11. Bölüm

10. ❛SIZLAYAN YÜREK❜

Özge
_ozgennur_

10.
|SIZLAYAN YÜREK|

Barlas Demirkan

Kendimi şu ana kadar hiç bu kadar köşeye sıkıştırılmış hissetmemiştim. Elimden hiçbir şeyin gelmiyor olması canımı çok sıkıyordu, ne yapacağıma akıl sır erdiremiyordum.

Ancak canımı en çok sıkan şey Asena'nın durumuydu. Saatler olmuştu ve benim elimde sıfır bilgi vardı. Nereye gittiklerini, nasıl ortadan kaybolduklarını anlamıyordum. O şerefsiz, Asena'yı arabaya bindirdikten hemen sonra takip etmeliydim, operasyon dışına çıkmayarak elimde bir hiç kalmıştı.

Asena iyi miydi? Canı yanıyor muydu, o orospu çocuğu canını yakıyor muydu? Bana... Bana çok kırgın veya kızgın mıydı? Nefret ediyor muydu benden?

Asena neredeydi?

"Komutanım, Erdem Albay sizi odasında bekliyor." Erdem Albay. Abim yerine koyduğum adam nasıl bu denli bir hata yapabilirdi? Babamdan sonra örnek aldığım adam nasıl bu kadar büyük bir hata yapmıştı?

"Tamam." Seri adımlarla odasına doğru yürüdüm ve kapının önünde durdum. Sakin olmalıydım ama içim yangın yeriyken pek imkânı yoktu. Kapıyı tıklattım, aldığım komut sonrası içeri girdim. "Komutanım, beni çağırmı—" sözümü kesti.

"Bırak şimdi komutanımı, Barlas." Sıkıntıyla ellerini masada birbirine kenetledi. "Abi olarak konuş benimle. Resmiyeti kaldırdım."

Derin bir nefes aldım. "Nefes alamıyorum sanki, Erdem abi." Asena'nın hakkında tek bir bilgi elimde yoktu çünkü. "Asena'nın ne hâlde olduğunu bile bilmiyorum ve buna sen sebep oldun."

"Barlas, böyle olacağını tahmin etmemiştim." dedi.

"Erdem abi, sen kaç yıllık adamsın? Yaptığın planın işe yaramayacağını biliyordun ama neden böyle bir şey yaptığını anlamıyorum." Sıkıntıyla nefes aldım. "Seni uyardım, işe yaramayacak dedim ancak beni dinlemedin. Neden?"

Neden Asena'yı benden koparmıştı? Sadece birkaç saat olmasına rağmen nefes alamıyordum onsuz.

"Barlas, onların içindeki adamımızı biliyorsun?" diyerek sordu. Başımı salladım yavaşça. "Ondan haber aldım, bana detaylı bilgi verdi yoksa ilk plan asla değişmeyecekti." O itlerin yanındaki, Emir'di ve Emir asla vatanına ihanet etmezdi. Başka bir şey olmuş olmalıydı.

"Emir ihanet edecek biri değil." Erdem abi yavaşça başını salladı ve ayağa kalktı. "Emir'i fark etmiş olabilirler mi? Bizi oyuna getirmeye çalışmışlar belli ki." Erdem abi elindeki telefonla uğraşırken bana doğru döndü.

"Ondan şüphe duyuyorum, hiçbir şekilde iletişim kuramıyorum onunla." Kaşları çatık, düşünceliydi. "Eğer Emir yakalanmışsa bunu teyit etmek için böyle bir oyun oynamış olabilirler." Bakışları üzerimde gezindi ve derin bir nefes alarak konuştu. "Timi hazırla, Barlas. Emir'i bana sağ salim getirmelisin. Bizim için kendini ön sahalara attı şimdi sıra bizde."

"Emredersiniz, komutanım." Odadan çıktım. Emir'den şüphe duydukları için bizimle iletişime geçmelerini beklemiş olmalılar.

"Komutanım," Lodos Timi içeri girdiğim an ayaklandı. Hepsinin yüzüne teker teker baktım. Onlarda benim kadar üzgünlerdi ve hepsi kendini suçlu buluyordu. Asena'nın bu kadar kolay götürülmesi bizim için bir yıkımdı. "Bir şey mi buldunuz?" diye sordu Salih.

"Hayır, hiçbir şey yok Salih." Sıkıntıyla nefes aldı. Timim benim için hep doğru insanlardan oluşuyordu ve bunu şimdi bir kez daha anlamıştım. "Dinle Lodos Timi." Hepsi ciddiyetle yüzüme bakmaya başlayınca zaman kaybetmeden konuştum. "Örgütün içindeki askerimiz, Emir Saygın. Erdem Albaya örgütün Asena için yaptığı planı anlatmış ve bu plan tamamen bizi yanlış yola saptırmak içindi." Kaşlarım çatıldı. Asena yoktu, onu bulmam gerekiyordu.

"Emir komutanım, açığa mı çıkmış?" diye sordu Engin.

"Öyle görünüyor. Emir'den şüphe duymuşlardır ve teyit için böyle bir oyun oynamış olabilirler. Şu an bile silah arkadaşımızın hayatı, canı tehlikede olabilir." Gözlerimi Timin üzerinde gezdirdim. "Onu almak için gidiyoruz, Lodos. Yarım saat içinde herkes hazır olsun."

"Emredersiniz komutanım!" Tim hızla odadan çıktı, benim ise dik duruşum saniyesinde tuzla buz oldu. Asena bir an olsun aklımdan çıkmıyor, onu düşünmeden duramıyordum. Ne yapacaktım? Operasyonu tehlikeye atacak tek bir yanlışım her şeyi mahvederdi ve ben bir askerdim.

Gönül işlerinden önce vatan için çalışan bir askerdim. 1

"İyi misin?" Özkan'ın sesini duyunca başımı eğdiğim yerden kaldırdım ve onunla göz göze geldim. İyi olmadığımı biliyordu, Özkan benim çocukluğumdu ve beni avucunun içi gibi biliyordu. "Her şeyi çözeceğiz, Demirkan." Elini destek olurcasına omzuma bastırdı. "Asena Hanımı bulacağız."

"Onu o itin elinde bırakamam, Özkan." Derin bir nefes aldım. "Oğlum kaç saat oldu ama kim bilir ne hâldedir? Ben onu akşam eve götürecektim ve artık her şey bitmiş olacaktı." Düşündüğüm, hayalini kurduğum şey paramparça olmuştu.

"Sabret," dedi.

"Onu bıraktığımı düşündü, artık istemediğimi. Benim hakkımda kim bilir neler düşündü ama bu sikimde değil! Bana kırgın bakan gözleri bir an olsun gitmiyor aklımdan, Özkan. Bana kırgın bir şekilde gitti." Gözlerim olacak şeylerin önüne geçmek istercesine kapandı. "Tutunacak tek bir dalı yoktu, bana yaslanıyor, güveniyordu. Artık bende yokum onun için, başına gelecek tek şey bile benim suçum."

"Böyle düşünme," omzumu sıktı. "Onu bulacağız, ben kardeşimin yüzünü güldürmüş, ona yaşamanın nasıl bir şey olduğunu gösteren kadını göz göre göre kaybetmesine izin verir miyim?" Tebessüm ederek bana güven verdi. "Timin seninle, saatlerdir hepsi canla başla aramaya devam ediyor ve bir an olsun bırakmadılar."

"Sizi ilgilendiren bir şey yok." dedim. Onlara verdiğim bir görev değildi.

"Seni ilgilendiren şey bizi de kapsar, Demirkan. Biz sadece operasyonlarda çatışan askerler değiliz, kardeşiz biz." Duraksadı. "Öyleyiz değil mi?"

"Saçma sapan konuşma, Demirel. Siz hepiniz benim ailemsiniz." dedim. Benim yalnızca bir kardeşim yoktu, yedi kardeşim daha vardı.

"Öyleyse beraber Asena Hanımı bulacağız." Derin bir nefes aldım. Bulacaktık, Asena'yı her şekilde bulacaktık.

Ne kadar geç olursa olsun, onu yine de bulacağım.

🕊️

Asena Soykırım

Kaybetmiştim, boyun eğmiştim ve teslim olmuştum. Ben vazgeçtim, anladın mı? Pes ediyorum artık, yaşamanın ne anlamı vardı ki zaten? Birkaç güzel söze, birkaç sıcak sarılmaya alıştım ya... Yaşamış mı oldum şimdi?

Hiç sevgi görmedim ki zaten nereden bileceğim sevgiyi? Kandım işte iki güzel şeye...

Ama benim suçumdu. Ailem sevmezken neden elin adamı sevecek? Neden ailesi beni kabul edecekti? Bu dünyaya ben sadece eziyet görmek için, sevilmemek için, ağlamak ve paramparça olmak için gelmiştim.

Ailem ve Murat beni kırmışlardı sadece bunu biliyordum. Barlas ise onların kırıklarını onarmak için uğraşırken tek bir hareketle beni paramparça etmişti. Artık kimse beni toparlayamazdı.

"Asena," kapalı gözlerimi yavaşça araladım. Karşı karşıya kaldığım adamla boş olan midem bulandı. "Buraya gel." Kendimi yasladığım arabanın kapısından çekmemeye inat etmiştim ancak bu inadım boşaydı.

Murat ellerini açık saçlarıma doladı, kökünden koparmak istercesine çekti. "Ah!" Acıyla inledim. "Bırak saçlarımı!" Hiç acımadan saçlarıma asılıyordu, Barlas örerken dokunmaya kıyamıyordu. 1

"Bana itaat etmeyi öğreneceksin yoksa acıdan inim inim inleyeceksin!" Durmadan yaşlar döken gözlerim acıyla kapandı, dudaklarımdan kesik kesik nefesler aldım.

Ölüm kurtuluşum olur muydu? Eğer öyle olacak olursa yaşamayı değil ölmeyi yeğlerdim.

"Abi, yaklaştık." Saatlerdir bu lanet arabanın içinde, onun yanındaydım. Aklımda durmadan Barlas vardı. Onun beni iyileştirmek için yaptıkları ve beni Murat'a verişi. Bir insan nasıl bu kadar değişirdi?

Beni gerçekten önemsediğini düşünmüştüm ama o beni geri atmıştı cehennemime.

Araba durdu, gayriihtiyari arabanın camından dışarı baktım. Gördüklerim ile kaşlarım çatıldı. "Burası neresi?" Dehşetle dışarıya bakıyordum.

"Burası benim evim." Murat hâlinden memnuncasına arkasına yaslandı. Burası dağın başıydı, örgütün kaldıkları mekânlar burası mı oluyordu? Böyle dağlık alanlarda, mağara içinde? "İn hadi." Kendi kapısını açarak indi ardından benim tarafıma geldi ve kapıyı açarak kolumdan tuttu.

Zorlukla arabadan indirdi. Yağmur hâlâ şiddetle yağıyordu, bir an olsun azalmamıştı. Zaten sırılsıklam olan elbiselerim kurumaya yüz tutmuşken yeniden sırılsıklam oldum.

Soğuktan titreye titreye Murat'ın beni yürütmeye çalışmasıyla baş ediyordum. Bıkmıştım artık. Ölmek istiyordum. Gözyaşlarım yeniden akmaya başladığında içimi çektim.

Ağlama Asena, aptalın tekisin! Barlas şu an benden kurtulduğu için çok mutludur bense burada onun için ağlıyorum.

"Bırakın beni!" Duyduğum sesle telaşla başımı kaldırdım. Bir adamı zorla tutan dört-beş adam vardı. "Ben bir şey yapmadım, lan!" Kaşlarım çatıldı.

"Ne yapıyorsunuz siz?" Dehşetle karşımdaki manzaraya baktım. Adamı zorla yerdeki ağzı kapalı kuyuya doğru götürmeye çalışıyorlardı.

"Evcil hayvanıma ziyafet vereceğiz, sevgilim." Adamın gözleri bana kaydı. Göz göze geldik, aramızda, Murat beni zorla oraya doğru yürüttüğü için yalnızca on adım kadar vardı ve gittikçe azalıyordu. "Hadi, sıkılmaya başlıyorum!"

Adamı, tutan adamlar Murat'a döndü ve onaylarcasına başını salladı. Bu sırada aramızda yalnızca birkaç adımlık mesafe vardı.

Her şey bir an oldu. Adam, onu zorla tutan adamlara saldırdı. Sol kolunu arkasında duran adama hızla savurdu ve adamın yüzüne çarpan koluyla o adam geriye savruldu. Diğer kolunu tutan adamın ise sertçe kafasını yüzüne gömdü.

Arkasında kafasına silah dayayan adamın silahı boşa kaydı ve sıktığı kurşun yere isabet etti. Hızla silahı tutan adamın bileğini bükerek silahın kurşununu adamın alnına isabet ettirdi. "Aa!" Çığlık attığım an adam bileğimi sertçe tutarak beni önüne çekti.

Silahı şakağıma bastırdı. "Yaklaşırsanız kadını öldürürüm!" Bize yaklaşmaya çalışan adamları Murat durdurdu.

"Sakın, Asena'ya bir şey olmayacak!" Korkuyla titreyen bedenimi sıktım. Taş kesilmiştim sanki, yerimde duruyordum. Herkes silahını arkamdaki adama isabet etmişti.

"Lütfen bırakın beni!" dedim korkuyla.

Adam yavaşça eğildi ve sessizce konuştu. "Korkmayın, askerim ben. Lütfen hiçbir şeyi belli etmeyin, biraz zamana ihtiyacım var beni almak için geliyorlar." Geriye çekildi. Söyledikleriyle derin bir nefes almıştım, biraz olsun rahatlamıştım.

Askerdi. Güvendeyim... Barlas da askerdi.

Onu almak için gelenler kimdi? Barlas olabilir miydi? Ya o değilse? Ama beni buradan, Murat'ın elinden kurtarır mıydı gelenler?

"İndir lan o silahı! Benim kadınıma sen ne hakla silah kaldırırsın, orospu çocuğu!" Murat'ın yüzüne baktım, iğreniyordum ondan, kendi ellerimle onu öldürmek istiyordum.

Herkesin doktoru olurdum ama Murat'ın katili olmak istiyordum.

"Kes lan sesini! Yolu açın, yoksa benden önce bu kadın ölür." Murat saniyesinde yolu açmaları için adamları geriye çekti. "Peşimden gelen olmayacak!"

Asker bizi geri geri yürütürken herkesin gözleri üzerimizdeydi ve en önde duran Murat'tı. Belinden çıkardığı silahı fark ettim ancak asker fark etmemişti. "Burada kayalık alan var, aşağı kaymamız gerekiyo—" Asker sözünü tamamlayamadan Murat'ın silah sesi yankılandı.

Ancak ondan hızlı davrandım ve askeri göğsünden iterek kaymasına neden oldum. Saniyesinde omzumda hissettiğim acıyla bağırdım ve dizlerimin üzerine çöktüm. Elim hızla sol omzuma gitti, kanlar elime bulaştı. "Asena!" Murat önümde oturdu ve hızlıca gözlerime baktı.

"Defol git!" Onu itmeye çalıştım ancak saniyesinde bileğimi tutarak engel oldu. "Dokunma bana!" dedim sertçe.

"Sus artık, sus!" Murat beni zorla kucağına aldı. Hızlı adımlarla ilerlerken adamlarına bağırıp konuşuyordu. "O iti bulacaksınız! Derhal bulun ve bana getirin!" Beni mağaranın içine götürdüğü sırada acıdan kolum uyuşmuştu, gözyaşlarım akıyordu.

Tek dileğim askerin kurtulmasıydı. Ailesi varsa ailesine kavuşması, silah arkadaşlarına kavuşmasıydı. Çünkü ben bir daha bu adamın elinden kurtulamazdım.

Ya o ölecekti ya da ben.

"Sıyırmış, geçecek." Barlas bunları söylüyor olsa saniyesinde inanırdım. Şimdi ise ne geçeceğine inanıyordum nede geçmesini istiyordum.

Murat beni bir kanepenin üzerine oturttu. Gözlerim bu sırada geldiğim yere bakıyordu. Mağaranın içini ev gibi döşemişlerdi. "Kolunu ver."

"İstemiyorum, bana dokunma!" Ona zorluk çıkardığım her an yaptığı gibi yeniden tokat attı. Sol yanağıma patlayan tokatla acıyla yumdum gözlerimi. Dudağımın kenarında bir yara oluşmuştu ve sızlamaya başlamıştı şimdi.

"Sana kaç kez söylemem gerekiyor? Bana, itaat et!" dedi her kelimenin üzerine sertçe basarak. Sonrasında sertçe kolumu kendine çekti ve acı içinde çığlık attım. Kolum uyuşmuş, ufak bir temas canımı yakmıştı.

Üzerimdeki kazağı eteklerinden tuttu. "Sakın! Bana dokunma diyorum sana, dokunma!" Üzerimdeki ellerini itmeye çalıştım ancak izin vermeden kazağı çıkardı hızla. "Nefret ediyorum senden!" Çıplak tenimi gizlemeye çalıştım ancak hiçbir işe yaramadı.

"Tenine kırmızı çok yakışmış," Murat yavaşça koluma dokundu. "Çok güzelsin, Asena. İşte bu yüzden yalnızca bana aitsin, o yüzbaşını unutacaksın." Alayla güldü. "Gerçi sen şu an ondan benden olduğundan daha fazla nefret ediyorsundur. İhaneti affetmezsin."

Gözlerimi ona çevirdim. İğrenerek baktım ona, "yanılıyorsun, ondan asla nefret etmem. Senden ise ölesiye nefret ediyorum." dedim. Ancak bu benim için iyi olmadı, yaşadığım acı yetmezmiş gibi onun bana verdiği bir acıyı daha bedenim kabul etti.

"Öyle mi? O zaman biraz daha nefret et benden." Saçlarıma doladığı elini yumruk yaptı. Gözlerime baka baka benden intikam aldı.

Ancak ne yaparsa yapsın ben asla Barlas'dan, ondan nefret ettiğim kadar nefret etmezdim.

Çığlıklarımı kimse duymadı, acımı kimse hissetmedi. Ben yine kendi başıma, bedenim de ve ruhumda birçok acıyla baş ettim.

🕊️

Barlas Demirkan

İçim hiç rahat değildi. Göğsümde bir sızı vardı, bir şey canımı olduğundan çok yakıyordu. Asena iyi değil miydi? Onun acısı mıydı bu hissettiğim? Mümkün değildi, o iyiydi.

"Komutanım," gözlerimi Ozan'a çevirdim. "Emir Komutanım değil mi o?" Hızla başımı gösterdiği yere çevirdim. Kayalık bir alandan gelen adamı gördüm ve duraksadım.

Emir'di.

"O," koşmaya başladığım an tim hemen arkamda beni takip etmeye başladı. "Emir?"

"Barlas," Emir beni görünce duraksadı ve adımları yavaşladı. Yalpalayan bedenini fark ettiğim an hızla ona doğru gittim, Özkan hemen peşimden geldi ve Emir'i iki yandan destekledik. "O..." Kaşlarım çatıldı.

"Ne dediğini anlamıyorum." Nefes nefese kalmıştı. Birkaç saniye sonra ağzının içinden anlamsız şeyler söyledi ancak hiçbir şey anlayamadım. "Emir—" Emir'in geriye düşen bedenini tuttuk.

"Engin, Semih! Emir'i arabaya götürün," İkisi Emir'i taşıdıkları sırada ben telsizden Erdem Albaya ulaşmaya çalıştım. "Lodos 1'den, yuvaya. Tekrar ediyorum, Lodos 1'den, Yuvaya."

"Yuva dinlemede."

"Sevkiyat tamam, yuva." Erdem Albay derin bir nefes aldı.

"Yuvaya dönün, Lodos 1. Size güzel haberlerim var." Kaşlarım çatıldı. Güzel haber mi? Asena... Yoksa onunla ilgili miydi?

"Anlaşıldı." Bir umut yeşerdi içimde. Asena'yı bulabilirdik, onu bulabilirdim. Time döndüm. "Yuvaya dönüyoruz, görev tamam!" 2

Asena, pes etme. Pes etme, geleceğim ve seni bulacağım. O zaman tüm bunlar gerçekten bitecek ve sen hiçbir korkun olmadan dilediğin gibi yaşamanın tadını çıkaracaksın.

Yanında ben olsam da olmasam da.

🕊️

Asena Soykırım

Karnıma sarılan kolları hissetim, titredim. "Şşş," tanıdık bir ses duydum. Gözlerimi açmaya çalıştım ancak açamadım. Sırtımdaki izlerin üzerinde gezinen eli hissetim ve acıyla yutkundum.

"Dokunma!" Gözlerimi açamıyordum. Tüm bedenim acıyla uyuşmuştu. "Lütfen, git..." Gözyaşlarım hiç durmadan akıyordu.

"Benim, Asena." Titreyen bedenimi kollarının arasına aldı. "Geçti, yemin ederim ki bir daha asla dokunamayacak sana." Söz veremiyordu, çünkü verdiği tüm sözleri çiğnemişti. "Titreme, özür dilerim... Çok özür dilerim sana bunları tekrar yaşattığım için." Bilincimin kapanmasıyla tüm söyledikleri boğuk şekilde kulaklarıma ilişti.

Ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum ancak bedenimdeki sızılarla uyandım. Her yerim acıyor, midem bulanıyordu. İçimde tutamadığım acılar dışa vurdu ve hıçkırıklar içinde ağlamaya başladım.

Barlas gelmişti. Ben öyle sanmıştım ancak sadece bir sanrıydı, Barlas yoktu. Beni Murat'a verdikten sonra hayatının tadını çıkarıyordur.

"Hı!" Duyduğum kısık sesle başımı hızla sese doğru çevirdim. Küçük bir kız çocuğu görüş açıma girdi, kucağında tuttuğu bez bebeğe sımsıkı sarılıyor, çekingen gözleriyle bana bakıyordu.

Her yerim kan içindeydi. Murat'ın bana vuruşlarına artık alışmıştım ancak bu kez daha çok acımıştı canım. Çünkü onun açtığı yaraları Barlas kapatmıştı ve ben bir daha asla aynı şeyleri yaşayacağımı düşünmemiştim. Ancak şimdi yeniden aynı şeyi yaşamak beni daha çok acıttı.

"Merhaba, sen kimsin?" Titreyen sesimle kıza sordum. Korku dolu gözleriyle yüzüme bakıyordu, gülümseyerek ona baktığımda o da hafifçe gülümsedi ve küçük bedenini hareket etirerek bana doğru geldi.

"Merhaba, Asel benim adım." Gülümsedim. "Senin adın ne?" diye sordu.

"Asena." Yavaşça yutkundum. "Burada ne yapıyorsun canım?" Burada, bu cehennemin içinde ne işin var senin? Küçücük bir çocuktu üstelik.

"Ben..." Yeşil gözleri yavaşça dolmaya başlamıştı. Korkuyla yerimden kalkmaya çalıştım ancak bedenime saplanan acıyla dişlerimi sertçe sıktım ve geri yerime sindim. "Benim babamı öldürdüler, her yer kan oldu. Babam gitti, beni bıraktı." Hıçkırarak ağlamaya başladığında içime binlerce acı işlendi.

İçime çektiğim nefeste boğuldum. "Şşş," sağlam kolumu yavaşça ona uzattım. Asel hızlıca kolumun içine girdi ve küçük ellerini boynuma dolayarak ağlamaya başladı. Saçlarını yavaşça okşamaya başladım ancak onu nasıl teselli edecektim? "Ağlama."

"Babamı istiyorum ben. Burada kalmak istemiyorum, o adamları hiç sevmedim." Nasıl bu kadar cani oluyorlardı? Nasıl hiç acımadan küçük bir çocuğun önünde babasının canını alıyorlardı?

"Çıkacaksın buradan, korkma." dedim bir umutla. Nasıl gidecekti? Ben ayakta duracak hâlde bile değildim ve şimdi nasıl onu koruyabilirdim.

"Asena?" Murat'ın sesini duyunca gözlerimi mağaranın girişine çevirdim. "Ne oluyor burada?" Asel korkuyla bana daha sıkı sarıldı.

"Ne biçim insansın sen? Küçücük bir kızın babasını mı öldürdün?" Murat çatık kaşlarıyla yüzüme baktı, sırtını duvara yasladı ve derin bir nefes aldı. "Ne bakıyorsun bana? İğrenç birisin, asıl ölmesi gereken sensin."

"O pek mümkün değil, sevgilim." Yaslandığı yerden doğruldu ve bana doğru geldi. Gözleri Asel'e kaydı ardından yeniden bana baktı. "Kızı ver."

"Asla." Murat alayla bana baktı. Yaralı koluma, döverek acılar, yaralar içinde bıraktığı bedenime. "Eserinle gurur mu duyuyorsun?" Gülümseyerek eğildi ve yüz yüze gelmemizi sağladı.

"Asla, sana elimi dahi sürmek istemiyorum ancak sabrımı çok zorluyorsun." Elleriyle saçlarımı yavaşça geriye itti ve gülümseyerek yüzüme bakmaya devam etti. "İtaat et bana, zarar vermeyeyim sana."

"Asla anlamayacaksın. Zarar görmek, ölmek umurumda değil. Sana ne itaat ederim ne de seni kabul ederim," gülümsedim yavaşça. "Ama ölüme itaat ederim ve ölümü kabul de ederim." Derin bir nefes aldı ve yavaşça doğruldu.

"Annesine götürmemi ister miydin?" Asel'i işaret etti ancak sessiz kaldım. Bu adama asla güvenmiyordum. "Eğer istediğim şeyi yaparsan, bu kızı annesine götürürüm ve bunu senin gözlerinin önünde yaparım." Gözlerimi Asel'e çevirdim.

"Sana inanmıyorum." dedim sertçe.

"Kendi gözlerinle göreceksin ve sonrasında ne ona ne de annesine dokunacağım. Zaten işim babasıylaydı o da öldü sonrası beni ilgilendirmez." Kaşları havalandı. "Kabul etmezsen kız ölür." Asel'in bana sımsıkı sarılan bedenini tuttum.

"Ne istiyorsun benden?" diye sordum.

"Sadece bir tüp kan." Kan mı? Kanımı ne yapacaktı? Ancak bunu düşünmedim, şimdi kanım umurumda değildi.

"Tamam." dedim.

"Güzel. O hâlde kızı annesine teslim etmek için gidebiliriz." Murat mağaradan çıkınca Asel geriye çekildi ve yüzüme baktı.

"Anneme mi gideceğiz?" Başımı salladım. "Sen abla? Sen de annene git burada kalma." Masum düşüncesine içim parçalandı. Gidemezdim ki, beni bu hallere düşüren zaten ailemdi.

​​​​​​"Bende gideceğim," ölüme. "Ama sen beni düşünme annene gideceğiz, mutlu olacaksın." Gülümseyen yüzü yavaşça soldu.

"Babam yok ama. Biz o olmadan nasıl mutlu olalım?" Derin bir nefes aldım ve Asel'e sarıldım. Dakikalarca orada kaldık sonrasında Murat'ın bizi çağırmasıyla zor bela ayaklanıp mağaradan çıktım.

"Hadi binin." Asel'i arkaya bindirip bende yanına bindim. Her hareketimde canım çok acıyordu ancak biraz dayanmam gerekiyordu.

Yarım saat boyunca dağ yolundan çıkmak için sürdü sonrasında ise şehre indik. Saat ve tarihten haberim yoktu ne zamandır buradaydım? Çok olmuş muydu? Bayıldıktan sonra her şeyi unutmuş gibiydim.

Bir saatten fazla sürede Asel'in evi olduğunu düşündüğüm yerde durduk. "Hadi, gönder onu." diyen Murat ile içime titreyen bir nefes çektim.

"Asel, hadi evine git. Annene sımsıkı sarıl." Asel önce bana baktı ardından evine ve gülümseyerek dudaklarını morarmış yanağıma yavaşça bastırdı.

"Teşekkür ederim, Asena abla." Yavaşça eğildi ve kulağıma kısık seste konuştu. "İnşallah sende kurtulursun, ailene kavuşursun. Mutlu olursun ve onlara sımsıkı sarılırsın." Asel arabadan indi, koşarak evine gitti ve kapıyı çaldı. Annesi olduğunu düşündüğüm kadın kapıyı açtığında ve Asel'i sımsıkı sarıp ağlamaya başladığında benim de gözlerimden yaşlar aktı.

Murat arabayı çalıştırdı ve geldiğimiz yere tekrardan sürmeye başladı. Benim zihnimde ise Asel'in benim için ettiği dua vardı. Küçücük bir çocuğun duası kabul olur muydu? Ben aile dediğim insanlara, Barlas, Füsun abla ve Gülse onlara kavuşur muydum? Ama onların hayatı için yine bu cehenneme gelmemiş miydim ki? Neden yine kabul etsinler beni? 1

Yeniden o dağa geldik. Bu kez başka bir mağaraya geçtik, birçok tıbbi malzeme olan bir yere. "Şuraya geç." Murat beni zorla oturttu ve hemşire olduğunu düşündüğüm adamı çağırdı.

Adam benden kan aldığı sırada canım olduğundan daha çok acımıştı. Dakikalar sonrasında kanımı aldılar. "Tamam, şimdi gidip uyuyabilirsin." Murat'ı ilk kez bu denli mutlu görüyordum ve açıkçası bunu pek takmadım. Sadece bir yere uzanmak istiyordum yoksa düşüp bayılmam olası bir şeydi.

Tekrardan kaldığım yere döndüm ve kanepeye uzandığım gibi gözlerimi kapattım. Birdenbire üzerime basınç yapan ağrılar yüzünden uyku ağır basmıştı. Zihnim yavaş yavaş sessizleşti ve sonrasında uykuya daldım.

🕊️

Ozan Ve Gülse

​​​​Ozan, göğsünde hıçkırıklar içinde ağlayan sevgilisine destek olamamaktan çıldırmanın eşiğine gelmişti. Üç gündür durdurak bilmeden ağlıyordu ve bu durum Ozan'ı mahvediyordu.

Asena'dan herhangi bir haber almayalı üç gün olmuştu ancak hiçbir şey yoktu. Tüm tim ve Erdem Albay canla başla çalışmalarına rağmen hiçbir şey bulamıyorlardı.

Oysa Emir'i almak için gittiklerinde Asena'nın orada olduğunu bilmiyorlardı, Emir anlatmaya çalışmıştı ancak o da bayıldığı ve üç gündür doğru düzgün kendine gelemediği için hiçbir şey anlatamıyordu. Erdem Albayın güzel haberleri ise Asena'nın telefon sinyaliydi ancak buda çok kısa sürmüştü ve sinyal zayıflayarak kesilmişti.

Yine elde var sıfır.

"Güzelim," Ozan Gülse'yi omzundan kaldırdı ve derin bir nefes alarak sevgilisinin alnından öptü. "Ağlama, mahvetme beni. Yemin ederim ki küçük bir iz bulacak olursak her şeyi yapacağız ama yok. Hiçbir şey yok, Barlas Komutanım kafayı yiyecek raddeye geldi kimsenin elinden bir şey gelmiyor." Ozan, Gülse'nin kızarmış gözlerinden öptü.

"Asena'yı daha yeni bulduk ve ben onu çok sevdim, Ozan. Ablam oldu, ben onu kaybetmek istemiyorum." Gülse ve Füsun hanım, Asena'yı kendi ailelerinden saymıştı. Biri için ablası, kardeşi diğeri içinse kızıydı.

"Biliyorum, biliyorum. Bizde onu çok sevdik, bizim içinde abla, kardeş oldu." Derin bir nefes aldı. "Canla başla arıyoruz ama elimizde hiçbir şey yok. Ama ben inanıyorum, Allah'ın izniyle bulacağız." Gülümseyerek sevgilisinin yanağından öptü. "Barlas Komutanım hiç iyi değil, Gülse. Ona destek ol olur mu? Ben onu ilk kez böyle görüyorum."

Gülse ise abisini ilk defa böyle görmüyordu. En son babası için bu denli kötü olan adam şimdi Asena için yine aynı duruma gelmişti. Yalnızca üç gün geçmesine rağmen tüm dünyası başına yıkılmış, Asena yanındayken etrafa mutluluk saçan o adam yok olmuştu.

Barlas yaşamaktan yeniden zevk almamaya başlamıştı. Asena'yı kaybettiğini mi düşünüyordu?

"Bizim evde kimse iyi değil, herkes çok kötü durumda." dedi Gülse. "Kısa zamanda hepimiz ona alıştık ve şimdi ne hâlde olduğunu bilmeden yaşayamıyoruz, Asena'yı çok merak ediyoruz ve özledik." Ozan, Gülse'nin yaşlarla ıslanmış yüzünü kavradı ve yavaşça yanaklarını sildi.

"Asena Hanım geri gelecek. Yeniden hepinizi toparlayacak, ben Barlas Komutanımı yeniden mutlu, yaşamaktan zevk alan bir adam olarak göreceğim. Füsun teyzeyi, yeniden oğluna ve kızlarına tatlı tatlı kızan bir kadın olarak göreceğim." İç çekti. "Ve sevgilimi de yeniden cıvıl cıvıl giyinen," Gülse'nin üzerindeki simsiyah kıyafetlere baktı. "Etrafa huzur salgılayan ve bana kalbimi attıran kadınım olarak göreceğim."

"Ozan," Gülse gülümseyerek Ozan'ın boynuna sımsıkı sarıldı. "Çok seviyorum seni."

"Bende seni çok seviyorum. Umudunu yitirme, sen ablanın geri geleceğine dair umutlu ol hep."

"Olacağım..."

🕊️

Barlas Demirkan

Artık gerçek anlamda yaşıyor sayılmazdım, en ufak şeye umutla atlayan, bir ses duydum mu ona ait olduğuna ve sürekli olarak onun hayalini görmek, rüyalarıma girmesi beni öldürüyordu.

Üç koca gündür hiçbir iz bulamıyordum. Ne hâldeydi, canı acıyor muydu? Hayatta mıydı? Tüm bunlar yüzünden nefes alamaz olmuştum.

Hiç böyle olacağını düşünmemiştim. Böyle olacağını bilsem Asena'yı asla bu işe sokmazdım, onu kaybettiğimi hissetmek istemiyordum.

"Komutanım," Salih'e döndüm. "Erdem Albay sizi çağırıyor." Derin bir nefes aldım. Artık umutlanmıyordum.

Erdem abinin odasına doğru ilerledim, kapıyı tıklattım ve içeri girdim. "Komutanım." Kendi sesim bana bu kadar yabancı gelmemişti hiç.

"Barlas, sanırım bir şey bulduk." Kaşlarım çatıldı. Erdem Albay oturduğu yerden kalktı ve elindeki telefonu bana uzattı. "Al." Tereddütle telefonu aldım, neyle karşılaşacaktım?

Telefonun ekranını kendime çevirdiğim sırada kalbim ağzımda atıyordu. Ekranı düz tuttum, fotoğrafa baktım.

Gördüğüm görüntüyle nefesim kesildi. Asena... Her yeri kanlar içindeydi, bileklerinden tavana asılmıştı. Titreyen elimi durdurmak için telefonu sıktım. "Bu, bu ne?" Asena bu durumda mıydı?

"Adres var. Bu adres sizin Emir'i almaya gittiğiniz yer, Barlas. Asena orada." Başımı iki yana salladım yavaşça. Kafamı toplamak nasıl bu kadar zor oluyordu! Telefonun ekranını kapattım.

"Tuzak olabilir..." Derin bir nefes aldım. "Ama orada da olabilir." Hiçbir şey umurumda değildi, Asena'yı bulmak için her şeyi yapacaktım. "Gidiyorum." Bir hışımla odadan çıktım, Asena'nın o hâli gözlerimin önünden gitmiyordu. Murat itini öldürmeden içim rahat etmeyecekti, Asena'ya bıraktığı her izin, yaranın bin beterini onda bırakmam gerekiyordu.

"Komutanım?" İçeri girdiğim gibi tim ayaklandı. "Bir şey mi oldu?"

"Asena'nın yerini tespit ettik, ancak kesin değil." Derin bir nefes aldım. "Orada her şey olabilir, oraya yalnız gitmem daha doğru olacak bilmediğim bir şeye sizi atamam."

"Komutanım, Asena Hanımı kurtarmak varsa işin ucunda ölüm dahi olsa geliriz biz." Cesur gülümsedi. "Her zaman olduğu gibi hep beraberiz."

Asena, seni bulmak ve bir daha asla kaybetmemek istiyorum. Gözlerimin önünden bir an olsun ayırmamak gerekirse her yere yanımda götürmek istiyorum.

"Komutanım, çok sessiz bu işte bir şey var," Özkan'ın şüpheci yaklaşımı ne yazık ki doğruydu etraf oldukça sessiz ve terk edilmiş duruyordu. "Ne yapıyoruz?" diye sordu.

"Mağaranın etrafından dolanacağız, ben ön taraftan giriyorum. Özkan sende benimle geliyorsun, Salih ve Sadık siz sağ tarafa gidiyorsunuz. Engin, Cesur siz sol tarafa, Özgür, Semih ve Ozan sizde burada etrafı kollayın." Mağaranın girişine doğru ilerlerken Özkan hemen arkamda herhangi bir tehlikeye karşı atakta bekliyordu.

"Komutanım, her şeye hazır mısınız?" Dişlerimi sertçe sıktım. Hazır olmak istemiyordum, görmek istediğim tek şey Asena'nın iyi olduğuydu. Özkan derin bir nefes aldı. "Her şeye hazırlıklı olun."

Mağaranın girişine yaklaşınca adımlarım geri geri gitmek istedi ancak böyle bir şey yapamazdım. İçime çektiğim nefesle kendime düşünme fırsatı vermedim ve hızlıca mağaradan içeri girdim. Gözlerimi etrafta gezdirdim.

Kanepe, masa, halı dışında hiçbir şey yoktu. Mağara ikiye bölünüyordu, sağ ve sol tarafa giden iki bölme vardı. "Özkan, sağ taraf sende, ben sola bakıyorum." Özkan başını salladı ve sağ bölmeye doğru gitti bende zaman kaybetmeden sol tarafa geçerek etrafa baktım.

Kanepenin üzerinde elbiseler vardı. Silahımı kanepenin üzerine bıraktım, kıyafetlere uzandığım sırada ellerimin titrediğini fark ettim. Yapma, bunu kendine yapma Barlas.

Kıyafetleri tuttuğum ve Asena'ya ait olduklarını anladığım an yıkıldım. Pantolon ve kazak evden çıkmadan önce giyindikleriydi ve şimdi ellerimin arasında, kan kokusuna bulanmıştı. "Asena... Yalvarırım iyi ol," yutkundum. Bu denli yıkılacak kadar mı önem vermiştim ona? Benim kalbimi attıran kadın mı olmuştu, ondan mıydı bu hissettiğim acı? "Seni bulana kadar içime çektiğim her nefes zehir bana."

"Yüzbaşı, gördüğüm kadarıyla sana bıraktığım sürprizi bulmuşsun." Duyduğum sesle kaşlarım çatıldı, başımı çevirdim ancak sesin geldiği bir şey yoktu. "Boşuna bakma etrafına, orada değilim. Birkaç kıyafetin seni bu kadar üzeceğini düşünmemiştim." Kahkahasını duydum, dişlerimi sertçe sıktım.

"Orospu çocuğu, Asena nerede?" Kıyafetleri elimden bırakamıyordum. Onları elimi yumruk yaparak tuttum, gözlerimi mağaranın içinde gezdirdiğim sırada mağara tavanında, duvarın köşesinde takılı olan kamerayı gördüm. "Seni elime geçirdiğim an leşini bulamayacaklar."

"Ooo, yüzbaşı ama böyle oluyor mu? Sen benim sevgilime kafayı takmışsın falan ama o bana ait." dedi bundan, beni sınamayı zevk alırcasına.

"Seni istemeyen birine sahip olacağını mı düşünüyorsun lan sen? Asena'nın kılına zarar verecek olursan misliyle ödetirim sana, anladın mı pezevenk!?" İğrenç bir şekilde güldü ama şimdi yerinde korkudan titrediğine emindim.

"Bunu söylemek için çok geç kaldın bence," o an aklımdan binlerce şey geçti. Bunları doğrulamak istercesine konuşmaya devam etti. "Sevgilim teninde soluklanmayı epey özlemişim. O da özlemiş, biraz hasret giderdik." Murat'ın Asena'ya zorla dokunduğunu düşünmek bile benim için son damla olmuştu, eğer böyle bir şey yapmaya kalkışmış veya yapmışsa onu öldürmem için yalvaracaktı.

"Kes lan zırvalamayı! Ona dokunan parmaklarını teker teker kırmazsam!" Alay dolu gülüşünü duydum, dişlerimi sertçe sıktım.

"Yaşayabilirsen elbette, kırarsın." Eş zamanlı olarak kulağıma bir geri sayımın sesi geldi. Sesin geldiği yöne döndüm, ondan geriye sayan bir bomba vardı.

"Özkan!" Özkan'ın gittiği yöne gideceğim sırada benden önce oradan çıktı. Kolumdan tuttum. "Bomba var, çıkmalıyız." Mağaranın dışına doğru koşmaya başladık, kendimizi dışarı attığımız an büyük bir patlama yaşandı.

Bedenim kuvvetle ileriye atıldı, ardından sertçe yere düştüm. Kulaklarımda yankı yapan bir çınlama vardı, aklımda ise Özkan. Gözlerimi araladım, Özkan'ın benden biraz uzakta olan bedenini gördüm sonrasında gözlerim yeniden kapandı.

"Komutanım!" Zihnimde yankı yapan sesler vardı.

"Özkan Komutana bakın, Barlas Komutanımı biz alıyoruz." Sessizliğin içinde kulak çınlamam devam etti.

"Özkan Komutanım iyi, Barlas Komutanımın durumu nasıl?" Her şey yavaş yavaş kayboluyor, bulanıklaşıyordu.

"Kendinde değil, geri dönmemiz gerekiyor. Acele edin, Özgür elini çabuk tut ve komutanımın durumuna bak."

🕊️

"Barlas..." Çok yakından gelen tanıdık, benim ihtiyaç duyduğum sesin sahibine baktım. Mavilerini yüzüme dikmiş, her şeye inat bana gülüyordu. "Barlas..." dedi yeniden. Tüm acılarımı, her şeyi silmek istercesine.

"Asena," yutkundum. "Asena, buradasın." Güldü yavaşça. Mavi gözleri ışıl ışıl bakıyordu ancak sanki bana değilmiş gibi geliyordu. "Kızgın mısın bana? Sana yaptıklarım yüzünden nefret ediyor musun benden?" Tatlı tatlı kıkırdadı, içim sıcacık oldu.

Onu tutmak, kendime çekmek ve sımsıkı sarılmak istedim. Ancak sadece birkaç adım uzağımda olmasına rağmen ona ulaşmak hiç bu kadar zor olmamıştı. "Kızgın mıyım sana? Nefret ediyor muyum senden?" diye sordu benim gibi.

"Çok özür dilerim, güzelim. Seni kaybetmeyi hiç istemedim, Murat'a vermeyecektim her şey bir plandı ama salaklığım yüzünden kaybettim seni." Beni yanlış anlamaması, nefret etmemesi için kendimi açıklamaya çalıştım.

"Kaybettin beni," biraz önce gülüşüyle içimi sıcacık eden kadın birdenbire bana nefretle bakmaya başladı. Mavi, ışıl ışıl gözleri buz mavisine döndü. "Senden nefret ediyorum, Barlas." dedi her kelimenin üzerine sertçe vurgu yaparak. "O kadar çok ki bu nefret, bazen acıyorum sana."

"Hayır, hayır. Sakın nefret etme benden, Asena. Ben buna dayanamam, söz veriyorum her şey—" sözümü sertçe kesti. Bana bağırmaya, nefretini kusmaya başladı.

"Bana altı boş sözler verme! Verdiğin tüm sözler yalan, benim canımı çok yakıyorlar ama ben senden başkasını düşünemiyorum! Çok ağlıyorum ama hep senin yüzünden. Onlar beni sadece kırmıştı ama sen paramparça ettin." Tüm sözleri bedenime kurşun gibi saplandı. Her şeyin sorumlusu bendim, asla bunu kapatamazdım.

"Asena..."

"Ölüyorum ben, Barlas." Nefretin yerini, gözyaşları aldı. İçli içli ağlamaya başladı, ona gitmek, gözyaşlarını silmek istedim ancak kıpırdayamadım. "Canım çok yanıyor, ben nefes alamıyorum." Hıçkırarak ağlamaya başladı. Düzensiz nefesleri, sesli ağlayışları beni mahvetti.

"Ağlama, yalvarırım ağlama." Başını iki yana salladı. Canının acısını göstermek ister gibi acılar içinde ağlıyor, çığlıklar atıyordu. "Asena, güzelim benim... Ağlama, yakma canımı."

Benim canım oydu.

"Ölüyorum ben," gözleri gözlerime çevrildi. Mavilerine âşık olduğum gözleri kan kırmızı olmuştu, gözleri kıpkırmızıydı, kanlanmıştı. "Kurtar beni, yaşayamıyorum. Gücüm yok, dayanamıyorum." Ağlayışlarının içinde sertçe dizlerinin üzerine düştü. Öksürmeye, ellerini sertçe yere vurmaya başladı.

"Asena, yapma!" Canını yakıyordu.

Öksürüklerinin arasından konuştu. "Dayanamıyorum, öleceğim... Kurtar beni, Barlas, kurtar..." Ağzından yere dökülmeye başlayan kanlarla tüm direncim kırıldı. Ona gitmeye çalıştım yerimden kıpırdayamadım, elimi uzatmaya çalıştım, tutamadı. Sesimi duyurmaya çalıştım, duyamadı.

Küçücük kalan bedeni gözlerimin önünde daha da küçüldü, yere uzandı kanlar içinde. Titreye titreye ağladı, nefes nefese onu kurtarmam için yalvardı ancak benim elimden onu izlemek dışında hiçbir şey gelmedi.

Dizlerim titredi, sertçe düştüm yere. Olduğum yerde, hiçbir şey yapamadan Asena'nın beni mahveden hâlini izledim. Onunla beraber bende paramparça oldum.

İlahi Bakış Açısı

Tekin, iki arkadaşının yanı başında duruyordu. Barlas'ın mırıltılarını duyunca ise telaşla oturduğu yerden kalktı ve arkadaşının yanına yanaştı. "Barlas?" Her şeyi Lodos Timinden öğrenmişti ve Barlas'ın durumunu merak ediyordu. Arkadaşının, anlatıldığı gibi çökmüş olduğu doğru muydu? İnanmıyordu Tekin.

"Asena," Barlas'ın sesi gittikçe yükseliyordu. "Asena, hayır!" Tekin hızlıca askeriye revirinin kapısına yürüdü ve doktora seslendi.

"Doktor!" Barlas'ın gittikçe yükselen sesleriyle geri yanına döndü ve derin bir nefes aldı. Eli ayağı birbirine dolanmıştı, ne yapacağını bilemiyordu. "Doktor!" diye bağırdı yeniden.

"Asena, hayır. Kurtaracağım, kurtaracağım ben seni." Sessizleşti ardından aniden bağırarak yataktan kalktı. "Hayır!" Tekin hızlıca arkadaşının omuzlarından tuttu. "Asena, Asena!" Telaşla başını iki yana salladı.

Tekin, Barlas'ın gördüğü kabus yüzünden böyle olduğunu anlamıştı ancak ne yapacağını bilmiyordu. "Doktor!" diye yineledi.

"Bırak beni, Asena'yı bulmam gerekiyor!" Barlas, Tekin'i itmeye çalıştı ancak unuttuğu şey Tekin'in de onun kadar güçlü oluşuydu. "Tekin!" diyerek onu uzaklaştıracağını düşündü.

"Sakinleş, amına koyayım!" Barlas nefes nefese, kan ter içinde kalmış bedenini yataktan kaldırdı ancak aniden, sertçe geri yatağa düştü. Başında korkunç bir sızı vardı, kulaklarında ise hâlâ çınlamalar.

"Asena..." Tekin onu sıkıca tutmaya devam ederken sakinleşmesi için konuşmaya devam etti.

"Ben buradayım, yardım edeceğim beraber bulacağız." Barlas şiddetle salladı başını. Artık hiçbir şeye güvenmiyor , hiç kimseye inanmıyordu. Asena'nın nerede olduğunu bile bilmiyorlardı, oysa o mağarada onu bulacağına dair umutluydu.

"Benim yüzümden, benim yüzümden ne hâlde olduğunu bile bilmiyorum." Kendini suçlu bulması yanlıştı, çünkü Barlas yalnızca üstünden gelen emre uymuştu ve buna mecburdu.

"Senin bir suçun yok oğlum." Tekin derin bir nefes aldı. "Böyle olacağını bilemezdin, aklını topla ve doğru düzgün düşünmeye başla. Asena'yı bulmak istiyorsan bunu yapmak zorundasın."

"Sadece onu geri istiyorum. O Murat pezevenkini ise parçalara ayırmak, leşini ise kimselerin bulamayacağı hâle getirmek istiyorum." Barlas gördüğü rüyayı hatırlayarak duraksadı, içine kesik bir nefes aldı.

"Halledeceğiz." diyen Tekin'e baktı ardından diğer hasta yatağında yatan Özkan'a baktı.

"Ne kadardır uyuyorum ben?" diye sordu. Gözleri Özkan'ın üzerindeyken Özkan'ın da yavaştan kendine gelmeye başladığını fark ettiler.

"Yarım saat olmuştur." dedi Tekin.

"Tekin, Erdem Albayın yanına gitmeni istiyorum. Asena'yı bulmak için daha büyük bir arama çemberi istiyorum." Buna hakkı olduğunu düşünüyordu, Erdem Albay ise kardeşim dediği adam için bunu yapacak biriydi.

"Tamam." dedi Tekin ardından revirden çıktı.

Odada sessizlik hâkimken Barlas uyanan arkadaşına baktı. "İyi misin, Demirel?"

Özkan doğruldu. Ağrıyan başını eliyle sertçe sıktı ve derin bir nefes aldı. "İyiyim, yeni bir operasyon mu, Demirkan?" Barlas, başını salladı ve arkasına yaslandı. Biran önce Asena'yı bulması gerekiyordu aksi hâlde gördüğü rüya yüzünden kafayı yiyecekti.

🕊️
11 ARALIK
KARS–SARIKAMIŞ

Volkan Saruhan, üzerindeki üniformasını çıkararak yatağa uzandı ve derin bir nefes aldı. Oldukça yorgundu, uyumak istiyordu ancak gözüne bir damla uyku girmiyordu bu aralar. Aradan dört yıl kadar bir süre geçmesine rağmen aklını bulandıran bir isim vardı.

Asena...

Asena, Volkan'ın aklındaydı ve bir an olsun gözüne uyku girmesine izin vermiyordu. Dört yıl önce görmüştü onu, Murat denen adamın elinden almıştı ancak sonrasında gelen görev emri nedeniyle Asena'yı radarından çıkarmıştı ve geri döndüğünde ise hiçbir yerde bulamamıştı.

Şimdi ise yeniden izini bulmuştu ancak ona gidip, gitmemek konusunda çok kararsızdı. Ne yapacaktı ki gidip? Ona gerçekleri mi anlatacaktı? Asena ona inanmazdı oysa, neden kendini yoracaktı?

Bir taraftan bakınca ise gitmesi gerektiğini düşünüyordu. Kendi kendine, o kızın hayatı yalanların, dolanların üzerine kurulu gidip onu doğrusuna getirmem gerek diyordu.

Düşüncelerle boğuştuğu sırada odanın kapısı tıklandı ve ardından açıldı. "Komutanım," timinden Teğmen Veli Akbaba gelmişti. "Hamdi Albay sizi odasında bekliyor." Volkan doğruldu.

"Tamam, koçum." Emir eri odadan çıktığında o da üzerini yeniden giyindi ve odadan çıkarak Albayın odasına yöneldi, kapıyı tıklattı ardından içeri girdi.

"Volkan, sana hem iyi, hem kötü bir haberim var." Volkan'ın kaşları çatıldı.

"Konu nedir, komutanım?" diye sordu.

"Asena'nın yerini buldum bu iyi haber, ancak olduğu yer hiçte iyi değil." Volkan gelecek olanı çatık kaşlarıyla bekliyordu. Ancak içten içe Asena'nın başına bir şey gelmiş olduğunu düşünerek korkuyordu. "Murat," dedi Hamdi Albay derin bir nefes alarak. "Asena onunla, ancak hiç iyi durumda değil." Volkan'ın beklediği şey bu değildi. İçine çektiği nefesle sakinleşmeye çalıştı en sonunda konuştu.

"Komutanım, izniniz olursa gitmek istiyorum." Albay yavaşça başını salladı.

"Benimle hep iletişimde ol, hazır olduğunda timini iste göndereceğim." Volkan onaylayarak odadan çıktı. İçi hiç rahat değildi ancak. Asena yeniden nasıl onun eline düşmüştü? Volkan şimdiye kadar Asena'nın evlenip, kendine aile kurduğunu düşünmüştü ancak hâlâ aynı döngüde olması onun için iyiydi.

Şimdi gitmeli ve onu kurtarmalıydı.

🕊️

Asena Soykırım

Uyandığım zaman Murat beni tehdit ederek zorla üzerimdeki kıyafetleri başka kıyafetlerle değiştirmişti ardından ise beni zorla başka bir yere götürmeye çalıştı ancak ona sürekli olarak karşı gelmem, zorluk çıkarmam sonucunda bana bir iğne yapmıştı ve şimdi olduğum yere bakılırsa beni başka bir yere getirmişti.

Ama neden? Hiç düşünmek istemiyordum ancak Barlas'ın beni bulduğunu ve o yüzden böyle kaçarcasına beni götürmeye çalışmıştı.

"Kes lan sesini!" Murat'ın sesini duydum ve aniden olduğum yerin kapısı açıldı. Dışarıdan içeriye sızan ışınlar zifiri karanlık olan odayı kısa bir an aydınlatmıştı ancak kapı yeniden kapanınca karanlık geri geldi.

"Kalk ayağa," önümü dahi görmezken bu benim için zordu ancak yine de ayağa kalkmaya çalıştım. Kalktığım zamanla eş olarak zifiri karanlık odanın içi aydınlandı. Gözlerim hızla kapandı, ışığa alışmak için kısa bir süre durdum sonrasında gözlerimi açtım. "O yüzbaşıyla aranda ne var?" Hiddetle üzerime geldi, geriye çekileceğim an bileğimden sertçe tuttu. "Altına mı yattın lan sen? Ne hakla senin için beni tehdit ediyor?" Barlas beni arıyor muydu gerçekten?

"Düzgün konuş, ne sanıyorsun sen beni!?" Murat sıktığı bileğimle beni sertçe biraz önce üzerinden kalktığım koltuğa attı. Yaralı kolum sızladı, dişlerimi sertçe sıktım ve derin bir nefes aldım.

"Ulan, ulan!" Cebinden çıkardığı sigara paketinden bir dal aldı ve çakmakla ucunu yaktı. İçime çektiğim acılı nefeslerin arasına sigara dumanı karışınca yüzümü buruşturdum. "Kim lan o? Kim lan! Sen sadece benimsin, anladın mı?" Bedenini üzerime eğdiği an kendimi geriye ittim, sırtımı kanepeye yasladım.

"Uzaklaş benden!" Onu itmeye çalıştım ancak sinirle üzerimdeki ince kazağı yakasından tutarak beni kendine çekti. Boğazımdan, yarılırcasına çıkan çığlıkla eş zamanda üzerimdeki kazağın yırtılma sesi doldurdu kulaklarımı. "Dokunma bana, dokunma!"

"Sen sadece bana aitsin, Asena. Benden başkasına gitmene izin vermem, seni öldürürüm duydun mu?" Elindeki sigarayı gözlerimin içine baka baka sertçe karnıma bastırdı. Tenimi yakan acıyı hissettiğim an boğazımın derinlerinden bir yakarış yükseldi. Çığlıklarım, acı dolu bağırışlarım dört duvarın arasında yankı yaptı ve yeniden dönüp bana geldi.

"Sadece benimsin." Sigarayı tenimde bir delik açmak istercesine bastırmaya devam ettiği her an acılı çığlıklarım durmuyordu. Gözyaşlarım sicimle akıyor, sekteye uğrayan nefeslerim bana işkence çektiriyordu.

Yanık et kokusunu soluduğum an midem ağzıma geldi, deli gibi öksürmeye başladığımı ve onu kendimden uzaklaştırmak için yaralı kolumu çok fazla hareket ettirerek dikişlerin patlamasına neden olduğumu anladım.

Gözlerim geriye kaymaya başladığında kalbim gürültüyle göğüs kafesime baskı uyguluyordu. Kalp ritmimi kulaklarımda, boğuk sesle duymaya başladığım an anlamıştım.

Artık yaşamanın bir anlamı yoktu.

🕊️

Gözlerim yeniden, pes etmeden aralandı. Benim için hiçbir güzellik sunmayan dünyaya açtım gözlerimi yeniden. Gözlerimin önü bulanık, kafamda konuşan sesler, kulaklarımda çınlama vardı.

"Uyandı," tuhaf bir şekilde bana tanıdık gelen sesle titredim. Bedenim baştan aşağı titredi, kendini bırakmak istedi ancak sanki yere basmıyordum. Havada, bulutların üzerinde gibiydim. "Murat abiyi çağırayım ben." diyen yabancı bir ses duydum ardından açılan ve kapanan bir kapı.

Gözlerim nerede olduğunu anlamak istercesine hızla etrafta dolandı. "Neredeyim ben?" Bakışlarımı önümde bana ilgiyle bakan adama diktim yüzüne baktım ancak saniyesinde başımı kaldırıp yukarıya baktım. "Ne oluyor! Ne yapmaya çalışıyorsunuz siz?"

İki bileğimden tavana asılmıştım, havada sallanıyordum. Bulutların üzerinde hissi bundandı.

"Sakinleş." diyen adamla sinirle bağırdım. Canım çok acıyordu, dilimin kemiği yoktu. Bunca olandan sonra olmaması gerekirdi.

"Bu ne? Ne yapmaya çalışıyorsunuz ya siz?" Gözlerimden akan yaşlar yüzünden önüm bulanıktı. Hırsla karşımda duran adamın buz mavisi gözlerine baktım ve hiddetle karşı çıktım. "Kafayı yememi, delirmemi mi istiyorsunuz siz benim!?" Karnımın üzerinde hâlâ acısını belli eden sızı vardı.

Sigara yanığı, tenimde nefret ettiğim adamdan bir iz, ama bu kez kalıcı bir iz kalmıştı.

"Bağırmaya kes!" Ağlayışlarım durmazken karşımdaki adamdan gözlerimi almıyordum. Neden böyle kötü bir kaderim vardı?

"Bırakın beni, bırakın." Çırpınmak istedim, buradan inmek istedim ancak bu sadece bileklerimi daha çok acıttı. Sinirle durdum, yeniden adama döndüm ancak bu kez tuhaf gelen bir şey vardı.

Bu adamın yüzü bana oldukça tanıdık gelmişti. Kaşlarım çatıldı, "sen..." Ağzımdan çıkan kelimeyle onunda kaşları çatıldı. "Seni tanıyorum."

Çatık kaşları endişeyle duruldu. Ancak tek bir kelime etmeden öylece bana bakmaya devam etti. İçime çektiğim kesik kesik nefesler arasında acıyla yutkundum.

"Nereden tanıyorsun sen beni?" diye sordu.

"Otelden."

🕊️

•Evet, bölüm sonuna geldik.

Sizce Asena ve Barlas'ın ilk karşılaşması nasıl olur?

Volkan Asena'yı kurtarabilir mi?6

Asena onu hatırladığını söylüyor ancak nasıl mümkün oluyor?

Barlas Asena'nın yokluğunda kafayı yiyecek hâlde olacak, nasıl durulur sizce?

Lütfen kitap için editler yapar mısınız daha çok fark edilelim :)

Bölüm bir gün erken geldi, yetiştirdim çünkü. Diğer bölümde görüşelim, lütfen bol bol yorum yapın ve oy verin okunma sayısına göre epey düşükler 🤍

Bölüm : 13.12.2024 17:19 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...