19. Bölüm

18. ❛ÜZERİNE TOZ BULANMIŞ OLAN GEÇMİŞ❜

Özge
_ozgennur_

18.
|ÜZERİNE TOZ BULANMIŞ OLAN GEÇMİŞ|

Asena Soykırım

Tesadüfler var mıydı? Bir insanın hayatında hiç beklemediği anda, onu mutluluk kavramına ulaştıracak olan tesadüf var mıydı?

Vardı. Benim için olmuştu. Barlas'ın o gün, beni Murat'ın elinden kurtarması ve kendi evinin kapısını açması benim hayatımda, beni mutluluğa ve şansa götüren tesadüftü. O gün orada Barlas değilde bir başka asker olabilirdi, Barlas belki ona verdiğim notu hiç okumadan atardı, belki beni kurtarmayı değil Murat'ın ellerine bırakmayı seçebilirdi.

Bana kendi evinin kapısını açmak yerine bir başka yere götürebilirdi. Tüm bu olanlar bizim tesadüfümüz, şansımız oluyordu. Barlas Demirkan benim hayatımın tesadüfü ve bu tesadüf sonucu hayatımdaki en iyi şansımdı.

"Barlas?" İlkim'in ağzından dökülen isim tüylerimi diken diken etti. Neden bilmiyorum ama Barlas'ın benden önce bir hayatı olduğunu ve bu hayatında birçok hayat arkadaşı seçmiş olabileceği düşüncesi beni çok yaralıyordu.

"Seni yıllar sonra gördüğüme inanamıyorum." Barlas'ın söylediği şeyden sonra İlkim beklemeden Barlas'a doğru atıldı ve gözlerimin önünde ona sımsıkı sarıldı. Kalbime batan tuhaf hisle gözlerimi hafifçe sıktım ve geri açarak kapıda beliren Volkan abiye baktım.

"Ne oluyor burada?" Ses tonundaki kıskançlık tohumlarını fark etmemek elde değildi. Ancak normal olan buydu, sevgilisine sarılan bir yabancı vardı ve kıskanması en doğal olanıydı.

"Volkan," İlkim geriye çekildiğinde Barlas'ın elleri de onun belinden çekildi. Derin bir nefes aldım, beni kıskanması bu şekilde mi hissettiriyordu? "Sevgilim, Barlas'ı ben önceden tanıyorum." dedi İlkim. Dikkatim tamamen onun üzerindeyken belime sarılan kolları hissetim.

Volkan abi çatık kaşlarıyla İlkim'e ardından Barlas'a baktı ve gözlerini bana çevirerek gülümsedi. "Çiçeğim, hoş geldin." Volkan abi sarılmak için kollarını açınca ona doğru bir adım atarak kollarının arasına girdim.

"Hoş buldum, abi." Saçlarımın üzerinden öptükten sonra beraber içeri girdik. Salona geçip oturduğumuz sırada kısaca etrafa baktım. Zümrüt yeşili bir oturma grubu, krem tonunda altı kişilik bir yemek masası, beyaz perdeler ve krem tonlarında bir halı vardı.

"Güzelim," Barlas'ın sesini duydum gözlerimi yanımda oturan adama çevirdim. "Neden moralin bozuldu senin?" Belime doğru elini sardı ve hafifçe okşadı.

"Bilmem," dedim kısık bir sesle. Biz içeri girdikten sonra İlkim mutfağa gitmişti, Volkan abi de hemen ardından. "Daha yeni tanışacağımız bir kadına, benim gözlerimin önünde sarıldığın için olabilir." Barlas kıvrılan dudaklarıyla beraber beni yanağımdan öptü.

"İlkim'i çok önceden tanıyorum, birdenbire görünce şaşırdım. O an senin hissedeceklerini düşünemedim üzgünüm güzelim." Sessizce önüme baktığım sırada Volkan abi hemen ardından ise İlkim geldi.

"Hoş geldiniz tekrardan." İlkim gülümseyerek bize doğru geldiğinde hafifçe gülümsedim ve ayağa kalkarak sarıldım ona. "Tanıştığıma çok memnun oldum, Asena. Volkan'ın dilinden hiç düşmüyorsun, sevgilimi nasıl kontrolün altına aldın?" Hafif alaycıl sesiyle beraber yüzümde küçük bir gülümseme oluştu.

"Hoş geldin, Barlas." Volkan abi ve Barlas tokalaştıktan sonra yerlerine oturdular bizde beraberlerinde oturduk. "Durumun nasıl?" diye sordu Volkan abi.

"İyiyim, geçip gitti." Gözleri kısa bir an bana kaydı ardından tekrardan Volkan abiye döndü. "Ben yokken Asena'yı koruduğun için sağ ol. Ve benim hayatımı kurtardığın içinde."

"Asena benim kardeşim onun için canımı bile veririm." dedi. Barlas'ın yüz ifadesi hafiften sertleşti. "Ayrıca senin hayatını kurtarmak da benim görevimdi. Bundan böyle silah arkadaşı olacağız." dedi. Aynı göreve çıkacaklarını öğrenmiştim ancak Barlas'ın hiç şaşırmaması onun da haberdar olduğunu gösteriyordu.

"Haberim var." dedi yalnızca.

Gözlerim İlkim ve Barlas'ın üzerinde gezindi. "Siz nereden tanışıyorsunuz?" diye sordum en sonunda dayanamayıp. Volkan abi bana arka çıktı saniyesinde.

"Biz Barlas ile aynı okuldaydık." dedi İlkim. "Bir zamanlar bende asker olmak istiyordum. Aynı Kara Harp okulundaydık ve dörtlü bir arkadaş grubuyduk." dediğinde Barlas araya girerek konuştu.

"Ben, ilkim, Özkan ve Tekin." dedi Barlas bilgi vermek amaçlı.

"Evet, çok yakın arkadaştık. Ama sonra oradan ayrılmak zorunda kaldım. Ailem hiçbir şekilde asker olmama izin vermedi, önüme her zaman engel koydu." Asker olmayı hâlâ çok istediğini gösteren bir duygu geçti gözlerinde. Gülümseyerek Volkan abiye baktı. "Ben asker olamadım ama nasıl seviyorsam, sevgilim asker çıktı." Gülümseyerek ikisini izlediğim sırada Barlas'ın belimde duran eli hafifçe tenimi okşuyordu. "İşte şimdi de Veteriner oldum. Ama bu mesleğimi de çok seviyorum ben." Aslında dışarıdan bakılınca, İlkim'in havası ve görünüşü hayvan sever biri olduğunu gösteriyordu.

"Bu konuda hiç konuşmadık bebeğim?" Volkan abiye döndüm. Çatık kaşlarıyla İlkim'e bakıyordu.

"Anlatmak istemedim hiç." Gözleri bana ve Barlas'a kaydı. "Yanlış bir anlaşılma olmasın diyerek anlattım bugün."

"Eminim ki zamanında eğitimine devam etmiş olsaydın şu an çok iyi bir asker olurdun." dedi Barlas. Belki de öyle olurdu ama kaderimizde yazılan her neyse onu yaşardık.

"Belki de." dedi İlkim duygusal bir sesle. Ardından ellerini birbirine vurdu. "Her neyse, ben masayı hazırlayayım, yemekler soğumasın." İlkim ayağa kalktığında bende ardından kalktım. Biri gözlerimin önünde çalışacak olursa ben oturup bekleyemezdim.

"Sana yardımcı olurum." Herhangi bir itirazda bulunmadı. Beraber mutfağa geçtiğimizde İlkim tabakların, kaşıkların, bardakların yerini gösterdi ve salata malzemelerini çıkarmaya başladı.

Çıkardığım tabakları tezgâhın üzerine bıraktığım sırada telefonum titredi. Bir elimde tabağı tutarak telefonu çıkarıp kimden mesaj geldiğine baktım. Yabancı bir numaradan gelmişti.

Murat'ı öldürerek her şeyin üzerini kapattığını mı düşünüyorsun? Murat'ı öldürdüğünü gören beni nasıl kapatacaksın? (18:26)

Asena, sana bir gün veriyorum. Atacağım konuma gelmezsen, polisler bu kez seni o çok korktuğun parmaklıkların ardına getirecek. (18:27)

Okuduğum mesajlarla beraber kanım dondu. Buz kestim, ellerimde ağırlık yapan tabakların yere düştüğünü ve paramparça olduğunu dahi çıkan sesten anladım.

Başım belada mıydı?

"Asena!" İki yandan kollarımdan tutuldum ve aniden Barlas ile göz göze geldim. Acının hissi boğazımı deşmiş gibiydi, yutkundum. "İyi misin, bana bak. Ne oldu, neyin var söyle, konuş benimle." Gözlerimin dolduğunu ve damla damla yaşların yanaklarıma aktığını hissetim.

Elimdeki telefonun düşeceğini anladığım an Barlas benden önce davranıp telefonu ellerimden aldı ve ekrana bakmaya başladı. "Asena, çiçeğim bana bak." Volkan abinin sesini duydum, gözlerimi yavaşça ona çevirdiğim zaman göz göze geldik. "Yanındayız, kimse, hiçbir şey sana dokunamaz." Ellerimden tuttu, beni yavaşça kendine doğru çekti ve sımsıkı sarıldı. Yüzüm omzuna dayandı, o an her şey üzerimde bir yük olduğundan ağlayışlarımla beraber onları serbest bıraktım.

"Lütfen, ben oraya gidemem. Orası çok karanlık, kötü insanlar var..." Yavaşça yumdum gözlerimi. "Canımı yakarlar, ben tekrardan gidemem oraya..." Cezaevleri... Oralar benim kabusumun başlangıç noktasıydı ancak hiçbir zaman son bulmadığı yerdi. 2

"Ne?" Barlas'ın ve aynı anda Volkan abinin şaşkın nidalarını duydum. Yavaşça yutkundum, yaşların ağırlık yaptığı gözlerimi araladım. "Asena, ne diyorsun sen?" Barlas'ın sesini duydum, yavaşça çekildim Volkan abinin kollarından.

Ela gözlerine baktım Barlas'ın. Bana bakışı canımı yaktı. "Bakma bana öyle," dedim gözlerine bakamadan başımı eğerek. "Ben yanlış bir şey yapmadım. Oraya girmeyi hak edecek bir şey yapmadım." Yapamazdım. Küçücük bir çocuktum, sekiz yaşında bir kız çocuğu ne yapardı da oraya gönderildi?

"Hayır," Barlas'ın bana doğru geldiğini ve hiç beklemeden yere eğik duran başımı kaldırıp gözlerine bakmama neden oluşunu izledim. "Ben seni biliyorum. Senin hiçbir şey yapmadığını biliyorum." Yanağıma yaslı eliyle gözyaşlarımı sildi yavaşça. "Sana nasıl baktığımı düşündün bilmiyorum ama ben sana aşkla bakmaktan başka bir şey yapamam."

"Barlas..." Konuşmama müsaade etmeden beni kendine çekti. Onun göğsüne yaslandım ve sımsıkı sarıldım. Hayatımın sonuna kadar onun göğsünde, her şeyden uzak yaşamak isterdim.

"Yemin ederim," dedi elleriyle saçlarımın arasına beni rahatlatmak adına hareketler yaptığı sırada. "Vatan toprağımın üzerine yemin ederim ki tüm bunlar bitecek. Sen her şeyden uzak, mutlu bir hayat yaşayacaksın." Ona bir cevap veremedim. Yalnızca başım göğsünde, ellerim beline sarılı hâlde duruyordum.

Biliyordum ama. Barlas'ın söylediğini yapacağına emindim. Belki bu yolda çok acır, kanardık ama biliyordum. En sonunda galip gelecektik.

Barlas'ın beni yavaşça kucağına aldığını hissetiğim an yeniden ona sarıldım sıkıca. "Bugün için kusura bakmayın," dedi. "Sonrasında telafi edeceğiz. Şimdi zamanı değilmiş." Yavaş adımlarla yürüdüğünü anladığım sırada İlkim'in sesini duydum.

"O iyi mi Barlas?" diye sordu. Onu da korkutmuştum, ses tonu her şeyi gösteriyordu.

"İyi. Sadece biraz bize ihtiyacı var." Bize... İkimize ihtiyacım vardı. Barlas'a sarılmaya, onunla her şeyi unutmaya ihtiyacım vardı. Kendimden çok ona ihtiyacım vardı. 1

"Barlas," Volkan abinin sesini duydum bu kez. "Haber et bana. Aklım kalacak." Bugünü böyle hayal etmemiştim, bugün her şey güzel olacaktı ama neden böyle mahvoldu? Neden gittiğim her yere, her hayata kendimle beraber acı götürüyordum?

"Merak etme." Sonrasında evden çıkıp benim daireme doğru ilerledik. "Güzelim," dedi Barlas oldukça naif bir tonda. Beni kucağından indirmeden kapıyı açtığını anladım ancak nasıl yaptığını anlayamadım. "Siz yemek için mutfağa geçtiğiniz zaman yatak odanın mobilyaları geldi. Her şey seni bekliyor." dedi. Bu haberin beni sevindireceğini düşünmüştü belki ama içimde hiçbir şekilde bir heyecan oluşmadı. Oysa mobilya seçtiğim zaman çok heyecan doluydum.

"Gel bakalım," başımı hafiften kaldırıp nereye girdiğimize baktım. Benim yatak odama girmiştik, gözlerim odanın ortasında duran çift kişilik yatağa kaydı ardından ise diğer eşyalara göz attım. Her şey gelmişti. "Mutlu olmadın mı?" diye sordu Barlas.

Ayaklarımı yere bıraktı, bir eliyle ise belimi sararak beni ayakta tuttu. Boşta kalan eliyle yatağın üzerindeki ambalajı kenarından söküp çıkardı ardından beni yavaşça yatağa oturttu. "Hevesim yok." dedim kuru bir sesle. Hâlâ gözyaşlarım akıyordu, boğazım ise yanıyordu.

Barlas yatağın ambalajını tamamen çıkardı ve gözleri bana çevirip yanıma geldi. Hemen yanıma oturduğunda hiç beklemeden ona sokuldum. "Ben senin moralini yerine getirecek olanı biliyorum." Ne söylemeye çalıştığını anlayamadan Barlas ayağa kalktı odadan çıktı, dakikalar sonra geri döndüğünde elinde gördüğüm rimel ile içime tuhaf bir his dolmuştu. Başımı küçük bir çocuk gibi yana eğdim ve ona baktım.

"İzin vermem diyordun Barlas..." Sırf moralim yerine gelsin diye yaptığı şey içime büyük bir mutluluk yaydı.

"Sana kıyamam ben." dedi ve elindeki rimeli bana uzattı. Hızlıca uzanıp rimeli aldığımda ben bunun beni hemen bu kadar mutlu ettiğine inanamadım. "Sür bakalım, yavrum." Dudaklarımı hafifçe ıslattım.

Barlas yanıma oturdu, bense ona döndüm ve heyecanla rimelin kapağını açtım. "Şimdi yukarı bak sen." Söylediklerimi ikiletmeden başını hafifçe kaldırdığında gülümseyerek çenesinden tuttum ve başını tekrardan düz tuttum. "Gözlerinle yukarı bak, sevgilim."

"Ne?" diye sordu birdenbire.

"Gözleri—" sözümü hızla kesti.

"Yok, yok başka bir şey dedin sen." Söylemeye çalıştığı şeyi anladım. Gülümseyerek yüzüne yanaştım.

"Sevgilim..." Gözleri dudaklarıma kaydı ardından bundan hoşnut bir ifadeyle baktı yüzüme. Gözlerini yukarıya çıkardığında içimdeki tarifsiz mutlulukla rimeli kirpiklerine sürmeye başladım, ancak çok fazla gözlerini kapattığından biraz bulaştırmıştım. "Çok güzel oldun!" Neredeyse kaşlarına temas eden kirpikleriyle beraber ters ters yüzüme baktı.

"Silelim artık bence."

"Önce fotoğraf çekelim," yatağın üzerine bırakmış olduğu telefonu elime almıştım ki ondan reddetmek için tuhaf tuhaf sesler çıktı. "Barlas, lütfen ama!"

"Yavrum, çok fazla bunlar beni ele güne rezil mi edeceksin?" diye sordu.

Küskün bir şekilde telefonumu bıraktım. "Sadece bende kalacaktı ama istemiyorsan tamam." Birkaç saniye geçmişti ki Barlas'dan yükselen oflama sesiyle beraber bir onay geldi.

"Tamam, tamam." dedi pes ederek. Hızlıca telefonumu elime aldım ve birkaç fotoğraf çekerek istediğime ulaştım. Sonrasında çok geçmeden Barlas söylenmeye başladı ve bende çok durduğunu düşünerek gözlerinden rimeli temizledim.

"Teşekkür ederim!" dedim sevinçle telefondan çektiğim fotoğraf karelerine bakarken.

"Sen mutluysan bende mutluyum." dedi. Elimdeki telefonu çekip aldı ve kenara bıraktı. "O mesajlar için sakın canını sıkma ben halledeceğim." Ellerimi tutarak birer öpücük bıraktı ve yanımda olduğunu sonuna kadar hissettirdi.

"Tamam." dedim usulca. Başımı Barlas'ın göğsüne yasladığım sırada telefonumun zil sesi doldurdu odanın içini, bana izin vermeden elini uzattı ve telefonumu görüş açıma getirdi.

Volkan abi arıyordu. "Sen konuş, aklı kalmasın güzelim. Bende bize bir şeyler alayım aç kalma." Alnımdan öperek beni konuşmam için yalnız bıraktı. Barlas'ın odadan çıkmasıyla beraber telefonu açtım.

"Volkan abi," dedim açarak.

"Asena, iyi misin? Aklım sende kaldı, bir sorun yok değil mi?" Oturduğum yerden yavaşça kalktım ve Barlas'ın yanına gitmek için odadan çıktım.

"İyiyim abi, Barlas yanımda. Halledeceğini söyledi, güveniyorum ona." Derin bir nefes aldığını duydum ardından yeniden konuştu.

"Bende varım. Korkmanı gerektirecek bir şey yok. Sana gelecek olan önce bizi geçmek zorunda." Gülümseyerek mutfağa girdim ve sırtı bana dönük telefonda konuşan Barlas'ı buldum.

"Teşekkür ederim." dedim yalnızca.

"Tamam, bir şeyler yiyip, uyu tamam mı?" Cevap vermeme izin vermeden araya girdi. "Yemek getirmemi ister misin?"

"Hayır, teşekkür ederim. Barlas yanımda, halleder o." Daha fazla üstelemedi ve telefonu kapattık. Barlas'ın yanına gittim, arkasından ona sımsıkı sarıldığımda durdu.

"Bebeğim," kollarımın arasında dönerek hiç duraksamadan beni kalçalarımdan kavrayarak havalandırdı ve kucakladı. "Bir şey mi oldu?" diye sordu. Başımı iki yana salladım ve başımı boynuna yaslayarak ona sokuldum.

"Sadece seninle uyumak istiyorum." Barlas birkaç adım atarak beni yavaşça yemek masanın üzerine oturttu ve yüz yüze bakmamızı sağladı.

"Önce bir şeyler yiyeceğiz." dedi çenemin ucunu hafiften sıkarak. "Evde bir şey yok. Özkan'dan istedim yiyecek bir şeyler getirecek ve tabii giyecek bir şeyler." Ellerimi boynuna çıkarıp sarıldım.

"Tamam." Barlas'ın elleri çıplak bacaklarıma dokundu yavaşça ardından ters ters bakan elaları gözlerime çıktı.

"Bacakların buz kesmiş." Beni tekrardan kucakladı ve söylene söylene odama doğru ilerledi. "Bu havada ne diye giyersin zaten bu bez parçasını? Ben hangi akılla izin veriyorsam!?" Odaya girdiğimizde beni yatağın ortasına doğru uzattı ve geriye çekilip odanın bir köşesinde duran battaniyeyi ambalajından çıkarıp yeniden yanıma geldi.

Tozpembe ve beyaz rengini taşıyan kalın battaniyeyi açarak üzerime örttü. "Yarın eksikleri alalım sana, sonrasında düzenlemeye başlarsın." dedi. Yanıma uzandığında battaniyeyi kaldırıp onun da üzerine örttüm.

"Tamam, olur." dedim başımı göğsüne koyarak. Çıplak bacaklarımı iki bacağının arasına alarak beni tam anlamıyla kendine yapıştırdı. Kollarının arasında, onun sıcaklığıyla beraber dakikalarca huzurla bekledim.

Dakikalar geçerken dış kapının zil sesini duyduk, Barlas yavaşça doğruldu ve beni yatağa uzatarak yataktan kalktı. "Burada bekle." dedikten sonra odadan çıktı ve saniyeler sonra Özkan ve onun sesini duydum. "Eyvallah, kardeşim." dediğini duydum Barlas'ın.

"Her şey yolunda mı?" diye sordu Özkan. "Asena Hanım iyi mi?" O da mı öğrenmişti? Barlas neden bunu söyleme gereğinde bulunmuştu? İstemsizce yataktan doğruldum ve oturur pozisyonda konuşmalarını dinledim.

"İyi. Şimdi değil, sonra konuşacağız bunu. Sana söylediğimi yap sadece." Ona ne söylemişti? Benim ikisini dinlediğimi anlamış olabilir miydi burada konuşmak istemediğini söylemesi bundan mıydı?

"Tamam." dediğini duydum Özkan'ın ardından kapının kapandığını. Çok geçmeden Barlas elindeki poşetlerle beraber içeri girdi ve içinde kıyafet olduğunu anladığım poşeti yatağın üzerine bıraktı.

"Bunlar senin, bende diğer odada giyinirim." Başımı salladım usulca. Barlas üzerime eğilip beni şakağımdan öptü ve ardından yeniden odadan çıktı. Onun gidişinin ardından poşetin içindekileri çıkarıp üzerimi giyindim. Siyah, pamuklu bir eşofman takımı getirmişti Özkan, Barlas bilerek bunu istemiş olabilirdi.

Üzerimden çıkardığım elbiseyi kenara bıraktım ardından açık saçlarımı topuz yaparak odadan çıktım. Banyoya geçerek hızlıca yüzümdeki makyajı çıkardım sonrasında ise Barlas'ın mutfaktan gelen seslerden dolayı orada olduğunu anlayarak oraya geçtim. "Gel güzelim." Gülümseyerek yanına gittim ve beraber masaya oturduk.

"Ne istedin?" diye sordum yanında yerimi aldığım sırada. Barlas'ın üzerinde de aynı benim gibi siyah bir eşofman takımı vardı.

"Pizza," pizzanın olduğu paketi açtığı sırada istemsizce dudaklarım büküldü. Ben pizza sevmezdim ki... "Ama sevgilime hamburger istedim." Gülümseyerek yüzüme baktığında ben ona şaşkınlıkla baktım.

"Pizza sevmediğimi nereden biliyorsun?" Burgerin olduğu paketi açtı ve patates kızartmasıyla beraber önüme bıraktı. Ardından içecekleri çıkardı.

"Biliyorum. Bir daha büzme o dudaklarını, ben varken senin sevmediğin bir şey olamaz." Kıkırdayarak başımı ona doğru eğdim ve dudaklarımı yanağına bastırarak öptüm onu.

"Teşekkür ederim." Burgerden bir ısırık aldığım an içinde ketçap ve mayonezin olmadığını fark ettim, ben ikisini de sevmezdim ve Barlas bunu da biliyordu. "Barlas," gözleri bana döndü kısa bir an sonrasında pizza diliminden bir ısırık aldı. "Gelen mesajlar... Onların kimden geldiğini bulacak mısın?"

"Bulacağım. Sakın yanında ben varken korkma. Senden önce ben varım, tüm zararları senden önce alırım." Bir şey söylememe izin vermeden çatalı patates kızartmasına batırıp ağzıma uzattı. "Şimdi yemeğini ye, sonra beraber uyuyacağız." Uslu uslu uzattığı kızartmayı yedim ardından kısa sürede yemeğimiz bitti.

Mutfağı toparladıktan sonra beraber odaya geçtik yeniden. "Evde yastık var mıydı?" diye sordu Barlas yatağa oturduğum sırada.

"Battaniyenin takımında iki tane olması gerekiyordu." Kısaca odanın içindeki eşyalara bakmaya başladı. Düzenlenmiş değildi ve normal olarak her şey çok dağınıktı. Barlas en sonunda yastıkların olduğu ambalajı buldu, iki yastığı çıkarmak yerine bir tanesini aldı ve yanıma gelerek yastığı yerleştirdi.

Odanın ışıklarını kapattıktan sonra ise yatağın içine girdi, başını yastığa koyduğunda ona sarılmam için kollarını açtı. Kollarının arasına girdim, başımı göğsüne yasladım. "Yarın burayı halletmen gerekiyor. Gülse'yi ara gelsin yardım etsin." dedi.

"Olur." Uykunun sarmış olduğu sesimle beraber iç çekti, bir elini belime sardı diğerini ise saçlarımın arasına koyarak okşamaya başladı. Dakikalar geçerken yavaş yavaş uykunun içine çekiliyordum.

Korkuyordum ancak Barlas vardı. O beni korurdu, bu yüzden korkmuyordum.

🕊️

Sabah gözlerimi, gözlerime temas eden güneşin ışınları sayesinde açmıştım. Odanın herhangi bir perdesi olmadığı için güneş kolaylıkla içeri ulaşıyordu.

Gözlerimi hafiften kısarak Barlas'a baktım. Bana doğru yan dönmüş, yüzünü boynum ve saçlarımın arasında saklayarak uyuyordu. Derin bir nefes aldım. Elim benden bağımsız dağınık saçlarının arasında yerini aldı ve okşamaya başladı. "Rahat dur," diyen kısık, mayışık sesini duydum ardından bana sarılışını daha sıkı hâle getirdi ve bedenini üzerime daha fazla atarak beni neredeyse altına aldı. "Neden uyanıksın sabahın köründe, bebeğim?" Bebeğim dediği ses tonu karnımda tuhaf bir akıntı gerçekleştirdi.

"Güneş aldı gözlerimi, uyanınca geri uyuyamadım." dedim kısık bir tonda. Hâlâ saçlarının arasında gezinen elimi tuttu ve başını kaldırıp kısık gözleriyle beraber birkaç saniye yüzüme baktı, sonrasında tuttuğu elimi öptü ve bedenini yatağın diğer tarafına attı.

"Uyumaya devam et," dedi yataktan doğrularak. Kaşlarım istemsizce çatıldı ve ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştım. "Birkaç işim var, onları halledeceğim." dedi. Yataktan çıktığında hızlıca ona doğru uzandım ve parmaklarım bileğine sarılarak onu durdurdu.

"Nereye gideceksin?" Kuşkuyla yüzüne baktım. Bir şey vardı ancak anlamamıştım. "Bana neden soğuksun?" diye sordum. Birdenbire değişen tavrı yüzünden bunu anlamıştım.

"Sana soğuk değilim, güzelim." diyerek yüzümü avuçlarının arasına aldı. Dudaklarını yavaşça alnıma bastırdı. "Askeriyeye gideceğim, çok geçmeden gelirim." Başka bir şey söylemeden odadan çıktı. Yavaşça yutkundum, yatağın kenarına bırakmış olduğum telefonumu aldım ve saate baktım.

08:27

Bu saate gidecek, beni yalnız bırakacak kadar önemli olan neydi? Dün gece yaşananlardan sonra beni bu kadar kolay yalnız bırakması beklediğim bir şey değildi. Aniden bedenime saplanan bir titreme ve soğukluk hissetim, kalbim kırılmıştı. "Asena," Barlas'ın sesini duydum ardından aralık kapıdan bedenini geçirdi ve bana baktı. "Çıkıyorum ben, sana kahvaltı etmen için birkaç şey gönderirim." dedi. Üzerini giyinmiş ve gidiyordu.

"Tamam, teşekkür ederim." Kaşları çatıldı hafiften, birkaç saniye yüzüme baktıktan sonra odadan geri çıktı ve sonrasında dış kapının kapandığını duydum. Nereye gidiyordu? Gerçekten askeriyeye mi gidiyordu?

Belki de bana, onunla görüşmem için beni tehdit eden yabancı numarayı bulmuşlardı. Yavaşça yataktan çıktım ardından ne yapacağımı bilemeyerek ayakta gözlerimi boş boş etrafta gezdirdim. Aklımı dağıtmak için odayı temizleyebilirdim, artık burada yaşayacaktım çünkü.

İlk önce açık saçlarımı sıkı bir topuz yaptım ardından banyoya geçip yüzümü yıkadım ayılmak için. Sonrasında evi temizlemek için gelen temizlikçilerden kalan malzemelerle beraber yatak odamı temizlemeye başladım. İlk olarak eşyaları koridora alarak başladım, sonrasında yıkanması gerekenleri sıra sıra makinaya atarak onları aradan çıkardım bu sırada ise odanın penceresini içeriden silmeye başladım.

Yağmur sürekli olarak yağdığı için dışarıdan temizlemek boşaydı ve artı olarak önümüzdeki günler de kar yağışı gerçekleşebilirdi. Pencereden sonra yeri temizledim ve kuruduğundan emin olduktan sonra ilk olarak yatağımı yerleştirdim. Sonra ise mobilyaların tozlarını alarak onları yerleştirdim.

Oda tamamen bittikten sonra neredeyse iki-üç saat geçmişti. Barlas'dan herhangi bir ses yoktu, beni aramıyordu. Söylediği gibi bana kahvaltı etmem için birkaç şey göndertmişti ama ben onu yanımda istiyordum. Kırgınlığım gittikçe artıyordu istemsizce.

Yapacak bir şey olmadığı için zaten temiz olan evi yeniden üstten temizledim ve en sonunda mutfağa geçerek Barlas'ın gönderdiklerine kısaca baktım. Kahvaltılık çok şey göndermişti, onları buzdolabına yerleştirdim ve bir şey yemek istemediğim için odaya geri döndüm.

Dün geldiğimiz zaman üzerimde olan kıyafetleri geri giydim, otele gidip çıkışımı yapacaktım ve eşyalarımı alacaktım. Birde Gülse'ye uğrayıp Fındık'ı almam gerekiyordu, artık oda yeni evine gelecekti.

Saçlarımı açıp taradım ardından açık bırakarak çantamı ve telefonumu aldım kabanımı giyerek evden çıktım. Evin anahtarını cebime koyduğum sırada asansöre doğru ilerliyordum ki arkamdan Volkan abinin sesini duydum. "Asena?"

"Volkan abi," evden çıkmıştı. "Günaydın." dedim tebessümle. Gülümseyerek kapıyı çekti ve yanıma gelerek beni kendine çekip sarıldı.

"Günaydın çiçeğim." Saçlarımın üzerinden öptü ve asansörü çağırdı. "Nereye gidiyorsun? Dünden sonra iyi misin?" diye sordu. Bu sırada asansör gelmişti ve beraber içeri girerek zemin katın düğmesine bastık.

"İyiyim merak etme. Otele gideceğim çıkışımı yapıp, eşyalarımı alırım. Birde kedimi almam gerekiyor evi tamamen temizledim." Aşağı inen asansörden indik ve dış giriş kapısına doğru ilerledik. Dışarıda yağmur yağıyordu çok fazla.

"Ben götürüp, getiririm seni. Bu havada yalnız gitme." Olurdu aslında alacağım şeyleri onun arabasıyla getirmek daha kolay olurdu.

"Olur, teşekkür ederim." Volkan abi elinde tuttuğu şemsiyeyi açarak ikimizin üzerine tuttu ve beni iyice kendine çekti. Beraber onun arabasına doğru ilerledik, arabaya bindik ve ilk olarak otele doğru ilerlemeye başladık.

"Barlas nerede? Seni asla yalnız başına bırakmazdı," dedi gözleri yoldayken. Yavaşça gülümsedim, içimde tuhaf bir his olmuştu bunu söyleyince.

"İşi olduğunu söyledi, askeriyeye gitti." Fazla sorgulamadı. Beş dakika kadar süren yolun sonunda otelin önünde durduk, Volkan abi arabadan indi ve benim tarafıma gelerek kapıyı açtı. Arabadan inip tuttuğu şemsiyenin altına girdim, hızlı adımlarla otele doğru ilerlemeye başladık. İlk olarak zaten toplamış olduğum valizimi ve Fındık'ın eşyalarını almakla başladım sonrasında ise çıkışımı yaparak otelden ayrıldık.

Volkan abi Fındık'a ait olan eşyaları bagaja koydu ardından ise benim valizimi arabaya yerleştirip arabaya bindi. Biraz ıslanmıştı bunları yaparken. "Şimdi nereye?" diye sordu yola çıktığımızda.

Ona yolu tarif ettim ve kısa sürede evin önünde durduk. Volkan abi arabada bekleyeceğini söyledi doğal olarak, ben de çok kalmayacağım için kabul ettim. Arabadan inip eve doğru ilerledim ve kapıyı çaldım. "Asena," Gülse hevesle boynuma sarıldı ve birkaç dakika boyunca kapıda konuştuk. "Özlemişim seni. İçeri gelsene."

"Hayır, gideyim ben. Fındık'ı getirir misin?" Fazla üstelemedi beni Volkan abinin beklediğini söylediğim zaman, sonrasında Fındık'ı kucağına almış ve getirmişti.

"En kısa zamanda evine gelmek istiyorum." dedi ben Fındık'ı aldığım an. Gülümseyerek başımı salladım, ardından onunla vedalaştım. Füsun ablayı görmemiştim çünkü evde değildi. Geri arabaya döndüğümde tuttuğum şemsiyeyi kapattım ve kucağımdaki Fındık'ı öperek özlem giderdim. "Özlemişim."

"Miyav..."

Volkan abi arabayı çalıştırdı ve yeniden evime doğru sürmeye başladı. "Senin işin var mıydı? Böyle alıkoydum seni..."

"Olur mu öyle şey?" diye karşı çıktı. "O kadar acil değildi işim zaten, sonra halledilir." Başımı salladım onaylayarak. Sonrasında kısa sürede sitenin önünde durduk, beraber arabadan indik artık yağmur durmuş sayılırdı o yüzden rahat hareket ediyorduk. Ben kucağıma Fındık'ı aldım ve diğer elimle valizi sürüklemeye başladım. Volkan abi ise diğer eşyaları alarak beni takip etti, asansöre binerek durduk. "Sen kahvaltı yaptın mı?" diye sordu bana.

"Hayır, şimdi yaparım eve geçip." Barlas gelmiş miydi? Beni hiç aramamıştı, dört saaten fazladır dışarıdaydı üstelik merak etmiştim ben onu ama kırgındım. O merak etmemiş miydi beni?

Asansör durunca indik. Volkan abi eve geçmeden eşyaları koridora bıraktı ve beni saçlarımdan öperek kendi dairesine geçti. Bende eve geçtiğim zaman ilk olarak Fındık'ı yere bıraktım ve o ürkek adımlarla eve baktığı sırada telefonumu çıkarıp herhangi bir arama olup olmadığına baktım.

Yoktu. Dört saat oluyordu ancak Barlas beni hiç aramamış, mesaj bile atmamıştı. Bir saat önce yabancı bir numaradan mesaj gelmişti, ekranda vardı. Yavaşça yutkundum.

*Fotoğraf*

Seni seven, değer veren insanların olduğunu düşünüyordum ancak görüyorum ki ilk fırsatta kenara atılan sensin. (11:18)

Ellerim titredi. Bilmiyorum belki de göreceğim şeyi hissetim, fotoğrafı açtım ve ne olduğuna baktım. Hissettiğim şey doğruydu, kalbimin kırıldığını belki de binlerce parçaya bölündüğünü ve dünyamın kelimenin anlamıyla başıma yıkıldığını anladım.

Fotoğrafta Barlas ve Ezgi vardı. Dört saattir aklında olmadığım sevgilim şimdi eski sevgilisinin yanındaydı. Bana işim var dediği buydu, Ezgi onun için önemliydi.

İkisi diz dizeydi, Ezgi Barlas'ın masanın üzerinde duran elini tutmuş ve gülüyordu. Barlas ise yalnızca onun yüzüne bakıyordu ama yinede içimdeki ateş sönmedi. Çünkü kalbim kırılmıştı. 2

Telefonum elimden kayıp düşmeden önce ekrana düşen aramayı, Barlas'dan gelen aramayı fark ettim. Geç kalmadın mı beni hatırlamak için?

Telefonum yere düştü, çok sert düşmemişti. Arama hâlâ devam ediyordu, dizlerimin üzerine yavaşça çöktüm ve hiç durmadan akmaya başlayan yaşlar arasında hıçkırıklara boğuldum.

Telefon çaldı, kapandı. Ardından yeniden çaldı, kapandı. Saymayı bıraktığım ana kadar çaldı ancak açmadım. Ağlayışlarım o kadar fazlaydı ki nefes almak bile zor geliyordu. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama dış kapının kırılırcasına çalmaya başladığını duyunca zar zor baktım dibinde durduğum kapıya. "Asena!" Barlas'ın sesini duydum, korku doluydu, endişeliydi. "Asena, içeride misin? Lütfen aç şu kapıyı!"

Dakikalarca kapıya vurdu ve en sonunda birkaç kişinin sesi karıştı araya. "Ne oluyor, Barlas ne oluyor?" Volkan abinin sesiydi bu.

"Bilmiyorum! Kaç kez aradım açmadı telefonu, bir şey oldu. Kapıyı açmıyor." Sonrasında kapıya çarpan gürültüyle beraber gözyaşlarımı sildim ve zar zor ayağa kalktım. Kapıyı yavaşça açtığım sırada gözlerim toplanmış olan kalabalık içinden onun gözleriyle buluştu ve mideme baskı yapan hisle yutkundum.

Gördüklerimi, okuduklarımı unutmak mümkün değildi. "Asena..." Korkuyla bana doğru geldi ve hiç durmadan beni kendine çekerek sımsıkı sardı. Kapanan gözümden yaşlar aktı, içim dışıma çıkıyormuş gibi hissediyordum. "Neden, neden açmadın telefonunu? Ne kadar korktum, seni kaybettim sandım."

Ezgi'nin yanındayken beni düşünmüş gibi değildin.

Barlas geriye çekildi ve yaşlardan yüzüme yapışmış saçlarımı kenara çekerek yüzüme baktı. "Neden ağlıyorsun? Bir şey mi oldu, söyle, konuş benimle." Ağlıyordum. Ağlamak istemiyordum ama her zaman olduğu gibi canımın acısı gözlerimden akan yaşlarla dışa çıkıyordu. "Yalvarırım, yalvarırım bana bir cevap ver. Ne oldu, neyin var?" Gözleri bir cevap bulmak ister gibi etrafta gezindi ve yerde olan telefonumu fark etti. Kaşları çatık hâlde oraya giderek yerdeki telefonumu aldı.

Saniyeler içinde değişen yüz ifadesiyle beraber bana bakmak için kaldırdı başını. Gözlerinden geçen korkuyu ve endişeyi fark edince ağır bir şekilde yutkundum. Neden peki? Neden yaptın bunu, cevap ver...

Sormadım bir şey. Yalnızca odama doğru ilerlediğim sırada arkamdan sesini duydum. "Asena, sakın. Sakın başka bir şey düşünme, seni bu hâle getiren o düşünce her neyse öyle bir şey yok." Cevap vermedim. Odaya girdiğim zaman kapıyı kapattım ve kilidini üst üste çevirerek içeri hapsettim kendimi.

Kapıyı vurduğunu ve kendini açıklamaya çalıştığını işittim. "Yapmadım, yapmam! Sen varken bir başkası olamaz!" Hissetiğim kırgınlık çok başkaydı. Belki gerçekten yapmazdı ama bir şey fark etmiştim ben.

Barlas'a güveniyorum derken bile aslında güvenmediğimi fark ettim. Benim ona olan güvenim gerçekten yok olmuştu, şimdi her şey daha kötüydü. Olmaması gereken bizdik, bir arada olmamalıydık. "Aç kapıyı! Yalvarırım sana, başka birşey düşmesin aklına. Asena, Asena ben senden başkasına o gözle bakar mıyım?" Yatağa oturdum. "Hiç mi tanımadın? Hiç mi güvenmiyorsun bana?" Yalnızca yatağa uzanıp üzerimi örttüm ve kendi alanıma çekildim. 1

Sadece sessizlik istiyordum.

İki saat kadar geçmişti. Barlas Asena'nın girdiği odanın kapısında oturuyordu, ondan herhangi bir ses duysa bile yeterdi ancak iki saattir evin içinde ölüm sessizliği vardı sanki. Asena odanın içinde, sessiz gözyaşları içinde ağlarken Barlas ise kapıya kafasını yaslamış ve bekliyordu.

İkisinin dün gece beraber bu evde güzel vakit geçirdikleri saatlerin üzerine şimdi bu iki saat iki yıl gibi gelmişti. İkisi birbirinden uzak, Asena Barlas'a kırgındı, Barlas ile hissettiği tarifsiz duygu karmaşası yüzünden bekliyordu.

"Böyle mi olacak?" diye sordu Barlas tükenmiş bir sesle. "Beni dinlemeden, anlamadan saklayacak mısın güzel yüzünü? Yaşam nefesimi kesecek misin benden?" Yaşam nefesi diye adlandırdığı Asena'nın kendisiydi.

Sustu ancak bir karşılık almadı. Yine pes etmeden konuşmaya devam etti. "Bu kapı, ya da dünyadaki hiçbir şey engel değil sana ulaşmama. Bir tek sen, bir tek sen engel oluyorsun sana gelmeme." dedi yorgunlukla. Bugün yaptığı şey yüzünden Asena'nın bu hâle geleceğini düşünmemiş, onun haberinin dahi olacağını düşünmemişti.

"Git o zaman." dedi Asena yataktan kalkıp, kapının önüne oturarak.

"Gitmem." dedi Barlas onun sesini duyduğu an. "Aç kapıyı bana, izin ver anlatayım sana her şeyi." Asena gözünden akan yaşı sildi. Birine güvenmek ancak sonrasında yüzüstü bırakıldığını düşünmek çok yara veriyordu.

"Dinlemek istemiyorum. Bugün, bana hiçbir şey söylemeden çıkıp gittin aklında değildim. Dört saat geçti aradan, merak edip aramadın. Çünkü eski sevgilinin yanındaydın." Ağırca yutkundu. "Ezgi önemliydi benden. Ondan sonra sıra bana geldi, aklına geldim. Beni aradın, hem de defalarca ama ulaşamadın." Barlas o anları düşündü. Kafayı yiyecek gibiydi, buraya nasıl geldiğini dahi anlamamıştı.

"Çok korktum." dedi yalnızca.

"Korkunun sebebi neydi?" diye sordu Asena.

"Sana bir zarar gelmiş olacağı. Saatler geçmişti ve ben senin sesini duymadım, ne hâlde olduğunu bilmedim. Başına bir şey gelmiş olduğunu düşündüm." Asena buruk bir şekilde güldü. Kalbini saran bu sızı çok yakıyordu onu.

"Olsaydı haberin olmazdı. Ve ben senin aklına gelinceye kadar, ölmüş bile olabilirdim. Seni suçlamıyorum, sadece kırıldım. Kendimi senin için önemli sanmıştım, meğerse herkes benden daha önemliymiş senin için." Barlas pişmanlıkla kapattı gözlerini. Biliyordu, Asena'dan daha çok o biliyordu tehlikeyi.

"Sen bensin Asena." dedi kabul etmeyerek. "Benim diğer yarımsın, sen yoksan ben zaten yokum." Bir cevap bekledi ancak hiçbir cevap gelmedi. Barlas sessizce nefeslendi. "Hiçbir şey yememişsin, çık hadi oradan." dedi daha fazla dayanamayarak.

"Barlas," Barlas ismini duyunca durdu. Devam etmesini bekledi. "Lütfen git. Ben yanımda, bir başka kadının, özelikle eskiden hayatında önemli bir yerde olan kadının yanından gelen bir adam istemiyorum." Barlas duyduğu istekle taş kesildi. O gitmek değil aksine kalmak ve Asena'yı sımsıkı sarmak istiyordu.

"Gitsem çıkacak mısın oradan? Bir şeyler yiyecek misin?" diye sordu.

"Evet." dedi Asena. Ancak yalandı. Çünkü daha rahat olacak ve ağlayacaktı. Kendi içinde güçsüz düşmek istiyordu, Barlas'ın önünde değil. Birdenbire onu herkesten daha uzak görmüştü kendine.

"Sen nasıl istiyorsan." dedi. Ayağa kalktı ve birkaç saniye duraksadı ardından ise evden çıktı ancak dairenin önündeki basamaklara oturdu, gidemedi.1

🕊️

Sabah gözlerimi açtığımda dışarıda yağan kar tanelerini gördüm. Gerçekten de yağması bekleniyordu ve şimdi yağıyordu. Üzerimden tır geçmiş gibi hissetmem normal miydi? Dün akşama doğru daha fazla dayanamamış ve bir şeyler yemiştim yoksa düşüp bayılmam çok sürmezdi.

Odadan çıktım ve ilk olarak Fındık'ın mamasını kabına koymakla başladım sonra ise hızlıca duş alarak üzerimi giymeye başladım. Hastaneye geçmem gerekiyordu çünkü. Hava eminim ki buz gibiydi, o yüzden kalın giyindim.

Siyah dar paça bir pantolon, üzerine ise kahverengi bir kazak giydim. Saçlarımı taradım ve saçlarımın yarısını toparlayarak şekil verdim. Ardından üzerime şişme mont aldım ve son olarak çantamı, telefonumu ve şemsiyemi alarak evden çıktım.

Kapıdan çıktığım an merdiven basamaklarında oturan adamla göz göze geldik. Kapıyı kapatan elim havada kaldı, kalbim yerinden çıkmak ister gibi atmaya başladı. Dün yeterince ağlamamış gibi gözlerim yeniden ağlamak için sızladı. "Asena..." Bana doğru bir adım attı ancak geriye döndüm ve asansörlere doğru ilerledim. "Bekle, dur!" Birdenbire beni dirseğimden kavradı ve kendine çekerek tuttu.

"Dokunma bana!" dedim dişlerimin arasından. Gözlerine nefretle baktım. "Dün nerede ve kiminleysen ona git, onun kapısında bekle. Bu saaten sonra ikimiz adına tek şey olabilir. Beni kurtardın ve yeni bir hayat verdin, bu kadar."

"Sus artık," dedi bir eli belime sarılırken. "Düşündüğün gibi bir şey yok. Dünden beri nefes alamıyorum, beni yeterince yordun." Kendisi nefes alamıyordu ancak ben çok mutluydum. Onun yüzünden sürekli üzülmek istemiyordum, ben sevdiğim insanlar yüzünden parçalanmak istemiyordum artık.

"Yorulduysan gidersin." dedim.

"Neden?" diye çıkıştı. "Sana ne kadar âşık olduğumu neden görmüyorsun? Ben senin için ölüyorum, Asena." Başımı şiddetle iki yana salladım ve kendimi ondan geriye çekerek aramıza mesafe koydum.

"Lütfen artık dur." dedim gözlerine bakarak. Benden ne istiyordu bilmiyorum. "İstediğini veriyorum, aranızdan çekiliyorum. Ezgi geri geldiğine göre ve ben çekildiğime göre onunla mutluluklar sana." Başka bir şey demeden asansöre yöneldim ancak bu kez beni elimden tutarak kendiyle beraber çekiştirip açık asansöre bindirdi ve ikimizi içeriye hapsetti. 3

"Ben senden başkasıyla mutlu olmam. Ezgi benim umurumda değil, onunla sadece senin için görüştüm. Seni çekip çıkarmak istiyorum bu cehennemden." Bir şey söylememe izin vermeden araya girdi ve konuşmaya devam etti. "Lütfen, sana yalvarırım artık bana biraz güven."

Kolay mı sanıyordu? Ben ona güvendiğim için sonradan pişman olmuştum. Ve şimdi yeniden ona güvenmek kolay değildi, ben anlamıştım işte bunu.

"Sana her güvendiğim an beni ne hâle getirdiğinin farkında değil misin sen?" Ona doğru gittim ve sertçe vurdum göğsüne. Acımı, hırsımı ve öfkemi çıkarmak ister gibi vurdum ona. "Ya sen neden yapıyorsun bunları! Sabahın köründe birdenbire soğukluk girsin aramıza, sen bana yalan söyleyip çıkıp git, saatlerce arama, sorma! Sonra hiçbir şey olmamış gibi eve gel." Başımı iki yana salladım.

"Biliyorum, haklısın hata yaptım ama olmayacak bir daha."

"Evet, çünkü sen benden uzak duracaksın." Uzanıp asansörün düğmesine bastım ve çalıştırdım.

"Durmam. Sen yoksan ben de yokum." Baktım öylece ona, sonra önüme döndüm ve asansörün aşağı inmesini bekledim. "Bak bana, Asena." Bakmadım. Asansör durdu, onu umursamadan indim.

"Gelme peşimden, beni bırak artık." dedim sesime bulaşmış kırgınlıkla. Bu kez dinledi, gelmedi ancak çok acıdı canım. Neden bilmiyorum ama Barlas beni hem yaralayan hem de en çok mutlu edendi.

Hastaneye geldikten sonra direkt randevulu hastalarımı almaya başlamıştım ve neredeyse üç saat geçmişti. Şimdi ise öğle arasına girmiştik, elimdeki kahveden bir yudum aldığım sırada yanıbaşımda beliren bir adamla kaşlarım çatıldı. "Buyrun?" Nezaketen ayağa kalktım.

"Merhaba," elini tanışma maksadında uzattı. "Doktor Deniz Sakin." Kaşlarım çatıldı istemsizce. Uzattığı elini sıktım öncelikle.

"Asena," dedim yalnızca. "Sizi görmedim daha önce." dedim geriye çekilerek. Başını salladı elindeki kahveyi masaya bıraktığı sırada.

"Dün burada başladım, sizi görünce tanışmak istedim." dedi üzerimdeki doktor önlüğünü işaret ederek. "Oturmamda mahsur var mı?" Başımı iki yana salladım ve beraber masaya oturduk.

"Hayırlı olsun, umarım seversiniz burayı."

"Seveceğime eminim." dedi gözlerimin içine baka baka.

"Elbette," dedim soğumaya başlayan kahveden bir yudum daha aldım ve masaya bıraktım kupayı. O sırada telefonuma iki bildirim geldi. Mesaj gelmişti, yeniden.

Sanırım dün Barlas ile aranızda geçenler onun ders almasına ve utanmasına yetmemiş. (12:37)

Ne kadar da yazık... (12:37)

​​​​​​Kaşlarım çatıldı ve yavaşça yutkundum. Bir şey mi öğrenecektim yeniden?

Asena

Ne saçmalıyorsun sen? Kimsin bilmiyorum ama beni rahat bırak artık. (12:38)

Her kimse beni artık yoruyordu. Onu en başından engellemiş olsaydım şu an bu hâlde olmazdım. Ama o zaman Barlas'ın Ezgi ile beni saatlerce kandırdığını bilemezdim.

Yeni bir mesaj geldi.

Atacağım konuma git. Barlas'ı ve Ezgi'yi görmek istemez misin? Belki o zaman tamamen bitirirsin.

*Konum*

Sonrasında herhangi bir mesaj gelmedi. Yutkunarak telefonun ekranını kapattım. Gidecek miydim? Her şeyi bir kenara bırakacak ve oraya gidecektim. Ama ya her şeyin asıl bittiği noktaya gelecek olursam?

"İyi misin? Bir sorun mu var?" Deniz Beyin sesini duyunca başımı kaldırdım ve yüzüne baktım. 1

"Hayır, iyiyim ben." Ayağa kalktım ve gülümsedim. "Size afiyet olsun, benim işlerim var." Sonrasında o bir şey diyemeden arkamı dönüp hızlı adımlarla çıkışa doğru ilerledim. Çantam yanımdaydı, en azından tekrardan hastaneye girmeme gerek kalmayacaktı.

Hastaneden çıkarak İlk bulduğum taksiye bindim ve konumu şoföre söyleyerek arkama yaslandım. Orada neyle karşı karşıya geleceğimi bilmiyordum, belki her şeyin bittiği asıl nokta o olacaktı.

Yirmi dakika içinde konuma geldik, parayı ödeyip taksiden indim. Gözlerimi geldiğim yerde gezdirip derin bir nefes aldım. Issız bir yerdi, başımı belaya sokmazdım umarım. Yavaş adımlarla yürümeye başladığım sırada biraz ileride, yerde yatan birini fark ettim.

Endişeyle o tarafa doğru koşmaya başladım. Çok geçmeden oraya yaklaştım ve kim olduğuna bakmaya çalıştığım sırada gördüğüm tanıdık yüzle çatıldı kaşlarım. "Ezgi?" Saçları dağılmış, dudağı ve kaşı patlamıştı. Ona ne olmuştu böyle?

"Dokunma bana!" diye bağırdı birdenbire. Birkaç adım geriye gittiğimde Ezgi zar zor ayağa kalktı ve gözyaşları içinde baktı yüzüme. "Ben ne yaptım sana! Neden yaptın bunu bana?" Üzerime gelip beni iterek geriye savurdu. Elimdeki çantam yere düştüğünde afalladım.

"Ne saçmalıyorsun sen? Ben sana hiçbir şey yapmadım!" Yere eğilip çantamı alacağım sırada izin vermeden beni geriye itti yeniden. "Yeter!" Ona ve Barlas'a olan kinimle onu sertçe geriye ittim ve yere düşmesine sebep oldum.

"Yapma!" diye ağlamaya başladı ve ben hiçbir şey anlamadım. Üzerine doğru eğildiğim an kendini korumak adına yüzünü kapattı kollarıyla, ve o an arkamdan ses duydum.

"Asena!" Barlas'ın sesini duyunca geriye döndüm. Koşar adımlarla buraya geldiğini gördüm ancak yanıma gelir gelmez beni es geçerek Ezgi'nin yanına diz çöktü. "Ne yapıyorsun sen!?" diye bağırdı birdenbire bana doğru. 1

Afalladım, neye uğradığımı şaşırarak yüzüne baktığımda Ezgi hıçkırıklar içinde ağlamaya ve konuşmaya başladı. "Beni çağırdı buraya, konuşmak istediğini söyledi bende geldim. Bilemedim bu hâle geleceğimi..." Hıçkırdı. Kollarını Barlas'ın boynuna doladı ve ona sımsıkı sarıldı gözlerimin önünde. "Saçma sapan şeyler söyledi bana..."

"Tamam," dedi Barlas ona sarılarak. "Buradayım ben korkma." Gözleri bana döndüğünde ondan nefret ettim. Dişlerimi sertçe birbirine bastırdım. "Kimse zarar veremez sana." Beni kırdığını söylemiştim ya, hayır Barlas beni un ufak etti. 1

"Benim seni ondan aldığımı, ayartığımı söyledi. Suçladı beni hep, sonra böyle bu hâle getirdi. Senden uzak durmamı, ona ait olduğunu söyledi." Bir bir söylediği yalanlar karşısında ne yapacağımı bilemedim. Ama en kötüsü Barlas'ın ona sarılarak hiçbir şey söylememesiydi.

Ona mı inanıyordu?

"Kes yalan söylemeyi!" diye bağırdım en sonunda kendime gelerek. "Yalan söylüyor Barlas!" Gözlerimi ela gözlerine çevirdim ve orada gördüğüm duyguyla beraber içim kanadı. Titrek bir nefes aldım yavaşça. "Barlas, ona inanmıyorsun değil mi?" Sesimdeki zayıflığı fark ettim. Yavaşça yutkundum.

"Asena, git."

Bana yeniden git diyordu. Bunu neden yapıyordu? "Gideceğim, ama bana kime inandığını söyledikten sonra." Ezgi'nin sözlerine ve gözyaşlarına mı inanıyordu? Benim söylediklerim onun için yalan mıydı?1

"Lütfen sadece git." dedi bana hiçbir şekilde cevap vermeyerek. Acı ilim ilim içime işledi, kan gölünün içinde yüzen kalbimi hissetim. "Şimdi değil, sonra." dedi ama kabul edemedim.

"Cevap ver." dedim acı dolu bir sesle. "Kime inanıyorsun?" Sessizleştim. Bana bir cevap vermesini bekledim ancak gözlerimin önünde Ezgi'ye destek olarak onu yerden kaldırdı ve beni fark etmeden yere düşürdü. "Barlas..."

"Git artık." dedi beni bin parçaya bölerek.

Sırtımı dönerek oradan uzaklaşmaya başladığım zaman bile hâlâ orada ondan bir cevap bekliyordum. Bekledim, bekledim. Yürüdüm, yürüdüm. Hiçbir cevap bulamadım, öylece gittim.

Bunu daha kaç kez en acı şekilde anlamam gerekliydi? Bir insanın, insanların hayatında hiçbir şekilde değerim yoktu. Bir zamanlar onlar için önemli olanlar gelirdi ve sen bir hiç gibi yeniden kenara atılırdın.

Kırılır, yıkılır, paramparça olurdun. Çünkü sen bir hiçsin.

🕊️

Asena iki saaten fazladır öylesine geziyordu sokaklarda. Duydukları onu yaralamıştı ve hiç iyi değildi, belki de gerçekten her şeyin sadece güzel bir rüya olduğunu kabul etmesi ve kendini tamamen geriye çekmesi gerekiyordu.

Avare avare dolaştığı sokakta birdenbire önünü kıran arabayla taş kesilmiş gibi dondu kaldı. "Ooo!" diye bir ses duydu ardından çatık kaşlarıyla arabadan inen adama baktı. Adam tam karşısında durdu ve sırtını arabaya yaslayarak baktı Asena'nın gözlerine. "Canım ablam." dedi iğrenç bir sesle.

Asena sanki hissetmiş gibi buz kesti. "Seni gökte ararken yerde buldum." dedi keyifli keyifli. Asena doğru birkaç adım attı ve güldü alayla. "Kardeşine birkaç saat ayırırsın öyle değil mi?" Asena ne olduğuna dahi anlam veremeden arkasından yaklaşan adamdan bihaberdi.

Burnunu ve ağzını kapatan mendilin üzerindeki ilacı soluduğu an çırpınarak kapattı bilincini. "Hadi, ablamı bindir arabaya gidelim. Görülmesi gereken küçük bir iş var." dedi Yağız Kanca.

Saat neredeyse akşam sekize geliyordu ancak Asena saatlerdir ortada yoktu ve Barlas saatlerdir her yerde onu arıyordu. Herkese, her yere bakmasına rağmen ondan en ufak bir iz bulamamıştı.

"Asena nerede! Kafayı yiyeceğim!" Kendini suçlamaktan bir adım geri durmuyordu, çünkü Ezgi'nin yanında ona olan davranışının, onu ne kadar paramparça ettiğini biliyordu. Başına bir şey gelmiş olabileceğini düşünmek bile istemiyordu ancak düşünmeden duramıyordu.

Her yeri ve herkesi ayağa kaldırmış şekilde Asena'yı aradığı anların birinde telefonuna bir mesaj düştü ve yer yerinden oynadı.

Eğer sevdiğin kadına ulaşmak istiyorsan konuma gidip alabilirsin, elini çabuk tut derim hiç iyi değil çünkü. (20:17)4

🕊️

Bölüm sonu, sizce nasıldı bölüm?1

Bol bol yorum yapmayı unutmayın çiçeklerim.

Sizce Barlas neden sürekli Ezgi'nin yanında ve onu koruyor?3

Asena'ya söyledikleri ve yaptıkları çok yaktı bizi... Ama az kaldı mutlu olacağız:)1

Sizce Yağız Kanca kim? Ve Asena'dan ne istiyor?1

Şimdilik böyle diğer kitabım olan TANYELİ MAHALLESİ'ne bakmayı unutmayın ona ilk bölümü atacağım.

Gelecek bölüme kadar iyi bakın kendinize 🤍

Bölüm : 23.02.2025 18:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...