95. Bölüm

Bölüm 95

Lotus
a_lotus_1

Güneş bütün ihtişamıyla etrafı ısıtırken bir nebze de olsa içimizi ısıtmıştı. Gel gitlerle yaşadığım hayatım hız kesmeden devam ediyordu. Kendimi yine aynanın karşısında kıyafet provası yaparken buldum. Bu sefer giyeceğim elbise toz pembe renginde dizlerimin biraz altında kalan omuzlarında tül detayları olan bir elbiseydi. Saçlarımı tepeden bağlayıp topuz yaptırmıştım. Elimdeki fırçanın ucunda hafif kırmızı tonlarında allığı yanaklarıma uygularken içeriye Boran girmişti. "Hadi gülüm işin bittiyse gidelim." dedi ve üstündeki takım elbisenin yakasını düzeltti. "Bana beş dakika ver." dediğim de "Yarım saat önce de benden beş dakika istemiştin." dedi.

 

Elimdeki fırçayı yerine koyarken ona baktım. "Tamam hazırım artık çıkabiliriz." dedim. Beraber odadan çıkıp çocukların odasına girmiştik. Bizi gören Can elindeki oyuncakları bir köşeye atmış ve ayağa kalkıp "Hadi didelim." demişti. "Gidelim oğlum." diyen Boran onu kucağına alırken bende İnci'yi kucağıma aldım. İnci'nin üstünde de elbisemin rengiyle uyumlu eteğinde tüller olan bir elbise vardı. "Annennene" dediğin de yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. Merdivenlerden inmiş ve evden çıkmıştık. Bugün Zilan ve Kürşad'ın nikah törenine gidiyorduk.

 

***

 

Herkes tören için yerlerini almıştı. Hepimizin yüzünde adeta güller açıyordu. Asaf ve Asel koşup bize doğru gelip Can'a sarılmışlardı. Çocuklar kendi aralarında konuşurken yüzümdeki tebessümle onlara bakıyordum. "Bugün burada toplanmamızın amacı bu iki çiftin nikahlarını kıymak." diyen sesle bakışlarımı nikah memuruna çevirdim. "Siz Haşim kızı Zilan, Ersan oğlu Kürşad'ı kocalığa kabul ediyor musunuz?" diyen nikah memuru Zilan'a bakmıştı. Zilan bakışlarını Kürşad'a çevirince gözlerinin hafiften dolduğunu gördüm. Ardından bakışlarını nikah memuruna çevirmişti. "Evet kabul ediyorum." derken sesi titremiş ve gözlerindeki bir kaç damla yaş yanaklarından süzülmüştü.

 

"Siz Ersan oğlu Kürşad, Haşim kızı Zilan'ı karılığa kabul ediyor musunuz?" diyen nikah memuru bu sefer Kürşad'a baktı. "Evet kabul ediyorum." diyen Kürşad yüzündeki mutlulukla Zilan'a bakmıştı. "Peki siz şahitler bu nikaha şahitlik ediyor musunuz?" diyen ve Boran'a ve yanında oturan Zilan'ın abisine bakan nikah memuruna "Evet ediyoruz." demişlerdi. Alkış sesleri salonu doldurken hepimizin yüzünde kocaman bir tebessüm vardı. En çokta Zilan'ın mutlu olmasına ben sevinmiştim. Çünkü Zilan mutluluğu hakediyordu.

 

***

 

Zilan ve Kürşad'ı otele uğurlarken abim Berzan'dan bir telefon almıştım. Telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Efendim abi." dedim. "Rojin hemen buraya gelmen lazım." diyen telaşlı sesi kalbimin hızla atmasına sebep olmuştu. "Neden ne oldu?" derken aklımdan geçen bütün senaryoları eliyordum. "Babamlar kaza geçirmiş." dediği zaman beynimden vurulmuşa döndüm. Başımdan aşağı sıcak bir sıvı boşalırken nefesimi verememiştim. "Gülüm ne oldu?" diyen ve yanıma gelen Boran'a bir şeyler demek için ağzımı açtım ama sesim çıkmadı. Elimdeki düşmek için hazırlanan telefonu alıp kulağına götürdü. "Berzan ne oldu?" diye sorduğun da kaşları yukarı doğru kalkmıştı.

 

Gözlerimden akan yaşlarla yere çöküp ağlamaya başladım. "Tamam hemen geliyoruz?" diyen ve telefonu kapatıp beni ayağa kaldıran Boran'a sarıldım. "Boran annem ölürse ben yaşayamam ki." dedim. "Merak etme Allah'ın izniyle onlara hiç bir şey olmayacak." dedi ve beni arabaya bindirdi. Kendi de arabanın ön tarafından dolanıp direksiyonun başına geçmişti. Kalbim acıyor ve nefesim kesiliyordu. Anneme bir şey olacak düşüncesi bile beni yiyip bitiriyordu. "Ne olur hızlı sür. Bir an önce onların yanına gitmek istiyorum." dedim. Boran bana kısa bir bakış atıp gaza basmıştı. Islak gözlerle önümde uzayıp giden ve hiç bitmeyecek gibi gelen yola bakıyordum.

 

***

Ameliyathaneden çıkan ve bizlere hüzünle bakan Doktor'a gözlerimizdeki ümitle bakıyorduk. "Durumları nasıl?" diye soran Serhat ağa olmuştu. "Maalesef ikisini de kaybettik." diyen Doktor'un sesiyle dünya sanki başıma yıkılmıştı. "Ne olamaz!" diye çığlık attığım da Boran beni tutmuş ve yere düşmekten kurtarmıştı. Gözlerim kararınca herkesin yüzü koca bir karanlığa gömüldü.

 

Annem odama girmiş "Hadi kızım kalk." demiş ve odanın perdesini açmıştı. "Anne ne olur biraz daha uyuyayım." dedim ve yorganı kafama kadar çektim. "Ama okula gitmen lazım." demiş ve yorganı çekip üstümden almıştı. "Hiç okula gitmek istemiyorum." dedim ve zorda olsa yataktan kalktım. Yüzümü yıkamak için odadan çıktığım da salonda babamla karşılaşmıştık. "Abin kalkmadı mı?" diye sormuştu. Dudaklarımı bilmem der gibi büzdüm ve lavaboya doğru gittim. "Rojin aç gözünü." diyen ve uzaktan bana seslenen sesle etrafıma bakmıştım.

 

"Hadi gülüm uyan." diyen Boran'ın sesiyle gözlerim açıldığın da burnuma gelen hastane kokusuyla yüzümü buruşturdum. "Anne ve babam nerede?" diye sordum. Boran ve yanındakiler önce birbirine bakmış ardından bana bakmışlardı. "Abi annem ve babam nerede?" diye sordum. Abimin gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüştü. Elleri elimi hafiften sıkınca gözünden bir damla yaş düştü. "Onlar artık yok." dediğin de gözlerinden daha çok yaş akmaya başladı. Boğazıma takılan yumru nefesimi kestiği için uzandığım yerden doğruldum. "Onlar ölmüş olamaz. Daha demin onları gördüm." dedim.

 

Sicim gibi akan göz yaşlarımın yanı sıra boğazıma takılan hıçkırıklarım ağzımdan bir bir çıkıyordu. "Beni onlara götürün." dedim ve sedyeden indim. Koluma giren Boran ve abim beni asansörle bir alt kata götürmüştü. Koridor da hissettiğim soğukla tüylerim diken diken oldu. Üstünde morg yazan kapının önüne gelince bedenim ürpermişti. Görevli kapıyı açtığın da içeriden gelen soğuk hava buz kesmeme neden oldu. "Onlar burada mı yatıyor?" diye sordum. İkisi de konuşmamış sadece başlarını evet anlamında sallamışlardı. Titreyen bacaklarımla odaya girdim. İki tane yan yana duran masanın üstündeki beyaz örtünün altında onlar yatıyordu.

 

Akan burnumu çekip gözümdeki yaşları sildim. "Annem burası soğuk kalk üşürsün burada ne olur evimize gidelim." dedim ve annemin o soğuk elini tuttum. "Ne olur kalk gidelim." dedim ve bedenine sarıldım. "Sen burada üşürsün ki." dediğim de sesim titremişti. Beyaz örtüyü açıp annemin bembeyaz olmuş suratına baktım. "Anne ne olur beni bırakma! Ne olur sende ölme! Ben dayanamam ki." dedim ve avazım çıktığı kadar bağırdım. Kollarımda hissettiğim eller beni sakinleştirmeye çalışıyordu ama ben sinir krizi geçiriyordum. "Boran bırak beni! Annem burada kalamaz! Ben ona daha doyamadım!" diye bağırdım.

 

"Ne olur gülüm böyle yapma. Onu böyle yaparak daha çok üzersin." demişti. "Hadi abicim gidelim." diyen ve gözlerindeki yaşları silen abime baktım. "Onları burada bırakıp gelemem." dedim ve kollarımı Boran'ın ellerinin arasından kurtardım. "Baba ne olur kalk! Bana istediğin kadar kız ama ne olur beni bırakıp gitmeyin!" dedim ve diğer masada boylu boyunca yatan babamın bedenine sarıldım. "Onlar ölmedi bize şaka yapıyorlar. Ölmedi onlar ölemezler." dedim. Babamın yüzündeki örtüyü çekip bir köşeye fırlattım. İkisinin de teker teker yüzlerini öptüm. Bir zamanlar sıcacık olan suratları şimdi bir derin dondurucu kadar soğuktu. Gözlerimden dökülen yaşlar yüzlerinde izler bırakmıştı

Bölüm : 23.06.2025 13:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...