4. Bölüm

4.Bölüm

Asuman Sıdar
_tomrismet_

 

/Çökertme Türküsü..

Bu bölüm, ısparta kara havacılık okul komutanlığında uçak-helikopter teknisyenlik eğitimini başarılı şekilde tamamlayıp 2019 yılında izmir 3. kara havacılık alay komutanlığında göreve başlayan ,geçici görevli olarak gittiği bitlis-tatvan bölgesinde 04 mart 2021 günü helikopterin hava muhalefeti nedeniyle dağa çarpması sonucu 10 silah arkadaşı ile birlikte şehit düşen, Astsubay Kıdemli Çavuş Şükrü KARADİREK'e ,değerli Eşi Elif Tansu KARADİREK'e ve minik oğulları İbrahim Aras KARADİREK'e ithaf edilmiştir.

"Hadi yavrum ben seni bugün için doğurdum

Hamurunu yiğitlik duygusuyla yoğurdum

Türk evladı odur ki yurdu olan toprağı

Ana ırzı bilerek yad ayağı bastırtmaz

Bir yabancı bayrağı ezan sesi duyulan..

Hiçbir yere astırtmaz! "

 

M.Emin Yurdakul

 

 

«Yüzbaşı Kemal DUABEY

/Kod adı:ATA

Vakti zamanında meslekte henüz daha yeniyken bölük komutanımız tarafından kenara çekilmiştim. Kendisi bana'kimsesiz geldiğin dünyadan kimsesiz gitmek istemiyorsan bize tutunacaksın Kemal' demişti. O zamanlar canımı yakmıştı bu sözleri lakin şimdilerde haklı olduğunu anlıyorum. Kimsesizlik sandığınızın dışında çok derin bir sessizliği barındırıyor. Aynı bölük komutanımın bana 'kusursuz bir cinayetsin' demesinin üzerine günlerce hatta belkide yıllarca kafamdaki sessizliğin nasıl bir şey olduğunu düşündürmesi gibi,sopsoğuk ve bir o kadar da keskin bir sancı.

Aslında haklı da bir bakıma. Ben tam da kusursuz işlenilebilecek bir cinayetim. Bir cinayetin mutlak sonucundan farklı olarak ben sadece Yaşarken öldüğümle kalmışım o kadar. Üstelik bu hikayenin sonunda hakkımı adalet önünde arayacak insanlara bile sahip değildim ben ,hepsi bir hiçden ibaret.

Düşünsenize bir. Elinize kimliğinizi aldığınızda hiçbir şeyinizin size ait olmadığını. Var olduğunuzun en büyük kanıtlarından biridir arkadaşlar kimlik. Önemsemezsiniz belki ama öyle. Benim adım Kemal soyadım Duabey. Bir soy ağacım yok. Beni Atatürk büstünün yanında bulan yetimhanenin görevlisi Rahmetli Ragıp dede sayesinde adımı kemal koymuşlar. Soyadım bir Türk subayının şehadet haberini gören yetimhane müdürü tarafından verilmiş. Doğum tarihim bulunduğum gün, 8 kasım 1992. Anne adım hiç var olmayan birinin adı, baba adım da öyle.

Sahte bir hayatın başlangıcı bu hikaye. Hiç var olamamış bir kimlik ,bir insan karşınızdaki. Tamamen yalandan ibaret, saf bir gerçeklik var olmadığım.

Ama işin özünde sen kimsin Kemal derseniz de,

Kendini bir tek mesleğine vermiş, hırslı, dinamik bir adamım derim. Yerini bilen, hakkından hukukundan haberdar, Atatürk ilke ve inkılaplarına sadık bir türk subayıyım. Vefatımdan sonra anılmak istediğim tek söz de budur.

Sadık bir Türk subayı.

