
Evin içinde dört dönüyor ve ne giyeceğime karar vermeye çalışıyordum. Çünkü bugün Berdan'la kahve içmeye gidecektik. "Abla bir sakin olur musun?" diyen kız kardeşim Buket'e baktım. "Sakinim sadece ne giyeceğime karar veremiyorum." dedim. Elimde tuttuğum elbiseyi yatağın üstündeki diğer kıyafetlerin üstüne koymuştum. "Bu senin sakin halin mi?" dediğinde ona burun kıvırdım. "Bak bu elbise güzelmiş." demişti ve elbiseyi eline almıştı. Bordo renginde kollarında dantel detayları olan bir elbiseydi. "Ben bunu nasıl gözden kaçırdım." dedim ve elbiseyi elinden aldım. "Heyecandandır." demiş ve gülümsemişti.
"Hadi dışarı çıkta giyineyim." dedim ve onu odadan gönderdim. Buket odadan çıkarken bana dil çıkarmış daha sonra arkasından kapıyı kapatmıştı. Üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp elbiseyi giymiştim. Kendime aynadan baktığım da elbisenin bana çok yakıştığını fark ettim. Kendi etrafımda küçük bir tur döndükten sonra orada bulunan makyaj malzemelerini alıp kendime makyaj yapmaya başladım.
***
Gözlerini bir saniye bile üzerimden ayırmadan bana bakıyordu. Ağzı hafiften açık bile kalmıştı. Yüzümde oluşan tebessümle ona doğru gidip açtığı kapıdan arabaya bindim. Kapıyı kapatıp kendi tarafına gelip direksiyonun başına geçmişti. "Çok güzel olmuşsun." dediğin de ona bakıp gülümsedim. "Teşekkür ederim. Beğenmene sevindim." dedim. Arabayı çalıştırırken onu izlemeye başladım. Daha önceden hiç fark etmediğim gamzeleri camdan vuran ışıkların altında hoş bir görüntü bırakıyordu. Şekilli burnu bu güzel görüntüyü eşsiz kılıyordu. Parmak uçlarımla gamzelerine dokunma isteğini bastırmak zor oluyordu.
Bana doğru kısa bir bakış attığında göz göze gelmiştik. Göz kırparak benim daha da kızarmama sebep olmuştu. "Beni mi seyrediyorsun?" diye sormuştu. "Senin gamzelerin mi vardı?" diye aklımdaki ilk soruyu sordum. "Evet." derken yüzünde oluşan tebessümle gamzeleri daha da belirgin bir hal almıştı. "Nereye gideceğiz?" diye bu sefer başka bir soru sordum. "Genel de gittiğim ve kahveleriyle ünlü olan bir mekan var oraya gidiyoruz. Tabi senin için bir sakıncası yoksa." demiş ve göz ucuyla bana bakmıştı. "Hayır bir sakıncası yok." dedim ve arkama yaslandım.
***
Sarı ışığın aydınlattığı, ahşap renginin ağırlıkta olduğu mekanda gözlerimi gezdiriyordum. Hiç daha önce böyle bir cafeye gitmemiştim. Bir yerlerden gelen romantik denecek kadar ince bir melodi sesi duyuluyordu. Her masa da çiftler oturmuş, kahvelerini yudumluyor kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Cam kenarında iki kişilik bir masaya geçip oturmuştuk. "Hoş geldiniz. Ne alırdınız?" diye soran garsona ardından Berdan'a bakışlarımı çevirdim. "Benim yerime de sen seç." deyip gülümsediğim de yüzündeki tebessümle başını sallamıştı. Ben tekrar gözlerimi etrafımda dolaştırırken benim yerime de sipariş vermiş ve garsonu göndermişti.
"Nasıl beğendin mi?" sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. "Çok güzel bir yer." dedim. "Beğenmene sevindim." demiş ve masanın üstünde duran elimi elinin arasına almıştı. "Seninle sevgili olmak istiyorum." dediğinde gözlerimin içine işleyen bakışlarını başka tarafa çevirmişti. "Belki çok hızlı gidiyor olabilirim ama kendime ve duygularıma hakim olamıyorum." demiş ve tekrar bakışlarını bana yöneltmişti. Benden bir cevap beklediğini biliyordum. Bende onun gibi aynı duyguları hissediyor muydum? Onun ilgisi hoşuma gidiyor olabilirdi. Ama sevgi bambaşka bir şeydi. Kalbimin sesini dinlemeli miydim? Yanaklarıma hücum eden kan onları çoktan kızartmıştı.
Elimin üstündeki elinin parmakları parmaklarımı hafif sıkarken nefesimi vermiştim. "Kararını duymak istiyorum." dediğinde sesindeki tını beni hayal aleminden çıkarıp gerçekliğin ortasına bırakmıştı. "Olur." dediğim zaman çenem titremişti. Mutluluktan mı bilmiyorum ama şuan çenem titriyordu. "Beni çok mutlu ettin anlatamam." derken yüzündeki mutluluk görülmeye değerdi. "Kahveleriniz geldi." diyen ve yanımıza gelen garsonun varlığıyla elimi elinin altından çekmiştim. Garson kahve kupalarını koyduktan sonra "Afiyet olsun." demiş ve oradan uzaklaşmıştı.
Dumanı üstünde tüten kahvemi elime alıp küçük bir yudum içtim. Sıcak sıvı dilimde hoş bir tad bırakmıştı. "Nasıl beğendin mi?" diye soran ve kahvesinden bir yudum alan Berdan'a bakıp "Çok güzelmiş." dedim. "Afiyet olsun." demiş ve bir kez daha kendi kahvesini yudumlamıştı. Hiç konuşmadan kahvelerimizi içiyorduk. Arada göz göze geldiğimizde birbirimizin yüzünde tebessüm oluşuyordu. "Seni dünyanın en mutlu kadını yapacağım." dediğinde elimdeki kupayı önümdeki masanın üstüne koydum. "Ben zaten dünyanın en mutlu kadınıyım." dedim. Elindeki fincanı masaya bırakırken öne doğru biraz eğilmişti. "Mutlu olabilirsin ama ben seni daha çok mutlu etmek istiyorum." demişti.
Buram buram parfüm kokusu genzime dolarken o kokuyu içime çektim. Gözlerimiz bir kaç dakika birbirine odaklanmış duruyordu. "Sen gerçek mutluluğu hak ediyorsun Nazen." dediğin de ilk defa adımı böyle içten söyleyen biriyle karşılaşıyordum. Gözlerim istemsizce dudaklarına kaydığın da beni öptüğü anı gözlerimin önünde belirmişti. Bir kez daha o anıyı yaşama isteği içimdeki hisleri gün yüzüne çıkarmıştı. Yutkunduğu zaman adem elması hareket etmişti. Gözlerimi gözlerine çevirdiğim de onunda gözlerinin dudaklarımda olduğunu gördüm. Gözlerini gözlerime çevirirken gülümsemiş ve arkasına yaslanmıştı.
***
Saçlarımda dolaşan parmakları kafa derime adeta masaj yapıyordu. Dudaklarımın arasındaki dudakları aralanmış, dili ağzımın içine girmişti. Burnuma dolan parfüm kokusu nedense çok hoşuma gidiyordu. Ensesindeki saçlarını parmaklarımın arasına alıp okşuyordum. Şuan arabada çılgınlar gibi öpüşüyorduk. İkimizde duygularımıza hakim olamamıştık. İlk adımı atanın Berdan değil de ben olması şuan beni şaşırtsa da onu mutlu etmişti. Sırtıma inen elleri üstümdeki kıyafetin kumaşını okşarken vücuduma yayılan sıcaklığın sebebi oluyordu. Sırtımdaki fermuarı açtığında elleri çıplak sırtıma değince ürpermiştim. Dudaklarımızı ayırıp nefes nefese ona baktığım da o da aynı şekilde nefes nefese bana bakıyordu.
"Kusura bakma kendime engel olamadım." demiş ve fermuarımı çekip nefesini düzene sokmuştu. "Burada olmaz biliyorsun değil mi?" dediğim zaman kaşlarını çatmış ve soru sorar gibi suratıma bakmıştı. Hiç bir şey demeden arkama yaslandığım da arabayı çalıştırmıştı. İçimde oluşan volkan patlamaya hazır pimi çekilmiş bir bomba misaliydi. "Evim buraya yakın istersen evime gidebiliriz." dediğin de gözlerini kısa süreliğine yoldan çekmişti. "Olur gidelim." dedim. Arabanın yönünü değiştirdiğin de içimde oluşan duygu yoğunluğu artmıştı. Ona gerçekten teslim olmak istiyor muydum? Evet kalbimi tekrar başkasına açıp onunla doldurmak istiyordum.
***
Çatı katında hoş küçük ve modern bir eve adım attığım da nedense hiç yabancılık çekmemiştim. "Evimi beğendin mi?" diye sormuş ve yanıma gelmişti. Gözlerimle bir kez daha etrafı tarayıp ona baktım. "Çok güzel ve şirin." dediğimde gülümsemiş "Senin kadar değil." demişti. Ellerini belime dolarken kendimi onun kollarının arasında buldum. Boynuma gömdüğü başını ve saçlarını çenemde ve yanağımda hissetmek kalbimin deli gibi atmasına ve alt tarafımın alev almasına neden oluyordu. Boynuma değen dudakları öpücüklerini sıralarken elleri büyük bir ustalıkla sırtımda dolaşıyordu. Düşmemek için omuzlarına tuttunduğum da beni kendine bastırmıştı.
Onun yönlendirmesiyle geri geri gidiyordum. Kalbim küt küt atmaya devam ediyordu. Bir odaya girdiğimiz zaman durmuş ve gözlerimin içine bakmıştı. "Seni o kadar çok istiyorum ki her gece hayalin gözlerimin önüne geliyor. Gündüzleri bile kendimi seni düşünürken buluyorum." demiş ve dudaklarımdan öpmüştü. "Bende aynı şekilde seni düşünüyorum." dedim. Sonunda ona duygularımı itiraf etme şansı yakalamıştım. "Kendime bile itiraf edemesem de bende her zaman seni düşünüyorum." dedim. "Seni seviyorum." dediğinde bu kelimeleri çok içten ve samimi bir şekilde söylemişti. "Bende seni seviyorum." dediğimde dudakları dudaklarımı kapatmıştı.
İki alev topuna dönmüş bedenlerimiz öpücüklerimizi daha derine sürüklüyordu. Dudaklarımdan boynuma doğru yol çizen dudakları alev almış gibi tenimi yakarken, elleri kıyafetimi çıkarıp ayaklarımın dibine düşürmüştü. Odanın serin havası bedenime işlerken ona sarıldım. Nazik ve yumuşak elleri bedenimi okşarken alt tarafım alev alev yanıyordu. Üzerindeki kıyafetleri tek tek çıkarıp odanın dört bir yanına atmıştım. Şuan kafamdaki düşünceler uçup gitmiş, beynimin içi alacağım zevkle dolmuştu. Sırtım yatak çarşafına değince üzerimde onun çıplak vücudu yerini almıştı. "Bu mutluluğun ufak bir başlangıcı olacak." demiş ve sertleşen erkekliğini alev alev yanan bacak arama yerleştirmişti.
Terden ıslanan sarı saçlarını ellerimle düzeltip bana bakmasını sağlamıştım. Yeşil gözleri şuan koyu bir tona bürünmüştü. İçimde derinler de onu hissetmek içimdeki volkanın patlamasına neden olmuştu. Alnımdan kayan bir ter damlası başımın altındaki yastığı ıslatmıştı. "Seni gerçekten seviyorum ve hep seveceğim." dedi. Bu sözleri mühürlemek ister gibi dudaklarıyla dudaklarımı örttü. Kalbim deli gibi atıyor, karnımda kelebekler kanat çırpıyordu. Bu sefer gerçekten mutlu olabilecek miydim?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 11.9k Okunma |
417 Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |