Sakın ailene gerçekleri anlatma! Üstten emir var!
Aslında o an her şeyi anlatmaya hazırdım ama aldığım mesaj bana tam tersini söylüyordu.
-ya baba tamam! Ne olmuş oğlun escortla takılıyorsa!? Dünyanın sonu mu!?
Az önce neredeyse baygınlık geçirecek gibi olan bey babanın gözleri onur'un bu laflarıyla fal taşı gibi açıldı.
-ulan sıpa! Çekil başımdan! Elimde kalma! Birde alay ediyor!
Onur küser gibi kafasını çevirdi .
-escortla takılan o! Kızılan garip onur! Allah sorar bunun hesabını!
Onur yediği terlikle korkudan küçük çaplı bir kriz geçirirken serpil hanım konuştu.
-sus artık onur! Ne çok konuştun oğlum ya!
Gerçekten de onur'un çenesinden bana sıra gelmiyordu.
Kendini yatıştırmak için derin bir nefes çekti.
-senin esc- tövbe Allahım! Ne işin olur işte !?
Yüzümde bir sırıtma belirdi. Omuzlarımı silktim
Bey baba sabır diler gibi başını sağ doğru çevirdi. Serpil hanımınsa kızaran yanaklarından utandığı belli oluyordu.
-lan düzgün konuşsana o ne biçim konuşmak!?
-niye yanlış bir şey mi söyledim? Hayır yani sordunuz bende cevapladım.
-ulan babamla annemin yanında söylenecek şey mi bu!?
-niye?ne olduğunu bilmiyorlar mı sanki? Seni leylekler mi getirdi!?
Kerim ve emirden tuhaf sesler çıktı. Gülmemek için kendilerini zor tutuyorlardı.
-ulan bir susun ! Bizene kimle yatıp kalktığından! Asıl meseleye gelelim biz! Nasıl oldu bu !?
Gökhan'ın dedikleriyle hafifçe yutkundum. Ne diyecektim şimdi?
Gökhan'ın çatılı olan kaşları daha da çatıldı.
-salağa yatma gökay! Yarandan bahsediyorum?
Ne dediğini yeni anlıyormuş gibi bir yüz ifadesi takındım.
Elim anlıma gitti ve işaret parmağımla anlımı kaşıyormuş gibi yaptım.
-ya talihsizlik işte komiserim! Dün bunaldım dört duvar arasında, dedim bir hava almaya çıkayım. Çıktım yürüyordum öyle,sonra bir ara sokağa girdim. Davul sesleri falan geliyor. Ama bir şey diyeyim mi!? Harbiden dedikleri gibi davulun sesi uzaktan hoş geliyormuş. Yaklaştıkça beynim sikildi resmen!
-Dur komiserim! Anlat dedin anlatıyorum. Neyse! Ben yolumu değiştirmedim devam ettim. Salaklık bende! Madem sesten rahatsız oluyorsun değiştirsene yolunu! Yok! Olur mu!? Dikine gittim. Giderken bir anda silah sesleri yükseldi. Bende silah falan çok korkarım komiserim! Hemen bir panik falan. Ne yapacağımı şaşırdım! Tabii korkunca insanın eli ayağına dolanıyor. Ben ne yapacağımı şaşırmış vaziyetteyken havaya sıkılan kurşun sen sek bana gel!
Şansızlığıma söver gibi başımı iki yana salladım.
-yaa işte komiserim. Bendeki de şans! Bir milyon kişinin olduğu meydanda yürüsem,kuş benim kafama sıçar. Öyle diyeyim yani!
Kerim, ufuk, onur ve emir dörtlüsü gülmemek için kendilerini zor tutarken gökhan'ın kaşları mümkünmüş gibi daha da çatıldı.
-ya! Demek öyle oldu! Bak sen Allahın işine!
-harbiden de bak sen Allahın işine komiserim. Ne diyceksin!? Allahın işine karışmak olmaz!
-GÖKAY! Sikerim belanı! Çocuk mu kandırıyorsun!?
Gökhan sıktığı dişlerinin arasından konuştu.
Pes etmiş gibi omuzlarım çöktü.
-çok sevdiğim bir abimin yanına gittim. Ziyaret için! Meğer düşmanları önceden tuzak kurmuş. Bir anda silahlar patlayınca olan oldu işte!
Gökhan hızla ellerini saçına daldırdı.
İşte bu! İnanmıştı. İlk başta yalan söylemiştim ki ikincide şüphe duymasın. Eğer direkt bunu söyleseydim inanmayacaktı. Çünkü beni bir az tanıyorsa zorlama olmadan ona asla tek seferde gerçekleri anlatmayacağımı bilirdi ve o bu yönümü yeterince iyi tanıyordu.
-çok sevdiğin bir abin! KİM LAN BU ABİN!? DÜŞMANLARI OLACAK KADAR KİM BU HERİF! SEN MAFYAYA ABİMİ ÇEKİYORSUN LAN!
Dişlerimi birbirine geçirdim. Mecburen çekiyordum.
-MAFYA OLDUĞUNU NERDEN ÇIKARTIYORSUN LAN!
-ASKER DEĞİL,POLİS DEĞİL,SAVCI DEĞİL O ZAMAN KİMİN NİYE BÖYLE BİR DÜŞMANI OLUR !?
-NERDEN BİLİYORSUN ÖYLE OLMADIĞINI!?
-al işte! AL İŞTE! BİR KERE DE ŞAŞIRT LAN! BİR KERE!
Bana bağırmaya devam ederken bir yandan da hızla geldi ve yakalarımdan tutup beni oturduğum yerden kaldırdı.
-LAN SENİN NE İŞİN VAR BÖYLE HERİFLERLE!?
Bağrılmasından hoşlanmıyordum.
-bağırmadan konuşsak? Başım ağrıyor.
Tekrar sinirle güldü ve beni hızla çevirip arkadaki duvara yasladı.
-GÖKAY BENİ DELİ ETME! DALGA MI GEÇİYORSUN SEN BENİMLE!?
-hayır, gerçekten başım ağrıyor.
Dişlerini kırmak ister gibi daha da birbirine bastırdı. Sinirle bana vurmak için kalkan elini her zamanki gibi bey baba tuttu.
Gökhan bakışlarını benden çekmeden babasını kafasıyla onayladı. Bir eli hâlâ yakamda duruyorken havada olan eli yavaşca indi.
-sorularıma cevap verecek! Ne işin var!? Kimlerle takılıyorsun lan sen!?
Yakamda olan elini hızla ittim.
-sanane gökhan!? Seni ne ilgilendiriyor!? Benim hayatım seni neden alakadar ediyor!?
Gökhan bir kaç adım uzaklaştı benden.
Kafamı hızla aşağı yukarı salladım.
-ulan ne ilgileneceğim senin hayatınla! Ne bok yersen ye! Sen benim bir gram umrumda değilsin! Beni ilgilendiren tek şey ailem, sevdiklerim! Ve sen bu ailenin yani benim sevdiklerimin yanındasın sürekli!
Kerim ve emir aynı anda gökhana seslendi.
-sana ne olacağı benim hiç umrumda değil gökay! Ama aileme zarar gelirse! İşte o zaman işler değişir!
Zarar gelmesin diye uğraştığım ailen!
Bir şey diyemedim,öylece baktım. Zaten ne diyebilirdim ki!? Haklıydı. Birinin ailesinden olmak kim sen kim gökay!?
Zaten öyle bir beklentim de yoktu.
-gökhan! Kendine gel! Neler diyorsun sen!?
Serpil hanım gökhana karşı konuşuyordu ama gökhan bir an olsun gözlerini benden ayırmıyordu.
Gözlerindeki fırtına dinmiş gibiydi. Gözlerindeki o üzgün bakan ifadeyi kendi hayal ürünüm farz ettim ve sakin adımlarla oradan ayrıldım.
Kendimi bahçeye attım. Hava giderek yüzünü asıyordu. Bu havalar en çok bana benziyordu. Üzgündü sürekli hiç mutlu değildi. Ya esiyor ve her yeri yıkıp geçiyordu ya da sürekli ağlıyordu. Ama en çok benzeyen yönü bu hava sürekli yorgundu. Benim gibi.
Ne kadar süre orada kaldım bilmiyorum. Beni kendime getiren arkamdam yavaş ve sessiz adımlarla yaklaşan ayak sesiydi. Bir el omuzuma dokundu. Göz ucuyla omzumdaki ele baktım. Bey babaydı.
Bakışlarımı sağ sola savrulan ağacın dallarından çekmedim.
-oğlum...abin öyle demek istemedi. Senin için endişele-
Bey babaya dönmeden lafını keserek konuştum.
Bey babaya doğru döndüm bu hareketim omzumda olan elinin düşmesine sebep oldu. Hiç bakmadan eve doğru ilerledim. Bey baba olduğu yerden hareket etmemişti. Adımlarım yavaşladı ve durdum. Bey babaya baktım. Olduğu yerde durmuş boşluğu izliyordu.
Ona seslenmemle kendine gelir gibi hafifçe irkildi. Bakışları bana döndü.
Yavaş adımlarla bana doğru ilerlemeye başladı. Harekete geçmesiyle bende tekrar eve ilerlemeye başladım.
Peş peşe eve girdik. Serpil hanım dalgın bir şekilde oturmuştu. Diğerleri ise masada toplanmış oturuyorlardı. Emir'in yüzü asık olmasına rağmen gökhanı dinliyordu. Gökhan'ın önünde bir kitap vardı ve bu test kitabıydı.
Emir sorudaki gözlerini abisine çevirdi.
-soru işte abi! Çözemeyeceksen versene.
-sus lan! Niye çözemeyecekmişim!?
-on beş dakikadır soruyla bakışıyorsun abi!
Gökhan yavaşca emirin kafasına vurdu.
Kerim ve emir hariç diğerleri gülmeye başladı.
-lan gökhan abim çözemiyor! Onu geçtim kerim abim çözemedi! O mu çözecek!?
-neden çözemesin abi! Hem nerede gökay!?
Emir tam ayaklanacakken bey baba konuştu.
Hepsinin bakışları bana döndü. Benim bakışlarımsa bey babaya.
-gökay hemen gelsene! Şu soruya bir bak!
-ben ne anlarım sorudan oğlum! Sen çöz işte!
-ya gökay! Çözebilsem çözeceğim zaten. Lütfen birde sen bak.
-tamam lan bakma şöyle! Geliyorum.
Sakin adımlarla yanlarına ilerledim. Emirle gökhan'ın arasında ayakta durdum ve soruya baktım. Trigonometri sorusuydu.
Tam dönmüş gidiyordum ki emir kolumdan tuttu.
Derin bir nefes çektim ve gökhana baktım.
Gökhan da bana baktı ve bir şey demeden oturduğu yerden kalktı. Gökhan'ın kalktığı yere ben oturdum bu seferde. Soruya bir kez daha göz attım ve kafadan çözmeye başladım.
Hepsi büyük bir dikkatle bana bakıyordu.
Hepsi anlamamış gibi bana baktı.
-ne?
Ufuk kitabı kendine çevirdi ve baktı.
-hadi doğru değilse!? Kalem bile oynatmadı!
Emir kitabı tekrar kendine çevirdi ve cevap anahtarına baktı. Büyük bir şaşkınlıkla abilerine döndü.
Bende ufuğa döndüm ve işaret parmağımla kafama iki kere art arda vurdum.
-kaleme gerek yok! Burası yetiyor.
Hepsi şaşkınlıkla bana bakarken ben kalkmak için harekete geçtim. Emir hemen durdurdu beni.
-gökay bana nasıl yaptığını anlatmadan şuradan şuraya göndermem valla!
-senin olmaya bilir ama benim kaleme ihtiyacım oluyor. Çözümü yazman lazım yani.
Bu dediğine hafifçe güldüm ve anlatmaya başladım. Bu sırada diğerleri de beni dikkatle dinliyordu.
-...eşittir sin üzeri iki x eksi cos üzeri iki x bölü cos üzeri iki x bölü sin üzeri iki x eksi cos üzeri iki x bölü sin üzeri iki x eşittir sin üzeri iki x bölü cos üzeri iki x eşittir tan üzeri iki x.
-beynim yandı lan! Kim kimin üzerine biniyor şimdi!?
Onur'un bu dediğine diğerleri gülerken gökhan masanın üzerindeki silgiyi onura fırlattı.
-valla anladım ben! Cansın be gökay!
-tüm soruları böyle kafadan çözebiliyor musun?
Onur gözlerini belertip bana baktı.
-kısmen diyor lan! Ben daha kim kimin üstüne biniyor onu çözemedim. Kafadan çözdü çocuk.
Bu sefer gökhanda dahil olmak üzere hepsi güldü.
-böyle bir yeteneğin varken neden okumamayı seçersin ki!? Gerçi daha önce açıklamıştın ama yine de kafa karıştırıcı!
Gökhan'a baktım ve bir şey demedim. Diyemedim daha doğrusu. Ne denirdi ki!? Aykut sarsılmaz beni bir odaya kapattı sonra ben sınava girmek için kaçmaya çalıştım ama salak gibi yakalandım mı!?
-lan biz böyle olsaydık babam üstümüze ev bile yapardı.
Kendi aralarında gülüşmeye başladılar bense bu duyduklarımla eskiye daldım.
abimin isyan dolu sesiyle ona döndüm.
abim kafasını kaldırmadan eliyle beni kovdu.
-çekil gökay başımdan! Bu senin anlayabileceğin bir şey değil!
o zamanki çocuk inadıyla daha çok dibine girdim.
-neden anlamayım!? Anlarım ki!
-bu büyüklerin konusu gökay! Sen daha görmedin çözemezsin!
abim pes etmiş gibi kalemi bıraktı.
sevinçle soruya baktım ve kafamda çözmeye başladım.
yasin bana bir süre baka kaldı. Sonra cevap anahtarına baktı.
-bir git başımdan gökay! Salladın tuttu işte!
hızla başımı iki yana salladım.
Bende gülerek karşılık verdim ona ve anlatmaya başladım.
-bende anlamıyorum pek. Öğretmenim bana sürekli matematik dehası diyor. Hatta annem ve babamla görüşmek için çağırdı ama onlar gelmedi.
Yasinin yüz ifadesi değişti. Kendinde böyle bir yetenek olsa koşa koşa gelirlerdi.
-yalan söyleme lan! Öyle bir şey olsa gelirlerdi bir kere!
-abi valla bak! Gerçekten gelmediler.
-nasıl gelmezler ya ! Ben konuşurum onlarla! Ama yalansa ve babam kızarsa ağlama sonra!
-abi söyleme bir şey babam çok kızar!
-yalan söylüyorsun işte! Yoksa neden korkasın ki!?
çocuk aklıyla sinirlendim buna.
-o zaman babama sormamda sakınca yok!
yalan söylemiyordum ve kendimi ezdirmeyecektim.
-tamam git sor! Yalan söylemiyorum.
yasin hızla babamın çalışma odasına yöneldi.
-gel!
Hızla içeri girdi yasin. Bense kapı aralığında öylece kaldım.
-gökay matematik dehasıymış neden bana söylemediniz!?
Babam şaşkın bir yüz ifadesiyle yasine baktı.
yasin omuzlarını indirip kaldırdı.
-duydum! Matematiği çok iyimiş. Hatta öğretmeni ona matematik dahası diyormuş?
Babamın elindeki kalemi sıktığını görebiliyordum.
-sizi çağırmış öğretmeni ama gitmemişsiniz! Neden gitmiyorsunuz!?
babam hızla elindeki kalemi masaya bıraktı. Yasin çıkan sesten dolayı irkildi.
-hemen odana git yasin! Ben senin babanım! Bana hesap soramazsın! Cezalısın bugün tablete bakmayacaksın!
Abimin omuzları düştü ve yavaş adımlarla odadan çıktı. Abim odadan çıkarken bende kaçma isteği ile doldum. Babam çok sinirliydi ve ben korkuyordum. Saklanmak istedim. Hızla odama girdim ve yatağımın altına saklandım. O an aklıma başka yer gelmemişti.
aradan çok geçmeden hızla kapı açıldı ve bir süre sonra o sert adımlara sahip kunduralı ayaklar gözüktü.
-gökay! Hangi deliğe girdiysen çık hemen! Çık ki cezan katlanmasın!
korkudan titriyordum. Her şeye rağmen beni bulamayacağına kendimi inandırıp saklandığım yerden çıkmıyordum.
yüzüstü uzandığım yatağın altında dikkat kesilmiş en küçük sesi bile dinliyordum.
Babamın ayak sesleri kesildi kısa bir süre. Sonra tekrar duyuldu ve ardından kapı kapandı. Bir süre daha ses dinledim ama yoktu. Gitmişti. O ana kadar nefesimi tuttuğumun farkında bile değildim ve farkına varmamla titrek bir soluk vermem bir oldu. Başı sakince iki kolumun arasına gömdüm. Kalbim hâlâ korkuyla çırpınıyordu. Kendimi bir az daha sakinleştirdim.
Geçti gökay! şimdilik atlattın onu.
iki ayağımdan hızla çekilip savrulmam bir oldu.
bir az olsun sakinleyen kalp atışlarım yerinden çıkmak ister gibi tekrar hızlandı.
geçmemişti! Yanılmıştım! Gittiğini sanmıştım ama bana oyun oynamıştı.
dedim. Sesim içime kaçmıştı ve titriyordu.
karşımda bana yukardan sert bakışlarını atan adama bakmaya korkuyordum. Bir insanın gözlerinde ateşi görmek, seni yakıp kül edecek ateşi görmek tarif edilemez bir korkuydu.
-benim matematik dehası oğlum! Seninle ne konuşmuştuk!? Unuttun mu yoksa!?
Elbette unutmamıştım. Nasıl unutabilirdim ki? Onun benimle konuşma biçimi işkenceler üzerine kuruluydu ve kabul etmem gerekirse bir ömür unutamayacağım etkili bir konuşma şekliydi. Konuşmak bu oluyorsa tabii!?
yüzündeki şeytani sırıtma başıma neler geleceğini önceden haykırıyordu aslında.
-yok! unutmuşsun! Ama endişelenme ben bir baba olarak sana tekrar hatırlatırım. Hemde büyük bir zevkle!
olduğum yerde sürünerek geri kaçmaya çalıştım ama elimin üstüne sertçe basan kunduralı ayaklar buna engel oldu.
-böyle kaçmak olmaz ama gökay tuna! Baba oğul konuşacağız şurada!
Gözlerime biriken yaşları hissediyordum.
Yalvaran sesim onun için bir şey ifade etmiyordu. Hızla saçlarıma asıldı ve beni sürüklemeye başladı. Nereye gittiğimizi gayet iyi biliyordum ve sesim çıkarsa cezam katlanırdı o yüzde çığlıklarımı içime atıyordum nasıl olsa az sonra cehennemimde istediğim kadar bağırabilirdim.
kapısını açtığı odaya beni hızla fırlattı ve bakışlarını benden çekmeden kapıyı kapattı. Artık içinde baskıladığı canavarı rahatlıkla dışa vurabilirdi.
-ben sana ne dedim piç! Bu gerizekalı olaydan kimseye bahsetmeyeceksin demedim mi!? Ama sen ne yaptın!? Gittin oğluma anlattın! Bir de şikayet ettin! Amacın oğlumla beni düşman etmek demi !? Seni küçük şeytan!!!
o gün bir kez daha emin oldum. Ruh hastasının tekiydi. Küçük bir çocuğu, kendisine tuzak kurmakla suçlayacak kadar hemde.
Tekrar saçlarıma asıldı ve kafamı duvara vurmaya başladı.
-sen benim malımsın! Sen benim için eğitilen bir hiçsin sadece! Ben ne dersem onu yapacaksın! Otur dersem oturacaksın! Kalk dersem kalkacaksın! Sen dahi falan olamazsın! Sen salak olacaksın! Sen benim sözümden bir adım bile dışarıya çıkmayan bir aptal olacaksın! Bunu kendi ellerimle inşa edeceğim...
Gerisini artık duymuyordum. Sesi boğuk geliyordu. Duvarda gördüğüm kendi kanım artık bulanıklaşmıştı . Zaten bir süre sonra tamamen karanlığa gömüldüm.
Kendi ismimi duymamla eski anılarımın sisiyle kaplanmış olan beynim kendine geldi.
Kimin seslendiğini anlamak için ağır hareketlerle başımı kaldırdım. Gökhan bana sesleniyordu. İsmimin döküldüğü dudakları sanki ağır çekimde hareket ediyordu. Uzun sürmedi ve beynimdeki sis bulutu tamamıyla kayboldu. Benim için ağır çekime alınmış hayat tekrar eski hızına döndü.
Gökhan'ın çatık olan kaşları daha çok çatıldı.
-kaç kere seslendim! Niye cevap vermiyorsun!?
Bu konuyu dağıtmak istedim. Hem kendi iyiliğim için hem de onlar daha fazla sorgulamasın diye.
Gökhan anlamamış bir ifadeyle bana baktı .
-ne!?
İşaret ve orta parmağımı birleştirip gökhan'ın kaşının ortasına koydum ve aşağıdan yukarıya doğru hafif bir kuvvet uygulayarak ittirdim.
-fazla çatıyorsun kaşlarını! Zaten yaşlısın! Kırışıkların daha çabuk ortaya çıkar.
Gökhan bu dediğimle benden bir adım geriye çekildi ve iki elini yanaklarına koydu.
Az önce şaşkınlıkla yukarıya kalkan kaşları yine çatıldı.
-çatma diyorum şu kaşlarını! Zaten evde kalmışsın! Bir şansın varsa onuda kendi ellerinle yok edeceksin! Demedi deme!
-ne yaşlısı oğlum!? Daha gencim ben! Elimi sallasam ellisi!
Yine kaşları çatıldı. Sırıtmam genişledi.
-niye lan!? Neyim varmış benim!?
-söyledim ya! Yaşlısın! Hem kaçlısın sen!?
Gökhan işaret parmağını bana doğru salladı.
-birincisi ben yaşlı değil! İkincisi...doksan altılıyım.
Diğerlerinden gülme sesleri yükseldi.
Bu sefer daha yüksek sesle güldüler.
-valla öyle! Şu an en az on tane torunun olması lazımdı.
onlar aralarında tatlı bir atışmanın telaşındayken birileri gökay'ın uğradığı işkencelerin kaydını izlemekle meşguldü. Kayıtları izleyen kişi ya demirdağ ailesine bu görüntüleri gösterecek ve gökay'ın sandıkları gibi biri olmadığını onlara gösterip gökayı mutlu bir ailenin kollarına bırakacak ya da gökay'ın gururundan ödün vermeyen yanını kullanıp onu karanlığa bir az daha itecekti.4
Okur Yorumları | Yorum Ekle |