19. Bölüm

İhtirasın Öpücüğü

LEZZA
_vandes_

___

DİKKAT! BU BÖLÜMDE YAZILAN SAHNELER +18 SAHNELERDİR! YAŞINIZ TUTMUYORSA VE ETKİLENEBİLECEKSENİZ OKUMAMANIZ TAVSİYE EDİLİR!

 ___

 

Valtor, Bloom’un titreyen bedenine hâkim olmanın verdiği karanlık hazla gözlerini ona dikti. Fısıldadı, “bacaklarını aç, Bloom.”

Bloom, şaşkın ve hâlâ kendini toparlayamadan, bir an duraksadı. İçinde hem korku hem de bir çekim kabarıyordu.

Bu sırada Valtor, pantalonunu tamamen çıkarmış, nazikçe Bloom'un bacaklarını aralamış ve onun üstüne çıkmıştı.

Bloom’un gözleri, istemsizce Valtor’un bedeninde gezindi ve sonra... Bakışları daha da aşağılara indi. İstemsizce yutkundu, gözlerini alamıyordu ve kalbi, o kadar hızlı atıyordu ki...

Onun büyüklüğü ve yakınlığı, kelimelerin yetemeyeceği bir gerilim yaratıyordu. “Bu… Bu…” dedi, sesi titreyerek çıkıyordu, ama Valtor’un karanlık bakışı her direnişini daha da anlamsız kılıyordu.

Valtor, onun şaşkınlığına karşılık sinsi bir gülümsemeyle eğildi ve kurnaz bir edayla kulağına doğru fısıldadı. "Neye bakıyorsun Bloom... Yoksa, çok mu beğendin."

Valtor, Bloom’un dirençle karışık şaşkınlığını zevkle izlerken dudaklarını onun dudaklarına bastırdı; öpücüğü sert, sahiplenici ve uyarıcıydı. Aynı anda eli yavaşça Bloom'un göğsünü kavradı ve onunla oynamaya başladı.

Bloom’un kalbinin hızla çarpmasını, titreyen nefeslerini ve dirençle karışık arzuyu hissedebiliyordu.

"Ahh... Lütfen.. B-ben daha yeni... Dur!"

Valtor, onun titremesini ve hızlı nefes alışlarını hissederek fısıldadı. “Sakin ol, Bloom… daha yeni başlıyoruz.” Sesindeki tehditkâr ve karanlık melodiyi taşıyan yumuşaklık, onu daha da teslim olmaya zorladı.

Elleri Bloom’un belinde ve göğsünde dolaşırken, Valtor’un karanlık bakışları her hareketini izliyor, bedenlerindeki yakınlık gerilimi iyice büyütüyordu.

Bloom’un elleri, istemsizce Valtor’un kollarını sardı; her dokunuşunda aralarındaki bağ daha da yoğunlaşmıştı.

Valtor'un eli, aletini Bloom'un vajinasına yönlendirdiğinde Bloom, hissettiği sertliğin etkisiyle nefesini tuttu.

Valtor, Bloom'un dudaklarından yavaşça ayrıldıktan sonra onun yanan, utançtan ve zevkten kıvranan ifadesini büyük bir zevkle seyretti ve bu manzara, aletinin zevkle daha da zonklamasına neden oluyordu.

Yine de ona karşı nazik olmalıydı, Bloom'u korkurtmak istemiyordu ve acı yerine zevk duymasını istiyorsa kendine hakim olmalıydı. En azından, şimdilik.

"Bloom, bana bak..." Sesi yumuşak ama aynı zamanda da azru doluydu. "Eğer emin değilsen..."

"Hayır..." Bloom nefes nefese ve titreyen bedenini dizginlemeye çalışarak hafifçe fısıldadı. "Seni istiyorum."

O anda Valtor'un gözlerinde karanlık bir ışık belirdi. Şehvet ve ihtirasın doruğunda olduğunu açıkca belirten bir ışık.

Valtor, boştaki elini Bloom'un belinin altından geçirip onu sarmalarken aletinin ucunu yavaşça Bloom'un içine soktu.

Bloom, vajinasının girişinde hissettiği baskıyla gözlerini kapatıp acıyla inlediğinde tırnaklarını kendine hakim olamayarak Valtor'un kollarına sapladı. Canı yanıyordu...

