Duyduğum sesle kafamı kaldırıp baktım.
Bir kaç dakika konuşamadım, öylece baktım.
-fazla gözüme batıyorsun gökay tuna sarsılmaz.
Kısa ve alaydan uzak cevaplarım dikkatini çekmiş olmalı ki şaşkınlıkla bakıyordu.
-bu resmiyetini neye bağlamalıyım? Yediğin dayak kendine mi getirdi yoksa?
Kendini toparla gökay! Bu halin ne lan?
Niye dut yemiş bülbüle döndüm lan ben.
-yok be komiserim...dayak arsızıyım ben hem elinizde çok yumuşakmış! masaj gibi geldi vallaha.
Allahım yemin de ettim sen affet. Vallaha beton dökmüşler gibi ağırdı eli.
-özüne döndün demek...madem masaj gibi oldu tekrarlarız gökay tuna sarsılmaz. Ama şimdi asıl meseleye dönelim.
-tabii komiserim siz ne zaman isterseniz sonuçta devletin memuruna mukavemet göstermek olmaz.
-kes, sorduğum sorulara cevap ver sadece!
Sorgu bir saate yakın sürmüştü .
-tamam şuraya imzanı at ve çık. Gerçi sen iyi bilirsin söylememe gerek yok.
-ne yapalım be komiserim ? Bende bir polis aşkı var ondandır ki buralara uğramadan edemiyorum.
Bir şey demedi. Bende sakince imzamı attım, yavaşça ayaklandım ve çıktım.
Daha bir kaç adım atmıştım ki arkamdan seslendi.
Durdum ve kafamı çevirip omzumun üstünden gökhana baktım.
-arkadaşı bir az içeride tutalım.
Kabul, bunu beklemiyordum ama bir tepkide göstermedim çünkü burası gideceğim yerden sıcaktı .
-hayırdır ? İtiraz etmiyorsun.
-az önce de dedim komiserim. Bizde devletin memuruna mukavemet olmaz.
Dedi gözlerini benden çekmeden.
Kolumu tutan polis memuru beni nezarethaneni olduğu kısma sürekledi ve içeri soktu.
Üstüme kilit vurduktan sonra çıktı gitti.
Gözümün önüne kesik kesik anılar geldi.
Gözlerimi sıkıca kapatıp açtım .
İlk defa gördüğün bir yer değil gökay! Sen ilk kez ıslâh evine gittiğinde on iki yaşındaydın .
Sınıf arkadaşın ailen senden nefret ediyor, kimse seni sevmez dediği için...
Sonrası ardı arkası kesilmeyen sayısız adam yaralama...
Şimdi bir kaç saat kalacağın bir yer sana koymamalıydı.
Yavaşça ilerledim, tahtadan yapılma oturma yerlerindense duvar kenarını tercih ettim.
Kafamı duvara yasladım,dizimin birini kendime çekip diğerini uzattım.
Üstümde bir halsizlik vardı gözlerim kayıp gidiyordu ama böyle bir yerde uyumak istemedim.
Direne bildiğim kadar direndim ama en son karşı koyamadım ve kendimi karanlığa bıraktım.
Bir kez olsun ziyaretime gelmemişlerdi.
Burada en büyüklerimiz on beş yaşındaydı en küçüklerimiz ise benim gibi on iki.
-küçük nereye daldın gittin yine ?
On dört yaşındaydı annesini korumak için babasını bıçaklamıştı .
Adam ölmemiş ama ağır yaralanmıştı.
-bir gün seninde güldüğünü görebilecek miyim.
Uzun bir süre sesizlik oldu aramızda.
-biliyor musun? kendimi sana sebepsiz bir şekilde yakın hissediyorum.Belki...
Boş duvara bakarken sadece dinlemiştim onu ama sesizliğe bürününce dikkatimi çekti.
-senin yaşında bir kız kardeşim var . Ama o kadar uzun süre oldu ki onu görmeyeli . Nerede olduğunu bile bilmiyorum. Babam onu alıp götürdüğünde sedef altı,ben sekiz yaşımdaydım. Belki...bu yüzdendir seni kardeşim gibi koruyup kollamak istemem.
Sol gözünden bir damla intihar etti.
Abiler kardeşleri için ağlar mı ?
-sen kardeşin için mi ağlıyorsun?
-birincisi bana küçük demeyi kes ! İkincisi... benim abim benim için hiç ağlamaz ki . O yüzden şaşırdım.
-abiler kardeşleri için ağlar küç- pardon gökay.
-benimki neden ağlamıyor o zaman.
-belkide sen görmemişsindir hiç.
-yok, görürdüm öyle olsa . O daha çok benim ağlamamdan mutlu olur.
Cem yanımdan gitmiş bense bir saattir olduğum yerde boşluğu izliyordum.
Yaşı ve diğerlerine nazaran daha güçlü olması burada hüküm sürmesini sağlıyordu.
Tokatı bastı ama bilmediği bir şey vardı ki ben dayak yemeye alışkındım .
-ne oldu lan zoruna mı gitti! Sensin işte ibne!
-ulan ben seni! ORHAN, YAKUP ! arkadaşa bir parti verelim .
Bunu diyen orhandı ve yüzünde hiçte masum bir ifade yoktu.
O anda neden bilmesemde gözüm cemi aradı .
Orhan ve yakup tarafından tuvalete sürüklendim.
-çıkın lan hepiniz ! burada eğlence yapacağız.
Hasan bunları sırıtarak söylerken içerdekiler hızlıca çıkıyordu.
En son sadece dördümüz kaldık.
Hasan lavabonun altına doğru eğildi orada bir az uğraştıktan sonra ince , uzun bir demir çıkardı.
-konsept gereği arkadaşın üstünü çıkaralım.
Yakup beni tutarken orhan üstümü çıkarmaya çalışıyordu.
Orhanla yakup kollarımından tutup sırtımı hasana çevirdiler .
Sıtıma inen demirle ağzımdan bir çığlık firar etti.
Ne kadar sürdü bilmiyorum ama bayılacak hale gelmiştim.
-bu kadar yeterli şimdi bayılırsan yapacağımız şeyin zevki çıkmaz.
Bir anda altımdaki pantolona asıldılar .
O anki korkuyla tekrar direnmeye başladım.
-bırakın lan beni ! Bırakın ! Bırakın!
Gözümü açtığımda nerde olduğumu kavramaya çalıştım,sonra hatırlayınca derin derin soluklanmaya devam ettim.
Şakaklarımdan süzülen teri elimin tersiyle sildim.
Onların elinden seni almasaydı?
Düşüncesi bile içimi ürpertmeye yetti.
İşte o gün ben bir dost kazanmıştım hatta bir abi.
Şimdi ankarada kardeşiyle mutluydu .
Sedefi bulduğumuzda on yedi yaşındaydı.
Para karşılığı bir aileye satılmış üç yıl onlarla yaşamış sonrada kaçmanın bir yolunu bulmuştu.
Ona ulaştığımızda yetimhanede kalıyordu ve sınava hazırlanıyordu.
Cem onu yanına aldı , sedef ankara hukuk kazandı ve gittiler.
Cem orada kendine bir işletme kurdu .
-Gökay tuna sarsılmaz rahat mısın ?
-hemde ne biçim komiserim. Hem kafada dinledim, iyi oldu valla.
-bende özlemişsindir diye düşündüm.
Cezaevinin yerini tutmaz ama idare edeceksin artık.
Yutkundum. Ama bir şey belli etmedim.
-olur mu komiserim ! Allah razı olsun. Havası bile yetti...özlemimi gidermeye.
-bende seni çıkarayım diyordum ama sen bir az daha özlem gider istersen?
-bu gün sana bitmeyecek gökay tuna!
Güldüm ve her zamanki gibi alaya aldım.
- kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Kurşun ata ata biter
yollar gide gide biter
Mapus yata yata biter
Aldırma gönül aldırma
Aldırma gönül aldırma
Gönül aldırma
-kes lan !
Gözleri öfkeyle bakıyordu bana.
Harbiden gözlerimiz nasıl da benziyordu öyle.
Gözlerine yakından bakmak için yavaşca ayaklandım ve sarsak adımlarla yürüdüm gökhana doğru.
-sabaha kadar kal burada o zaman...
Bir şeyler daha diyordu ama kafamın içinde uğultular vardı .
Gözlerimin önü kararıyordu ve soğuk soğuk terliyordum .
Ayaklarım daha fazla tartmadı ve yere yığıldım.
Hafif aralık kalan gözlerimle gökhan'ın aceleyle kapıyı açıp bana doğru koştuğunu gördüm .
Gözlerine kitlenmiş sarsak adımlarla kendisine gelen gökaya baktı .
Dedi ama sanki onu duymuyordu.
Bir anda yere yığılıp kalan gökayla içini sebepsiz bir korku sardı.
Hızla kapıyı açtı ve çocuğa doğru koştu.
Çocuğun yüzünü ellerinin arasına aldı.
-gökay ! Duyuyor musun beni. Gökay!
Gelen ekipler çocuğa ilk müdehaleyi yapıp hastaneye götürdü.
Gökhanda ardından ambulansı takip etti.
Çocuk içeride doktorlar tarafından tedavi ediliyordu.
Gökhan ise koridorda volta atıp duruyordu.
O sırada gökhan'ın liseden arkadaşı olan aybüke doktor çıktı içeriden.
-sakin ol. Üşütmüş . Çok halsiz kalmış Geldiğinde ateşi çok yüksekti ama şimdi kontrol altına aldık.sanırım bir şeyler de yememiş , onun da etkisi var.
-seni bu kadar endişeli görünce öyle sandım.
Aybüke doktor , gökhanın bu haline anlam veremesede üstelemedi.
Duyduğu gökhanın sesiyle adımları durdu.
-senden bir şey rica edebilir miyim?
Gökhan bir tek aybükeye güvene bilirdi.
-ne ?
Aybükeye her şeyi baştan sona anlatmıştı gökan ve ondan başka kimseye güvenemeyeceğini de.
İlk başlarda olumlu bakmayan aybüke doktor sonunda ikna olmuştu.
Gökaydan kan alıncak ve gökhanda kan verecekti.
Sonuçlar ise bir hafta sonra belli olacaktı.
Hastaneden çıkalı bir hafta olmuştu.
uyandığımda başımda kimse yoktu.
Çöplüğüme dönmüş,işe başlamıştım bile.
-saffet ben yine bir duşa girebilir miyim?
Hemen kendimi odalardan birinde duşa attım.
Üstümdeki yorgunluk hâlâ geçmemiş ve beni bir az da olsa zorluyordu.
O yüzden hızlıca duşumu alıp çıktım .
Aynada kendime baktığımda normalde kirli sakallara sahipken şimdi bir az daha uzun bir haldeydi.
Daha fazla ayna karşısında kalmayıp giyindiğim üstümle aşağıya indim.
-saffet daha iş saatine var . Ben bir berbere uğrayıp gelsem?
-tamam gökayım takıl sen kafana göre.
-iyi bakalım. Gerçi herhalinle yakışıklı çocuksun haa.
-ne var oğlum yalan mı? Bir görenin bir daha baktığı adamsın.
-hadi lan mütavazi olma. Bir doksan boy, geniş omuzlar, kaslı vücut,keskin yüz yapısı, dolgun dudaklar, biçimli burun, gözler desen öylesine, arşa çıkan kirpikler, alnına dökülen simsiyah saçlar...
-LAN SAFFET! Yavşak sen bana mı göz koydun it!
-valla seni görünce keşke karı olsaydım demiyor değilim gökayım.
-lan bazen insanın yönelim değiştiresi geliyor. Öyle bir afetsin ha!
-Lan o öyle bir şey mi de göt !
-he ya işte değil. Öyle bir şey olsa bir dakika durmam yönelimimi değiştirirdim Allahıma kitabıma.
-lan saffet ne yavşak adamsın .
Bu dediklerini ciddiye almıyordum elbette.
Saffeti bildim bileli söylerdi.
Benden 4 yaş büyüktü çocukluğumdan beri bilirdi beni,bende onu.
-kırıldım gökayım! Yavşak falan hiç oluyor mu?
-hadi işine bak, bende işime bakayım. Malum senin yavşaklıklarının sonu yok.
Sonuç çıkmış ama bakmaya korkuyordu adam.
Gökhan ağır hareketlerle açtı sonucun olduğu kağıdı.
-yüzde doksan dokuz nokta doksan beş ...
Uyuşuyor.
Kendini hastaneden zor atmıştı adam.
Aldığı nefes yetmiyordu sanki.
Bunu nasıl söylecekti ailesine?
Arabaya atladı ve evinin yolunu tuttu.
Geldiğinde evde annesi , emir utku ve kerimden başkası yoktu.
-emekli adam ne yapar oğlum ? Kahveye gitti arkadaşlarıyla. Hayırdır bir şey mi oldu yoksa?
-ama senin bir rengin atmış . Hasta mısın yoksa?
Abisinin bağırmasını duyan iki kardeş odalarından fırladı.
-özür dilerim anne bağırmak istemedim.
-tamam gökhanım benim . Önemli değil annecim. Ama anneler bilir bir sıkıntın var senin yavrum.
-anne babama haber verir misin? eve gelsin. Bir de ufuk ve onura.
-tamam annecim veririz tabii. Kerim babanı ara oğlum eve gelsin. Emir utku sende abilerine haber ver .
-yok.
-babamı sen ara anne. O zaman ikiletmez hemen gelir.
-tamam ben ararım babanı.
Aradan geçen iki dakikanın sonunda babası ve kardeşleri gelmişti.
Babası kahveden geliyordu zaten .
Ufuk ve onurda babalarından kalan mobilya dükkanından.
İki kardeş baba mesleği yapmaya karar vermişler ve bu işide oldukça ilerletmişlerdi.
Dükkanları hemen evlerinin dört bina altında kalıyordu.
-serpil iyi misin? bir şey mi oldu?
-ne oldu o zaman anne ? Emir utkuda bizi çağırdı.
Meraklı ve şaşkın gözlerle salona geçtiler.
Gökhan ellerini birleştirmiş, ve dirseklerini hafif aralık duran bacaklarının üstüne koymuş ,kafasını eğmiş düşünüyordu.
-oğlum,biriniz bir şey desin artık!
-baba...hani sen bir çocuk getirmiştin eve . Bize sormuştu ya hani...
-gökhan bu konuyu bir daha açma oğlum. Sen o çocuğun dediklerine mi takıldın yoksa?
-o çocuk işte...o aslında utku!
Okur Yorumları | Yorum Ekle |