29. Bölüm

Bölüm 29 "TOPRAK ALTINDA"

Lotus
a_lotus_1

Büyük tahta kapıya gözlerimde ki yaşlarla bakıyordum. Devran beni ailemin yaşadığı evin önünde bırakıp gitmişti. Titreyen elimi kaldırıp parmaklarımın arkasıyla kapıya vurdum. Bir kaç dakika içinde açılan kapıda abimin eşi Asiye belirmişti. Bir şey demeden başını önüne eğmiş ve kenara çekilmişti. Annem olmadan bu eve girmek bana çok zor gelmişti. Bir yerlerden annemin çıkıp "Kızım hoş geldin." demesini o kadar çok istiyordum ki. Kız kardeşim Buket beni görünce koşup bana sarılmıştı. "Abla annem öldü." demiş ve ağlamaya başlamıştı.

 

Onun ipek gibi yumuşak saçlarını okşayıp başının üstüne öpücük kondurdum. İçin için ağlayan kız kardeşimle birlikte bende ağlıyordum. "Annem bir daha gelmeyecek mi?" diye sormuştu. Bu sorunun cevabını bildiğim halde cevap veremedim. Kapı zilinin sesi kulakları sağır edercesine çalmış, Asiye gidip kapıyı açmıştı. Önce abim ve ablam içeriye girmiş, ardından babam girmişti. Beni burada görmeyi beklemeyen babamın yüz ifadesi değişmişti. "Senin burada ne işin var?" diye sordu. "Evime geldim." dedim ve gözlerimdeki yaşları sildim.

 

"Senin evin artık burası değil." demişti. "Bende senin bir kızınım ve burası da benim evim." dediğimde "Sen o adama kaçarak ailemizin adına ve itibarına kara bir leke düşürdün." demişti. "Beni istemediğim bir adama verdiniz! O adam beni öldüresiye dövdü ve bana işkence etti! Bir kez olsun beni arayıp sormadınız!" diye sitem ettim. Babam bir şey demedi ve suratıma bakmaya devam etti. "Benim o evde ne halde olduğumu hiç düşündünüz mü? Ne acılar çektiğim hiç aklınıza geldi mi?" diye sordum.

 

Abim konuşmak için ağzını açtığında elimi kaldırıp ona susturdum. "Hele sen abi. Sen burada mutluyken ben orada can çekişiyordum. Sırf senin ve karının yuvası dağılmasın, huzurunuz bozulmasın diye Devran'ın bana yaptıklarına sessiz kaldım." dedim. Ablam göz yaşlarını bir bir akıtırken gözlerini benden kaçırmıştı. "Benim çektiğim acının hesabını kim verecek?" diye bildim. "Orada mutsuzdun diye böyle bir şey yapman mı gerekiyordu?" diye soran ve sonunda konuşmaya karar veren babama bakmıştım. "Biliyorum yanlış yaptım. Size karşı hatalıyım. Böyle olmaması gerekiyordu bunu bende biliyorum." dediğimde "Bildiğin halde buna devam ettin. Başta bir hata yapmış olabilirsin. Ama bu hatayı sen ikinci kere yaptın." diyen babam geçip koltuğa oturmuştu.

 

Bizler öylece ayakta kalmış, birbirimize bile bakamıyorduk. "Geçin bir köşeye oturun." diyen babamın sesiyle herkes bir köşeye geçmişti. Ortamda rahatsız edici bir sessizlik hakimdi ve kimsenin konuşmaya cesareti yok gibiydi. Dilimin ucuna gelen bütün kelimeleri tek tek yutmuştum. Söylemek istediğim çok şey vardı ama ne yeri ne de zamanıydı. Annem olmayınca evin içi ölü gibiydi. Bizi ayakta ve hayatta tutanın annem olduğunu geçte olsa anlamıştım. Bende anne olacaktım ve annem daha torununu bile görememişti. Elimin altındaki bebeğimi korkak ve ürkek bir şekilde okşuyordum.

 

"Asiye kızım misafir odasını hazırla. Nazen ve Evin bu gece orada kalsınlar." diyen babam koltuktan kalkmış ve salondan çıkmıştı. Ablamla birbirimize bakmıştık. Ablamın suratında burukta olsa bir gülümseme belirmişti. Asiye ayağa kalkmış, ablam ve benim için misafir odasını hazırlamaya gitmişti. "Abla bende sizinle yatabilir miyim?" diyen Buket'e bakmıştım. Siyah boncuk gözleri ağlamaktan kızarmıştı. "Tabiki yatabilirsin." dedim.

 

Bizim için hazırlanan yatağa girdiğimde kız kardeşimde yanıma uzanmıştı. Siyah saçlarını okşayıp başının üstünden öptüm. Kız kardeşim karnımın üstüne elini koymuş, yavaş bir şekilde karnımı okşuyordu. "Abla bebeğin kız mı erkek mi?" diye sormuştu. Başımı kaldırıp yatağın diğer tarafında yatan ablama baktım. Ablamın bana hafiften de olsa gülümsediğini görmüştüm. "Kız veya erkek bir önemi yok ki sağlıklı olsun yeter." diyen ablam da kız kardeşimin saçlarını okşadı. "Baran ve Süheyla nerede?" diye sordum. "Onları eve bıraktım. Babaannelerinin yanındalar." demişti. Baran, ablamın oğlu Süheyla'da kızıydı.

 

***

 

Elimin altındaki toprak parçasını elime alıp baktım. Bu toprak artık annemin yeni evinin bir parçası mıydı? Parmaklarımın arasından dökülen toprakla beraber gözlerimdeki yaşlarda bir bir gözlerimden dökülüyordu. Annemin bedeni artık toprağın altındaydı. "Annem orada üşür." bu sözler beynimde yankılanıp duruyordu. Annemi kazdıkları çukura indirirlerken Buket feryat figan ağlamış ve bu sözleri haykırmıştı.

 

Bu sabah olanlar gözlerimin önünden sanki bir film şeridi gibi geçiyordu. Sabahın ilk ışıklarıyla beraber gelen cenaze nakil aracı eve bir kara gölge gibi çökmüştü. Ne kadar konu komşu varsa hepsi bize gelmişti. Şimdi de annemin mutfağında onun için helva kavuruyorlardı.

 

***

 

Elimde tuttuğum helva tepsisiyle içeri girdiğim zaman bazı komşuların bana bakışları hiç hoşuma gitmemişti. Bana bakıp kendi aralarında konuşmaları beni sinir etse de sesimi çıkarmadım. Cenaze evinde bile konuşacak bir şey buluyorlardı. "Nazen fazla ortalar da dolanma." diyen ve yanıma gelen abime baktım. "Bir şey yapmıyorum ki sadece annem için helva dağıtıyordum." dedim. Elimdeki tepsiyi eline alan abim "Sen bırak Asiye ve Evin helvaları dağıtsın." demiş ve mutfağa girmişti.

 

Dün gece kaldığımız odaya girdim ve kapıyı kapattım. Orada bulunan yatağın üstüne oturdum ve tuttuğum göz yaşlarını serbest bıraktım. Dışarıdan araba sesleri içeriden misafir sesleri geliyordu. Yataktan kalktım ve pencerenin önüne geldim. Tül perdenin arkasından dışarıyı izlemeye başladım. Kadınlar içeriye giriyor erkekler de kapının önündeki taziye çadırına giriyordu. Evin önüne park eden arabayla birlikte bedenim nedense ürpermişti. Arabanın içinden çıkanlar da içimde huzursuzluk oluşturmuştu. Devran ve babası Ferzan ağa taziye çadırına girerken Şehnaz hanım eve girmişti. Bacaklarım titremeye başlayınca yatağa doğru gidip oturdum.

 

"Başınız sağ olsun." diyen Şehnaz hanımın sesi salondan geliyordu. Nefesimi tutup dışarıdaki seslere kulak kesilmiştim. "Dostlar sağolsun." diyen ablamdı. Nefesimi tuttuğumun farkında bile değildim. Sanki nefes alsam beni fark edecek ve odaya girecekti. "Anne hoş geldin geç böyle otur." diyen Asiye olmuştu. Ne kadar bana düşman bile olsa annemi sevdiği için baş sağlığına gelmişti. Dışarıdan gelen başka bir araba sesiyle yataktan kalktım ve pencereye gittim. Gelen arabanın Arat'a ait olduğunu görünce kalbim deli gibi atmaya başlamıştı. Arat, babası ve annesi arabadan inince bile kalbim çılgınlar gibi atmaya devam ediyordu.

 

Arat'ın annesi evden içeri girince babası taziye çadırına doğru gitmişti. Arat arkasını dönüp bizim eve doğru baktığında nefesimi tutmuştum. Yüzünde anlamadığım bir ifadeyle evin önünde park eden Devran'ın arabasına bakıyordu. Gözlerindeki öfkeyi az da olsa fark etmiştim. Alim amca arkasını dönüp Arat'a bir şeyler söyleyince Arat babasının yanına gitmişti. Onların yanına gelen babamla bir şeyler konuşmaya başlamışlardı ama ben ne konuştuklarını duymuyordum. Kulağıma gelen Seher hanımın sesiyle pencereden uzaklaşıp salondaki seslere kulak kabarttım. "Başınız sağ olsun." diyen Seher hanıma "Sağolun." diyen Asiye'ydi.

 

Bakışlarımı tekrar pencereye çevirdiğim de onların durdukları yerde olmadığını gördüm. Şuan çadır da neler oluyor çok merak ediyordum. Gözlerimi bile kırpmadan evin önündeki çadıra bakıyordum. Çadırdan çıkan Devran burnundan resmen soluyordu. Arkasını dönüp birine bağırıyor gibiydi. Odanın penceresini hafiften açtım. Odanın içine dolan rüzgar tül perdeyi biraz oynatmıştı. "Neden geldiniz! Sizin ne işiniz var burada!" diye sitem eden Devran'ın sesi artık çok netti.

 

"Biz buraya taziye için geldik." diyen Alim amca bir ona bir babama bakıyordu. "Bula bula bugünü mü buldunuz!" diye bir kez daha sitem etmişti. "Devran kendine gel. Dünya senin etrafında dönmüyor! Ne zaman nereye gideceğimizi sana mı soracağız!" diye sitem eden Arat'ta burnundan soluyordu. "Bu kavganın şimdi ne yeri ne de zamanı herkes kendine gelsin. Sizde hoş geldiniz ama burada kavga çıksın istemiyorum." diyen babam Alim amca ve Arat'a bakmıştı. Babamın bakışları onları şimdi burada görmek istemiyor gibiydi. Alim amca bunu anlamış olacak ki "Biz gidelim artık." demiş ve kapının önüne gelmişti.

 

"Seher hadi gidelim." demiş ve karısına seslenmişti. Evden çıkan Seher hanım ve Alim amca arabaya doğru gitmişti. "Arat hadi oğlum artık gidelim." diyen Alim amcaya bakan Arat bir şey demeden arabaya gidip binmişti. Onlar arabayla giderken Devran arkalarından öfke dolu gözlerle bakıyordu. Bende dolan gözlerimle orada durmuş, Devran'a bakıyordum.

Bölüm : 29.12.2024 16:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...