"Komutanım, biz 2016 diyarbakır hendek olaylarında tim arkadaşımızı kaybettik. Burak'ım hepimizde farklıydı. Ama Zeyrek komutanımda bizden daha farklıydı. Oda arkadaşıydı ikisi. Sıkı dosttular. Burak Piraye komutanımın dert ortağıydı. O gidince, Piraye komutanım intikamını almak için bir gün bile karargahta durmadı. Öyle ki timden bağımsız görevlere dahi çıktı. Kendisi istihbarat mensubu olduğu için adamları eliyle koymuş gibi buldu. Öyle bir plan yaptı ki, genelkurmay başkanı tarafından tebrik edildi. Biz Burak'ın intikamını bir gecede aldık komutanım. Bir gecede dümdüz etti her yeri. Tek bir hata bile olmadı, komutanım her şeyi en ufak detayına kadar hesaplamıştı. Burağın ölümünün üstünden tam 7 ay geçtikten sonra ilk kez o gün, intikamını aldımız gün Piraye komutanımı gülerken gördük. Görev dönüşü ortak salondaki koltukta saatlerce uyudu. Ayların yorgunluğunu attı. Öyle ki Yarbay gördüğünde başına nöbetçi koydurttu. Uyandıran olursa ceza verecekti. "

Şimdi diyorsunuz tabi ne oluyor. Ne anlatıyor, kim anlatıyor diye. Toplantıdan sonra Hadi üsteğmen ile çardağa geçmiştik. Hadi benim dönem arkadaşım olduğu için muhabbetim çok iyiydi onunla. Herkesin yapması gereken şeyler olduğu için dağılmalarına izin vermiştim. Hadi de bana Timden bahsediyordu.

"Harbi kadınmış desene Hadi. "

"Öyle, öyledir Yüzbaşım. Hepimiz uğruna ölmeye hazırız. Bunu söylesem yanında bana ceza yazar ama durmayız. "

Gülümsedim.

"Haklı Hadi'm. Üsteleme sende. "

Elimdeki çaydan bir yudum alıp masaya bıraktım.

"Yerçinin görev işleyişi ne Hadi. Dosyada yazıyor her şey okudum fakat daha derin bilgiler istiyorum."

"Yerçi 2 unsurdan oluşuyor komutanım. İlk unsur her zaman Piraye komutanımla ilerler. İkinci unsur benle. Ama ne olursa olsun birinci unsur da ikinci unsur da Piraye komutanımın emri doğrultusunda hareket eder. Bizimkilerin kod adlarına hakimseniz öyle devam edeyim anlatmaya komutanım."

"Hakimim Cio. "

"Ace ile Yek, timin haritasıdır. Bölgede bilmedikleri taş, ot yoktur o yüzden her an yanında tutar ikisini. Ben ve Çiçek de unsur 1 i uzaktan korumakla mükellefiz. Her zaman Piraye komutanım operasyondan önce Yek ile Aceyi yanına alır odaya kapanırlar gece boyu bizi nereye koyacaklarını tartışırlar ve en iyi yeri bulurlar. Bize bildirilen yerden asla ayrılmayız. Eğer pusu yapacaksak Piraye komutanım bize Paket Usta'yı koruma emri verir genelde. O pusuyu hazırlarken biz tam koruma sağlarız. "

"Aytar hangi unsurda? "

"2. Unsur komutanım. Beş beş ayrılıyoruz biz. Nizami dağılım var. "

"Doğrusunu söylemek gerekirse, manyak bir sistem kurmuş Herif. Hep böyleydi bu adam. "

"Kim komutanım? "

"Yarbay."

"Siz yanlış anlamışsınız komutanım. Yerçinin kurulu düzeninin tüm inşası Piraye komutanıma ait. Yarbay sadece prosedürlerle ilgilenir. Asla Piraye komutanımın oluşturduğu düzene karışmaz."

İçtiğim çay ile bakışmak zorunda kalmıştım bir süre.

"Koskoca Yarbay bu Hadi. Ne demek karışmıyor. Askeri nizamda böyle bir şey yok denetimsiz iş mi olur? "

Hadi gözlerimin içine baka baka gülümsedi.

"Hata yapmıyor ki Kadın komutanım. Neyi denetleyecek. Bir tane hatalı operasyonu yok kadının , her operasyon dönüşü belgelerle Brövelerle ödüllendiriliyor."

"Ben niye buradayım o zaman Cio, madem hata yapmıyor bu kadın ben niye burdayım? "

"O iş biraz karışık işte komutanım. "

"Nasıl karışık? "

Hadi'nin başı ile gösterdiği tarafa baktım.

"Karşıdaki herif Kazım binbaşı. "

Dosyada okumuştum ama detay verilmemişti. Üssüne yaptığı uygunsuz hareket yazıyordu sadece.

"Binbaşıya nasıl herif diyorsun sen Hadi? "

"Kendisi Evladı ölmüş bir askeri çocuğunun cenazesine göndermedi komutanım. Asker habersiz gidince de tüm alayın içinde adama demediğini bırakmadı. Emrindeki tüm askerlere hat safhada bir mobbing uyguluyor. Yaptığı bir eğitimde 4 tane birden eğitim zaiyatı çıktı. Sebebi de acemi erlerin eline olmayacak silahlar vermesi. Kadın askerlere yaptığını söylemiyorum bile. "

Kaşlarımı istemsizce çatmıştım bu dedikleri karşısında. Aklı selim tek kişi bile şikayet etmemiş miydi bu herifi?

"Kimse ihbar etmedi mi bu orospu çocuğunu? "

Hadi'nin yüzünde gördüğüm buruk gülümseme bana cevabı vermişti aslında.

"Etti. Hem de tek bir kişi etti. Piraye komutanım. Onu da timinin başından aldılar. "

"Arkasında biri mi var bunun? "

"Olmasa burda olur muydu komutanım şu an? "

"Aralarında kavga mı oldu Piraye ile? "

Kafa salladı Hadi. Durduk yere canım sıkılmıştı hadi buyur.

"Bizi tim olarak bir düğüne davet ettiler. Düzenli olarak böyle şeylere çağırıyorlar zaten bizi komutanım. Burda civar köylerde düğünlerde çok terör olayları yaşanıyor. Biz ya korumaya ya da onur konuğu olarak çağırılıyoruz. Neyse işte bizi davet ettikleri bir gece bu it herifi de davet etmişler. Piraye komutanım da damatla gelini tebrik edeceğim diye kalktı masadan ama telefonu çalınca arka tarafa gitmiş bu herif de tenhada sıkıştırmayı deneyince.. "

Yine istemsizce kasılmıştı bedenim. Bir gün dil altı hapı kullanmaya başlayacaktım şu genç yaşımda, hadi hayırlısı.

"Ne oldu? "

"Komutanım.. Piraye komutanım adanalı. "

"Yani? "

"Hem adanalı hem asker hem de istihbarat mensubu olunca refleksleri olduğundan daha kuvvetli biri. Kazım iti de arkasından sessizce yaklaşıp bir de üzerine yürümeye kalkınca Piraye komutanım da tüm gücü ile yumruk atmış. Sonra yetmiyor tabi soyuna tükürdüğüme, kadın başınla beni gönderebileceğini mi düşündün demiş. Ondan sonra zaten Piraye komutanımı tutana aşk olsun. Kafa attıktan sonra tüm elmacık kemikleri un ufak oluyor. Bu da fırsat bilip üsse bildirince, Piraye komutanımı dinlemediler bile. Tarık Yarbay uğraştı ama kim varsa arkasında sözü geçmedi. "

"Bu herife bi yaptırım yapıldı mı? "

"Dava askeri mahkemeye sevk edildi. Bir ay sonra duruşma var o zamana kadar bir şey yapılmaz muhtemelen. "

Bakışlarımı cam bardakta kalan çaya çevirdim. Bu çayı mı içsem yoksa gidip kafasını mı kırsam diye düşünmüyor değildim aslında.

"Ben bir görüşeyim şu binbaşı ile. Gelirim yanınıza sen gir içeri. "

"Kemal, hiç uğraşmasan daha iyi olur abi. Bu herifin sağı solu belli değil."

Çayın son yudumunu içip ayağa kalktım.

"Arkamdan üzülecek anam babam yok benim Cio. Yatacak rahat yatak da aramıyorum dağda yatmaya alıştım. Bana hiç bir şey yapamaz bu gavat . Artık sadece Piraye'nin değil benim de problemim var Kazım ile. "

Adımlarımı bankta oturan Kazım binbaşıya çevirdim.

"Yüzbaşı Kemal DUABEY. "

Nursuz yüzünü bana çevirip, beğenmeyen bakışlarla beni süzdü. Tipini siktiğimin bıyıklısı, neyi beğenmedi o da ayrı bir sinir konusu.

"Yüzbaşı olmuşsun daha Tekmil vermekten acizsin."

Dakika bir gol bir, beni sinirlendirecek bir şey bulmuştu it oğlu it. Ben de biraz meyilli gelmiştim ama olsun.

"Kusura bakmayın komutanlığımın farklı olduğu birimlerden emir almamaya alışmışım. Size de yeterli bilgi vermekle yükümlüyüm sadece. Yaşınız gereği mevzuatın değişikliğinden haberdar değilsiniz sanırım. Hatırlatayım Deniz kuvvetlerine bağlıdır Sat birimleri."

An be an yüzündeki ifadenin değişimini keyifle izlemiştim. Herif hem kural nizam bilmiyordu hem de askere caka satmaya çalışıyordu, Jandarma binbaşı olan birinin, bu kolorduda ne yaptığı ayrı muğlak bir konuydu ya neyse.

"Gelir gelmez canın ceza istedi heralde Yüzbaşı?"

Gülümsedim. Benim canım neler istiyor da senin yararına olmaz be yavrum. O dağılan yüzünü bir de ben kırsam ya bir sürpriz yapıp.

"Madde 26 ,Jandarma: kanun ve nizama göre;bir yasağın ihlalini ve bir suçun devamını önlemek için emir verebilir. Unutmuşsunuz sanırım. Hangi yetkiniz ile ceza vereceksiniz bana? "

Oturduğu banktan hışımla kalktı gavat. Bak bak, hareketlere bak, sanki bir şey yapacak.

"Sen ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu Yüzbaşı!"

Bir adım yaklaşıp dibine girdim. O sesini kısmazsa ben kısacaktım az kalmıştı gerçekten.

"Ben ne dediğimi çok iyi biliyorum. Kanunu hukuku ezbere bilirim ben. Kalkıp da bana mevzuat öğretecek son adam bile değilsin sen Binbaşı. Sen burada kimse bir şey demiyor diye caka satamaya alışmışsın. Bir zıplarsın iki zıplarsın üçte dar ederler adama dünyayı. Mahkemene şurda kalmış bir ay. Piraye'nin yalnız olduğunu düşünerek kazanacağını düşünüyorsan da çok beklersin. Onun yanında ben de şahitlik edeceğim. Şu saatten sonra kime ne emri verdiğine dikkat et. Ayağını kaydırdığın onca insanın ahını benden bulma. Zıplatmayayım seni durduk yere. "

Son sözümü de söyleyip içeri adımladım. Orospu çocuğu olmayan kanunla bana emir vermeye çalışıyordu bir de.

"Kemal!"

Odasından çıkan Piraye bana seslenmişti. Gözümü nasıl bir sinir bürüdüyse garip garip bakıyordu bana.

"Efendim? "

Elindeki dosyalar ile yanıma geldi. Ne de çok severim evrakları. Ne de güzel bir zamanlama. Tam da dil altı hapı kullanmaya başlamalık.

"Şu dosyaları imzalaman lazım. Odama geçelim mi? Birkaç şeyi de konuşmamız lazım. "

Boyum 190 olmasına rağmen, yüzü yüzüme oldukça denkti ve bu istemsizce sinirimi bozuyordu. Allah aşkına senin boyun kaç be insafsız kadın?

"Gidelim. Önden buyur. "

Az önce çıktığı odasına bu sefer benle beraber girmişti. Kendi koltuğuna oturmak yerine masasının önündeki karşılıklı iki koltuktan birine oturmuş, eliyle de diğerini işaret ederek benim oturmamı istemişti. Ben tekli koltuğa oturur oturmaz da önüme belgeleri uzatmıştı, derince bir nefes alıp belgelere uzandım.

"Kalem? "

"Masamda olacaktı uzanıp alabilirsin. "

Dediğini yapıp masasının üstünde bulunan siyah kalemi aldım. Prosedür gereği olan belgelerdi bunlar. Timi ondan devraldığıma dair birkaç gereksiz sayfaydı.

"Kalemin güzelmiş. "

"Beğendiysen al. Benden çok uğraşacaksın belgelerle bundan sonra. "

Dediğine güldüm. Daha çok acıya güldüm ama neyse.

"Sanırım bu durum senin işine yaradı. "

"Valla hiç Yalan söyleyemem, yaradı. Görev dönüşü bizden ekstra bir analiz raporu isterler her zaman. Bizim gittiğimiz görevler genelde diğer unsurların gitmesine izin verilmeyen görevler olduğu için ekstra bir yığın kağıt ile uğraşıyordum her seferinde. Artık sen uğraşacaksın. "

"Çok sıkılacağım desene. "

Kafa sallayıp onayladı beni. Keşke yok desen Piraye. Öyle değil desen. Daralıyorum sabri bunalıyorum.

"Evine yerleştin mi? "

"Lojman bu gün ayarlandı daha gitmek nasip olmadı. Bulduğum tek otele eşyaları koyup salon bulmak için araştırmaya çıktım sonra da buraya geldim desem yeridir. "

"Dert etme bizimkileri çağırırım hallederiz hemen yerleşirsin. Hangi bloktasın lojmanda. "

"Daha bakmadım ki, bakayım bi dakika. "

Hızlıca telefonu açıp gönderilen linkten belgeye baktım.

"C blok 5. Kat daire 10."

Piraye şaşırmıştı dediğime. Aynı eve çıktık sanki. Gören de bir şey oldu sanacak.

"Ne oldu neye şaşırdın? "

"Benim dairenin karşısı seninki. Ben 9'dayım sen 10. Alt katımda Haci var. Karşısında da cio oturuyor. "

"Hepiniz berabersiniz anladığım kadarıyla."

"Geri kalanlar B blokta ama evet beraberiz. "

Tam cevap verecekken kapı çaldı. Bu gün daha fazla kapı çalsın istemiyordum. Yeterince aksiyon vardı zaten.

"Gir! "

İçeri genç bir onbaşı girip tekmil verdi.

"Piraye komutanım size telefon var. "

Ben Piraye'ye baktığımda o çoktan ayağa kalkıp kendi masasına bıraktığı beresini almıştı bile.

"Kim olduğunu söyledi mi? "

"Cevdet Karaşahin diye biri komutanım. "

Pirayenin hareketleri durdu ve kaşlarını çattı. Vardı yine bi sıkıntı da, hadi hayırlısı.

"Kemal belgeler Yarbay'ıma götürülecek. Ben çıkıyorum. "

Kafa salladım. Kemal anca evrak götürsün. Kimse sormuyor Kemal sen evrak düzenlemek ister misin diye.

"Bir sorun yok değil mi? "

Odadan çıkmak üzere olan Piraye'nin adımları durdu ve bana döndü.

"Öğreneceğiz."

«Yüzbaşı Piraye Zeyrek»

Kafamdan tonla düşünce ile askeri hattın bulunduğu odaya geldim. Sanki yeterince derdim yokmuş gibi bir de bunla uğraşıyordum.

"Komutanım! "

"Otur Zahir. "

Telefona uzanıp aldım.

"Bağla."

Bir dakikalık bekleyişten sonra o tok sesi duymuştum.

"Piraye, yavrum? "

"Ne var Cevdet? Askeri hat burası kaç kez daha sizi uyaracağım ben , hayatımı mahvettiğiniz yetmedi bir de askerliğimi mi yakacaksınız siz? "

"O nasıl söz evladım, dayınım ben senin. "

"Başlatma lan dayılığına, dayılığın batsın senin! "

Bağırdığım için bana dönen bakışlara daha da sinirlenmiştim.

"Çıkın dışarı ben diyene kadar gelmeyin. "

Derin bir nefes alıp tekrar telefonu kulağıma tuttum.

"Derdin ne söyle Cevdet. "

"Kızım, sana karşı boynumuz kıldan ince biliyorsun. "

"Sadede gel. "

"Annen çok kötü kızım. Her gün ağlıyor her gün adını sayıklıyor. Nolur inat etme gel. Gör bi kere. "

İçimde dolan siniri yutmaya çalıştım.

"Siz nasıl yüzsüz insansınız lan? Nasıl bu kadar ikiyüzülüsünüz?! Senin kardeşin değil miydi beni daha 3 yaşındayken terk eden. Babamı başka bir adamla aldatıp terk eden senin kardeşin değil miydi? Ulan 3 yaşında çocuğu sobalı evde tek bırakan senin kardeşindi senin kardeşin. Karısını ve kızını sevmek, onlara hayatını adamak dışında başka hiçbir şeyi olmayan adamı terk eden senin kardeşin değil miydi? Kahrından hasta olan da benim babamdı senin kardeşin değil. "

"Etme kızım , annen bi cahillik etti diye atma her şeyi kenara. Ne olursa olsun annen o senin. "

"Yıllarca bir kez olsun arayıp sormayan,ne hikmetse de Babam Şehit olunca, şehitlik yardımı parasını almak için arayam Kadından mı bahsediyorsun? Benim öyle bir kadınla hiçbir bağım yok! "

"Piraye, etme eyleme kadın hasta oldu ağlamaktan."

"Olsun! Acıyacağımı düşünüyorsan yanılıyorsun Cevdet! Gram acırsam babamın mezarına gidecek yüzüm olmaz benim. Sizin gibiler yüzünden onun naaşını yattığı yerde ters döndüremem ben. Eğer ki bir daha bu hattı ararsan, seni bil ki dava ederim. Gelir evinden alırım yatarsın içeride. Bu sana son uyarım. "

Telefonu hırsla kapatıp yüzümü sıvazladım.

"Zahir! "

İçeri giren çavuşa döndüm.

"Bu numara hattı bir kez daha rahatsız ederse, bana bildiriyorsun adli işlem başlatılacak. Anlaşıldı mı? "

"Anlaşıldı komutanım! "

Odadan çıkmamla İmranı görmem bir olmuştu. Bir ton soru soracaktı şimdi.

"Komutanım? "

"Şimdi değil İmran. "

Yanından geçip gidecekken tuttu beni. Bir kere de rahat dur rahat. Bir kere de söz dinle.

"Piraye, dur bi ne oldu? Ne bu halin? "

Derin bir nefes alıp yüzümü sıvazladım.

"Dışarı çıkalım anlatırım. "

Kafa salladı dediğime ve dışarı çıktık. Temiz hava iyi gelmişti. Gerçi hala sinirimden gözüm görmüyordu kimseyi ama olsun. Sonuç olarak kimseyi dövmemiştim, kimseye ceza yazmamıştım.

"Kim ne yaptı da bu hale geldin? "

"Cevdet aradı yine. Kardeşi beni özlemiş ağlıyor diye zırvaladı. Sinirimi bozdu. Askeri hattan arıyor bir de ahlaksız herif. "

"Cevdet jandarmaydı dimi? "

Kafa salladım sadece.

"Piraye, acaba bir kere görüşsen mi? Hem susarlar hem de aklında bir şey kalmaz. İyi değilsin görüyorum. "

Elimi kaldırıp sözünü kestim hemen.

"Ben iyiyim İmran. Bak ben bu sefer cidden iyiyim. Benim canım asıl ona bu kadar bağlıyken yanıyordu tamam mı önce bunun farkına var. Babam bana sürekli onu iyi diye anlatırken yanıyordu,niye terk etti o zaman diyordum sürekli. Gerçekleri öğrendim ben İmran hem de çok zor bir yoldan. Sen görmedin, ben kafayı yemiştim anlıyor musun? Ben onun en zor anlarında yanında oldum en ağır, en kötü, en bitik anlarında ben yanında oldum ama o, o bunu hak edecek hiçbir şey yapmadı. Benim kalbim taştan değil İmran. Ben bu kadar vefasızlığa böyle hiçbir şey olmamış gibi devam edebilecek biri değilim. Zor bir süreç atlatmış tamam, kafası yerinde değilmiş anlarım, ama benim de böyle unutulmam böyle yok sayılmam mı lazımdı İmran. Benim böyle hiç yokmuşum gibi davranılmaya ihtiyacım mı vardı? Ulan gece gündüz uyumamışım ben, nasıl hissediyor ne yapıyor ne oldu diye gece gündüz durmadan düşünmüşüm, yazmışım, aramışım peşinden koşmuşum peşinden! İşler durulduğunda, her şey bittiğinde Şu amına koduğumun telefonu kaç kez çaldı İmran. Kaç kez çaldı da 'Ya Piraye, ben seni çok yalnız bıraktım, soramadım edemedim nasılsın ' kaç kere dendi ya bana bu. Kaç kere ben bir insan tarafından düşünüldüm. Niye hep ben düşünüyorum ya niye, niye hep sus ,bekle ,şu an değil denilen taraf ben oluyorum. Sorumlusu olmadığım şeylerin kahrını ben niye çektim küçücük yaşımda İmran! O iyi olacak diye ben kendimden eksiltiyordum insanlık mı bu ha! Biri de çıkıp demiyor lan kız kafayı yedi amınakoyim kafayı bi nasılsın diyelim bari demiyor kimse! Taş mıyım ben kaya mıyım? Ha? Put muyum İmran ben. Onun hisleri ,bunun zor zamanları, şunun beklemeleri ; Benim giden hayatım ne olacak İmran! "

İmran'ın şaşıran yüz ifadesini görünce istemsizce sustum. Patlamıştım ama içim de rahatlamıştı. Kimsenin rahatı yüzünden kafamı bozacak değildim ben.

