36. Bölüm

Traidor

Ayçıl🌙
aaycill

İyi okumalar ciğerlerim ♥

🌪️🌪️🌪️

Âşk, başarması kolay görünen ama elde etmesi zor olan tek heceli kelimedir. Kısa ki kolay görünsün. Ama kalpte... Kalpte en uzun şeydir, âşk. Göğüs kafesini zorlayan birşey olur, midendeki kelebekler uçuşur. Ama âşk her zaman böyle olmaz, olamaz. Âşk insanları öldürür. Âşk insanları parçalar, âşk insanları... Âşk işte âşk. Zorlamamak gerekir...

 

Eve önce Ömer girdi. Ben arkamdaki Eren'e sayıp söverken, Ömer'in Karan Serer'e "Türkiye'ye mi geldin?" Sorusunu duydum. Eren'e sövmeyi bırakıp önüme döndüm.

 

Lan Ömer, birini de tanıma göt

 

Ömer, Karan ile el sıkışırlarken Eren'i öne doğru ittim. Evde efsanevi bir koku mevcuttu. Mutfağa koşarak girdim. O sırada tüm kadınların orada olduğunu gördüm.

 

Masal'da dahil

 

Kadınlar bizim eve gelmişti. Kadınlar dediğimde; Masal, Minel ve Nare abla. Sonradan Zeynep, Aden ve Asude de gelmişti. Bizden önce gelmişlerdi. Biz Eren'in evine gidip alınanları koymuştuk.

 

Geceye doğru yerleştirilecekmiş, bizde gidecektik. Eren evdeki bazı mobilyaları da değiştirmişti. Herşeyin daha iyisini almıştı.

 

O kadar para kazanıyor hiç birşeye de harcamıyor göt, bir zahmet alsın

 

Annemin yanına geçerek "valide sultan, bizlere neler yaptınız?" Diye sordum.

 

Annem ise "git dışarıya, masaları hazırla. Yoksa yemeğin ne olduğunu öğrenemezsin" dedi.

 

Anne söylesen ne olacak ben on yaşında mıyım?

 

Hemen mutfaktan çıkıp Ömer'in yanına uçtum. Ömer hâlâ Karan Serer ile sohbet ediyordu. Nereden tanıştıklarını sormayacaktım.

 

"Dışarıdaki masaları birleştireceğiz ve hazırlayacağız. Gelin de çabucak hazırlayalım" Karan'a döndüm "sende dahil Karan Serer"

 

Selim, saçlarını geri atarak kalktı. Karan Serer, üstünü değiştirmişti. Masal ile karşılaşmamışlardı. Çaktırmadan Masal'ı mutfağa sokmuşlardı. Masal, abisi ile görüşmeye hazır değildi.

 

Ömer'i de sohbetin içinden çektikten sonra onu da kaldırdım. Hepimiz dışarıya doğru ilerliyorduk.

 

İlerlerken bir anda durdum. Evde bir boşluk vardı ve ben onu fark etmemiş miydim?

 

Tekrardan koşarak mutfağa girdim bağırarak "Sina ve Bade nerede? Ulan Semih Serer, bu işin altında sen çık seni çevire çevire-" diyordum ki annem "ikiside Hakan abisiyle dışarı çıktı" dedi. O panikle kendimi yere attım.

 

"Çok korktum, gene o adamın altından bir boklar çıkacak diye"

 

Annem beni susturmak için birkaç bakış attı. "Mert, sus misafirimiz var ayıp oluyor" durdu ve devam etti "hem senin ne ara bu kadar ağzın bozuldu?"

 

Anneme yan gözlerle baktım "Semih Serer bozuntusundan sonra"

 

Sakince yerimden kalktım. Beyaz gömleğimin ilk üç düğmesini açtım.

 

Dışarı çıkmak yerine üst kata çıktım. Üst kattan baget yüzüğü ve Güneş sembolü olan kolyeyi aldım. Tekrardan aşağı inerek mutfağa girdim. Sandalye de oturan Masal'ın yanına geçtim. Ne kadar da benim dokunmamdan rahatsız olsa da kolyesini taktım. Rahatsız oluyordu ama kimsenin içinde belli etmiyordu.

 

Özlemiştim, onu özlemiştim... Evladımın varlığını özlemiştim.

 

Yüzüğü parmağına geçirdim. Kulağına yaklaşıp "o adam sana başka ne dedi?" Diye fısıldadım. Geri çekildiğimde yüzüme bakmıyordu. O üç düğmenin açık olduğu yerde benim kolyem gözüküyordu.

 

Ucunda Ay olan bir kolye...

 

"Senin bana aldığın Güneşli kolye bende. Peki ya, sendeki Ay?"

 

Birkaç adım geriye gittim ki herkes beni duysun.

 

"Sendeki Güneş, bendeki Ay. Ben senin ışığınla aydınlanıyorum, sen olmazsan yok oluyorum. Sensiz bir hiçim. Ama sen, ben olmadan aydınlığını saçmaya devam ediyorsun. Etraf daha da aydınlanıyor, bu yüzden seçimi sana bıraktım. Ya sen beni de aydınlat, beraber aydınlanalım ya da sen aydınlık kal ben söneyim?"

 

Zeynep'den "hassiktir"

 

Asude'den "ne oluyor?"

 

Asuman'dan "yeni romantiklik kilidi açıldı" duydum.

 

O sıra da erkeklerde gelmişti Yiğit abi ıslık çalarken ben Masal'ın gözlerinin içine bakıyordum.

 

Aden "peki ya oğlunuz ne olsun?" Dedi.

 

"Oğlumuz bizim dünya- bir dakika ne oğlunuz mu?"

 

Ultra şaşkınlıkla Aden'e döndüm. Mete o sırada kurt gibi sesler çıkartarak mutfağın ortasında zıpladı.

 

Aden'e dolu gözlerle bakarken, Aden kafa sallamakla yetiniyordu.

 

Masal'a döndüğümde o da şaşkınlıkla Aden'e bakıyordu. Şuan içimden sonsuza kadar sarılmak geçiyordu. Ama biliyordum ki sarılmayacaktı. Ben ise oğluma sarılmayı seçtim. Eğlidim, oturan Masal'ın karnının hizasındaydım. Ellerimi karnına koydum. "Biliyordum, hissediyordum. Asaf, Güney Asaf'ım. Oğlum"

 

Annem şokla bana baktı. "Asaf mı?"

 

Yerimden kalktım. Anneme yaklaştım. Saçlarını geriye attım. "Asaf, annem. Adını Asaf koyuyoruz. Güney Asaf"

 

Annem sevinçten bana sarıldı. Ağlıyordu, hissediyordum. Boğuk seslerle "babanın ismi" diyordu. Kendime daha çok çektim. Başından öptüm.

 

Geri çekildiğimde Aden'e döndüm. "Ecrin ve minik kız nasıl?" Diye bir soru sordum. Aden "gayet iyiler ama doğum yaklaştı. Normal istiyormuş, bebek ne zaman gelirse artık"

 

Kafamı salladım. "İsim seçtiler mi?"

 

"Hayır"

 

Tekrardan kafamı salladım. Kapıya döndüğümde Karan'ı gördüm. Kardeşine bakışı hiç hayrı alâmet değildi. Kaşları çatıktı.

 

Masal ise abisine bakıyordu. Dolu gözlerle...

 

"Karan Serer, gelir misin?"

 

Karan yavaşca içeri girdi. Asuman elini tuttu.

 

"Karan Serer, öncelikle şunu söylemek istiyorum; sen de biliyorsun babanın nasıl bir adam olduğunu" derin bir nefes aldım ve Masal'ın kolundaki ize baktım. Devam ettim "ortalık biraz karışık, biraz denilebilirse tabi ki"

 

Kafasını salladı ama Masal'a hâlâ düşmanca bakıyordu.

 

"Evlenmemiz biraz garipti. Eren, Minel, ben ve Masal vardık zaten. Kimsenin haberi yoktu, İspanya'da oldu. Yakın bir zamanda ise Masal hamile kaldı. Baban yüzünden aramız bozuldu ve şu üç aydır İngiltere'deydi. Zaman istedi ve zaman onundu. Ama baban olacak o adamın yaptıkları affedici şeyler değildi." Derin bir nefes aldım. "Erkekler dışında herkesi kaçırdı, ve Aden dışında. Bulmamız uzun sürdü ve o süreçte farklı şeyler yaptı" Asude yanımıza geldi ve kolunu açtı. İzi geçmemişti, kremler kullanıyordu. Karan dikkatlice Asude'nin koluna baktı ve bana döndü "bunu babam mı yaptı?" Diye soru sordu. Kafamı salladım.

 

Annesine döndü "Anne?" Dedi. Dalya abla ise kafa salladı. Karan eliyle yüzünü sıvazlarken "sizi bırakmamalıydım, kimseyi bırakmamalıydım" diyordu.

 

Masal'ın hemen yanına oturdum. Oturduğu sandalyeyi bacak arasından çektim. Bir şokla bana döndü. "Seni zorlamak istemem Masal Demir, ama bana ne olduğunu anlatmak zorundasın"

 

Yüzüme bakmıyordu. Kolyeme bakıyordu. "Sen Ay, ben Güneş. Sen benim ışığımla aydınlanıyorsun ama sen olmadığında bende yokum. Işığımla aydınlan Mert Demir, sen aydınlan ve bende senin varlığınla var olayım"

 

Ceylin "âşk için ölmeli mi diyoruz yani?"

 

Oradan Hakan'ın sesi geldi "âşk için ölünmez, yaşanır" derin bir nefes alma sesi ve devam etti "âşk yaşatır. Sevdiğini ayakta tutar"

 

Of of of of of edebiyat yapma da, felsefe yapma da aynı x kişisi gibisin be Hakan...

 

"Masal Demir, bu sözü hatırlıyor olmalısın" derin bir nefes aldım ve tam gözlerine baktım. "Gökyüzü beni bekliyor, ama sen gelmiyorsan gökyüzünün manası ne? Sen yanımda olmayacaksan yaşamamın sebebi ne?"

 

Kaşlarını çattı ve bana daha dikkatli baktı. "Sen?" Gülümsedim, yavaşca kafa salladım.

 

"Herşeyden haberim vardı, herşeyden"

 

O sırada Zeynep "bölüyorum ama ben çok açım, karnımdaki vasiyet durmuyor" dedi. Ömer, hızlı adımlarla Zeynep'in yanına geçti. Haki yeşil olan gömleğini düzeltti. Ömer'in gömleği de uzun kolluydu. Ama kolları katlıydı.

 

Tam konuşacakken annem "yemekler soğuyor, gidinde şu masaları, sandalyeleri hazırlayın" dedi. Yerimden yavaşca kalktım. Karan ve Ömer dışında diğer erkekler benimle geldi.

 

4 masa birleştirmiştik dışarıya. Bu kadar masa benim evimde ne arıyor? diyemeyeceğim. Her yerde masa vardı. Sandalyeleri de dizdikten sonra bahçe takımına geçip oturduk.

 

Mete "Eren, var mı heyecan?" Dedi.

 

Eren biraz yere baktıkdan sonra "olmasın mı be?" Dedi.

 

O sırada Nare abla, elinde bir tencere tutarak dışarıya çıktı. Tencereyi koydukdan sonra bize doğru yaklaştı. Selim, şokla benim kolumu dürtükledi.

 

"Lan ben hiç bakmadım, hassiktir altın dolu!"

 

Bu tepkisine kahkaha atarak tepki verdim. Selim bir elini ağzına götürmüş, şaşkınlığı kapatmaya çalışıyordu.

 

Nare abla, Yiğit abiyi çağırmıştı. Yiğit abi aramızdan ayrıldı.

 

Selim, Eren'e "oğlum bu altınlar ne?" Dedi. Ben gülmeye devam ediyordum. Eren, Selim'e "annem doğulu kardeşim" dedi.

 

Selim oturduğu yerde yayıldı. "O zaman Minel'e bol bol altın takılacak" dedi.

 

Eren ise onaylarcasına kafasını salladı.

 

Bade koşarak yanıma geldi. Kucağıma yerleşti. Saçlarına büyük bir öpücük bıraktım. Kafasını göğsüme yasladı. Bu sefer konuşan kişi Meteydi. "Senden çok iyi baba olacak, Mert Demir" gülümsedim.

 

İnşallah

 

Aden yanımıza geldi. Bana döndü "Ecrin ve Doğu çiftimizi çağırıyorum ama bir şartla, Mert Demir" dik bir pozisyona geçtim. Aden'e bakarak "kabul" dedim.

 

"Ne olduğunu biliyor musun?"

 

"Neden kabul olmasın?"

 

"Ecrin'e herhangi bir sancı girerse ve bu doğuma kadar giderse, bebek sizden ve sizin evinizdeyken sınırsız hizmet alacak"

 

Buyursun gelsin prenses

 

Ben gülerek kafamı iki yana salladım. "Prensesi bekliyoruz, o zaman. 16 Ağustos, buyursun gelsin" Aden kaşlarını kaldırdı. Siyah kotunun cebinden telefonunu çıkarttı. Sarı ve kumral karışımı saçlarını arkaya attı. Gri gözlerinde bir başarmışlık hissiyatı vardı. Ama prenses bugün gelmeyecekti. Bu da benim hissiyatımdı.

 

Ecrin, telefonu açtı. Aden seri bir şekilde konuşmaya başladı "Selamlar Ecrin hanım. Mert ve Masal çiftimizin evine davetlisiniz. Kesinlikle geliyorsunuz" dedi ve kapattı.

 

Annem, bardakları masaya getirirken "Mert sende yardım et" dedi. Yerimden gülümseyerek kalktım.

 

Mutfağa doğru giderken, Sina bana çarptı. Ellerinde çatal ve kaşıklar vardı. Gülümseyerek saçlarını karıştırdım. Bugün güzel bir gündü.

 

Bugün güzel bir gündü.

 

Mutfağa girdiğimde camdan esen rüzgar rahatlatmıştı. Akşamları biraz daha serin oluyordu ve işte bu güzeldi.

 

Sandalyede oturan Masal'a baktım. Ve ardından karnına.

 

Gördüğüm şeyle dona kaldım. Hareketlerim kısıtlanmıştı neredeyse. Bozuntuya vermemem gerekiyordu ama Masal'ı güvenli alana götürmem gerekiyordu. En iyisi giyinme odamızdı. Cam yoktu.

 

Mutfaktaki herkese "alacaklarınızı alın burayı boşaltın" dedim. Masal'da tam kalkacakken bir fısıltıyla "sen dur" dedim.

 

Birşey olduğunu anlamıştı. Bana endişeyle bakıyordu, ela gözleri. Ben ise yavaşca bir bardağı aldım. Su doldurdukdan sonra camın önüne geçtim. Suyu içerken dışarıya bakıyordum.

 

Telefonumu çıkartıp Eren'i aradım. Telefonu masanın üstüne bıraktım. Eren açtı. Anlamış olmalıydı bir sorun olduğunu. Yoksa aynı evdeyken aramazdım onu.

 

"Noldu?" Diye bir ses geldi telefondan.

 

Dışarı bakmaya devam ettim. "Mutfaktayız, camın önünde duruyorum. Lazer, Masal'ın karnında" durdum ve sakince Masal'a döndüm. Bakışları daha da korku doluydu. Gözlerimi kırptım. "Mutfaktan çıkartmam gerekiyor" dedim. Tekrardan cama döndüm.

 

Dışardaki sesler azalmıştı. Mete, "Doğular gelecekti. Biz Doğular için kapıyı açmaya gidelim, ama hepimiz gidersek şüphelenirler"

 

"Kadınları ve çocukları bizim giyinme odamıza çıkartın. Doğular geldiği gibi Selim ve Ömer, Ecrin'i alacak. Ben ise Masal'ı camın görmediği yere geçireceğim. Efsanevi bir keskin nişancı var. Şuan sıkarsa bana sıkar." Derin bir nefes aldım ve devam ettim "siz devam edin, sesler çıkartın ki birşey olduğunu anlamasınlar"

 

Eren'den "tamam" sesi geldi ve telefon kapandı.

 

O sırada evin önüne bir araba yaklaştı, Doğu'nun arabasıydı. Dışarı bakmaya devam ederek "Sakin ol" dedim.

 

"Sana kimse zarar veremez, ama o içimizdeki haine ben vereceğim" devam ettim "birisi senin hamile olduğunu Semih Serer'e söylemiş, yoksa haberi yoktu tontik bir dede olacağından"

 

Eren aradı, Masal açtı.

 

"Yad, kadınlar ve çocuklar giyinme odasında"

 

Kaşlarımı kaldırdım "bunu bir operasyon olarak ilan ediyorum, benim çekmecemde iki tane silah olacak, bir tanesi benim belimde. Birini sen alıyorsun diğerini Mete'ye ver. Mete ve Karan giyinme odasının kapısında bekleyecek, Sen, Selim, Ömer ve yiğit abi kapıyı açmaya gelecek. Hakan arka bahçede dursun, her hangi bir çatışma olursa öne dolanacak. Hızlı olun geldiler. Zil çalınca üç saniye bekleyin ve öyle inin. Doğu'yu da giyinme odasının kapısına dikin, Ecrin'e dikkat edin. Yad'dan emirdir" dedim. Bunu tek bir nefeste söylediğime kendim bile inanmıyordum.

 

Telefon kapandı ve zil çaldı. Üç saniye sonra merdiven sesleri geldi. Ve kapı açıldı. Doğu tam enerjik bir giriş yapacaktı ki sesi bir anda kesildi. Yüksek ihtimalle Eren'in halinden anlamıştı. Tekrardan Merdiven sesi geldi. Ecrin'i götürüyorlardı.

 

Zordu, zor bir andı. Bebeğimi kaybedebilirdim ve belki de karımı... Ama ben Yusuf Asaf Demir'in oğluydum. Masal gelini, Güney Asaf ise torunuydu. Dayanırlardı. Dayanmak zorundalardı.

 

Masal'a "yavaşca ayağa kalk, seni tuttuğum gibi kapıdan dışarı çıkartacağım. Şunu unutma, ne olursa olsun seni bırakmayacağım ve yavaşca kalkmazsan vurulursun senin önüne siper olamam sen kalkarken. Dikatli ol" dedim. Yavaş yavaş geriledim. O ise kalkıyordu. Ama benim bilmediğim birşey vardı...

 

Keskin nişancı çok iyiydi.

 

Bir silah sesi geldi. Hemen yanıma döndüm. Kalkmak üzere olan Masal'ın karnından kanlar akıyordu. Tam sandalyeye düşecekken tutup kaldırdım. Şimdi dışarı çıkıp hastaneye götüremezdim. Tek çarem doktorların yanına geçmekti.

 

Hızlı adımlarla yukarı çıktım. Yatak odamın camı kurşun geçirmezdi. Ama güvenmeli miydim? Bilmiyordum. Yatak odama girdiğim anda Masal'ı yatağa yatırdım. Mete "şaka yapıyor ol, şaka yapıyor ol!" Diye bağırıyordu. Mete'yi iterek giyinme odasının kapısını açtım.

 

Aden'i gözlerimle aradım. Bulduğum gibi "Masal vuruldu" dedim zorlukla. Aden hızlı adımlarla yatağa doğru gitti. Ben ise giyinme odasından çıkmıştım. Duvara yaslandım. Doğu, gömleğimin tüm düğmelerini açıyordu. Ben ise izin vermiştim. Nefes alamıyordum, nefes alacak gücüm yoktu.

 

Ömer geldi odaya "Eren Keskin nişancının yerini tespit etti" dedi. Gözlerini benden çekti ve yatağa baktı. "Ne? O silah sesi... Hassiktir!"

 

Gömleğimi üstümden çıkartıp bir köşeye fırlattım. Ebeveyn banyosuna girdim ve yüzümü yıkadım.

 

En kötüsü neydi? En kötüsü içimizdeki hainin sonuydu.

 

Ebeveyn banyosundan çıktığım gibi Masal'ın yanına gittim. Bayılmış bir durumdaydı. Aden "ben şuan tıbbi bir müdahale yapamıyorum" dedi. Ömer'e döndüm.

 

"Erhan abiyi arıyorsunuz. Herşeyi hazırlatın sizi hastaneye göndereceğim. Aden, sen, Ecrin, Zeynep ve Masal hastaneye gideceksiniz. Ecrin ve Zeynep korumada olmalılar. Yad'dan emirdir"

 

Ömer, Erhan abiyi ararken ben şarjör aldım. Kumaş pantolonumun cebine attım. Karan'a döndüm, gözlerim doluydu "şimdi anladın mı? Baban yüzünden böyleyiz. Biliyorum, sende babanı sevmiyorsun. Ama Masal'a hiç birşey diyemezsin" dedim. Ömer o sırada "hadi gidelim" dedi.

 

Mete'nin yanına geçtim. "Mete silahı Ömer'e ver" dedim. Mete dediğim gibi silahı Ömer'e verdi. Ömer silahı aldı. Aden o sırada Masal'ı kucağına almıştı. Ben alamazdım çünkü siper ben olacaktım. Yad'dan emirdi.

 

Hızlı adımlarla odadan çıktım ve merdivenlere yöneldim. Hızlı birşekilde arka bahçeye geçiş yaptım. Hakan sağdan, ben ise soldan ilerleyecektim. Aden ise ön kapıdan çıkacaktı. Garajın arkasındaydım. Garajın ön tarafına sakince baktım. Birisini göremedim.

 

Beni vurmaları imkansızdı.

 

Hızlı bir şekilde evin ön tarafına geçtim. O sırada Hakan yavaş adımlarla geliyordu. Hakan ve Eren bizi koruyacaktı, Aden'in vurulmaması için. Ben ise önlerine siper olacaktım. Sıkmaya yeltenirse eğer o kişi, vuracağı ben olacaktım.

 

Evin kapısını açtı, Eren. Önce Eren ve Ömer çıktı. Arkasından Aden ve Masal çıktı. Eren sadece bir noktaya sıkıyordu. Yüksek ihtimalle adam oradaydı. Aden'i arkama aldım ve arabaya doğru yürümeye başladım. Benim arabam kurşun geçirmezdi. Her şeye hazırlıklıydım.

 

Babamın da dediği gibi "her şeye hazırlıklı olmazsan, ilk vurulan olursun"

 

Aden'in arkasından Ecrin ve Zeynep'de geliyordu. Ömer ise en arkadan koruyordu.

 

Kollarımı iki tarafa açtım. Hızlı adımlarla yürüyordum. Arabaya geldiğimiz gibi arka kapıyı açtım. Aden, Masal'ı oraya yerleştirdi. Ben ise kollarım açık Aden'i korumaya devam ediyordum.

 

Bağırdım "keskin nişancı, unutma rakibin burada. Vuracaksan beni vuracaksın. Götünüz yemeyince böyle mi oluyor? Patronuna söyle, içimize kimi soktuysa, önce haini değil onu sikeceğiz!"

 

Aden ve Ecrin, Masal'ın yanına geçmişti. Zeynep öne ve Ömer ise sürücü koltuğuna geçmişti. Ben gitmeyecektim. Önce haini çevire çevire sikecek, öyle gidecektim.

 

Telefonumu cebimden çıkardım. Ömergil basıp gitmişti. Tehlikeleri vardı, ama Ömer'de silah vardı. Ali'yi buldum ve Ali'yi aradım. "Ali, bana şuan ekibin hepsinin yerlerini belirle ve bana at" dedim. Onayladı ve telefonu kapattım. Eren yanıma geldi. "Keskin nişancı gitti. Ama hâlâ bir tehlike var" dedi.

 

Eren'e baktım, üstünde ki gömleğin ahı gitmişti. Gözlerine bakarak "siz evinize geçin, bir olay olursa söylerim. Bizim kızlar da gelsin. Hem sizin orası kurşun geçirmez cam, size yardım da ederler ve orası daha da güvenli" dedim. Eren onayladı. Bu sefer konuşma sırası ondaydı "sen ne yapacaksın?"

 

Yere baktım, "haini bulacağım" Eren usulca kafasını salladı.

 

Devam ettim "Ömer'i ara, herhangi bir gelişmede seni arasın" dedim. İçeri girdim. Artık gözüm hiç birşeyi görmüyordu. Sakin gözüksem de, aslında duygularıma saklanıyordum.

 

Yukarı çıkıp, giyinme odama girdim. Siyah bir tişört aldım ve tabiki deri çeketimi. Dalya abla ağlıyordu, görmezden geldim. Genzimdeki sızı büyüyordu. Saçlarımı taradım. Döndüm ve herkese "Erengile geçeceksiniz, hem orası sizin için daha güvenli hem de yardım edersiniz" dedim ve çıktım.

 

Odadan çıkmamla, evden çıkmam bir oldu. Güneş gözlüğümü taktım. arabaya atladım. Dosdoğru depoya sürüyordum. Depoda işini bitirecektim. O sırada Ali'den bir bildirim geldi. Herkes olması gereken yerdeydi.

 

Bir kişi dışında...

 

Güvenmenin tekrardan bir hata olduğunu öğrendim. Tekrardan. O kişinin konumu Semih Serer'in eviydi.

 

🌪️

Ömer, arabayı sürerken hızlanmaya çalışıyordu. Arabada altı can vardı. İkisi tehlikedeydi. Panikle sağa döndü. Hastaneye yaklaşmıştı.

 

Zeynep, elini kocasının eline attı. Kocasının eli viteste en altta, Zeynep'in ki üstteydi. Ömer, Zeynep'in eline baktı. Derin bir nefes aldı ve gaza daha da yüklendi.

 

Aden arkada kalp krizi geçirmek üzereydi. Aden, kritik durumlarda dine geliyordu. Aden'den dindar sözler...

 

Ecrin ise ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bir eli karnında, diğer eli ise Masal'ın nabzını kontrol ediyordu. Dokuz aylık karnı ile şimdiden efsanevi bir anneydi.

 

Hastaneye gelmişlerdi. Herkes hazır bekliyordu. Ömer kapıyı açtığı gibi çıktı. Bir erkek hemşire, Ömer'e önlüğünü giydirdi.

 

Arkadan Aden indi. Aden'e ise, Aslı hemşire önlüğünü giydirdi. Zeynep ve Ecrin ise inmişti. Onları güvenlik, başhekim odasına götürüyordu. En güvenli yerleri orasıydı.

 

Erhan, koşarak hastaneden çıktı. Hemşirelere "herkes en iyi bir şekilde işini yapacak. Her hangi bir hata görmeyeceğim!" Diye bağırıyordu.

 

Sedyeyi getirdiler. Masal'ı sendeye yerleştirdiler ve hızlı bir şekilde binaya giriş yaptılar.

 

Aden "önce bebeği kontrol edeceğiz. Ameliyathaneye götürün!" Diye bağırıyordu.

 

Hemşireler ve birkaç doktor, ameliyathaneye doğru ilerliyorlardı. Aden ve Ömer ameliyata hazırlanıyorlardı.

 

Kadın doğum uzmanı

Genel cerrahi uzmanı

 

Aden ve Ömer, ameliyathaneye girdiler. Aden hızlı bir şekilde yerine geçti ve bebeği kontrol etmeye başladı.

 

Ömer'e baktı sonra da hemşirelere döndü. "Hızlı olmazsak bebeği kaybetme ihtimaliniz var. Annede çok tehlikeli. Temiz bir iş istiyorum"

 

Erhan'da girmişti ameliyata. Demir'in karısını en iyi şekilde kurtaracaklardı.

 

Ve bebeği...

 

🌪️

 

Eren'in evinde sessiz bir fırtına kopuyordu. Herkes birbirine bakıyor ama ne olduğunu anlamıyordu. Çiftler yan yana, anne ve çocuklar baş başa duruyorlardı. Ceylin ile Hakan sohbet ediyorlardı. Doğu ise onlara katılmıştı. Asuman, Karan ve Dalya ise konuşuyorlardı. Dalya'yı sakinleştirmeye çalışıyorlardı.

 

Eren ve Minel dolap yerleştiriyorlardı. Düğünü ertelemek istemişler, ama Mert kabul etmemişti. Ne olursa olsun o düğün olacak, mutlu gününüzü bozamam demişti.

 

Nare'de çocuklara yardım ediyordu. Ne olduğunu anlamamıştı. Ama iyi bir şey olmadığı belliydi. Giyinme odasının oradan gördüğünde yerlerde kan vardı. Zaten silah patlama sesi çıkmıştı.

 

Yiğit, Nare'nin yanına geçti. Başına bir öpücük kondurdu. Yiğit, Yusuf'un yakın arkadaşıydı. Nare bu yüzden biraz rahattı.

 

Yiğit "sakin ol, öğrendiğime göre Masal vurulmuş. Ameliyattaymış" dedi. Nare şaşkınlıkla Yiğit'e döndü.

 

🌪️

 

Depoya girişimi yapmıştım. Güneş gözlüğümü çıkarttım. Ali ise arkamdan gelip deponun büyük kapısını kapatmıştı. Ali'ye güveniyordum, benim elimde büyümüştü. Babası öldürülünce ona yuva olmuştum. Evladım sayılırdı, Ali.

 

Kendi odama geçtim. Çeketimi çıkarttım ve masamın üstüne koydum. Masamda bir kaç dosya vardı. Oturup onlara baktım. Birinde keskin nişancı bilgileri vardı, birinde hainin bilgileri vardı ve bir de Semih Serer'in. O adamın dosyası her zaman masamda olacaktı. Adamın yaptılarını, bizim ekipten polise şikayet eden olmuştu. Ama şikayetler yok olmuştu.

 

Adamın eli kolu her yerdeydi. Ama benim de elim kolum her yerdeydi. Onların ajanı varsa benimde ajanım olacaktı, ha belki de vardı.

 

Üstümdeki tişörtü çıkarttım ve onu da çeketimin üstüne koydum. Odamdan çıkıp, büyük alana geçiş yaptım. Giriş ile o alan birdi. Aldığım adamları burada tutuyordum. Ama eğer işi uzunsa hücreye giriyordu. Üç tane hücre vardı ve üç tane daha yaptırmam gerekiyordu. Olacaksa üçün katı olacaktı.

 

Saçlarımı Masal gittiğinden beri kestirmemiştim, sakalımı da öyle. Bunları düşünürken alana geçiş yapmıştım bile. Herkes ayakta sıralı bir şekilde bekliyordu. Haini bilen sadece ben, Ali, Mehmet ve emir'di. Mehmet ve Emir işaret verdiğimde haini alıp sandalyeye bağlayacaklardı. Plan basitti.

 

Tüm herkesin karşısına geçtim. Ve Ali'ye "Tıraş makinesini alabilir miyim?" Dedim. Ali, şaşırmıştı ama bozuntuya vermedi. Elinde tıraş Makinesi ile geldi. Elinden makineyi alıp topluluğa baktım.

 

"Biliyorsunuz benim karım İngiltere'deydi ve bugün geldi. Ve ben o gittiğinden beri saç, sakal bıraktım. Şimdi sırası kesmekte. Çünkü az sonra olacaklar da önüme gelmesin"

 

Üç numaraya alarak kesmeye başladım, saçlarımı. Her yeri üç numara ile kestikten sonra yanları sıfır ve bir numarayla aldım. Yüzüme en iyi uyan modellerden biriydi.

 

Sakalları kirli sakal yaptıktan sonra, deniz kokulu tıraş losyonumu aldım ve yüzüme yedirdim. Artık hazırdım.

 

Depo soğuktu ama artık bana soğuk işlemiyordu. İçimizdeki hain şaşkındı. Karısı vuruldu, sakin kalamaz denilmişti. Ama en büyük fırtınalar, sessiz bir lodosdan başlardı.

 

Ali ise benim odamdan kendi sandalyemi getirmişti. Sandalyeye yerleştim.

 

"Biliyorsunuz şuan benim karım hastanede. İçimizdeki hain yüzünden" derin bir nefes aldım "şunu unutturmamak isterim; o hain bana yalvaracak şekile gelecek, beni öldür diye"

 

Mehmet'e döndüm. Sol elimi kaldırdım ve şıklattım. Mehmet ve Emir haini tutup sol tarafımdaki sandalyeye oturttular ve bağladılar. Çoğu kişi şok içerisindeydiler. Ben de umut etmezdim, güvendiğim ekibimin içerisindeki doktorun hain olmasını...

 

🌪️🌪️🌪️

Merhabalar arkadaşlar

AAUAUAUUAUAAUAUUUU

Neyse bacılar

X kişisini biliyoruz değil mi kızlaaar?

Nasıldıkkk?

 

Mert? (Sövmeyin)

 

Masal?(Sövmeyin)

 

Nare?

 

Karan bacım?

Lele canım he

Biyendiniz miii? (Zorbalamayın bilerek yazdım🤧)

Traidor = Hain (hangi dil olduğunu yazmayacağım biliyor olmalısınız)

Uzun yazdım bunu 😏😉

(HİÇBİR EMOJİ GERCEK DEĞİLDİR. AMAÇ DALGA GEÇMEKTİR)

 

 

Bölüm : 16.05.2025 13:50 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...