33. Bölüm

Bölüm 33 "DÖNÜLMEZ YOL"

Lotus
a_lotus_1

Her şey bir anda olup bitmiş ve sanki ben bu hayatı hiç yaşamamıştım. Şuan sadece oğlum bana güç veriyordu. Kocaman olmuş göbeğimi saklamak biraz zor oluyordu. Çünkü babam bana ne zaman baksa kaşlarını çatıyordu. Gerçi herkes karnımdaki bebeğin babasını Devran sanıyordu. Aynadan kendime daha doğrusu göbeğime bakıyordum. Ellerimi karnımın üstünde gezdirip "Canım oğlum." dediğim de karnıma yediğim ufak tekmeler beni gülümsetmişti. Artık oğlum biraz daha büyümüş ve hareket ediyordu.

 

Odanın içinde yankılanan telefonun sesiyle bakışlarımı komodinin üstünde duran telefona çevirmiştim. Ekranda Arat'ın adını görünce nefesimi verdim ve telefonu elime aldım. Bir süre çalan telefona bakıp açıp açmamayı düşündüm. O beni yok saydıysa bende onu yok sayacaktım. Telefonu meşgule atıp geri yerine koydum. Açık olan saçlarımı topladığım sırada telefona mesaj gelmişti. Yatağın üstüne oturup telefonu elime aldım ve mesajı açıp okudum. «Bitanem ben geldim. Sizin evin oradayım.» yazıyordu. Titreyen ellerimden kayan telefon yatağın üstüne düşmüştü. Arat yurt dışından sonunda gelmişti. Ayağa kalktım ve pencereye koştum. Arat'ın arabası evin yan tarafında park halinde duruyordu.

 

Ona o kadar kızgındım ki şuan onunla yüzleşmek istemiyordum. Telefonu elime alıp ona mesaj atmaya karar verdim. «Ben seninle görüşmek istemiyorum.» diye yazıp gönderdim. Gözlerimde biriken yaşlar bir yolunu bulup akmak için direniyordu. Telefon mesaj sesiyle titreyince mesajı açıp okumaya başladım. «Ne demek görüşmek istemiyorum? Ne oldu şimdi?» yazmıştı. Telefonu bir kenara atıp yatağın üstünden kalktım. Telefon tekrar çalınca nefesimi sesli bir şekilde verip odadan çıktım.

 

Yavaş adımlarla evin önünde duran arabanın yanına gidiyordum. Beni görünce arabadan inmişti. Suratıma yerleşen ifadesiz bakışlarla onun yanına gittim. "Geldim ne oldu?" dediğimde sesim düz ve soğuk bir şekilde çıkmıştı. "Bitanem neden böyle yapıyorsun?" diye sormuş ve beni kendine çekmişti. Boynuma değen dudakları kalbimin titremesine sebep olurken kendimi tuttum. Kokumu içine çekmiş daha sonra beni bırakmıştı. "Seni çok özlemişim." dediği sırada kollarının arasından çıktım. "Beni özleseydin arardın." dedim. Gözlerim dolmuş, göz yaşlarım kirpiklerimin ucunda duruyordu.

 

"Arayamadım aramak istedim ama." dediğinde lafını kesip "Aramak istemedin. Beni burada bir başıma bırakıp kaçtın? Bir de karşıma gelmiş seni özledim diyorsun!" diye sitem ettim. Şuan ona o kadar çok öfkeliydim. İçimde yavaş yavaş biriken öfke bedenimi esir alırken oradan uzaklaşmaya başladım. "Nazen lütfen böyle yapma." dediğinde arkamı dönüp ona baktım. "Ne yapıyorum ya ne! Benim bir şey yaptığım yok. Arat bir daha senin yüzünü görmek istemiyorum." dedim ve boynumdaki zinciri koparıp ayaklarının dibine attım. Zincirde nişan yüzüğüm vardı.

 

Arat şok olmuş bir şekilde bir bana bir de ayaklarının dibinde duran yüzüğe bakıyordu. "Her şey bitti." dedim ve arkamı dönüp eve doğru yürümeye başladım. Bacaklarım titrerken yüreğimin acısı şuan bana çok ağır geliyordu. "Nazen hayır olamaz gidemezsin." diyen ve beni durduran Arat'ın ellerinin arasındaki kolumu ondan kurtardım. "Biz çoktan bitmişiz ki." diye bildim. Gözlerime hücum eden göz yaşlarını artık daha fazla tutamadım ve bir bir yolcu ettim. Gözlerimden dökülen yaşlar elbisemin kumaşını ıslatırken bakışlarımı başka tarafa çevirdim. Kollarını bana sardığında boğazımda sıralanan hıçkırıklar dışarı çıkmaya başlamıştı.

 

"Arat lütfen bırak beni artık bitti." dedim ve kollarının arasından zorda olsa çıktım. "Böyle bitemez bitmemeli. Ne olur beni affet tam bir öküz gibi davrandım. Seni üzdüm kırdım özür dilerim." demiş ve dizlerinin üstüne çöküp bana engel olmuştu. "Lütfen böyle yapma kalk yerden bunları sen başta düşünecektin." dedim. Gözleri dolmuş bir şekilde bana bakıyordu. Bunun artık geri dönüşü yoktu. Arat'ı omuzlarından tutup yerden kaldırmaya çalıştım. Göz yaşlarını silip ayağa kalktığında "Ben artık sana bir şey demiyorum." dedim ve onu arkamda bırakıp orayı terk ettim.

 

"Bana kendimi açıklama fırsatı bile vermedin." demişti. Onun bu sözlerini duymazdan geldim ve eve girdim. Kapıyı arkamdan kapatacağım sırada kapının kapanmasına izin vermemiş ve içeriye girmişti. "Ne yapıyorsun!" diye sitem ettiğimde "Oturup konuşacağız." demiş ve beni tutup kolumdan kaldığım odaya sokmuştu. Odanın kapısını kilitlediği zaman "Ne yapmaya çalışıyorsun?" dedim. Yatağın üstüne oturmuş, bana bakmıştı. "Gel otur." dediğinde ondan uzak olan bir köşeye geçip oturdum. "Şimdi söyle ne söyleceksen." dedim ve ona baktım.

 

Nefesini verip yutkunmuş ve yatağın başlığına sırtını dayamıştı. "Ben neden yurt dışına çıktım biliyor musun?" diye sorduğunda "Hayır bilmiyorum." dedim. Cebinden bir kaç kağıt çıkardığında gözlerimi kısıp suratına baktım. "Bunlar ne?" diye sorup elinde tuttuğu kağıtlara gözlerimi kaydırdım. "Bana kalan miraslar." demiş ve elindeki kağıtları tek tek görmem için yatağın üstüne sermişti. Tek tek kağıtlarda gözlerimi gezdirip sonunda suratına baktım. "Bunu bana da söyleyebilirdin." dedim. "Evet biliyorum ama sana söylemek aklıma bile gelmedi." dedi.

 

"Şimdi neden söylüyorsun?" diye sordum. Şuan kafam çok karışmıştı. "Söylemek istedim." demiş ve kağıtları katlayıp tekrar cebine sokup ayağa kalkmıştı. Yanıma gelip karşımda durmuş ve beni de elimden tutup ayağa kaldırmıştı. Ellerini yüzümün iki yanına koyunca gözlerimi bile kırpmadan ona bakıyordum. "Arat ben sana inanmıyorum." dediğimde yüz ifadesi bir an da değişmişti. Tek kaşını kaldırıp "Neden?" diye sordu. "Sen bana yalan söylüyorsun ve ben bunu hissediyorum." dedim. "Sana yalan falan söylemiyorum." demiş ve omzumun üstüne başını koymuştu.

 

Belimden tutan ellerini belimin etrafına doladığında beni kendine doğru çekmişti. Omzuma konan öpücükleri bedenime ürperti göndermeye devam ederken belimdeki elleri bedenime sıcak basmasına neden oluyordu. Başını kaldırıp gözlerimin içine baktığında gözlerindeki arzuyu fark etmiştim.

 

Boynuma değen öpücüklerine engel olmak için onu göğsünden ittim. "Arat yapamam artık seni affedemem." dedim. Kaşlarını çattığında nefesini burnundan vermişti. "Şimdi lütfen git." dedim ve kapıya gidip kapıyı açtım. "Peki öyle olsun." demiş ve kapıdan çıkıp gitmişti. Tuttuğum göz yaşlarını elimin tersiyle silip kapıyı kapattım. Gözlerimin içine baka baka bana yalan söylüyordu. Miras işi için yurt dışına gitmediğini biliyordum. Eğer öyle bir şey olsaydı bana söylerdi. Şuan kendimi nedense kullanılmış gibi hissediyordum. Karnıma yediğim ufak tekmeyle gözlerimi karnıma çevirdim. Kirpiklerimin ucunda akmak için bekleyen göz yaşlarım gözlerimi kapatıp açınca düşmüşlerdi.

 

***

 

Önümde duran tabağımdaki yemeğe çatalımı batırıp duruyordum. "Neden yemiyorsun? Yoksa yemeği beğenmedin mi?" diye soran Asiye'ye baktım. "Her şey çok güzel olmuş ellerine sağlık ama benim fazla iştahım yok." dedim ve yüzüme gülümsememi kondurdum. "Afiyet olsun." diyen Asiye kalkıp masayı toplamaya başlamıştı. Yemeklerini bitiren babam ve abim oturma odasına giderken bende masadan kalkmıştım. Masada kalan tabakları alıp tezgaha koydum. "Senin keyfin yok gibi bir şey mi oldu?" diye soran Asiye elindeki tabağı sudan geçiriyordu. "Evet biraz keyifsizim." dedim.

 

Bulaşık makinesine tabakları dizen Asiye bana bakmış "Anlatmak istersen dinlerim." demişti. İçimde tuttuğum şeyleri ona anlatıp anlatmama konusunda kararsızdım. "Bana güvenebilirsin benden sır çıkmaz." demişti. Mutfak masasına oturup ona baktım. "Önemli bir şey değil. Bu durumda olmak sadece canımı sıkıyor." dedim. "İstersen Devran abimi çağırıp sizi barıştırabilirim." dediğinde "Öyle bir şey istemiyorum." dedim. Benim canımı sıkan sorunun Devran olduğunu sanıyor ama yanılıyordu. Benim asıl canımı sıkan Arat'tan başkası değildi.

 

Bölüm : 23.06.2025 13:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...