"Tamam, tamam haklısın özür dilerim. Sen yeter ki iyi ol Piraye. Hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin. "

"Değilim, hiçbirinin yüzüne bakmak zorunda değilim. "

"Komutanım! "

"Gel Haci gel, gel bi sen eksiktin. "

Koşa koşa yanımıza gelip durdu eşşek.

"İyi misiniz komutanım? "

"İyiyim Haci, ufak bir sorundu hallettim. Ne oldu sen niye böyle telaşlısın? "

"Kemal yüzbaşım yana yakıla her yerde sizi arıyor. Acil bir durum varmış. Telefonunuzu da odanızda unutmuşsunuz. "

Sinirlere gözlerimi yumdum.

"Ulan akılsız kafam. Her şey üst üste gelsin zaten. "

Sakinleşmeye çalışıp omzuma astığım beremi kafama geçirdim.

"Nerde Kemal? "

"Odasında komutanım, git bul getir dedi. "

Hızla kafa sallayıp ayrıldım yanlarından. Adama gelir gelmez laf vermiştik ya hadi hayırlısı.

"Zaten bir işim doğru gitse şaşarım. "

Homurdana homurdana Kemal'in odasının önüne gelip kapıyı çaldım.

"Gel Piraye. "

İçeri girdiğimde gözleri direkt beni buldu.

"Nerdesin sen Allâh aşkına. Her yerde seni arattırıyorum. "

"Kusura bakma Kemal. Ufak bi sorun vardı halletmek zorundaydım. "

Kaşlarını çatıp ayağa kalktı.

"Yardım edebileceğim bir şey var mı? "

"Yok yok hallettim. Sen beni neden arıyordun? "

Masanın etrafından dolaşıp yanıma geldi.

"Sana bir şey göstermem lazım. Gel. " Dediğini yapıp gösterdiği yere oturdum. O da yanıma oturup bir belge uzattı.

"Bu ne? "

"Oku bakalım anlayacaksın. "

Gözlerimi yazılarda gezdirdikten sonra kaşlarımı istemsizce çattım.

"Bu ne demek kemal? "

"Yerçi'nin artık iki tim komutanı var demek. "

Hiçbir şey anlamamıştım çünkü böyle bir şey mümkün değildi.

"Bu nasıl mümkün olabilir Kemal? "

"Dosya daire başkanına gitmiş. Kazım itini önden aldılar usulsüzlük yaptığı anlaşılmış. Öyle olunca sana yapılan haksızlık da dava da düştü. Daire başkanı da senden alınanı sana geri verdi. Lakin beni de göndermemekte kararlı. Anlayacağın Yerçi'nin komutası artık ikimizde. "

Gerçekten şu an tüm sinir stresim gitmişti. Olan bütün gerginliğim uçup gitmişti sanki. Yüzümde beliren aptal gülümseme ile baktım ona. Şu anın şerefine bi ciğer tava yerdim.

"Başımıza mı kaldın yani Kemal? "

Dediğime güldü.

"Biraz öyle oldu. "

İnanamayıp dosyayı tekrar açtım ve okudum.

"Bunu kim nasıl yaptı? Benim ihbarım bu denli ses getirmedi nasıl oldu bu? "

Kemal gülümseyerek dosyada bir yeri gösterdi bana. Bizim daire başkanı Kadir Hastolganın imzasıydı gösterdiği.

"Sana yapılan haksızlığı görünce bir de ben ihbar edeyim deyip Daire başkanına ilettim. Sağ olsun önem gösteriyor söylediğime."

"Sen, bizim daire başkanını nerden tanıyorsun ki? "

"Sizin daire başkanını tanımıyorum. Onla da tanışırız. Bu işi üstlenen o değildi. Sayfayı çevirip en alta bakarsan kimin imzası olduğunu görürsün."

Dediği gibi arka sayfayı çevirip atılan imzaya baktığımda ağzım açık kalmıştı. Çünkü imza hiç tahmin edemeyeceğim birine aitti. Eğitiminde yer alıp, sonuna kadar hayranı olduğum,

Milli istihbarat daire başkanı Pusat Yılmaz'a aitti..

"Şaka yapıyorsun değil mi? "

"Yapmıyorum. Akşama buraya geliyor Pusat Başkan. Kendi gözünle göreceksin. Görevini o sana teslim verecek. "

Kemal'in benle ağır dalga geçme ihtimali var mı diye düşünmüyor değilim şu an ama. Hiç de şaka yapar bi yanı yoktu.

"Beni kandırıyorsan benden korkmalısın Kemal. "

Dediklerime güldü.

"Kendisinin özel isteği, iyi bir ocakbaşı ayarlamanmış."

Koskoca Pusat başkan ayağıma geliyor ve benden ocakbaşı mı istiyordu.

"En son okuldan mezun olurken bu kadar heyecanlanmıştım galiba. "

"Şimdiden hazırlık yapmaya başlasan iyi olur. Başkanım et konusunda çok hassastır. "

Hızla ayağa kalktım.

"Ben gidiyorum Kemal. Evde hazırlamam uzun sürer. Sen bana haber edersin. "

Kemal de ayağa kalkıp bana baktı.

"Neyi evde hazırlaman uzun sürer Piraye. "

"Ocakbaşı."

"Lan lojmana ocakbaşı mı kurdun? "

Bana üçüncü gözüm çıkmış gibi bakmasına aldırmadan eşyalarımı topladım.

" Evet ne var bunda? Hem tutma beni. Gidiyorum ben sen bana haber vermeyi unutma. "

Gülerek kafa salladı sadece. Ben de hızlıca odasından çıktım.

Benim evime, Başkan geliyordu. Tüm marifetlerimi göstermezsem ölecekmişim gibi bir andı bu.

"Osman! Osman kalk gidiyoruz oğlum takip et beni."

"Nereye Komutanım, görev mi var? "

"Var hem de çok büyük bir görev. Yolda anlatacağım."

"Silahımı alıp geliyorum hemen-"

"Lan dangalak düş önüme ceza yazdırtma bana şimdi. Tek silahla göreve mi gidilir? "

"E siz dediniz ya komutanım. "

"Yav Cırrık yürü lan, asabımı bozma benim. "

Osman'ı kolundan tutup , çıktım karargaktan.

"Siz adanalı ağzınıza geçtiyseniz hiç hayr'a alamet şeyler olmayacak dimi komutanım. "

Gülerek kafa salladım.

"Akşama misafirimiz var Osman. "

Arabaya binmeden önce ona baktım. Dediklerimle durmuştu çünkü.

"Kim ki komutanım? "

"Pusat Yılmaz. "

Ben kapıyı açıp bindiğimde o olduğu yerde dona kalmıştı. Evinize Pusat Yılmaz gelse siz de donar kalırsınız arkadaşlar.

Malum, kendisi bir zamanların efsanelerini eğitmiş, ülkeyi zor zamanlarda en dip noktalardan çıkarmış manyak bi istihbaratçıydı. Eğittiği efsanelerin namını, sadece biz değil milyonlarca asker bilirdi. Vaktiyle bir Doğan Alp timi geçmişti buralardan. Ömer binbaşım, Deniz yüzbaşım, Ahmet Üsteğmen'in namlarını saymıyorum bile. Arada onlar da uğruyordu buraya. Görev dönüşü mühimmat dolduruyorlardı.

Yani işin özü, ben bu geceyi çıkarırsam her geceyi sorunsuz çıkarırdım Arkadaşlar..

∞BÖLÜM SONU∞

Kemal ve Piraye'nin bu kadar iyi anlaşmasını beklemiyordunuz değil mi ahsbdnxnxn ama ben nefretten aşk doğurma işinden çok sıkıldım arkadaşlar okumak da yazmak da bana çok klasik geliyor. O yüzden zamanla anlayacaksınız Kemal de Piraye de çok iyi bir ikili olacaklar.

Pusat başkanıma da selamlarınızı bekliyorum. Kendisini yazmayı özledim. 👀

Yerçi'yle kalın, hoşçakalın! 🩶

 

Bölüm : 31.07.2025 16:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...