31. Bölüm

Bölüm 31 "KAFA KARIŞIKLIĞI"

Lotus
a_lotus_1

Belirsizlik içinde geçen günler ve benim Arat'tan haber bekleyişimle dolu bir kaç hafta geçmişti. Hamileliğimi bile doğru düzgün yaşayamamıştım. Şuan bebeğimin cinsiyetini bile tek başıma öğrenecek olmamın verdiği acı bana yetmişti. Doktor kontrollerine bebeğimin babasıyla gitmeyi, aşerdiğim zaman bana getirdiği meyveleri yemeyi bende isterdim. Doktor'un karnıma sürdüğü soğuk jelle bedenim ürpermiş ve düşüncelerimden sıyrılmıştım.

 

Gözlerim siyah beyaz ekrana kayarken içimde tarif edemediğim bir his oluşmuştu. Doktor elindeki ultrason aletini karnımda gezdirmeye başladığında, kalbim heyecanla küt küt atıyordu. Gözlerimi bir saniye bile siyah beyaz ekrandan ayırmamıştım. Doktor'un ağzından çıkacak sözleri büyük bir heyecanla bekliyordum. Doktor gözlerini ekrandan ayırmış ve bana bakmıştı. "Bebeğinin cinsiyetini öğrenmeye hazır mısın?" diye sorduğunda başımı olumlu anlamda salladım. "Tebrik ederim bir oğlun olacak." demiş ve gülümsemişti. Yüzüme yayılan gülümsemeyle bende ona aynı şekilde karşılık verdim. "Kalp atışlarını dinlemek ister misin?" diye sorduğunda "Evet çok isterim." dedim. Doktor ultrason cihazındaki birkaç tuşa bastığında kalp atış sesleri odayı doldurmuştu.

 

Bu sesler benim minik oğlumun kalp atış sesleri miydi? Ben buradayım bakın ben buradayım der gibi kalbinin sesi odada yankılanıyordu. Arat bu sesten şimdi mahrum mu kalmıştı? Arat'ın yüzü gözlerimin önüne gelince içimde ona karşı büyük bir öfke yeşermeye başlamıştı. Ben ona şuan çok öfkeliydim. Beni tek başıma bırakıp gittiği için ve beni böyle yüzüstü bıraktığı için.

 

Doktor oturduğu tabureden ayağa kalkıp "Kalkabilirsiniz." dedi ve masasına doğru gitti. Yattığım yerden doğruldum. Karnımdaki jeli silip kıyafetimi düzelttim ve sedyeden indim. "Buyurun şöyle oturun." demiş ve karşısındaki sandalyeyi göstermişti. Doktor'un gösterdiği sandalyeye oturdum. Doktor elindeki siyah beyaz fotoğrafı bana uzatıp "İşte bebeğinizin bir görüntüsü." dedi. Kağıdı elime aldığım da gözlerim dolu dolu olmuştu. Bir kaç gözyaşım yanaklarımdan süzülürken siyah beyaz görüntüye parmaklarımla dokunmuştum. "Bebeğiniz gayet sağlıklı. Yine de bol bol vitamin alın. Vereceğim ilaçları da kullanmayı ihmal etmeyin." demiş ve önündeki kağıda bir şeyler yazıp kaşesini basmıştı. Doktorun uzattığı kağıdı elime alıp oturduğum yerden kalktım. "Teşekkür ederim." dediğimde "Geçmiş olsun." demişti.

 

***

 

Hava soğuktu ama şuan o soğuk bana işlemiyordu. Çünkü şuan içim bir kor gibi yanıyordu. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken ıslak gözlerimi ellerimle silmiştim. Kabanımın cebinden çıkardığım telefonu elime aldım. Arat'ın numarasını bulup aradığımda telefonun kapalı olduğuna dair sesi duymayı beklemiyordum. Yere oturup hıçkıra hıçkıra ağlama isteğini bastırıp, titreyen bacaklarımla yürümeye başladım.

 

Yoldan geçmekte olan bir taksiye durması için elimi kaldırdım. Yanımda duran taksiye bindiğim de taksici arkasını dönüp "Nereye gidiyoruz?" diye sormuştu. Evimin adresini verip arkama yaslandım. Taksici mendil kutusunu arkaya uzattığında ağladığımın farkında bile değildim. Mendil kutusundan bir peçete alıp akan gözyaşlarımı sildim. Taksici dikiz aynasından bakıp "İyi misiniz?" diye sormuştu. "İyiyim." diye bildim ama hiç iyi değildim. Taksi evin önüne gelince parasını verip arabadan indim. Taksi başka müşteriler bulmak için yola çıkarken orada öylece durup taksinin arkasından bakıyordum. Şuan eve bile gitmek istemiyordum.

 

Evin yakınlarında bulunan bir parka gidip boş olan bir banka oturdum. Ağaçların dalları arasından gelen kuş sesleri dışında parkta kimse yoktu. Zaten bu soğukta kimse fazla dışarı çıkmazdı. Aklıma her gece hücum eden düşünceler beynimin içinde dönmeye başlamıştı. Acaba Arat'la birlikte olmakla hata mı yapmıştım? Şuan Arat nerede ve ne yapıyordu onu bile bilmiyordum. "Nazen iyi misin?" diyen sesle tüylerim ürpermişti. Başımı çevirip ona baktığımda tek kaşını kaldırıp bana baktığını gördüm. Oturduğum yerden kalkıp gitmek için hamle yapmıştım.

 

"Neden benden korkuyorsun?" diye sorduğun da olduğum yerde durdum. Devran karşıma geçtiğinde bakışlarımı başka tarafa çevirmiştim. "Biliyorum sana çok kötü davrandım. Sana yaptıklarım affedilir gibi değil. Senden ne kadar özür dilesem bile yaptıklarımı affettiremem." dediğinde gözlerimi yüzüne çevirmiştim. "Evet yaptıkların affedilemez." dedim. Bir rüzgar esmiş ve onun parfüm kokusunu burnuma getirmişti. Boğazıma takılan yumru yutkunmamı engelliyordu. "İzin verirsen eve gideceğim." dedim. "İyi beraber gidelim. Bende babanla konuşmaya gelecektim." dediğinde şaşırmış bir şekilde yüzüne baktım. "Bizim yüzümüzden Asiye ve abinin yuvası yıkılmasın. Biz ayrılmış olabiliriz ama onların bir çocukları var." dedi.

 

Şuan onun yanımdaki varlığı beni artık rahatsız bile etmiyordu. Hiç konuşmadan yürüyorduk. Evin kapısının önüne gelince elimi kaldırıp zile bastım. Bir kaç saniye içinde açılan kapıda kız kardeşim belirmişti. Beni görünce sevinen kardeşimin yüzü yanımda duran Devran'ı görünce şok olmuş bir ifadeye bürünmüştü. "Babam evde mi?" diye sordum. Başını olumlu anlamda sallamış ve kenara çekilip eve girmemiz için bize yol vermişti. Salonda oturan babamın yanına gitmiştik. Babam, Devran'ı görünce ayağa kalkıp "Hoş geldin." dediğinde "Hoş buldum." diyen Devran, babamın uzattığı elini sıkmıştı. "Buyur otur." diyen babam eski yerine otururken Devran'da babamın gösterdiği yere oturmuştu.

 

Salondan çıkacağım zaman "Nazen gitme kal." diyen Devran'ın sesiyle ona bakmıştım. Oturup oturmamakta kararsız kaldığımı görünce "Lütfen otur." demişti. Devran'ın karşısındaki koltuğa geçip oturmuştum. "Buraya gelişini neye borçluyuz?" diye soran babam, Devran'a bakıyordu. Devran boğazını temizlemiş ve arkasına yaslanmıştı. "Nazen'le ayrıldığımız için berdel bozulmuş olabilir. Ama ben yiğenimin ortada kalmasını istemiyorum. Asiye ve Ferman tekrar bir araya gelsinler istiyorum." demişti. Babam kaşlarını çatıp bakışlarını başka tarafa çevirmişti. Devran'ın dediği şeyi düşündüğü belliydi.

 

Bakışlarımı Devran'a çevirdiğim zaman göz göze gelmiştik. "İyi güzel diyorsun da babanlar bu işe ne diyecek?" diye soran babamın sesiyle gözlerimizi ayırmıştık. "Ben babamla konuştum. Babam bu durumu size de danışmamı istedi." dedi. Babamın gözlerinin içine baktığımda gözlerinin içinin parladığını gördüm. "Benim için bir sorun yok." dediğinde keyfi yerine gelmiş olacak ki arkasına yaslandı. "Bir kahve içer miyiz?" diye soran babam, Devran'a bakıyordu. Devran bana kısa bir bakış atıp "Nazen yaparsa içerim." dediğinde şok olmuş bir şekilde ona baktığımda o ise yüzündeki gülümsemeyle bana bakıyordu. "Nazen kızım bize birer kahve yap." diyen babamın sesiyle ayağa kalktım ve salondan çıktım. Devran'ın şuan derdi neydi çok merak ediyordum.

 

Ocağın üstünde pişmekte olan kahveye bakıyordum. Devran neden böyle bir şey öne sürmüştü? Abim ve Asiye'nin tekrar bir araya gelmesini neden istemişti? Kafamdaki sorular cevapsız bir şekilde havada asılı kalıyordu. Kahve pişince ocağı kapattım. Cezveyi elime alıp tepsinin üstünde duran fincanlara kahveyi eşit şekilde paylaştırıp tepsiyi elime aldım. Bacaklarım nedense titremeye başlamıştı. Heyecan mı yapmıştım? Hayır heyecanlı falan değildim. Peki o zaman neden şuan ellerim titriyordu? Nefesimi alıp verdim ve oturma odasına girdim. Önce babama sonra Devran'a kahvelerini verdim. "Eline sağlık." diyen Devran'a kısa bir bakış atıp "Afiyet olsun." dedim ve odadan çıktım.

 

Kalbim deli gibi atmaya devam ederken elimdeki boş tepsiyi tezgahın üstüne koydum. Tezgahın üstünde duran sürahiyi elime alıp bardağa su doldurdum. Boğazımdan geçen soğuk su bile şuan içimdeki yangını söndürmüyordu. Soğuk terler dökmeye başlamıştım. Mutfak masasına oturup kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Devran'ın amacı neyse yavaş yavaş amacına ulaşıyordu. İlk evlendiğim zamanlar da ki Devran gitmiş ve bambaşka bir Devran karşıma çıkmıştı. Şuan kafamın içinde anlamadığım bir savaş hakimdi. Bir yanım Devran yine aynı derken diğer yanım onun tamamen değiştiğini söylüyordu.

 

Bölüm : 30.12.2024 11:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...