62. Bölüm

BÖLÜM 59

Tuğba Özdemir
_tgb_17

Poyrazdan Devam

Verilen koordinatlara ulaşmıştık, Kartallar bizden önce gelmişti üstelik çatışmayada başlamışlardı.

Bizimde gelmemiz ile kısa zamanda şerefsizleri etkisiz hale getirdik, biz eve doğru ilerlerken o sırada Hayalet, Emrah ve Gölge timi evden çıkmış bize doğru geliyorlardı, o sıra evde bir anda patlama oldu be hepsi yere düştü.

 

Koşarak yanlarına gittik, biz askerlere bakarken doktor ve Savaş hayaletin yanına gitmişti, durumları iyiydi ama fazlası ile hırpalanmışlardı. Ayağa kalkmalarına yardımcı olurken bir anda doktorun bağırmasını duyduk, ben hemen yanlarına gittim.

Tahminimden daha kötü bir haldeydi, hiç iyi görünmüyordu, Hayaletin neresinde yarası olduğuna bakmak için kafamı çevirdiğimde sırtındaki yaraları gördüm ve kafamdaki parçalar birleşti.

Anladığım gerçekle çok büyük bir şaşkınlık yaşadım, herkesin hayatını kurtaran Hayalet benim sevdiğim kadındı, yani Yıldızdı ve durumu hiç iyi değildi.

Ben üzerimdeki şaşkınlığı atmaya çalışırken, doktorda Yıldız'ın yarasına müdahale ediyordu ama Yıldız'ın canı çok yanıyordu, bunu istemsiz çıkardığı sesten ve sık sık aldığı nefeslerden anlamıştım.

Savaş Yıldız'ın elini tutmuştu, o sırada da diğer elinide ben tutum, işte o an Yıldız'ın çektiği bütün acıyı kendime almak istedim. Yıldız daha fazla dayanamadı ve benim için cennet bahçesine açılan gözlerini kapattı.

 

Çok fazla kan kaybetmişti, helikopter gelmesi ile hemen helikoptere bindi.Savaş ve ben Yıldızla birlikte gidiyorduk, ikimizde bırakamamıştık. Sağlık çalışanları Yıldıza müdahale ederken ben bakışlarımı Savaşa çevirdim ve konuşmaya başladım.

 

"Savaş, Hayaletin kim olduğunu siz biliyor muydunuz?"

"Biliyorduk Poyraz, sana kardeşim olduğunu söylediğim zaman öğrenmiştim."

"Savaş , ona olan hislerimi biliyordun, neden söylemedin? Eğer biliyor olsaydım onu bu hale düşmesine izin vermezdim."

"Poyraz, bunu söyleyip söylememek benim kararım değildi, Yıldız söylemedi ve o söylemeden ben söyleyemezdim. Ayrıca Yıldızı, Rıza Albay bile durduramadıysa sen de durduramazdın."

 

"Bir şekilde engel olurdum, hatta gerekirse onu bir odaya kilitlerdim. Savaş, Yıldız'ın şu haline bak."

"Onu tanımıyormuş gibi konuşma Poyraz, eğer kafasına bir şey koyduysa kisme önüne geçemez. Heleki işin sonunda bir asker ölecekse ya da zarar görecekse onu ben dahil kimse durduramaz."

Savaş'ın söylediklerinde haklı olduğunu biliyordum, derin ve sıkıntılı bir nefes aldım ve konuşmaya başladım.

 

"Herkes için kendini feda ediyor ama onu için bir şey yapmama izin vermiyor.Yıldız, kalbine girmem izin vermiyor Savaş.

Onun ne kadar inatçı olduğunu biliyorum ama bende en az onun kadar inatçıyım, onun kalbini kazanacağım ve sevgimle onun yaralarını saracağım."

 

 

Savaştan Devam

Yıldızı ve diğerlerini hastaneye getirmiştik, hastaneye iniş yaptığımızda Yıldızı hemen ameliyata almışlardı. Yıldız ameliyatayken bizimde tedavimizi yapmışlardı, aramızda yaraları fazla olan Emrah ve Salih'ti bu yüzden onların şi uzun sürmüştü.

 

Benim işim bitince ameliyathanenin önüne gitmek için odadan çıkmıştım ki Melek karşıma çıktı, beni görünce gözleri doldu ve bir anda bana sarıldı ardından da ağlamaya başladı. Onun bu haline dayanamdım ve onu sakinleştirmek için sarıldım.

"B-ben size bir şey olacak diye çok korktum."

 

"Melek, biz iyiyiz merak etem, Salih'te iyi olacak."

 

"Buraya gelmeden onunla konuştum ama görmeden içim rahat etmeyecek, peki sen nasılsın Savaş?"

"Ben iyiyim ama Yıldız, o iyi değil."

Söylediğim şeyden sonra Melek panikle bana bakmaya başladı.

 

"S-sen ne diyorsun Savaş, ne oldu Yıldıza?"

"Operasyon sırasında sırtına oldukça sert darbe aldı, gelir gelmez ameliyata aldılar."

 

"Ne! Ah o kadar söyledim, yaraların daha iyileşmedi dedim ama yine söz dinlemedi."

 

"Görüyorsun işte Melek, söz dinlemeyen bir kardeşim var. Bende yaralarıma baktırdım şimdi ameliyathanenin önüne gidiyordum."

 

"Tamam Savaş, abime baktıktan sonra bende geleceğim."

 

Melek ile olan konuşmamız sonlanınca ayrıldık, ameliyathanenin önüne gelmiştim ki Poyraz gülümseyerek beni karşıladı. Merakla ona bakarken konuşmaya başladı.

 

"Savaş, Yıldız ameliyattan çıktı, şimdi normal odaya aldılar. Doktor durumunun iyi olduğunu ama uzun süre dinlenmesi gerektiğini söyledi."

 

Yaşadığım mutluluk ile hemen Poyraza sarıldım ve mutlulukla konuştum.

 

"Allah'ım sana şükrüler olsun, Poyraz hagi odaya aldılar?"

 

Vakit kaybetmeden Yıldız'ı götürdükleri odaya gittik, hala daha kendine gelmemişti. Benim minik kardeşim yine benim kahramanım olmuştu, Poyraz'ın da dediği gibi herkes için fedakarlık yapıyordu ama kendine gelince bize fırsat vermiyordu.

Rıza Albay Poyrazı çağırmıştı, bu yüzden istemesede gitmişti, bir süre sonra Yıldız kendine geldi hemen yanına gittim.

 

"Nasılsın güzelim?"

"İyiyim abi, sende biliyorsun bu yara benim için hiç bir şey."

 

"Tabi canım, onu gördük zaten.Seni tebrik ediyorum hanım efendi, daha yaraların iyileşmeden tekrar hastanelik olmayı becerdin."

 

"Eee o da benim yeteneğim abi, aman sakın bunu sen deneme, bu bana özel bir şey."

 

"Valla hiç bilmiyorum küçük hanım, belki bir gün bende denerim."

 

Söylediğime hafifçe gülümsemişti, sonra yavaşça elini kaldırdı ve yüzümdeki yaralara dokundu, sanki onun canı acıyormuş gibi bakıyordu.

 

"O Sahra köpeğini elime geçirdiğimde, canını sizin canınızı yaktığından bin kat fazla yakacağım."

 

"Hop hop sakin ol şampiyon, öncelikle iyileşmen lazım ayrca bir sürede göreve çıkmayacaksın."

 

"Ne! Abi olamaz ya, benden bunu isteme."

 

"Valla artık çok geç istedim bile, tamamen iyileşmeden sana görev yok."

 

Söylediklerimden sonra Yıldız, küçük bir çocuk gibi kollarını birbirine bağladı ve bana çatık kaşlarıyla bakmaya başladı. Onun bu tatlı haline dayanamadım ve ona sarılıp saçlarına öpücük bıraktım, Yıldız'ın aklına bir şey gelmiş olacak ki benden ayrıldı ve konuşmaya başladı.

"Abi?"

"Söyle Yıldızım."

"B-ben uzun süre sonra annemle babamı gördüm, bu sefer çok farklıydı sanki daha mutlu görünüyorlardı. Bana uzunca baktılar, ardından da bir şeyi onaylarcasına gözlerini kapatıp açtılar."

 

Yıldız'ın söyledikleri kalbimi sızlatmıştı, ona biraz daha yaklaştım ve alnından öptüm, sonrada konuşmaya başladım.

 

"Belkide gördüğün bu rüya senin için bu bir işarettir Yıldız, artık senin mutlu ve iyi olmanı istiyorladır."

 

Poyrazdan Devam

Rıza Albay beni karargaha çağırmıştı, istemeyerekte olsa hastaneden ayrılmıştım, Rıza Albay'ın odasına girince yaşananları anlattım. Konuşmamız sonlanmıştı ama ben odadan çıkamamıştım, Rıza Albay çıkmadığımı görünce konuşmaya başladı.

 

"Poyraz, söylemek istediğin bir şey mi var?"

"Aslında, var komutanım."

"Seni dinliyorum yüzbaşı."

"Neden komutanım, hayaletin kim olduğunu neden söylemediniz?"

Bu soruyu soracağımı tahmin etmiş olacak ki hemen konuşmaya başladı.

 

"Poyraz, sende tahmin edersin ki bu bilgiyi çok fazla kişi bilmiyor, soruna gelecek olursak. Yıldız söylemek istemedi çünkü sen daha yeni gelmiştin ve seni tanımadığı için güvenmiyordu."

 

"Komutanım, siz beni biliyorsunuz neler yaptığımı, vatanıma ne kadar bağlı olduğumu bunların dışında Yıldıza olan duygularımında farkındaydınız."

 

"Bu anlattıklarının hepsini ben biliyordum evlat ama Yıldız bilmiyordu, eğer bu gerçeği bugün öğrendiysen Yıldız bunu istemiştir, aksi halde bir şekilde öğrenmeni engellerdi.

 

Evet, Yıldız'ı sevdiğini biliyorum buna her ne kadar sinir olsamda biliyorum. Şimdi sana bir soru Poyraz, sen Yıldız'ın en büyük sırrını öğrendin peki o senin yaşadığını, geçmişini biliyor mu?"

 

Rıza Albay'ın sorduğu soru fazlası ile canımı sıkmıştı, çünkü sorunun cevabını o da çok iyi biliyordu.

 

"Hayır komutanım, bilmiyor."

"Sahra ortaya çıktı evlat, eğer en ufak bir şüpheye düşerse bunu öğrenmesi uzun sürmez, artık kim olduğunuda biliyorsun peşine düşerse hemen öğrenir.

 

Poyraz, eğer onu gerçekten seviyorsan olanları sen anlat, senden dinlesin aksi halde sana asla inanmaz."

 

"Biliyorum komutanım ama bir yandan da beni suçlar ve anlamaz diye çekiniyorum. Birde Anka timine anlatmama izin var mı?"

 

"Poyraz, emin ol seni dinleyecektir yeter ki sen anlat. Bu arada eğer timine güveniyorsan anlat Poyraz ama unutmayın bu önemli bir bilgi, bu yüzden kimseye bundan bahsetmemelisiniz."

 

"Emredersiniz komutanım."

 

Konuşmamız sonlanınca Rıza Albay'ın odasından çıktım ve timimin yanına gittim, hepsi merakla ne söyleyeceğimi bekliyordu.

 

"Şimdi size bir şey anlatacağım ama bu öğrendiğiniz bilgiyi kimse bilmeyecek."

 

"Emredersiniz komutanım."

 

"Hayaletin gerçek kimliğini öğrendim, Rıza Albaydan aldığım izin doğrultusunda size anlatacağım."

 

"Hayalet kimmiş komutanım?"

 

Bakışlarımı önce Batuhan'a, ardından da bütün time çevirdim ve tek seferde söyledim.

 

"Hayalet, Yıldız yüzbaşı."

 

Söyledikten sonra sessizce timimden gelecek olan tepkileri bekledim.

"Hadi canım!"

"Yok artık!"

"Komutanım, siz bizimle eğlenmiyorsunuz değil mi?"

 

"Umut, sence benim eğlenir gibi bir halim var mı?"

"Vallaha yok komutanım, fazlası ile ciddisiniz."

"Beden bu kadar şaşırdınız ki? Bence hayalet olabilecek bir kadın, güçlü, akıllı, üstelik vatan aşkıyla yanıyor."

"Bu söylediklerinde sonuna kadar haklısın Dolunay, bizim şaşırma sebebimiz tanıdığımız birisi olacağını beklemiyorduk."

 

"Artık gerçeği biliyorsunuz ama unutmayın hiç kismeye bu konu hakkında bir şey söylemek yok."

 

Hepsi onayladıktan sonra Dolunay'ın konuşması ile bakışlar ona çevrildi.

"Komutanım?"

"Söyle Dolunay."

"Eğer hayalet, Yıldız yüzbaşıysa bugün yaralananda oydu o zaman."

 

"Evet Dolunay ama yeni bir yara almadı, iyileşmemiş olan yarasına ardı ardına darbe almış, neyseki şimdi iyi durumda."

 

Bir süre sonra timin yanından ayrıldım ve üzerimi değiştirdim, ardından da hastaneye gitmek için yola çıktım. Hastaneye geldiğimde önce diğerlerinin durumlarına baktım hepsi iyiydi, onların yanından ayrıldım ve Yıldız'ın kaldığı odaya doğru ilerlemeye başladım.

 

Kapıyı açıp içeriye girdiğimde Savaş önce bana baktı, ardından da bizi yalnız bırakmak için dışarıya çıktı. Odada Yıldızla ikimiz kalmıştık, yavaşça yanına yaklaştım ve koltuğa oturdum. İkimizde sessizce duruyorduk, aramızdaki sessizliği ilk bozan kişi Yıldız oldu.

 

"Eee Poyraz, böyle sessizce oturmak için mi buraya geldin? Bir şey söylemeyecek misin?"

 

"Ben sana ne söyleyebilirim ki Yıldız? Şimdi sana bu gerçeği bana neden söylemedin desem, o haldeyken kendini nasıl böyle bir tehlikeye atarsın desem, bana sen kimsin diyeceksin. Belkide bu cümleyi duymamak için sormuyorumdur."

 

Yıldız önce gözlerime derin bir şekilde baktı, daha sonra nefes aldı ve konuşmaya başladı.

 

"Sana söylemedim çünkü güvenmiyordum, Poyraz benden tanımadığım birine güvenmemi bekleme. Eğerki içimde sana karşı bir güven oluşmasaydı, bugünde öğrenmeni engellerdim.

Diğer mevzuya gelirsek ben üzerime düşen sorumluluğu yerine getirdim, Hayalet olmak bazı sorumluluklar getiriyor Poyraz, ben bu zamana kadar bir çok asker için kendimi feda etme pahasına nerelere girdim.

Ben ailemden böyle öğrendim, üstelik orda ölümle burun buruna gelen arkadaşlarım ve abimken benden gitmememi bekleyemezsin."

 

"Seni anlıyorum Yıldız, en azından anlamaya çalışıyorum ama artık abin var, bir ailen var bir şey yaparken onuda düşünmen lazım.

 

Sen her ne kadar duymak istemesende ben varım, seni seven kalbini şartsız koşulsuz sana veren bir adam ve senden asla vazgeçmeyecek birisi. Neyse ben gideyim sende güzelce dinlen,tekrardan geçmiş olsun."

 

Koltuktan kalkmıştım ve odanın çıkışına ilerliyordum, Yıldız bir şey söylememişti, açıkcası bende söylemesini beklemiyordum. Odadan çıktıktan sonra sıkıntılı bir nefes aldım ve kendi kendime mırıldandım.

 

"Şu an da bile kendini benden uzak tutuyorsun, umarım sana yaşananları anlattığımda da benden iyice uzaklaşmazsın Yıldız."

 

1 HAFTA SONRA

 

Yıldızdan Devam

 

Bir haftadır abim tarafından esir tutulmuştum, hastaneden çıkar çıkmaz beni evine getirmişti ve başımdan ayrılmamıştı. Rıza Albay, bu süreçte Sahra'yı bulmak için bir çok kişiye bilgi vermişti ama Sahra yine ortalıktan kaybolmuştu.

Aslında birazda bu yüzden abime çok fazla karşı çıkmadım, amacım hemen iyileşip o kadının peşine düşmekti çünkü onda beni rahatsız eden daha farklı bir şey vardı.

Poyrazlar hastaneden çıktığım gün göreve gitmişti ve iki gün önce dönmüşlerdi, dönmüş olmalarına rağmen Poyraz hala daha ziyaretime gelmemişti, sanki benden ve bir şeylerden kaçıyor gibiydi ama yakında kokusu çıkardı.

Bu arada Dolunay ile konuşmuştuk ve Salih'le birbirlerine daha yakın olduklarını söylemişti, ayrıca sıkça ziyaretime gelen Melek ile abiminde arasında olan çekimi fark etmiştim.

Resmen herkes gözümün önünde aşka doğru yürüyordu, hatta koşuyordu, her şeye rağmen onları böyle mutlu görmek beni sevindirmişti.

 

Ah, bir konu daha vardı, şu an da İstanbul'a gitmek için havaalanında bekliyorduk. İstanbul'a gitme sebebimiz ise düğün, evet düğün Ali iki güne evleniyordu. Hazırlıklar için o önden gitmişti bizde bugün gidiyorduk.

 

Gölge timinin tamamı eşleriyle beraber gidiyordu, Rıza Albay'ın özel izni ile Anka timide geliyordu. Gelen anons ile yerimizden kalktık ve uçağa bindik, bir kaç dakika içindede İstanbul'a gitmek üzere yola çıktık.

 

İstanbul'a iniş yaptığımızda gelmeden önce ayarladığımız otelle gittik ve yerleştik,benim odamın bir yanında Savaşın bir yanında da Poyrazın odası vardı. Yorgunluğumu atmak için duş aldım, sorada yatağa uzandım ve Kartallar ile konferans konuşması başlattım.

 

"Beyler, ne yapıyorsunuz?"

"Ne yapalım Yıldız hanım, biz sizin gibi düğünlere gitmiyoruz çalışıyoruz."

"Evet, Ferit'ten tripte yediğime göre artık neler yaptığınızı öğrenebilirim."

"Tamam tamam uzatmıyorum, aslında bakarsan hala daha bir şey bulamadık. Eğer Sahra hala Hakkari'de olsaydı illaki bir yerde görünürdü, bu yüzden burda olduğunu düşünmüyoruz ama araştırmaya devam ediyoruz."

"Anlaşıldı, siz araştırmaya devam edin. Eğer Hakkari'de değilse yine bir planlar peşinde olabilir."

Ferit söylediklerimi onaylamıştı, bu seferde doktor konuşmaya başlamıştı.

"Sen nasılsın Yıldız? Orada ki durumlar nasıl?"

"İyiyim doktor, zaten iyi olmamak ne mümkün abim sağolsun."

"Senin hakkındanda Savaş gelirdi,peki ya kalbin, o nasıl?"

"Kalbim mi nasıl? Ne demek istediğini anlayamadım."

"Diyorum ki, Poyraz sana olan duygularını söylemekten artık çekinmiyor Yıldız, peki sende durumlar ne?"

"Bende durumlar fazlası ile karışık Fatih, biliyorsunuz diğer kimliğimi öğrendi. Hatta en son hastanede konuştuk, sanki o günden sonra sürekli benden kaçtı."

"Senden neden kaçsın ki ?"

 

"Sebebini bilmiyorum Fatih ama benden bir şeyler sakladığını düşünüyorum, her ne saklıyorsa bunu bana söylemekten çekiniyor gibi."

"Eğer gerçekten seni seviyorsa ve sakladığı bir şey varsa onu sana söyleyecektir, benden sana bir abi tavsiyesi. Poyraz ne söyleyecekse sonuna kadar dinle ve ondan sonra tepki ver."

 

"Denerim Fatih, umarım söyleyeceği şey beni zorlayacak bir şey değildir."

 

"Yıldız, böyle söylediğine göre kalbinde bir şeyler filizleniyor."

"Bilmiyorum doktor, kalbimde aklımda çok karışık."

"Kendini zorlama Yıldız, zamana bırak inan bana o sana ne yapacağını gösterecek, kendine dikkat et."

"Sizde dikkat edin."

 

Telefonu kapattıktan sonra hem zihnimi hemde bedenimi dinlendirmek için uyudum."

 

SABAH

 

Erken kalkmıştık, hep birlikte kahvaltımızı yaptmıştık ve kınaya hazırlanmaya başlamıştık. Erkekler hazırlamak için gitmişlerdi, bu sırada Ali beni müstakbel eşi ile yani Güneşle tanıştırmıştı.

 

Güneş çok tatlı ve sevecen birisiydi, bende şimdi onunla birlikte kuafördeydim. Onun hazırlığı bitmişti, bende saçımı dağınık topuz yaptırmıştım ve çok hafif makyaj yapmıştım, ardından da otele geçmiştim.

 

Önceden aldığım malzemeler ile vücudumdaki görünür olan yaralarımı kapatmıştım, elbisemi giyip çantama silahımı ve gerekli eşyalarımı koymuştum, saat ilerleyince odadan çıkmıştım ki aynı ada iki kapı daha açıldı ve abimle Poyraz çıktı.

İkisinide incelemeye başlamıştım, abim siyah bir takım giymişken Poyraz lacivert bir takım giymişti, ikimiz bir çift gibi olmuştum, ikiside beni görünce şaşkın şaşkın bakmaya başladılar.

 

"Vay be, sen kimsin ve benim kardeşime ne yaptın?"

"Abi abartma."

Savaş yanıma geldi ve elini sırtıma koydu, işte o an kaşları çatılmaktan nerdeyse birleşecekti. Savaş'ın söylediği gülümsememe neden olmuştu.

 

"Abiciğim, sana eksik parçalı mal satmışlar bunun sırtı yok."

"Abi, saçmalama onun modeli öyle."

 

"Bu nasıl model lan! Sırtı yok bunun."

 

"Hadi abiciğim, biraz daha böyle durursak geç kalacağız."

 

Tam yürüyecektik ki Poyrazın hala daha bana baktığını gördüm, tam önüne geldim ve ellerimi gözünün önünde salladım o zaman kendin geldi.

"Eeee hadi kendine gel Poyraz, yoksa geç kalacağız."

 

"Ta-tamam."

 

Erkekler eğlence için ayrılmıştı, bende kına mekanına gitmiştim. Uzun süre sonra ilk defa fazlası ile eğlenmiştim, gecenin ilerleyen vaktinde erkeklerde gelmişti. Saat gece yarısına gelirken eğlence sonlanmıştı, tabi bizde bitmiştik otele gittiğimizde zorlada olsa duşumu aldım ve kendimi yatağıma attım.

Bugün büyük gündü, düğün günüydü bu yüzden erken kalkmıştık, ben hemen Güneş'in yanına gitmiştim. Akşama doğru bütün hazırlıklar tamamdı, Ali ve abimler kuaföre gelmişti, Ali Güneşi görünce bir beş dakika öylece baka kalmıştı.

Benim küçük, minicik tokatımla sonunda kendine gelmişti ve böylece hep birlikte düğün mekanına gitmek için yola çıkmıştık.

 

Anka timi ve Gölge timi bizi girişte bekliyorlardı, bizde arabalardan indik ve mekana girdik.

Poyraz, ilk başta beni yine baka kalmıştı ama bu sefer çabuk toparlamıştı kendini, o da oldukça yakışıklı olmuştu bu sefer o da siyah bir takım giymişti. Bizim için ayrılan yerlerimize oturduk, bir süre sonra gelin, damat giriş yaptı ve nikahları kıyıldı, sonrasında dans merasimine geçildi herkes dans ederken abimde beni dansa kaldırmıştı.

"Yıldız, neden herkes sana bakıyor?"

"Abi, kimsenin bana baktığı yok."

 

"Yanılıyorsun kardeşim, herkesin gözü sende ve bu beni rahatsız ediyor, özelliklede Poyrazın sana hayranlıkla bakması sinirimi bozuyor."

"Hahaha sakin olun yüzbaşım, yanımda siz varken kimse bana yaklaşamaz."

"Yaklaşamaz tabikide, yaklaşanı vururum."

Abimin tatlı kıskançlığına gülümsedim, danstan sonra bayağı bir oynatmıştık, Ali'ye söz verdiğim gibi karşılıklı oynamıştık.

Biraz dinlenmek için yerime oturmuştum ki abim ayağa kalktı ve müzisyenlere bir şey söyledi, ardından da masaya geldi ve ceketini çıkarıp bıraktı, sonra Poyrazın tam önünde durdu ve konuşmaya başladı.

 

"Ayağa kalk bakalım Poyraz bey, pistte marifetinizi görelim."

"Büyük bir zevkle Savaş bey."

İkiside pistin ortasında karşılıklı durdular, zeybek müziği çalmaya başlayınca oynamaya başladılar. O kadar güzel ve asil duruyorlardı ki dayanamadım, hemen fotoğraflarını çektim.

Oyunları bitikten sonra birbirlerine sarıldılar, tam o sırada Poyraz abime bir şey söyledi, abimde onay verince bana doğru gelmeye başladı.

 

"Yıldız, benimle gelir misin?"

"Nereye geleceğim Poyraz?"

"Seninle konuşmamız gereken bir şey var."

"Tamam, konuşalım bakalım."

 

Benim ayağa kalkmam ile salondan ayrıldık ve bahçeye çıktık, sonra bahçede bulunan koltuklardan birine oturduk, Poyraz tereddütle bana bakıyordu.

"Evet Poyraz, seni dinliyorum."

"Yıldız, sana olan hislerimi biliyorsun, sana hissettiğim duygularımın sonuna kadar arkasında olduğumu bilmeni istiyorum.

Senin hakkında öğrendiğim gerçekten sonra, sana kızdım ama sonra neden söylemediğini anladım. Yıldız, ben seni hep seveceğim, belki sende bir gün beni seversin diye hep çabalayacağım ama bir şeyi bilmen gerekiyor Yıldız.

Ben senin hakkında büyük bir gerçeği öğrendim, artık seninde benim yaşadıklarımı bilmen gerekiyor, bunu benden duyman lazım."

Poyraz konuşmasını yarıda kesince ben konuşmaya başladım.

 

"Poyraz, artık ne yaşadığını anlatır mısın?"

Poyraz tam konuşmak için ağzını açmıştı ki telefonum çaldı, kimin aradığına baktığımda Karan'ın aradığını gördüm ve hemen açtım.

"Efendim Karan."

"Yıldız, Sahra'yı bugün İstanbul'da görmüşler. Peşine düştük bir şekilde izini kaybettirdi ama konuştuğu kişileri bulduk, iki kişiler ve suikastçiler ayrıca son görüldükleri yer düğün mekanına yakın bir ev."

"Sen ne diyorsun Karan! Belliydi bir şeyler çevirdikleri."

 

"Ben sana resimlerini atacağım, polislerede haber verildi ama yinede siz dikkatli olun."

 

"Tamam bekliyorum."

 

Telefon kapattıktan sonra Poyraz bana sorgular bir şekilde bakıyordu.

"Yıldız, ne olmuş?"

"Sahra, İstanbul'a gelmiş ve suikastçiler ile görüşmüş. Sahra izini kaybettirmiş ama adamlar en son buraya yakın bir evde görünmüş, büyük ihtimalle bu gece için bir planları var."

Poyraz tam bir şey söyleyecekti ki mesaj geldi, hemen mesajı açtım iki resim vardı dikkatle incelemeye başladık. İlk resimdeki şerefsiz çok tanıdık gelmişti, biraz daha düşündüğümde garsonlardan birisi olduğu aklıma geldi.

"Poyraz hemen bu adamları bulmalıyız, şu adamı içeride gördüm garsonlardan birisiydi."

"Tamam, hemen bizimkilerede haber verelim."

Vakit kaybetmeden mekana girdik, Anka timine ve Gölge timine haber verdik. Olabildiğince sakin olmaya çalışıp adamları arıyorduk.

Ben Ali'nin yanına gidiyordum Poyrazda Rıza Albay'ın çevresindeydi, tam Ali'nin yanına gelmiştim ki yukarıdaki iki kişi dikkatimi çekti, ellerinde silah vardı ve birisi Ali'yi diğeride Rıza Albayı hedef almıştı. Poyrazı uyarmak için bağırdım.

"Poyraz, Albaya dikkat et!

Ali, Güneş yere yatın!"

 

Ben Ali'yi hedef almış olan şerefsizi vurmuştum ama diğer kansız Poyraz onu vurmadan önce, o Poyrazı kolundan vurmuştu. Poyraz, aldığı yarayı yok sayıp o şerefsizi tam alnından vurmuştu.

Düğün dağılmıştı, polisler gelmiş leşleri almışlardı. Gelen sağlık görevlileride Poyrazın yarasına bakıyorlardı, önemli bir şey değildi kurşun sıyırmıştı, yavaşça Poyrazın yanına ilerledim ve konuşmaya başladım.

"Önemli bir yaranın olmamasına sevindim, daha dikkatli ol yüzbaşı. Bu arada konuşmamız yarım kaldı ama geçmişinde ne yaşadığını öğrenmek isterim Poyraz."

" Merak etme Yıldız, senin kalbine girene kadar ölmeye niyetim yok."

Gülümseyerek Poyrazın yanından ayrıldım.

"Belkide çoktan kalbime girmeye başlamışsındır yüzbaşım."

Bölüm : 11.12.2024 15:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...