
İyi okumalar ciğerlerim ♥
🌪️🌪️🌪️
Babasıyla bir kutlamaya gitmek zorunda kalmıştı Mert. Herkes çocuklarıyla gidecek diye babası, Mert'i götürmüştü. Mert 8 yaşındaydı ve elektronik aletler ile ilgileniyordu. Babasıyla gelmek yerine, bir bilgisayar kasasını söküp takmak daha ilgisini çekiyordu.
Şirket sahipleri, ünlü ticaret işleriyle uğraşanlar ve birçok bilinen kişi vardı. Mert hepsini biliyordu. Televizyonda gördüğü kişilerdi. Sadece bir kişiyi tanımıyordu. Elinde küçük bir kız çocuğu vardı o adamın. Adamı bilmiyordu ama kızı biliyordu.
Adam kızını kucağından yere koydu, ayağa kalktı. Mert, dikkatle o adamı izliyordu.
Kızına elini uzattı yabancı adam. Minik kız önce babasının eline ve daha sonra yüzüne baktı. Tedirgin bir bakışı vardı kızın. Mert bunu fark etti. Ve adama bakmaya devam etti.
Kız babasının elini yavaşca kavradı. Ve yere bakarak gülümsedi.
Kız tekrar bakışlarını babasının yüzüne çevirdi. Gülümsemeye devam ediyordu. Ama babasının kaşları çatıktı. Kız bunu fark etti ve önüne döndü. Bu sefer mutlu değildi. Üzgündü.
Mert, kıza daha dikkatli baktı. Minik kızın çenesi titriyordu.
Minik kızın üstünde pudra pembesi tatlı bir elbise vardı. Saçları at kuyruğu yapılmıştı. Gök kuşağı olan bir tokası vardı. Ayakkabıları beyaz bir spor ayakkabısıydı.
Mert'e göre kız ondan küçüktü.
Adam babasının yanına geldi. Ve masalarına oturdu. Bir sandalyeye kendisi diğer sandalyeye kızını oturttu adam.
Adam "Demir, nasılsın?" Dedi.
Mert babasına baktı. Adam soyadı ile seslenmişti.
"İyiyim Fırtına, sen de iyi gibisin" dedi ve adamın yanındaki kıza kafasını çevirdi.
"Merhaba minik kız, adını öğrenebilir miyim?" Dedi.
Minik kız babasına baktı. Babası onayalarcasına kafasını salladı.
"Masal benim adım. Sizin adınız ne?" Dedi minik kız.
Masal, kafasını babasına çevirdi. O sırada anladı ki karşısındaki adamın adını sormaması gerekiyormuş. Babası çok sinirli bakıyordu.
Masal yerine sindi.
"Benim adım Yusuf ama Demir diyebilirsin, Masalcığım"
Mert karşısındaki adamı dikkatle izliyordu. Adam bir anda Mert'e döndü.
"Senin adın ne delikanlı?"
"Mert. Sizin?"
"Semih ama Fırtına diyeceksin"
"Onu ilerde görürüz Semih bey"
"Yaşına göre iddalısın"
"Sizde davranışlarınız konusunda"
"Davranışım da ne varmış delikanlı?"
"Siz anlarsınız Semih bey"
"Kaç yaşındasın bakayım sen?"
"Sekiz"
Adam tiz bir kahkaha attı ve babasına döndü.
"Görüyor musun Demir, bu çocuk senin gibi olacak"
"Benden daha iyi olacak Mert, benim oğlum ne de olsa"
Mert, sıkıldığını belki ediyordu. Herkes gidip ödül alıyordu sırayla. Babası da alacaktı.
Babası kravatını düzeltti.
Ve spiker "Evet sıradaki kişi, şirket olarak en iyisine sahip olan, en yüksek para birimini kazanan ve başarısıyla adını tüm türkiye'ye duyurmuş kişi... Yusuf Asaf Demir geliyor" dedi.
Mert, babasına baktı. Babası, Mert'e elini uzattı. Mert babasının elini tuttu ve ayağa kalktı.
Babasıyla yürümeye başladı, Mert. Bir eliyle babasının elini tutuyordu. Bir eliyle ise kravatını düzeltti. Saçlarını geriye doğru attı.
Ödül alanına geldiler.
Babasına ödül teslim edildi.
Babası elindeki ödülü Mert'e verdi. Mert, ödülü elinde tutuyordu.
Ödül altındı. Bir bina vardı, ödülde. Üstünde büyük harflerle Demir yazıyordu. Şirketlerinin adıydı.
Mert elindeki ödülü havaya kaldırdı.
Yüksek sesle bir alkış koptu.
Babası eline mikrofonu aldı.
"Öncelikle selamlar, benim buraya gelme sebebimi herkes biliyor. Bu ödülü bana layık gören herkese teşekkür ediyorum. Karıma ve oğlum Mert'e çok teşekkür ediyorum. Beni buralara kadar onların sevgisi getirdi. Ve şimdiden söylemek istiyorum,"
Mert'i kendi önüne aldı.
"Oğlum Mert'i, hepinizin tanımasını istiyorum. İlerideki şirketimin sahibi olacak. Belkide şirketlerin... Ama büyüyecek."
Durdu ve derin bir nefes aldı.
"Tekrardan çok teşekkür ediyorum ve herkese başarılar diliyorum"
Mert babasına hayranlıkla bakıyordu.
Ve diğer herkes de babasına bakıyordu.
Mert elindeki ödülü tekrardan havaya kaldırdı.
Ödüllerin bir dolabı vardı.
On iki tane ödül vardı.
Mert sadece bu ödüllerin sekizinde gitmişti.
Diğer dördü doğmadan önce alınmıştı.
Semih, bir elinde ödül olan ve bir eliyle kravatını düzelten çocuğa baktı.
Biliyordu.
Bu çocuk, zararlıydı.
Bu çocuk, kendinin düşmanıydı.
Ama Yusuf'da biliyordu.
Oğlu, büyüyünce en iyisi olacaktı.
Herkese rakip olacaktı.
Ve bir planı vardı Yusuf'un,
Basit değildi.
Zor ama stratejikdi.
Planını en iyi şekilde uygulayacaktı.
Planı tıkır tıkır işleyecekti.
Yusuf, inanıyordu.
İnanırsa yapardı.
Ödül alınan alandan indiler ve yürümeye başladılar. O sırada spiker konuşmaya devam ediyordu.
"Şimdi ise, en iyi ticaret yapan, ticaretleriyle adını tüm Türkiye'ye duyurmuş kişi... Semih Serer geliyor"
Semih, yerinden kalktı. Kızının elini tuttu ve yürümeye başladı. Hızlı bir şekilde alana giriş yaptı ve ödülünü aldı.
"Bütün buraya gelen herkese teşekkür ediyorum. Ve bu ödülü bana layık gören herkese... Ben size Yusuf gibi kızımı tanıyın diyemiyorum çünkü onun hayali avukat olmakmış. İlerde birşey olursa gidersiniz. Ama birşey olmaması dileğiyle"
Ve hızlı bir şekilde masaya doğru yürümeye başladı.
Yürürken kızının elini bıraktı. O sırada Mert, yerinden kalktı. Ve kıza doğru yürümeye başladı. Semih, masaya gidip sandalyesine yerleşmişti bile.
Mert, kıza elini uzattı.
"Benim elimi tutmak ister misiniz, beraber masaya yürüyelim?"
Minik kız Mert'in yüzüne baktı ve elini tuttu.
"Senin yaşın kaç, abi?"
Mert kaşlarını çattı.
"Sekiz, ama abi demene gerek yok. Sen kaç yaşındasın?"
"Bende altı yaşındayım. Okula gidiyorsun değil mi?"
Mert, kızın tüm sorularını cevaplayabilirdi ama masaya gitmeleri gerekiyordu.
"Bu kadar soru yeter. Masamıza gidelim"
Kız başını umutla salladı.
Ve masaya yürümeye başladılar.
Yusuf, çocuklara bakıyordu.
Tatlılıklarına...
🌪️🌪️🌪️
İLAHİ BAKIŞ AÇISI
Sadece sevgi mi hayata tutunurdu, aşk mıydı onun adı?
Aşk bırakmak mıydı?
Yoksa ne olursa olsun yanında olmak mı?
Kimse bilmiyordu.
Aden, Zeynep'in pantolonundaki kanı görünce daha çok panik oldu.
"Allah'ım sana geliyorum yarabbim!" Diye bağırıyordu, Aden.
Asude "biz uzun süre yaşamayız" dediği anda, Ecrin virajı hızlı bir şekilde aldı.
O sırada sağa doğru herkes savruldu.
Aden sol eliyle Masal'ın karnını, sağ eliyle Zeynep'in karnını tutuyordu.
Aden imana gelmişti.
"Allah'ım, yarabbim sen büyüksün. Yardım et"
Ecrin yüz onla gidiyordu.
Aden "Ecrin hızlı gitsene amına" diye bağırıyordu.
Ecrin "daha ne kadar hızlı gidebilirim lan" diye bağırıyordu.
O sırada Masal'dan bir çığlık yükseldi.
Zeynep'de ağrı yoktu ama kan vardı.
Aden Zeynep'e döndü.
"Ağrı var mı?"
"Yok"
"İyi iyi"
Masal'a döndü.
"Ağrı var mı?"
"Sence" derken Masal'dan bir çığlık daha yükseldi.
"İyi değil kötü" dedi Aden ve önüne döndü.
Hastaneyi görmüşlerdi.
Aden "Elhamdülillah" dedi.
Asude, Aden'in bu haline güldü.
Aden ise neye gülündüğünü anlamadı ve anlamak istemedi. Bebekler gidiyordu anam, birde gülecek miydi?
Ecrin, arabayı durdurdu.
Asude indi ve Zeynep'in kapısını açtı.
Zeynep, yavaş bir şekilde indi.
O sırada Minel, motoruyla geldi ve durdu.
Masal'ın kapısını açtı.
Bir hemşire sedye getirmişti. Masal hemen yattı.
Zeynep ise diğer sedyeye geçti.
Erkekler ve diğer kızlar da gelmişti.
Mert'i tekerlekli sandalyeye yerleştirmişlerdi.
Ayakta bile duramıyordu.
Aden koşarak hastaneye girdi. Kendi çalıştıkları hastaneydi. O yüzden rahat olabilirdi.
Ömer ise karısının yanına gitti.
"Zeynep, bir tanem, bitecek hissediyorum, biliyorum"
Zeynep umutla kafasını salladı.
O sırada Aden odasına geçti. Beyaz önlüğünü giydi. Makinesini hazırladı ve hemşireler Masal'ı getirdi.
Hemşirelere "karnını açın" diye bir emir verdi, Aden.
Bir hemşire hızlı bir şekilde Masal'ın tişörtünün eteklerini tuttu ve göğüsüne kadar çıkarttı.
Aden hemen jeli sürdü ve kontrol etmeye başladı.
Derin bir nefes aldı, Aden. Kese vardı ve kesenin içindeki minik ise oradaydı.
"Aslı, hemen Masal'ı alın. Zeynep'i istiyorum"
Aslı, hemişreydi.
Aslı kafasını salladı. Ve Masal'ı tekerlekli sandalyeye oturttular.
Ömer, önlüğünü giydi. Hemen yanında Eren vardı. Eren'de önlüğünü giyiyordu.
Ömer üstünü düzeltti ve Eren'e baktı. Eren ise hazırım dercesine kafasını salladı.
Hemen acile geçiş yaptılar. İzinlilerdi ama sorun yoktu. Yani olmazdı.
Başhekim, Ömer'in babasıydı.
Ömer, koşarak Mert'in yanına geçti.
Eren ise Asude'nin yanına.
Ömer, Mert'in üstünü çıkarttı. Başka bir doktor olsa, güvenliğe söylerdi. Ve bu da sorun olurdu.
Ömer dikkatli bir şekilde yaraya baktı.
Sıyırdı diye düşündükleri yara, sıyırmamıştı. Kurşun içerdeydi.
Nasıl bu zamana kadar bayılmadan durmuştu, anlamamıştı Ömer.
Ameliyat gerekiyordu ama kendisi girmesi lazımdı. Şuan izinli olarak göründüğü için yapamazdı.
O sırada Eren, Ömer'in yanına geçti.
Eren, Ömer'in düşünceli halinden birşey olduğunu anladı. Hemen yaraya baktı. Derindi, kurşun içerdeydi, tehlikeliydi.
Ömer koşarak acilden çıktı. Ve merdivenlerin oraya geçti. Hızlı bir şekilde yukarıya çıktı ve başhekim odasına vardı.
Ömer, kapıyı çalmadan içeri girdi. Babası bilgisayar başında dosya inceliyordu.
Hemen kafasını kaldırdı, Erhan bey.
"Baba, pardon hocam. Benim iznimi iptal eder misin?"
Derin bir nefes aldı.
"Önemli bir hastam ve benim girmem gerekiyor"
Erhan "olayı anlat" dedi ve bilgisayara döndü.
İzni iptal ediyordu.
"Kurşun yarası ve kurşun içerde. Polis bilmemeli. Mert Demir"
"Oğlum bak, sen ve Eren girebilirsiniz sadece tamam mı? Başka bir doktor girerse, Demir gider. Kurşun ortalama kaç santimetre derinlikte?"
"Tamam. 1-2 santimetre gibi görünüyor. Çok tehlikeli"
"Hallettim. Üç numaralı ameliyat odası boş. Hızlı yapın, benim başım tehlikeye girer. Ama önce beni değil Demir'i kurtarın"
Ömer koşarak aşağı indi.
Eren'i tuttu ve "Eren ameliyata giriyoruz" dedi.
Eren kafasını salladı.
Aden Zeynep'i aldı ve karnına bakmaya başladı. Minik kız gayet iyi görünüyordu. Ama Aden birşey fark etti. Pıhtı yoktu.
Aden gülümseyerek kafasını ekrandan çekti.
"Zeynep, pıhtı yok. Güneş Elzem Akay, güvenli"
Zeynep'in gözlerinin içi parladı.
"Peki, Masal nasıl?"
Aden'in yüzü düştü.
"Stres ve bu olan olaylar yüzünden bebek sıkıntı da. Şükredelim ki düşük yaşamadı. Ama herşey olabilir"
Zeynep anlıyorum dercesine kafasını salladı.
Hemşireler Mert'i hazırlarken, Ömer ve Eren hazırlanıyordu.
O sırada Eren "bak Ömer bu ameliyat önemli ve sende biliyorsun yarım saatte bitirmemiz gerekiyor. Yarım saat sonra başka bir ameliyat var."
Ömer "biliyorum ama keşke bilmesem. Zeynep ne halde bilmiyorum, Masal ne halde bilmiyoruz. Biz ne yaşıyoruz?"
Eren "bilmiyorum" dedi ve derin bir nefes aldı.
Ameliyata başlamışlardı. Gayet iyi gidiyordu. Kurşunu almışlardı.
Ve yirmi dakikada almışlardı.
Rekor gibi birşeydi yirmi dakika. Şimdi stajyerler o bölgeyi kapatıyorlardı. Ömer ve Eren arkada stajyerleri izliyorlardı. Yüzlerinde başarının tebessümü vardı.
Eren "hadi çıkalım. Mert bugün ayaklanır zaten" dedi.
Ömer kafasını salladı ve çıktılar.
Ömer üstündekileri çıkarttı.
Beyaz önlüğünü dolabına astı.
Ve aklına unuttuğu, nasıl unuttuğunu anlamadığı biricik karısı geldi.
"Lan" dedi Ömer ve koşarak kadın doğum ve hastalıkları bölümüne yol aldı.
Kendine sövmeyi de unutmadı tabikii.
Bir hemşireyi durdurdu. Yaka kartına baktı.
"Aslı, Zeynep Akay ve Masal Demir. Odaları nerede?"
"Hocam, aynı odadalar. 3421"
"Sağol"
Ömer tekrardan koşmaya başladı.
3421. Odayı bulduğu anda kapı kulpunu tuttu.
Çalmayı unutmadı. Kapıyı çaldı ve içerden Aden'in gel diyen sesini duydu.
Hemen içeri girdi. Odada Asude, Minel, Ecrin; Mete, Selim ve doğu vardı.
Zeynep'in yattığı yatağa doğru gitti.
Yatağın yanına çömeldi.
"Hayatım, prensesim, karıcığım. İltifatlara dilim tüyü yetmeyeceği kadın, Nasılsın?"
Zeynep'in yüzüne şapşal aşık gülüşü yerleşti.
"İyiyim, iyiyiz. Siz ne yaptınız? Neredeydin?"
Sonlara doğru sesini kalınlaştırmıştı.
Ömer yere doğru baktı ve tekrar karısına döndü.
"Ameliyatta, Mert'in ameliyatındaydım"
Masal, hemen Ömer'e döndü.
Sonra tekrardan tavanı izlemeye başladı.
Ömer Masal'ın döndüğünü anladı fakat Masal'a dönmedi. Sadece onunda duyabileceği bir sesle "gayet iyi ama kurşun içeri girmiş biraz uğraştık. Bugün ayaklanır" dedi.
Mete "çok şükür yarabbim" dedi. Ellerini yüzüne sürdü.
Ömer, Masal'a doğru döndü. Oradan ise Aden'e.
Ayağa kalktı ve Aden'in yanına gitti.
"Masal, nasıl?"
"Kötü"
"Biz ne yaşıyoruz?"
"Kötü şeyler"
"Hemde çok"
Ömer bu sefer Asude'ye döndü.
"Yenge sen nasılsın?"
Asude güldü ve Selim'e döndü.
"Sen dedirtiyorsun dimi yenge ben istemedikçe"
Sonra Ömer'e döndü. "İyiyim, sağol enişte"
Bu sefer Ömer güldü ve Zeynep'e döndü.
"Biliyorum sen istemiyorsun ama aynı olması gerekiyor bu yüzden sana döndüm. Ama ben her zaman sana döndüğüm..."
Derin bir nefes aldı, kafasını sağa doğru yatırdı.
"Ben seni çok seviyorum. Sana çok aşığım" dedi Ömer.
Zeynep güldü ve Ömer'in gözlerinin içine baktı.
Aden "ay yeter, aşk yaşamanın vakti değil. Yani yaşayın ama daha önemli sorunlarımız var. Mesela Ecrin'in..." Derken Ecrin lafını böldü.
"Doğu'yu sevmesi, diyecekti. Aden değil mi?"
Aden kafasını salladı.
"Aynen aynen ben de Ecrin hamile diyecektim. Hatta altı aylık ve biz fark etmemişiz. Ve birde tabi ki Ecrin'in Doğu'yu sevmesi değil mi Ecrin?"
Ecrin, yerine sindi.
Doğu "siktir lan"
Ayağa kaltı ve ellerini saçlarına daldırdı.
"Bunu benden sakladın mı gerçekten? Hamilesin ve altı aylık!"
Ecrin'de ayağa kalktı "saklamam gerekiyordu ve sakladım. Öğrendin işte. Şimdi sus ve bana sarıl" dedi ve kollarını Doğu'nun boynuna sardı.
Doğu ise kollarını Ecrin'in beline.
Doğu siniri filan unutmuştu.
Aşk böyle birşeydi.
Bir sarılırsın herşeyi unutursun, bir öper acın diner.
O sırada Masal'ın yanındaki komodin deki, telefon çalmaya başladı.
Masal telefonu eline aldı.
Aden, koşarak Masal'ın elindeki telefonu aldı. Doğu, Aden'e doğru döndü.
"Benim telefon, açıp hoparlöre alır mısın" dedi doğu, sarılırken.
Aden, açtı ve hoparlöre aldı.
Telefondaki kişi "lan kız varya" dedi.
Ecrin, Doğu'nun omzundan başını kaldırdı.
Doğu, Ecrin'den geri çekildi. Ama elini bırakmadı.
Doğu "ne kızı?" Diye sordu, telefondaki kişiye.
"Varya yattığın"
"Benim sevgilim var lan, sen ne diyorsun?!"
"Ya biliyoruz sevgilin olduğunu. Sevgilin varken yattığın kızı diyorum ben"
"Lan ne anlatıyorsun"
"Kızı"
"Neredesin?"
"Evde"
"Evden çıkma, geliyorum"
Aden'in elindeki telefon kapandı.
Doğu, Aden'in elindeki telefonu bir çırpıda aldı ve odadan çıktı.
Ecrin arkadan Doğu'ya bakıyordu.
Telefondaki kişinin dedikleri doğru muydu?
Aldatılmış mıydı?
O sırada Masal "devir çok kötü, anasını satayım. Herkes aldatıyor" dedi.
Ecrin, zorlukla yere çömeldi.
30 DAKİKA SONRA
Doğu, etrafta yoktu. Eren gelmişti odaya. Minel, Eren'in göğsüne yatmıştı. Aden, Masal'ın yatağında oturuyordu. Ömer ise Zeynep'in yatağında oturuyordu. Asude ve Selim yerde oturuyorlardı. Ecrin kanepede, gözü boş duvardaydı.
Masal, ne olduysa sadece Aden'e anlatmıştı.
Aden ise onu dinlemişti ama arada kalmıştı. Hak vermek, hak vermemek...
Ömer'in bir eli, karısının karnındaydı. Bir eli ise karısının elindeydi. Zeynep, oturur bir pozisyondaydı. Zeynep bir anda elleriyle, Ömer'in yakasını tuttu. Ömer ne oluyor diye karısına bir bakış attı.
Zeynep "benim canım ananaslı erik çekti" dedi.
Ömer "tamam güzelim, ananas ve erik alırım. Sorun mu?" Dedi.
"Ben ananas ve erik istemiyorum. Ananaslı erik istiyorum. İkisi de farklı şeyler"
"Hayatım ananas ve erik işte"
"Ya kızın istiyor, ben mi istiyorum. Sus ve şimdi git al"
Ömer derin bir nefes vererek, ayağa kalktı.
"Hemen efendim" dedi ve odadan çıktı.
Ecrin elindeki yüzükle oynuyordu. Kimse anlamamıştı evlilik teklifi aldığını. Aldatılmanın bir affedilişi yoktu, ve olmayacaktı da.
Elindeki yüzüğü sinirle yere fırlattı.
Herkesin başı yüzüğe döndü. O sırada odaya Doğu girdi.
Doğu, Ecrin'e doğru yürümeye başladı. Eren ayaklandı ve Ecrin'in önüne geçti.
"Bak Doğu, şimdi konuşacaksanız bile sıkıntı. Ecrin şimdi ne yapacağın bilmiyor. Sonra konuşun"
"Eren, çekil"
"Bak"
"Eren, çekil"
Eren, sesini çıkartmadan çekildi. Doğu, Ecrin'in önüne geçti. Çömeldi, ellerini tuttu.
"Ecrin, o arkadaşı sende biliyorsun. Uyuşturucu almış ve yanlış kişiyi aramış. Uyuşturucuyu elinden aldım. Ben seni hayatta aldatmam. Sen benim sevgilimsin. Bir tanemsin. Yemin ederim aldatmadım. Aldatmaya yönelik bir hareket dahi yapmadım. Zaten beraber yaşıyoruz ya güzelim. Lütfen beni affet. O pezevenkle de arkadaşlığımı bitirdim. Lütfen, sen benim hayatımsın"
Ecrin biliyordu, Doğu aldatmazdı. Ama ihtimaller ihtimal dahilindeydi. Korkuyordu.
Ecrin ayağa kalktı ve Doğu'ya sarıldı.
Ecrin, geri çekildi. Doğu ise yerdeki yüzüğü aldı ve sevgilisinin parmağına geçirdi.
Anlına bir öpücük kondurdu. Ve karnına da...
Aden'e döndü, Doğu.
"Cinsiyeti ne?"
Aden ayağa kalktı. Boğazını temizledi "Nur topu gibi bir kızınız oluyor. Hayırlı uğurlu olsun" dedi.
Doğu, Ecrin'e bir daha sarıldı.
Bazı aşklar yarım kalmalı derler ya, aşklar yarım kalmaz.
Ya biter,
Ya devam eder.
Ama aslında bitti sanılsa da bitmemiştir.
Aklında devam eder o aşk.
Ne kadar bitirmek istesende...
🌪️🌪️🌪️
SELAMLAR BEBEYTOLAR
Bu bölüm böyleydi
Nasıl buldunuz efendiimmm
Uzunluğu böyleydi ve artık daha da uzun yazma planlarım varrr
Unutmayın ben sizi çok seviyorum
Bölümün adı "yüce aşk" demekk
Oy vermeyi unutmayın
Mucukkkssss 💋🤭😻
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 8.11k Okunma |
6k Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |