı Hafızalar6. Bölüm - Deniz Kabuğunun İzinde7. Bölüm - Tehditlerin Gölgesinde8. Bölüm - Kor Ateş ve Buz Dokunuşu9. Bölüm - Bilinmez Çekim10. Bölüm - Tehlikeli Sığınak11. Bölüm - Korunurken Kaybolmak12. Bölüm - Birbirinden Farklı, Birbirine Mahkum13. Bölüm - Kaderin Kara Günü14. Bölüm - Ölümle Dans15. Bölüm - İntikamın Sınırında16. Bölüm - Bittiğinde Unut17. Bölüm - Var Olmayan Veda18. Bölüm - Yaralı Ruhların Teslimiyeti19. Bölüm - İtirafların Sessizliği20. Bölüm - İkiye Bölünmüş Ruhlar21. Bölüm - Kaçınılmaz Teslimiyet22. Bölüm - Kanla Yazılmış Kader23. Bölüm - Aşkın Günahı24. Bölüm - Korkunun Kollarında25. Bölüm - Suçlulukla Sevmek26. Bölüm - Kırık Kaderler27. Bölüm - Kan Bağının Fısıltısı28. Bölüm - Kalbin Benim29. Bölüm - İki Yarım Tek Bütün30. Bölüm - Yılların Ötesinden Bir Ses31. Bölüm - Yaralı Kardeşlik32. Bölüm - Sessiz Kavuşma, Gürültülü Ayrılık33. Bölüm - Mutluluğa Sığınmak34. Bölüm - Yaralı Yüzleşme35. Bölüm - Aynı Kandan Yabancılar36. Bölüm - Beklenmedik Mucize37. Bölüm - Kırık Hayatlardan Doğan Umut38. Bölüm - Kayıp Yılların Telafisi39. Bölüm - Kapanmamış Defterler40. Bölüm - Kalpte Saklı Affediş41. Bölüm - Gecikmiş Mutluluk42. Bölüm - Ölümün Gölgesinden Gelen43. Bölüm - Karanlığın İlk Günü44. Bölüm - Sessiz İhanet45. Bölüm - Küllerinden Doğan İhanet46. Bölüm - Kanla Yazılan Oyun47. Bölüm - Aşkın En Güzel Hediyesi48. Bölüm - Aşkın Mucizesi49. Bölüm - Birlikte Yeniden Doğmak50. Bölüm - Umuda Açılan Kapı51. Bölüm - Mutluluğun Tatlı Hazırlıkları52. Bölüm -Geleceğe Atılan İlk Adımlar53. Bölüm - Hayat Yeniden Başlıyor54. Bölüm - Fedakarlığın Sessiz Çığlığı55. Bölüm - Kalp ile Akıl Arasında56. Bölüm - Ayrılığın Sessiz Adımları57. Bölüm - Vedanın Kıyısında58. Bölüm - Sevdanın Sınavı59. Bölüm / 1.Kısım - Kanla Yazılan Veda59. Bölüm / 2.Kısım - Kanla Yazılan Veda60. Bölüm - Bir Yokluğun Ardından61. Bölüm - Hasretin 807 Günü62. Bölüm - Gizli Kimlik, Tutkulu Aşk63. Bölüm / 1.Kısım - Geç Kalan Kavuşma63. Bölüm / 2. Kısım - Geç Kalan Kavuşma64. Bölüm - Yeniden Doğuş65. Bölüm - Geçmişin Gölgesinden Geleceğe66. Bölüm / 1. Kısım - Su ve Toprak Arasında66. Bölüm / 2. Kısım - Su ve Toprak Arasında67. Bölüm - Kırılma Noktası68. Bölüm - Karanlıktan Çıkış Planı69. Bölüm - Gökyüzüne Yakın, Yeryüzüne Uzak70. Bölüm - Savaşın Eşiği71. Bölüm - Karanlığın Haritası72. Bölüm - İçimizdeki Boşluklar73. Bölüm - Karanlıktan Işığa74. Bölüm - Şafağın Karanlığı75. Bölüm - Kırılgan Cesaret76. Bölüm - Gizli Oyun77. Bölüm - Yalanlar ve Yaralar78. Bölüm - Çifte Mutluluk79.Bölüm - Ege'ye Kaçış80. Bölüm - Saklı Gerçekler81. Bölüm - Tehlikeli Oyun82. Bölüm83. Bölüm84. Bölüm
Hikayeyi Paylaş
Loading...