
15 temmuz 2001
"Ertal şunu da şuraya as " Nazan ellindeki balonu merdiven üzerinde ki kocasına verip belirttiği yere asmasını istedi.
" Yahu 100 den fazla balon var yer kalmadı artık" diye Ertal konuştu.
" Sus ulan. İsterse 1000 tane olsun sanane! Tak şunu" dedi Yıldırım Karahan kucağında ki Duru ile oynarken.
" Yaaa sabırrr" dedi Ertal elindeki balonu karısının işaret ettiği yere asarak.
" 1 yaş yazısını da arkadaki büyük alana asalım" dedi Nazan.
" Tamam aşkım" dedi Ertal .
" Höst lan" Yıldırım Karahan kaşlarını çatıp onlara ters ters bakmaya başladı.
" Ayy hadi bakalım bitti. Misafirler de geliyor, parti başlasın. Derya Yusuf'u getir " dedi Nazan.
" Babamm , prensesim" Ertal kayın babasının kucağında olan küçük kızını aldı . Yanağından öpüp, pastanın olduğu yere götürdü. Küçük Duru ellerini birbirine çarpıp gülücük atıyordu .
Yusuf'un yanlarına gelmesiyle birlikte büyük kocaman pastalar geldi . Mumlar yakılıp dilekler tutuldu. Ertal ve Nazan kızlarının sağlığı için Yusuf'un anne babası da Yusuf'un nice yaşları için dilekler tutu .
" Hadi bakalım üfleyin "
Küçük Duru ve Yusuf gülerek Ertal Şanlıkan'nın yaptığı gibi üflemeye başladılar. Mumalar söndüğün de salonda bulunan misafirler büyük alkış çaldı.
" Yucu" dedi Duru Yusuf'a .
Yusuf gülerek " Dudu " diye cevap verdi.
Ertal kızını kucağından indirip küçük Yusufla oynaması için ortaya bıraktı. İki küçük çocuk oynamaya başladı.
" Tebrikler nice yaşlara" misafirler Şanlıkan çiftine tebrikler sunmaya başladı.
" Dudu " Yusuf'un sesiyle herkes onlara döndü.
" DURU" Nazan yerde burnu kanlar içinde olan küçük kızını gördüğünde bağırmaya başladı.
" Tamam, tamam sakin birşey yok" Ertal ne kadar sakin desede içindeki kocaman korkuyla kızına yaklaştı. Küçük Duru'yu kucağına alıp nabızına baktı .
" Arabaları çalıştırın" diye bağırıp dışarı koşmaya başladı küçük kızının nabzı yavaştı.
" Ertal! Ertal yaşıyor- yaşıyor de " Nazan'nın korkuyla sorduğu soruyla Ertal " nabız yavaş" dedi .
Arabaya binip son hızda hastane yolunu tuttular...
3 saat sonra
"Yani kurtulması için uyumlu bir ilik olması gerekiyor? Yanlış anlamadım değilmi doktor?" Ertal'ın sorusuyla doktor kafasını salladı.
" Evet ama bu ilik maalesef sizinle uyuşmuyor"
"Doktor, ben buraya bir yığın adam dökerim! Gerekirse bütün Manisa'yı ! Ama beliki bu iş böyle olmayacak. Bize bir çıkar yol göster, göster ki biz ona göre hareket edelim " Yıldırım Karahan konuşmuştu. Dediği gibi belliki böyle olmayacaktı.
" Gerçek ailesi... " Dedi doktor ama devamını nasıl getireceğini bilemedi .
" Gerçek ailesi ne ? " Nazan ayağı kalkmış doktora doğru dönmüştü. Kaşları çatık bir şekilde doktora bakarken doktorun ağzından çıkacakları pür dikkat dinliyordu.
" Bak Nazan, ben senin kızının doktorundan çok yakın arkadaşınım . Biliyorum kabul etmeyeceksin belki hak veriyorum ama bu kızının yaşaması için gerekli bunuda unutma !" Doktor ,Nazan'a yaklaşıp elini yakın arkadaşının omzuna koymuştu.
" Açık konuş benimle !" Nazan'nın sözüyle kafasını salladı.
" Gerçek ailesinden ilik almalıyız. Uyuşursa onlarla uyuşur." Doktor açık açık konuşmuştu. Nazan önce kafasını hayır anlamında salladı ama başka bir yolu olmadığından birşey söylemedi.
" Tamam " dedi Ertal Şanlıkan ne kadar istemesede kabul etmek zorundaydı kızının hayatı için bu gerekliydi...
4 saat sonra
"Nerdeyim ben ? Niye getirdiz beni buraya ?"
Dakikalardır sorduğu soruyu tekrardan sordu adam ama bir çıt yoktu. Yanındaki karısına döndü bakışları. Karısı herzamnki gibi sessiz di .
"Aşiret reisiyim ben , ağayım ben, sizleri yok ederim"
Onun bu sözüne korumalar gülmeye başladı.
" Dikkat et de gelecek kişi seni yok etmesin" dedi korumalardan İbrahim.
Kapı açıldı içeriye yavaş bir o kadar korkutucu yüzüyle Ertal Şanlıkan girdi . Sandalye de kolari ve ayakları bağlı oturmuş adama yürüdü. Tam karşısında durup gözlerinin içine baktı.
" Nasılsın Süleyman Demirel " dedi Ertal Şanlıkan. Sinirli yüz hatlarıyla . Süleyman Demirel önce bir yutkundu . Karşısında ki adam beliki tekin biri değildi.
" Ağayım ben yok ederim seni " dedi Süleyman, dakikalardır tekrarladığı sözü.
Ertal önce bir güldü sonra hızla yaklaşıp yumruğunu geçirdi adamın yüzüne. Onun vurmasıyla sandalye sağ tarafa doğru düştü.
"Kaldırın şunu!" Dedi adamlarına Ertal .
" Kimsin sen?" Dedi Süleyman.
" Ertal Şanlıkan"
Adamın ismini söylemesiyle yutkundu. Bu adamın ismini duymuştu fakat hiç karşılaşmamıştı .
" Tanıdın, tanıdın" dedi Ertal kafasını aşağı yukarı sallayarak.
" Ne istiyorsun benden?" Dedi Süleyman.
"Senin gibi bir soysuzdan öldürseler beni, zindana attıp günlerce eziyet etseler, susuz bırakıp yemek vermeseler , yinede senden hiçbirsey istemezdim. Kendi onurumla ölürdüm ama sana minnet etmezdim."
" O zaman? Ne diye beni buraya getrdin ?"
" Kızım, hasta. İyi olması için senin o nalet kanın gerek. "
" Beyefendi benim kanımla sizin kızınız nasıl iyi olsun? Aramızda bir kan bağı mı var ki benim kanım sizin kızınıza uysun?"
Ertal burada sessiz kaldı. Süleyman ona ters ters bakarken Züleyha hanım ağır ağır kafasını Ertal Şanlıkan'a çevirdi.
Ağlayarak" Delal " dedi.
" Duru!" Dedi yüksek sesle Ertal. Onun kızının ismi Duruydu .
"İyi midir o ? Nesi var? " Ağlayarak soruyordu kızını.
" İyi " Dedi Ertal kadına bakmadan. Bakarsa merhamet ederdi .
" Şimdi senden ilik alınacak ve sende hiçbir şey demeyeceksin!" Dedi Ertal. Soğuk, buz gibi çıkan sesiyle.
" Ben ilik falan vermiyem! O kız benim kızım değil, benim oğlum oldu !" Dedi Süleyman Demirel gerçeği saklamaya çalışırken.
Ertal sinirle ayağı kalktı . Onun kalkmasıyla sandalye yere düştü. Hızla adama yürüyüp birtane daha yumruk attı. Süleyman aldığı darbeyle yere düştü. Yanına gelen korumalar ipini çözüp onu serbest bıraktı. Ertal hızla üzerine girip yerden kaldırdı . Kafasını adamın yüzüne geçirdi. Süleyman'ın burnu kanamaya başladı.
Ertal durmayıp hızla bir tekme geçirdi karnına. Süleyman arka arkaya gerilerken Ertal durmadan hızlı bir şekilde bir kez daha tekme geçirdi.
Yere düşen adamın üzerine binip yumruklarını geçirdi bir bir yüzüne.
" Ertal dur! Adamı öldüreceksin!" Dedi korumalardan İbrahim.
" Bırak öldüreyim bu şerefsizi. Halen inkar ediyor lan ! Halen! Ulan ne yaptı benim kızım sana ? Ne yaptı lan ? Küçük o daha, bebek... Canı yanıyor lan ! o serumlar üzerindeyken ağlıyor oğlum ağlıyor! Saçları dökülüyor lan , dokunmaya kıyamadığım saçları dökülüyor!" Bağıra bağıra söyledi Ertal . Deponun içi onun haykırışıyla inliyordu.
" Tamam, tamam kabul , verecem ilik" dedi yerden karnını tutarak .
" Sana verecek misin demedim ! Vereceksin dedim ." Dedi Ertal .
~
"Delal " Züleyha hastane odasına alınan küçük kızını gördüğünde ağlayıp ona yaklaşmaya başladı.
" Uzak durun!" Dedi Nazan kadını elleriyle durdurup.
" O benim kızım, bakayım ne olursun" dedi Züleyha yalvararak.
" Sakın! O benim kızım! Sizin değil! " Dedi sinirle Nazan.
" Ben doğurdum onu " dedi ağlayarak Züleyha.
" Sonrada bırakıp çekip gittin, bana bak, bana , Duru benim! Anladın mı ? Duru benim kızım! " Dedi Nazan sinirden ağzından köpükler çıkıyordu.
Onun bu sözlerine sessiz kaldı Züleyha. Ne diyebilirdiki ? Hastane odasında terk etmedi mi kızını? Ne kadar yapma desede kocasına ona karşı durup sesini çıkarmamamıştı.
Onun bu sessizliğine ' Allah sizi bildiği gibi yapsın" dedi Nazan ve kızının yanına gitti .
Doktorlar son tahlilleri yaparken Nazan ve Ertal hastane koridorunda duruyordu. Doktorun birşey söylemesini bekliyordular .
" Tamam mı ? Kızın yaşayacak! Bundan sonra siz sağ ben selamet. Bir daha karşımıza çıkmayın!" Dedi Süleyman pişkin pişkin.
Ertal sinirle belindeki silahı çıkarıp ona doğrultu. Nazan hemen kocasının elini tutup silahı indirmesini istedi .
" Ertal indir onu! Hastane burası . Bak Duru içerde ne olursun" dedi Nazan .
Sinirle silahı indirip ayağını sandalyeye vurdu Ertal . Süleyman'a dönüp " birgün! Birgün gelecek ve seni öldürmem için yalvaracaksın ! O gün bana niye beni öldürmedin diyeceksin işte o zman ben sana asıl ölümü göstereceğim !" Dedi Ertal sinirle .
İnanmasada bu sözlere korku içine girmişti Süleyman'ın. Sessiz kalıp arkasını döndü hastaneyi terk etti...
🍂
"
Kak-kak"
Yüzüme vurulan tokatla gözlerimi açtım. Üstüme binmiş, beni tokatla kaldırmaya çalışan bir adet Agir vardı.
" Aşkım ama sen beni niye vurdun ?" Dudaklarımı büzüp soru sordum. Bana dikkatle baktı önce, sonra birtane daha vurdu .
" Ama ama" dedim dudağımı daha fazla büzüp . Bana yine tokat attı.
Elleri mi yüzüme kapatıp yalandan ağlamaya başladım " ıııı, Agir beni vurduuuu, ııı"
"Iııı, ııı " onun sesi ile ellerimi yüzümden çekip baktım. Benim taklidi mi yapıyordu. İki minicik ellerini yüzüne kapatmış ses çıkarıyordu.
" Yaaa ben seni yiyeyim miiiiii? Yaaa yerimmmm senii " kucağımdan yatağa sol tarafıma indirdim. Karnını gıdıklamaya başladım.
Odanın içi onun ve benim gülmemle inliyordu. En sonda bırakıp sırtına elimi attım. Çok terlemiş.
" Sen terledin mi ? " Yataktan kalkıp onu kucağıma aldım. Onun odasına girdim dolaba yaklaşıp lazım olan şeyleri aldım. Koltuğa oturdum dizime oturtup üstünü değiştirmeye başladı.
Agir yaklaşık 2 haftadır benimle birlikte uyuyor, benimle yemek yiyordu o olayın üzerinden 2 hafta geçmişti ve ben onu kendimden ayırmıyordum.
Odadan çıkıp aşağı indik. Avluya geldiğimde kucağımdan indirip elini tutum.
" Oyun oynayalım mı? " Bana gülerek kafasını salladı.
" Hacer " içeride kahvaltı hazırlayan hacere seslendim.
" Efendim hanımım?"
"Bize iki tane su şişesi ve iğne getir "
"Tamam hanımım "
Yaklaşık iki dk sonra elinde iki şişe ve iğneyle geldi . Elinden su şişelerini alıp iğneyle baş kısmına delikler açtım. Köşede bulunan musluktan su doldurup birini Agir'e verdim . Eline aldığı su şişesini sıkmaya başladı. Su çıkınca kahkaha attı.
Yazar anlatımıyla
Gelen sesler üzerine Ahi gözlerini açtı. Kolundaki saate baktı saat daha 9 olmamıştı. Yatakta doğrulup gözlerini ovaladı . Gelen gülme sesiyle ayağı kalkıp dışarı çıktı. Balkonun yanına gelip aşağı avluya baktı. Ellerinde su şişesi birbirlerine su döküp kahkaha atan Aden ve Agir...
Âhi onların bu haline gülmeye başladı. Sesini çıkarmadan yukarıdan onları izlemeye başladı. Dakikalarca birbirlerine su döküp kahkaha atan ikiliyi videoya çekmeye başladı.
Telefonu indirip onların yanına gitmek için aşağı ineceği sırada Aden Agir'i kovalayıp kucağına aldı. Yanaklarından öpüp " annemmm" dedi . Onun bu sözüne karşılık Âhi önce bir durdu sonra kucağında Agiri öpen kadına baktı , baktı,baktı .
" Sen bir mucizesin , benim mucizem" dedi sessizce ona hayran bakarak .
Aşağı inip oynayan ikilinin yanına gitti. Onun geldiğini gören Aden elindeki su şişesini ona döndürdü.
" Dur orda düşman" diyip şişeyi sıkmaya başladı.
" Aşkım, hadi sende sık babaya " dedi Aden, yanındaki Agir'e .
Agir de gülerek onun gibi elindeki suyu babasına püskürtü .
" Lan " Âhi yüzünü eliyle kapatıp sudan kurtulmaya çalışıyordu .
" Sık sık sık " Aden Agir'e yardım ederek elindeki şişeyi daha fazla sıkmaya başladı.
" Agir babaya değil Aden'e sıkacaksın oğlum." Dedi Âhi sudan kurtulmaya çalışarak.
"Benim askerimi bana karşı yapamazsın Âhi Ağa" Aden elindeki suyun kapağını açıp ona suyu fırlatarak.
"Dayeee va çiyê? "
( Anne bu ne ? )
Gelen yâdeyle durdular. Aden elindeki şişeyi Âhi'ye atıp" yâde vala hepsi senin bu torunun " dedi .
" Ne ?" Âhi şaşkın şekilde baktı.
Aden ona dönüp 32 diş sırıtmaya başladı.
"Hacer Agir'i al yukarı götür çocuk ıslanmaktan hasta olacak" dedi Âhi'nin annesi.
Hacer gelip Agir'i aldı ve yukarı çıkardı. Aden saçını geri iterken gelen su ile yerinden zıpladı. Âhi eline hortumu alıp Adeni ıslatıyor du.
"Âhiiiii" gelen sudan kurtulmak için kaçtı. Âhi hortumla peşinden koştu.
" Öyle değil böyle ıslatılır."
"Ulan çek şu hortumu , ruh hastası dana"
Aden kaçarken Âhi peşinden kovalıyordu. Avlunun içinde koşturmaya başladılar .
" Dana ? Al sana " suyu daha fazla açıp döktü.
" Kim bunu dışarı saldı ya ? Alın şu öküzü " Adenin bağırmasıyla konaktakiler gülmeye başladı. Âhi gülen kişilere bakıp hortumu onlara tutu . Bunu gören Aden hızla yukarı koştu.
" Gel kız buraya " Âhi elindeki hortumu yukarı tutarak suyu sıçratmaya çalıştı ama Aden çoktan içeri girmişti.
🫶🏻🤗
"Ömer'immmmm , oy paşammm" Yusuf ve ben Ömer'in iki yandan yanaklarını seviyorduk. Beyimiz şuan elinde telefonla, yüzünde gülücüklerle mesajlaşıyordu .
"Çen büyüdün de sevgili mi yaptın çen" dedim yanağını okşarken.
" Oyyyş yesinler seni. Sen büyüdün mü?" dedi diğer yanağını okşarken Yusuf .
" Bir rahat bırakın amk " Ömer aramızdan kalkıp yan tarafa oturdu . Ben ve Yusuf birbirimize yanaştık . Yusuf'un kolunun altına girdim. Ayaklarımı ortada duran sehpaya uzatıp elime çekirdek aldım.
"Eeee eee " dedi Yusuf elimden çekirdek alıp çitleyip Ömer'e bakıyordu .
" Ne eeeee ?"
" Telefondaki kişiyi diyor çocuğum. Bilmemezlikten gelme" dedim çekirdeğin boşunu yüzüne atarak .
" Atma ulan şunu şuraya " dedi Ömer üzerindeki çekirdeği yere atarak .
" Sanane lan holding benim holdingim " dedim yine çitleyip üzerine atarak .
" Holding senin ben değil .Atma şunu" dedi .
" Dıttt yanlış cevap . Doğrusunu söyle Yusuf'um" elimdeki çekirdeği ona uzatarak.
" Holding benimse, içinde bulunanlar da benim diyor kendisi" dedi Yusuf oda çekirdeği çitleyip Ömer'e atarak .
"Hadi bu manyak, sana ne oluyor lan? " Dedi Ömer .
" Bak Ömer'im, benim olan aynı zamanda onun. Sende benim olduğun için otomatik olarak onun da oluyorsun" dedim yine üzerine atarak .
"Buranın havası size hiç gelmemiş. Psikopattınız, daha fazla olmuşsunuz "
"HAHAHAHAHAHHAHAHAHAHHAHAAHHAHAHAHA" gülmeye başladım .
"Dinime küfreden, müslüman olsa " dedi Yusuf gülerek.
" Höst lan ben artık medeni bir vatandaşım" dedi ciddi ciddi.
Biz önce bir durduk sonra Yusuf la birbirimize baktık . Ömer'e dönüp
" sen ?" Dedik aynı anda.
"Evet beğenemediniz mi ?" Dedi arkaya yaslanarak.
"Yusuf bak şunun ateşine havale geçiriyor olmasın " dedim .
" Galiba aşık olmuş " dedi Yusuf çekirdeği çitleyip.
" Galiba mı?" Dedi Ömer derin bir nefes alarak.
" O kadar yani?" Dedim şaşırarak.
" Offff, offf" dedi Ömer elimdeki çekirdeğe uzanarak .
" Ne oluyor ?" Diye birden Âhi geldi yanımıza. Karşımda oturdu .
" Kalk buraya gel Ömer beyimiz aşık olmuş dedikodu var " dedim yanıma çağırarak. Yerinden kalktı yanıma geldi . Doğruldum elime bir avuç çekirdek aldım .
" Evet dinliyoruz " dedim elimdeki çekirdeği çitleyip.
" Neyi ?" Dedi Ömer anlamayarak bu çocuk salak olmuş , bu kız kimse aklıyla oynamış çocuğumun.
" Nenenin askerlik hikayesini diyor " dedi Yusuf gülerek.
" Ha nenem , 2 yıl yapmışlar askerlik" diye anlatmaya başladı ciddi ciddi. Biz şok bir şekilde ona bakıyorduk .
" Ömer " dedi Âhi kahkaha atarak.
"İşte o zamanlar zormuş dediklerine göre üstleri zorluyormuş " Âhi'yi duymamış olacak ki halen devam ediyordu .
Âhi ve Yusuf krize girmiş karınlarını tutuyordu. Ben de şok bir şekilde onu dinliyordum.
Ömer önce bir durdu, sonra ne yaptığını anlayacak ki bize döndü .
" Eee son- sonra ne olmuş? " dedi Yusuf gülerek.
"Ebenin nikahı puşt" dedi yanındaki yastığı ona fırlatarak.
" Oğlum ne oldu sana böyle lan ?" Dedim.
" Bilmiyorum, bilmiyorum sanki aklımı kaybettim" kafasını elerinin arasına alıp konuştu Ömer.
" Anlat oğlum işte nasıl biri ? Kim ? Kimlerden ?"
"Dövüşçü, Amerika'da şuan " dedi anlatmaya başladı.
" Sokak ortasında baygın halde buldum . Kafası kanıyordu kaldırıma vurmuştu beliki . Neyse hastaneye götürdüm 3 ay yoğun bakımında kaldı o sürede ben yanında olmaya çalıştım. " Dedi .
" Ailesi? Kimse yok muydu?" Dedim .
" Vardı bir kuzeni ve iki kişi daha . "
" Eee sonra ? "
"Sonrası işte uyandı. Kendimi tanıtım, nasıl oldu , falan filan derken öyle tanıştık. Zaten gide, gele yakınları ile arkadaş olduk . "
" Niye kaldırıma vurmuş peki ? Hasta falan mı?" Dedi Yusuf araya girerek . Onun sorusuyla başındaki damarlar sertleşti.
" Taciz edilirken kendini korumak istemiş, sarhoş ve kendinde değilmiş o arbedede düşüp kafasını vurmuş " dedi sinirle .
" Vay oruspu çocuğu. Bulundu mu peki ?" Dedi Âhi.
" Buldum " dedi sertçe .
" Ne yaptın adama ?" Dedim .
" Bel kemiğini kırıp elini kızgın yağa sokup çıkardım" dedi rahat bir şekilde.
"Eline sağlık " dedik aynı anda üçümüz.
" Eee yengemin ismi ne?" Dedim gülerek.
" Yengen ha ? Evet ya yengen oluyor " göğsünü gere gere konuştu, sanırsın savaş kazanmış.
"Zehra" dedi .
( Ben size enişteniz demiştim 🥱)
"Helal be " dedi Yusuf ayağı kalkıp omuzuna vurarak.
" Hayırlı olsun Ömer'im" dedim gülerek.
" Darısı olmayanların başına" dedi Âhi. Onun bu sözüne kaşlarımı çatıp baktım .
" Sana ne oluyor hayırdır?" Dedim.
Ellerini havaya kaldırdı " vala Yusuf için söyledim" dedi sırıtarak.
" Pısırıkkk" dedi Ömer ona göz devirerek.
" Akılı ol, aklını alırım" dedim tehditkar sesimle .
" Kalbimi almışsın, aklımı alsan kaç yazar?" Dedi fısıldayarak. Onu bu sözünü beklemiyordum gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bana gülüp göz kırptı.
"Yavaşşş,kaza yapacaksın " dedim göz kırparak.
" Zalımın kızı" dedi sessizce.
Telefonuma gelen mesajla telefonumu çıkardım. Gelen mesaja baktım.
0543*******: konuşmamız lazım. Son kez!
Sabır çektim içimden bu yine ne istiyor benden ?
Ben: konum at ebesini siktiğim .
Gelen konumla yerimden kalktım. Üçünün bakışları bana döndü.
" Şey benim bir işim çıktı gitmem lazım"
" Geleyim mi?" Dedi Yusuf.
"Yok gelme. Zaten işimi bitirdikten sonra meydana İnecem. Süleyman Ağa lokma döküyor gidip çomak sokalım değil mi?"
" Tamam ozamn orada görüşürüz " dedi Yusuf.
🦅
Atılan konuma geldim. Bir tepenin başındaydık.
" Yine ne istiyorsun sen ?" Dedim bağırarak.
" Beni dinle sadece. Dinle bir yorum yapma. Sonrası tamamen çekileceğim " dedi Sertar.
"Çabuk ol, işim var " dedim.
" 12 yıl önce bugün, evde oyun oynarken annemin ağlama sesiyle onun odasına koştum. Annem, ben kendimi bildim bileli ağlardı. O gün de aynı şekilde ağlıyordu. Bir kız çocuğu kıyafetine sarılarak. Yanına gittim daye ne oldu sana ? Dedim. Ses çıkarmadan ağlıyordu. Daye canının mı yanıyor? Dedim. Bana bakıp git buradan diye bağırdı. Ne olduğunu anlamadım ama onun dediğini yapıp odadan çıktım. Ben çıktığım da, babam girdi içeri yine kavga etmeye başladılar. Babam ' ben sana unut demedim mi ?' diyordu bağırarak. Annem de ' Delali istiyorum ' dedi. Hep olduğu gibi. Babam, sert bir tokat attı anneme ben kaçıp önünde durdum baba yapma diye. Babam çıkarken ben anneme döndüm ' daye iyi misin?' dedim. Bana sarılıp ağlamaya başladı. Delal diye tekrardan ağladı. O gün ant içtim kendime Delal kimse bulup dayeme getirecem diye. Gel zaman, git zaman yine bir akşam zamanı annem bağırıyordu babama ' kızımı aldın benden ' diye. Babam da ' unut dedim unut şunu bizim oğlumuz var ' dedi. Annem o gün ' benim oğlum değil sen onu hastaneden aldın' dedi ağlayarak çığlık çığlığa. Ben tabi öncesinde anlamadım bu sözünü, taki büyüyüp DNA testi yapana kadar...
Evet onlar benim ailem değil di . Dayemin dediği gibi ben onların oğlu değildim. Sonra herşeyi bir bir öğrendim seni bulmak için karanlık işlere bile karıştım. Buldum en sonunda (Duru Şanlıkan Mimarlık Fakültesi) senin olduğun üniversiteye yazdım, para ödedim ve çıktı. Heyecanlıydım dayeme vereceğim bir kızı vardı. Onu alıp götürecek ; daye bak, Delali getirdim sana diye. Ama bu sözü verirken benim sana aşık olacağım aklımdan geçmedi."
Ben onu pür dikkat dinliyordum .
Ses çıkarmadım devamını bekledim.
" Üniversitede seni buldum ama bu buluşum hesabıma katmadığım şeyler yaptı. Seni bana aşık etti! Belki toydum ama sevdim. Önce kabul etmedim olmaz dedim. Ama olmadı,bu gönül laf dinlemedi " dedi elini kalbine vurarak.
" Dayemin, Delali ni buldum bulmasına ama aynı zamanda aşık olduğum kadını da buldum. Seninle tanışmadan önce, seni bir gözetledim sadece biriyle takılıyordun ( Yusuf) aranızdaki bağ nasıl birşeyse beni kıskandırdı " dedi yere bakıp, ayağını taşa vurarak.
Sonra seninle tanıştım tam 4 yıl arkandan koştum. Tam kavuştum derken seni tekrardan kaybettim , sonsuza kadar..." Gözünden yaş geldi hemen silip bana döndü bakışları.
" Hani dedinya hayatımı mahfetin diye. a
Aslında hayatı mahfolan bendim . Biz iki günahsız bebek aynı anda doğduk. Hayat ilk başta bize iyi bir başlangıç vermedi. Ama Aden Duru, sen benden daha şanslıydın! Seni seven, canından bilen bir annen, üzüldüğünde yada sıkıldığında oynaya bileceğin bir kardeşin vardı. Ben kendi dayeme sarılamadım 18 yıl! Benim dayem beni istemedi. Canım sıkıldı, oynayacak, dertlerimi ,paylaşacağım bir kardeşim de yoktu. Ancak babamın odama yığdığı bir oda dolusu oyuncak. Ama ben hiçbirini istemedim. Ben sadece bir anne kucağı istedim. " Dedi ağlayarak.
Sessiz kaldım çünkü haklıydı. Ben ne kadar evlatlık olsam da hiç bir zaman bana bunu hissettirmediler. Benim kokusunu içime çekip, sarılacağim bir annem vardı . Beni gözünden sakınan bir anne! Benim kardeşim vardı çünkü öyleydi. Doğum günlerimiz aynı gün olan, kan bağı olmayan ikiz kardeş . Yusuf benim olmayan ikizim di.
" Yani demem o ki hayatı burada mahfolan bendim! Sen değilsin! " Dedi göz yaşlarını silerek. Ben onun gözlerinin içine bakarken o bir anda arkama baktı.onun neye baktığını merak edip arkamı döndüm karşımda şok bir şekilde duran Âhi vardı.
"Evet Âhi Ağa doğru duydun ben Adenin kardeşi değil sevgilisiydim " dedi Sertar bağırarak.
Âhi bakışlarını Sertardan çekmeden sesiz bir şekilde ona bakıyordu.
"Âhi" dedim. Ağır, ağır kafasını bana çevirip gözlerime baktı. O bakışı kalbimde istemsiz bir çökme yaratı.
" Âhi açıklaya bilirim " dedim bir adım ona atıp. Beni eliyle durdurdu. Arka arkaya gerilerken, bana öyle bir bakıyordu ki hayal kırıklığısın der gibi.
O arabasına binip uzaklaklaşırken ben hızla Sertar itine döndüm.
" Ne yaşamışsan hak etmişsin! Allah'ın cezası pislik " dedim bağırarak. Bu sözümü beklemiyordu ki yüzü düştü.
"Madem ki Âhi gerçeği öğrendi o zaman herkes de öğrensin " dedim ellerimi yana açarak. Gözüme öyle bir perde inmişti ki hiçbir şey benim umrumda bile değildi.
" Ne?" Dedi anlamayarak.
" Game over " dedim. Hızla arabaya binip gaza bastım .
Yola çıktığımda ard arda arayip arkamdan korna çalıyordu. Sen kaşındın Sertar efendi.
"Aden Duru dur !" Dedi arabasını bana yaklaştırıp.
Daha fazla gaza bastım telefonu çıkardım Ömer'i aradım ama ulaşılamıyor diyince hemen Yusuf'u aradım.
" Alo" telefonun ucundan gelen sesle hemen konuya girdim.
" Süleyman Demirel'in sakladığı bombayı patlatmaya gidiyorum. Ömer'e söyle, gelin meydana " dedim bakışımı yoldan çekmeyip.
" Ömer, sen çıktıktan sonra gitti . Nerde bilmiyorum" dedi Yusuf.
" Tamam, tamam sen gel " dedim ve telefonu kapattıp yana attım.
Âhi'nin bana bakışı gözümün önünden gitmiyordu. Kalbimde istemsiz bir ağrı vardı. Ona gerçeği ben açıklamalıydım, ben!!
Meydana geldiğimde hızla arabadan inip lokma dökülen yere gittim. Meydanın ortasında duran bir adet Sülo Ağaaa. Yanına gittim beni görünce sinirlendi.
"Oooooo lokma döküyoruz?" Dedim dalga geçerek.
" Ne peşindesin yine sen ?" Dedi sinirle.
Ellerimi havaya kaldırdım " ben değil, sen birşeyler karıştırıyorsun. Bu işler senden sorulur" dedim.
" Saçmalamayı kes ,yürü git buradan. Millet bize bakıyor" dedi etrafa bakarak.
"Millet? Ha millet, doğruya " dedim anlıma vurarak.
Geri geri gidip meydanın tam ortasına geldim . Süleyman Demirel'e aramızda 20 adım vardı tam karşımda duruyordu.
" Hey millet, bakın buraya " dedim bağırarak. Herkes işini gücünü bırakıp bana döndü.
" Şimdi hatırlarsanız burada geçenlerde bir gerçeği açıklamıştım. Sizin haliyle aklınızda binlerce soru vardır şimdi" dedim .
" Sesini kes" dedi Süleyman Demirel elindeki bastonu sıkarak. Ona gülümseyip önüme döndüm.
" Bu adamın aslında bir-"
" Aden Duru!!!" Ben konuşurken arkadan Sertar'ın sesi yükseldi. Gözlerimi devirip devam ettim .
" Ne diyordum? " Dedim Süleyman Demirel'e bakıp . O bana değil Sertara bakıyordu. Kafamı Sertara çevirdim kafasını olumsuz yönde sallıyordu.
" Neyse hah. Bu adamın aslında bir oğlu yok! " Dedim bağırarak. Meydanda bulunan herkes sessizlik içinde kalmıştı. Herkes benim söylediğim gerçekle şok olmuştu.
" Evet evet doğru duydunuz! Bu adamın aslında bir oğlu yok! Bu adam ağalık için kendi kanından vazgeçen şerefsizsin biri! " Dedim. Süleyman Demirel kıpkırmızı olmuştu.
" Bu adam beni hastane odasında terk edip benim yerime şunu aldı" dedim Sertar'ı gösterip. Sertara baktım, söylediğim sözle gözlerini kapatı.
" Ya ya dahası ne oldu biliyor musunuz? Beni yok sayan öldü gösteren adam birde yıllar sonra berdel vermek için buraya getirdi."
Bu gerçeklerle yüzleşmek ağır gelecek ki silahını çekti bana Süleyman Demirel. Ona döndüm kollarımı yana açtım.
" Evet görüyorsunuz birde silah çekiyor " dedim gülerek.
" Senin Allah belanı versin, doğduğun güne lânet gelsin! Keşke ölseydin! Ogün keşke sağ çıkmasaydın " dedi bağırarak.
"Ama bak yaşıyorum işte. İtin duası kabul olsaydı gökten kemik yağardı Sülo Ağaaa "
Tetiği çekti ve sıkacağı sırada gözlerimi kapatım gelecek kurşunu beklerken ard arda 5 el silah sesi geldi. Ama bana isabet etmedi. Gözlerimi hızla açtım önümde bir kalkan gibi duran kişiye baktım.
" Yusuf" dedim sessizce.
Arka arkaya geriledi. Onu tutmak için öne atladım beraber yere düştük .
" Yusuf" dedim kucağımda yüzünü elimin arasına alıp.
" Ştt korkma" dedi gözlerini kapatmamaya çalışırken. Vücuduna baktım beyaz tişörtü kanlar içindeydi nerden vurulduğunu anlamadım.
" Yusuf bak bana" dedim yüzünü kendime çevirip.
Zorla açık tutuğu gözlerinden yaşlar geliyordu .
"Lannnn" Ömer'in gelen sesiyle arkama döndüm. Elinde silah Süleyman Demirelin kaçtığı araca sıkıyordu. .
"Ömerrrrrrr " dedim bağırarak. Arkasını dönüp bana doğru koştu.
" Yusuf kendini bırakma koçum " dedi elindeki telefonla ambulansı arayarak.
" Aden Duru ,uyumamasını sağla " dedi .
Ben kafamı tamam dercesine salladım Yusuf'a döndüm.
"Yusuf bırakma beni lütfen " dedim yanağını öperek.
"Bak 3 gün sonra doğum günümüz. Biz doğacaz lan" dedim gülerek.
Gözlerime baktı, gülerek" ka- kaçı- kaçıncı mum oldu ?" Dedi zorla konuşarak.
"23"
"V- ay be " dedi ağzından çıkan kanla.
" Bana bak 23 yıldır beraberiz biz . Biz beraber doğduk eğerki benden önce gidersen yemin ederim arkandan gelirim!" Dedim bir kez daha öperek.
" Or-ada bile kurtuluş yok mu ya?" Dedi. onun bu sözüne gülmeye başladık ikimiz.
" Yok! Oğlum ne çabuk unutun başka mesleği istediğin için saatlerce zırladığı mı?"
" Hiç susmadın o gün " dedi zorla.
" Ama sende ben öğretmen olmak istiyorum diye tutturmuştun " dedim somurtarak .
" Sağ olasın mimar yaptın beni "
"Şey hatırlatırım , biz mimar olmadık "
" Haa doğru ya. Senin üniversitenden atılmıştık " dedi gülerek. Evet doğru duydunuz kendi üniversitemden atılan tek kişi olarak, gines rekorlar kitabına girdim .
" Aman beee Yusuf'um boşver gitsin" dedim gülerek.
O ise gözlerini kapatmaya başlamıştı.
"Yusuf hayır hayır sakın bak bana" dedim elimle yüzüne yavaşça vurarak.
"Ömer birşey yap!" Dedim bağırarak.
" Duru benim çok uykum var " dedi Yusuf .
" Uyuma, hayır uyuyamazsın ! Yusuf lütfen " dedim gözümden akan yaşlarla.
" Vay be 23 senedir ağlamayan acımasız kraliçe bugün ağlıyor" ha dedi kısık sesiyle.
"Yusuf, dayan koçum geliyor ambulans"dedi Ömer.
" Yusuf nolur beni bırakma" dedim.
Gözleri tam kapandı ve eli yan tarafa düştü. Etrafıma baktım gözümde yaşlar akarken orada bulunan herkes yanımıza toplanmıştı.
Dakikalar sonra Ambulans gelip Yusuf'u alıp hastaneye kaldırıldı.
" Allah kahretsin, kahretsin" elimi direksiyona vurarak bağırıyordum.
Hemen telefondan Âhi'yi aradım ama meşgule attı beni. Tekrardan aradım yine attı .
" Aç şunu aç, aç" tekrardan aradım bu sefer telefonu kapalıydı.
Hastanenin önüne geldim ambulansran Yusufu indirip hızla içeriye götürdüler. Ben sedyenin başına gelip Yusuf'un elini tuttum.
" Yusuf bırakma kendi lütfen" ameliyat kapısının önüne geldiğimizde hemşire beni durdurdu. Onlar içeri girerken ben yere oturup dua etmeye başladım . Ard arda Doktorlar girerken ben yerde oturmuştum.
"Aden yapma böyle iyi olacak bırakmaz bizi Yusuf " dedi Ömer yanıma çöküp.
" Benim yüzümden oldu " dedim gözümden yaş akarken.
" Hayır, hayır senin yüzünden olmadı sakın" dedi beni kollarının arasına alıp.
" Ömer çok kan kaybetti" dedim gözümden bir bir yaş akarken.
"Gerekirse kanımın hepsini veririm" dedi saçımdan öperek.
Biz dakikalardır yerde beklerken en sonda kapı açıldı" Yusuf Kahramanın yakını" diye anons ettiler .
" Ben- benim onun kardeşiyim birşey mi oldu ? Yaş-ıyormu " dedim korkuyla .
" Önce bir oturun" dedi doktor elimi kaldırıp hayır anlamında salladım.
" İstemiyorum ne oldu ? " Dedim sesim yüksek çıkmıştı.
"Duru tamam bir sakin ol" dedi Ömer kolumdan tutup yanına çekerken " evet doktor bey sizi dinliyoruz" dedi Ömer.
" 5 kurşun isabet etmiş! Bunlardan 2 tanesi sıyırmış, ama 3'ü tehlikeli yerlerde " dedi doktor . Elim ayağım titremeye başladı ne demek tehlikeli yerlerde?
" Yani ? Açık açık konuş doktor!"
" Maalesef ,biz ameliyat yapamayız! Bu riski göz önünde bulundurarak bu ameliyatı gerçekleştiremeyiz " dedi ve benim ayağımın bağı çözüldü sanki . İdrak edemedim . Bu doktor bana ne diyordu ?
" Siz... Siz ne dediğinizin farkında mısınız? " Dedim bağırarak .
"Doktor bu ne demek?" Dedi Ömer oda sinirlenmişti.
"Maalesef dediğim gibi" dedi doktor.
"Lan benim kardeşim içeride ölüyor , benim kardeşim içeride kan kaybediyor ve siz burada biz birşey yapamayız mı diyorsunuz? Ulan siz ne diye doktor oldunuz o zaman? " Dedim bağırarak.
" Sakin olun lütfen. Eğerki böyle birşeyi göz önünde bulundurmazsak ölebilir, hata sakat bile kalabilir " dedi doktor açıklama yaparak.
" Ne yapacağız peki ? Kendi kendine ölmesini mi bekliyelim ? " Dedim bağırarak.
" Başka bir ile sevk edecez şuan arkadaşlar ilk müdahaleyi yapıyor " dedi ve gitti.
Ben geri geri gidip duvarın kenarına çöktüm. Biz ne yapacaktık? Benim kardeşim ölüyor şu göz göre göre.
"Ömer " dedim sesim titremişti .
"Aden artık sırası değil mi? " Dedi gözlerimin içine bakarak.
K
afamı evet anlamında salladım telefonu mu çıkardım arama yerine girip aramam gereken kişiyi aradım .
Çalan telefon açıldı" kızım " dedi babam onun sesini duymamla tuttuğum tüm gözyaşlarımı akıtım .
Yazar anlatımıyla
Arayan kişiyle yüzü güldü Ertal'ın telefonu açıp" kızım" dedi ama onun konuşmasının ardından Duru'nun hıçkıra hıçkıra ağlamasını duydu Ertal .
Yerinden hızla kalktı. Kızı ilk defa ağlıyordu hemde hıçkıra hıçkıra. Eli ayağı birbirine dolanmıştı.
"Duru? Sen ... Sen ağlıyor musun?" Dedi Ertal . Ağlama sesi şiddetlendi.
"
Duru!" Dedi tekrardan telefonun diğer ucunda ağlayan kızına.
" Baba" dedi feryat ederek .
" Babam " dedi Ertal onun sözünü tekrarlayarak.
" Baba nolur gel " dedi biricik kızı ağlaya ağlaya.
" Geliyorum babacım ama sen önce bir sakin ol . Ne oldu ? Niye ağlıyorsun sen ?" Dedi dişlerini sıkarak. Bir yandan ayaklanmış kapıya doğru gidiyordu.
"Baba " dedi ama devamını getiremedi .
"Babam, sakin ol " dedi Ertal sakinleştirmeye çalıştı kızını.
" Baba Yusuf... Baba kardeşim ölüyor..." Dedi daha fazla ağlayarak. Ertal duyduğu sözle yerinde durdu. Ne demek Yusuf ölüyor?
" Duru sakin ol kızım hadi babacım derin nefes alıp ver ve tek tek anlat Yusuf'a ne oldu ?" Dedi kızını sakinleştirmeye çalışırken.
" Benim- benim yüzümden oldu "
Ertal zor çıkan sesi anlamaya çalıştı.
"Duru kimse yanında yok mu ? Ona ver babacım hadi kızım" dedi . Duru onun dediğini yapıp elindeki telefonu Ömer'e verdi.
"Ertal amca" dedi Ömer .
"Kim vurdu Yusuf'u?" Dedi dışarı çıkarak Ertal . Bir yandan eliyle korumaları çağırarak .
" Süleyman Demirel "
Ömer'in sözüne dişlerini sıktı Ertal. Kızının göz yaşlarının sebebi o soysuz köpekti .
" Duru'yu vurmak istedi ama Yusuf önüne atladı. Ben de son anda geldim ama soysuz köpek kaçtı. Yusuf'a 5 kurşun isabet etmiş doktorlar biz ameliyat yapamayız diyorlar" dedi Ömer .
" 5 kurşun?" Dedi dişlerini sıkarak.
"Evet " dedi Ömer sinirle.
" Tamam ben 2 saate oradayım sen Duru'nun yanından ayrılma sana emanet kızım! Geliyorum ben " dedi Ertal ve telefonu kapattıp korumalara bağırdı.
" Ne kadar adam varsa toplayın! Karahanlıların adamlarını bile gerekirse alın! " Diye bağırdı Ertal . Yanına gelen İbrahimin omzuna vurdu bunu bir babaya nasıl söyleyecekti?
" Efendim?" Dedi İbrahim.
" Yusuf " dedi Ertal devamını getiremedi. İbrahim aldığı haberle gözlerini kapatı.
" Alacaz intikamını, alacaz " dedi korkunç çıkan sesiyle.
" Ertal ne oluyor? Adamların hepsini niye topladın ?" Nazan korkuyla sordu.
" Yarım kalmış intikamı almaya gidiyorum" dedi Ertal. ve arabaya binip yola çıktı.
2 saat sonra
Ertal Şanlıkan Urfa sınırlarına giriş yapmıştı. Kızı için bugün Urfa ateş hattında kalacaktı . Hiç kimse onun kızına kurşun sıkamazdı! Sıkan olursa yeryüzünden silinirdi! Bugün yarım kalmış intikam alınacak, kızının göz yaşlarına Urfa'yi yakacaktı.
" Demirelere ait ne kadar arazi, arsa , şirket, ev , köy varsa hepsini yakacaksınız! Yanan herşey 1000 km öteden görülecek! Karşı çıkan olursa indirin! Bu bir emirdir!" Dedi Ertal elindeki telsizle adamlarına emir vererek.
" O şerefsiz Süleymanı bana getireceksiniz! Yolları kapatın!
Giriş çıkışları tutun bir kuş dahi uçarsa sizi sınıra gömerim! Çevre illere adam yerleştirildi mi ?" Dedi korkunç sesiyle.
" Evet efendim tüm yolar kapandı " dedi korumalardan biri.
" Başlayın!" Dedi Ertal Şanlıkan. Bugün Urfa hiç Şahit olmadığı olaylara tanıklık edecekti ...
🦅
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |