
Gözlerinden dökülen inci taneleri yanaklarından süzülmüştü. Bir kaç kez burnunu çekip ardından yüzüme baktı. "Abla ben sizi özledim." dediğin de bile sesi titriyordu. "Seni burada bırakmayacağım." dedim ve ayağa kalkıp onu da ayağa kaldırdım. Odadan çıkarken kalbim yakalanma korkusuyla küt küt atmaya başlamıştı. "Nereye gidiyorsunuz?" diyen sesle olduğumuz yerde kaldık. "Ablam bahçeyi merak etmiş. Ona bahçeyi gösterecektim." diyen Buket olmuştu. Bir gece gibi keskin gözleriyle yüzümü tarayan gözlere baktım. Tek kaşı çatılmış ve yukarı kalkmıştı. "Eğer yanlış bir şey yaparsan kız kardeşini bir daha asla göremezsin." diye dişlerinin arasından konuştu.
Bedenime yavaş yavaş yayılan sıcaklık soğuk terler dökmeme neden olmuştu. Biz bahçeye çıkarken bile gözlerini üstümüzden ayırmamıştı. Onun da Devran gibi siyah delici gözlere sahip olması nedense ürpermeme neden oluyordu. Bahçede bulunan çardağa geçip oturduğumuz da gözlerim balkonda oturan kadına kaymıştı. "Bu kim?" diye sorup kız kardeşime baktım. Buket hızla bakışlarını kadının üstünde gezdirip bana baktı. "Mahir'in annesi." dediğin de gülümsemişti. "Biliyor musun abla Zeliha teyze bana çok iyi davranıyor." dediğin de içim bir nebze olsun rahatlamıştı. "Peki Mahir sana nasıl davranıyor?" dediğim zaman yüzü ifadesini kaybetmişti.
Elimin arasındaki elini sıkıp bana bakmasını sağladım. "İstersen hemen buradan gidebiliriz." dediğim zaman Buket'in bakışları balkonda oturan kadına kaymıştı. "Olmaz Zeliha teyze bensiz ne yapar?" dediğin de bile kendini değil de başkasını düşünüyordu. Zeliha hanım bir kaza geçirmiş ve şuan da tekerlekli sandalyeye mahkum olmuştu. Buket'ten başka ona bakan ve onunla ilgilenen yoktu.
Buket'in evlendiğini duyar duymaz bir şekilde oradan çıkıp buraya gelmiştim. Daha doğrusu Arat'ı ikna ettim ve beni buraya o getirdi. "Bak sen merak etme beni ben burada mutluyum. Sadece sizi özlüyorum." demiş ve gözlerindeki yaşları silmişti. Onu kendime çekip sarıldım ve tuttuğum yaşları serbest bıraktım. Benim küçük kız kardeşim artık büyümüş ve kocaman bir genç kız olmuştu. "Ben seni burada bırakamam." dedim ve ayağa kalktım. "Bizimle beraber yaşarsın ama seni burada bırakmam." dedim ve onu da ayağa kaldırdım.
Bahçe kapısından çıkacağımız sırada Mahir'in sesiyle olduğumuz yerde durduk. "Buket'i nereye götürdüğünü sanıyorsun!" diye sitem etti. "O artık benim karım." demiş ve hızla yanımıza gelmişti. Buket'i kolundan tutup benden uzaklaştırdığı zaman gözlerimdeki öfkeyle ona baktım. "Buket daha çocuk ve seninle evlenmesi başlı başına bir yanlış!" diye bu sefer ben sitem ettim. "Kız kardeşin artık küçük değil. Hem evlenmeyi kendi kabul etti." demişti. Gözlerim kız kardeşime kayarken ıslak gözlerle bana baktığını gördüm.
"Abla ben artık bu evde yaşayacağım. Benim evim artık burası." demişti. "Buket sen burada yapamazsın." dediğim de "Kız kardeşini duydun. Artık gitsen iyi olur." diyen Mahir'e baktım. "Onun kılına bir zarar gelsin sana dünyayı dar ederim." dedim.
***
Beni gördüğüne sevinmeyen babam ve yeni karısına bakıyordum. "Nazen hoş geldiniz." diyen ablama sarıldım. "Neden onu buraya getirdin." diyen babam yanımda duran Arat'a bakmıştı. Arat ağzını açıp konuşacağı sırada ondan önce davranmıştım. "Babamın evine geldim. İlla bir nedeni mi olması lazım?" dedim. Aramızda rahatsız edici bir gerginlik vardı ve ben bunu hissediyordum. "Ejder canım sakin ol. Burası onunda evi sayılır." diyen Meyra kendince ortalığı yatıştırmaya çalışıyordu. Babamın yüzünde o an bir tebessüm belirmişti. Anneme hiç böyle gülmeyen babam şuan yeni karısına gülümsüyordu.
Kimsenin kimseye bakmaya cesareti yokmuş gibi herkes başka yere bakıyordu. Bu evde artık yabancı gibi hissettiğimi anlamıştım. Gözlerim Meyra'ya kaymıştı. Yeni gelin gibi süzülmesi şuan çok zoruma gidiyordu. Babamla neden evlenmeyi kabul etmişti onu hiç anlamamıştım. Yaşı bizden büyük olmasına rağmen yaşını göstermiyordu. Şimdi biz ona annemi diyecektik? "Rahat mısın? Sırtına yastık koyayım mı?" demiş ve babamın ilgisini yine üzerine çekmişti. "Yok bitanem böyle rahatım." diyen babama gözlerimdeki şok olmuş ifadeyle bakıyordum. Babamın ağzından daha önce hiç duymadığım sevgi sözcükleri dökülüyordu.
Miran ağlamaya başladığı zaman onu alıp daha önce kaldığım odaya girdim. Arkamdan gelen ablam odanın kapısını kapatıp, yatağın üstüne yanıma oturmuştu. "Buket'i gördün mü?" diye sordu. "Evet gördüm." dedim. Nedense o an burnumun direği sızladı. Gözlerimi bir kaç dakikalığına Miran'dan çekip ablama yönelttim. "Buket nasıl böyle bir şeyi kabul etti?" diye sordum. "Babamın mutlu olmasını istemiş olabilir." demişti. Ama biliyordum ki öyle bir şey yoktu. Babam kendi mutluluğu için kızına acımamıştı. Şimdi ne söylesek anlamsız kalacaktı. "Sen merak etme onlar iyi. Mahir iyi birine benziyor." dedi ve Miran'ın yanağını okşadı. Miran hiç bir şey olmamış gibi sütünü içmeye devam etti.
Söyleyecek o kadar çok şey vardı ki.. Ben kabul etmek istemesem de belki de herkes mutluydu. Buket'in yüzü gözlerimin önünde belirmişti. Mahir'in annesine sevgiyle bakması onun ne kadar iyi biri olduğunu gösteriyordu. Buket belki benim gözümde hep küçük bir kız çocuğu olarak kalacaktı. Belki onun büyüdüğünü hiç bir zaman kabul etmeyecektim. Gözümden düşen yaşları elimle silip başımı kaldırdım. "İnşallah bundan sonra her şey güzel olur." dedim. Ablamın yüzünde o an buruk bir tebessüm belirmişti. "İnşallah." demiş ve yüzündeki yaşları silmişti.
***
Miran'ı uyutup mutfağa girmiştim ve akşam yemeği için ablamlara yardım ediyordum. "Ne çok gereksiz eşya varmış." diyen ve dolaptaki bazı eşyaları tezgaha koyan Meyra'ya baktım. "Onlar gereksiz değildi. Hepsi annem için özeldi." dediğim zaman bana bakıp "Ama şimdi annen yok ve bu eşyaların da burada durmasına gerek yok." demiş ve tezgahın üstünde duran eşyaları çöpe atmıştı. İçime o an da dolan öfkeyle onu iktirip çöpe attığı eşyaları aldım. "Sen ne yaptığını sanıyorsun! Anneme hiç saygın yok mu senin! Dağdan gelip bağdakini mi kovuyorsun!" diye sitem ettim. "Burada bende yaşıyorum o yüzden kendi düzenimi kuruyorum." dedi.
Onunda gözlerinde öfke oluşmuştu. "Nazen lütfen sus babam, Meyra'ya bağırdığını duymasın." diyen ablama baktım. "Meydanı bunun gibilere mi bırakalım." dedim. Ablam ellerimin arasında tuttuğum eşyaları alıp tekrar yerine koyduğun da "Ben kavga çıksın istemiyorum. Ama Nazen kavga çıkarmak için bahane arıyor." diyen ve ocağın üstünde duran çorbayı karıştıran Meyra'ya baktım.
"Sen babamla neden evlendin? Onunla neden evlenmeyi kabul ettin?" dedim. Sinirlerim alt üst olmuş gibi bedenim titremeye başlamıştı. "Bir sebebi yok. Geldiler beni istediler. Bende kabul ettim." demiş ve işine dönmüştü. Onun saçlarını tutup yolmak istiyordum. "Hiç bir zaman annemin yerine geçemeyeceksin ve onun gibi olamayacaksın!" diye sitem ettim. "Nazen biraz sakin olur musun?" diyen ablam beni orada bulunan masaya oturtmuştu. İçimi şuan bir çığ gibi büyüyen öfke ele geçirmişti. Boğazımı tıkayan yumru nefesimi kestiği için nefes almam zorlaşmıştı. "Gidip biraz hava alayım." dedim ve oturduğum yerden kalktım.
Kendimi bahçeye zor atmıştım. Tuttuğum göz yaşlarım yanaklarımdan bir bir süzülürken boğazımdaki yumru bir türlü geçmek bilmiyordu. Annemin yüzü gözlerimin önüne gelince zor bela tuttuğum hıçkırıklarım da bir yolunu bulup çıkmıştı. "Anne neden bizi bırakıp gittin? Bak meydan kime kaldı? Biz şimdi sensiz ne yapacağız?" diye fısıldadım. Şuan bağıra çağıra ağlamak istiyordum. İçimin yangınını söndürmek istiyordum. İçim şuan bir kor gibi yanıyor ve kavruluyordu. Dışarıdaki temiz havaya rağmen nefessiz kalmıştım. Şuan kendimi bu koca dünya da yapayalnız ve kimsesiz hissediyordum.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 11.9k Okunma |
417 Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |