
İYİ OKUMALAR
Gece çikma dişari
Hava soğuk üşürsen
Ha bu aşkumuz içun
Ecep ne düşünürsen
Gün battı batacaktı. Güneş çoktan aydınlatma işlevine bir son verdiğinden yerini aydınlatılan lambalar almıştı. Geceye yaklaştığımız her anda hava bir tık daha soğurken üzerimdeki kalın şala biraz daha sarındım. Her ne kadar haziran ayında olsak da burası Karadenizdi ve biz yayladaydık. Havanın serin olması şaşırılacak bir şey değildi.
Herkesin kahvaltı sofrasına gittiği vakit biz Ares'le Sevda yengenin gösterdiği odada her şeye ve ona olan tüm sinirime rağmen sarılarak biraz uyumuştuk. Açıkçası birkaç saatlik uyku çok iyi gelmişti.
Uyandığımızda saat çoktan ikindiyi bulduğunda önce en az ev kadar kendine has olan mutfakta bir şeyler atıştırmış sonrasında hala daha bir arada olan aileye katılmıştık. Biraz sohbetin ardından akşam yemeği için ayaklanan kadınlara katılmak istediğimde Hesibe denen kızın sen beceremezsin laflarıyla ve Funduk anneannenin misafirsin sen lafları birleştiğinden hiçbir şey yapamayarak öylece oturmuştum.
Ares zaten bir şeyler yapmama karşı bir insan olarak beni tüm gün dibinde tutmuş ve olası bir iş yapacağım zaman gerekli müdahaleleri yaparak buna engel olmuştu. Benim yerime hep garibim Tamay'ı öne sürmüştü. Görümce olmak gerçekten de kolay değildi.
Dereler yosun tutti
Taşlar kayayi taşlar
Sevden eritti beni
Akar gözümden yaşlar
Şimdiyse Ares yüzünden yine oldukça göze batmalı bir akşam yemeğinden sonra çay içiyorduk. Evin ikinci katından açılan kapıyla evin hemen dibindeki ahırın düz tavanına çıkmış, Funduk anneannenin buraya büyük minderlerden oluşturmuş olduğu oldukça minimal ama fazla samimi oturma yerinde açık havada oturuyorduk.
Funduk anneanne ciddi manada Ares'le götle don olmamızdan hoşlanmamış olacak ki oturma düzenine kendince el atmış, beni kaşla göz arasında hemen dibine oturtmuştu. Ares ise benden çok uzakta Umay Hanımla Bars'ın arasında oturma alanının en köşesinde oturuyordu. Canım adamıma kala kala orası kalmıştı.
Ben Funduk anneanne ve Demet halanın ortasında kendimi bir rehine gibi hissederken olabildiğince kasmamaya çalışarak ortamda dönen sohbete kulak vermeye çalışıyordum. Tabi eğer Tamer rahat durabilirse.
Giydum elbiseleri
Hep yamali yamali
Yeni bir sevda ettum
Uzaktan kumandali
Ares'le benim kasıtlı bir biçimde ayrı oturtuluşuma takılmak için açtığı şarkıya hemen yanındaki Sevcan'la gür bir biçimde eşlik ederken oldukça eğleniyor gözüküyorlardı.
Serçe parmaklarını birbirine geçirmiş bir biçimde bulundukları yerde horon tepen ikiliye tüm aile gülerek bakarken ortamda tek gülmeyen vardı o da Ares'ti. Bense gülmekle ağlamak arasında gidip geliyordum.
Giydum elbiseleri
Hep yamali yamali
Yeni bir sevda ettum
Uzaktan kumandali
Şarkının nakarat kısmını özellikle daha bir bağırarak söyleyip kendini titreşime alınmış telefon gibi titreten Tamer karşısında daha fazla dayanamazken tarafımı gülmekten yana seçtim. Tabi benim de gülen tayfaya katılmam Ares'in dikkatinden kaçmazken bu sefer kötü bakışlarının hedefi ben olmuştum.
"Bakıyorum hoşuna gidiyor, memnunsun sanırım yerinden?" diyen canım adamım fazlasıyla alıngan bir tonda konuşurken birazda sinirli gibiydi. Acaba bu adam bana gerçekten de yanlışlıkla çok âşık olmuş olabilir miydi?
"E gı niye memnun olmasun ne çuzel oturayrık. Sanurum sen pek memnun değilsun yerunden. Neyi beğenmedun uşağum?" diyen Funduk anneanne bana söz hakkı tanımazken Ares'e sadece ben masumum bakışları attım. Ama bu içimden fazlasıyla eğlendiğim gerçeğini değiştirmiyordu.
"Değilim anneanne." Ares'in dürüstlüğü ortamı bir an bozguna uğratırken Tamer bile şarkıyı kapatmıştı. Sanırım tam bu noktada Tamer'e eğlenilecek malzeme çıkıyordu.
"E de hele bağa neyunden memnun değulsundur?"
Bundan sonrasında ben az çok nelerin geleceğini tahmin ederken Ares'e çaktırmadan olumsuz anlamda başımı salladım. Aynı zamanda kaşlarımı çatarak huzursuzca kıpırdanmadan da edemedim. Vallahisi iyice rezil rüsva olacaktık ya!
Hayır ortamda onca büyüğün olması da durdurmuyordu ki adamı! Ayıp denen bir şey vardı. Biraz uyumak için odaya çekildiğimizde ona o kadar demiştim, bak senin ailen muasır medeniyetlerde değil rica ediyorum az eline koluna ve mümkünse diline hâkim ol diye ama nerede?
Bendeki hareketlenmeyle Ares'in bakışları anlık bana kayarken ona bir kez daha başımı olumsuzca sallarken kaşlarımı da hiçbir şey çaktırmadığımı sanarak usulca havaya kaldırdım. Ve tabi ki sonuç yine hüsrandı.
"E gı ne diye kıpraşip duraysin ağa takilmuş hamsi gibi!" Funduk anneanneden yediğim dirsekle olduğum yerde put kesilirken bir anda tüm bakışlar bana döndü. Evet olası bir tehlikeyi infilak edeyim derken daha çok göze batmıştım iyi mi!
"Ben şey... E yok bir şey."
Neyse ki Funduk anneanne bende çok da takılı kalmayarak Ares'e geri döndü. Bu derin bir nefes almamı sağlarken Ares'in konuşması aldığım soluğu boğazımda bırakmış, akciğerlerime inmesine müsaade etmemişti.
"Arada bir Değirmendere eksik. İstersen ben yan yaylaya geçeyim oturmaya böylelikle istediğin mesafeyi de sağlamış oluruz?"
Ortamdaki çoğu kişi Ares'in homurdanırcasına konuşmasına bıyık altından gülerken Funduk anneanne kulağa oldukça komik gelen bir tepki verdi.
"Uiy ha düveye bakasun hele! Sanirsun aralaruna koydum daraba. Konuşayi oradan hayallerini pitilde bırakmişum gibi!"
Her ne kadar sözlerini oldukça hırçın bir şekilde söylemiş olsa da ortamda bulunan herkesi gür bir kahkaha tufanına sokan yaşlı kadına tuhaf bir bakış attım. Demiröz'de dahil herkes göğsü sallana sallana gülüyordu. Demiröz bile! Onu ilk defa böylesine şen bir şekilde görmek yaşadığımız anı daha da tuhaf bulmama sebep olurken hemen yanımda kibar bir şekilde gülmesini sürdüren Demet halaya döndüm.
Neye bu kadar gülüyorlardı bilmiyordum çünkü ben söylenilen cümlenin beş kelimesinden ikisini anlamamıştım. Kendimi şu anda gerçek anlamda bir şehirli gibi hissediyordum. Ben dışında herkes söylenileni gayet iyi anlamış gibiydi.
Ortam kendi akışında ilerlerken, Ali dayı ve takip edemediğim bir sürü kişi Funduk anneannenin Ares'le olan konuşmasına dahil olurken ben çaktırmadan iyice Demet halaya yaklaştım.
"Ne dedi az önce?"
Kısık tonda masumca sorduğum soruma samimi bir tebessümle baktı Demet hala. Bir elini sırtıma koyarak o da bana yaklaştığında biraz heves ve çokça merakla diyeceklerini bekledim.
"Ee... Ares'e genç inek gibi bir şey dedi sonra aranıza engel mi koydum gibi bir şey dedi ve sanki hayallerini kursağında bırakmışım gibi konuşuyorsun falan dedi."
Nedense açıklaması bana oldukça yumuşatılmış gibi gelirken ona şüpheci bir bakış attım. "Daraba, engel mi demek?"
Funduk anneannenin söylediği kelimeleri tek tek hatırlamaya çalışırken işin aslında Demet haladan daha gerçekçi bir açıklama bekliyordum. Sanırım beni ürkütmemek için oldukça nazik ve yumuşak davranıyordu. Ah canım benim! keşke herkes onun gibi olabilseydi.
Kısa bir an düşünür gibi olan yüz ifadesi benimle göz göze geldiğinde son bulurken komik bir şey olmuş gibi sessizce kıkırdadı.
"Yok. Daraba, ahırda hayvanları ayırmak için kullanılan tahtaya deniyor."
İstemsizce aralanan dudaklarımla ufak bir şaşkınlık ifadesi takınırken konuştum. "Bana da mı inek dedi yani?"
Samimi şaşkınlığım tamamıyla ortamın gerçek samimi eğlencesinden kaynaklıydı. En azından küfretmedi bu da iyi bir şeydir diye düşünürken inek olmanın da kötü bir şey olmadığına karar verdim.
Demet hala yani der gibi bir el hareketi yaparken tekrardan ona doğru eğildim. "Pitil ne demek peki?"
Sanırsam bir de Ares'in hayallerini pitilde bıraktığıyla ilgili bir şey demişti. Ama Demet hala o cümleyi çevirirken kursak dememiş miydi? Her ne kadar az önce yaptığı genel açıklamada sorumun cevabını vermiş olsa da beni geri çevirmeyerek bir kez daha yanıtladı beni.
"Buzağı kursağı."
Aldığım cevapla Demet halanın yapmış olduğu genel açıklamanın gerçekten de yumuşatılmış bir biçimde olduğuna ikna olurken arkama yaslandım. Teşekkür anlamında ondan taraftaki elimle dizinin üstüne hafifçe iki kere dokunmayı da ihmal etmedim tabi ki. O da bana aynı şekilde karşılık verdiğinde dikkatimi tekrardan ortamda dönen hararetli sohbete verdim.
"Nikah bile olsa çağrılırdık diye düşünüyorum." diyen kişi Harun abiyken yanında oturan eşi Sevda yenge de hemen başıyla onu onayladı.
"Söz konusu Ares abiyse ben pek güvenemiyorum." diyen Sevcan'ı abisi birkaç onay kelimesiyle desteklerken bir anda değişen konuyu anlamaya çalıştım. En son buzaktı kursaktı konuşulmuyor muydu? Evlilik nereden çıkmıştı şimdi?
"Evlu misun değil misun uşağım?" Funduk anneanneye baktığımda sorduğu sorunun muhatabını merak ettim. Kim evliydi?
Ortamdaki odak noktasını kısa bir göz hizası takibiyle bulurken işin aslında bulduğum sonuçtan hiç de memnun değildim. Ares ne alakaydı şimdi?
"Henüz değil." diyen Ares'le göz göze geldiğimizde ona sorgu dolu bir bakış attım. Neler dönüyordu burada?
"E madem değilsun evlu ne diye car car öteysun cicir böceğu gibi?"
Ares tam ağzını açıp Funduk anneanneye bir cevap verecekken araya giren Tamer'le tüm bakışlar ona döndü.
"Anneanne bunlar zaten aylardır evli gibiler bir imza atılmış atılmamış çok da önemli değil ki."
Başımdan aşağı kaynar suların döküldüğünü hissederken ortamda bulunan herkesin bakışları bir an üzerime uğradı. Doğup büyüdüğüm ailede bu tarz şeyler elbette hoş karşılanmıyordu ama sanmıyordum ki Ares'in ailesi benimkinden daha medeni olsun! Üstelik ben şu anda kimseyle görüşmüyor, dolayısıyla da kimseye hesap verme gibi bir olaya girmiyordum. Yakın çevremde beni görecek, hakkımda konuşacak kimsede yoktu. Ama Ares için bu durum böyle değildi ve işler tamda bu noktada tersine dönüyordu.
"Nasil evlu gibiler?" derken Tamer'in olayı daha da açmasını ister gibi bir tavırdaydı Funduk anneanne.
Ben iyice gerilmiş bir biçimde Ares'e kısa bir bakış attığımda onun Tamer'e hiç de hoş olmayan bir şekilde baktığını gördüm. Sanırım her an bir katliam yaratabilirdi.
"Bildiğin normal evli gibiler. Görmedin mi kahvaltı esnasında çıkıp uyudular?" Tamer kendisine olan ters bakışları henüz fark etmeden konuşmasına devam ederken bunu fark etmesi ikizinin sesini duymasıyla oldu.
"Ay sanane Tamer! Kimsenin özel hayatı bizi ilgilendirmez bir kere." diyen Tamay ikizine uyarıcı bir bakış atarken asıl lafını ortaya söylüyormuş gibi bir tavır sergiledi.
"Ben sandum ayri ayri yattular. Bir mu yattular?"
Funduk anneannenin bence cevabını rahatlıkla tahmin ettiği soruyu sorduğu an Tamer'le Ares arasında tuhaf ama hiç pozitif olmayan bir bakışma geçti.
"Bence de kimsenin özel hayatı kimseyi ilgilendirmez. Boş boş konuşmamızın bir alemi yok değil mi anneciğim?" Umay Hanım'ında gerekli uyarıyı oğluna yapıyormuş gibi ortaya söylemesi Funduk anneannenin sorusuna gelecek yanıtın önünü kesti. Anne kızın bu destekleyici tavırları bir nebzede olsa iyi gelirken birilerinin her şeye rağmen yanında olması gerçekten de paha biçilmez bir histi.
"Yok, o istiyor ki illa onu zincirle römorkun arkasına bağlayıp güzel bir Trabzon turu attırayım!" diyen Ares söylediklerini mantıklı bulmuş olacak ki bir anda ayaklanacak gibi oldu ama buna hemen yanında oturan Bars engel oldu.
"Ben ne dedim abi şimdi? Siz yaparken sorun yok ben konuşunca hep sorun hep sorun!"
"Tamam Tamer kes artık." Demiröz'de sonunda olaya dahil olduğunda laf sokucu değil de konu kapatıcı tavrı az daha gözlerimi yaşartacaktı. Bu kulaklar daha neler duyacaktı böyle?
"Ecnebu kizu olunca ha böyle oliy demek ki nene. Nikahsuz nikahsuz tövbe estağfirullah!"
Herkes gibi benim de bakışlarım sesin sahibine yani Hesibe'ye dönerken ona kaşlarımı kaldırarak baktım. Ecnebi kızı olunca nasıl oluyordu? Ne demek istediğini tam anlayamamıştım. Daha doğrusu bir şeyler anlamıştım ama kendisinin sağlığı açısından sadece doğru anlamamayı umuyordum.
Ters bir ifadeyle "Nasıl oluyor tam olarak anlayamadım?" demekten kendimi alıkoyamazken geldiğimden beri bana hiç sıcak olmayan ve beni sürekli ötekileştiren kıza kurulmaktan da geri duramadım. Zaten hali hazırda gergin olan ortam bu kızın konuşmasıyla iyice buz tuttu.
Benden böylesine sert bir tavırla karşılık beklememiş olacak ki kem küm eden kıza inatla dik dik bakmamı sürdürürken içten içe düşüncelerimde kendimi dolduruyordum. Geldiğimden beri sürekli bir eleştiri bir ayıplama eşliğinde alttan alta yaftalanıp duruyordum. Gerek imalı laflar gerekse bakışlar, bir tek bana açıkça orospu demedikleri kalmıştı resmen. Ben mi abartıyordum bilmiyordum ama şu anda nedense duygularım üst seviyede alarma geçmişti. Her şeyi bir anda fazla fazla hissetmeye başlamıştım.
Sertçe burnumdan bir soluk verirken Funduk anneanne Hesibe'de olan bakışlarımı bacağıma yaptığı dokunuşla kendisine çevirdi.
"Ha bi şey yoktir da. Sadece bize terstur tüm ha bunlar. Garipsemiştur Hesibe de alişkun değuldur böyle şeylere. Günahtur kizum günah!"
Sanırım buradaki insanlar geldiğimden beri sessiz ve uyumcul olan kişiliğimi çok yanlış anlamışlardı. Ben sadece sevdiğim adamın ailesiyle iyi olmak ve onlarla keyifli vakitler geçirmek istemiştim ama onlar beni anlayamamış olsa gereklerdi. Ben anın getirilerine uyum sağlayalım, problem çıkartmayalım, çözümcül olalım, keyifli vakitler geçirelim derken onlar beni ezilebilecek ve alttan alta ağızlarına geleni söyleyebilecek biri sanmıştı.
Hesibe böyle şeylere alışkın değilken sorun yoktu ama ben alışkınım diye mi sorun vardı? Ayrıca ben neye alışkındım? Önüme gelen herkesle evli gibi yaşamaya mı?
Tamam Ares ile gerçek evliler gibi bir yaşantımız olabilirdi ama cümlede de açıkça dediğim gibi Ares ile! Sadece Ares ile! Her şey de ilkim olan adam ile.
Dinin gerekliliklerini biliyordum. Cahil değildim. Dört dörtlük bir yaşantım yoktu bunun farkındaydım ama orospu ya da kötü bir insan değildim. Benim de yaşantım böyleydi. Herkes aynı olacak diye bir şey yoktu.
Ayrıca ben yaşantımda bir sorun görmüyordum. Aksine kötü kalpli, aklına geleni hiç düşünmeden böyle kırıcı bir biçimde söyleyen, bilmeden etmeden yargılayan, önünü ardını düşünmeden yılan bir dille konuşan bir insan olmaktansa böyle olmayı tercih ederdim.
"Ben sevgilimle iyi ya da kötü her şeye razıyım. İster evli olalım ister bekar ister her şey ters olsun ister düz, bana fark etmez yeter ki yanımda olan kişi bir tek o olsun. Günahıyla da sevabıyla da." Ares ortamda bulunan herkesle tek tek göz teması kurarak söylediği sözlerini bende son buldurdu. Ses tonu son derece tavizsiz ve sert çıkarken üzerimde olan bakışları beni sakinleştirmek ister gibiydi. Bakışları sen hiçbir şeyi dert etme ben her şeyi hallederim diyordu.
"Bişe dememişuk sevduğuna. Sanirsun deduk bişe. Nikah yoksa günahtur dinumuzde biliysun uşağum ondandur sordim nikahi."
Ortamda olan gergin hava Funduk anneannenin kendince yaptığı açıklamayla da düzelmezken bu kez araya Ali dayı girdi.
"Şimdiki gençler kendi yapacakları işleri iyi bilirler. Nerede bizim zamanımızdaki cahillikler hey gidi hey! Şu an her genç cin gibi cin." Sözlerinin sonunu gülerek getirirken Demiröz'de hızla ona katıldı.
"Hem de ne cin."
Yavaş yavaş ılınmaya yüz tutan ortamı tamamıyla kıran ve iyice ısıtan şey Tamer ve Sevcan'ın aynı anda konuşması olurken az önceki andan kalan gerginliğime rağmen ben bile güldüm. İşin aslı benimkisi tamamıyla sinirden olan bir gülümsemeydi.
"Siccin!"
"Siccin!"
Aralarındaki yaş farkına rağmen kopyala yapıştır gibi olan Tamer ve Sevcan ikilisini tüm aile kınar bakışlarla izlerken gülmekten de geri durmadı. Kuzen çocukları olarak uzaktan akraba derecesinde bir bağları olmalarına rağmen birbirlerine bu kadar benzemeleri sıradaki konu olurken Harun abi bundan hiç memnun olmadığını açık yüreklilikle dile getirmekten çekinmedi.
Öyle böyle bir şekilde akşam saatlerini de sohbetle geçirirken evlilik mevzusunun yaratmış olduğu gerginlikte geride kalmıştı. Her ne kadar ben o andan itibaren artık ilk zamanki gibi olamasam da tüm gece somurtkanlık da etmedim. Benimle iletişim kuran herkesle tek tek sohbet ettim.
Saat gece yarısına yaklaştığı vakitlerde her ne kadar geldiğimde biraz uyumuş olsam da yol yorgunluğundan olsa gerek üzerime iyice bir ağırlık çökmüştü. Yavaştan dağılan ortalığı toparlayan Sevda yenge çay bardaklarını bir tepsiye dizerken ona yardım etmek için oturduğum yerden ayaklandım. Belki bir nebzede olsa üzerimdeki ağırlığı atabilirim umuduyla biraz hareket etmek iyi gelir diye düşünüyordum.
Hali hazırda Sevda yengeye Hesibe denilen kızla onun kız kardeşi yardım ederken onlar hiç yokmuşçasına bir tavır takındım.
"Ben alayım bu tepsiyi sende diğerini getirirsin." diyerek Sevda yengenin elindeki tepsiyi itiraz kabul etmeden aldım. Ayağa kalktığım andan itibaren Ares'in tüm dikkati üzerime dönerken elime tepsi almamla bana kaşlarını çatarak baktı.
"Yavrum bırak Tamay alır."
Adını duymasıyla birlikte sohbet ettiği Serda abladan dikkatini bana çeviren Tamay beni elimde tepsiyle görünce hızla ayaklandı. "Aman gelinimiz yorulmasın ben yaparım tabi canım. Bunu da yaparım!" Sitemli sözleri bolca ima içerirken yanıma geldi. Ares'e ters bir bakış atarak elimdeki tepsiye uzandığında "Tüm bunları yazıyorum kenara. Yaptığım her iş için maaşıma zam, prim artık aklına ne geliyorsa hepsini istiyorum!"
İmalı laflarının hiçbirinin bana karşı bir sitem ya da kötü bir duygu içermediğini, sırf Ares'e laf olsun diye dediğini bildiğimden bu tavrına sadece güldüm.
"Merak etme döndüğümüzde ben göreceğim seni." diyen Ares'in sözlerinde oldukça büyük şeyler vaat ettiğini herkes apaçık anlarken Tamay'ın yüzünde güller açtı.
"Ver canım yengem ver! Oy sana kurban olayım ben, sen yorulma görümcekin her şeyi yapar her şeyi!"
Elimdeki tepsiyi kendime doğru çekerek almasına izin vermezken Ares'e ters bir bakış attım. Üzerimden kumar oynanıyormuş gibi bir his almıştım.
"Bırak tepsiyi de sen gel benimle bir." diyerek Tamay'a kısık sesle konuşurken tüm bakışların üzerimizde olduğunu biliyordum. Herkes Tamay'ın bu tavırlarına gülerek bakıyordu. Millete de iyi eğlence olmuştuk!
Benim fısıltı şeklinde konuşmam Tamay'ın dikkatini Ares'in vaatlerinden çok çekerken sanırım dedikodunun kokusunu almıştı.
"Ay ne oldu?" Tamay da fısıltı şeklinde konuşurken çoktan evden içeri girmiştik. O esnada gerimde bıraktığım Hesibe'nin ters bakışlarını göz ucuyla görmüştüm. Sanırım az önceki olaya gülmeyen bir tek o vardı.
"Düğün yarın akşam yayla meydanında mı olacak?" Demiröz'ün gür sesi dikkatin bizden uzaklaştığını belli ederken gittikçe uzaklaştığımız ortamın sesleri bir süre sonra uğultu gibi gelmeye başladı.
Elimde tepsiyle mutfağa girdiğimde etrafı kısaca bir kolaçan ettim ve kimsenin olmadığını görerek rahat bir nefes verdim. Tepsiyi tezgâhın üstüne gelişi güzel bırakırken hemen dibimde duran ve bana meraklı bir ifadeyle bakan Tamay'a döndüm.
"Bu Hesibe midir nedir o kız ne iş?" derken oldukça ciddi bir ifadedeydim.
Tamay bu sorumu bekliyormuş gibi bir rahatlıkla bana iyice yaklaşırken tam karşımda durdu. Belimi arkamda kalan eski mutfak tezgahına yaslarken bir kulağımı Tamay'a bir kulağımı da olası birinin gelmesine karşın etrafa verdim.
"Ay o kız önemli birisi değil ya! Ben onu yıllardan beri tanırım. Dıdımın dıdısının dıdısı gibi bir şey bize akraba bile değil."
Gözlerimi devirdim. "Orasını bende biliyorum dedi ya Funduk anneanne kardeşimin bir şeyi diye. Ben sana onu mu soruyorum? Bu kızın geldiğimizden beri olan tavırları ne? Karadeniz de gemilerini falan batırdım da benim mi haberim yok?"
Bir elini beline bir elini göğsüne koyarak kıkırdadı Tamay. "Ay yok hayallerini batırdın sadece o kadar."
Dediklerinden hiçbir şey anlamazken kaşlarımı çatarak Tamay'a baktım. Artık ciddi bir açıklama yapabilir miydi?
Ters bakışımdan gerekli mesajı anında alarak dikildiği yerde toparlandı. Ellerini iki yanına indirerek bana kısık bir bakış attı. Bir elini yanımda duran koluma koyarak kendince destek olur gibi bir tavra büründü.
"Gerçekten önemli birisi değil ya! Sadece öncelerde anneannesiyle Ali dayıya Ares'e talip olduğunu ve ciddi bir iş için görüşmek istediğini falan söyletmişti o kadar."
Duyduklarımla kaşlarım rahatlarcasına gevşedi. Yüzümde gevşemiş bir tebessüm yer alırken rahat bir tavırla konuştum. "Bende bir şey sandım ya."
Benim rahat tavrımla Tamay'da hızla aynı tavra bürünürken "Ay dimi ya?" dedi sanki gerçekten de önemsiz ufak bir ayrıntıdan bahsediyormuşuz gibi!
Yüz ifadem bir anda seri katil edasında ciddileşirken Tamay'ın az önceki halimin bir alay olduğunu anlamasına fırsat vermeden koluna bir sille geçirdim.
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Ares'e evlenme teklif etmiş bildiğin!"
Gerçekten de hiç önemli bir şey değilmiş!
Benim olayı kavradığım kısımla birlikte koluna sertçe vurmam Tamay'ın gözlerini irileştirirken söylediklerime hızla karşı çıktı. "Ay yok! Sadece birkaç kez ciddi bir birliktelik teklifi gönderdi büyükler aracılığıyla o kadar."
Bir yandan vurduğum kolunu ovuşturup bir yandan panikle konuşan kıza çattığım kaşlarımın altından ters bir bakış attım. "Yani evlenme teklifi etmiş?"
Benim dediğim şeyin onun dediklerinin kısa özeti olduğunu kabul etmesini ve onaylamasını beklemeden öfkeyle soludum. "Kaç kez teklif gönderdi?"
"Çok değil ya sa-"
"Tamay!"
Alt dudağını ısıran kız en az benim kadar hararetle konuştu. "Ay tamam ya! Sanırım on bir kez falan galiba ya da ben on birden sonrasını saymadım. Bilemedim şimdi."
İlk kez karşılaştığım durum karşısında ne yapacağımı bilemezken sağ elimi sertçe anlıma yasladım. Sesli sesli soluklar alıp verirken sakinleşmeye çalışıyordum. Kızın karın ağrısının nedeni belli olmuştu.
"Ares hiçbir zaman kabul etmedi teklifi, bunun hakkında bir yorumda bile bulunmadı! Çok da kafana takacağın bir kız değil yani."
Gerçekten bir bu eksikti. Karı kızımızda eklendiğine göre hikâye tamamdı!
"Etseydi bir de Tamay!" derken tüm çirkefliğimin üstümde olduğunu hissedebiliyordum.
Hayır burada sinirlendiğim şey ne Tamay'dı ne de Ares. Ben şu anda herkese karşı sinirliydim.
Benim bu tarihte buraya geleceğimi biliyorlardı. Ares'in hayatındaki kadın olduğumu da biliyorlardı. Buna rağmen yine o kızın dalga geçermiş gibi geldiğimden beri burnumun dibinde olmasına müsaade ediyorlardı. Neydi bu aşağılama mı?
Kızın varlığından haberimin olduklarını sanmıyordum kaldı ki ben kızın garip hallerini sorgulayana kadar yoktu da zaten. Ama haberimin olmadığını bile bile kızı benimle aynı ortama sokup saatlerce muhatap olmamı sağlamaları mı daha aşağılayıcıydı yoksa haberimin olabileceği ihtimalinde de yine bunu yapmaları mı bilemiyordum.
Yatıştırıcı bir tavırla Tamay hızla bana sokulurken koluma girerek başını omzuma yasladı. Bana alttan yavru kedi bakışları atarken konuştu. "Lavkuşum vallaha bizim tek gelinimiz sensin ya gerçekten bak."
Ona yandan bir bakış atmakla yetinirken bu ailenin genel temsilcisi oymuş gibi düşünerek sitemimi dürüstçe söylemekten çekinmedim.
"Herkes bunu biliyor ve yine de sabahtan beri ben o kızla aynı ortamdayım. Kızın saçma sapan tavırlarını ve bakışlarını çekiyorum. Bu gerçekten de çok aşağılayıcı."
Tamay hızla başını omzumdan kaldırarak karşıma geçti. "Ay vallahi haklısın kuşum gerçekten. Siz sabah yukarıda kestirirken annem, Sevcan, ben falan laf arasında git artık dedik ama Hesibe çok yüzsüz gitmedi bir türlü. Hatta Tamer bile üç kez yardımını ettin sen git artık çok geçe kalma falan dedi de onu da duymazdan geldi."
Gözlerimi devirdim. "Niye gelmiş ki bu kız?" derken üzerimdeki huysuzluktan hala daha kurtulabilmiş değildim.
"Ay sabahın köründe sözde Funduk anneanneye yardıma mı ne gelmiş sonra kalmış da bir türlü gitmemiş. Sanırsın anneannenin iki tane koca kızı yokmuş gibi ona kaldı tüm işler! Bir de kendi gibi nursuz kardeşini takmış peşine. Funduk anneannede yeğeni malum kovamadı sanırım. Hususi yapılan bir şey değil yani. Kim bilir nereden duydu da burada olacağımızı damladı anında. Kesin kendi anneannesinden duydu, Funduk anneanneyle kardeşler ya."
Kim kimle kardeşse kardeşti bana neydi canım! Amacının kendini benim gözüme sokmak ve beni huzursuz etmek olduğu çok belliydi ve sanırım bunu başarmıştı da. Acaba tüm o kusa kusa geldiğim yolları görmezden gelerek Ares'e şehirdeki evinize gidelim desem çok mu abartmış olurdum?
Elimi sinek savuşturur gibi havada salladım. "Aman neyse ne işte! Bir daha bana bir laf çaktığını görürsem ayıp falan demem dönüp bir de ben çakarım ona ama çaktığım laf mı olur emin değilim!"
Sanırım adım hazır istenmeyen geline çıkmışken onu sekize indirmek yerine çirkefliğimi göstererek dokuza çıkartmakla çok da bir şey kaybetmezdim. Sonuçta her türlü sonda Ares'le ben aynı eve giriyor ve her şeyi aynı yatakta sonlandırıyorduk.
"Yaparsın yaparsın gelinlerin en avatı seni!"
Erkenden kırışırsam bunun tek sebebi Sancaktarlar olacaktı ve ben bunu garantilemek ister gibi bir kez daha kaşlarımı çattım.
"Birincisi sizin benden başka gelininiz mi var da gelinlerin diyerek çoğul konuşuyorsun ikincisi avat ne be?"
Tamay ters tavrıma aldırmadan koluma girerken beni mutfaktan çıkarttı. Adımlarımızı usul usul herkesin olduğu yere yönlendirirken mutfakta fazlasıyla oyalandığımızı fark ettim.
"Birincisi senden başka gelinimiz yok lafın gelişi öyle söyledim ve ikincisi de avat, burada dikenli bitkilere deniyor."
Gittikçe yaklaştığımız uğultulu sesler iyice seçilir hale gelirken kısık sesli homurdandım.
"Sağ ol ya!"
En son herkesi oturur vaziyette bıraktığımız açık alana çıktığımızda herkesin ayaklandığını görmemle bir an kapı girişinde durdum. Onca kişi arasından Ares'i görmeye çalışırken Tamay kolumdan çıkarak hemen ilerimdeki kalabalığa karıştı.
"Haçan güzelce uyuruk sabaha mis gibi başlaruk o zaman." diyen Funduk anneanne sözlerinin peşine bir takım yönlendirme yaparken ben hala daha Ares'i bulabilmiş değildim.
Sanırım herkes yatmak için ayaklanmıştı. Saatin geçliğinden olsa gerek bizim için oldukça erken başlayan ve uzun olan günü sonlandırmak bence de iyi bir fikirdi.
Sevda yenge annesinden aldığı talimatlarla kızı Sevcan'a bir şeyler derken bir anda belime sarılan kolla başımı karşımdaki ayaklanmış kalabalıktan çektim.
"Beni mi arıyorsun yavrum?"
Ben aranan kazanovayı bulamasam da o beni eliyle koymuş gibi bulurken olumlu anlamda başımı salladım.
"Yatılıyor mu?" diyerek hali hazırda zaten bildiğim bir şeyi sırf sohbet olsun diye Ares'e sorarken Hesibe'nin kalabalık arasında bize ters bakışlar attığını gördüm. Onu umursamadan aksine daha da kudursun diye iyice Ares'e sokulurken artık ortamdaki büyükler umurumda falan değildi.
Herkes yerini bilecekti!
"Evet. Bir an önce bitsin artık şu gün başım ağrımaya başladı."
Kıstığım bakışlarımı her şeye rağmen canım adamım üzerinde gezdirirken ciddi bir şeyi olup olmadığını anlamak adına yakışıklı suretine uzunca baktım.
"Her şey yolunda mı?" Şüpheli çıkmasına mani olamadığım sesimle Ares iyice bana dönerken ortamdan tamamıyla soyutlanarak konuşmaya başladık.
"Başımı göğsüne koyarak uyuduğum an öyle olacak."
Sanırım gerçekten de başı ağrıyordu. Hatta normal bir ağrı gibide durmuyordu. Yüzü normalin aksine bana bir tık beyaz ve solgun gelmişti.
Elimi refleksle alnına koyarken sanki tıp okumuşçasına bir tavra büründüm. "Hasta falan mı olacaksın acaba?"
Belime sarılı olmayan eliyle alnındaki elimi çekerek avcumun içine sert bir öpücük kondurdu. "İyiyim yavrum sadece biraz dinlensem iyi olacak. Yani dinlensek. Beraber. Sen benim kollarımın arasındayken. Ya da şey de olabilir..." Sonlara doğru sesi bir fısıltı halini aldı ve çok sevdiğim dudaklarını kulağıma değecek kadar üzerime eğildi. "Ben üstte sen altta. Sen yine kollarımın arasındayken ben senin i-"
"Uyku vaktidur uşağum. Ne ayrik oti gibi yapişmişsun kizun üstüne!"
Son derece özel, karnımın alt kısımlarında yakıcı bir his bırakan ve az daha nerede olduğumuzu tamamen unutmamı sağlayacak konuşmayı bölen yüksek, şiveli, tiz sesle neye uğradığımı şaşırdım.
Ares ağır çekimde eğildiği kulağımdan geri çekilirken yalnızca benim duyabileceğim seste sabır çekti. Gerçekten Tamer'den sonraki özel anlarımızın katili Funduk anneanneydi ve bu gidişle Tamer'i geçmeye de epey niyetliydi.
"Hasbihal ediyoruz anneanne. Malum buraya geldiğimizden beri hanımın yüzünü görsem cennetlik." İmalı konuşmasıyla bir tık utanırken bunda herkesin bakışlarının üzerimizde olması ve çokça da az önceki konuşmamız etkiliydi. Bir tık kenara kayarak çok olmasa da adap gereği Ares'ten uzaklaştım.
Tamam herkese yerini bildirecektim ama her şey bir yere kadardı. Saygısız birisi de değildim yani. Benim de az çok büyüklerin yanında edep adap bilgim vardı. Tabi bu bilgileri de işime gelen yerlerde kullanıyor oluşumda keyfime özeldi.
"Uy hele koçariye bak sen hele. Tamam uşağum sabah görürsün cennetuni şimdi uyki vaktidur. Sevcan topla sen kizlaru hayde odana."
Anlık gelişen ve çoktan bizim adımıza verilen kararla gülmemek için dudaklarımı sımsıkı birbirine bastırdım. Kaşlarım alayla yukarı kalkarken Ares'e yandan kaçamak bir bakış attım.
Gördüğüm suret karşısında kendimi tutamazken dudaklarımdan kaçan kısık gülüşü hızla kuru bir öksürükle kapattım. Canım adamım şok olmuş dahası duyduklarını tam algılayamamış bir ifadeyle karşısındaki yaşlı kadına bakıyordu.
"Ne odası?"
En az Ares kadar Funduk anneannede Ares'in dediklerine bir anlam verememiş olsa gerek ki bir süre tuhaf bakışlar attı canım adamıma.
"Ambar odasi. Ne odasi olacaktur uşağum yatak odasi da!" dedikten sonra kendi dilinde hızlıca bir tövbe-i istiğfar çekerek hemen arkasındaki Demiröz'e döndü.
"Ha bu uşak görmeyeli olmuştur iyice bir hamsi kafali."
Onun bu samimi tepkisine herkes gülerken, her zamanki gibi Hesibe ve kardeşi hariç, bende daha fazla kendimi tutamayarak güldüm.
"Olmuştur olmuştur." diyerek evden içeri ilk Demiröz girerken oldukça eğleniyor gibi gözüküyordu. Gülerdi tabi onu da güzel eğlendiriyorduk. Burada bizim imanımız gevriyordu nasıl olsa!
Demiröz'ün peşine başta anneanne olmak üzere herkes bir cümbüş eve girerken ben hala daha Ares'le olduğumuz yerde dikiliyordum. Hemen yanımızdan oldukça gereksiz bakışlarla Hesibe ve kardeşi de geçerek içeri girerken yine oldukça gereksiz bir gürlükte kendi evine geçeceğine dair bilgiler veriyordu. Kaldı ki bu bilgilerde kendini tüm Trabzon'a duyurmak istermişçesine sarf ettiği yüksek sesi kadar gereksizdi.
Gittikçe zıt kaptığımı hissettiğim kızın arkasından bende Funduk anneanne gibi tövbe-i istiğfar çekerken Ares'e döndüm. Çattığı kaşlarıyla bana bakan canım adamım az önceki muhabbeti yeni algılamış olacak ki beni uyarırcasına hızla konuştu.
"Öyle bir şey olmayacak!"
Kasap et derdindeydi koyun can derdinde! Sanırsın benim elimdeydi ayrı odalarda yatışımız. Ona hiçbir şey demeden bende içeri girerken sadece ben bilmem dercesine omuz silktim.
Zaten oldukça kalabalıktık ve ev her ne kadar büyük ve geniş olsa da buna rağmen bize yetmeyeceği aşikardı. Bu yüzden kimin nerede yattığıyla ilgili bir yorumda bulunamayacaktım. Zaten misafir umduğunu değil bulduğunu yerdi. Bir gecelik el mahkûm uyum sağlayacaktık.
"Lavinia sana diyorum böyle bir şey olmayacak!" Hızla peşimden gelen ve iki iri adımında beni yakalayan sevgilime döndüm.
Yakın çevremizde herhangi birinin olmaması rahatlığıyla Ares'in dibine iyice sokularak hızlıca dudaklarına veda busesi niteliğinde bir öpücük kondurdum.
"Sevgilim." dedim kısık tonda oldukça yoğun bir sesle. "Sanırım yeni bir sevda ettin uzaktan kumandalı, el mecbur sende bu gece ona uzaktan bakmalı."
Dediklerimi algılamasına fırsat vermeden hızlıca üst kata çıkan merdivenlere koştururken içimden savaşa gidermiş gibi naralar atıyordum. Şayet onunla dalga geçtiğimi anladığı an canıma okuyacaktı.
***
"Geceleri çok soğuk oluyor o yüzden bu battaniyeler yetmezse gösterdiğim yüklükten yenisini alabilirsiniz. Sakın çekinmeyin." Sevda yengenin misafirperver halleriyle aynı uyarıyı beşinci kez yapmasını da tebessümle karşılarken onun hemen yanında dikilen canım adamıma özellikle bakmamaya çalışıyordum.
Yatmak üzere her şey tamamlanmıştı. Ali dayı eşiyle birlikte kendi yayla evlerine giderken yanlarına Demet hala ve onun eşi Tarık enişteyi de almışlardı. Funduk anneannenin diğer kızı Serda ablada eşi Cavit abi ve oğullarını alarak uyumak için eşinin ailesinin bu yayladaki evine geçerken yol üstünde Hesibe ve kardeşini de kendi evlerine bırakmak için yanlarına almışlardı. Açıkçası günün en sevindiğim anı bu andı.
Yüzsüz kız bir ara Ares bizi bırakır gibi bir cümle kurduysa da ben daha bunun krizini geçiremeden canım adamım olaya hızla el atmış ve ona gereken cevabı vermişti. "Kapıda bir sürü adam var bırakır onlar." diyerek benimle yatış kavgasına geri dönmüştü. Hayır inatla bu olayın benim elimde olan bir şey olmadığını kabullenmek istemiyordu! Huysuz bir Ares'e laf anlatmak mümkün değildi.
Funduk anneanne giriş kattaki kendi yatak odasına geçerken Deniz Bey, Umay Hanım ve Demiröz'de aynı katta bulunan diğer iki odaya yerleşmişlerdi. Üst kat alt kata göre bir tık daha küçük olduğundan burada oda başına düşen kişi sayısı daha fazlaydı.
Sevda yenge eşiyle birlikte kendi odalarında kalacakken üst katta geriye kalan bir yatak odasında kızlarla biz kalacaktık. Ve günün en talihsizleri olan Serkan, Tamer, Bars ve canım adamımsa üst kattaki sırf döşeklerle döşenmiş oturma odasında kalacaklardı.
Kızlar ve erkekler olarak ayrıldığımız bu odalara sığamadığımızdan yere bolca yer yatağı yapılmıştı.
Açıkçası Ali dayılar yanlarına Demet halaları almasaydı ve aynı şekilde Serda ablalarda kendi evlerine geçmeselerdi değil odalara yer yatağı kurmak sanırım ahıra kadar inmemiz gerekecekti. Ve bu hiç de hoş bir şey değildi.
"E Lavkuşum senin valizin nerede?" dedi Tamay bir anda.
Ortama bomba gibi düşen soru beklemediğim bir yerden gelirken Ares'in yüzünde oluşan o yamuk gülüşü gördüm. Üst katta odalara açılan koridorun tam ortasında Sevda yenge, Harun abi, Serkan, Sevcan, Tamer, Bars, Tamay, Ares ve ben dikilirken bu soruyu nasıl cevaplayacaktım.
Şey ben sizin buradaki evinizde kalırız o yüzdende her zamanki gibi canım adamımla onun odasında uyuruz gibi bir vibe aldığımdan valizleri bir yaptım nasıl diyecektim!
Her ne kadar içten içe olayı daha da batıracağını bilsem de belki bir umut düzgünce bir açıklama yapar ve beni topun ağzından alır ümidiyle Ares'e baktım. Söyle sevgilim valizim nerede?
"Valiz oturma odasında." diyen Ares gerisinde kalan kendi kalacakları odayı gösterdi. Beni yarı yolda bırakmayan sevgilimle çaktırmadan sessiz bir soluk aldım ve bana bakan Sevda yengeye gülümsedim.
"Oraya niye götürdün oğlum?" Serkan hiç kurcalamaması gereken yerleri kurcalarken az önceki aldığım soluğu geri veremedim.
Tamam evli gibi bir yaşantı sürdürdüğümüzü cümle alem biliyordu ama sürekli ulu orta bunun tekrar edilmesine gerçekten gerek var mıydı ya?
"Yanlışlıkla olmuştur oğlum şimdi getirir Ares. Sanırsın başka ülkeye gitti bavul." Harun abiye içimden müteşekkirlerimi sunarken oğlunu saf dışı bırakışını hiç unutmayacaktım. Bence de abartmaya hiç gerek yoktu.
"Benim eşyalarda içinde ondan. Ayrıca bu evde bu kadar az oda olduğunu bana neden kimse hatırlatmadı? Bilseydim biz merkezdeki eve geçerdik çok geç olmadan."
Çok erken karar vermiştim. Çenesinin ayarını tıpkı ipin ucunu kaçırdığı gibi kaçıran Ares'i hazır dağlık bir alana gelmişken ortadan kaldırma fikriyle dolup taşarken ona ters bir bakış attım.
"Çok kalmayacağız ya boşuna iki üç valiz yer kaplamasın diye şey etmiştik." diyerek bana imalı bakışlar atan Sevda yengeye oldukça saçma ve gereksiz bir açıklama yaparken böyle bir açıklama yaptığım için kendime kızdım. En çok da beni bu hale düşüren adama kızdım.
Gece belki herkes uyuduktan sonra onun yanına kaçabilirdim ya da onun benim yanıma gelmesine izin verebilirdim ama artık kesin karar vermiştim ki benim canım adamım güzel bir kaşınıyordu. Dilinin ayarını öğrenmesi adına ona bu gece sevgili kuzenleriyle kucak kucağa bir uyku eminim ki iyi gelirdi.
"Olur canım öyle şeyler. İyi düşünmüşsün tam bir anne mantığıyla yapılmış bir iş." diyen Sevcan'a zoraki bir şekilde güldüm.
"Ay bu benim aklıma niye gelmedi ya?" diyen Tamay'ın sözleri hemen yanındaki sevgilisineydi. Bu durumu ciddi ciddi düşünür bir vaziyette kıstığı bakışlarla derin düşüncelere dalmış gibi bir hale bürünmüştü.
"Siz aynı evde yaşamadığınız için olabilir mi zekâ küpü ikizim?" dedi Tamer bıkkın bir şekilde. Sesinin alt tonundaki alay sezilmeyecek gibi değildi.
"A olabilir." Tamay'ın aydınlanma yaşarmış gibi verdiği tepkiyle herkes gülerken Sevda yengeyle Harun abi yaramaz bir çocuğa bakarmış gibi bir bakış atmıştı.
"Ay ben zaten sığamazdım ki yarım bavula." diyerek kendi kendine iç değerlendirmesini sürdüren kıza yalnızca sevgilisi bakarken diğerleri çoktan onu kendi haline bırakmıştı.
Gerçekten de şaka gibi bir kadroya düştüğümün idrakına günde en az üç dört kere varmadan günü kapatamıyordum. Bu gittikçe alışkanlık haline gelmişti. Öyle ki Ares'in ailesinden birisini görmediğim ve herkesin şahsına münasırlığını idrak etmediğim bir gün oldukça eksikmiş gibi geliyordu bana.
"Neyse hadi hepinize Allah rahatlık versin." diyen Harun abi en sonunda eşini de alarak kendi odalarına gittiğinde koridorda yalnızca gençler olarak kalmıştık.
Bir an herkes birbirine kısa bir bakış attığında oluşan tuhaf ortam Tamer'in "Artık yatıp uyuyalım gerçekten uzun bir gündü." demesiyle dağıldı.
"Bence de." dedim hızlıca artık günü kapatma isteğime karşı gelemeyerek. Ardından Ares'e döndüm. "Sen valizden alacaklarını alıp valizi bana getirirsin."
Tam arkamı dönüp kızlarla kalacağım odaya girecekken koluma sarılan iri elle duraksadım. Hayır hayır zorla durduruldum. Gerçekten beni kolayca bırakacağını düşünmemiştim ama içimden de bir umut etmemiş değildim.
"Burada yatmayacaksın herhalde?"
Yok ben ahırdaki buzakların yanına ineceğim dememek için kendimi zor tutarken tüm agresifliğimi bize bakan insanların varlığında geri plana iteledim ve yüzüme samimi bir gülüş kondurdum.
"Oda dağılımını duydun burada yatacağım." dedim.
Ares verdiğim cevapla hoşnutsuz bir hale bürünürken sanırım bunun olacağına gerçekten de hiç ihtimal vermemiş gibiydi.
"Aha en sevdiğim kısım geliyor." diyen Tamer dirseğiyle hemen yanındaki Serkan'ı dürttü.
Ares kuzenine ters bir bakış attıktan sonra düşünür gibi bir ifadeyle herkese kısaca baktı ve en son bana döndü.
"Yok biz seninle oturma odasında yatalım kızlar da burada sensiz yatsınlar."
Tamer'in az önceki heyecanlı tavrı anında bozuldu. "Biz nerede yatacağız anasını satayım?" Az önceki düşüncesinde bozguna uğrayan adamla birlikte asıl şimdi benim en sevdiğim kısım başlıyordu.
"Dingil kadar adamlarsınız gidin nerede yatıyorsanız yatın bana ne!" diyen Ares'le erkekler bir an ne diyeceğini bilemezken birbirlerine tuhaf bakışlar attılar.
Görüntüleri oldukça komik olan beylere gülmeden duramazken kızlar bu işin nereye varacağını nefeslerini tutmuş bir vaziyette bekliyorlardı. İşin sonunda gerçekten de birilerinin ahırda uyuması kaçınılmazdı sanırım.
"Abi saçmalama!" Tamer birazdan yalvarış moduna geçecek gibi dururken bu muhabbetin daha da uzamasına izin vermeden müdahale ettim.
Her ne kadar durumdan çokça eğleniyor olsam da saat gece yarısına gelmiş olmalıydı ve ben gerçekten de yorgundum. Artık nasip başka eğlencelere diyerek günü sonlandırmaktan çekinmedim.
"Bence de saçmalama sevgilim. Hepimiz çok yorulduk herkes kendisine gösterilen odaya gidip uyusun."
İtiraz istemez tonda sarf ettiğim sözlerin ardından kızları da peşimden sürükleyerek odaya girerken arkamdan ciğerci kedisi gibi bakan adamı görmezden gelmeye çalışıyordum. Yumuşamamam gerekiyordu.
"Asıl sen saçmalama yavrum. Ayrı yatacak halimiz yok ya!"
Kapının eşiğine kadar yaklaşmış Ares'i son otorite kırıntılarımı kullanarak elimle biraz geriye iteledim. Sağ elimle Ares'i geriye doğru ittirirken sol elimle kapıyı tuttum.
"Alt tarafı bir gece bir şey olmaz. Hadi herkese iyi uykular." dedim ve son kez Ares'e döndüm. "Sende valizle işini çabuk hallet getir bana. Bekliyorum.
Bir kez daha itiraz etmesine izin vermeden kapıyı bir anda suratına kapatırken sessiz bir soluk verdim. İçerideki kızların varlığına güvenerek bir anda odaya dalmayacağını bildiğimden kapıyı kilitleme gereksinimi duymadım.
Odanın içerisinde ilerlemiş kızlara döndüğümde bana irileşmiş gözleriyle baktıklarını gördüm. Benden böyle bir tavır beklemediklerini açıkça görebiliyordum ama bilmedikleri bir şey vardı ki bu ilişkide söz hanımındı. Yani kısmen ama bu ayrıntıyı onların bilmesine gerek yoktu.
"E kim nerede yatıyor?" diyerek bakışlarımı odadaki bir çift kişilik yatağa bir de yerdeki tek kişilik yer yatağında gezdirdim.
Kızlarda kısa bir an benim gibi yataklara bakıp bana döndüklerinde tam bir şey diyeceklerken kapının hemen ardından gelen seslerle konuşamadan sustular.
İlk önce edepsiz bir küfür savuran Ares'in kısık tuttuğu sesi her şeye rağmen net bir biçimde duyulurken onun hemen peşine Tamer'in haylaz dolu sesi duyuldu.
"Aslında buna gidecek çok iyi bir şey var."
Ne Ares'in ettiği küfre ne de Tamer'in dediklerine takılmazken onları kendi hallerinde bırakma kararı olarak yataklara doğru adımladım. Ne de olsa tüm gece kapının önünde dikilecek halleri yok diye düşünürken kapının arkasında duyulan kemençe sesiyle henüz attığım üçüncü adımla duraksadım.
Güleyirum haluna katula katula
Bi' sözünü geçiremedun karina
-BÖLÜM SONU-
Bölümü nasıl buldunuz?
Lütfen etkileşimleri artıralım!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 9.9k Okunma |
640 Oy |
0 Takip |
67 Bölümlü Kitap |