49. Bölüm

44. Bölüm

Aylin özal
_yazarayl_

*Emirin anlatımı*

Bugün Güneş’le birlikte dışarı çıktık. Hava serindi ama güneş arada yüzünü gösteriyordu, tam da ismi gibi… Güneş’in yanındayken zaman hızlı geçiyor, ama ben onu izlerken anı yakalamaya çalışıyorum.

“Bugün ne yapmak istersin?” diye sordum.

Gözleri gülüyordu, ama biraz yorgunluk da vardı.

“Sadece seninle olmak istiyorum,” dedi.

Öyle doğal, öyle basit ki… Bu tür anlar, karmaşık hayatlarımızda nadir bulunur. Beraber yürürken, konuşmalarımız çoğunlukla sıradan şeylerdi; hava durumu, gelecek planları… Ama ben biliyordum ki, o sıradanlıkta bile saklıydı sevgi.

Arada göz göze geldiğimizde, o anlarda sözcüklere gerek kalmıyordu. Güneş’in varlığı bile yetiyordu bana.

“Bazen karmaşık şeyler düşünüyorum,” dedim

“ama senin yanında her şey daha basit oluyor.”

Gülümseyerek konuştu güneş.

“Belki de bu yüzden biz birbirimizi tamamlıyoruz,” dedi.

“Bu, senin için,” dedim gözlerimi ondan kaçırmadan.

Güneş biraz şaşırdı, sonra gülümseyerek paketi açtı. İçinde, daha önce bahsettiği, çok sevdiği bir kitabın ilk baskısı vardı—Şeker portakalı—belki de en çok istediği şeydi. O an yüzündeki o masum mutluluğu görmek, dünyanın en güzel şeyi gibiydi.

Ama sürprizler bununla bitmedi. Birkaç adım ileride, sokak köşesinde bizim için hazırlanmış küçük bir piknik alanı vardı. Masanın üzerinde taze çiçekler, sevdiğimiz atıştırmalıklar ve yanında bir de küçük not vardı:

“Her gün seninle bir macera, Güneş. Bu da bugünün hediyesi.”

 

•••••••••••••♥•••••••••••••

*Güneşin anlatımı*

Mutluyum. Doğru seçtiğim sevgilimleyim.

Zor zamanlarım oldu. Ama Emir hep destekçim oldu. Abim geri geldi. En başından beri benim için hayat demek Berk demekti. Ama bir süre sonra artık hayat benim için Berk kelimesinden çıkıp abi olmuştu. İkisinide birbirinden çok sevdiğim iki tane yeğenim var. Ama kendi çocuğum gibi büyütüp seviyorum. Her şey çok güzel gidiyor. Ve her şey düzeldi.

Şuan eve dönüyorduk emirle.

Zile bastım. Abim açtı kucağında mirayla.

"YA BEBEĞİM BENİM"

kucağıma aldım.

"Çocuğumu benden çok seviyom ha sen? Gözümden kaçıyor sanma"

"Zaten öyle"

"NE"

"ABİ KENDİNE GEL ONLAR BENİM YEĞENİM TABİKİ ONLARI SENDEN ÇOK SEVİYORUM"

"Cadı"

Mirayla oynamaya başladım sonra kucağımdayken gittim mamasını yaptım. Mamasını yedirip salladım biraz. Uyuması gerekiyordu.

Hafif mayışınca beşiğine yatırdım. Denizi aldım kucağıma.

"Halacıımm aşkıımm"

Yanağından öptüm boynunu öpüp kokladım.

"Mis kokulum benim"

"Büyüyünce kocaman adam olunca ben belki yanında olmam birtanem. Senin kardeşin var. Ölene kadar her daim senin sizin yanınızda olucam. Elimden gelenin en fazlasını vericem size. Her şeyiniz mükemmel olsun diye. Ama bir gün ben olmasam bile sen kendi ayaklarının üzerinde dur birtanem tamam mı? Ben olmayabilirim babam olmayabilir emir amcan olmayabilir dayın olmayabilir. Ama sen kimse yokken bile kendin dik durmayı bilmelisin bebeğim"

Saçlarını öptüm. Sanki anlıyormuş gibi bana bakıyordu beni dinliyordu.

Gülümsedim.

"Anlaştık mı?"

Yanaklarını öptüm tekrar. Mamasını yedirdim biraz oynayıp yorunca onuda uyuttum. Odama gectim uzandım. Emir geldi yanıma.

"Mira ve Denizi çok seviyorsun değil mi?"

Yanıma uzandı.

"Kendimden bile çok belkide"

"Çok güzel anne olacaksın"

Tebessüm ettim.

"Öyle mi dersin?"

"Hm hm, dünyanın en güzel annesi olacaksın. Ve en güzel eşi olacaksın"

Ona dönüp sarıldım.

"Güneş"

"Efendim"

"Evlensene benle?"

"Ohoo.. öyle kuru kuru olur mu ya.. insan teklif eder"

"Hanımefendi teklif istiyor illa?"

Bana dönüp gıdıklamaya başladı.

"YA EMİR"

gülmeye başladım.

"YAPMA YAPMA"

bende onu gıdıklamaya çalıştım ama işe yaramıyordu. Hiç tiki yoktu. Son çare bir hamle yaptım. Boynundan çok kötü huylanıyordu.

Elimi boynuna götürdüm. Gezdirdim. Anında beni gıdıklamayı bırakıp geri çekildi.

"Lan!"

Kahkaha attım.

"NOLDUUU HANİ YOKTU TİKİN"

"görüşürüz seninle biz sonra"

Sırıtıp odadan çıktı.

Eyvah.

------------

Akşam olmuştu. Yemek bile hazırladım. Denizim ve Miram uyanmış yanımda oturuyorlardı. Beni izliyorlardı melüm melüm. Sofrayıda kurunca abime ve Emire seslendim.

İkiside geldi aşağı yemeğe oturduk. Ben yemeye başlamamıştım çocuklara sütlerini iciriyordum.

"Abicim hadi sende ye biraz aç kalma. Zaten zayıfladın. Hadi kendi çocuğun olunca hep bebeğinle ilgilenirsen sen nasıl hayatta kalacaksın?"

"Dimi. Berk çok haklı sevgilim."

"Ne sevgilimi lan"

"Evleniyoruz biz. Sen yaşlandın kafan geriden geliyor."

"Emir mal mısın kardeşim sen"

"Yooo? Daha yüzük olmayabilir ama.. bu teklif etmeyeceğim anlamına gelmez."

"Gerizekalı. Teklif et öyle konuş boş yapıp benim asabımı bozma"

"Susun be yeter başım şişti"

Yemekler bitince sofrayı topladım.

"Gelin lan buraya ikili!"

İkisi geldi.

"Bir şey sorucam Burak abi nerde?"

Abim konuştu.

"O geceyle olan problemlerden dolayı gelmiyor sana karşı kendini suçlu hissediyor. Birazda sonuç olarak kardeşiydi gece ve öldü"

"Bana karşı suçlu hissetmesine gerek yok. Bir şey yaşandı ama hepimiz çektik bunu. Bencillik yapamam."

Tekrar araya girdim.

"Ben giderim bir ara yanına. Bahçeye çıkalım hadi"

Denizi kucağıma aldım oda sarıldı bana. Mirayıda abim aldı emirde arkamızdan geldi. Çıktık bahçeye.

Evin bahçesinde Emir yanımda yürüyordu, her zamanki gibi havalı prens tavırlarıyla. Ben onun yanına ayak uydurmaya çalışırken bir anda arkamızdan abim koşarak geldi.

“Güneeeeş!” diye bağırdı, öyle bir ses tonu vardı ki komşuların bile dönüp baktığını hissettim,

“Şuna bak ya, halâ Emir’in yanında takılıyorsun. Senin de sabrına hayranım kızım.”

Emir hemen dönüp kaşlarını kaldırdı. “Sabrına mı? Asıl senin bana sabrın olmalı. Her gün seni görünce sabrım sınanıyor.”

Ben kahkahayı patlattım, abim ise ellerini beline koyup Emir’e diklendi.

“Ooo beyimiz laf sokuyor. Ama ben kolay lokma değilim Emircim. Benimle uğraşmak isteyen kardeşimi benden alamaz"

“Senin kardeşini çoktan aldım ben, ne anlatıyorsun?” dedi Emir, gözlerini devire devire.

İkisi atışmaya devam ederken ben aralarına girdim.

“Yeter!” dedim, gülmekten gözlerimden yaş gelirken. “Siz ikiniz yan yana gelince koca bahçe stand-up sahnesine dönüyor.”

Abim bana döndü, sırıtarak: “Sen seç Güneş. Havalı prens mi, komik şövalye mi?”

Ben de ikisine baktım, gülümseyerek: “Bence ikiniz birleşseniz harika olur: hem havalı, hem komik… ama büyük ihtimalle baş belası.”

Emir dudaklarını ısırarak gülümsedi, “O zaman senin baş belaların biz oluyoruz,” dedi.

Abim ise hemen ekledi: “Evet! Ve biz birlikte seni çok güldüreceğiz. Hazır ol, hayatın artık sıkıcı olmayacak!”

"Lan abi mal mısın.. benim hayatım mı sıkıcı!? Kitap olup yazılsa roman olur hayatım yani!"

Emir konuştu.

"Düşünsenize hayatımız roman oluyor. Acaba mutlu mu yaşamaya devam ederiz mutsuz mu?"

Abim konuştu.

"Tabiki mutlu. Bu kadar şey yaşandı. Mutluluğu en fazla biz hakediyoruz."

"Mutlu olacaksak neden roman olalım ki? Ben zaten mutlu sonları sevmem. Bu hayat sadece mutsuz olanları roman olarak sayfalarına yazar."

"Allah'tan roman olmadık"

Dedi abim.

Emir yeniden konuştu.

"Güneş"

"He"

"Akşam dışarı çıkalım mı"

"Niye"

Abim konuştu.

"Abicim mal mısın sen"

"Eve-AY HAYIR! çıkalım yani tamam dışarı çıkalım. Abim kafamı karıştırdı.."

"Hadi git hazırlan birtanem anca giyinirsin"

Yukarı çıktım. Denizi Mira'nın yanına bıraktım ikiside uyumuştu zaten. Abim bahçeye gelip geri girmişti içeri mirayı uyutmak için. Odama girdim dolabı açtım.

Beyaz nasıl bir renk acaba??

Saçmalama.. sende beyaz laneti var olmaz.

Kırmızı mı giysem?

Ay o ne be? Sevgilinle dışarı mı çıkıyorsun başka yere mi? O çok canlı renk hiç olmaz.

Mavi? Sanırım iyi gibi?

Abartı.

Koyu yeşil?

E sıçtın renklerin içine?

AY OF TAMAM SİYAH!

Heeehh şöyleee ayağını denk al.

Bende şizofrenlik başlamıştı sanırım. İç sesimle konuşuyorum durumum iyi değil. Nikah dairesinden önce abimin kliniğine uğramam gerekecek. Boşuna psikolog olmadı sonuçta...

Siyah uzun yırtmaçlı bir elbise giydim . Straplez duruyordu. Saçlarımı açtım zaten düz ve güzellerdi. Çok hafif bir makyaj yaptım. Çünkü zaten elbisem dikkat çekiyordu. Altına da siyah bir tane stiletto giydim parfümümü sıkıp aşağı indim.

Aşağıdan çantamı aldım yine siyah. İçine ev anahtarı,ruj, parfüm, telefon ve cüzdanımı koydum.

Abim mutfaktaydı beni görünce Gözleri kocaman açıldı, ellerini abartılı şekilde çırptı.

“Vaaay! Bu kim ya? Benim boklu kardeşim Güneş’e ne olmuş böyle? Düğüne mi gidiyorsun yoksa film setine mi?”

Göz devirerek ona baktım. “Sensin boklu.. o nasıl bir iltifat ayı.. neyse. Çok mu abarttım sence?”

Abim hemen yanıma gelip yırtmacın ucunu çekiştirdi. “Yok yok, harika olmuşsun. Ama bak bu kıyafetle yürürken dikkat et, Emir’in kalbi küt diye düşebilir”

Tam o sırada Emir geldi ve kaşlarını kaldırdı, hafifçe gülümsedi.

“Aslında haklı,” dedi, gözlerini üzerimden ayırmadan.

“Çünkü sen zaten her zamanki halinle güzelsin, ama bugün… kelimeler yetmiyor.”

Bir anlığına kalbim sıkıştı, nefesim tutuldu. Emir’in gözlerinde öyle gerçek, öyle samimi bir hayranlık vardı ki içimden eriyip gitmek istedim.

Abim hemen araya girdi

“Üf tamam! Kes uzatma! Yalaka! Iyyy! şair gibi başladı yine!"

Abim bana döndü konuştu.

"Sen güzelsin, sen yıldızsın..”

Emire döndü.

"Bırak birazda ben öveyim kardeşimi sonradan gelme herif.."

Sonra bana dönüp,

“Güneşim, abicim, vallahi kraliçe gibisin. Yanında ben süs balığı gibi kalıyorum.”

Ben kahkahalar arasında yüzümün kızardığını hissettim. Onlara bakıp,

“Siz ikiniz birleşince tam bir övgü makinesi oluyorsunuz,” dedim.

Emir bana bakarak hafifçe gülümsedi,

“Benimki övgü değil, gerçeği söylemek sadece.”

Abim ise saçımı karıştırdı “Benimki de abice zorbalayış ve destek."

-------------------

Akşam gökyüzü mor ve pembe tonlarına boyanmıştı. Denizin kıyısında, dalgaların sesi kulağıma melodiler gibi geliyordu. Emir yanımda yürüyordu ama bu kez farklıydı… sessizdi. Normalde laf sokar, şakalaşır, beni kızdırmaya çalışırdı.

Kalbim deli gibi çarpıyordu. Bir şey olacak, diye düşündüm, içimdeki o tarifsiz hisle.

Birden durdu, yüzüme döndü. Gözlerimin içine baktı, öyle derin, öyle kararlı bir bakıştı ki nefesim kesildi.

"Bir şey mı diyeceksin..?"

"Hayır.. ne kadar güzel olduğunu söyleyecektim"

"Teşekkür ederim"

Sahildeydik. Kumların oraya inmiştik Emir elinde benim topuklu ayakkabımı taşıyordu bende elimle eteğimi tutuyordum. Buraya geleceğimizi düşünmemistim. Emir ayakkabıyı attı elinden. Elimi tuttu ve suya koştu. Asla bozuntuya vermedim. Biraz girdik ıslandık.

Müzik açtı

-Die with a smile-

"Emiiirr! Çok severim bu şarkıyııı!"

Elimi tuttu ve dans etmeye başladık.. ve emir danstan nefret eden bir insandı. Çokta güzel dans ediyordu. Ellerimi tuttu.. arkaya yatırdı.

Daha sonra ellerini belime yerleştirdi. Yavaş adımlarla dans ederken hızlı dalga vurdu üstümüze

"seni çok seviyorum güneş!"

Diye bağırdı.

Ama sanki bana değil dalgalara dağlara Gökyüzüne haykırmıştı beni sevdiğini. Ve herkese duyurmak istemişti.

Kocaman gülümsedim.

Belimden kaldırıp döndürdü. Sonra konuşmaya başladı. İndirdi beni ellerimi tuttu narince.

"Güneşim, gün ışığım. Belki bu tür sözcükler ilgini çekmez ama benim zaten aşkımı anlatmaya da kelimelerim yetmez. O yüzden sana en saf haliyle duygularımı anlatıcam."

Dinledim. Bende tuttum elini. Halâ suyun içindeydik su ne kadar ıslatsa bile biz birbirimize olan bakışımızdan suyun farkında değildik.

"Geçmiş.. gelecek. Bu iki kelime birbirine çok uzak aslında. Ama bu ikisinin bende tek bir anlamı var oda sensin. Çünkü arkama baktığımda sadece sen varsın ama önüme baktığımda da sadece seni görüyorum. Bunu büyütmek istiyorum.. Bunu geçmiş ve gelecek olarak sınırlandırmak ne sana ne bana göre... Bunu bir kelime altında toplayacak olursak eğer... Ben buna sanırım evlilik derdim.

Tek çatı altında kavgasız gürültüsüz hayatımızda senin ışığınla yaşamak istiyorum. Evlendiğimiz gün beyaz kaygın kaybolsun istiyorum çünkü ben senin yanındayım ve benim yanımdayken tüm renkler senin varlığınla canlanacak. Hiç bir renk lanetin olamayacak. Beyaz belkide ilk kez sana gelinlikle çok yakışacak..

Güneş.. biliyorum çok konuştum. Ama aynı çatı altında bulunmaktan ziyade, yuvamızın içindeki huzuru sağlamama, ışığının kaynağı olmama izin verir misin?

Benimle evlenir misin güneş?"

Suyun içinde dizlerinin üstüne çöktü ve yüzük çıkardı..

Bir an donakaldım..

Kendime gelip cevap verdim.

"EVET!!"

Diyerek bağırdım.

Bu sefer tüm mutluluğumu, her şeyin bittiğini, artık mutlu olduğumu, tüm hayatım boyunca her yanlış adımımda düşüp ama artık bir yanlış atacağım adımda beni tutacak bir eş bulduğumu haykırmak istedim sadece. Çünkü bu dünya bir kezde benim sesimi duysun istedim. Bir kez mutluluktan bağırdığımı duysun istedim.

"EVET EVET EVETTTT!!!"

 

Selamlarrrr..

Çok duygulandım. Çünkü kendi ellerimle kitabımı bitiriyorum ve yazdığım andan beri belki binlerce duygu yaşadım. Finale bir adım daha yaklaştık.. Evlilik teklifindende anlayacağınız üzere...

Emir her ne kadar sonradan katılsa bile benim için yeri o kadar özel ki.. en az Berk kadar değerli.

Çünkü onlar sadece bir karakter değil, hepsi benim ruhumun bir parçası 🤍🤍🤍

 

Bölüm : 22.08.2025 23:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...