Bu sırada Valtor’un alnındaki damarları belirginleşmişti. Aletinin ucunda hissettiği gerginlik ona delicesi bir zevk sunuyordu. Aletinin tamamını Bloom'un içine gömmemek için kendini zor tutuyordu, öyle ki bu arzusunu az da olsa dindirmek için tekrar Bloom’un dudaklarına gömülmüş, boştaki eliyle boynunu kavrayıp Bloom'un onu daha da tahrik eden inlemelerini az da olsa susturmaya çalışmıştı.

Valtor, kendini biraz daha içeri ittiğinde Bloom, daha da gerilmeye başladı ve içinde artan acıyla Valtor'un dudaklarını kanatırcasına ısırdı.

Valtor, yavaşça geri çekildikten sonra Bloom'un boğazındaki elini çekti ve dudağından çenesine doğru süzülen kan damlasını elinin tersiyle sildi.

"Ah... Dayanılmaz derecede darsın." diye fısıldadı Bloom'un kulağına. Sesi bastıramadığı arzusunun öncüsü gibiydi ve altında kıvranan kadın, ona hiç yardımcı olmuyordu. "Sakin ol Bloom... İşleri ikimiz için de zorlaştırıyorsun."

Aletini yavaş yavaş Bloom'un içine gömdüğünde Bloom'un iniltileri kulaklarında bir melodi gibi yankılanmaya başlamıştı.

Onun içindeydi ama bu, onu tatmin etmiyordu. Altında ürkek bir ceylan gibi titreyen kadını hunharca becermek istiyordu.

Arzularına engel olması gittikçe daha da zorlaşırken Bloom, inlemelerinin arasından neredeyse zevkle denilebilecek bir tınıyla fısıldadı. "L-lütfen... Devam e-et..."

Valtor, elinden geldiğince nazik olmaya devam etti.

Bloom'un içindeki büyük cisme alışması uzun sürse de bir süre sonra artık eskisi gibi acıtmadığını ve hatta bedeninde belli belirsiz bir haz duygusunun arttığını fark etti.

Bu sürede vajinası olduğundan daha da ıslanmış içindeki aleti tamamen kaygan bir hale getirmişti. Öyle ki Valtor, her ne kadar yavaş hareket etse de Bloom'un vajinasına her girdiğinde tahrik edici, ıslak bir ses çıkıyordu.

Valtor, yavaşça Bloom'un üzerinden kalkıp ellerini, Bloom'un belinin iki yanına yerleştirdi.

Aletini yavaşça Bloom'un içinden çıkardı ve gri gözlerini, altında rahatlamış kadının bedeninde gezdirdi bir süre. Daha sonra dudaklarında sinsi, karanlık bir gülümseme belirdi ve Bloom'un nefesini bir anda kesecek kadar kadar vahşice içine girdi.

Bloom’un dudaklarının arasından acı, zevk ve şaşkınlıkla firar eden çığlık, tüm odayı doldurduğunda Bloom acıyla tırnaklarını, Valtor'un beline kenetlediği ellerine geçirdi.

Valtor, Bloom'un bu çaresiz halinden deli gibi zevk alıyordu ve Bloom, kendini toplamasına fırsat bulamadan tekrar içinden çıkıp şiddetle aletini Bloom'un içine gömdü.

Bloom’un gözleri, içinde oluşan zevkle geriye doğru kayarken bedeni, bir yay gibi gerildi ve Valtor'un ellerinin altında tekrar şiddetle titremeye başladı.

Valtor’un artık durmak gibi bir niyeti yoktu ve Bloom'un hazla dolup taşmış bedenini daha sıkı kavrayıp şiddetle içine girip çıkmaya, Bloom'un çığlıklarından sadistçe zevk duymaya başlamıştı.

Valtor, Bloom'un belindeki bir elini onun boğazına yerleştirdi ve tüm gücüyle aletini onun içine gömmeye devam etti. Bloom'un, bileğine saplanan tırnakları ona acıdan çok zevk getiriyor, vuruşlarının daha da şiddetlenmesine neden oluyordu.

Valtor, Bloom’un nefes nefese kıvranışlarını izlerken dudaklarının kenarında alaycı bir gülümseme belirdi. Eğildi, dudaklarını onun kulağına değdirdi. “Bak bana… Bloom. Gözlerini gözlerimden ayırma.”

Bloom, utançla gözlerini kapatıp başını yana çevirdiğinde Valtor çenesinden tutup onu kendine çevirdi. “Gözlerini kaçırma. Bana ait olduğun her saniyeyi ezberle, Bloom.”

Bloom’un dudaklarından boğuk bir inilti döküldü. Hem itiraz etmek istiyor, hem de bedeninin ihanetiyle susuyordu.

Valtor’un sesi daha da karardı. “Söyle... Kime aitsin?”

Bloom konuşmak için ağzını açsa da tek bir kelime, inlemeleri haricinde tek bir kelime dahi söyleyemiyor, vajinasına şiddetle çarpan Valtor'un aleti, aklını başından alıyordu.

"Söyle..." diye fısıldadı Valtor kararlılıkla. Bu, bir tehdit gibi duyuluyordu.

Bloom, içinde kaldığını bilmediği dirençle, "s-sana... aitim..." diye fısıldayabildiğinde Valtor, hissettiği arzunun etkisiyle tepeden tırnağa gerildi ve ağzından çıkan küfür, bedeninin daha da hızlanmasını sağladı.

O anki şehvetle Bloom'un sırtı, en sonunda daha da gerilmişti ve çığlıkları tüm odada yankılanırken kafasını istemsizce geriye attı.

Karnında, Valtor'un aletinin acımasızca girdiği son noktasında şiddetli bir elektriklenme hissettiğinde kendini istemsizce geriye çekmeye çalıştı ama Valtor’un onu belinden tutan eli, onun milim kımıldamasını dahi engelliyordu.

Valtor’un gözlerindeki vahşi parıltı daha da koyulaşmıştı. Dudaklarını Bloom'un boynuna bastırırken fısıldadı. “Çok güzel… şimdi seni gerçekten nasıl kendimin yapacağımı göreceksin.”

Bloom, Valtor'un söyleriklerine anlam veremeden içinde hissettiği sıcaklık ile gözlerini şaşkınlıkla araladı. Vücudu seğirmeye, titremeye başlarken Valtor'un eli, saçlarının arasına daldı ve şok içinde titreyen Bloom'un bedenini, kendi bedeniyle sabitledi.

Bloom, bedeni hâlâ titrerken Valtor hafifçe onun üzerinde doğruldu ve Bloom'un yanaklarına süzülen göz yaşlarını nazikçe sildi.

Bloom zorlukla gözlerini araldı ve Valtor'un gri gözlerine odaklandı ama Valtor’un karanlık bakışı, her şeyin henüz bitmediğini fısıldıyordu.

Ani bir hareketle onu belinden kavradı ve Bloom’un dengesini bozarak ters çevirdi; kalçalarını nazikçe ama kararlı bir güçle kaldırdı. Bloom’un vücudu, hâlâ devam eden istemsiz titremelerle dengesini sağlayamıyordu.

Valtor, alaycı bir gülümsemeyle dudaklarını Bloom’un kulağına yaklaştırdı, “Gerçekten bittiğini mi sandın? Beni çok hafife alıyorsun, Bloom. Düşündüğünden daha çok eğleneceğiz.”

Bloom, nefesini düzenlemeye çalışırken titreyen sesle fısıldadı. “V-Valtor… dur… lütfen…” Ve bedenini onun ellerinin altından çekmeye çalıştı. Bu pozisyon... Çok utanç vericiydi.

Ama Valtor’un sesi kararlı ve iğneleyiciydi. “Nereye gittiğini sanıyorsun?"

Tek eliyle Bloom'u belinden yakalayıp aralarındaki mesafeyi kapattı ve diğer eliyle kalçasına sert bir tokat indirdi.

Bloom'un çığlığı odada yankılanırken bedenini refleksle geriye itti ve kalçasında hissettiği sertlik zevkle inlemesine neden oldu.

Gözyaşları teker teker gözlerinden süzülürken kollarındaki desteki sonlandırdı ve başını yatağa gömdü. Derin derin aldığı nefesler artık boğuklaşsa da arkasında Valtor'a nasıl bir manzara sunduğunun farkında bile değildi.

"Ah... Bloom, beni daha da kışkırtıyorsun.” Valtor, aletini Bloom'un girişinde dayadığında Bloom'un nefesi boğazında düğümlendi, kalbi göğsünden fırlayacakmış gibi çarpıyordu.

Valtor, aletini vahşice içine sokup ellerini, Bloom'un beline gömmüş ve onu daha da kendine bastırmıştı.

Bloom'un ağzından firar eden çığlığı kafasını gömdüğü yatak dahi engelleyemezken bedeni içindeki dolulukla tekrardan yay gibi gerilmiş, zevkle titremeye başlamıştı.

Bu titreme sadece acının değil, karşı koyamadığı bir arzu fırtınasının işaretiydi. Valtor, onun bu zayıflığını görmenin keyfini çıkarıyor; gri gözlerinde parlayan karanlık, her saniye daha da derinleşiyordu.

Valtor’un her sert darbesinde Bloom'un boğuk nefesleriyle karışan inlemeleri, sanki karanlığın melodisi gibi yankılanıyordu.

Valtor, hiçbir tereddüt göstermeden, Bloom’a nefes bile aldırmayacak kadar yoğun bir tempoya girdiğinde bir elini Bloom’un sırtına yerleştirip onu yatağa daha da bastırdı.

Bloom, başını yatağa gömmüş haldeydi; gözlerinden süzülen yaşlar çarşafları ıslatıyor, dudaklarından çıkan iniltiler, çığlıklar kendi kulaklarına bile yabancı geliyordu. Her sert darbe, her baskı onu daha da içine hapsediyor, acıyla karışan zevk bedeninin kontrolünü elinden alıyordu.

Valtor, onun bu çaresiz kıvranışını gördükçe daha da hırslanıyor, bakışları keskin bir avcı gibi parlıyordu. Dudaklarının arasından koyu bir inilti kaçtı; bu sadece zevkin değil, bir tür sahiplenmenin ifadesiydi.

Bloom’un bitmek bilmeyen inlemeleri odanın duvarlarını doldururken, bir noktadan sonra bu sesler yalvarış değil, kışkırtıcı bir melodiye dönüştü. Bedeninin refleksif titreyişleri, artık arzu dolu kıvrımlarla birleşiyordu. Kalçalarını hafifçe kıpırdatmaya başladığında Valtor’un gözlerindeki karanlık parıltı daha da büyüdü.

Bloom’un bedeni yanıp tutuşuyordu, içindeki zevk fırtınası gittikçe daha da kabarırken daha fazla dayanamayıp kalçasını istemsizce geriye itti. Bu hareketi Valtor'un aletini daha da derine sokmasına ve ikisinin de ağzından boğuk bir inlemenin firar etmesine nede olmuştu.

Valtor’un dudaklarında tehlikeli bir gülümseme belirdi. Bloom'un bu hareketi, Valtor’un damarlarına yeni bir ateş dökmüştü. Bir an bile tereddüt etmeden Bloom’un kalçasına tokadı indirdi; odada yankılanan bu ses, Bloom’un iniltisiyle birleşti. Ardından saçlarından kavrayıp başını geriye çekti.

“Demek, yaramazlık peşindesin,” diye fısıldadı kulağına, sesi hem tehditkâr hem de saplantılıydı. “Bu, bende seni daha çok becerme isteği uyandırıyor Bloom.”

Valtor’un bir eli sertçe Bloom'un göğüsününü kavrayı onunla oynamaya başladığında Bloom inleyerek başını, Valtor'un omzuna attı. Gözleri yaşlarla bulanıklaşmıştı, ama bakışlarında garip bir ışık parlıyordu: Hem zevkin hem de aşkın.

Kalçalarını daha da bilinçli şekilde oynattı; Valtor’un hırçınlığını ve arzusunu aynı anda kışkırtan bir oyun oynuyordu.

Valtor, nefes nefese kalmıştı. Başını Bloom'un boynuna gömdü ve bıraktığ izlere yenilerini ekledi. Onun tenini yalıyor, sömürüyor ve hatta kanatırcasına ısırıyordu.

Zevk doruğunda bedeninin her kası geriliyor, ama yine de durmayı reddediyordu. Onu sahiplenmenin verdiği haz... tarif edilemezdi.

Ve Bloom, başta utançtan kaçan bir kadınken şimdi Valtor’un karanlığını kışkırtan, daha fazlasını isteyen yaramaz birine dönüşüyordu.

Valtor, Bloom'un saçlarını bırakıp parmaklarını onun boynuna doladığında Bloom'un elleri hızla onun bileklerine sarıldı.

Bedeni yay gibi gerilmişti ve bacaklarına çarpan, içine, derine giren her darbe, bedenine aklını kaybettirecek kadar haz yayıyordu.

Bloom’un bedeni, doruğun kıyısındayken bir anda içine doğru yayılan yoğun sıcaklıkla sarsıldı. Ağzından firar eden çığlık Valtor’un dudaklarıyla örtüldüğünde bedeni yoğun bir titremeyle kasıldı, gerildi.

Kasları bir an için tamamen bitkinleşmiş, bedeninin kontrolü neredeyse tamamen elinden kaymıştı. Nefesleri kesik, dudakları Valtor'un tarafından emiliyor ve gözleri yarı kapalıydı; titrek bir huzursuzlukla karışık, garip bir dinginlik hâkim olmuştu.

İçinden taşan sıcaklık, bacaklarından yavaşça akarken, kalçalarında ve göğsünde hâlâ bir titreme izi bırakıyordu.

Valtor, yavaşça Bloom'un dudaklarından ayrıldığında onun bedenini nazikçe yatağa bıraktı.

Bloom’un bedeni hâlâ titrerken, Valtor hafifçe geri çekildi; gözleri Bloom'un bedeninin her kıvrımında, her titreyen kasında, her istemsiz hareketinde geziniyordu.

Bacaklarının arası, tamamen menileriyle kaplanmış, bedeninin her köşesi terle ıslanmış, saçları darmadağınık bir şekilde yatağa dağılmıştı.

Mavi gözleri yaşlarla buğulanmış, kirpiklerinin arasından süzülen damlacıklar, dudaklarının öpülmüş, hafifçe şişmiş ve kızarmış hâliyle birleşiyor; nefes alış verişleri hızlı, karnı sürekli inip kalkıyordu.

Her nefes, titreyen göğüsleri, gerilmiş kasları Valtor'u delicesine etkiliyordu.

Valtor, parmaklarını Bloom’un terli saçlarına dolayarak başını hafifçe kaldırdı ve dudaklarını onun boynuna sürttü; titreyen bedenin verdiği haz ve arzu, onu durmaksızın kışkırtıyordu.

Bloom’un titremeleri, durgun ve bitkin hâline rağmen, hâlâ içten bir çekim yayıyor, Valtor’un kanını kaynatıyordu.

Her an, her nefes, onun içinde yeni bir arzunun filizlenmesine yol açıyor, Bloom’un bitkinliği ve teslimiyeti, Valtor için dayanılmaz bir cazibeye dönüşüyordu.

Valtor’un bakışları, Bloom’un gözyaşlarıyla ıslanmış mavi gözlerine takılı kalırken, onu hâlâ kışkırtacak, hâlâ daha fazlasını talep edecek bir güçle doluydu. Bloom’un bedeni, yorulmuş ve bitkin olmasına rağmen, Valtor’un karanlık arzularını körükleyen bir fener gibi parlıyordu; onun için bu an, hâlâ doyurulmamış bir arzuya, karanlık ve saplantılı bir tutkuya davet niteliğindeydi.

"Beni, deli ediyorsun." diye fısıldadı Valtor, Bloom'un kulağına ve bir eli yavaşça Bloom'un göğüs ucunu kavradı.

Bloom’un şaşkınlıkla aralanan gözleri Valtor'un tekrar yükselmiş aletini bulduğunda ellerini hızla onun göğsüne dayadı. "V-Valtor... Dur!"

Valtor, Bloom'un kulağına doğru hafifçe kıkırdadı. Sonra bir anda onun boynunu yalamaya başladı ve kulağını ısırdığında Bloom'un ağzından kaçan inilti Valtor’un aletini daha da yükseltti.

Bloom’un gözleri Valtor'un aletini bulduğunda bunu tekrar yapamayacağından fazlasıyla emin olmuştu.

Valtor, Bloom'un göğsündeki elini Bloom’un belinden aşağı kaydırdığında Bloom refleks olarak onu bileğinden yakaladı. "Valtor, lütfen! D-dur, acıyor..."

Bloom’un alt kısmı deli gibi zonkluyordu. Değil sevişmek Valtor'un dokunuşunu dahi kaldıramayacak haldeydi.

Valtor bir an durdu. Gri, karanlık bir hazla çevrelenmiş gözleriyle Bloom'u inceledi ve gözleri yavaşça Bloom'un dudağına kaydı.

Ansızın dudaklarının kenarında beliren gülümseyle Bloom'un bileğini kavradı ve kolunun bacaklarının altından geçirip onu yataktan kaldırdı.

Bloom’un kalbi deli gibi çarparken, gözleri Valtor’un kaslı ve güçlü bedeninde geziniyordu; her kıvrımı, her gölgesi, her titreyen kası göz kamaştırıcı bir tehlike gibi duruyordu.

Ne yapacağını, nasıl davranacağını bilemez halde yere bakarken, Valtor yavaşça odanın ortasındaki siyah deri kanepeye oturdu. Bloom’u ise sanki bir oyuncakmış gibi, yere tam önüne yerleştirdi.

Bloom, dizlerinin üzerinde dururken, terli saçları yüzüne düşmüş, titreyen göğsü hızla kalkıp iniyordu. Gözlerini Valtor’dan ayıramıyor, hem korkuyor hem de hâlâ içindeki arzunun izdüşümlerini hissediyordu.

Valtor eğildi, güçlü parmakları Bloom’un çenesini kavradı; başını hafifçe kaldırdı ve baş parmağını onun ağzına soktu.

Bloom, refleksle geri çekilmeye çalıştı ama Valtor’un bakışı, hem alaycı hem de bakıcıydı. Geri adım atmasına izin vermiyordu.

Valtor’un gözleri karanlık bir hırsla parlıyordu; Bloom’un gözlerindeki korku ve arzu karışımı, onu daha da azdırıyordu. Bloom’un nefes alış verişleri hızlı, titreyen göğsü onun karşısında bir davet gibi yükselip alçalıyordu.

“Biliyor musun, Bloom,” dedi Valtor, sesi düşük ve sürükleyici, “her tereddütün, her titremen, bende seni daha fazla sahiplenme isteği yaratıyor.” Dudaklarının kenarındaki alaycı gülümseme, onun azgınlığını gizlemiyordu.

Bloom, başını hafifçe sallayarak sessiz kaldı, ama gözleri istemsizce Valtor’un karanlık bakışlarından kaçamıyordu. Tereddütle, titrek bir nefes aldı. “Ben… ben neden, ne yapmalıyım…” diye fısıldadı, sesi hem yorgun hem de çekingen.

Valtor, bu yavaş çekingenliğe aldırış etmeden hafifçe eğildi, Bloom’un saçlarını geriye itip çenesini kavradı. “Bilmiyor musun, yoksa inkar mı ediyorsun?” diye sordu, sesi alaylı ama aynı zamanda saplantılı bir çekimle doluydu. “Ağzını aç, Bloom. Aletimi yalamanı istiyorum.”

Bloom, gözlerinde korku ve arzunun karışımıyla birkaç saniye tereddüt etti; vücudu hâlâ bitkin, dizleri titriyordu. Ter damlaları alnından yanaklarına süzülüyor, saçları yüzüne yapışmıştı. “Ama… Valtor…” diye fısıldadı, sesi nazikçe ama kararsızca kırılıyordu.

Valtor, alaycı bir kahkaha attı ve başını hafifçe yana eğdi. “Ama ne, Bloom? Korkuyor musun? Bu, beni daha da delirtiyor. Senin tereddütün, beni azdırıyor. Ağzını aç...”

Bloom, gözlerini aşağı indirdi, titreyen elleriyle Valtor'un aletine dokundu. İçindeyken de farkındaydı ama bu kadar sert olmasını beklemiyordu. O kadar büyüktü ki avucu tamamen onu saramıyordu.

Bu şey, nasıl içine sığmıştı?

Üzerindeki damarlar, parmaklarının altında tümsek hissi uyandırırken kafasında, saçlarının arasında Valtor'un parmaklarını hissetti.

"Dilini kullan." diye fısıldadı arzuyla ve Bloom, Valtor'un bu etkilenmiş halinden bir anlık zevk duydu.

Bloom’un titreyen elleri hâlâ Valtor’un aletine dokunurken yavaşça dizlerinin üzerinde doğruldu. Kesik bir tereddütle derin bir nefes aldı, gözleri hafifçe yukarı kalktığında Valtor'un arzu dolu gri gözleriyle karşılaştı. Gözlerini ondan ayırmadan ağzını araladı ve yavaşça aletinin ucunu diliyle yalamaya başladı.

Valtor’un başı ağır bir inlemeyle geriye giderken parmakları, Bloom'un saçlarına daha sıkı dolandı, başını hafifçe geriye çekti; bu baskı hem bir sahiplenme hem de arzusunun görünür işaretiydi.

Bloom’un ağzında hissettiği sertlik ve yoğunluk, onu neredeyse boğacak gibi oldu; nefes almak zor, yutkunmak neredeyse imkânsızdı.

“Dişlerini değdirme.” dedi Valtor, sesi alaylı ama baskın. “Hepsini almaya çalış ve çekilirken yavaş ol.”

Bloom, tereddütle ama titreyerek Valtor’un talimatına uydu.

Her küçük hareketinde Valtor’un gözleri karanlık bir açgözlülükle parlıyor, onu daha da tahrik ediyordu. Bloom’un titrek dili, yorgun bedeni ve hızlı nefesleri, Valtor için adeta bir davet, hem saplantılı hem de alaycı bir oyun haline gelmişti.

Bloom’un içindeki hem korku hem arzu karışımı, her titremesinde Valtor’un hırsını körüklüyor, onun hâlâ daha fazlasını istemesine yol açıyordu.

Valtor’un gözlerindeki karanlık hırs aniden daha da yoğunlaştı. Sabrını bir kenara bıraktı; beklenmedik bir anda Bloom’un kafasını sertçe çekip tamamen aletine gömdü.

Bloom’un gözleri şaşkınlıkla ve acıyla aralandı, refleksle ellerini Valtor’un dizlerine bastırıp tırnaklarını geçirdi, kendini geri çekmeye çalıştı, ama Valtor’un gücüne karşı koyamadı.

Boğazından çıkan kesik sesler, hem öfkeyi hem de hazzı ele veriyordu; boğazını dolduran sertlik onda kusma isteği uyandırıyor, nefes alamıyor ve nefes alamadığı her saniye bedeni geri çekilmek için kıvranıyordu.

Bloom'u sadece bir iki saniyeliğine serbest bıraktığında Bloom acıyla kendini geri çekti, öksürüklerinin ardı kesilmezken elini yanan boğazına götürdü. Acıdan gözleri dolmuştu ve yanaklarına süzülen gözyaşları Valtor'un arzusunu daha da körüklemişti.

Elini Bloom’un saçlarına doladı ve onu sıkıca tekrar kendi aletine gömdü; her sert hareket, Bloom’un nefesini daha da kesiyor, titreyen bedeni ve istemsiz kıvrılışlarıyla onun arzusunu tahrik ediyordu. Bloom’un gözleri yarı kapalı, yüzü kızarmış ve terle kaplıydı; hem korku hem de yoğun bir arzuyla karışık bir şekilde titriyordu.

Her çıkardığı boğuk, kesik ses, Valtor’un karanlık haz duygusunu derinleştiriyor, onu daha da azdırıyordu. Bloom’un zorlanırken çıkardığı iniltiler, odada neredeyse bir çığlık kadar yankılanıyor, Valtor’un karanlığıyla birleşerek saplantılı bir ritim oluşturuyordu.

Bloom, hem kendini kaybetmiş hem de hâlâ direnen bir varlık olarak titrerken, Valtor’un her baskısı onu hem hırçınlaştırıyor hem de derin bir haz içinde sürüklüyordu.

Bloom’un boğazından çıkan zorlanma sesleri daha da artarken Valtor, içindeki arzuyu daha fazla dizginleyemedi ve Bloom’un kafasını sertçe bedenine tamamen gömüp ağzına boşaldı.

Menileri, Bloom’un boğazından taşıp çenesinden göğüslerine doğru aktı.

Bloom’un başı hâlâ aletine gömülüydü ve boğazındaki sert cisimle birleşen his, nefessizliğini ve çaresizliğini derinleştiriyordu.

Ağzında biriken menileri, yavaşça dışarı taşarken boğazına doğru akıyor, her yutkunma denemesi onu daha da zorluyor, neredeyse boğulacak gibi oluyordu.

Valtor yavaşça aletini Bloom'un ağzından çıkardıktan sonra sertçe çenesini kavradı ve kafasını kaldırıp nazikçe, diğer eliyle yüzüne düşen terden sırılsıklam olmuş saçlarını geriye itti.

"Hepsini yut, Bloom. Tek bir damla bile görmek istemiyorum." diye fısıldadığında Bloom gözlerini, onun karanlık gözlerinden ayırmadan ağzından taşan menileri zorlukla ve acıyla yutkundu.

Valtor’un arzu ve dengesizlikle parlayan gözleri bir an bile Bloom'un bedeninden ayrılmıyordu: Bacakları, vajinası, içi, göğüsleri, ağzı... Kadınının her yeri ona ait vücut sıvılarıyla kaplanmıştı. Bedeni titriyordu ve ter içinde kalmıştı.

Onu inceledikçe inmiş aleti etkisini geri kazanıyordu.

Bloom, kafasını Valtor'un dizine yaslamış nefesini düzenlemeye çalışırken hissettiği gerilimle gözlerini yavaşça araladı ve bu kez olduğu yerde durmak gibi bir niyeti yoktu.

Nereden geldiğini anlamadığı bir dirençle kendini geriye çekse de Valtor, onu ilk önce bileğinden yakalayıp kendine çekmiş daha sonra da belinden tutup kaldırmış, kucağına yerleştirmişti.

"A-Ah... Sen... Sen ma-nyaksın..." diye bağırdı. Tırnaklarını Valtor'un omuzlarına geçirdi.

Valtor, Bloom’un çırpınışlarını ve öfkesini bir eğlence gibi karşılarcasına dudaklarının kenarını kıvrıttı.

Omzuna saplanan tırnakların bıraktığı acıyı umursamak bir yana, bundan bile zevk alıyormuş gibi gözleri parladı.

Burnunun hemen dibinde, Bloom’un titreyen nefesini hissederken boğuk ve alaycı bir kahkahayla eğildi. “Ne kadar çok direnirsen, o kadar tatlı oluyorsun, Bloom… bu sadece beni daha vahşi yapıyor. Bu gece, hiçbir şey beni durduramayacak. Ne çığlıkların, ne gözyaşların, ne de yalvarışların… Hiçbiri beni senden uzaklaştıramayacak. Seni tekrar tekrar tamamen tükenene kadar sertçe becereceğim.”

Valtor’un sözcükleri, Bloom’un kulaklarında yankılanırken zamanın ipleri birden kopmuş gibiydi.

O andan sonra, odanın her köşesi, her gölge, her nefes alış bir savaş alanına dönüştü. Valtor’un gözlerinde parlayan hırs, gecenin bütün karanlığını bile gölgede bırakıyordu.

Valtor durmadı. Onun için zaman yoktu; yalnızca tekrar, tekrar ve tekrar Bloom’a sahip olma arzusu vardı.

Bloom bir an kendini yerde buluyor, bir an sonra sırtını soğuk duvara yaslanmış halde, Valtor’un bedeninin altında eziliyordu. Yatak, kanepe, duvar, hatta odanın zemini... Hiçbir yer onları taşımaya yetmiyordu.

Her defasında Valtor’un daha fazlasını istemesi, Bloom’un bitkinliğini gölgede bırakıyor, kadının titreyen bedeninden çıkan her iniltiyi bir davet gibi algılıyordu.

Bloom, zaman kavramını yitirmişti. Her dokunuş, her bastırılış, her yeni pozisyon, sanki geceyi daha da derinleştiriyor, uykusuz karanlığı uzatıyordu. Yorgunluğun ötesinde, korku ve haz arasında gidip gelirken, kalbi göğsünden çıkacak gibi çarpıyor; bazen nefes alamıyor, bazen de içten gelen, bastırmaya çalıştığı bir zevkle kıvranıyordu.

Valtor’un gözleri hiç sönmedi. Her seferinde Bloom’un yüzüne bakıyor, acıdan ve hazzın birleşiminden doğan o ifadeyi içine çekiyordu.

O gözyaşları, o titremeler, o çatallanan sesler… onun için zaferin ta kendisiydi. Yatışmıyor, yetinmiyor, her an daha da sert, daha da saplantılı oluyordu.

Bloom, bedeninde gücün tükendiğini hissediyor, her defasında 'artık son' diye düşündüğünde Valtor yeniden onu farklı bir biçimde beceriyordu. O anlarda Bloom’un aklında tek bir şey vardı: bu adam asla doymayacaktı.

Ve sabahın ilk ışıkları pencere aralığından sızdığında, Bloom’un bedeni tamamen tükenmişti. Bedeni adeta bir savaş alanını andırıyordu. Her kıvrımı, her çizgisi, Valtor’un baskısı ve sahiplenişinin izlerini taşıyordu.

Teninde kırmızı ve mor izler, ısırıklar ve küçük çizikler bir mozaik gibi yayılmıştı; neredeyse her dokunuş, her baskı, bedeninde canlı bir hatıra bırakmıştı.

Saçları darmadağınık, yüzüne yapışmış ter damlaları ve dağılmış bukleleriyle, gecenin fırtınalı temposunu tüm çıplaklığıyla yansıtıyordu.

Dudakları kanla karışmış kırmızı bir tonu almış, gergin ve yorulmuş hâliyle hafifçe aralanmıştı; neredeyse nefesini toplamakta zorlanıyordu.

Gözleri kapalıydı; içindeki yorgunluk, bitkinlik ve gece boyunca yaşadığı yoğun karışımı dışarıya vuruyordu. Nefes alışverişi hızlı ve düzensizdi; göğsü hâlâ hafifçe kalkıp iniyor, karın kasları zorlanmış, bacakları ve kolları ise tüm gece süren hareketlerin ardından titriyordu.

Bedeninin her yeri, terle ve menilerle kaplanmış, gece boyunca yaşanan bütün yoğunluğun fiziksel yansımasını gösteriyordu.

Ellerini veya kollarını hareket ettiremiyor, her titreme onun ne kadar derin bir şekilde tükenmiş olduğunu belli ediyordu.

Bölüm : 24.08.2025 11:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...